17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER CHP’li Gazalcı, Çelik’in Meclis’teki konuşmasına ve 2007 MEB bütçesi tasarısına dikkat çekti 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Öğretim birliği çiğneniyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, TBMM’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) bütçesi görüşülürken dağıtılan kitabın 35. sayfasında, açıkça laikliğin ve öğretim birliğinin çiğnendiğine dikkat çekti. Gazalcı, Bakan Hüseyin Çelik’in “Charles Darwin’in Türk ırkını aşağıladığı” yönündeki ifadesine de tepki gösterdi. CHP milletvekili ve TBMM Eğitim Komisyonu Üyesi Mustafa Gazalcı, eğitimle dinin karıştırılmasına tepki gösterdi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in evrim teorisinin sahibi Darwin hakkında “Türk ırkını gelişimini tamamlayamamış olarak görüyor” sözlerini eleştiren Gazalcı, “Sözde dünyaca ünlü bilim adamını küçük düşürmeye çalışmıştır. Cumhurbaşkanı Olmak İster misiniz?.. Çocuklarımıza ve gençlerimize bu soruyu sormalıyız. Türkiye Cumhurriyeti’nin bir numaralı temsilcisi olmak istiyorlar mı? Soruyu sürdürmeliyiz. ‘Evet’ ise niçin, ‘hayır’ ise niçin? Toplumsal özdeşleşim örnekleri bir toplumun kültürü açısından çok şeyi açıklar. Ülkesini ‘Cumhurbaşkanı’ olarak temsil etme isteği çok önemli güdüleri anlatır. Ülkesi ile bütünleşmeyi, ülkesini daha iyiye götürme azmini, bunu yapacak kadar özgüveni olduğunu. Bizim için ‘Cumhurbaşkanı’ Atatürk’tü. Bizim için ‘Cumhurbaşkanı’ hep Atatürk kaldı. İsmet İnönü, ‘O’nun arkadaşıydı, anlaşılır bir şeydi bu. Ama sonra hiç bir Cumhurbaşkanı gözümüzde ‘O’nun yerini dolduramadı. Bir ölçüde Fahri Korutürk, şimdi onun yolunda Ahmet Necdet Sezer. Ama o temsil gücü, o göğüs kabartan duruş, o özgüven yaratan gururlu güç. O, bir daha oraya çıkamadı. Atatürk öldüğü gün, ben sekiz yaşındaydım. Ağlamadım. Bütün öğretmenler ağlıyordu, çocuklar –ne olduğunu pek de anlamadan hıçkırıyorlardı. Ben ağlamadım. Atatürk elbette ölümlüydü ve ölmüştü. Ama biz vardık. Biz vardık, bizler vardık. Orası boş kalmayacaktı. Nasıl bir özgüven taşıdığımıza bugün inanamıyorum. ‘Ne olacaksın?’ diyenlere hiç duraksamadan ‘general olacağım’ derdim. General. Büyülü bir sözcüktü bu. Paşa değil. Paşa sözü hiç geçmezdi aramızda. Paşa, Osmanlı’yı çağrıştırırdı bizde. General, tığ gibi, dimdik, gururlu bir komutandı. Orduları vardı, emirler verirdi, zaferler kazanırdı. Kandıra’da Osman Ağabeyim, (akrabamız bir yüzbaşı) beni birliğine götürürdü. Ata binerdim. Maksim kızaklı makineli tüfeğini kullanırdım. İki elim kabzada, tetiğe basar, makinelinin seri atışlarıyla sarsılan uzak hedefleri görürdüm. Ötesi yoktu, general olacaktım. Günümüzün çocukları, gençleri kimleri özdeşleşim örnekleri görüyor? Televizyon yıldızlarını, hit müzik starlarını, futbolcuları, ekranda görünenleri. Erkekler için çabuk parlayan yıldızlar, kızlar için modeller, dizi oyuncuları. Bilim insanları, gerçek sanatın gerçek sanatıçıları, müzisyenler, tiyatro oyuncuları, sinema oyuncuları, sinema yönetmenleri, işadamları, yöneticiler, politikacılar? Onlar toplumsal özdeşleşim örnekleri olamıyor. Genç erkeklerin idolü Polat Alemdar, vurucu kırıcı yakışıklı bir genç adam. Genç kızların idolü ekranda görünmeyi başaran modeller, şarkıcılar, oyuncular.. Bizi kim yönetecek? Ben de general olmadım, tıp doktoru oldum, yazar oldum (olabildimse?), politikaya da girmedim. Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olsun mu? Bence şundan olmasın, siyasal İslamı temsil edenler ayrımcılık yapıyor. ‘Bizden mi, değil mi’ ayrımcılığını her yerde, her koşulda yapıyorlar. Kesin olarak laik değiller. Dinsel ayrımcılık yapanlar laik olamazlar. Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlık üzerine kuruludur, laiklik üzerine kuruludur, bilimi rehber kabul etmek ilkesinin üzerine kuruludur. Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği anlayış, ne bağımsızdır, ne laiktir, ne de bilimi rehber kabul eder. Bu anlayış, din temelli toplum, din temelli devlet anlayışı üzerine kuruludur. Eğer bu anlayış Çankaya’ya çıkarsa, Cumhuriyetin kuruluş günlerine geri dönülmüş olur. Bu ise bambaşka koşullara geri dönmek demektir. Çankaya her zaman Atatürk’ü temsil etmelidir. Eğer Atatürk’ü temsil etmiyorsa, Çankaya’da yanlış bir şeyler olmuş demektir. Hem de düzeltilmesi gereken bir yanlış. Çünkü, şimdi ve her zaman Türkiye Cumhuriyeti’ni yalnız ve yalnız Atatürk temsil edecektir. Eğer böyle olmuyorsa, kendimize soracağımız ilk soru şudur: Biz gerçekten de var mıyız? Kendimize sekiz yaşımızda söylediğimiz ‘Biz varız’ sözünün bunca yıl sonra yanıtını bir kez daha vermek zorundayız. Biz gerçekten var mıyız? email:[email protected] [email protected] www.erdalatabek.com TÜRKAN SAYLAN: GENÇLER SOKAĞA İTİLİR Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan da, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) okullarda şiddeti önlemek için sorunlu çocukları örgün eğitimin dışına çıkararak açık öğretime yönlendirme önerisini yanlış bulduklarını belirterek bu şekilde şiddete karışan gençlerin sokağa itileceğini ifade etti. Saylan, MEB’in önerisinin “okullar olmasa eğitimi ne güzel yönetirdim” anlayışı ile aynı olduğunu vurguladı. Gelişme çağındaki Darwin’in bu sözü etmesi, ortaya koyduğu kurama aykırıdır. Kaldı ki; onun uzun araştırmalar sonucunda ortaya koyduğu kuram bilim adamlarınca kabul görmüş, en azından bugüne değin çürütülememişgençlerin şiddete yönelik davranışlarını anlamanın, irdelemenin ve çözüm aramanın eğitimcilerin temel görevi olduğunu vurgulayan Saylan, “Davranış bozuklukları, donanımlı eğitimcilerin gençleri sosyalkültürel etkinliklere, yaşama, okula, arkadaşlarına bağlamalarıyla çözülür. Bilinçli öğretmenlerin yol göstericiliğinde, aile içi şiddetten korunarak destek verilen, hafta sonları okulun etkinliklerinde yer alan çocuklar, şiddetin sarmalından kurtulabilirler” dedi. onu aldırmıştır. Başta İstanbul, Ordu olmak üzere evrim kuramını karalayarak yaradılış inancının benimsenmesi için Adnan Hoca’yı okullarda dolaştırmaktadır. Birçok okul da bu kişinin açtığı mü tir” dedi. Gazalcı şunları kaydetti: “Ama nedense bilimi öğretmekle sorumlu, üstelik doçent sanını taşıyan Çelik, bakanlığı sırasında evrim kuramı yerine yaradılış inancını öne çıkarmış, ders kitaplarına zeye götürülmüştür. Sayın Hüseyin Çelik, bu ve benzeri tutumuyla öğretim birliğini çiğnemektedir.” CHP’li Gazalcı, TBMM’de MEB bütçesi görüşülürken dağıtılan bütçe tasarısı kitapçığında da laik öğretim birliğinin çiğnendiğini vurgulayarak “Burada, ‘Din, insanın doğru düşünmesine, kendi varlığının farkında olmasına ve en iyi şekilde kendini gerçekleştirmesine katkıda bulunan bireysel ve sosyal bir gerçektir. Eğitimin evrensel nitelik taşıyan amaçlarının gerçekleşmesi için de dinin desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Sağlıklı bir din anlayışı, eğitimin temel amaçları olarak karşımıza çıkan... hususlarda etkin olmasını sağlamaktadır’ denilerek, eğitim ile din karıştırılmıştır. Öğretim birliği bozulmuştur’’ dedi. CHP’DEN TOPLANTI CHP’Lİ ONUR ÖYMEN ‘Var olma yok olma seçimi’ İstanbul Haber Servisi CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, AKP’nin Türkiye’nin laik rejimini değiştirmek amacıyla kadrolaştığını, TBMM’nin görevini yerine getiremediğini belirterek, erken seçimin zorunlu olduğunu söyledi. CHP milletvekili Hasan Fehmi Güneş de cumhurbaşkanını yeni Meclis’in seçmesi gerektiğini belirterek, “Bu seçimler sıradan seçimler değil; bu seçimler var olma yok olma seçimleridir” dedi. CHP milletvekilleri Sevigen ve Güneş, dün Kağıthane’deki Merve Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen “Muhalefete ve İktidar Duruşu” toplantısında yurttaşlarla bir araya geldi. AKP’nin “oturmuş bir yapı” olmadığını belirterek “yobazlık sınırının bu tarafındalar” tanımlamasında bulunan Güneş, “Özgürlükçü bir dünyada yaşamak isteyenler için, bu gerici akım durdurulmazsa, yaşam zorlaşacaktır. Karanlık gidişi bugünden durdurmak zorundayız” diye konuştu. Genel seçimlerin bir an önce yapılmasını ve cumhurbaşkanını yeni meclisin seçmesi gerektiğini dile getiren Güneş şunları söyledi: “Bunun için ne yapılması gerekirse, yapmak gerekir. Mesele ona karar verdiğimiz anda harekete geçmektir. Bu seçimler sıradan seçimler değil, bu seçimler var olma yok olma seçimleridir. Yeni ulusal savaştır, yeni devrim süreci kesinleştirme hareketedir.” ‘İslam devleti kurmak istiyorlar’ AMASYA (AA) CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, AKP iktidarının din ve devlet ilişkilerini karıştırdığını ve İslam devleti kurmak istediğini savunarak “Atatürk’ün kurduğu çağdaş ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti kötü politikalar nedeniyle gerilemektedir’’ dedi. Öymen, “Cumhuriyetin Kazanımları, AB ve Kıbrıs’’ konusunda verdiği konferansta, Türkiye’nin kötü idare edildiğini savundu. AKP iktidarının din ve devlet işlerini karıştırdığını ve İslam devleti kurmak isteğini öne süren Öymen, “Laiklikten bu iktidar uzaklaşmıştır. Onlara göre laiklik din özgürlüğüdür. Dinle siyaseti hiçbir zaman karıştırmayacaksınız, onu günlük politikaya karıştırmayacaksınız’’ dedi. Cumhuriyetle elde edilen kazanımların gerisine gidildiğini savunan Öymen, “Dış politikalarla, dini politikalarla Cumhuriyetle elde ettiğimiz kazanımları kaybediyoruz. Atatürk’ün kurduğu çağdaş ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti kötü politikalar nedeniyle gerilemektedir’’ diye konuştu. Sarıkamış Harekâtı’nda şehit olan 90 bin asker anısına düzenlenen saygı yürüyüşüne, yaklaşık 500 şehit yakını ve gazi katıldı. Yurttaşlar aşırı soğuğa karşın 2.5 saat süren yürüyüşü büyük bir coşkuyla tamamladı. (Fotoğraf: AA) ‘Sarıkamış, ‘vatan’ fikrini yerleştirdi’ Haber Merkezi Sarıkamış Harekâtı’nın 92’nci yıldönümünde Allahuekber Dağları’nda donarak şehit olan 90 bin asker düzenlenen saygı yürüyüşüyle anıldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, harekâtta görev alan Türk ulusunun fedakâr evlatlarının, düşmana karşı parlak bir zafer kazanamadıklarını, ancak gösterdikleri olağanüstü tahammül ve kararlılıkla “vatan” fikrinin belleklerde yerleşmesini sağladıklarını vurguladı. Yürüyüş saat 09.00’da Sarıkamış ilçesine bağlı Kızılçubuk Köyü’nde başladı. OsmanlıRus Savaşı (19141918) sırasında Allahuekber ve Soğanlı Dağları’nda donarak şehit olan askerler gibi yola çıkan Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaklaşık 500 şehit yakını ve gazi, aşırı soğuğa rağmen ellerinde Türk bayraklarıyla yürüdü. Sarıkamış 9’uncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı’na bağlı bir komando birliğinin de katıldığı yürüyüş yaklaşık 2.5 saat sonra Yukarı Sarıkamış Köyü’nde son bulurken komandolar açtıkları dev Atatürk posteriyle hatıra fotoğrafı çektirdi. Yürüyüş sonunda Yukarı Sarıkamış Köyü’ndeki Şehitlik Anıtı’nda askerler tarafından “Sarıkamış Harekâtı” canlandırılırken şehitler için de saygı atışı yapıldı. Eskişehir Türk Ocağı, Sarıkamış’ta donarak şehit olan askerleri anmak için “Kardelen Çiçekleri’’ adıyla Bozdağ’a temsili yürüyüş düzenledi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Sarıkamış Şehitlerini Anma Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, 92 yıl önce bu harekâtta görev alan Türk ulusunun fedakâr evlatlarının, düşmana karşı parlak bir zafer kazanamadıklarını, ancak gösterdikleri olağanüstü tahammül ve kararlılıkla “vatan” fikrinin belleklerde yerleşmesini sağladıklarını vurguladı. Büyükanıt Türkiye Cumhuriyeti’nin harcının, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Anadolu’nun her köşesinden gelen kahramanların akıttıkları kanlarla yoğrulduğunu belirterek şu görüşlere yer verdi: “Bu harç sayesindedir ki, Türkiye Cumhuriyeti bugünlere refah içerisinde ulaşabilmiş ve bölgesinin lider ülkesi olmuştur. Aziz şehitlerimiz, sizler yaptığınız kahramanlıklarla vatanın bölünmezliğine, milletimizin birlik ve beraberliğine, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığına, Atatürk ilke ve devrimlerine yönelecek her türlü tehdide karşı vereceğimiz mücadelede; sarsılmaz inancımıza ve tükenmez gücümüze ilham kaynağı oldunuz.” ‘AB yolunda duvara tosladılar’ AB konusunda Türkiye’nin adeta “duvara tosladığını’’ ifade eden Öymen, Kıbrıs konusunda ise Türkiye’nin köşeye sıkıştırıldığını ileri sürdü. AB nezdinde Türkiye’nin Kıbrıs konusunda yalnız bırakıldığını kaydeden Öymen, “AB’nin Türkiye’ye söylediği, ‘ya Kıbrıs ya AB üyeliğinden vazgeçeceksiniz’ deniyor. Türkiye Güney Kıbrıs’ı bütün Kıbrıs’ın meşru devleti olarak kabul edecek, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni feda edecekler. Bu çok hazin bir durumdur’’ dedi. Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan Avrupalı liderlerin Kıbrıs feda edilse bile Türkiye’nin üyeliğini desteklemeyeceklerini ifade eden Öymen, Kıbrıs konunda Türkiye’nin zor durumda bırakıldığını kaydetti. ‘Atatürkçü ve kravatlı’ Sevigen de, AKP iktidarının laik demokratik rejimi değiştirmek amacıyla hızla kadrolaştığını söyledi. AKP’nin özellikle eğitimde kadrolaştığını dile getiren Sevigen, “60 dan fazla İl Milli Eğitim Müdürü bir gecede değiştirildi. Yerlerine imamlar getirildi. AKP imamlar arasında bile ‘Atatürkçü ve kravatlı’ ayrımı yaparak kadrolaşıyor” diye konuştu. Meclis’in denetleme ve yasama görevlerinin yanı sıra, komisyonlarınında artık sağlıklı çalışamaz durumda olduğunu belirten Sevigen, seçime gidilmesini ve Cumhurbaşkanını yeni meclisin seçmesi gerektiğini vurguladı. MUSTAFA SARIGÜL AÇTI ABD’nin Irak işgali Washington açısından bir yenilgiye dönüşürken, bölge ülkeleri için bilinmezliği de beraberinde getiriyor. Irak Çalışma Grubu’nun hazırladığı rapor değişik tartışmalara yol açsa da Bush ve ekibi açısından bir karar anının yaklaştığını itiraf ediyor. Raporun özetinin özeti şöyle aktarılabilir: Irak’taki işgal eskisi gibi gidemez, bir şeylerin değişmesi gerekir. Bunun içinde Irak’tan bütünüyle çekilmek de bulunuyor. ABD’nin Irak’tan bütünüyle ve bir çözüm üretemeden çekilmesi mümkün mü? Böyle bir çekilme ne gibi sonuçlar doğurur? ABD’nin bütün sorumluluğu Irak yönetimine bırakarak çekilmesi demek, bölgedeki dengelerin, ilişkilerin tamamen altüst olması anlamına gelecektir. Böyle bir çekilme ilk olarak Irak’ın bir iç savaş içine çekilmesi anlamına gelir. Zaten şu anda sürmekte olan çatışmaların bir boyutu da SünniŞii çatış Ortadoğu Denkleminde Türkiye ması olarak açıklanabilir. Bu çatışma ortamı içinde İran’ın etkisinin giderek arttığı da bir gerçek. ABD çekilirse İran, Irak üzerindeki en etkili güç haline gelebilir. Sünniler ise kendi egemenliklerindeki bir bölgede bağımsızlıklarını ilan edebilirler. Böyle bir durumda en çok Iraklı Kürtlerin geleceği belirsizleşebilir. Çünkü bölgedeki diğer komşu ülkeler bağımsız bir Kürt varlığını istemiyorlar ve tehlikeli görüyorlar. Başta Türkiye olmak üzere, İran ve Suriye ile Kürtlerin ilişkisi değişik boyutlar kazanabilir. ??? Yani ABD çekilirse ortalık bugünkünden daha karmaşık bir hal alabilir. Peki çekilmez de, birtakım kalıcı formüller ararsa ne yapabilir? Irak Çalışma Grubu’nun raporunda İran ve Suriye etkeninin daha değişik ele alınabileceğine de vurgu yapılıyor. Bush şimdiye kadar “Şer Ekseni” olarak saydığı ülkelerden ikisi olan Suriye ve İran’ı bölgedeki sorunları çözmek açısından muhatap kabul edilebilir mi? Bush ve adamları şimdi bunu düşünüyorlar. İran ve Suriye’nin muhatap kabul edilmesi sorunları hangi boyutlara taşıyabilir? Suriye ve İran’ın bu gerginlikte taraf olmalarının en büyük nedenlerinden birisi İsrail. Her iki ülke de İsrail’le ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu iki ülkenin İsrail’le barışık hale gelmesi sağlanabilir mi? İşte böyle bir durumda ister istemez Filistin sorununa çözüm üretmek ihtiyacı kaçınılmaz olarak öne çıkacaktır. “Kürt sorunu”, “Filistin sorunu”, “ŞiiSünni gerginliği” bölgenin en temel birkaç sorunu sayılabilir. İsrail, Filistin konusunda çözüm yanlısı bir tutum içine girebilir mi? İran’ı ve Suriye’yi de bu konuda tatmin edecek bir formül bulunabilir mi? Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu, ABD ve İsrail açısından önem taşıyor. Kuzey Irak, şu anda Irak’ın en istikrarlı bölgesi olarak öne çıkıyor. ABD, Kuzey Irak’ı kendi kaderine terk edip gider mi? ??? İşte bütün bu denklemler içinde Türkiye’nin yeri neresi? Türkiye, başından beri İran ve Suriye konusunda ABD’nin müdahale isteklerine destek vermedi. Doğru da yaptı. Gelişmeler Türkiye’yi haklı çıkardı. Türkiye ile ABD arasındaki temel sorun Kuzey Irak sorunu sayılabilir. Türkiye, geleneksel Kürt siyasetini değiştirmedi? Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu hep tehlike olarak saydı. Geçmişte yaşananlar bunu mazur gösterebilirdi. Ancak, bu kargaşa içinde Türkiye’nin Kürt siyasetini daha dikkatli şekilde gözden geçirmesini artık kaçınılmaz hale getirdi. Irak’ta Sünniler kendi müttefikleri olarak geniş Arap dünyasını görüyorlar. Şiiler İran’la yakın temas içindeler. Kürtler için ne İran, ne de Arap dünyası bir seçenek olabilir. Kürtler, bu sıkışma nedeniyle gözlerini ABD’ye diktiler. Ancak bunun kalıcı olmadığı da belli. Türkiye bu gerçeği görmeli ve Kürtlerin bölgedeki doğal müttefiki olarak yeni siyasetler kurmalı. Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu ile geliştirilecek sıkı ilişkiler, Türkiye’deki Kürtleri de olumlu yönde etkileyecektir. Tabii aynı gerçeği Kürtlerin de görüp anlaması koşuluyla. Bölgenin geleceğine ilişkin Türkiye’nin geçmişe takılıp kalmadan yeni siyasetler üretmesi önem kazanıyor. Körlere yeni hizmet binası İstanbul Haber Merkezi Altı Nokta Körler Derneği İstanbul Şubesi’nin Şişli’deki hizmet binası Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün katılımıyla açıldı. Şişli Belediyesi’nin desteğiyle düzenlenerek Beyoğlu’ndaki yerinden Şişli’ye taşınan dernek binası, derneğin İstanbul Şube Başkanı Murat Demirok ve Sarıgül tarafından kurdelesi kesilerek açıldı. Dernek üyesi görme engellilerin de katıldığı açılış töreninde, daha sonra Sarıgül ve Demirok birlikte bilgisayar odası ve kütüphanenin de açılışını yaptılar. Altı Nokta Körler Derneği İstanbul Şube Başkanı Murat Demirok derneğin, görme özürlü yurttaşlara yardımcı olmak amaçlı olduğunu; özürlü yurttaşlarımızın istihdam edilebilmesi için bilgisayar ve İngilizce eğitimi verdiklerini; masörlük ve saz kursları açmak için çalıştıklarını söyledi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle