25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2006 CUMA 6 HABERLER Hukukçulara göre Erdoğan cumhurbaşkanı olursa Yüce Divan yolu siyasi açıdan kapanır BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Köşk’e çıkan yargılanamaz İLHAN TAŞCI Bir Bilgin Öldü ve Yaşam da Sürüyor... Osmanlı tarihçiliği, büyük temsilcilerinden birini kaybetti: Stanford Shaw öldü. Osmanlı tarihine, bir bütün olarak eğilenlerin sayısı çok değildir: Prof. Halil İnalcık’ın eserlerinin yanı sıra, 1990’larda, Fransız Türkologları, Prof. Robert Mantran’ın başkanlığında bir araya gelerek, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’ni yazmışlardı. Onu da ben Türkçeye çevirmiştim. Bu eserlerin ortaya konduğu ortamda, bir başka saygın kalem, Stanford Shaw, Los Angeles Üniversitesi’nde hocalık ederken, bir başka sentezi de yayımlıyordu. Eşi Prof. Ezel Kural’la birlikte yazdığı iki ciltlik Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, büyük yankılar yaptı. İki özelliği vardı eserin: Osmanlı tarihinde yer yer ilginç yorumlara giderken; daha da önemli olanı, konusunu imparatorluğun yıkılmasıyla noktalamıyor, ondan öteye, “Modern Türkiye”ye de geçiyordu. Bu ilginç eser, Türkçeye de çevrildi. Ancak, çevirisi ne yazık ki savruk olduğundan, bu büyük eser yeniden çevrilip okurların önüne böyle konulmalıdır. Prof. Shaw’un fikri mirası bundan da ibaret değil: Bir ikincisi, İmparatorluktan Cumhuriyete: Türk Kurtuluş Savaşı’dır. Bu eser de, dilimize çevrilmeyi bekliyor. Son büyük eseri de, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’dir. Birkaç cilt halinde planlanan eserin, ne yazık ki ilk cildini bitirebilmiş tarihçimiz. Onu okuyacağız; geri kalanı da, dileriz, eşi Prof. Ezel Kural Shaw hayata kavuşturur. Hatırlardadır: Stanford Shaw, Los Angeles’ta hocayken, yazdıklarına bakıp Ermeniler evine bombalı saldırı düzenlemişlerdi. Ama sinmedi; inandığı yolda cesurca yürüdü. Özetle, dört dörtlük bir bilgin ve yiğitti. Ölümüyle kaybımız büyük, acımız da derindir. Anısı önünde saygılarla eğiliyoruz... ? Aşağıdaki mektubumu, bir de beraber izleyelim: Strasbourg, 16 Aralık 2006 Sayın Prof. Dr. Baki Komsuoğlu, sevgili hocam, Aralık ayının başlarında bir günde Cumhuriyet’e uğradığımda, beni bekleyen kitaplar, dergi, broşür ve mektuplar arasında, sizin lütfedip gönderdiğiniz 15.11.2006 tarihli mektubunuzu ve Üniversiteler, Sorunlar ve Öneriler adlı kitapçığınızı da buldum. Fransa’ya dönmek telaşında da olduğumdan, hemen yanıt veremedim. 10 Aralık’ta dönüşümü izleyen günlerde, ilk fırsatta şu satırları kaleme alıyorum. Görev süresi ebedi olmadığından, gün geliyor sona eriyor. Sizin Kocaeli Üniversitesi’nde iki dönemden bu yana yürütmekte olduğunuz rektörlük göreviniz de sona ermiştir. Şimdi önemli olan, değerlendirmelerdir. Kocaeli Üniversitesi’ndeki rektörlük göreviniz hakkında, hep olumlu değerlendirmeler işitiyordum. Güzel bir rastlantı, üniversiteye konferans vermek için iki kez gelmiştim. Ve bu vesileyle, sizinle tanışmanın mutluluğunu tadarken, Kocaeli Üniversitesi adına yükselen görkemli eseri görüp kıvanç duymuştum. Bu eserde sizin ve arkadaşlarınızın büyük payları vardır. Öğrencilerin gözlerindeki pırıltılar da, çok şeye tanıklık ediyordu. Şimdi yayımladığınız Üniversiteler, Sorunlar ve Öneriler de, üniversite gerçekliği karşısında ne kıratta bir düşünür ve eylemci olduğunuzu ispat ediyor. Sizi kutluyorum. Kocaeli Üniversitesi’nin hamuruna bunlardan çok şey katıldı ve geleceğe de, elbet ne katkılarla beraber yürüyecektir. Hiç kuşkusuz, Kocaeli Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk İlke ve Devrimleri’nin yılmaz savunucusu olmaya devam edecektir. Ayrıca, son gazetelerden öğrendiğimize göre, rektörlüğünüzde, halefiniz eşiniz olacak. Bunu da, hayra alâmet olarak görüyor ve Hanımefendi’ye başarılar diliyorum. Her ikinize de, yaklaşan yeni yılınızı kutlarken, derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. ANKARA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda başbakanlığı dönemindeki eylemleri nedeniyle Yüce Divan’da yargılanabileceği yönündeki görüşünü anayasa hukukçuları “demagoji” olarak nitelendirerek destek vermediler. Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, hakkında bu kadar iddiada bulunulan ve şaibeli olduğu söylenen birisinin cumhurbaşkanı olmaması gerektiğine işaret ederek, “Cumhurbaşkanının yasama doku ? Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, hakkında bu kadar iddiada bulunulan ve şaibeli olduğu söylenen birisinin cumhurbaşkanı olmaması gerektiğine işaret ederek, “Her şey anayasada yazmaz. Bazı kurallar, işin doğasında vardır. Denildiği gibi şaibeli ve hakkında iddialar varsa bu kimsenin cumhurbaşkanı olması önlenmeli” dedi. nulmazlığı yoktur. Yalnızca görevi sırasında vatana ihanet nedeniyle yargılanabilir. Seçilmeden önce işlediği suçlardan da görevi sırasında yargılanmaması gerekir. Anayasada yazmıyorsa da yasama dokunulmazlığından yararlanması gerekir. Erdoğan Köşk’e çıktıktan sonra yargılanamaz. Milletvekili olmayan bakanlar da dokunulmazlıktan yararlandığına göre, cumhurbaşkanı olanın da dokunulmazlıktan yararlanacağını kabul etmek gerekiyor” dedi. ibeli ve hakkında iddialar varsa bu kimsenin cumhurbaşkanı olması önlenmeli. Cumhurbaşkanı olmasını önleyemeyenler nasıl olup da yargılanmasını sağlayacaklar ki? Gerçekçi bir yaklaşım değil. Yapılacak şey, o makama şaibeli kimseleri seçmemek olmalıdır. İddiayı ileri sürenlerin, bu kimsenin seçilmesini engellemesi gerekir” değerlendirmesini yaptı. ‘Gerçekçi bir yaklaşım değil’ Oraya “layık görülen” bir kimsenin dokunulmazlıktan yararlanamayacağını söylemenin mantıklı olmadığını anlatan Yüzbaşıoğlu, “Her şey anayasada yazmaz. Bazı kurallar, işin doğasında vardır. Denildiği gibi şa ÖĞRETMENLERİN DURUMU Sözleşmeliye verilen sözler tutulmuyor ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Sözleşmeli öğretmenler, 2006’nın bitimine bir hafta kala Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) henüz sözleşmelerin yenilenmesine ilişkin herhangi bir açıklama yapmamasından ve yeni sözleşmeler gelmediği için Danıştay tarafından pek çok maddesi durdurulan eski sözleşmeye imza atmak zorunda kalmaktan yakınıyor. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, ve CHP Konya Milletvekili Atilla Kart konuyu kasım ayında Meclis’te sözleşmeli öğretmenlerin durumunu Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e sormuşlardı. Çelik’ten henüz herhangi bir yanıt gelmezken, Personel Daire Baş kanlığı sözleşmeli öğretmenlerin direkt olarak kadroya geçmesinin olanaklı olmadığını, sözleşmede belirtilen şartlara uyan tüm öğretmenlerin yeni yılda da görevlerine devam edeceğini belirtmekle yetindi. Sözleşmeli olarak çalışan eğitimcilerse, yaşadıkları sorunları şöyle anlatıyor: “Ek ders alımında kadrolu öğretmenlere öncelik veriliyor. Kadrolu öğretmen işe başladığı gün Emekli Sandığı bünyesinde tüm sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor, ancak sözleşmeliler SSK’ye bağlı olduğu için 3 aylık hizmet süresini doldurmadan hiçbir sağlık hakkından yararlanamıyor. Sözleşmeli öğretmenlerin tayin isteme hakkı bulunmuyor.” Emeklilerden protesto DİSK’e bağlı EmekliSen üyeleri, AKP hükümetinin sosyal alanda yarattığı yıkımı durdurmak amacıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a iletilmek üzere imza kampanyası başlattı. Konak Alanı’nda toplanan sendika üyeleri hükümeti slogan ve pankartlarla protesto etti. 4 ayrı ilçedeki imza masaları 1 hafta boyunca açık kalacak. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, siyasilerin değerlendirmesini “demagoji” olarak nitelendirerek, “Muhalefetin öncelikle Erdoğan ile ilgili dosyaları Meclis gündemine taşıması gerekir. Öncelikle dosyalar ortaya konulmalı. Diğer türlü tartışma yarardan çok zarar verir” dedi. “Çıkarsa indirir, yargı yolunu açarız” söylemini gerçekçi bulmayan Kaboğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “3 Kasım öncesi ‘hayır başbakan olamaz, parti genel başkanı olamaz’ dendi. Hepsini oldu, kimse de indiremedi. Kısır söylemler, aslında onu oraya taşımaya katkıda bulunuyor. Bu tartışma, potansiyel cumhurbaşkanı adayını mazlum konumuna sokuyor. Sırf bu nedenle ‘çelme takılıyor, engelleniyor’ havası yaratılıyor ki, bu daha da destek kazanması anlamını taşır. Bu söylem, demagojiden öteye bir anlam ifade edebilir mi? Süleyman Demirel de Özal için ‘indiririm’ demişti. Ama farklı biçimde indi. Çözüm düşünülürken, bağlanmışlıkları, kilitlenmişlikleri dikkate alıp oradan açılım yapmak daha sağlıklı. Yoksa geçmişteki bazı gelişmeler nasıl başbakanlığa taşıdıysa, bu çıkışlar da Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışına zemin olabilir.” Prof. Dr. Zafer Üskül de Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanını görev süresi sona ermeden Yüce Divan’a sevk etmesinin siyasi açıdan mümkün olmadığını kaydetti. Üskül, “Anayasada açık bir hüküm yok. Cumhurbaşkanı görev süresi boyunca sorumsuz ve suç işlemeyeceği varsayılan bir kişi olduğuna göre, daha önce işlediği suç dolayısıyla görev süresi sonuna kadar beklenebilir. Çünkü eğer daha önce suç da işlemişse insanların adalet duygusu zedelenebilir” diye konuştu. CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle