25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR Sevim Çavdar, tiyatroda ‘kostüm’ tasarımında Türkiye’de çığır açmıştı: 17 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. Sessiz sedasız bir gidiş... Tiyatro sanatı, sahnede canlıyken yaşar, seyircisiyle buluştuğu zaman yaşar… Tiyatro ancak o zaman vardır. Sahnede o an gerçekleşeni, gerçekleşmekte olanı izleyen bir çift göz yeter. “O an” önemlidir, çünkü “o an” tektir, eşsizdir, bir daha tekrarlanmayacaktır. Tekrarlansa bile aynısı olmayacaktır. Yazarın metni, oyuncunun repliği, yönetmenin yorumu, ışığın gücü, seslerin rengi değişmese bile, izleyenin bakışı, bakış açısı değişecektir. “O an”, “o anlar” bir daha yakalanmayacaktır. Ve her perde açıldığında yeni ilişkiler kurulacaktır... Elbet günümüzde, teknik aygıtlarla o anları filme çekmek mümkün. Ancak ne görüntü kayıtları ne de yazıyla yeniden yakalamaya çalıştığınız “o an”, tiyatronun gerçeğini size yansıtamaz. O kayıtlardan izlenen, olsa olsa bir izdüşümüdür… Geriye tek şey kalıyor: Belleklerimiz! Belleksiz bir toplum olduğumuz malum. Ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum… Tiyatromuzdan sessiz sedasız kayan bir yıldızın, bir gazete ilanına sıkışmış ölüm haberi bana ulaştığında yurtdışındaydım. Dönüşümde tüm gazeteleri, tüm yayınları taradım, (internet sitelerini de taradım) hakkında tek satır bulamadım! Duymadınız mı, Sevim Çavdar öldü! 50’li yıllardan bu yana kostüm tasarımlarına imza attığı, sahneye çok farklı, yepyeni boyutlar kattığı bütün o oyunları görmediniz mi? Öncesini bilmiyorsunuz; 80’leri, 90’ları da yaşamadınız mı? Küçük Sahne’de, Cep Tiyatrosu’nda, Kenterler’de, Dostlar Tiyatrosu’nda, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda ve daha nice toplulukta, yaratıcılığı, düş gücü, emeği, çalışkanlığı, mükemmeli kovalayan çabasıyla kanatlandırdığı oyunye Nasıl Kurtulur”, “Yaz” “Uzbik Baba”, “Puntila ve Uşağı Mati”, “Yaşasın Savaş”, “Fay Hattı”, “Şvayk”, “Ben Bertold Brecht” . Zeliha Berksoy için tasarladığı “Marlene”, “Yosma”, “Lola Blau”... Ama asıl “Galile” ve “Yalınayak Sokrates’’... Genco Erkal’ın yorumuyla “Galile”de Papanın giydirildiği sahnede, yaşlı zavallı bir adamın, Sevim’in tasarımı giysilerle nasıl bir iktidar ve güç odağına dönüştüğünü hiç unutmama imkân var mı! Ya Sokrates’te, kostümler aracılığıyla sınıfsal farklılıkların yansıtılması! Zaman zaman sorardım kendime; büyücü mü bu Sevim Çavdar? Olanaksızı olur kılardı. Hayır, işi büyü değildi. İşi, araştırmak, yeteneğini sürekli geliştirmek, çok çalışmak, tiyatroyu çok sevmek ve çok iyi bilmek, düş gücüne bilgi ve birikimini katmak, hep daha iyisini hedeflemek, mükemmeli yakalama çabasıydı. Sevim Çavdar mükemmeliyetçiydi. İstediğini elde edinceye dek çalışırdı. Boyalarla deneylere girişir, elinde iğne iplik tasarımla uygulama arasında kendini sınardı. Tiyatro kostümlerinde yalnızca dönemi yansıtmak ona yeterli değildi. “Atmosferi” sağlamakla da yetinmezdi. Sahnedeki ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel ayrımları fark etmemizi sağlardı. Tiyatronun bir bütün olduğu bilinciyle, giysilerini oyun karakterlerine dönüştürmeyi bilirdi. Elindeki malzemeyi (hem oyun metnini, hem kumaşı, hem boyayı hem de oyuncuları) çok iyi tanıdığından, bildiğinden, tümünü dönüştürmeyi, oyuna farklı katmanlar, farklı açılımlar kazandırmayı sağlardı. Alçakgönüllü, kendini değil işini önemseyen, hep sonsuz paylaşımcı, hep güler yüzlü Sevim Çavdar’a, kendisinden sonra gelen bu ülkenin kostüm tasarımcıları çok şey borçlu. Hoşça kal sevgili arkadaşım! www.zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 SON GÜN 16 MART 2007 Gila Kohen Öykü Yarışması için başvurular başladı Kültür Servisi Şalom gazetesi ve Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın AŞ, 2000 yılında ilkini, 2002 yılında ikincisini, 2005 yılında üçüncüsünü, uzun yıllar birlikte çalıştıkları ve amansız bir hastalık sonucu yaşamını yitiren yayın editörü Gila Kohen’in anısına gerçekleştirdiği öykü yarışmasının dördüncüsünü düzenliyor. Amacı, Türk edebiyatına, özellikle gençler olmak üzere yeni kalemler kazandırmak olan öykü yarışmasına, herhangi bir konudaki, daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış en fazla üç öyküyle başvurulabilecek. Katılımcıların birer özgeçmiş ve fotoğraflarını da göndermeleri gerekmektedir. Seçici kurulu, Feridun Andaç, Liz Behmoaras, Stella Hazbay, Solmaz Kamuran ve Mario Levi olmak üzere 5 kişiden oluşan yarışmada, eserlerin yayın hakkı bir yıllığına Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın AŞ’ye ait olacak. Eserlerin en geç 16 Mart 2007 tarihine kadar Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın AŞ merkezine eposta ya da kurye vasıtasıyla ulaşmış olması gerekmektedir. Sonuçları haziranın ilk haftasında açıklanacak olan yarışmanın birincilik ödülü 1.750 YTL, ikincilik ödülü 1.250 YTL, üçüncülük ödülü 1.000 YTL’dir. Ayrıca iki kişiye mansiyon ve iki kişiye Gençlik Teşvik Ödülü verilecektir. (Tel: 0212 240 41 44, 0212 231 92 82 email:haber@salom.com. tr) ları hiç mi izlemediniz? Ben gördüm o oyunları. Yüzlercesini gördüm ve gördüklerim belleğimi asla terk etmedi. ‘İlk’lere atılan imza Sevim Çavdar, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin kostüm bölümünü ve İtalya Brescia Akademisi’nin sahne tasarımı bölümünü bitirmişti. Türkiye’de ve İtalya’da daha eğitim yıllarında moda dünyasının hem neferliğini, ağır işçiliğini yapmış hem de zamanla kendine özgü tasarımlarıyla bu dünyanın zirvesine yerleşmişti. (Türkiye’de deriyi ilk kez “ipek gibi” ele alan ve biçimlendiren, elindeki malzemeye birkaç sınıf atlatan oydu.) Ancak daha ilk baştan tutkusu, sahne için kostüm tasarımı yapmaktı. Ona bu fırsatı sağlayan Haldun Dormen oldu. Yıl 1954. Muhsin Ertuğrul yönetiminde İstanbul’da kurulan Küçük Sahne, bünyesinde birbirinden yetenekli gençleri barındırmaktadır. Bu gençlerden biri de Haldun Dormen’dir. Arkadaşı Sevim’i Muhsin Hoca’yla tanıştırır. Hoca onu ilk an dan bağrına basar. O yıl Haldun Dormen’in ilk rejisi “Cinayet Var” oyunu için Sevim’e kostümler ısmarlanır. Sonrasını Haldun Dormen’in “Sürçü lisan ettikse” kitabından okuyorum: “Bu oyunda, Türk tiyatro tarihinde ilk kez bir oyuncuya modern kostüm yapılıyordu. Sevim’in Lale (Oraloğlu) için çizdiği kostümlere dek, tüm oyuncular modern piyeslerde bulup buluşturup, kendi kostümlerini giymek zorunda kalırlardı. Bu da çoğunlukla oyunda karakterin giymesi gereken giysilerden çok uzak olur, hem gözü hem de mantığı rahatsız ederdi.” Çok başarılı bir ilk olur. Tüm eleştiriler Sevim’in kostümlerinden söz eder. Oyunlar birbirini izler. Yalnızca kendisiyle yarışan Sevim, önce Küçük Sahne’nin, sonra Dormen’in kurduğu Cep Tiyatrosu’nun ayrılmaz parçasıdır artık. Topluluğun genç elemanı ve o gün bugün eşi Tuncay Çavdar’la evlenip İtalya’ya gidince önünde yeni ufuklar açılır. Milano’da bir avuç Genç Türk! İçlerinden biri Leyla Gencer. La Scala’daki kostümünü beğenmez, Sevim imdada yetişir. 1957’de San Francisco Operası’nda sunulacak “La Traviata” operası için Sevim Çavdar’ın Leyla Gencer’e (Violetta) yaptığı kostümler, bugün bile dillere destandır. İtalya’da, çok eğlenilen, çok çalışılan, iğneyle kuyu kazılan, eğitim, görgü, bilginin ince estetikle kaynaştığı, paylaşımın, dayanışmanın egemen olduğu 8 yıl sonunda İstanbul’a dönüş… Sabahattin Ali ‘Ustalara Saygı’da Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu tarafından düzenlenen “Ustalara Saygı” etkinlikleri 25 Aralık Pazartesi akşamı saat 19.00’da Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde gerçekleştirilecek olan Sabahattin Ali gecesi ile sürüyor. Faruk Şüyun’un hazırladığı ve yöneteceği gece, Sabahattin Ali için hazırlanan belgesel filmle başlayacak. Ali Kocatepe’nin Sabahattin Ali şiirlerinden yaptığı “Melankoli”, “Ben Sana Vurgunum”, “Çocuklar Gibi” adlı unutulmaz bestelerini piyanoda seslendirip söyleyeceği gecede; Grup Yeniden de “Aldırma Gönül” ve “Leylim Ley”in aralarında olduğu yapıtları yorumlayacaklar. Gülsen Tuncer ustanın şiirlerini okurken Feyzi Tuna ve Yusuf Kurçenli’nin yazarın yapıtlarından yaptıkları filmlerin öyküsünü anlatacakları gecede Zeliha Berksoy’un konservatuvardan öğrencileri de, Sabahattin Ali’nin yapıtlarını okuma tiyatrosu olarak seslendirecekler. Yazarın kızı müzikbilimci ve eleştirmen Filiz Ali’nin de katılacağı geceyi Selen Domaç sunacak. Etkinlikte, Adnan Özyalçıner, Öner Yağcı, Sennur Sezer ve Zeki Coşkun ise ustanın edebiyatçı yönü üzerine konuşacaklar. Belleğimdeki fotoğraflar 40 yıldır bu ülkenin tiyatro yaşamını yakından izlemeye çalışan biri olarak, kostümleri Sevim Çavdar imzalı oyunlar aklımdan çıkmıyor. Hangi birini saysam ki! AST’ın “Müfettiş”inden Kenterler’in “Martı”sına; Gencay Gürün dönemi İstanbul Şehir Tiyatroları’nın tüm Çehov oyunları –hele o “Üç Kızkardeş” ve “Mösyö Butterfly”! Sonra Tiyatro İstanbul’da “İdeal Bir Koca”, “Seneye Bugün”. Ona ödül üzerine ödül kazandıran Tiyatro Stüdyosu’nun “Balkon” prodüksiyonu! Dostlar Tiyatrosu’nun sayısız oyunu: “Asi Alexander Markov Ankara’da Kültür Servisi Ünlü Rus keman virtüözü Alexander Markov, yaylı sazlar kuvarteti eşliğinde Ankara’da 25 Aralık Pazartesi günü saat 20.00’de konser verecek. Türkiye Filarmoni Derneği’nin düzenlediği konser, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek. Alexander Markov, konserde, Bach,Tartini, Marcello ve Paganini yapıtlarından oluşan bir program sunacak. Sponsorluğunu Aydıner İnşaat’ın üstlendiği konserin basın sponsoru ise Radyo ODTÜ. (0 312 309 13 43/201) Kent Orkestrası üniversiteleri geziyor ANKARA (AA) Ankara Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası, başkentteki 10 üniversitede konser verecek. Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, sanatçı Nur Yoldaş, Banu ve Ercan Turgut’un solistliğini yaptığı Kent Orkestrası Üniversite Konserleri’nin ilki, 25 Aralık Pazartesi günü Atılım Üniversitesi’nde yapılacak. Konserde, caz, blues ve pop yapıtları seslendirilecek. ‘Latife’ yeniden seyirciyle buluşuyor Kültür Servisi İlk kez 2000 yılında sahnelenen ‘Mustafa Kemal ile 1000 Gün Latife’ oyunu, Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla bugün Profilo Kültür Merkezi’nde perdesini açıyor. Nezihe Araz’ın yazdığı, Hakan Altıner’in yönettiği, başrolünde devlet sanatçısı Dilek Türker’in yer aldığı “Latife”, sahnelendiği dönemde büyük bir ilgiyle karşılanmıştı. Oyun, Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın, Atatürk’ün ölümünden sonraki münzevi hayatını ve Atatürk’e olan sonsuz sevgisini anlatıyor. CUMHURİYET 17 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle