17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Haksızlık Kaya Çetin: “İş adamlarının desteğini alıp Meclis’in önüne 1 milyon kişiyi yığdınız ve seçimleri kazanma riskine rağmen Baykal sinei millete dönmekten mi korktu!” Ya ğ m u r E k i m Vergiler, yeni yılda zamlıymış... “Yeni bir şey değil ki!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN İstanbul Bakanlığı önerilmiş. Eyvah, İstanbul daha beter olacak! Dualık Ahmet Yanık: “İzmit’teki kuraklık için Başbakan niye İstanbul’daki gibi yağmur duasına çıkmıyor!” “İKİNCİ Erzurum Kongresi”nin toplandığını varsayıyor Hilmi Kayıhan. Düşlere de zincir vuracak halleri yok ya. Kongre durum saptaması yapıyor: “Düşman uçakları tepemizde bedava bildiri dağıtmıyor artık, her sabah parayla satın alıyoruz. Düşman tanklarının üstünü dantelle örtmüyoruz; ama tank işlevini üstlenen televizyonlarımızı oya işlemeli çeyizlerimizle süslüyoruz. Hainleri dinliyoruz can kulağıyla, haysiyetsizlerin öykülerini okuyoruz. İçirdikleri zehrin bedelini bile bizden alıyorlar. Nobel ödülleri veriyorlar mazlumları öldüren mermi kovanlarının hurdalarını satarak. Düşman ordularının süvari komutanı gibi satılmış köşe yazarları. ABD ve AB’ci partiler aynı ahırın eküri atları gibi. AB’nin ajanları olan sivil toplum kuruluşları parça başına para alıyor. Özelleştirilen ve yabancıların eline geçmiş her kuruluş, düşmana silahlarıyla ve kovana sürülmüş mermileriyle teslim edilmiş zırhlı tümenlerimiz gibi. Mustafa Kemal’in düşmanları bile bu iktidardan daha acımasız değillerdi. Onlar telgraf tellerimizi kesiyordu, bunlar Telekom’u düşmana teslim ettiler; onlar buğday tarlalarımızı, evimizi yakıyordu; bunlar tarlamızın, evimizin tapusunu verdiler. Onların düşmanlığı apaçıktı, silahların namlusu göğsümüzdeydi; bunlar bizleri secdeye yatırıp düşmana teslim etmeye çalışıyor.” Kongre, bir ulusal hükümet programı yapıyor: “Programın özü; Tam bağımsız Türkiye ve Kemalizm. Düşürülen bayrak omuzlara alınıp şahlanıyor.” Sonra, işgalden kurtuluş planı yürürlüğe Batakhane konuyor: “Türkiye, geriye dönüşü, karşıdevrimi, gizli devrimi yaşıyor. Karşıdevrimi karşılayan, yani işgalcinin işbirlikçisini karşılayan bizler; asi ilan edilen, idam fermanı çıkarılan Atatürk olmalıyız. Karanlıkta engelli koşuyor gibiyiz. Şimdi cankurtaranı çağırma zamanı, hastanede yatak hazırlama zamanı değil. Türkü çığırmanın değil, türkü yakmanın zamanı.” Ve kongre çözüm üretiyor: “Tam altmış yıl oluyor, kötü yola, batakhaneye düşeli. Son dört yıldır da bedenimizi satmaya başladık. Ne doğan çocuk babaya ne de Meclis’te çıkan yasalar Anadolu’ya benziyor. Şimdi deprem var, ocaklar sönüyor, ülkemiz sönüyor. Elimizi çabuk tutup bu batakhaneden kurtulamazsak tuvalet kapısında kolonya döktürecekler bize. İşte bu nedenle; ya istiklal, ya ölüm.” Yürü Allah Kerim! Hesap kitap yapmadan yapılan işlerin başında kentleşmemiz gelir. Plan proje yapmak yerine pilav yapmayı tercih edince bugünkü anormal “anomali”li kentleri oluşturduk. Devletin planlaması yok. 1950’de başlayan montajyan sanayi planlamaya göre değil, kafasına göre takıldığı için önce İstanbul linç edildi. Bir milyon nüfuslu kent 1214 milyona çıktı. 14 milyonluk kentte sadece 2 ana arter (yol E5TEM) var. 10 kilometrelik yol artık bir saatte ulaşılabilir oldu. Yeşil saha sadece TEM otoyolunun kenarına maki türü bitkilerle yeşillendiriliyor. Çünkü refüjlerde (yol kenarlarında) nebati toprak yok! Herkes kendi arsasına sıfıra sıfır bina konduruyor, yeşil alanı başka yerden bekliyor. Günde 4 paket sigara içen kentlinin yeşil alan anlayışı ancak bu kadar gelişir. Sanayileşme planı yapılmadı. Hangi kentlerde, ne tür sanayi gelişmeli diye aklımızdan hiçbir soru geçmediği için bu hale geldik. Pamuk Güneydoğu ve Güney Anadolu’da yetişmesine rağmen en büyük tekstil fabrikaları İstanbulKocaeliTekirdağ’a boca edildi. ??? Gazoz kapağınışişesini süs diye gecekondusunda saklayan gariban halkımız gibi ne bulduysak KocaeliİstanbulTekirdağ hattına yerleştirdik. Aklı başında bir yönetimimiz olsaydı, buralara asla sanayi izni vermezdi. Gel gör ki, Topkapı Sarayı’nın dibi bile ayakkabı fabrikası, atıklı sanayi haline gelivermişti. Haliç ölmeden kör gözler görmedi. Zira bizdeki yöneticiler görmezler, görmedikleri gibi burunları da koku almıyor. İki koyun gütselerdi koku duyuları gelişirdi belki! Başbakanımızın veciz lafı doğru valla! İstanbullular 20 yıl Haliç’i koklamadılar mı? 20 yıldır trafik sorunu tartışılıyor. Tam bu tartışmanın göbeğinde Akmerkez’ler oluşturulmadı mı? Nasıl girilip çıkılacağı hiç sorgulanmadı. Ben en büyük çarşıyı yaparım, girip çıkma yurttaşa kalmış. Temel’in teki inşaatı kalfalıktan çakmış! Şimdi böbürleniyor en büyük çarşıyı ben yaptım, en büyük gökdelenleri ben dikerim! Darülaceze’nin yerini kap, sonra git kafana göre inşaat projesi yap, onu da yüksek mimar belediye başkanına onaylat, aklı az, parası bol türedi kentliye kakalayıver, sonra da gerine gerine, kasım kasım kasılarak en büyüğünü ben dikerim de. İstanbul’un çeşitli semtleri “ur”laşmaya başladı. Bir bakıyorsun bir yerde kazı üzerine 25100 kat binalar. İstanbul kanserli gibi orası burası büyüyor. Tüketim ekonomisi pompalanıyor. Eve ucuz kredi, arabaya ucuz kredi. Yılda iki takım elbise alamayanın altında araba, iyi de yol yok, park yeri yok, her sürücü ip cambazı gibi. Sen de yukarıdan gürle: “Haydarpaşa İskelesi’neGarı’na 7 tane 70 katlı gökdelen dikecem!” Kolay gelsin! Size beddua etmeyeceğim, göreyim sizin de vücudunuz İstanbul gibi olsun! Önce telefon yetmemişti... Haliç koktu... Marmara koktu... Trafik işlemiyor... Su bitti.... ??? Eh su bitti... Müslümanız ya, Arap çölüne dönmemiz gerekiyordu... Döndük de. Bu ıvır zıvır sanayiyi buralardan kaldırmazsanız, siz bundan sonra eliniz havada yağmur duasına çıkarsınız, inşallah başınıza dolu yağar. Çok değil 510 yıl sonra su su diye dolaşacağız. Oturup İstanbul’un mutena yerlerine 7814 emsal inşaat yapma izni vereceğinize tedbir alın... 80 yıllık Cumhuriyetçilerin beceriksizliğinin ürünüsünüz ey güzel iktidar... Halkımız bir gün de size duaya çıkacaktır, bilesiniz... [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) AKP gider, CHPMHP falan gelirse SADECE Türk askerinin değil siyasetçisinin de başına çuval geçirildiğini söylüyor Bülent Esinoğlu: “Bazı kesimler sanmaktadır ki AKP giderse yerine örneğin CHP ve veya MHP gelirse bu teslimiyetçi anlayıştan kurtulacağız. Hayır, hayır bin kere hayır. Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin beyanları her şeyin eskisi gibi devam edeceğini anlatıyor. Muhalefete önderlik etmeyen Baykal, TÜSİAD’dan medet umuyor. Daha iktidara gelmeden Amerika ve Avrupa’daki tekelci sermayenin ortaklarının Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Maşallah Gülhan Elmas: “Başbakan Amerika’ya gidip geldi. Maşallah! Millet sinei millete dönme tartışmaları yaparken, kendileri sinei Amerika’ya gidip de döndüler bile!” Cariye Mehmet Ali Kılınç: “Haremi olanların, haremlerinde kaç cariyeleri vardır acaba!” emirlerinden çıkmayacağını bildiriyor. Sivil toplum örgütlerinden destek arıyor. Oysa bunlar Batı’dan para alarak siyaset yaptı. Onlar artık Soros’un denetiminde. Bahçeli’ye göre AB 40 yıllık devlet politikasıdır. Bundan vazgeçemezmişiz. Bitti. Bağımsızlığı başka devletlere terk edeceksin, sonra da diyeceksin ki 40 yıllık devlet politikası. Bunların AKP’den ne farkı var? Bunların akıllarına halk hiç gelmiyor. Mustafa Kemal hiç gelmiyor. Amerikan merkezli milliyetçilikten ve sahte, çürümüş solculardan bir şey olmaz.” Cumhurbaşkanlığı sorununa çözüm: Tayyip İran’a cumhurbaşkanı olsun! Almanya’da Geciken Adımlar Prof. Dr. FARUK ŞEN Almanya’nın yeni yabancılar sorumlusu Maria Böhmer, “Alman televizyonlarında daha fazla göçmen yer almalı, bu konuda somut adımlar atılmalı” dedi. Aynı konuyu uzun süredir Batı Alman Televizyonu’nun yöneticiliğini yapan Fritz Pleitgen de yineleyerek, göçmenlerin Alman televizyon programlarında yer almaları gerektiğini savundu. Bu konuyu Türkiye Araştırmalar Merkezi 21 yıl önce kuruluş döneminde gündeme getirdiğinde Alman yöneticiler buna gülüp geçmişlerdi. Türk göçmenler her yıl Almanya’da televizyon yayını için 150 milyon Avro’nun üzerinde harç ödüyorlar. Buna rağmen Alman televizyon programlarından göçmenler dışlanmaya devam etti. 1990’lı yıllarda tanışılan uydu teknolojisi ile Türk televizyonlarının Almanya’da izlenebilir hale gelmesi Alman televizyonları tarafından reddedilen kitlelerin kendi televizyonlarını izlemeye yönelmelerine neden oldu. Bugün Almanya’da yaşayan 2 milyon 700 bin Türk’ün yüzde 91’i uydu veya kablolu yayın üzerinden Türk ulusal veya yerel, televizyonlarının yüzde 70´inden fazlasını izleyebiliyor. sonra televizyon konusunda uyanması, yavaş yavaş da olsa konuyu öğrenmeye başladığını gösteriyor. Aynısını önümüzdeki yıl görevi bırakacak olan, Batı Alman Televizyonu sorumlusu Fritz Pleitgen için de söylemek mümkün. Türklere yönelik televizyon programlarını haftada bir gün cumartesi sabahı 08.15’te 15 dakika yayımlayan Alman televizyonları, Türklerin Alman televizyonlarına hiç bakmayıp, tamamıyla kendilerini Türk televizyonlarına vermelerinden sonra uyanmaya başladılar. Türk kökenli göçmenler dahil oldukları sosyal gruba ve ihtiyaçlarına göre Kanal D, atv, Show, Star gibi televizyonları veya NTV, CNN Türk, TV8, TRT’nin programlarını zevkle takip ediyorlar. “Geç olsun, güç olmasın” diyerek ilgili politikacı ve yöneticilerin bunu fark etmelerini başarı olarak görebiliriz. Fakat karar alıcı konumundaki aklıselim insanların bu kadar geç öğrenmeleri, açılmış yarayı kapatmaya yetmiyor. Türk göçmenler taleplerini karşılayan ciddi Türk televizyonlarına yönelmiş bulunuyorlar. Bundan sonra istediğiniz kadar Türklere yönelik program yapmaya ya da Türk sunucularına programlarınızda yer vermeye devam edin, tren kaçmış bulunuyor. Umut ederiz ki, bundan sonra yeni Pleitgen’ler, yeni Böhmer’ler akıllı politikalar izleyerek, göçmenlerin uyumu konusunda daha somut adımlar atarlar. Almanyalı Türkler de artık medya konusunda çok ileri adımlar kaydetmiş bulunuyorlar. Türkiye’den yayın yapan televizyonlar bir yana, bugün Duisburg’da Kanal Avrupa, Köln’de Türk Show, Berlin’de TD1 ve Lünen’den yayın yapan Düzgün TV, Avrupalı Türkleri güncel konularda bilgilendiriyor. Alınan sonuçlar hayli başarılı. 45 yıldır göçmenleri ve özellikle Türkleri ihmal eden Almanlar ise bu konuda sınıfta kalmış durumdalar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Başarısızlar Almanya´da 1980 yılı başından beri beş yabancılar sorumlusu göreve geldi. Bugüne kadar Sosyal Demokrat Parti’den, Hür Demokratlar’dan ve Yeşiller’den dört yabancılar sorumlusu, göçmenlerin uyumu konusunda azami gayret sarf etti ve bu çabalar hızla başarıya dönüştü. Bir yıldır bu görevi üstlenen Maria Böhmer’in konuya dair tecrübesizliği ve “belirli konulardaki” öğrenme güçlüğü, Almanya’da göçmenlerin sorunlarının had safhaya ulaştığı bugünlerde göçmenlere dönük hiçbir somut gelişmenin kaydedilememesine yol açıyor. Böhmer’in uzun bir aradan HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Aralık www.mumtazarikan.com Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. İLAYDA YAĞMUR SARAY 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Osmanlılarda devletin 1 vergi gelirini 2 toplamayı pe 3 şin bedel karşılığında kişi 4 lere bırakma 5 sı. 2/ Kumaş 6 lardaki be7 nek... Alev. 3/ 8 Yabancı... Akarsuların 9 ya da kente 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gelen suyun dağıldı1 K U S K U S S A ğı, kollara ayrıldığı 2 A U C Ş E L E K yer. 4/ Büyük pulA S İ luk... Orhan Han 3 S A L T A T O K A T S çerlioğlu’nun bir ro 4 K B A T manı. 5/ İpliklerin 5 U Ş A K A B A O T boyanmak istenme 6 S E L A T A AMA yen bölümlerinin sa 7 rılarak boyaya batı 8 S E S T OMA K rılması yoluyla uy 9 A K İ S T A K A gulanan bir tür boyama tekniği... “ ü namus şişesini taşa çaldım kime ne” (Nesimi). 6/ Aşıboyası... Gözdeki canlılık. 7/ Gölleri inceleyen bilim dalı. 8/ Osmanlı devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı... İnce talaş. 9/ İtici neden, güdü... Bir çeşit çörek. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Çin’i Batı’ya bağlayan eski ticaret yolu. 2/ Uzun tüylü bir süs köpeği... “Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi / Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür ” (Yahya Kemal). 3/ Uzaklık işareti... Karadeniz yöresinde yemeği yapılan bir mantar cinsi. 4/ İnsan olmayan varlıkları konuşturma sanatı. 5/ Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 6/ “ deryasın boylayalım / Ummana dalmağa geldim” (Pir Sultan Abdal)... Kuşların kanat ve kuyruk tüyü. 7/ Bir peygamber... Pembe renkli şarap. 8/ Leylak rengi, açık mor... Tepkili uçak. 9/ Manisa’nın bir ilçesi. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle