19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 ARALIK 2006 CUMA 6 HABERLER RTÜK, 4 yılda 33 radyo ve televizyona yayın durdurma ve uyarı cezası verdi BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Frekanslarda irtica takibi FIRAT KOZOK ‘Kartaca’yı Yıkınız!’ Avrupa Birliği’nden (AB) çıkan son kararlar ortada. Türkiye lehine bir belirti yok, olacağı da yok. Ülkemize üstten bakan bir tavır! Bizim yanlışlarımız yok mu? Yığınla! En başta olanı da, daha baştan beri, teslimiyetçi bir tavırla, daha doğrusu bir ruhla, AB’nin yetkililerinin önünde iki büklüm beklemek. Kurtlar sofrasının karşısında niçin böyle başı eğik kalmak? Nedendir bu yazgısına razı olmak? Batı’ya karşı bir bağımsızlık savaşı vererek Cumhuriyeti kurmuştuk. Öyle olduğu için de, Lozan’da tartışma masasına başı dik oturmuştuk. Ve öyle olduğu içindir ki, o masadan zaferle kalktık. Tarihin felsefesi ve yasası budur! Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) ise, bu ruhun bir örneği görülmedi. AB’nin şu son kararları, Türkiye’ye karşı gösterilen bir “istiskal” değil de nedir? Hükümette “izzeti nefis” denen duygudan bir dirhem olsa, Karadenizli Temel’in o anlamlı “Sen beni tanımaysun, ben seni hiç tanımayrum” sözü gibi, kapıyı çarpar çekip giderdi. Büyük yankıları da olurdu... Oysa ne bir ses, ne bir nefes! Üstelik, “Biz devam edeceğiz” diyor. Ama kiminle? Niçin? Gerçek odur ki, AKP, bütün sermayesini tüketmiş bir haldedir. 2002’de seçime giderken, halka “AB’ye gireceğiz” vaadini de vermişti. İşte vaadinden kalan! Kitleler “iş ve aş” da bekliyordu. İşsizler ordusu daha da kabardı. Öyle oldu, çünkü, “üretim toplumu” yerine, “tüketim toplumu” öne çıkarıldı. Dışardan sermayeye dayanan bir kalkınma. İçi boş bir “büyüme” masalı anlatıldı topluma. Dışarıya borçlar da dehşet verici bir yekundadır. Güvenilir kalemlerin yazdığına göre, özellikle Güneydoğu’da örneğin Diyarbakır’da, “yoksulluk sınırını bırakınız, açlık sınırında yaşayan yüz binler var”. Onlara hastane, ilaç, gıda yardımlarını yapan da, başta Hizbullah! Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’de bir baştan bir başa, yalan ve talan yaşanıyor. Kalkınma felsefesi adına da, “yeni liberalizm”; yani sahtekârlığı ortaya çıkmış bir liberalizm! AKP’nin heybesinde, kala kala, türban, imam hatipler ve Kuran kursları kaldı! Bütün bu olan bitenlerin bir sonucu da şu: AKP, Cumhuriyetin önde gelen kurumlarından kopmuş halde; Cumhurbaşkanı’ndan, büyük yargı merkezlerinden, Yargıtay’dan, Danıştay’dan, Anayasa Mahkemesi’nden. Bir de Ordu’dan! Böyle bir ortamda ve olan biten bu iflasta imzası olan Erdoğan, Çankaya’ya da adaylığını koymuştur. Gülmez olur musunuz? ? Eski Roma tarihinde, güneyden, Kuzey Afrika’da Kartaca’dan gelen bir tehdit Roma’nın önüne dikilir. Ünlü Annibal, bir keresinde, İspanya’dan geçip, Alpler’i aşarak Roma’nın önüne çıkar. Bir iki savaşta Roma’yı yener; ancak Roma’yı alıp yerle bir etmez, edemez. Daha da oyalanmayıp güneye iner ve deniz yoluyla Kartaca’ya geçer. Felaket savuşturulmuştur; ne var ki, büyük bir devlet adamı olan Kato, mücadelenin sürdürülmesini savunur ve mecliste verdiği söylevlerini, “Kartaca yıkılmalı!”, “Kartaca’yı yıkınız!” diye bitirmesi ünlüdür. Dediği de olur: Romalılar, gider Kartaca’yı alıp taş üstüne taş kalmamasına, yeryüzünden silerler. Kato, günümüzde Türkiye’de yaşar olsa, söylevlerini size göre nasıl bitirirdi sevgili okurlar? ANKARA RTÜK, kurum yasasının yürürlüğe girdiği 15 Mayıs 2002’den bu yana, çoğunluğu “irticaci yayın yapan” radyo ve TV kanallarına 33 kez “yayın durdurma”, “uyarı” ve “program durdurma” cezası verdi. CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir’in Devlet Bakanı Beşir Atalay’a, “İktidarınız döneminde kaç irticai ve bölücü yayın yapan kanala ceza verildi” sorusunu yanıtlayan RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın verdiği bilgiye göre, cezalandırılan kanallar arasında en çok “irticai ve bölücü yayın” yapanlar bulunuyor. Buna göre, “Toplumu ? CHP Milletvekili Karademir’in Devlet Bakanı Atalay’a, “İktidarınız döneminde kaç irticai ve bölücü yayın yapan kanala ceza verildi” sorusunu yanıtlayan RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın verdiği bilgiye göre, cezalandırılan kanallar arasında en çok “irticai ve bölücü yayın” yapanlar bulunuyor. İstanbul’daki yönetici değişikliğinin ardından bu bölgeden gelen irtica raporlarındaki azalma ise dikkat çekici. şiddete, teröre, etnik ayrımcılığa sevk eden veya halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden veya toplumda nefret duyguları oluşturan yayınlara imkân verilmemesi” hükmüne aykırı yayınlar nedeniyle çeşitli yayın kuruluşlarına 21 kez, toplam 30 gün yayın durdurma cezası verildi. Bu yayın kuruluşları şunlardan oluştu: Radyo Dünya (Adana), Radyo Başkent (Ankara), Özgür Radyo (Ankara), Rahmet FM (Bursa), Sevgi FM (Bursa), Aktüel FM (Diyarbakır), Can TV (Diyarbakır), Gün TV (Diyarbakır), Kokteyl Radyo (Diyarbakır), Hakkâri FM, Akra FM (İstanbul), Radyo 15 (İstanbul), Anadolu’nun Sesi (İstanbul), Özgür Radyo (İstanbul), Serhat Radyo (Kars), Kütahya TV , Güneş TV (Malatya), Furkan FM (K.Maraş), Van TV . Zahit Akman, “insanların dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmaması ve aşağılanmaması” hükmüne aykırı yayınlar nedeniyle çeşitli yayın kuruluşlarına 13 kez uyarı verildiğini de belirtti. Akman’ın bu konuda verdiği liste de şöyle: Arifan Radyo (Ankara), Özgür Radyo (Ankara), Flash TV, TGRT, Burç FM (İstanbul), Kanal 7, Akra FM (İstanbul), HaberTürk, Lalegül FM (İstanbul), Kordon TV (İzmir), Can Radyo (İzmir), Kent TV (Bodrum). Akman, Arifan Radyo (Ankara) ile Akra FM (İstanbul) radyolarına da 2 kez program durdurma cezası verildiğini açıkladı. İstanbul’un sesi kısıldı Öte yandan özellikle İstanbul’daki irticacı radyoları yakın takibe alan İstanbul Bölge Müdürü Cengiz Karakaşoğlu’nun görevden alınmasının ardından bu bölgeden gelen irtica raporlarındaki azalma da dikkat çekti. Karakaşoğlu, hazırladığı raporlarla çeşitli çevrelerin tepkisini çekmiş, ardından İstanbul Bölge Müdürlüğü’nden alınmıştı. Karakaşoğlu’nun yerine Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın eski basın müşaviri, RTÜK İzmir Bölge Müdürü Ebubekir Akkaymak getirilmişti. NOBEL VE İSVEÇ ELEŞTİRİSİ 2 YIL HAPİS İSTENDİ TRT’den Avar’a inceleme ? İsveç Büyükelçiliği’nin “Sınırlar Arasında” isimli programda yapılan eleştirilerle ilgili olarak rahatsızlığını iletmesinin adından TRT programı incelemeye aldı. Eski genel müdür Yener, “TRT artık yaptığı programın arkasında bile duramıyor” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TRT’de yayımlanan, Banu Avar’ın hazırlayıp sunduğu “Sınırlar Arasında” adlı programın Nobel Edebiyat Ödülü ve İsveç’le ilgili bölümü krize neden oldu. İsveç’in Ankara Büyükelçiliği’nin Dışişleri’ni arayarak üzüntüsünü iletmesinin ardından TRT programı incelemeye aldı. İnceleme sonucunda iddiaların doğruluğu kanıtlanırsa soruşturma açılabileceği ve programın yayından kaldırılabileceği öğrenildi. Programda, Orhan Pamuk’un kendi kimliğini reddettiği için bu ödülü aldığı ifadesine yer verildiği belirtilmişti. Ayrıca, programda, Nobel ödülünün Amerika’nın kültür emperyalizmine hizmet amacıyla verildiği, İsveç’in Laponlar ve Çingenelere soykırım uyguladığı, bu ülkede basın özgürlüğü bulunmadığı, ırkçılığın had safhada olduğu gibi ifadelere de yer verildiği belirtilmişti. TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, konuşmasına başladığı sırada Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe AÜ Öğrenci İnisiyatifi tarafından protesto edildi. (Fotoğraf: AA) DTP’lilere ‘sayın’ davası DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in de aralarında bulunduğu 26 kişi hakkında Abdullah Öcalan’a “Sayın” diye hitap ettikleri için dava açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Ocak 2006 tarihinde DTP Genel Başkanı Türk ve üst düzey yöneticiler ile aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir’in de bulunduğu grubun yaptığı basın açıklaması hakkında başlattığı soruşturmayı, hazırladığı iddianameyle davaya dönüştürdü. İddianamede, söz konusu toplantıda, Türk’ün, “Demokratik çözüm ve barışın tesisi için çaba sarf ettiğimiz bu dönemde sayın Öcalan üzerindeki tecridin ağırlaştırılması, toplumsal kaygıları artırmaktadır” sözlerine dikkat çekilerek, Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kendilerini kaygılandırdığını söylediği belirtiliyor. İddianamede, Türk’ün “Bu hukuk dışı uygulamalara bir son verilsin” cümlesine yer veriliyor. İddianamede, sanıkların TCY’nin 215. maddesinde düzenlenen “suçu ve suçluyu övme” fiilini işledikleri belirtilerek, 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep ediliyor. Üniversitede TÜSİAD protestosu GÜRSU KUNT ANTALYA TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, Akdeniz Üniversitesi öğrencileri tarafından protesto edildi. Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nin düzenlediği “4. Girişimcilik Haftası” etkinliklerine konuşmacı olarak katılan, Ömer Sabancı, konuşmasına başlamak üzere kürsüye çıktığında, Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe AÜ Öğrenci İnisiyatifi tarafından protesto edildi. “Bugüne kadar siz konuştunuz, artık yeter”, “Emperyalistler üniversiteden çıkın”, “Tüccarın üniversitede ne işi var” diyen gençler, güvenlik müdahalesiyle salondan çıkarıldı. Olayın ardından kürsüye çıkan Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın da Sabancı’dan üniversite adına özür dileyerek, “Bu tür olaylar üni versitemizde pek yaşanmaz. Tahammül sınırlarında algılamalıyız. Sermayesiz aş, iş olmaz. Hepimiz birbirimize lazımız” dedi. Akaydın, konuşmasında TÜSİAD’ın Kıbrıs konusundaki tutumunu yadırgadığını da ifade etti. Sabancı ise, “Biz 8 Aralık’ta hükümetin bu açılımını yapıcı bulduğumuzu söyledik. Hâlâ aynı görüşteyim. Artık Türkiye’de uzlaşma kültürü yerleşsin” dedi. Yener: TRT’yi kınıyorum Eski TRT Genel Müdürü Yücel Yener, TRT’yi hiçbir kurumun yönlendiremeyeceğini belirterek Dışişleri Bakanlığı’nın müdahalesini eleştirdi. Yener, “Biz geçmişte şeriat, tarikat, Kıbrıs gibi, gündemde olan konuları yorumlardık ve TRT’nin resmi sesi olarak duyururduk. Ama bugünkü TRT yaptığı programın arkasında bile duramıyor. TRT özerk bir kurumdur, Dışişleri de dahil olmak üzere hiçbir kurum yayınlarına karışamaz” dedi. AKP’nin TRT’yi “kişiliksiz bir yayın kurumu haline getirmeye çalıştığını” belirten Yener, “Gerçekten rezalet. TRT geçmişe özlem televizyonu oldu. Osmanlı ve Arap kültürü yansıtılıyor. En son havaalanında deve kesen adam da Arap kültürüyle yetişmiş. Sonuç olarak AKP’nin zihniyeti, TRT’ye de THY’ye de yansıyor” diye konuştu. Sağlık kurumları sağlıksız 468 hastanede yapılan araştırmaya göre, sağlık kurumlarının 336’sında jeneratör, 263’ünde sterilizasyon ünitesi bulunmuyor, ameliyathaneler çuvalla temizleniyor HİCRAN ÖZDAMAR MECLİS ARAŞTIRMASI İSTENDİ CHP: Hablemitoğlu cinayeti aydınlanmalı ? CHP Milletvekili Gazalcı ve arkadaşlarınca Meclis Başkanlığı’na sunulan önergede, Hablemitoğlu’nun Alman gizli servisi tarafından öldürüldüğü iddiasına yer verildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayının aydınlatılması için Meclis araştırması açılmasını istedi. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve arkadaşlarınca Meclis Başkanlığı’na sunulan önergede, 18 Aralık 2002’de evinin önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hablemitoğlu’nun katillerinin bugüne kadar ortaya çıkarılamadığı, olayın “faili meçhul cinayet’’ sayıldığı kaydedildi. Hablemitoğlu’nun, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası’’ adlı kitabında, Alman vakıflarının Türkiye aleyhindeki çalışmalarının ortaya konulduğunun, bunun kimi çevreleri rahatsız ettiğinin ortada olduğu ifade edilen önergede, şöyle denildi: “Değişik basın ve yayın organlarında Hablemitoğlu’nun yazdıkları ve söylediklerinden dolayı dış güçler tarafından öldürüldüğü konusunda çeşitli yayınlar yapılmıştır. Bu iddialara göre Hablemitoğlu, Alman gizli servisi BND’nin Türkiye’deki çalışmaları üzerine araştırmalar yaptığı için öldürülmüştür. Tüm yurttaşlarımızın vicdanını rahatsız eden bu cinayet, eski ve yeni iddialar doğrultusunda incelenmeli, kapsamlı çalışmalar yapılarak bu konudaki kuşkular giderilmelidir. Cinayetin üstünü örten giz perdesi aralanmalıdır. Olaya karışanlardan, hukuk yoluyla hesap sorulmalıdır. İddialar doğruysa, yetkililer hiç olmazsa bundan sonrası için gerekli önlemleri almalıdır.’’ Önergede, Hablemitoğlu cinayetinin araştırılması, irdelenmesi ve yeni siyasi cinayetlerin önlenebilmesi için Meclis araştırması açılması istendi. İZMİR Türk Cerrahi ve Ameliyathane Hemşireleri Derneği’nin 468 hastanede yaptığı araştırmada, başta ameliyathaneler olmak üzere sağlık kurumlarında hijyen koşullarının yerine getirilmediği saptandı. “Türkiye’de Ameliyathanelerin Mevcut Durumu ve Ameliyathanelerin İncelenmesi” başlığıyla yapılan çalışmada, sağlık kurumlarında standart sterilizasyon sistemi olmadığı belirlendi. Araştırmada, kurumların 65’inin hastane amaçlı yapılmadığı, 336’sında jeneratör, 263’ünde merkezi sterilizasyon ünitesinin bulunmadığı, 310 ameliyathanede de “paspas” yerine çuval kullanıldığı, mikropları süzen “epafiltreli” havalandırma sisteminin ise sadece 17 ameliyathanede yer aldığı ortaya çıktı. 128 hastanede enfeksiyon oranlarının artmasına yol açacak, ev ve işyerlerinde kullanılması gereken split klimayla havalandırmanın sağlandığı, 234’ünde ise hiçbir sistemin yer almadığı anlaşıldı. Dernek Başkanı ve Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Dramalı üç yıl boyunca 10 kişilik ekiple yaptıkları çalışmada, kurumların enfeksiyon oranlarının artmasına neden olacak görüntülerle karşılaştıklarını bildirdi. Hastanelerde merkezi ameliyathane sisteminin bulunmadığının belirlendiğine dikkat çeken Dramalı, şunları söyledi: “Merkez ameliyathanenin bulunmaması, merkezi sterilizasyon sisteminin ol maması anlamına geliyor. Hastane yapılırken bunlar düşünülmüyor. Bu sistemin olması gerektiğini 40 yıldır söylüyorum ancak yeni yeni adından bahsediliyor. Avrupa’da hastanede görevli mimara sorulmadan değiştirilemiyor. Ülkemizde ise hastane mimarlığı diye bir bölüm yok. 187 ameliyathanede ısı, 326’sında nem ölçümü yapılmıyor. Bazı yerlerde ameliyat sırasında vantilatör kullanıldığını belirledik. Ameliyat ekiplerinin dinlenme salonları yok.” Türk Hava Yolları’nın (THY) Uçak Bakım Başkanı Şükrü Can’ın bir gazetede yer alan iki ayrı fotoğrafına baktığımız zaman Can’ın bir değişim geçirdiğini düşünebilirsiniz. İlk fotoğraf bundan birkaç yıl önce çekilmiş. İslamcı kesimin kurumlarından Kombassan’a ait Airalfa havayolu şirketinin genel müdürlüğü sırasında çekilmiş bu fotoğrafta Şükrü Can, İslamcı diye tarif edilebilecek bir görüntüye ve sakala sahip. THY’ye transfer olunca sakalını kesmiş ve daha değişik bir görünüm kazanmış. Şükrü Can’daki görüntü değişikliği, bir anlamda Türkiye’deki siyasi İslamcıların görüntüsünü de yansıtıyor sayılabilir. Siyasi İslamcılar, bir iktidar partisinin mensupları olarak devlet kurumları içinde etkilerini artırıyorlar. AKP’nin iktidarda olmasının imkânlarını kullanıyorlar. Tabii bu kurumlar içinde yer almak, yönetici olmak, onların ilişkilerini, olanaklarını, gündelik hayattaki yerleri Havaalanında Deve Keserek… ni, statülerini de bir anlamda değiştiriyor, geliştiriyor. Giyim kuşam değişiyor, zevkler değişiyor, maddi imkânlar genişliyor. Bunlar onların dünyaya bakışını, geçmişteki fanatik yaklaşımlarını da etkiliyor. İktidar ve para onları da bir kalıba sokuyor. ??? İşin bir yönü bu; ancak bir başka yönü ise değişmenin, gelişmenin o kadar da kolay olmadığı. “Değiştim, geliştim” deyince insan değişmiyor. Çünkü bu noktalara gelirken arka plandaki kültürel birikim, yaşam tarzı, ideoloji, hâlâ tayin edici etkisini sürdürüyor. Şükrü Can’ın THY Uçak Bakım Başkanı olması mutlaka onun statüsünü, olanaklarını ve ilişkilerini büyük ölçüde etkilemiştir. Sakalını ne zaman kestiğini tam olarak bilmiyorum, ancak THY’ye geldiğinde sakalla ilişkisini kestiği bir gerçek. Ancak sakalı kesmek, deve kesmeye engel değil. Kurban kültürü geleneksel bir kültür. Ortadoğu’da diğer dinlerden İslamiyete miras olarak geçmiş bir kültür. Kurbana böylesine bağlılık, kurban konusundaki ısrar, aslında başka toplumsal kodlarla da ayrıca açıklanabilir. Şükrü Can’ın yaptığı belki diğer bazı İslamcılar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu kadar ileri derecede bir geriliği onlar da içlerine sindirmemiş olabilirler. Nitekim, Şükrü Can bu görevden alındı. Ulaştırma Bakanı, yapılanı “densizlik” olarak niteledi. ??? Tabii Şükrü Can tek değil. Onunla birlikte çalıştığı bölümdeki insanlar da büyük bir eğlence yapmanın, bir kutsal görevi yerine getirmenin mutluluğu içindeler. Ellerinde deve etleriyle çektirdikleri fotoğraftan bu mutlulukları belli oluyor. Bu utanılası olay gazetelere yansımasaydı, acaba bakanlık bir işlem yapar mıydı? O zaman THY Genel Müdürlüğü, “Bu devenin parasını biz ödemeyiz” der miydi? Bu konudaki bir başka komik durum ise Emniyet’in açıklaması. Onlar da deveyi koyun sandıkları için izin verdiklerini söylüyorlar. Koca deve, Emniyet’in haberi olmadan aprona nasıl getirilebilir? Buna inanmak mümkün mü? Güvenliğin bu kadar yüksek olduğu bir mekâna Emniyet’in haberi olmadan deve sokulabiliyorsa, vay uçakların güvenliğine. Gülerler bizim halimize. Nitekim gülüyorlar da… Apronda deve kesilmesi acayip de koyun kesilmesi normal mi? İnsan fotoğrafları görünce ürküyor ve utanıyor. Bu çağda THY gibi en modern kurumlarından birisinin önde gelen müdürü, havaalanının zeminini deve kanıyla sulamayı bir kutsal iş sanıyor. Çalışanlarıyla birlikte bu kutsal boğazlamayı kutluyor, mutlu oluyor. Sakalı kesmek, bazı iktidar mevzilerine yükselmek insanları değiştirmeye yetmez. Değişim için çok daha köklü bir sürece ve kültürel birikime ihtiyaç olduğu bir gerçek. Bu tür ilkel davranışlar, toplum içinde endişeleri olan kesimleri korkutuyor. Siyasi İslamcılar bir şekilde, bir yerde bu türden görüntüler vererek endişeleri körüklüyorlar. Kabahat yalnızca Şükrü Can’da mı? Belli ki onun “dini bütün” hali, yükselmesi için bir vesile olmuş. İşin bir de bu tarafından bakmak gerekiyor. ??? Deve meselesi, şaka bir yana ciddi bir mesele… CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle