18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Geçen kış krize neden olan kısıntı başladı. Bakanlık depolara güveniyor. Şimdilik sıcak havalar kurtardı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN İran doğalgazı yine kıstı Ekonomi Servisi Geçen kış Türkiye’ye verdiği gazı kesmesiyle büyük bir kriz yaratan İran, bir haftadır yine kısıntı uyguluyor. Kesinti nedeniyle sanayi tesislerine verilen gazda indirime gidilmişti. İran iç tüketimdeki talebi gerekçe göstererek bu yıl da Türkiye’ye verdiği gazı miktarını azalttı. Türkiye’ye günlük, 27 milyon metreküp doğalgaz veren İran, anlaşma maddesindeki “mücbir sebep’’ çerçevesinde, havaların soğuması nedeniyle sıkıntıda olduğunu gerekçe göstererek Türkiye’ye verdiği doğal Geçmişten Ders Almak: Şili 198283 IMF’nin eski baş ekonomistlerinden Ken Rogoff geçen yıl yayımladığı bir yazısını şu sözlerle bitirmişti: “Şimdi her şey değişik, sözcüğü ancak geçmişten ders almak istemeyenlerin kullandığı bir sözcüktür”. Geçen hafta içerisinde MB Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz’ın özel sektörün aşırı borçlanması üzerine yaptığı uyarıları okurken Rogoff’un bu sözlerini tekrardan hatırladım. Sayın Yılmaz uyarılarında “şirketlerin ve hanehalklarının (kısaca bankacılıkdışı özel sektörün) taşıdığı döviz risklerinin çok fazla olduğunu” vurguluyor ve vatandaşa “döviz ile borçlanmamaya dikkat etmesini” öneriyordu. Türkiye’de dış borçlanma geleneksel olarak kamu ağırlıklı bir olguydu. Şimdi ise özel sektörün öncülük etmekte olduğu bir borçlanma temposu ile karşı karşıyayız. Özel sektör öncülüğünde sürdürülen yüksek tempolu dış borçlanma Türkiye için yeni bir olgu olmasına karşın uluslararası iktisat tarihi içinde daha önceleri acı sonuçları ile birlikte yaşanmış bir deneyimdir. Örneğin, Şili ekonomisinin 1971 faşist darbesinden sonra izlediği neoliberal maceranın ilk on yılı sonrasında sürüklendiği 198283 krizi, işte bu türden bir özel sektör borçlanma temposunun ürünüdür. 1982 krizine giden yolda Şili ekonomisinin sergilediği iktisadi veriler makroekonomi ders kitaplarının tozlu sayfalarında unutulmayacak kadar ilginç ve öğreticidir. Aşağıdaki tabloda, özellikle Türkiye ekonomisi ile büyük paralellikler gösteren söz konusu veriler özetlenmektedir. 1982 Krizi Öncesi Şili Milli Gelir yıllık değişim Döviz kuru (1979=100) Cari Denge / Milli Gelir Bütçe Dengesi / Milli Gelir İşsizlik Oranı Kaynak: Dünya Bankası 1979 8.3 100.0 6.0 4.9 13.6 1980 7.8 86.8 7.1 5.4 10.4 1981 5.5 74.7 18.9 2.6 11.3 1982 14.1 85.1 14.7 1.0 19.6 1983 0.7 102.0 7.0 2.6 14.6 ? İran, geçen kış olduğu gibi Türkiye’ye verdiği doğalgazı neredeyse sıfırladı. BOTAŞ, aldığı önlemlerle İran gazının açığını kapatmaya çalışıyor. Bakanlık, önlem alındığını bildirdi, ancak şimdilik havaların çok soğuk olmaması kriz çıkmasını engelledi. gaz miktarında kısıntıya gitti. Geçen hafta Türkiye’ye verdiği doğalgazı günlük 18 milyon metreküpe kadar çeken İran, bu hafta ise günlük doğalgaz miktarını 15 milyon metreküpe indirdi. Kış şartlarının iyice ağırlaşacağı önümüzdeki aylarda gazın tamamen kesileceği tahmin ediliyor. İran’la yaşanan sorunun temelinde fiyat konusu yatıyor. Halen uluslararası tahkimde olan konunun, ancak haziran ayında sonuçlanabileceği belirtiliyor. Enerji Bakanlığı ise geçen yıl hazırlıksız yakalandığı muhtemel doğalgaz krizi için hazırlıklara şimdiden başladı. Günlük 12 milyon metreküp doğalgazı sisteme verecek Silivri yeraltı doğalgaz deposu devreye alındı. Egegaz’ın İzmir’deki LNG tesisleri de kiralanarak, tankerle gaz taşınmaya başlandı. İlk sevkıyatla ek 3 milyon metreküplük arz sağlandı. Gürcistan da Rusya ile yaşadığı doğalgaz krizi nedeniyle gözünü Türkiye’ye dikti. Rus Gazprom şirketinin, Gürcistan’a gaz vermeyeceğini duyurması üzerine Tiflis yönetimi Türkiye’den Rusya’yı ikna etmesini istedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bir sıkıntı olmaması için Mavi Akım’dan günlük 27 milyon metreküp aldığı doğalgaz miktarını, 32 milyon metreküpe çıkardı. Yetkililer, İran’ın doğalgazı kısmasından dolayı herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını belirttiler. Yetkililer, Türkiye’nin günlük tüketiminin 90 metreküplerde olduğunu belirterek geçen yıl yaşanan kriz sırasında havalara bağlı olarak günlük tüketimin 120 milyon metreküpe kadar çıktığını ifade ettiler. 3 TASARIM KİTABI ÇIKARDI İTKİB’den modacı gençlere destek Ekonomi Servisi İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) moda tasarımcılarına yol göstermek amacıyla Moda Tasarımcısının İş Kurma Rehberi, Kadın Dış Giyimi Kalıp Hazırlama ve Kadın Pantolonu Kalıp Hazırlama kitaplarını piyasaya sundu. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, tekstil ve hazır giyim sektörlerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılamayı hedeflediklerini belirterek, bu amaçla eğitim faaliyetlerine ağırlık verdiklerini söyledi. Su geçirmez deriler kullanımda Turquality’den destek almayı bekleyen Desa İnovasyon ile deri sektöründe devrim sayılabilecek gelişmelere imza attıklarını belirten Çelet, yalnız güzel değil, daha uzun süre yarar sağlayan ürünlerin gerekli olduğunu söyledi. Su geçirmez ceketlerin satışa sunulduğunu anlatan Çelet, deride kısıtlayıcı bir unsur olarak görülen sezonluk kullanımı ortadan kaldırmak için derinin iyi evlendiği tekstil ürünlerinin geliştirildiğini ifade etti. 3 YENİ ŞİRKET YOLDA Bireysel emekliliğe ilgi artıyor Ekonomi Servisi 2003 yılında faaliyete başlayan Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) 2007 yılında en az üç yeni şirketin katılması bekleniyor. Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) düzenlediği toplantıda konuşan Hazine Müsteşarlığı Özel Emeklilik Daire Başkanı Ali Haydar Elveren, “Gelecek yıl sisteme en az üç yeni şirketin katılımı gerçekleşebilir” dedi. Elveren, yabancı sermayenin bankacılık sektörüne ilgisinin yanı sıra sigorta ve emeklilik sistemine de ilgisinin arttığını ve gelecek yıl sisteme yeni emeklilik şirketlerinin katılma ihtimalinin güçlü olduğunu belirtti. EGM Başkanı Fortis Emeklilik ve Hayat Genel Müdürü Sinan Erengül de “Sistemin sorunu tanınmamak. BES, kuruluşundan itibaren hiçbir zaman şeffaflığından taviz vermedi” dedi. Meclis’te bekleyen ve sistemle ilgili düzenlemeleri de içeren torba tasarısının 2007’de yasalaşması halinde BES’in büyüme hızının artacağı öngörülüyor. Elveren, beklenen düzenlemenin işverenlerin, çalışanların emeklilik katkı paylarına katılmasını sağlayacağını belirtti. EGM’nin son verilerine göre sistemde 1 milyonun üzerinde katılımcı sayısına ve 2.7 milyar YTL toplam fon tutarına ulaşıldı. Gelecek yıl dericilerin olacak OLCAY BÜYÜKTAŞ Türkiye deri sektörü hareketli bir yıla girmeye hazırlanıyor. Daha önce tekstilde yıldızı parlayan Türkiye’nin son yıllarda deri sektöründe yaşanan gelişmelerle dikkat çekmeye başladığını dile getiren Desa Genel Müdürü Burak Çelet, “Bir zamanlar Türkiye nasıl ünlü tekstil markalarının fason üretim için merkezi haline geldiyse şimdi de deri sektörü aynı cazibeyi yaratıyor” dedi. Birçok yabancı ünlü markanın fason üretim için kapılarını çaldığını belirten Çelet, başka şirketlerin de ziyaret edildiğini, Türki ? Yabancı ünlü markaların hem Desa’nın hem de başka şirketlerin kapısını çaldığını söyleyen Çelet, deri sektörünün fason üretim için tercih edilir hale geldiğini belirtti. ye’nin gelecek yıldan itibaren deri sektöründe özellikle fason üretim için yıldızının parlayacağını dile getirdi. Geçen yılı ve bu yılı yatırım yılları olarak değerlendiren Desa, toplam mağaza sayısını 50’ye ulaştırmaya hazırlanıyor. Halka açılmadan elde edilen geliri yatırıma aktardıklarını anlatan Çelet, yaklaşık iki yıldır 20’den fazla mağaza açıldığını, Gebze’de 3 milyon dolarlık yatırımla bir üretim merkezi yapıldığını söyledi. 20 bin metrekare üzerine kurulu merkezin yüzde 5060 kapasite ile çalıştığını ve halen 358 kişiye istihdam sağlandığını belirten Çelet, çanta, saraciye ürünlerinin üretildiği merkezin tam kapasiteye çıkması halinde istihdamın da 600’e ulaşacağı bilgisini verdi. Yurtiçindeki yatırımlar kadar yönlerini yurtdışına da çevirdiklerini vurgulayan Çelet, kısa bir süre önce Londra Oxford Caddesi’ndeki Debenhams mağazaları içinde bir köşe açtıklarını dile getirerek “Parası olan herkes yurtdışında mağaza açabilir. Ancak, Desa Debenhams’tan davet aldı. Bir yabancı perakende zincirinin bir Türkiye’de herhangi bir markaya gelerek davet etmesi çok alışıldık bir şey değil” dedi. İlk kış sezonunu geçirdiklerini, durumun çok iyi olduğunu söyleyen Çelet, böyle giderse Londra pazarında daha fazla olacaklarını ifade etti. Yurtdışı yatırımları için bir departman kurulduğunu anlatan Çelek, ilk mağazanın Rusya’da açıldığını, Rusya dışında Doğu Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin incelendiğini belirtti. İSTANBUL TİCARET ODASI Ege Seramik, Puşkaş’ın memleketinde 2 futbol takımına sponsor oldu Su ürünlerinin KDV’si yüzde 1 olsun Ekonomi Servisi İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, et ve sebzemeyve hallerinde uygulanan KDV’nin yüzde 1, su ürünlerindeki KDV’nin ise yüzde 8 olduğunu belirterek, “Su ürünlerine uygulanan KDV diğer hallerle eşit duruma getirilmelidir’’ dedi. Yalçıntaş, ihracat ve iç pazarda hızlı bir gelişme gösteren sektörün, en fazla önem verilmesi gereken sektörlerin başında geldiğini söyledi. Yalçıntaş, Türkiye’de su ürünü tüketiminin diğer ülkelere oranla düşük olduğunu vurgulayarak, balık tüketiminin tüm seneye yayılması gerektiğini dile getirdi. Polat, Macaristan’da takım arıyor Ekonomi Servisi Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat’ın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Ege Seramik, Macaristan’da 2 futbol takımının sponsorluğunu üstlendi. Ege Seramik Orta Avrupa Sorumlusu Suat Karakuş, şirketlerinin 10 yıldan bu yana Macaristan’da faaliyet gösterdiğini, daha önce bireysel sporculara sponsorluk yaptıklarını, bu yıl ilk kez 2 birinci lig takımına sponsor olduklarını söyledi. Karakuş, Adnan Polat’ın Macaristan’da bir futbol takımı almak istediğini, konu ile ilgili toplantıların sürdüğünü, önümüzdeki yıla kadar toplantıların sonuçlanacağını açıkladı. Macaristan Birinci Futbol Ligi’nde Ege Seramik’in sponsorluk desteği verdiği Vac ve Vasas takımları önceki akşam karşı karşıya gelirken, maçı Vasas takımı 10 kazandı. [email protected] B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Şili, 197981 arasında özel sektörün yoğun spekülatif borçlanmasına dayalı hızlı bir büyüme temposu içindeydi. Döviz piyasalarında yaşanan arz fazlası neticesinde Şili ulusal parası aşırı değerli konumdaydı. Verilere göre 197981 arasında Şili Pezosu dolar karşısında birikimli olarak yüzde 25 değer kazanmış idi. Dövizdeki ucuzluk Şili’nin ithalat talebini de kamçılıyor, bunun sonucunda da Şili ekonomisi tarihinde görülmemiş bir oranda cari işlemler açığı veriyordu. 1982 krizi öncesinde cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 18’i aşmış idi. Ne ilginçtir ki, dış borçlanma ile finanse edilen döviz bolluğunun yarattığı ithalata dayalı büyüme konjonktürü, aynı ülkemizde de olduğu gibi, işsizlik sorununu çözmekte yetersiz kalıyordu. Şili’de açık işsizlik oranı, hızlı büyümeye rağmen, bir türlü geriletilememiş idi. Ancak, 1982 krizi boyunca işsizlik oranı neredeyse iki misline fırlayacaktı. Bütün bu tehlike sinyallerine rağmen, Şili ekonomisini izleyen ekonomi uzmanları “endişelenecek bir durum olmadığını”, zira özel sektör kararlarının “optimal” ve “rasyonel” kararlar olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktaydı. IMF’nin ve Şikago Üniversitesi’nin seminer odalarında hazırlanan hayali kapitalizm modellerine göre, özel sektörün borçlanması kendi optimizasyonu içinde akılcı bir davranış idi ve kesinlikle engellenmemeliydi! Kamu sektörünün bütçe dengesi fazla verdiği sürece tehlike yoktu! ??? Şili ile Türkiye ekonomisinin özel sektör öncülüğünde, denetimsiz ve aşırı borçlanma temposuna dayalı paralelliklerin yanıltıcı olduğuna dair karşı savların geliştirileceğini tahmin etmekteyim. Öne sürülen savlardan en önemlisi, Şili’de o yıllarda sabit döviz kuru rejimi, günümüz Türkiyesi’nde ise serbest dalgalı kur rejiminin varlığı tezi olacaktır. Ancak, Şili’de 1982 krizini hazırlayan önkoşullar “kurun sabit ya da serbest olmasına” değil, “ulusal paranın (Pezo’nun) yoğun dış borçlanma neticesinde aşırı değerli olmasına” dayanmaktadır. 2001 sonrası Türkiye’de, aynı Şili’de 1979 sonrasında olduğu gibi, özel sektörün hızla borç biriktirdiği ve bunun da çoğunlukla spekülatif nitelikli kısa vadeli sıcak para girişlerine dayanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Denetimsiz bir tempoda sürdürülen özel sektör dış borçlanması, 2001krizi öncesinde benzer şekilde bankacılık kesimince sürdürülen borçlanma yarışını çağrıştırmakta ve yakın tarihimizden acı deneyimleri hatırlatmaktadır. Haksız ve yanılmış olmayı gerçekten biz de çok istiyoruz. Ancak iktisadi veriler ve uluslararası deneyimler duygusal beklentiler içinde olmamızı engelliyor. Çırağan Palace renk değiştiriyor Ekonomi Servisi İstanbul’un Avrupa kıyısındaki tek saray oteli Çırağan Palace Kempinski’nin Saray bölümü, 5 milyon dolara yenilenecek. 1 Ocak31 Mart 2007 arasında gerçekleştirilecek projeyle, dekorasyon ve teknik donanım açısından bir yenilemeye gidilecek. Projeyi tanıtmak amacıyla düzenlenen toplantıda Prof. Nurhan Atasoy, yenileme çalışmalarının büyük bir tarihi sorumluluk gerektirdiğini söyledi. Otel Genel Müdürü Henri Blin de yenilemenin sadece saray toplantı salonları kısmında gerçekleşeceğini, otelin ve saray kısmında yer alan süitlerin hizmet vermeye devam edeceğini belirtti. Yaklaşık 10 günden beri süregelen sinir harbi AB Komisyonu’nun Türkiye’yle müzakerelerde 8 faslı askıya alan tavsiye kararı ile ister istemez sona erdi. Ancak diğer fasıllarda müzakereler sürüyor ve sürecek. Bu da tökezlemeli de olsa trenin ilerlediğini gösteriyor.... TürkiyeAB ilişkilerinde yaşanan kriz, büyük resmin yalnızca bir parçası. Aslında Türkiye’nin yakından izlemesi gereken büyük resmin içinde, Avrupa Birliği, parçalardan yalnızca birisi. İrili ufaklı münferit olayların içinde bir ileri bir geri gitmek kaçınılmaz, ancak bunu yaparken savrulmadan ve büyük resmi gözden kaçırmadan yapmak gerekiyor. Washington Post, analistler ve diplomatlara dayanarak verdiği haberinde AB’de Türkiye karşıtlığının, seçmenlerin taleplerine göre hareket eden “kırılgan siyasi liderler” düzeyinde göründüğünü vurguluyor. Ancak şunu da ekliyor: “AB’nin direnişi artarken Batılı şirketler Türkiye’yi kucaklıyor.” Zaten büyük resmin ana aktörü de ekonomi. Bu yalnız ABTürkiye ilişkilerinde değil, tüm küresel arenada aynı. Müzakerelerin askıya alınma AB ile Müzakereler ve Büyük Resim sında en önemli rolü oynayanlardan biri Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac. Türkiye’nin tam üyeliğinin karşısındaki en önemli figürlerden biri. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde yaşanan sorunlar ve insan hakları ihlalleri sürekli olarak ısıtılıp ısıtılıp masaya getiriliyor. Peki aynı Fransa, demokratikleşme ve insan hakları konusunda karnesi Türkiye’den çok daha kırık olan Çin’e karşı nasıl bir tutum izliyor? Chirac’ın başkanlığı dönemince bugüne kadar 4 kez Çin’e ziyarette bulunduğunu biliyor musunuz? Çünkü Çin, Fransa’nın Asya politikaları ve küresel arenadaki gücünü en azından koruyabilmesi açısından son derece önemli. Bu yüzden ilişkileri iyi düzeyde tutmak için ciddi çaba sarf ediliyor. Sayın Chirac, Çinli dostlarını kırmamak ve daha da önemlisi ticari ilişkileri zedelememek için insan hakları sözcüğünü fazla ağzına almamaya dikkat gösteriyor... Büyük resmin ana dinamiği ekonomi, dedik. Parçalar da ekonomik ilişkilere, karşılıklı çıkarlara göre yerlerine yerleşiyor. ‘Rekabetçilik Raporu’, 2006 yılında Avrupa Birliği ekonomisinin büyüdüğünü ve verimliliğin arttığını ortaya koyuyor. Rapordaki verilere göre 2005 yılında yüzde 1.7 olan ekonomik büyüme 2006 yılında yüzde 2.8 oranına ulaştı. Ayrıca bununla birlikte işsizlik oranı da azaldı. Ancak ne bu büyüme ne de istihdam artışı küresel açıdan bakıldığında yeterli... Rapora göre “yenilikçilik politikası”, büyüme ve istihdam stratejisinin anahtarı olmaya devam etmeli. Yine rapora göre, ilaç sanayii ile bilgi ve iletişim teknolojisi sektörleri hızla büyümekte. Bilgi ve iletişim teknolojisi sektöründe AB’nin hâlâ güçlü bir konumu var, yonga ve bilgisayar programları AB’de geliştiriliyor, ancak büyük kitlelere yönelik üretimleri Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılıyor. Avrupa’nın yenilik üretme ve pazara sürme sürecinin yavaş olması da eski kıtanın önemli sorunlarından biri olarak vurgulanıyor. Bugünkü Avrupa’nın ekonomi tablosundan küçük bir kesit bu aktardığımız. Avrupa’nın ihtiyaçlarını, zayıf yönlerini kapatmada Türkiye önemli bir partner olabi lecek mi, olamayacak mı? Karşılıklı kazankazan ilişkisinin kurulacağı bir mekanizma yaratılabilecek mi, yaratılamayacak mı? Avrupa siyasileri ve Avrupa kamuoyu bunu göz ardı etse de Avrupa’nın iş dünyası aynı şekilde düşünmüyor. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin geleceğini belirleyen nihai nokta ekonomi olacak. Siyasi söylem ise ister isteyelim, ister istemeyelim, müzareke sürecinin her safhasında bezdirici biçimde karşımıza çıkacak. Tehditler savrulacak, farklı yaptırımlar denenecek... Ancak bugün Avrupa Komisyonu’nun Brüksel’deki dairelerinde 400’e yakın uzman, artık Türkiye konusuyla doğrudan ilgileniyor. Türkiye’nin yalnızca siyasi kriterler alanında değil, eğitim ve kültürden gıda güvenliğine, gümrüklerden balıkçılığa, 35 müzakere başlığı günlük olarak ayrıntılı bir şekilde takip ediliyor, raporlanıyor... Anlayacağınız büyük resmin Avrupa parçası bir şekilde şekilleniyor. Önemli olan Türkiye’nin bütünü görebilmesi. Kendi geleceğini kendi inşa etme kararlılığında olan ve bunun taşlarını döşeyebilen bir Türkiye için AB yalnızca bir araç. Büyük, küresel resmin sadece bir parçası... GENEL MÜDÜR AHMET DEMİR: ADSL’de rekabet Telekom’a takılıyor Ekonomi Servisi Doğan Online (DOL) Bireysel Erişim Genel Müdürü Ahmet Demir, Türk Telekom’un, kendilerini rakip olarak değil sektörü büyütecek, rekabeti geliştirecek bir firma olarak görmesini istediklerini bildirdi. Smile ADSL olarak iki ay önce geniş bant internet erişimi sektörüne giriş yaptıklarını dile getiren Demir, yıl sonuna kadar 20 bin aboneye ulaşmak istediklerini belirterek,Türk Telekom’la yaşadıkları sorunlar nedeniyle abone taleplerini karşılamakta bazı zorluklarla karşılaştıklarını söyledi. Demir, Smile ADSL kullanıcılarına evlerindeki mevcut kullanıcı adı ve şifreleri ile Türkiye’de şu an 40 yerde bulunması planlanan ‘hotspot’ bağlantı noktaları çevresinde ucuz ve hızlı bağlantı kurabilmelerinin sağlanacağını kaydetti. 2007 sonuna kadar 350 bin ADSL, 35 bin Wifi abonesine ulaşmayı hedeflediklerini anlatan Demir, Türk Telekom’un kendilerine verdiği hizmeti yüzde 18 kâr marjı ile piyasaya sunmak zorunda olduklarını, ancak Wifi teknolojilerinde daha düşük fiyat uygulamasına gidebildiklerini kaydetti. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle