17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2006 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y B B Y 13 10 12 13 16 14 16 15 12 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B B B B B B B B 13 13 12 8 10 10 10 9 21 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B PB B B B B PB PB B 19 20 12 15 11 10 5 5 4 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve batı kesimleri parçalı zamanla çok bulutlu, öğle saatlerinden itibaren Marmara, Kuzey Ege ile akşam saatlerinden sonra Güney v e İç Ege, Batı Akdeniz’in batısı, Göller Yöresi, İç Anadolu’nun batısı ile Batı Karadeniz yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı kuzeybatıda azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y B 10 7 10 13 12 9 8 6 2 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 7 PB 8 B 12 B 6 PB 7 Y 8 Y 15 Y 16 B 6 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB 5 PB 9 K 0 A 7 B 7 A 9 B 5 PB 20 PB 17 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu AÇI MÜMTAZ SOYSAL Dini cemaatlerin statüsünün Kıbrıs’tan daha büyük bir sorun olduğu belirtildi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Çivisi Çıkmış Demokrasi BÖYLE devlet olmaz. Hele “Devlet gelenekleri çok eskidir” denen Türklerin böyle bir devleti hiç olamaz. Şimdiki Türkler, “Tarihte on altı devlet kurup on beşini batırmışlardır” dense de, sonuncusunu da batırmak istemiyorlarsa artık bu konudaki saçmalıkların hesabını mutlaka sormalıdırlar. Şu duruma bakın: Londra’da mı, Helsinki’de mi, Brüksel’de mi, nerede kotarılmış olursa olsun, “limanlar” konusunda yeni bir “açılım önerisi” kotarıldığı, Ankara’ya telefonla bildiriliyor. Amaç, ayın ortalarında toplanacak olan AB Doruğu’nda Türkiye aleyhine çıkacak kararı birazcık yumuşatmak. Telefona uzanan kulak bu haberi duyunca sevinçle sıçrayıp hemen büyük kulağa bildiriyor, o da uygun buluyor. Ertesi sabah Brüksel’de bir tiyatro oynanıyor. Kara saçlı kara gözlü Türklere hiç benzemeyen sarı saçlı ve grimavi gözlü bir Finli bu öneriyi AB’lilere duyurduğunda, hayretten açık kalan ağızlardan çıkan tek soru: “Önerinin yazılısı yok mu?” Yok. Çünkü, telefon diplomasisiyle ancak bu kadar olur: Öneri, YÖK diliyle “sözel” bile değil, şifahi; yani “sözlü”. Yazısız ve belirsiz olmalı ki, doruk günü gelinceye kadar her yana çekilsin ve istenen kalıba sokulabilsin. ma, Avrupa olup bitenlere şaşadursun, Ankara’da oynanan tiyatro daha da eğlenceli. Meğer bu öneri, iki kulağın dışında ne hükümete bildirilmiş, ne Meclis’e, ne devlet başkanına, ne baş askere, ne de Dışişleri Bakanlığı’na duyurulmuş. Kimsenin haberi ve onayı yok. Gerçi Bakanlık, biri gidici öbürü gelici iki müsteşarın Genelkurmay’a “veda ve takdim” amacıyla gittiklerini, laf arasında öneriden de söz edildiğini bildiriyor ama, hiç inandırıcı olamıyor. Zaten bir gün sonra, Başbakan’ın kendisi, “Biz kimseye bildirmedik, telefon konuşmalarını da herkese bildirecek değiliz” deyip, kesip atarak Bakanlığı da yalanlamış oluyor. nemli başka konularda olduğu gibi Kıbrıs konusunda da Dışişleri’yle Genelkurmay’ın, Kıbrıs’taki sorumlularla Ankara’daki görevlilerin oluşturduğu, Milli Güvenlik Kurulu’ndan geçirilip hükümete gelen ve hatta Meclis’ten oybirliğiyle çıkarılıp ulusa duyurulan bir devlet politikası olduğu halde, bu iktidarla birlikte bütün süreç hep bir yana itilmekte ve dıştaki birtakım çevrelerin güdümüyle birtakım tutumlar tezgâhlanmaktadır. Sadece iki kulağın böyle oyunlara alet olarak koskoca ulusun özlemleriyle ve onuruyla oynama hakkı olmamalıydı. Doğru dürüst devlet sistemlerinde, bu çeşit davranışların sonu, hükümetin düşürülmesine ya da istifasına kadar gider. Burada ise ünlü Temel fıkrasında olduğu gibi, sadece “Bu bize ders olsun!” diyenler çıkacaktır belki. ‘En büyük engel sekülarizm’ İSTANBUL (AA) Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi’nde gerçekleştirilen “AB Ülkelerinde DinDevlet İlişkisi’’ konulu iki günlük sempozyum dün sona erdi. Sempozyumda konuşan ABD Brigham Young Üniversitesi’nden Prof. Cole Durham, sekülarizmin, Türkiye’nin AB’ye katılımında Kıbrıs’tan daha büyük bir sorun olduğunu savunarak “Ya AB dini cemaatlerin hukuki statüye kavuşturulmasından vazgeçecek ya da Türkiye dini vakıf ve derneklere hukuki bir statü tanıyacak’’ dedi. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi’nde gerçekleştirilen sempozyumda konuşan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Batılı liderlerin bir terör olayı olduğunda dini kullandıklarını belirterek “Bugün yapılan en büyük hata, siyasi özü itibarıyla siyasi olanın kültür ve din diliyle tercüme edilmesidir” dedi. Avrupa’da dinle ilgili konuların karar vericiler arasında konuşulduğunu belirten Aydın, kendileri bu konuda konuştuğunda “Neden konuşuyorsunuz?’’ diye eleştirildiklerini hatırlatarak “Tartışma orada zaten, bırakıp kaçacak mıyım?’’ diye konuştu. ‘Saygı ve özür dileme...’ Prof. Dr. Durham ise Papa 16. Benedikt’in Türkiye ziyaretinde Sultanahmet Camisi’nde dua ettiğini anımsatarak “Papa bunu meditasyon olarak niteledi. Bu, saygı ve özür dileme olarak algılanabilir” dedi. “Sekülarizm, benim anlayışımda farklı dinler arasında ilişkileri sağlayabilen devlet anlamına geliyor” diyen Durham sekülarizmin, Türkiye’nin AB’ye katılımında Kıbrıs’tan daha büyük bir sorun olduğunu savundu. Durham, “Kıbrıs belki siyasi olarak çözülebilir.Ama ya AB dini cemaatlerin hukuki statüye kavuşturulmasından vazgeçecek ya da Türkiye dini vakıf ve derneklere hukuki bir statü tanıyacak’’ dedi. Durham, Avrupa Konseyi’nin, 24 Ocak 2006’da “bütün dini cemaatlerin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için uygun bir ortam hazırlanması gerektiği’’ yönünde görüş bildirdiğini belirterek, “Türkiye’nin sekülarizm geleneği, pek çok engeller ortaya koyuyor. Sekülarizm, Atatürk devrimlerinden kaynaklanan, değişmez anayasal unsurlardan ve bu nedenle dini amaçlı dernek kurulamıyor. Bu sadece siyasi engel değil, anayasanın değişmez maddesi.AB’ye girişte bir engel olabilir’’ diye konuştu. Denktaş: Aydınlatmak görevim Erdoğan’a sert eleştiriler getiren Rauf Denktaş, ‘Başbakan’ı üzdüğüm için üzgünüm, ama halkın aydınlatılması için bildiklerimi söylemeliyim’ dedi ŞÜKRAN SONER A Ö [email protected] Mağdurun parası Mercedes’e gitmiş ? Baştarafı 1. Sayfada akamlarına verdiği ifadelerin özeti şöyle: Roland Ohl’ün (YİMPAŞ’ın Almanya’daki mali müşaviri) dediği şekilde Dursun Uyar’ın şef olduğu doğrudur. Tüm kararları o alıyordu. Ben ise sadece uyguluyordum. Her ne kadar ben şirketin müdürü olarak görünsem dahi asıl sözü geçen ve kararları alan kişi oydu. Hem de şirketin ortağıydı. Aldığı kararlar sadece ticari kararlar değil, verilecek borçlar ile hangi şirketlere ortak olunacağını da kapsıyordu. (3 Kasım 2004 tarihli ifadesinden…) Aslan Grubu ile ilişkilerimizi Kanal 7’nin çalışanı Bilal K. aracılığı ile sağlıyorduk. Dr. Ohl, 1995 yılından itibaren YİMPAŞ için çalışmakla beraber danışmanlık sözleşmesi imzalamıştı. O gayrimenkul işlerini iyi biliyordu. Bununla ilgili olarak paraların nerelere akacağına karar veren kişi ise Dursun Uyar’dı. Türkiye’de bulunan ortaklar Dr. Ohl’ün raporlarından ve borç sözleşmeleri ile paraların Aslan Grubu’na aktarılacağından haberdarlardı. HYPO GmbH şirketi, Uyar’ın talimatı ile kuruldu ve onun kontrolündeydi. Ben hiçbir zaman bu parala rın ödenip ödenmediğini ve nasıl kullanıldığını incelemedim. (30 Temmuz 2004 tarihli ifadesinden…) Bir yandan zarar ederken diğer yandan nasıl olup da yatırımcılara 40 milyon Avro ödendiğine ilişkin soruya verdiği yanıt: Bunlar gerçek olmayan kayıtlardı. Biz tabii ki bunlara ilişkin olarak bir hesap yapabilecek konumda değildik. Önceleri Dursun Uyar tarafından paralarını geri isteyenlere paraların tamamen ödeneceğine dair talimat verilmişti. Aslında sorunuzda haklısınız. YİMPAŞ sadece kendisine yatırılan paralardan para kazanıyordu. Kısacası, yapılan ödemeleri yeni gelen paralardan karşılıyorduk. (10 Kasım 2004 tarihli ifadesinden…) Savcı Schöpf’ün kendi hesaplarında bulunan paralar ile ne yaptığına dair soruya verdiği yanıt: Hesabımdaki paraların YİMPAŞ Holding AŞ’nin paraları olduğunu anladığımda bu paraları oraya gönderdim. Elden verdiğimi tahmin ediyorum. Bu paraları YİMPAŞ Holding’in Faisal Finans’ta bulunan hesabına yatırıp yatırmadığımı bilmiyorum. (10 Kasım 2004 tarihli ifadesinden.) ÇANAKKALE KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Türk askerinin savaş kaybetmiş gibi bayrağını, sancağını, şehitlerinin kemiklerini torbalarla Anadolu’ya göndermelerini istemiyorum” dedi. AKP’nin, AB’nin meşru hükümet olarak kabul ettiği ve Türkiye’ye de kabul ettirmek için baskı yaptığı, eli kanlı terörist idareye liman açtığını belirten Denktaş, “Elimizdeki izolasyon ve ambargolar sadece limanlara değil, hayatımızın her safhasına. Böyle pazarlık olmaz. Kime liman açıyorsunuz” diye sordu. Çeşitli etkinliklere katılmak üzere Çanakkale’ye gelen KKTC 1. Cumhurbaşkanı Denktaş, İntepe beldesinde sorularımızı yanıtladı. Denktaş, Kıbrıs’ın müşterek milli dava olduğunu vurguladı. Denktaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Televizyonlara çıkıp da benim halkımın kafasını bulandırmasın. Şu ana kadar sabrettim, benim ülkeme gelip seçim kampanyası yapacağına kendi ülkesinde yapacağı kampanyaları yapsın, bunu özellikle istirham ediyorum” şeklinde açıklaması konusunda düşüncelerini sormamız üzerine, “Başbakan Erdoğan’ı üzdüğüm için üzgünüm, fakat ben buraya davet üzerine geliyorum. Kıbrıs nereye gidiyor diye merak eden halkın aydınlatılması için bildiklerimi, gördüklerimi söylemek için dolaşıyorum’’ yanıtını verdi. Türkiye’ye davet edildikçe geleceğini Çeşitli etkinliklere katılmak üzere Çanakkale’ye gelen KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ziyaret ettiği merkeze bağlı İntepe beldesinde halkın sevgi gösterileriyle karşılandı. Denktaş, İntepe Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz ile sohbet için oturduğu çay bahçesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. (Fotoğraf: AA) belirten Denktaş, Türk milletinin üzülmemesi için bildiklerini anlatmayı bir görev bildiğini söyledi. Denktaş şöyle devam etti: “Kıbrıs’ı bir Yunan adası haline getirmek istiyorlar. Ben dedemin gördüklerini görmek istemiyorum.Türk askerinin savaş kaybetmiş gibi bayrağını, sancağını, şehitlerinin kemiklerini torbalarla Anadolu’ya göndermelerini istemiyorum’’ söylenmedikçe, Türkiye üzerinde baskılar artacak. TBMM’de karara bağlanmış olan milli formül, konfederasyondur. Sayın Sezer, ‘Kıbrıs’ta iki eşit egemen halk vardır, bunların devletleri vardır ve Kıbrıs üzerinde dengeler vardır. Bunları kale almayan anlaşma kabul edilemez’ demiştir. Hükümetin,Annan Planı’na ‘evet’ deyişi ve bize evet dedirtmesi bu formülü ortadan kaldırmıştır’’ dedi. Hükümetin, AB’nin meşru hükümet olarak kabul ettiği ve Türkiye’ye de kabul ettirmek için baskı yaptığı, eli kanlı terörist idareye liman açtığını öne süren Denktaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Elimizdeki izolasyon ve ambargolar sadece limanlara değil, hayatımızın her safhasına. Böyle pazarlık olmaz. Sayın Erdoğan ‘Biz yapacağımızı yaptık’ dedi. ‘Hiçbir şey vermeyeceğiz’ derken liman açma noktasına gelmiştir kime liman açıyorsunuz?’’ ‘Ben kandırılmadım’ Hiçbir hükümetin, kendisini Türk milletine, “Bozguncudur, Kıbrıs meselesini engelleyen adamdır” diye şikâyet etmediğini iddia eden Denktaş şunları dedi: “Sayın Erdoğan Amerikalılar, İngilizler ve Rumlar gibi, beni uzlaşmaz olarak tanımlamıştır. Hiç gücenmedim. Kıbrıs meselesini halledeceğini sanmıştı. Şimdi AB tarafından kandırıldığını söylüyor. Sayın Talat, Rumlar tarafından kandırıldığını söylüyor.ABD, İngiltere, BM temsilcisi Rumlar tarafından kandırıldıklarını söylüyorlar. Ben kandırılmadım, herhalde bu suç değildir.’’ ‘Pembe tablo çiziliyor’ “Kıbrıs Türk halkı da benim istediğim gibi referandumda ‘hayır’ demiş olsaydı, bugün Avrupa Birliği, Türkiye’ye baskı yapmayacaktı’’ diyen Denktaş, Kıbrıs konusunda basının pembe bir resim çizdiğini, karanlıkları ve tehlikeleri göstermediğini savundu. Denktaş, “AB’ye, milli davamızın kırmızı çizgisi nedir nak tutmakla verilen mesajları, özünde ikiye ayırmak gerekiyor: İçe ve dışa... Dışa dönük mesajları sıralayalım: 1. Ey AB, ben senin istediğin her şeyi yerine getirmeye hazırım. Bu, Kıbrıs için de böyle. Daha önce kapalı kapılar ardında Rumları adanın tek temsilcisi olarak tanımaya hazır olduğumu anlatmıştım. İşte size bu yöndeki düşüncemin devam ettiğini gösteren öneri. 2. Beni ayakta tutan başlıca unsur AB sürecidir. Bu sürecin kesintiye uğramaması için her şeyi yapmaya razıyım. Bunun karşılığında AB ve çevresi de benim en azından 2007’yi rahat geçirmemi sağlamalıdır. Bunun yollarından biri, 1415 Aralık zirvesinden AKP’yi zor durumda bırakacak bir kararın çıkmamasıdır. 3. AB çevreleri, bizim adımlarımızdan sonra Türkiye içindeki tepkilere baksınlar ve bize hak versinler. Bütün zorluklara karşın dediklerini yapmaya çalıştığımızı, en olmadık şeyleri bile önermeye hazır olduğumuzu bilsinler. 4. Bu öneri yaşama geçer geçmez, ayrı konu; Brüksel katında, ABAKP anlaşmasının sürmekte olduğunun bir kanıtı olarak kabul görsün yeter. ??? İçe dönük mesajlar da şöyle sıralanabilir: 1. Cumhurbaşkanlığı makamı artık benim için boşalmıştır. Bundan böyle mayıs ayına dek Çankaya Köşkü’ne böyle bakacağım. 2. 2005 yılı sonundan itibaren dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı’na atanmaması için ciddi bir operasyon yürütüldü. Ancak başarılamadı. Orgeneral Büyükanıt’ın, bu görevi, önceki 4 yıllık dönemden farklı yürütme kararını tanımıyoruz. 3. Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci başlamıştır. Önümüzdeki şubat, mart ayında bu süreci etkilemek isteyen devlet kurumları varsa, bilsin ki, ben istediğim gibi hareket edeceğim. Herkes buna şimdiden alışsın. 4. TBMM’yi ve TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı da bilgilendirmemiz gerekmez. Arınç da yerinin ne olduğunu bilmelidir. Önümüzdeki dönem, devleti ve AKP’yi ErdoğanGül ikilisi yönetecek. 5. İçeride özenle üzerinde durduğumuz tek konu, borsanın durumudur. Borsa rayında gidiyorsa, dış destek de yerinde demektir. İçeride bize kafa tutan olursa, borsanın buna karşı takınacağı olumsuz tavır, elimizi ayrıca güçlendirecektir. ??? Bu içli dışlı mesajların ardından gelinen noktaya bakalım: 1. Bugün AB dışişleri bakanları toplanacak. Büyük olasılıkla topu 1415 Aralık liderler zirvesine bırakacaklar. Sızan haberler, Türkiye’nin önerisi, daha fazla ödün verebileceğine ilişkin olumlu bir işaret olarak algılanmasından başka bir işe yaramadı. Tabii yukarıda aktardığımız mesajları bu gerçeğin dışında tutuyoruz. 2. Rum kesimi ve Yunanistan, ErdoğanGül’ün Finlandiya üzerinden yaptığı öneriyle köşeye sıkışmadı; tam tersine, hedeflerinin doğru olduğunu bir kez daha gördüler. 3. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yazılı açıklaması ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın çıkışıyla önümüzdeki dönemin bir dizi gerilime gebe olduğu bir kez daha görüldü. Bu gerilimde, hükümetin ben ne dersem o olur anlayışını sergileyeceği ortaya çıktı. Bunun doğuracağı sonucu eğip bükmeden söyleyelim: Rejim krizi! 4. Erdoğan’ın dışarıda pazarlamacı, içeride azarlamacı tutumunun ulusal konularda bile devam ettiği görüldü. Camiden, Bush’tan Karamanlis’e kadar her kesime bilgi verme gereği duyan Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına bilgi vermekten öte, meydan okumayı yeğledi. Devlete karşı kahramanlık taslamanın, bindiğin salıncağın iplerini gerip çekmekten başka bir anlamı yoktur! Erdoğan’a bir atalar sözü: İnsanın en zayıf ve hatalara en yakın anı, kendisini en güçlü hissettiği andır! ankcum?cumhuriyet.com.tr AKP içinden bile destek verilmedi Dışişleri Bakanlığı kendini savundu: SEZER’E SİYASET ÇAĞRISI Erdoğan ve Gül yalnız kaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Güney Kıbrıs’ı “örtülü tanıma” olarak yorumlanan son öneri konusunda, başta Cumhurbaşkanı, TBMM ve Genelkurmay olmak üzere, ilgili hiçbir kurumu bilgilendirmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e AKP içerisinden bile destek çıkmadı. Tartışmalı Kıbrıs önerilerinin AB’ye sunulmasının ardından yaşanan süreç, bazı kabine üyelerini, milletvekillerini ve AKP yöneticilerini rahatsız ederken Başbakan’ın, bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında bakanların “gönlünü almaya çalışacağı” belirtiliyor. Erdoğan’ın, bakanlara, “öneri yazılı değildi, bu nedenle tartışmaya açmadık” diyeceği ifade ediliyor. Planın ardından, hükümet ve Dışişleri kaynaklarının devletin ilgili kurumlarının “planın her aşamasında bilgilendirildiği” yönündeki açıklamaları da bürokrasideki “kamuoyuna yanlış bilgi verme geleneğinin” son halkası oldu. Fransız Parlamentosu’nun Ermeni soykırımının inkârının suç sayılmasına yönelik kararının ardından Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Erdoğan’ı telefonla arayarak bu karardan üzüldüğü ve Senato’nun kabulü halinde kararı imzalamayacağını ifade ettiği yönünde bilgiler kamuoyuna sızdırılmıştı. Ancak bu haberler daha sonra Fransız makamlar tarafından yalanlanmıştı. Papa 16. Benedikt’in Türkiye ziyareti sırasında Erdoğan, Papa’nın Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediğini duyurmuştu. Bu açıklama Vatikan tarafından doğrulanmamıştı. Bütün kurumları bilgilendirdik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, Kıbrıs ile ilgili sözlü öneri paketi konusunda kendilerine bilgi verilmediğini açıklamalarının ardından, Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklama ile kendini savundu. Açıklamada şöyle denildi: “Bakanlık olarak özveri ve sorumluluk duygusu içinde büyük bir diplomasi mücadelesi verdiğimiz bir dönemde Türkiye içindeki tartışma bizi derinden üzmektedir. Kıbrıs Türklerinin geleceğinin kurtarılması ve Türkiye’nin yarım asırlık AB ilişkilerinin rayından çıkarılması çabalarının boşa çıkarılması hamlelerimizin ‘bilgi verildiverilmedi’ tartışmalarıyla gölgelenmesi çok acıdır. Milli çıkar ve menfaatlarımızın korunmasının bu kadar önemli olduğu bir dönemde devlet kurumları arasında güven bunalımı çıkarma gayretleri ülkemizin yüksek çıkarlarına hizmet etmemektedir. Bakanımızın talimatıyla ilgili devlet kurumlarımız süreçle ilgili olarak en iyi şekilde bilgilendirilmişlerdir. Bakanlığımız ve Genelkurmay Başkanlığı Türkiye’nin güvenliği ve milli meselelerini ilgilendiren her konuda geleneksel yakın işbirliği ve yeri geldiğinde ortak çalışmalar yapan iki önemli kurumdur. Bu işbirliği hiçbir yanlış anlama ve yoruma mahal bırakmayacak şekilde, her zaman olduğu gibi güvene dayalı biçimde sürdürülmektedir ve sürdürülmeye devam edecektir.” Arınç askere çattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, “Meclis, cumhurbaşkanını seçme görevini, demokratik kurallara uygun olarak yerine getirmiş olacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” dedi. Arınç, atv’de canlı yayımlanan “Doğruya Doğru’’ programında soruları yanıtladı. Bir süre önce Emekli Subaylar Derneği’nden bazı emekli askerlerin Genelkurmay Başkanlığı’na mektup yazarak, “cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olmalarını” istediğini anımsatan Arınç, “Ne hakla yapıyorsunuz böyle bir şeyi? Genelkurmay Başkanlığı, cumhurbaşkanı seçiminde bir taraf mıdır? Genelkurmay Başkanlığı’nın görevi, cumhurbaşkanlığına müdahale etmek midir? Tahmin ediyorum ki o mektubun gereği, okunmadan, içeriğine bakılmadan, kendilerine iade edilmesi ve böylece bu heveslilere karşı, bir demokratik terbiyenin onların önüne getirilmesidir.’’ ‘Siyaset insanı terbiye eder’ CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i “siyasete davet etmesi’’ne ilişkin bir soru üzerine Arınç, “Sayın Sezer ve sayın Sezer gibiler, siyaset yapmalıdır. Siyaset yapmayan, eksik kalır. Siyaset insanı eğitir. ‘Terbiye eder’ diyeceğim de yanlış anlaşılır, diye söylemiyorum. Sayın Sezer ile ilgili söylemiyorum. Herkes için söylüyorum. Önemli makamlarda olanlar için söylüyorum, halkı tanımanın yolu siyasetten geçer” diye konuştu. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle