23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR Orhan Pamuk Nobel Ödülü’nü İsveç Kralı Carl 16. Gustav’dan aldı John Lennon anıldı 17 ? REUTERS Efsanevi The Beatles grubunun kurucusu John Lennon, öldürülüşünün 26. yıldönümünde etkinliklerle anıldı. Lennon’un eşi Yoko Ono, İngiliz gazetelerine verdiği tam sayfalık ilanlarda, 8 Aralık gününün ‘Dünya Af Günü’ ilan edilmesini istediğini, ancak kendisinin Lennon’un katilini affetmeye henüz hazır olmadığını belirtti. “Sevdiklerini bir hiç uğruna kaybeden insanlar; bu trajedinin önüne geçemediğimiz için bizi affedin” ifadesine yer veren Ono, kendisine her yıl bu zamanda mektuplar yağdıran ve Lennon’u ve kendisini düşündüklerini yazan tüm insanlara teşekkür etti. The Beatles grubuyla dünyaca üne kavuşan, ‘Imagine’ adlı solo çalışması büyük ses getiren, 1969’da evlendiği ressam Yoko Ono’yla birlikte pek çok barış kampanyasına katılan müzisyen ve yazar John Lennon 8 Aralık 1980 günü akli dengesi yerinde olmayan Mark Chapman adında bir Beatles hayranı tarafından New York’taki dairesinin önünde öldürülmüştü. Chapman, hâlâ cezaevinde bulunuyor. Görkemli Nobel töreni ZEYNEP ORAL STOCKHOLM Stockholm aylardır Nobel Ödül Töreni’ne hazırlanıyor. Önce Stockholm Konser Salonu’nda ödül töreni, ardından Stockholm Belediye Sarayı’nda Nobel ziyafeti. Her iki salon da çiçeklerle donatıldı. Çiçekler, her yıl olduğu gibi yine Alfred Nobel’in yaşamının son yıllarını geçirdiği İtalya’dan, San Remo’dan yollandı. Törenin, Nobel ödüllülerin katılımıyla provası bile yapıldı. Konuştuğum birçok İsveçli, “Bu olaya tanıklık etmek için yaşamımdan birkaç yıl verirdim” dedi... Yerler sınırlıydı, görkemli salonlarda olayı ancak bin beş yüz kişi izledi. İsveç Kraliyet Marşı’ndan sonra Peter Sundkvise yönetimindeki İsveç Kraliyet Filarmoni Orkestrası’nın çaldığı, Mozart’ın Re Majör Marşı’yla Nobel sahipleri sahnedeki yerlerini aldılar. Sahnede, yedi altın insan. Şu sırayla oturuyorlar: Edmund Phelps (Ekonomi), Orhan Pamuk (Edebiyat), Craig C. Mello ve Andrew Fire (Fizyoloji ve Tıp), Roger Kromberg (Kimya), George Smoot ve John Mather (Fizik)... Yine sahnede, tam karşılarında İsveç Kralı Carl 16. Gustav ve kral ailesi... UYGULAR VE HİKÂYELER LABİRENTİ İsveç Kraliyet Akademisi’nden, Karolinska Enstitüsü’nden, İsveç Akademisi’nden, Nobel Vakfı’ndan ve daha önce Nobel almış kimselerden oluşan 90 kişilik bir grup da onların arkasında, yine sahnede oturuyor. Her ödül kazanan hakkında kısa bir konuşmanın ardından, ödül sahibi, kralın elinden madalya ve diplomasını alıp konuşmasını yapıyor. Orhan Pamuk’a ödülü sunulmadan önce, Prof. Horace Engdahl söz aldı. Engdahl, “Pamuk’un Doğulu gibi anladığını Batılı bir yöntemle okuyucuya yansıttığını” belirtti. Engdahl, Pamuk’un romanlarında Batı formlarını kullanırken, okuyucusunu başka duygular, kimlikler ve diğer kültürler arasından inançlar ve hikâyeler labirentine sürüklediğini de sözlerine ekledi. Edebiyat tarihinden önemli isimleri de hatırlatan Engdahl, Pamuk’a seslenerek, “Doğduğun kenti, Dostoyevski’nin St. Petersburg’u, James Joyce’un Dublin’i ve Proust’un Paris’i yaptığı gibi, vazgeçilmez edebiyat toprağı haline getirdin” de cip Egüz’ün önünde kuyruktalar, onlarla birkaç sözcük konuşabilmek için... Her ikisi de tüm soruları yanıtlamaya çalışıyor. Ve sanılanın aksine, politika değil, kültür ağır basıyor tüm konuşmalarda... Orhan Pamuk’un Fransa’daki yayımcısı Antoine Gallimard en sık karşılaştıklarımdan biri. Her an çevresine Orhan Pamuk ve Türkiye nimetlerini anlatıyor... ERYÜZÜ KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI OLMAK İsveç gazeteleri, Orhan Pamuk’la başlayıp Orhan Pamuk’tan hareketle TürkiyeAB ilişkilerine yoğunlaşan yazılarla dolu... Orhan Pamuk’la konuşabilmeyi başaramayan gazeteciler, biz buradaki gazetecilerle idare etmek zorunda kalıyor. Elimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalışıyorum. Nobel Ödül Töreni ve Nobel ziyafeti ayrıntılarını yarın sizlerle paylaşacağım. Ancak ödül töreninde yalnız konuşmalar vardı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Geçen yıl Viyana’da Avrupa Genç Müzisyenler Yarışması birincisi olan ünlü çellist Andreas Brantelid’in yorumladığı Haydn’ın 1. numaralı çello konçertosundan bir bölüm, Fauré’nin “Bir Düşten Sonra” adlı eseri müzik ziyafetini tamamladı. Bunların dışında bol heyecan, bol gözyaşı, iyi ki buradayım, iyi ki bu anları yaşıyorum duygusu vardı. Ama en çok, en çok, herkesin paylaştığı “Yeryüzü kültürünün bir parçasıyım” duygusu vardı. “Doğu da Batı da Allah’ındır” ... “Benim Adım Kırmızı”nın başında yer alıyordu Kuran’daki bu sözler. Ve işte şimdi Allah’ın Doğusu da Batısı da, bir Türk yazarı, Orhan Pamuk’u alkışlıyordu. Batı’da kimlik bunalımı yaşayan insanlar da, Doğu’da kimlik bunalımı yaşayan insanlar da, Orhan Pamuk’un kurguladığı hikâyelerle, sonsuz sabrıyla, çalışkanlığıyla, azmiyle, sürdürdüğü arayışlarla, göze aldığı risklerle, kendini adadığı edebiyat aracılığıyla geçmişten geleceğe, gelenekten modernliğe, dünden bugüne, bugünden yarına gidip geliyor, daha iyi, daha güzel, daha adil, daha özgür, daha eşitlikçi, daha iyi, daha şefkatli bir dünya umuduna kapılıyordu. Teşekkürler Orhan Pamuk. Y Craig C. Mello, Orhan Pamuk, Edmund Phelps ödül töreninde (soldan sağa) D Yüz yılda bir yaşanacak bir olayın içinde olmak... Yüz yılda ilk kez Türkiye’ye kazandırılmış bir ödül törenine tanıklık etmek... Yeryüzünün en büyük edebiyat ödülünü bir Türk yazarı alırken orada olmak... Orada olmak, tanıklık etmek, olayın görkemiyle kanatlanmak... Sevinmek, gözyaşlarını tutamamak, üzülmek, heyecanlanmak, “ah, keşke”ler arasında gidip Teşekkürler Orhan Pamuk gelmek, coşmak, kıvanç duymak... Kısacası, bir daha yaşanmayacağını bildiğiniz anları yaşamak... Gazeteci olmak, insan olmak müthiş bir olay! İnsan nasıl sevmez böyle mucizevi bir mesleği!.. Teşekkürler Orhan Pamuk, Nobel Ödülü’nü kuruluşundan 103 yıl sonra Türkiye’ye kazandırdığın için. Dünyaya, yeryüzündeki 103 Nobel sahibi yazar arasında artık bir de Türk yazarı var dedirttiğin için! Çekirdek Sanat’tan ‘66 Kadın 66 Yapıt’ ? Kültür Servisi Çekirdek Sanat Atölyesi, geleneksel sergileri kapsamında önümüzdeki yıl ‘66 Kadın 66 Yapıt’ başlıklı bir sergi düzenleyecek. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü çeşitli ülkelerden kadın sanatçıların katıldığı sergiyle kutlayacak olan Çekirdek Sanat’ın, ‘bütün dünyada kadınların üzerindeki baskılara karşı ve kadınların toplumsal hayattaki özgürlükleri için kabul edilen bir günde’ düzenleyeceği sergi kapsamında Ekrem Kahraman ‘Sanatsal Yaratıcılıkta Dişil Duyum’, sanat eleştirmeni Ümit Gezgin ise ‘Kadın ve Sanat’ başlıklı iki ayrı söyleşi gerçekleştirecekler. 520 Mart 2007 tarihleri arasında gerçekleşecek olan sergiye katılmak isteyen sanatçılar için son katılım tarihi 10 Şubat olarak belirlendi. (0 212 244 51 97/ www.cekirdeksanat.com) di. Engdahl’ın konuşmasının son sözlerini Türkçe söylemesiyle koca salonda Türkçe yankılanıyordu. Engdahl, konuşmasının sonunda 16. Carl Gustav’ı Pamuk’a ödülünü vermek üzere sahneye davet etti. Türkçeyle birlikte Orhan Pamuk’un, ödülünü alır almaz verdiği ilk tepki aklıma düşüyor: “Nobel Ödülü’nü Türk dili, Türk edebiyatı, Türkiye kazandı” demişti. Salonda en ön sıralarda İsveç’in Türkiye Bü yükelçisi Necip Egüz ve eşi Şenay Egüz. Günlerdir, Türk Büyükelçiliği’nde verilen resepsiyonlarda Necip Egüz, devletin Orhan Pamuk’a nasıl sahip çıktığının en güzel örneğini veriyor. İsveç’teki tüm yabancı ülke büyükelçileri (önceki gün tam 25 ülkenin büyükelçisini saydım), İsveç parlamento üyeleri ve bakanları, AB kuruluşlarının en üst düzey temsilcileri, ayrıca tüm İsveç ve yabancı basın, hem Orhan Pamuk’un hem de Ne DT’de tartışmalı sınav Kurumda halen çalışan kadrosuz personele askerlik koşulu getirilmesi tepki çekiyor ESRA YAZDIÇ ANKARA Yayımladığı ilan ile sözleşmeli personel alacağını duyuran Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün, daha önce uygulamadığı bir yöntemle sınava girecek elemanlarda “askerlik koşulu” araması tepki çekiyor. Uygulamadan olumsuz etkilenecek olan ve halen kurumda çalışan personel konuyu yargıya götürürken koşulun “işin uzmanı olmayan kişilere kadro verilmesi” amacıyla getirildiği savunuluyor. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü, merkez teşkilatı ile Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon, Diyarbakır, Antalya, Sıvas, Erzurum, Van ve Konya Devlet Tiyatrosu’na geçen hafta sınavla personel alacağını duyurmuş ve sınava başvuracak erkek adaylarda “askerlik koşulu” aradığını belirtmişti. Devlet Tiyatroları’nda yıllardır kadro almaksızın teknik eleman olarak çalışan personel sınava katılamıyor. Sanat çevreleri, askerlik koşulunun kadrolaşmaya yol açacağını, kurumun işin ehli olmayanlara teslim edileceğini savunuyor. Devlet Tiyatroları’nda çalışan, askerlik görevini yapmadı ayımladığı ilan ile sözleşmeli personel alacağını duyuran Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün, daha önce uygulamadığı bir yöntemle sınava girecek elemanlarda “askerlik koşulu” araması tepkilere neden oldu. Y ğı için sınava katılamayan personelden bazıları da konuyu yargıya taşıdılar. ANİDAR BİR UYGULAMA’ Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Vakfı Genel Başkanı Tamer Levent, Danıştay’ın 2002 yılında Devlet Tiyatroları’na “İçtüzük ve yönetmeliğinizi hazırlayın” çağrısında bulunduğunu anımsatarak, bu tüzüğün bir türlü çıkarılmamasının dikkat çekici olduğunu vurguladı. Devlet Tiyatroları’nın uzun süredir yönerge ile yürütüldüğüne söyleyen Levent, ne Devlet Tiyatrosu Kuruluşu Hakkın ‘M da Kanun’da ne de Devlet Tiyatroları Görev ve Çalışma Yönergesi’nde sınavlarda askerlik koşulu aranır ibaresinin bulunduğuna dikkat çekti. Levent şöyle konuştu: “Devlet Tiyatroları bugüne kadar pek çok sınav yapmış ve hiçbirinde askerlik şartı aramamıştır. Bugün tiyatroların içine baktığınızda yıllarını tiyatroya vermiş pek çok teknik eleman ile karşılaşırsınız. Şimdi yönetim diyor ki askerlik şart. Bu, işin ehli olmuş, ancak askerliğini yapmamış elemanların yaşamlarına bir darbedir. Biz sanatçıların ve çalışanların haklarını savunan bir vakıf olarak bu uygulamayı manidar ve şaşırtıcı buluyoruz. Çünkü bu şartlarda açılan bir sınav ile yönetim işleri konusunda uzmanlaşmış ve yıllarını tiyatroya vermiş insanları kurum içinde istihdam etme çabası içinde olmadığını gösteriyor. Biz de yargıya giden arkadaşların yanında olacağız. Yazık ki bu ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlığı yaptığı pek çok uygulama ile sanata yaptığı desteği (!) çok açık gösteriyor.” Pera Müzesi’nde ‘Türkiye’de İtalyan mimarlar’ konulu panel Kültür Servisi Suna ve İnan Kıraç Vakfı, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Galerisi’nde 18 Eylül tarihinden beri açık olan ve ziyaret tarihi 15 Aralık’a kadar uzatılan ‘Osmanlı Mimarı D’Aronco 18931909 İstanbul Projeleri: restorasyonlar, projeler, kitaplar’ sergisi kapsamında bir panel düzenleyecek. ‘Geleneği Modernleştirmek: 19. yüzyıl sonları, 20. yüzyıl başlarında Türkiye’de İtalyan mimarlar’ başlıklı paneli Doç. Dr. Cengiz Can yönetecek. Prof. Dr. Afife Batur, Doç. Dr. Mustafa Akpolat ve Dr. Paolo Girardelli’nin katılımcı olarak yer alacağı panel, yarın saat 18.30’da Pera Müzesi Oditoryum’da gerçekleştirilecek. CUMHURİYET 17 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle