25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK haticetuncer?hotmail.com Il Trovatore’den Ali Baba’ya Bir Akın Ok sevdası: 7 KuzeyGüney Buluşmaları Şişli Belediyesi’nin Kültürlerarası İletişim Derneği’nin işbirliği ile düzenlediği ve 25 Kasım’da başlayan “Barış Kenti İstanbul’da Dünya Müzisyenleri Buluşması” yarın Fransız Kültür Merkezi’nde saat 14.00’te “Barış İçin KuzeyGüney Müzisyenleri Buluşması” başlıklı konferansla sürecek. Konferansa Zülfü Livaneli, Ayşe Tütüncü, Fazıl Say, Nejat Yavaşoğulları, Mazlum Çimen ve çok sayıda konuk konuşmacı katılacak. Yarın akşam da Babylon’da Yasemin Göksu, Yeninur Ada ve Figen Genç “Üç Kadın” projesiyle sahne alacak. Opera sahnelerinde 45 yıl... İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin bu yıl sahneye koyduğu Ali Baba ve Kırk Haramiler’de Ali Baba rolünü üstlenen 70 yaşındaki tenor Erol Uras, kendisini Türk operasının 3. kuşak sanatçısı olarak tanımlıyor. Operadan 5 yıl önce emekli olan Uras, kendisinden çok genç operacılarla aynı sahneyi paylaşabilmesinin sırrını disiplinli yaşamakla açıklıyor. HATİCE TUNCER Yasemin Göksu Gitarın Asi Çocukları Beyoğlu’ndaki Balans’ta 29 Kasım Çarşamba günü “Gitarın Asi Çocukları” konserinde üç kuşaktan müzisyenler bir araya gelecek. Geceyi “Dünyanın müzik kalbi ülkemizde atıyor” sözleriyle Türkiye’nin müzikal zenginliğine her fırsatta dikkat çeken müzik yazarı ve araştırmacısı Akın Ok düzenliyor. Ok, 2000 yılında kitap ve albümünü çıkardığı Gitarın Asi Çocukları projesini konserlerle sürdürüyor. Akın Ok, bilinen ustaların yanı sıra unutulmuş, ihmal edilmiş, sesini duyuramamış müzisyenleri anımsatan konser organizasyonları, değişik kitap projeleriyle popüler dünyaya karşı mücadele ediyor. Akın Ok’un “sevdalarından” biri olan Gitarın Asi Çocukları’nın Balans’taki “dünya rövanşı”nda Hakan Şavklı, Çağatay Ateş ve Alpay Şalt gruplarıyla 1960’lardan 1990’lara rock şarkıları söylerken Uğur Akıncı yeni çalışması ve grubuyla sahnede yer alacak. Rock’ın son yılların çıkış yapan isimlerinden Umut Kuzey de gecenin konuğu olacak.(0212 251 70 20) da yönetmen Aydın Gün’ün kurucusu olduğu İstanbul Operası’nda korist olarak atmış. Kendisini “Operanın mutfağında piştim” diye anlatan tenor, 1965 yılında Çaykovksi’nin Yevgeni Onyegin Operası’ndaki “Lenski”yle ilk başrolünü oynamış. Othello, Aida, Il Trovatore, Andre Chenier, Turandot, Carmen, Cavaleria Rusticana gibi operalarda başrolleri seslendiren Uras, yurtdışındaki gösterilerde övgüyle karşılandı: “Emekli olmama rağmen operadan hiç kopmadım. Hiçbir ücret almadan operaya seve seve katkıda bulundum. Bu bir aşk meselesi. Ali Baba ve Kırk Haramiler Operası, Selman Ada’nın gerçekten ustalıkla yazdığı, gerek melodi, gerek ritim bakımından her şeyiyle bizden olan bir eser. Bizim renklerimizi taşıyan Türk müziğinin ve Türk folklorunun izlerini taşıyan bir opera. Bu oyunda da seve seve görev aldım. Dönüşümlü oynadığımız arkadaşımız rahatsız olduğu için iyileşene kadar oyunu ben götürüyorum. Şu ana kadar 5 temsil yaptık, aralık ayında da 2 temsil yapacağım.” 5. kuşakla aynı sahnede Mikail Aslan Türkiye’de Grup Munzur’un kurucularından Mikail Aslan ve grubu, 2 Aralık Cumartesi günü Maltepe’deki Yayla Sanat Merkezi’nde konser verecek. Aslan ve arkadaşları 3 Aralık Pazar günü Ankara Sanatolia’da, 4 Aralık’ta İzmir İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde dinleyicileriyle hasret giderecek. 12 yıl yurtdışında yaşamak zorunda kalan Aslan, geçen aylarda Türkiye’ye dönmüştü. Solistliğinin yanı sıra bağlama, gitar ve saksofon çalan Mikail Aslan’a, bağlamada Cemil Koçgün, perküsyonda Michael Weil, bas gitarda Dieter Schmalzried ve neyde Zafer Küçük eşlik diyor. İlk solo albümünü 1999’da yayımlayan Aslan’ın, 2003 ve 2005 yılında Kalan Müzik tarafından iki albümü yayımlanmıştı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin (İDOB) 20062007 sezonunda sahneye koyduğu “Ali Baba ve Kırk Haremiler Operası”nda “Ali Baba” rolünü konuk sanatçı olarak üstlenen tenor Erol Uras, sahnelerde 45 yılını dolduruyor. Sesinin gücünü 70 yaşına karşın kaybetmeyen sanatçı, figüran olarak başladığı operada dünyanın en ünlü eserlerinin kahramanlarını sesiyle yeniden yarattı. 45 yıllık başarı öyküsünün sırrı, opera sanatının gerektirdiği disiplini yaşam biçimi haline getirmekte yatıyor. İDOB’dan 5 yıl önce emekli olan deneyimli tenor, “aşırıya kaçmamak koşuluyla her şeyi yaşamayı, ama özenli olmayı” sanat yaşamında ilke edinmiş. Uras, söyleşimizin başlarında Wagner’in bir sözünü anımsatıyor: “Operayı güzel sanatlar topluluğu oluşturuyor. Mimari, resim, heykel, müzik, tiyatro, edebiyat, dans, her şey operada var. Bu yüzden opera dünyanın her yerinde son derece disiplinli bir sanattır. Bir sporcu gibi uykusuna, beslenmesine, gönül dinginliğine, ruh sağlığına özen göstermelidir. Yakın bir dostum evlendiğimizde eşim Yelda Uras’a ‘Siz bir kamu malıyla evlendiniz, biliyor musunuz’ de mişti. Ne bir yılbaşı, ne bayram, hiçbir tatilimizi değerlendirip ailece seyahate gidemedik. Çünkü herhangi bir olumsuz koşulda hastalanabilirdim, sağlıklı olmak zorundaydım. Opera sanatçısı hazırlık ve temsil sırasında o kadar büyük efor sarf eder ki eve döndüğümde bir kilo kaybetmiş oluyorum. Bu nedenle Batı’da opera sanatçısı maden işçisiyle eşit oranda yıpranma zammı alır.” Sahnelere ilk adım ZeleMele’den barajlara karşı hiphop sesleniş: Hey Munzur! ZeleMele adıyla bilinen Mehmet Ali Güler ve grubunun yeni albümü “Munzur O!” (Hey Munzur!) Lizge Müzik tarafından yayımlandı. Tuncelili olan, ancak Almanya’da yaşayan Mehmet Ali Güler, yörenin hüzünlü ve ağıt ağırlıklı bilinen müziğine karşın hiphop, rap, rock ve pop ağırlıklı hareketli bir albüm hazırlamış. Albüme adını veren enerjik şarkıda “Hey Munzur! Dersim senin için nöbette” diye seslenen ZeleMele, Tunceli’de Munzur Vadisi üzerinde yapılması planlanan barajlara karşı çıkışını dile getiriyor. ZeleMele, sözlerini ve müziğini kendisinin yazdığı şarkılarında Tunceli, Eskişehir ve Almanya’da yaşarkenki tanıklıkları, kültürel yozlaşma ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasını eleştirel fakat mizahi bir dille anlatıyor. Aşk ve sevdanın da unutulmadığı albüm, 9 şarkı ve 1 remiksten oluşuyor. Önceki yıllarda iki albüm çıkaran Mehmet Ali Güler, şarkılarını Zazaca okumuş. Bölgenin geleneksel müziğinin etkilerinin de hissedildiği albüm, haziran ayında Almanya’da yayımlanmıştı. 1975 Tunceli doğumlu olan Mehmet Ali Güler ortaöğretiminden sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi okudu. Halen Almanya’nın Wuppertal kentinde ekonomi konusunda yüksek lisans eğitimini sürdüren Güler, müziğinin modern çizgisiyle özellikle genç dinleyicilerin ilgisini çekiyor. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda eğitim gören Uras, sahnelere adımını,19611962 yılın KONSERLER ? Feridun Düzağaç, 2 Aralık Cumartesi günü Ankara Saklıkent’te dinleyicileriyle buluşacak. Genç rock gruplarından Pinhani ve Pilli Bebek’in de sahne alacağı konser saat 20.00’de başlayacak. ? Işın Karaca caz, funk, soul ve pop şarkılardan oluşan bir repertuvarla 1 Aralık Cuma akşamı Beyoğlu Balans’ta özel bir konser verecek. Türk müziğine ilgisiz kalmadı Konservatuvarda Batı müziği eğitiminin yanı sıra Türk müziği eğitimi de görmesi nedeniyle Erol Uras, konserler ve resitallerde klasik Türk müziği eserleri ve türküleri yorumladı. Halk müziğinin yenilikçi ustası Ruhi Su’nun çalışmalarını yakından izleyen Uras, türkülerin yanı sıra Münir Nurettin Selçuk, Selahattin Pınar gibi bestecilerin eserlerini yorumladı. “Tosca’dan Heybeli’ye”, “Tango Turco”, “Mevlana Oratoryosu”, “Yunus Emre İlahileri” gibi albümlerle opera dışındaki müziklere de ilgisiz kalmadı: “En zor opera aryalarının yanı sıra tango da söyledim, geleneksel Türk müziği eserlerini de. ‘Alaturka mı söylüyorsun, sana hiç yakıştıramadık’ diyen meslektaşlarım da oldu. Neden yakışmasın? Tabii ki bu eserleri operacı gibi değil, kendi stilinde söyleyeceksiniz. ‘Ruhi Su’dan sonra ne katabilirim’ diye düşündüm. Türk müziği söyleyen ilk operacılardan biriyim diyebilirim.” Berlin Devlet Operası’na 1980 yılında eğitim için gönderilen dartlarında çok iyi performans yapabilen, dayanıklı, güçlü sesi olan, uzun yıllar ve saatler boyu aryalar söyleyebilecek nitelikte sanatçı, belki 25 yılda bir ya da daha uzun yıllarda çıkar.” 1990’da Yunanistan’da Othello oyununda beğeniyle karşılanan Uras için Yunan gazetelerinde “Türk Othello, en sonunda Atinalıların kalbini fethetti”, “Anadolulu Othello’nun yorumu alkışlandı” gibi övgü dolu haber ve yazılar yayımlanmış: “Genç kuşak arkadaşlarıma ısrarla önerim şu: Sporcu gibi disiplinli yaşasınlar. Hiçbir şeyden eksik kalmasınlar, ama her şeyi ölçülü yapsınlar. Kendilerinden önce yapılan işler hakkında bilgi edinsinler. Bazı genç arkadaşlar kendilerini bir milat olarak düşünüyorlar. Oysa bu bir yapı. Herkes bir tuğla koyuyor. Benden önce yapılanları bilmeliyim ki benden sonrakilere bir şeyler verebilmeliyim. Gelecek kuşak operacılara ancak böyle iyi örnek olunabilir.” Cem Özkan Balans’ta İlk solo albümü “Kendimce”yi geçen günlerde TMC etiketiyle yayımlayan Cem Özkan, 30 Kasım Perşembe günü saat 21.00’de Balans’ta sahne alacak. Rebel Moves grubunda da çalan Cem Özkan’a Balans’taki konserinde grup arkadaşlarının yanı sıra İstanbul Attack ve Gece Yolcuları eşlik edecek. Erol Uras, dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer’den opera yorumu, İtalyan maestro Ottavio Gallo’dan şan tekniği ve repertuvar dersleri almış. Bu yıl 90 yaşlarındaki maestro Gallo’yu ziyaret eden Uras, gerçekleştirdiği uzun söyleşiyi kitap olarak yayımlamayı düşünüyor: “Maestro Gallo, ‘Bir konservatuvara girin, 10 kişiden 5’i mezun olsa, bunlardan ancak biri star olabilir’ dedi. Yani dünya stan Erol Uras, operada konuk sanatçılığının yanı sıra İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı’nda lisans düzeyinde ses eğitimi, sahne estetiği, mimik diksiyon, yüksek lisans programında ise şan metodolojisi, yani şan hocası yetiştirmek üzere dersler vererek bilgi ve deneyimlerini gençlere aktarıyor. Operada konuk eğitimci olarak görev yapan Uras, öğrencileriyle aynı sahneyi paylaşıyor: “Yaşla birlikte tabii ki vücudun bütün hücreleri gibi ses organında da kayıplar oluyor. Ama insan ne kadar disiplinli çalışırsa kayıp o kadar az olur. Ses organı doğduğumuz anda doktorun ya da ebenin şaplağıyla ‘ınga’ diye başlar, son nefesimizi verdiğimiz hırıltıyla biter. İyi bakımın yanı sıra yaradılışın da elverişli olması lazımdır. Bu yüzden opera sanatçısı çok az yetişir, kıttır, değerlidir. Türk operasının ilk kuşak sanatçılarından Belkıs Aran’la da sahne paylaştım, ikinci kuşakla da. Kendimi Türk operasında ikinci kuşağın sonrası üçüncü kuşak diye sınıflandırıyorum. Benden sonra 4. ve 5. kuşaklarla sahneyi paylaşmaktan çok mutluyum. Operada şan dersi yaptığım, onlara bilgi ve birikimimi aktardığım yeni kuşak öğrencilerim var. Ali Baba’da birlikte oynadığımız ‘Nurcihan’ rolündeki soprano Seda Ortaç, ‘Bacaksız’ rolündeki tenor Çağrı Köktekin’le şan çalışıyoruz. İki yıl önce Il Trovatore’de ‘Manrico’yu dönüşümlü olarak oynadığım iki genç sanatçının yaşının toplamı neredeyse benim yaşıma eşitti.” Freemuse 3. Uluslararası Müzik ve Sansür Konferansı ‘Müzik Susmayacak’ Freemuse örgütünün düzenlediği 3. Uluslararası Müzik ve Sansür Konferansı dün İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda başladı. Müzikte sansüre karşı mücadele veren, merkezi Danimarka’nın Kopenhag kentinde bulunan Freemuse örgütünün düzenlediği “Müzik Susmayacak” adlı iki günlük konferansta sansürden zarar gören müzisyenler tanıklıklarını anlatacak. Dünyanın 22 ülkesinden 50’nin üstünde müzisyen; müzikolog, müzik yazarı, müzik yapımcısının izlediği konferansta Küba, Ortadoğu, Batı Afrika, Endonezya, Belarus, Çin ve Zimbabwe ile diğer bölgelerde müziğe yönelik engellemeler konuşulacak. Konferansta bugün, Yazar Vedat Türkali, ve müzisyenler tanıklıklarını anlatacak. Sürgünde yaşamını yitiren Uygur Müzisyen Kurash Sultan anısına düzenlenen “Kızıl Bayrak Altında Şarkı Söylemek” konulu oturumda ise Doğu Türkistan’dan Kaiser Abdurusul, Hollanda’dan Jeroen de Kolet konuşma yapacak. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle