27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2006 PAZAR 16 Voli Işık İşgüden: “Türk istihkâm taburu Lübnan’da inşaat yapıyormuş. AKP’li müteahhitler voliyi kaçırdı!” Ya ğ m u r E k i m AB, plansız gelişiyormuş... “Hazımsızlık teşhisi koymak içindir!” PAZAR tatilinin keyfini çıkarırken yeni çıkan kitaplar arasında biraz dolaşmaya ne dersiniz? Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları’ndan yayımlanan “Tarihi Unutmamak Günceli Yakalamak” kitabında yakın geçmişte yaşanan olayları titiz bir çalışma ile değerlendirerek bugün yaşadığımız sorunların nedenlerini ortaya koyuyor. Coşkun, bir din devletinin yıkılarak yerine cumhuriyetin kurulmasının hiç de kolay olmadığını anlatırken; yarınlarımıza da ışık tutuyor. Fethi Karaduman, Günizi Yayıncılık’tan çıkan ilk kitabı “Atatürk Devrimi”nde Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan çöküşüne uzanan ve ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu kapsayan dönemi ele alıyor. 800 küsur sayfalık kitap tam bir belgesel ve kaynak niteliğinde. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Türkiye sorunları için yeni bir vakıf önerisi: Tamsöv! Kaçak Mustafa Sarac: “Kuşadası limanında kaçak 56 dükkân inşa ettiren Ayşegül Bensel, 7 yaşındayken Kuşadası’nda çekirdek sattığını söylemiş. Keşke ‘kaçak’ ticarete başladığında uyarılsaydı!” Muzaffer Ayhan Kara, Kırmızı Yayınları’ndan çıkan “Yön’ün Devrimi Devrim’in Yönü”nde Yön Dergisi’nin çevresinde ve Doğan Avcıoğlu ile Cemal Madanoğlu önderliğinde gelişen “Ulusal Kurtuluş Devrimi Stratejisi”ni anlatıyor; 19691971 yılları arasında yaşanmış ve fazla bilinmeyen olayları belgeliyor. Yalçın Pekşen, Say Yayınları’ndan yayımlanan son kitabı “İnsanlık Tarihinden Gayriciddi Notlar”da, İsmail Gülgeç’in çizgileri eşlinde okurları gülümsetirken aynı zamanda da düşündüren keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Kaan Turhan IQ Kültür ve Sanat Yayıncılık’tan çıkan kitabı “Sivil Casus”ta Türkiye’nin sömürgeleştirilme sürecini irdelerken bazı Kitaplarla akademisyen ve siyasetçilerin “küresel faşist düzen” adına nasıl satın alındıklarını gözler önüne seriyor. Nobel ödüllü davranış bilimci Konrad Lorenz’in Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan ve ilk kez Türkçe’ye çevrilen “Hazreti Süleyman’ın Yüzüğü” kitabı, hayvanların davranışları ile insanların davranışları arasındaki şaşırtıcı benzerliklere değiniyor. Ve Musa Kart’ın Cumhuriyet Kitapları’ndan yayımlanan “Çizmeden Yukarı” kitabı. Şu, yumağın iplerine dolanmış dünyaca ünlü malum kedi karikatürünün kapağını süslediği ve Musa Kart’ın birbirinden güzel karikatürlerinden bir seçki oluşturan kitap, çizginin gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Canımıza okunmadan daha çok kitap okuyalım! SESSİZ SEDASIZ (!) Deniz Baykal, sadece konuşuyor! CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, halk desteğini yitirmiş bir Meclis tarafından Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini söyleyerek “Mart’ta erken seçime gidip sonra Cumhurbaşkanı’nı seçelim” çağrısı yapınca bir yurttaş olarak Reşit Çağın da bunu “Son derece yerinde ve çoğunluğun düşüncesini yansıtan bir çağrı” olarak niteleyip şöyle diyor: “Ancak bu tür çağrılar, uygar ülkelerin gelişmiş demokrasilerindeki çağdaş partilerde yankı bulur. Aklı fikri türban, imam hatip konularına takılı, gözü ihalelerde olan, yolsuzluk Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Tarak Anıl Öçal: “AB sürecinde tarama bitmiş, arama başlamış; taraklara geldik desenize...” Sülale Zehra Top: “Başbakan’a göre laiklik karın doyurmuyormuş. Çok doğru; şeriatçılar yedi sülalelerini doyuruyor!” dosyası ve af yasası şampiyonu partilerin bulunduğu sanal demokrasilerde ise böylesine çağrılar mahalle ağzı karşılıklarla geçiştirilir. Baykal ve partisinin yapması gereken, her fırsatta iktidara tepkisini dile getiren ve laik Cumhuriyete sahip çıkan milyonlarca insanı il il, ilçe ilçe meydanlara toplayıp, duygu ve düşüncelerini seslendirmek ve iktidardakileri evlerinden şemsiyeyle dahi çıkamayacak duruma getirmektir. Bu da yetmezse, yapılması gereken ‘sinei millet’e dönmektir.” Bunun için de biraz cesaret gerekmektedir! Parayı veren düdüğü çalar; veremeyen de hırsız olur çalar! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Okulunuz’u satabilir misiniz? “Okuduğunuz okulu satıyoruz; satış komisyonunda sizin de olmanızı istiyoruz…” deselerdi, ne yapardınız? Herhalde önce “anılarınız” aklınıza gelirdi… Hâlâ süren arkadaşlıklar; sevgili öğretmenleriniz; çaktırılmayan ilk aşklar; okul kırmalar; başarılar; hüzünler; unutulmayan her şey… Bunları satabilir miydiniz? Sonra aynı okullardan yetişenlerle “ortak kimliğiniz”; onlarla birlikte “o okullu” olmanın size özel gururu… Hatta, yine okullarınızın semtinize kazandırdıkları “kültür”el çevre… Orayla bütünleşen “yaşanmışlık”ların mekânları… Hepsini birden, “binasıyla birlikte” satabilir miydiniz? Bunları düşündükten sonra belki de sadece “satışı engellemek için” komisyona girenler olabilirdi… bahçesinde oynamak; gençken duvarında oturmak; kuşaktan kuşağa komşuluk içinde yaşamak; ders zilini duymak; telaşlı öğrencileri seyretmek bile insanı aydınlatır; “milletin eğitimi”ne katkı yapar… Okulu olan semtler ve sakinleri bir başka değil midir? Mahalle içindeki süpermarketleri kollayanların, aynı mahallelerin okullarına göz dikmeleri, halkın devlete bakışını da zedeler… Anlaşılan MEB yönetimi bunları bile umursamıyor… Bakanın ‘yatılı’ okulları Okul satışları başlayınca, protokoldeki imzalardan Maliye Bakanı’nı düşündüm. Çamlıca’daki arsasında “daha fazla emlak rantı” için doğayı gözeten imar kurallarını çiğnemedi mi? Demek ki protokolde yer alan “satışı Maliye Bakanlığı yapar” hükmünün de tam adamı… Hüseyin Çelik ise hiç değilse “Doç. Dr.”, yani öğretim üyesi. “Okulların toplumsal değeri”ni daha iyi bilmesi gerekmez mi? Üstelik hep “yatılı okullarda” okumuş. Tatvan Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nu bitirmiş. Yani “anıları” daha zengin olmalı… Şimdi aynı okulların satılmasına nasıl razı olabilir? Mezunu olduğu İÜ Edebiyat Fakültesi binası, örneğin “beş yıldızlı otel” gibi daha “kâr”lı işlevle kullanılmak istense, buna onay verebilir mi?.. Doktorasını da Londra Üniversitesi’nde yapmış. Sorsun bakalım acaba İngiltere Hükümeti o okulları satar mı?... Ya okul satışlarını, hem de ”memleketi” olan Van’daki Bahçıvan Mahallesi’nin gururu Kız Meslek Lisesi’nden başlatmasına ne demeli? Nitekim Sanayi Bakanı Ali Coşkun da “kaygı” duymuş ki mezun olduğu Mimar Kemal İlköğretim Okulu’na (Ankara) geçen yıl Hüseyin Çelik’i götürmüş. Elinden tutarak demiş ki; “Sayın Çelik’in okulumuza sahip çıkması bir şanstır…” (Bakanlık Web Sitesi) Demek ki okullarının satılmasını durdurmak isteyenler, mezunlar arasında MEB’e böyle torpil yapabilecek şahsiyetler bulmalılar! Okul satışları, ne denilirse denilsin asla kabul edilemeyecek bir tutum. Hele geçmişleriyle “görmüş geçirmiş” olanları satmak, ancak iflah olmaz bir “görgüsüzlük”le mümkün… Galiba yapmamız gereken, bizi “biz” yapan eğitim yuvalarımıza sahip çıkmak; satılmalarını önlemek için her yaştan “öğrenci”leri olarak elimizden geleni ardımıza koymamak… ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY Eski öğrencilere de sormalı 1990’ların sonları; Erzurum Koruma Kurulu’ndayız… Kemaliye Kaymakamı bir “hayırsever”le geldi. “Eski lise”yi yıkarak, yerine “yurt” bloku da olan “yeni” bir Ülkemizde, ülkemizin kurtuluşunun ve kuruluşunun önderi Mustafa Kemal Atatürk’le sorunu olan insanların, ona düşman olan insanların olduğunu eskiden beri biliyorduk. Bunlardan kimileri Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra, 1926 yılında onu ortadan kaldırmak için suikast planları bile yapmışlar, ama planlarını uygulamaya olanak bulamadan yakayı ele vermişlerdi. Bu düşmanlık aradan geçen yıllar içinde hiç azalmadı, tam tersine arttı. Ona uluorta küfreden milletvekillerine bile tanık olduk, kendi gibi düşünenler tarafından baş tacı edilen. Ağzından köpükler saçarak içindeki kini kusan o milletvekilinin televizyon ekranlarında izlediğimiz Mekke görüntüleri belleklerimizden silinmedi. Sayısız “meczup” çıktı toplumumuzdan, 10 Kasım günlerinde ellerinde balta, onun Anıtkabir’deki mozolesine saldıran ya da gece karanlıklarında heykellerini kıran. İnternet sitelerinde annesi Zübeyde Hanım’a ilişkin sahte belgeler dolaştırıldı, dolaştırılıyor, sırf onun soyağacını kuşkulu kılmak amacıyla. Yazarlar, onun tarihimizdeki yerini önemsizleştirmek için ciltler dolusu kitaplar kaleme aldılar, kitabevlerinde satılan, okunan, rağbet gördüğü için sayısız baskısı yapılan. Öyle yoğun bir Atatürk düşmanlığı vardı ki ülkemizde, “aleyhinde işlenen suçlara ilişkin bir yasa” çıkarılmak zorunda kalınmıştı 1951 yılında. Bilmem, kurtuluş ve kuruluşunun önderini hakaretten korumak için özel yasa çıkarmış başka bir toplum var mıdır yeryüzünde? Son günlerde gündemi işgal eden Prof. Dr. Atilla Yayla’nın “Kemalizm gericiliktir” demesi, Atatürk’ten “bu adam” diye söz etmesi yalnızca devede kulaktır. Çünkü üniversitelerimizde, liselerimizde Atatürk hakkında Prof. Yayla’dan çok daha ağır sözler söyleyen bilim adamları, öğretmenler görev yapıyor. Eğer sıtmadan korkuluyorsa, çözüm tek tek sivrisinekleri yok etmek değil, bataklığı kurutmaktır. Türkiye, ilk ve ortaöğrenimde çağdaş tarih öğretimini ıskalamıştır. Öğrencilere Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın özü olan sömürgecilik/emperyalizme karşı direnişin yerine “savaş” anlatılmakta, bu anlatım çeşitli kahramanlık öyküleriyle süslenmektedir. Emperyalizm kavramı gerçek anlamıyla açıklanıp anlatılmadan Kurtuluş Savaşı genç beyinlere kavratılabilir mi? Aynı durum Kurtuluş Savaşı sonrası gerçekleştirilen devrimler için de geçerlidir. “Aydınlanma” kavramı es geçilerek anlatılan devrimleri genç öğrenciler, sınavlarda sorulacak olası soruların doğru yanıtlanabilmesi için ezberlenmesi “tarihli başlıklar” olarak algılamaktadırlar. Bu türden yarım yamalak tarih bilgileriyle cehalet bataklığını kurutmak olası değildir. “Kemalizm”, Türk Aydınlanma Devrimi’nin adıdır. 1923’te başlayıp 1930’lu yılların ortalarına kadar süren kültürel dönüşüm sürecini tanımlar. Bu süreç, 1940’lı yıllara kadar Köy Enstitülerinin kurulması gibi ilerici girişimlerde etkisini göstermiş, 1946 yılında çok partili yaşama geçilmesiyle birlikte karşıdevrimci güçler tarafından yolu kesilmiştir. 1950’lerle birlikte Aydınlanma Devrimi’nin kazanımları Demokrat Parti iktidarı döneminde birçok yerinden yara almıştır. “Kemalizm”in tüm toplumu kucaklayacak bir toplumsal devrime dönüşmemiş olması bir gerçektir; 14 Mayıs 1950 seçimlerinden bu yana yapılan genel seçimlerin hiçbirinde “Kemalist” ilkeleri savunan siyasal partilerin seçmen çoğunluğunun oylarını alamamış olmaları da. 12 Eylül 1980 darbesi bu bağlamda en büyük suçu Türk Aydınlanma Devrimi’ne ve onun önderi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı işledi. O dönemde Atatürk, her türlü estetik kaygıdan ve özenden uzak “beton kalıplar”a, “hamasi edebiyat”a indirgendi. Atatürkçülük adına Atatürk’e, izleri günümüze kadar güçlenerek uzanan büyük kötülükler yapıldı. Tümü cezasız kaldı bu kötülüklerin. Prof. Dr. Atilla Yayla, Türkiye’de köklü bir geçmişi olmayan bir düşünce akımının, “liberalizm”in temsilcisi olduğunu savlıyor. Bir bilim adamında olması gereken bilimsel olgunluktan, oturmuşluktan uzak; ileri geri konuşuyor. Konuştukça gelir getiren bir “proje tezgâhı” kurmuş, onu işletiyor. Bana kalsa onu üniversitedeki görevinden almazdım. Tam tersine, derste anlattıklarına daha fazla kulak verirdim, neler anlatıyor diye. Bir sosyalist olarak Türk Aydınlanma Devrimi’nin nasıl bir gericilik olduğunu, bunların nereye kadar gideceklerini şiddetle merak ediyorum çünkü. Bunlar Nereye Kadar Gidecekler? (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN lise binası yapılmalarına izin istedi… Kaymakama, önce gidip o okulun mezunlarından, öğretmenlerinden, hatta makam sahibi olmuş eski öğrencilerinden izin almasını önermiştim. Nitekim vazgeçtiler; tarihi okul binası, Koruma Kurulu’nun “uyulması zorunlu” kararından önce, “anılara saygı”yla korunmuş oldu… Keşke, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Maliye Bakanlığı arasındaki “okulların satışı protokolü”nden önce de birileri her iki bakana “kendi okullarını” anımsatsaydı… “Etkilenmezlerdi” demek, hakaret sayılmaz mı?… TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Kasım www.mumtazarikan.com ‘Maneviyat’çı ‘maddiyat’ Protokole göre, okullarımızı “imar rantı değeri” için alanlar, başka yerlerde okullar yapacaklar. Peki, ya satılan okulların geçmişleriyle yarattıkları “manevi” değerler ne olacak? “Maneviyat”çılığı kimselere bırakmayanların, “maddiyat protokolü” tam bir insanlık dramı… Kaldı ki aynı okulların, bulundukları semtlerle “bütünleşmiş konumları” da aslında toplumsal eğitimin bir parçası... Çocukken T.C. İSTANBUL 2. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN DOSYA NO: 2002/31 İFLASIN KAPATILDIĞINA DAİR İLAN Müflisin Adı Soyadı : SOLİMAK MAKİNA SANAYİ ÜRÜNLERİ DIŞ SATIM PAZARLAMA TİC. VE SAN. LTD. ŞTİ İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesince 2000/1533 sayılı dosyasından ve 2002/1436 karar sayılı ilamı ile 25/12/2002 tarihinden geçerli olmak üzere iflasına karar verilen ve iflas tasfiye işlemleri müdürlüğümüzün 2002/31 esas sayılı dosyasından yürütülen müflis SOLİMAK MAKİNA SANAYİ ÜRÜNLERİ DIŞ SATIM PAZARLAMA TİC. VE SAN. LTD.ŞTİ. hakkında verilen iflas kararı İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/555 esas sayılı dosyasından 20/10/2006 tarih ve 2006/534 karar sayılı ilamı ile İİK nun 254. maddesi gereğince kapatılmıştır. İİK nun 166 maddesi uyarınca tebliğ ve ilan olunur. 20/11/2006 (Basın: 58262) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Liçi” de de1 nilen Uzakdoğu kökenli bir 2 meyve. 2/ Telli 3 balıkçıl... Eşitliğe uygun, 4 haklı. 3/ Bir 5 çok efsaneye 6 konu olmuş 7 ünlü Frigya kralı... Yaşan 8 mış olayların 9 anlatıldığı ya1 2 3 4 5 6 7 8 9 zı türü. 4/ Bir süs taşı... 1 C A U D İ L L O Aktinyum elementinin simgesi. 5/ Öpü 2 A Y N A K Ö K E İ R İ S R cük... Osmanlı devlet 3 S İ F E ileri gelenlerinin kul 4 A N O R A K landığı bir tür bıçak. 5 N R E M A Y Ö Z İ MA N 6/ Yarı memnunluk 6 O B A Ç belirten bir ünlem... “ 7 V E L A Y E T 8 A T Hayworth”: R E I R A ABD’li aktris. 7/ Sı 9 A Ş I U R A L kıntı, gam... Asma kütüğü. 8/ Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri... Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila. 9/ “Gelinfeneri, ılgıncar” gibi adlar da verilen, reçeli ve likörü yapılan bir meyve. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küme, topluluk... İstanbul’un bir semti. 2/ “ kapılı bir handa/Gidiyorum gündüz gece” (Âşık Veysel)... Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerdeki adı. 3/ Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma... Duvar içinde bırakılan oyuk bölüm. 4/ Küçük tuzlu bisküvi... İlave. 5/ Bir nota... Jüpiter gezegeninin, uzayın en kızgın kayası olan uydusu. 6/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Bir tür börek. 7/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Afrika’da yaşayan bir antilop. 8/ Tokat’ın Reşadiye ilçesinde bir göl... Bir müzik türü. 9/ Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde bir şelale... Bir hayvan. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle