16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2006 PAZAR 6 HABERLER Veriler son 5 yılda 500’e yakın kadının töre ve namus cinayetlerine kurban gittiğini ortaya koyuyor PAZAR ORHAN BURSALI Şiddette Kenya’yı geçtik ETKİNLİKLER Üniversite, Bilim, Özgürlük Üniversite ve ifade özgürlüğü... Bu iki sözcük yan yana gelince ülkemizde akan sular duruyor! “Kardeşim fikirler özgürce üniversitede tartışılmayacak da nerede tartışılacak?.. Eğer üniversitede de ifade özgürlüğü yoksa...” Üniversitede ifade özgürlüğü genel bir doğrudur. Şüphesiz, akademik özgürlük bunu gerektirir. Fakat bu iki sözcükle, üniversiteyi tanımlamaya kalkışmak, yanlış ve eksik. Bu tanımlamaya uygun en iyi yer, mesela Londra Hyde Park’taki serbest nutuk çekme köşesidir. Orada herkes aklına geleni söyler. (Bir zamanlar, asılacakların son sözlerini orada söyleme hakkına dayanan bir gelenek.) Ama Hyde Park’ta bile bir sınırlama var: Kraliyet Ailesi’ne sataşmamak kaydıyla! Nedeni: Hyde Park, Kraliyet Ailesi’ne ait! Gelelim derdimize: Üniversite, Hyde Park’taki “Speakers’ Corner” mıdır? Üniversiteyi salt “ifade özgürlüğü”yle birlikte düşünürsek, böyle bir yanılsamaya düşeriz! Üniversiteyi kurum, içerik, işlev olarak sıradanlaştırır, yok ederiz! Oysa üniversiteyi “düşünceifade özgürlüğü ve bilim” kavramlarıyla birlikte ele alırsak, içeriği doğru doldurmuş oluruz! ??? Bilimsiz üniversite olmaz! Bilim her şeyden önce bir metodolojidir. İncelediği olaylara belirli kurallar, araştırma yöntemleri ile sistematik bakıştır. Bilim, en basitinden, araştırdığı konuda “gerçeğe en yakın”ı bulma çabasıdır! Tezler, varsayımlar ortaya atar, yasa tanımlar. Yeni araştırmaları teşvik eder. Ve taş taş üzerine koyar. Bilimsel düşünme, yöntem, araştırma kuralları, eleştirel akıl: Üniversite bütün bunların toplamıdır. Doğa bilimleri tamamen böyle işler. Ölçüm ve sonuçlar, aynı koşullarda tekrarlanabilirdir. Fakat sosyal bilimler, doğa bilimlerindeki bu “kesinliğe” uymaz. Nedeni, sosyal bilimcilerin ele aldıkları konunun çok karmaşık, bazen kaotik özelliğidir. Ancak sosyal bilimler de bilimin ana kuralına bağlıdır: Doğruya en yakını bulma çabası! Yoksa sosyal bilimlerden “sosyal safsatalar” diye bahsetmemiz gerekirdi! Tarihçilik ise sosyal safsataya dönüşme tehlikesinin en çok bulunduğu alandır. Çünkü burada bazı “tarihçi”ler üçbeş olgu ile tarihi “yeniden kurmaya” kalkar! Özellikle, bizim gibi, bilim ve araştırmacılık kültürünün zayıf olduğu ülkelerde, bu tehlike çok daha yakındır! Sosyal bilimler sadece “toplumu, olayları anlamak”la, toplumsal ve sosyal yasaları ortaya çıkarma çabasıyla sınırlı kalsa, daha hızla bilimselleşecektir. Zaten sosyal bilimleri sosyal bilim yapan da bu “anlama” çabasıdır. Sosyal bilimlerde “ideoloji”lerin olması, farklı kuramlardan bakışların varlığı, sosyal bilimleri doğa bilimlerinden epey uzaklaştırır. ??? Gelelim Atilla Yayla olayına: Toplum veya bilimsel kamuoyu, Yayla’nın iddia ettiği, Atatürk döneminin gericilik olduğu araştırmasıyla bugüne kadar tanışmadı! Yayla anlaşılan ideolojik olarak (liberaller topluluğunun başkanı) içselleştirdiği, bilimsel dayanakları olmayan, Fethullahçı gazetedeki yazılarında da bu yolda görüş belirten bir öğretim üyesi. Tıpkı, tarihçi Cemil Koçak gibi! Sorun burada, “gerçeği aramamaktan” çıkıyor! Bilim, Atatürk ve Atatürk dönemi tartışılmaz diyemez şüphesiz. Yanlışlar ve doğrular vardır ve bunları bilimin metodolojisi içinde ortaya çıkarmak ve tartışmaya sunmak, zaten bilim insanının görevidir. Ama, “bugünün önyargıları” ile, ideolojik bakışlar ve inançlarla konuya yaklaşıldı mı, bilim adına problem doğuyor! Hele öğrencisine üniversitesindeki kürsüsünde bilimsel otorite örtüsü içinde “cesur açıklamalar” yapmak, doğruyu söylemek anlamına gelmez. Bir “akademisyen unvanlı”nın, bilimsel dayanağı olmayan görüşlerini öğrencilere gerçekler gibi sunması, müthiş sorun yaratır.. herkes için! Yayla hakkında dava açıldı! Üniversitelerimizde tek işleyen mekanizma “idari”dir ne yazık ki! Oysa üniversite, tezlerin yanlışlığının doğruluğunun bilimsel olarak tartışıldığı ve bilimsel olarak görüşlerin çürütüldüğü ve yanlışların kapı dışarı edildiği yerler olmalıdır. Gazi ve diğer üniversitelerde yapılması gereken budur. İdari kararlar, sahte (ve sahtekâr) kahramanlar yaratıyor! Üniversitelere safsata değil bilim egemen olmalı! Kadına şiddete son ? Antalya’da Yerel Gündem 21 Kent Konseyi tarafından düzenlenen panelde bir araya gelen kadınlar, şiddet karşısında ne yapmaları gerektiği sorusuna yanıt ararken konu İslamiyet üzerinden sorgulandı. Haber Merkezi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’’ nedeniyle yurt genelinde düzenlenen etkinliklerde kadınlara yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddetin sonlandırılması için çağrıda bulunuldu, yapılabilecekler tartışıldı. Antalya’da düzenlenen bir panelde konuşan Müftü Mahmut Yeleser ise Türkiye’de kadınların Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte kazandığı haklarını görmezden gelerek “Bir İslam ülkesi olarak, kadınlarımız haklarına İslamiyete borçlu” dedi. Antalya’da Yerel Gündem 21 Kent Konseyi tarafından düzenlenen panelde bir araya gelen kadınlar, şiddet karşısında ne yapmaları gerektiği sorusuna yanıt ararlarken, konu İslamiyet üzerinden sorgulandı. Panele davet edilen Antalya Müftüsü Mahmut Yeleser, bir yandan Kuran’dan ayetler okudu, diğer yandan kadınları camilere davet etti. ? Yapılan araştırmalara göre, her 3 kadından biri dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ya da taciz ediliyor. Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i erkek partnerleri tarafından öldürülüyor. ESRA YAZDIÇ KADIN AFİŞLERİNE YASAKLAMA DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) dağıttığı “Kadınlar Savaş İstemiyor” afişleri, önce Mardin’in Mazıdağ ilçesinde, ardından da kent merkezinde yasaklandı. DTP Genel Merkezi Kadın Meclisi’nin “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” için bastırıp tüm il ve ilçe örgütlerine gönderdiği “Kadınlar Savaş İstemiyor” yazılı afişler Dünya Sağlık Örgütü ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın şiddet gören kadınlara ilişkin verileri şöyle: Dünyada 1540 yaş arası birçok kadın kanser, trafik kazaları ya da sıtma yerine toplumsal cinsiyet kökenli şiddet nedeniyle ölüyor ya da yaralanıyor. Her 3 kadından biri dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ya da taMardin’in Mazıdağ ilçesinde engele katıldı. DTP ilçe yönetimi ilanları dağıtmak için dilekçe ile kaymakamlığa başvurdu. Ancak kaymakamlık, afişlerde yasadışı örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle izin vermedi. İlanlara bir kısıtlama Mardin merkezinde yaşandı. Mardin Sulh Ceza Mahkemesi’nden alınan izinde polisler, DTP Mardin İl Binası’nda arama yapıp 1500 adet Kadınlar Savaş İstemiyor başlıklı afişlere el koydu. ciz ediliyor. Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i erkek partnerleri tarafından öldürülüyor. Yakınlarından şiddet görme oranı ABD’de yüzde 22.1, Şili’de yüzde 26, İngiltere’de yüzde 30, Hindistan’da yüzde 40, Kenya’da yüzde 42, Etiyopya’da yüzde 45 iken bu oran Türkiye’de yüzde 57.9’a çıkıyor. ANKARA Yapılan araştırmalar Türkiye’nin yanı sıra dünya genelinde de kadınların en büyük sorunlarından birinin şiddet olduğunu gösteriyor. Türkiye, yakınlarından şiddet gören kadınlar bakımından Etiyopya ve Kenya’yı dahi geride bırakırken, veriler son 5 yılda 500’e yakın kadının töre ve namus cinayetlerine kurban gittiğini ortaya koyuyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, Uluslararası Af Örgütü, Kadınlara uygulanan şiddetin yüzde 85’i tekrarlanıyor. Şiddet türlerinin başında yüzde 84 ile sözlü şiddet gelirken, bunu yüzde 70 ile fiziksel şiddet takip ediyor. Kadınların yüzde 97’si ev içi şiddete maruz kalıyor. Türkiye’de, son 5 yılda 500’e yakın kadın töre ve namus cinayetlerine kurban gitti. Uğranılan şiddet sonucu resmi işlem yapılanların oranı yüzde 23.1 iken işlem yaptırmayanların oranı yüzde 76.9 çıkıyor. Evliliklerinin ilk 3 yılında üniversiteli kadınların yüzde 73’ü şiddete maruz kalıyor, gecekondu ve kırsal alanlarda bu oran yüzde 89. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 62.6’sı eylemden sonra öfke, yüzde 16.3’ü öfke ve çaresizlik, yüzde 6.1’i sadece çaresizlik hissettiğini belirtiyor. Erkeklerin yüzde 45’i kadının kendisine itaat etmemesi durumunda dövme ve tecavüzü hak olarak görüyor. SANAL İRTİCA! İnternette antilaik propaganda ? Sitelerin yorum bölümlerine yazı yazan bazı kişiler, Atatürk’e, laikliğe ve çağdaşlığa saldırıda bulunuyor, ancak takma isim kullanan bu kişilerin kim oldukları belirlenemediği için yasal yükümlülükleri ortadan kalkıyor. MERSİN (Cumhuriyet) İnternet ortamında hızla çoğalan haber sitelerinin, haberlerin sonuna ekledikleri yorum linkleri, laiklik ve çağdaşlık karşıtları için yeni bir propaganda alanı oldu. Sitelerin yorum bölümlerine yazı yazan bazı kişiler, Atatürk’e, laikliğe ve çağdaşlığa saldırıda bulunuyor ancak takma isim kullanan bu kişilerin kim oldukları belirlenemediği için yasal yükümlülükleri ortadan kalkıyor. Önceki gün internet kullanıcılarının en çok ilgi gösterdiği haberlerden birine gönderilen bazı yorumlar bu durumun son örneği oldu. Mynet.com’da yayımlanan haberde Balıkesir’de bir okulda kız öğrenciler, öğretmen masası üzerinde seks taklidi yapıyordu. Habere 400’ün üzerinde site kullanıcısı yorum yaptı. Habere yorum yapan 13 kişi, öğretim kurumlarındaki bu ve benzer görüntülerin “laik eğitim sistemi” nedeniyle meydana geldiğini savundu. 13 kişi arasındaki bazı kullanıcılar, okullardaki din eğitimi müfredatının genişletilmesini istedi. Bir kullanıcı ise okullara türbanla girilmesinin yasaklandığı, din eğitiminin yeterince verilmediği için bu davranışların sergilendiğini ileri sürdü. Bir diğer kullanıcının “kızerkek öğrencileri ayrı sınıflara ayıralım” dediği görüntüler için yapılan en radikal yorum ise şöyle oldu: “Laiklikmiş. Türk İslam cumhuriyeti olacak var mı ötesi!” ‘Sopa kırma eylemi’ Diyarbakır Kadın Platformu ile Uluslararası Af Örgütü üyesi bir grup kadın da “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” nedeniyle töre cinayetine kurban giden Şemse Allak’ın adının verildiği parkta basın açıklaması yaptı. Hatay’da Anavatan Partisi Kadın Kolları İl Başkanlığı’nda ise kadınlar şiddete son verilmesi için “sopa kırma’’ eylemi düzenledi. İskenderun ilçesinde ise EğitimSen ile bazı siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri Boyacılar Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Şanlıurfa İl Kadın Platformu ve bazı sivil toplum örgütü üyeleri, Karakoyun İş Merkezi önünde toplandı. Grup adına basın açıklamasını okuyan Yaşamevi Derneği üyesi Asuman İzol, “Son dönemde 17 aylık bebeğe yapılan cinsel istimar ve Van’daki son iki olay, şiddet dalgasının utanç verici boyutlarını ortaya koymaktadır’’ diye konuştu. Şehit çavuş toprağa verildi Şırnak Küpeli Dağı’nda bölücü terör örgütü mensuplarıyla çıkan çatışma sonucu şehit olan Piyade Komando Çavuş Zekeriya Kılıç (20), İzmir’de toprağa verildi. Kılıç’ın cenaze töreninde bölücü terör örgütü aleyhine sloganlar atılırken şehit çavuşun ailesi tören sırasında baygınlık geçirdi. Şırnak’ta 23 Kasım 2006 günü teröristlerle girilen silahlı çatışma sırasında şehit olan Zekeriya Kılıç’ın Bostanlı Beşikçioğlu Camisi’nde kılınan cenaze namazına Ege Ordu Komutanı Orgeneral Şükrü Sarıışık, Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Yalçın Kaya, Ege Bölge Deniz Komutanı Tuğamiral Ali Levent Temel, İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve yurttaşlar katıldı. Kılıç’ın annesi Mevlüde ve babası Ahmet Kılıç tören sırasında fenalık geçirdi. Ordu Donatım Yüzbaşı Dilek Erdem, şehit askerin ailesini sakinleştirmeye çalıştı. Cenaze namazının ardından Kılıç’ın naaşı eşliğinde top arabasına konuldu. Tören sırasında İzmir Valisi Köksal, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Sarıışık, askeri yetkililer ve şehit yakınları kortej eşliğinde yürüdü. Kılıç’ın cenazesi Kadifekale Hava Şehitliği’nde toprağa verildi. (AA) Demokratik kitle örgütleri protesto gösterileri düzenledi obursali?cumhuriyet.com.tr. Beyoğlu’nda hareketli gün SİBEL BAHÇETEPE NİHAN İNAL AKP’Lİ KADINLARDAN PANEL DEVRİMLERİN BEKÇİSİYİZ Şapka Devrimi’nin 81. yıldönümü nedeniyle Taksim’deki Atatürk Anıtı’nda bir tören düzenlendi. Törende konuşan Birnur Özümert, “Kastamonu gezisinde halkın karşısına şapka giyerek çıkan Atatürk, kıyafet değiştirmenin din ve iman değiştirmek anlamına gelmeyeceğini gösterdi” dedi. (Fotoğraf: GÖKÇE UYGUN) dına Karşı Şiddetle Mücadele Günü için yürüdüler. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Emekçi Hareket Partisi, Halk Kültür Merkezleri, ILPS, Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Kaldıraç, Odak ve Proleter Devrimci Duruş üyelerinin bulunduğu grup, Taksim tramvay durağı önünde toplanarak “Lübnan’a asker gönderilmesine karşı çıktılar, tutuklandılar. Antiemperyalistler yargılanamaz” pankartı açtı. BDSP üyesi bir grup, daha sonra Galatasaray’da bir araya gelerek F tipi cezaevlerini protesto etmek için ölüm orucuna giren ve eyleminin 235. gününde olan avukat Behiç Aşçı’nın hapishanelerdeki tecrit uygulamalarına, bir aydın sorumluluğu ile karşı çıktığını söylediler. AKP İstanbul İl Kadın Kolları’nın “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’’ nedeniyle Galatasaray ile Taksim arasında düzenlediği yürüyüşe, Devlet Bakanı Çubukçu, AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Ayfer Yaman ve partili kadınlar katıldı. şitli tarihlerde şiddete maruz kalan, öldürülen kadınları anlatan döviz ve resimler eşliğinde tramvay durağında toplanan eylemciler, “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son”, “Yaşasın kadın dayanışması” şeklinde sloganlar atarak Galatasaray’a kadar yürüdüler. Yapılan basın açıklamasında Türkiye’de 20002006 yılları arasında namus cinayeti adı altında 1137 kadının öldürüldüğüne dikkat çekilerek, “Bu katliamların istatistiğini net olarak tutmak mümkün değil. Aileleri tarafından öldürülen binlerce kadının ölümüne kaza süsü veriliyor ya da intihara zorlanıyor’’ denildi. Ankara’da gerginlik Ankara’da da Sakarya Caddesi’nde toplanan kadınlar, “Şiddete hayır diyoruz, dayanışmayla birleşiyoruz, sesimizi yükseltiyoruz’’ yazılı pankart açarak sloganlar attılar. Daha sonra Yüksel Caddesi’ne yürümek isteyen grubun, polisin belirlediği güzergâhtan gitmek istememesi üzerine kısa süreli tartışma yaşandı. Yurtsever Cephe de Kızılay’da “töre cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti’’ protesto etti. Adana’da da kadın kuruluşları, sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri yaptıkları basın açıklamalarıyla şiddete, töre cinayetlerine, aile içi ve iş yaşamındaki cinsel tacizlere tepkilerini dile getirdiler. İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir, gün nedeniyle yaptığı açıklamada, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların toplumun her alanında kendilerine ortaya koyan bireyler olmaları için daha fazla çaba harcanması gerektiğini vurguladı. Beyoğlu İstiklal Caddesi dün istem ve protestolarını dile getiren demokratik kitle örgütü ve partilerin gösteri ve yürüyüşleriyle hareketli bir gün yaşadı. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun (BDSP) Ankara’da ABD’nin Ortadoğu politikalarını protesto gösterisine katılanların tutuklanmasını protesto ve ölüm orucundaki avukat Behiç Aşçı’ya destek eyleminin hemen ardından Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun da katıldığı AKP İstanbul İl Kadın Kolları’nın “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’’ yürüyüşü gerçekleştirildi. Mağdur Öğretmenler ve Eğitim Emekçileri Derneği’nin gösterisi, Ezilenlerin Sosyalist Platfomu’nun “Özgürlük İstiyoruz” kampanyası çerçevesinde oturma eylemi, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) Kürt sorununa ilişkin açıklaması birbirini izledi. Feministler ise akşam saatlerinde ellerinde meşalelerle Ka ‘Kadına saldırı bireysel terördür’ İstanbul Haber Servisi Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Kadına karşı şiddet, kadının hak ve özgürlüğüne karşı bireysel bir terör eylemidir’’ dedi. AKP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanlığı, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” kapsamında Grand Cevahir Kongre Merkezi’nde “Şiddet ve Kadın” konulu bir panel düzenledi. Panelin açılışında Bakan Cemil Çiçek, yeni Ceza Yasası’nda kadınlarla ilgili 16 madde olduğunu belirterek “Bu kadar çok maddenin konulmuş olması dahi insanlık adına bir ayıptır’’ dedi. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da konuşmasında bakanlık olarak şiddete karşı BM ve Avrupa ülkelerindeki yetkili kurumlarla ortaklaşa yeni bir projeye başlattıklarını belirterek, “6 pilot ilde uygulanan proje ile hedefimiz, kadın haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesidir” diye konuştu. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye’de kadına ve çocuklara karşı şiddetin önlenmesi için yapılan projelerin diğer ülkelerde örnek olarak gösterildiğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Toplumda farklılık yaratarak, şiddet konusundaki politikaları gözden geçiriyoruz. Kötü gelenekler şiddeti meşru hale getirmeye çalışmaktadır. Bugün yasalar doğrultusunda bunun önüne geçmeyi hedefliyoruz.” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kadın sığınma evlerinin sayısını arttırdıklarını ancak asıl amacın kadınların sığınma evlerinden yardım alma noktasına gelmeden önceki sürece müdahale edebilmek olduğunu dile getirdi. ‘Öğretmenler de var’ Eğitim İş Mersin Şubesi Başkanı Yücel Akça, “Bu görüntüleri laikliğe yormak kimsenin haddine değil” dedi. Birçok öğretmenin laik eğitim karşıtı olduğunu savunan Akça, söz konusu habere yapılan yorumlar için ise şu ifadeleri kullandı: “Eğitim, ordu ve adalet sistemine siyaset bulaştırılmamalı, ayrı tutulmalı. Ancak Türkiye’de eğitim sistemine açıkça siyaset bulaştırılıyor. Orduda ve adalet sisteminde bu tür manzaralarla karşılaşamazsınız. Oralarda laik sistem hâkimdir. Ayrıca bizim ‘laik’ diye mezun ettiğimiz öğretmenlerin de laiklikle sorunu var. Bunu özümseyemiyorlar. Ben inanıyorum ki o yorumları yapanlar arasında öğretmenler de vardır.” ‘Kadın dayanışması’ Çeşitli sivil toplum örgütlerinden ve kadın derneklerinden kadınlar da akşam saatlerinde Taksim’de yürüyüş gerçekleştirdi. “Kadına yönelik şiddete karşı birleşelim ve örgütlenelim” yazılı bir pankart ve çe CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle