25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 9 Bağdat’ta bir düğünü hedef alan saldırıda 19 çocuk öldürüldü. Şiilerle Sünniler arasındaki çatışmaların soykırıma varmasından korkuluyor. (Fotoğraf: AFP) ‘AB yetkilisi Türk toplumuna yönelik kaygısını özel bir toplantıda dile getirdi’ Rehn’in İslamlaşma kaygısı ELÇİN POYRAZLAR Nasrallah: Görüşmeler başladı ? BEYRUT (AA) Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, 12 Temmuz’da Hizbullah örgütünce kaçırılan İsrailli askerlerin akıbeti konusunda ciddi görüşmelere başlandığını duyurdu. Nasrallah, kendisiyle yapılan 3 saatlik söyleşide, bir BM yetkilisinin Hizbullah ve İsrailli yetkililerle görüşmelere başladığını belirtti. Hizbullah televizyonundan yayımlanan söyleşide, ayrıntılar hakkında bilgi veremeyeceğini kaydeden Nasrallah, ancak karşılıklı olarak fikirler, teklifler ve şartların ortaya konulması aşamasına gelindiğine dikkat çekti. BRÜKSEL Fransız Le Figaro gazetesi dünkü haberinde Genişleme Komiseri Olli Rehn’in Türk toplumunun “İslamlaşmasına” yönelik endişe duyduğu yolundaki sözlerine yer verdi. İlerleme Raporu’nun ele alındığı ve kaynaklara dayandırılan haberde Rehn’in özel bir toplantıda “Bu yıl Türkiye için kötü bir yıl” ifadelerini kullandığı kaydedildi. Le Figaro ayrıca, Rehn’in bu toplantıda, “Komisyon’un daha önce hiç ele almaya cesaret edemediği” bir konuyu, “Türk toplumunun İslamlaşmasına” yönelik endişesini dile getirdiğini vurguladı. AB Komisyonu’nun Türkiye’ye yönelik hazırladığı İlerleme Raporu’nun “çok sert” olarak nitelendirdiği haberde, ilişkilerin kopma noktasına ge ? Rehn’in açıklamalarına yer veren Le Figaro, Komisyon’un daha önce bu konuyu ele almaya cesaret edemediğini belirtti. Rehn, Liberation’ın Türk ordusunun laikliğin güvencesi olduğu yorumuna da “Türk ordusunun her müdahalesinde İslamcı okulların gelişmesine engel olunamadı” yanıtını verdi. lebileceği görüşü iletildi. Gazete, raporun ifade özgürlüğü, kadınların ve Kürt nüfusun hakları konusunda bugüne kadarki en sert eleştirilerini getirdiğini belirtiyor. sında büyük görüş ayrılıkları olduğu ifade edildi. Komiserlerin kendi ülkeleri bakımından siyasi hassasiyetleri olduğuna dikkat çekilen haberde “Fransızlar gümrük birliğini ilgilendiren sekiz başlığın askıya alınmasını talep ederken Kıbrıslı komiser Türkiye’nin tüm müzakere sürecinin durmasını istiyor” ifadeleri yer aldı. Gazete Komisyon’da genel kanının Finlandiya önerisine aralık ayına kadar süre tanınması yönünde olduğu, ancak son kararı AB liderlerinin vereceği görüşüne yer verdi. Olli Rehn, Liberation gazetesiyle yaptığı söyleşide de Türkiye’de sivilasker ilişkilerinde ilerleme kaydedildiğini, ancak ordunun sivil iktidarın yetkisi ve kontrolü altında olması gerektiğini söyledi. Rehn, Türk ordusunun laiklik ve demokrasinin güvencesi olduğu yönünde bir yoruma şu yanıtı verdi: “Size garanti verebilirim; birlik İslamcılara yardımcı olmak istemiyor. Ancak ordunun sunduğu yapay bir güvence, çünkü Türk ordusunun her müdahalesinde İslamcı okulların gelişmesine engel olunamadı. Bizim Avrupa’da unuttuğumuz; katılım müzakerelerinin Türkiye’de gerek milliyetçi ve Kemalist cephede, gerek AB’yi askeri bir müdahaleye karşı güvence olarak gören, şu an iktidardaki postİslamcı cephede gerekse en büyük AB destekçisi olan, ancak bugün itibarıyla siyasi bir sesi olmayan orta sınıf cephesinde yer alan reformist güçlere sunulmuş bir destek olduğudur.” Rehn müzakereler güvenilir bir biçimde devam ettiği sürece reformist güçleri destekleyeceklerini ifade etti. Independent: Yollar kesildi Brüksel’de savaş var Kıbrıs anlaşmazlığının henüz çözülmediğine dikkat çekilen haberde, bu konuda AB’nin siyasi bir karar vereceği görüşü öne çıktı. AB’nin 2005’te limanlarını Güney Kıbrıs’a açması konusunda Ankara’ya “ültimatom” verdiğinin iletildiği haberde, Komisyon’un ilişkilerin kopmasını istemediği, ancak Brüksel’de Türkiye karşıtları ve destekçileri ara İlişkiler şizofrenik Rehn, ayrıca AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri “şizofrenik” olarak nitelendirdi. Gazetenin, “Müzakereler askıya alınmalı mı” sorusunu Rehn, “Türkiye yapması gerekeni yaparsa hayır” diye yanıtladı. AB’nin Türkiye’ye karşı adil davranması gerektiğini belirten Rehn, Ankara Protokolü’nün uygulanmasını bu sonbaharın “anahtar konusu” olarak tanımladı. Sünni direnişçiler Bağdat’ı kuşattı Dış Haberler Servisi Irak’ta Sünni direnişçilerin başkent Bağdat’ı kuşattıkları öne sürüldü. İngiliz Independent gazetesinde dün yayımlanan haberde, ağır silah donanımlı Sünni direnişçilerin, Bağdat’ı ülkenin diğer bölgelerine bağlayan yolları kestiği belirtildi. Başkentin 10 bölgeye ayrıldığı, bu bölgelerin çoğunun Şiilerin denetiminde olduğu kaydedilen haberde, Şii ve Sünni militanların Bağdat’ın kuzey ile güneyindeki yerleşim yerlerini ele geçirmek için birbirleriyle kanlı bir mücadeleye giriştikleri belirtildi. Irak’ın parçalanmaya doğru sürüklendiğini, Bosna Savaşı’nı aratmayan görüntülere rastlandığını kaydeden gazete, olayların soykırıma varmasından korkulduğunu yazdı. Bağdat’ta önceki gün bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısında 19’u çocuk 23 kişi öldü. Bir düğünü hedef alan saldırıda ölen çocukların en küçüğü 4 aylık, en büyüğü de 10 yaşında. Bağdat’ta yola yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu 2 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Başkentin güneyindeki Bayaa bölgesinde bir minibüste meydana gelen patlamada 3 kişi öldü. Bağdat’ta dün çoğu başından vurularak öldürülmüş 10 ceset bulundu. Başkentte Ulusal Irak Partisi’nin lideri Hazım el Hemedevi’nin konvoyuna saldırı düzenlendi. Saldırıda El Hemedevi ve 2 koruması yaralandı. Amerikan New York Times gazetesi, ABD ordusunun Irak’ın kaosa sürüklendiğini düşündüğünü yazdı. Haberde, 18 Ekim’de verilen bir askeri istihbarat brifinginde sunulan ve sivil çatışmaları gösteren bir grafiğin, Irak’taki durumun düzenli olarak kötüleştiğini ortaya koyduğu kaydedildi. Gazete, brifing özetinde, Irak’ta “etnik temizleme kampanyalarının şehirlerde giderek arttığı ve bugüne kadar hiç ulaşılmamış bir noktaya geldiği” ifadelerinin yer aldığını yazdı. Padilla’dan ABD ordusuna dava ? MIAMI (AA) El Kaide ile ilişkisi bulunduğu kuşkusuyla 3 yılı aşkın süredir mahkum tutulan ABD vatandaşı Jose Padilla’nın avukatları, müvekkillerinin işkence gördüğü gerekçesiyle ABD ordusuna dava açtı. Adli kaynaklar, avukatların, Padilla hakkındaki kovuşturmadan vazgeçilmesi gerektiği görüşünde olduklarını kaydettiler. GÜNEY AFRİKA Apartheid’in simgesi öldü Dış Haberler Servisi Güney Afrika Cumhuriyeti’nin son ırkçı beyaz Devlet Başkanı Pieter W. Botha, 90 yaşında öldü. Botha’nın zamanında cezaevinden çıkmasına direndiği siyah lider Nelson ManIrkçı lider Pieter W. dela, ırkçı lider Botha, 90 yaşında için başsağlığı dievinde öldü. ledi ve onun ülkenin korkunç geçmişinin hatırlanmasını sağlayacağını söyledi. Botha döneminde binlerce kişi yargılanmadan cezaevine konmuş, işkence görmüş ve öldürülmüştü. Botha 90. doğum gününde yaptığı konuşmada icraatlarından pişmanlık duymadığını söylemişti. Botha döneminde yasaklanan Afrika Ulusal Kongresi’nin lideri ve Devlet Başkanı Thabo Mbeki başsağlığı dilemekle yetindi. Mbeki’nin oğlu ve erkek kardeşi, Botha döneminde öldürülmüştü. Banliyöde TV ekibine saldırı ? PARİS (AA) Fransa’nın başkenti Paris’in sorunlu banliyölerinden ClichysousBois’de, bir grup genç France2 televizyon kanalının çekim yapan ekibine saldırdı. Üç kişi olduğu belirlenen saldırganların demir çubuklarla saldırdığı, bir kameraman ve bir muhabirin yaralandığı kaydedildi. Saldırganların, kamerayı kırdığı ve çekim ekibinin arabasına zarar verdiği bildirildi. DSÖ suçlanıyor Filistinli liderler, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ndeki saldırılarını ‘katliam’ olarak niteledi. (Fotoğraf: AFP) İsrail Gazze’yi yine kana buladı Beyt Hanun’da dün sabaha karşı havadan destekli başlatılan kara operasyonunda 10 Filistinli öldü, 50’den fazla kişi yaralandı Dış Haberler Servisi İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun’da dün sabaha karşı havadan destekli başlattığı kara operasyonunda 10 Filistinli öldü, 50’den fazla kişi yaralandı. Çatışmalarda bir de İsrail askeri ölürken önceki günden bu yana ölen Filistinli sayısı 13’ü buldu. Filistin, İsrail’in Kassam roketi saldırılarını önleme gerekçesiyle Gazze Şeridi’nde yaptığı ‘‘katliamı’’ kınadı. İsrail, asker Gilad Şalit’in kaçırıldığı 25 Haziran’dan sonra Gazze Şeridi’ndeki en büyük operasyonlarından birini düzenledi. İnsansız uçaklardan 3 füze saldırısı düzenlenirken piyadeler kara operasyonuna başladı. 40 zırhlı araç ve buldozerle Beyt Hanun’a girdi. İsrail timleriyle Filistinli militanlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanırken İsrail ordusu Beyt Lahya’yı da işgal etti. Ölenlerden ikisinin İzzeddin El Kassam Tugayları militanı, birinin El Fetih’e bağlı güvenlik güçlerinden bir polis olduğu bildirildi. İsrail’in güneydeki Refah sınırı yakınında operasyon yaptığı, birçok Filistinlinin evlerini terk ettiği bildirildi. Filistinli grupların, operasyonun ardından İsrail’in Sderot kentine 5 roket fırlatması sonucu 1 kadın yaralandı. Dün sabah toplanan İsrail Güvenlik Kabinesi, genişletilmiş bir operasyonun er Gilad Şalit’in hayatını tehlikeye sokacağı endişesiyle Gazze Şeridi’nde nokta operasyonlarını sürdürme kararı aldı. Uranyum raporu dikkate alınmamış Dış Haberler Servisi Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2001 yılında seyreltilmiş uranyuma ilişkin olarak yayımladığı bir raporda, ABD Savunma Bakanlığı’nın yaptığı bir araştırma ile ortaya çıkan risk faktörlerinin dikkate alınmadığı ortaya çıktı. BBC, İngiliz ve ABD silahlı kuvvetlerinin, bu rapora dayanarak sivillerde kansere yol açabileceği uyarılarına rağmen, zayıflatılmış uranyum silahlarını kullanmaya devam ettiklerini bildirdi. DSÖ’nün bu raporunda, zayıflatılmış uranyumun bulaşma riskinin düşük olduğuna değiniliyordu. Ancak o dönemde DSÖ’de çalışmış bir bilim adamı, zayıflatılmış uranyumun nasıl kansere yol açabileceğini ortaya koyan araştırmanın saklandığını, bu raporda yer almadığını söyledi. Örgüt ise raporu yayımladıklarında bu araştırmanın henüz hazırlanmamış olduğunu savunuyor. Konu, BBC Radyo 4’te yayımlanan bir programda Amerikan Savunma Bakanlığı’nın yaptırdığı bir araştırmada, zayıflatılmış uranyum solumanın “genotoksik”, yani DNA’da hasara yol açan etkileri olduğunun ortaya konduğunun tartışılmasıyla gündeme geldi. Yaşlı Timsah diye anılıyordu Çekinilen mizacı nedeniyle “Yaşlı Timsah” lakabıyla anılan Botha, 19781989 arasında ırkçı yönetimde başbakanlık ve devlet başkanlığı yapmıştı. Botha, iktidarı döneminde Mandela’nın serbest bırakılması baskılarına direnmişti. Yaklaşık 27 yıl hapiste kalan Mandela, bu sürenin 10 yılını Botha yönetiminde geçirmişti. Dönemin insan hakları ihlallerinin soruşturan Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu, Botha’nın önemli insan hakları ihlalleri yaptığı sonucuna varmış, ancak sağlık durumu nedeniyle kovuşturma başlatılmamıştı. Botha, 1989 yılında bir hükümet isyanıyla devrilmiş, yerine geçen F. W. de Klerk, 1994’te Mandela’yı iktidara getiren geçiş sürecine liderlik etmişti. Gazeteci öldürüldü ? İSLAMABAD (AA) Pakistan’da, 30 yıllık gazeteci Malik Muhammed İsmail’in öldürüldüğü bildirildi. Polis, özel Uluslararası Pakistan Basın Ajansı’nın İslamabad temsilcisi İsmail’in cesedinin başkentte bulunduğunu kaydetti. 54 yaşındaki gazeteci İsmail’in başına demir çubukla vurularak öldürüldüğü tahmin ediliyor. Çeçenistan örneği Kabinenin aşırı sağcı yeni üyesi Başbakan Yardımcısı Avigdor Lieberman, İsrail ordusunun, Rusya’nın Çeçenistan’da uyguladığı yöntemleri kullanmasını istedi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Başbakan İsmail Haniye, Gazze Şeridi’ndeki ‘‘İsrail katliamını’’ kınadı. Abramoviç’in Güncesinden enginlik başa bela! Ne desem, ne yapsam öküz Z altında buzağı arıyorlar. Forbes diye bir dergi, 18.2 milyar dolarım var ve dünyanın 11. zenginiyim diye beni hedef göstermiş! Gazeteci bunlar kardeşim, içleri fesat! Bunlardan kaçı benim 1.5 yaşında annemi, 4 yaşında babamı kaybedip yetimler yurdunda büyüdüğümü bilir? Hangisi şimdi beş çocuk büyütmek için gece gündüz çalıştığımı bilir? Petrol şirketleri bir yana, koca Chelsea’yi yönetmek kolay mı? Yetmedi, bir de Türk basını çıktı! Ya İstanbulspor’u satıyor bana, ya Star gazetesini ya da Akdeniz kıyısındaki Türk otellerini... Bir Akçaabat Sebatspor eksikti bu tabloda; şimdi Tanrı’ya şükür, o da var! Daha geçen haftaya kadar adını bile bilmediğim bu Türk kulübünün başkan yardımcısı Hacı Osman Arslan diye biri, beni internetten ileti yağmuruna tuttu. Sebatspor zor durumdaymış, zaten Trabzon Rusya’ya çok yakınmış, tesadüf bu ya, kısa zamanda kulübün kongresi varmış... Eee? Benden para istiyor, “Kurtar bizi Abramoviç!” diyor. Bakın, Trabzonspor yardım etmemiş size. Trabzonlu işadamlarının kılları kıpırdamıyor. Niye ben? Bana önereceğiniz madenleriniz mi var? Yoksa Akçaabat’ın benim PR’ıma katkısı mı olacak? Ne dediniz, Hacı Bey, siz Putin’le arkadaş mısınız? Kaç paraya ihtiyacı var demiştiniz bu Sebatspor’un?.. PERŞEMBENİN GELİŞİ HAKAN AKSAY asus filmleri ve polisiye romanlardan nasibini aldığını düşünen siyaset uzC manları, eski haberalma ajanı Putin’in her dediğinden gizli anlamlar çıkarıyor. Birçok kadına tecavüz ettiği söylenen İsrail Cumhurbaşkanı Katsav’la ilgili olarak kameralar önünde boş bulunup “Ne erkekmiş, helal olsun!” demesiyle ilgili yapılan yorumlara bakıyorum da... Bilmeyenlere duyurulur: Rusya bir “mujik toplumu”dur. Yani burada köylü kökenli, kaba saba erkeklerin borusu öter. “Belden aşağı” konuşmak erkekliğin şanındandır. Yıllar önce Putin’i iktidara taşıyan cümle “Çeaksay@rusya.ru Putin’i Daha Tanıyamayan Uzmanlara Bazıları neden yazar? dar Yazmadan duracak ka hip sa e iliğ kiş bir çlü gü olmadığından. Jerzy Lec Petrol ve Demokrasi Sayın Bush, Zangibar’da petrol bulunmuş! Öyle mi? Onların şeyi de yoktur mutlaka.. demokrasisi. Hemen oraya demokrasi ihraç edelim! Ama efendim, Kuzey Kore’de de demokrasi yok... Onların petrolü de yok. Ne yapacaklar demokrasiyi?.. rasi öneriyorsanız, biz çen teröristleri kenefalmayalım!” diyerek te de olsa avlayacağız!” alay ettiği ve Amerikaidi. Kaba sözcükler, delı uzmanların “küstahğil mi? Ama işe yaradı... lık” olarak değerlenVe sizin Putin’i ayıpdirdiği sahneyi hatırlalamanız, onun ratingleriyacaksınız. ni etkilemiyor. Tıpkı “BaPutin, bir imparatortılı demokrasi” konuluk kalıntısının ideallesundaki ısrarlı eleştirilerini taşıyan, SSCB’nin rinizin Rusya toplumunyıkılışının acısını hisseda yankı bulmaması giden bir lider. Ulusal onur bi. Çünkü bu topraklarkavramı onun için önda önce güçlü iktidar ve celikli. Rusya’da adı yolhuzur istenir. suzluklara bulaşmamış 2000 yılında Davos’ta Rusya lideri Putin’in tavırlarının “dürüst ordu ve KGB ortaya atılan “Who is ve politikalarının gerisinde, subayları” zümresinin Mr. Putin?” sorusunu Rus tarihinin ve karakterinin temsilcisi. hâlâ büyük bir buluş giizleri yatıyor. Demokrat değil, devbi tekrarlayacağınıza, mesela AB karşısında Türkiye ve Rusya’nın letçi. İnsancıl değil, yurtsever. Gerekirse devtavrını karşılaştıran analizler yapın. Biri 40 leti kurtarmak için gözünü kırpmadan insanyıldır AB kapısında, öteki “Ben zaten Avru ları feda edebilir. Ve geleneklere bağlı. Bunlardan biri de palıyım, bir gün sen bana geleceksin” umursamazlığında. Acaba hangisinin AB ile Kremlin’deki Bizans entrikaları... Bunu anlayamazsanız, “2008’de Putin giderse ne ilişkisi daha sağlam?.. Putin’in yedi yıllık evriminde, aşağılanma olur?” konusunda uzun söylevler verirsiniz. ya katlanamayan Rus karakteri yatıyor. Yelt Putin ise kurnaz bir gülümsemeyle size başsin’in Clinton’ı güldüren ünlü pozunu ha kanlık seçimlerindeki adayını açıklar: “En az tırlarsınız. Şimdi de Putin’in, yanı başında 10 yıldır Rusya’da yaşayan, 35 yaşından ki Bush’la “Rusya’ya da Irak tipi demok yukarı, RF yurttaşı...” irmi yaşımın yağmurlu bir gününde geldim bu ülkeye. Islak ve geniş caddelerde Brejnev’in boğuk sesi yankılanıyordu. Sonbahar kışa döndü. Ölüm yüzlü ihtiyarlar iktidar tasından birer yudum alıp göçtü. İlkbahar geldiğinde koyu gri bulutların ardından bir ışık süzüldü. Enerjik ve konuşkan liderin adı Gorbaçov’du. Bu ülkede bir parça güneşin ardından gelen rehavetten hayır beklenmeyeceğini sarhoş bir çar eskisi öğretti bana. Mevsimler yılları devirdi. Koca Sovyetler’den geriye kalan parçalardan en büyüğüne sımsıkı sarılarak neler olup bittiğini anlamaya çalıştım ben de milyonlarca Rusla birlikte. Zaman oldu, geçmişe sövüp saydım. Ne Stalin’in putları kaldı ne de KGB’nin zindanları. Zaman oldu, geçmişi özledim. Çıkarsız dostlukları, bedava okul ve hastanelerin küflü kokusunu, belki en çok da gençliğimi. Bu ülkede bu kadar uzayan bir misafirliğin ardından, “ne de olsa Türk olduğumu unutmamamı” telkin edenlerden Ha Türk Olmuşsun, Ha Rus... Y de, bende “aşırı derecede Ruslaşma belirtileri” arayanlardan da usandım. Seviyorum Rusya’yı. Gerçi kızdığım da oluyor. Savunuyorum Rusya’yı. Ama bir o kadar da eleştiriyorum. Bazen anladığımı düşünüyorum Rusya’yı. Onu hissetmekte âciz kaldığımı da biliyorum. Umutsuzluğa düştüğüm oluyor kimi zaman. Ama yine de inanıyorum bu ülkenin geleceğine. Sevdiğim, kızdığım, savunduğum, eleştirdiğim, anladığım, âciz kaldığım, umutsuzluğa düştüğüm ve inandığım bir başka ülke de Türkiye. Yirmi yaşında çıkıp geldiğim ülke ABD veya Fransa olsaydı onlarla ilgili de benzer duygularım olurdu. Çünkü insanların her şeyden önce Türk, Rus, Alman ya da Arap değil “dünyalı” olduğunu düşünüyorum. Ve birbirine şu gökyüzündeki dokunulası yıldızlardan bile daha yakın olan ülkeler, aslında öylesine benzeşiyorlar ki. Tıpkı şimdi penceremin dışındaki geniş caddelerin ve kuru ayazın yıllar öncesinden kalan anılarıma tıpatıp benzemesi gibi. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle