15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2006 PERŞEMBE 4 HABERLER CHP’li Anadol, 600 milyon dolarlık kaçak lüks otomobil ithalatını TBMM gündemine taşıdı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yine İdam ve 301 İdam cezasını konu alan pazar günkü yazım ile ilgili olarak, okurlarımdan eleştiriler aldım. Söz konusu eleştirilerin nedeninin meramımı iyi anlatamamış olmamdan kaynaklandığını düşündüğümden, bir kez daha idam cezası üzerinde durmak istiyorum. Daha önce de değindiğim gibi, ölüm cezasının kendisinden beklenen caydırıcılık işlevini yerine getiremediği, tarihten bugüne gelen birçok örnekle kanıtlanmış bulunmaktadır. Çağdaş ceza hukukunda cezanın amacı, suçludan intikam almak değil, toplumsal yarar sağlamaktır. Bunların başında da suçlunun ceza ile ıslah edilmesi gelir. Cezanın bu işlevini yerine getirip getirmediği konusu çok tartışmalıdır ve birçok hukukçu ile sosyal bilimci, cezadan beklenen bu faydanın sağlanamadığı görüşündedirler. Burada, şimdiye kadar kesin bir sonuç verdiği söylenemeyecek söz konusu tartışmaya girecek değiliz. Zaten idam cezasında da suçlu, ortadan kaldırılacağına göre, ıslah edilmesi söz konusu değildir. ??? Ancak burada bir noktanın üzerinde durmak gerek. Cezanın suçlunun ıslahını sağlamaması, onun öldürülmesini gerektirmez. O zaman, suçlunun bir tehlike olarak, toplumun huzurunu ve barışını tehdit etmesinin önüne geçilmesi gerekir. Suçlunun toplumdan tecrit edilmesi, hapis cezası ile olur. Sık sık çıkarılan aflar bu sonucun elde edilmesini engeller. Ayrıca cezanın mutlaka uygulanacağı fikrini ortadan kaldırarak, caydırıcılık öğesini de zedeler. Bu hususa dikkat edildiği takdirde, okurlarımızın ileri sürdükleri, “Bunlar ilerde bir afla çıkarlar ve yine toplum için tehlike oluştururlar” endişesi de ortadan kalkar. Suçu önlemenin yolu cezaları arttırmaktan çok, suçlunun mutlaka yakalanacağı ve cezanın uygulanacağı düşüncesini yerleştirmektir. İstenen bu sonuca varmak için idam cezasını yeniden koymak değil, hukuk sistemini laçkalaştıran uygulamalardan ve sık sık af çıkarmak alışkanlığından vazgeçmek gerekir. ??? TCY 301. maddesi konusundaki süren tartışmalara ise AİHM’deki yargıcımız, değerli hukukçu dostum ve sınıf arkadaşım Rıza Türmen, Sabah’a yaptığı açıklama ile yeni bir boyut getirdi. Rıza Türmen, açıklamasında, anlam olarak asıl değişmesi gerekenin, Türkiye’deki hâkim ve savcıların düşünce özgürlüğü konusundaki tutumları olduğunu söylüyor ki, kendisine hak vermemek mümkün değildir. Türmen’in de açıkladığı gibi, 301. madde kalksa da, ülkedeki kafa yapısı değişmediği takdirde, yazarlar, sanatçılar, düşünürler, bu kez başka maddelerden yine kovuşturmaya uğrayacaklardır. Bu görüşe katılmamak mümkün değil. Burada birçok kez bir gerçeğin altını çizmeye çalıştık. Bugün Türkiye’de yürürlükte olan mevzuatı alıp, gerçekten demokratik olan bir ülkede uygulasanız, elde edilecek sonuç hiç kuşkusuz ki Türkiye’dekinden çok farklı olacaktır. Demek ki, demokratik kurumlar kadar, hatta ondan da daha önemli olan husus demokrasi kültürüdür ki, bu da ne toplumun tüm katlarında, ne yasa koyucuda, ne de yorumlayıcı ile uygulayıcıda yeterince güçlü biçimde mevcuttur. Rıza Türmen’in de altını çizdiği bu gerçeği böylece belirttikten sonra, özellikle bu durumun, 301. maddenin, ceza hukuku ilkelerine daha uygun bir biçimde, her tarafa çekilmesi mümkün olmayacak, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak açıklıkla yeniden kaleme alınmasının, özellikle toplumun bu yapısı dolayısıyla zorunlu olduğunu da belirtmek isterim. Öyle ya! Demokrasi kültürü yeterince gelişmemiş olan bir toplumun yorumcularından özgürlükçü yorumlarla demokratik bir içtihat beklenemeyeceğine göre, yanlış uygulamalara yol açmamak için yasa maddelerinin kaleme alınması sırasında daha dikkatli davranmak zorunlu değil midir? Hâkim ve savcıların bakış açılarının değişmesini beklerken, her türlü sakıncaya açık ifadeleri öncelikle düzeltmekte sayısız yarar vardır, sanırım. Gümrükler kevgire döndü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen döneminde ‘‘gümrüklerin kevgire, yolgeçen hanına döndüğünü’’ vurgularken 600 milyon dolarlık kaçak lüks otomobil ithalatını TBMM’ye taşıdı. CHP’li Anadol, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında savlarını ‘‘bitpazarı’’ bilgileri olarak nitelendiren Bakan Tüzmen’e tepki gösterdi. Anadol, Tüzmen’in yanıtlarının ‘‘yalan rüzgârı’’ olduğunu söylerken lüks otomobil kaçakçılığı soruşturmasıyla ilgili açıklamalar yaptı. Tüzmen tarafından görevden alınan Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Erdener Demirağ’ın dönemin gümrük müsteşarı vekilleri Tuna Turagay ve Cihat Ancın’dan 2005 yılında aldığı onaylar uyarınca kaçakçılığın soruşturmaya başlandığını ve araştırmalar sonunda 1500 lüks otomobilin sahte ? CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, kaçak olarak yurda sokulan 1500 lüks otomobilin ithalat ve satışında devletin 60 milyon dolar vergi kaybına uğradığının müfettişlerce belirlendiğini söyledi. Gümrüklerdeki kaçakçılık olaylarını ortaya çıkaran müfettişlerin Bakan Tüzmen’in hışmına uğradığını belirten Anadol, “Siyasi tarihimizde bu kadar yolsuzluk olayı ayyuka çıkmışken koltuğunda oturmaya devam eden bir başka bakan örneği var mıdır?’’ dedi. fatura kullanılarak yurda kaçak sokulduğunun ortaya çıktığını aktaran Anadol, toplu kaçakçılık ve evrakta sahtekârlık suçlarının işlendiği savlarına dikkat çekti. Anadol, lüks otomobillerin 11 firma tarafından sahte fatura kullanılarak düşük kıymetle ülkeye sokulduğunun savlandığına ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na 32 soruşturma raporu gönderildiğine dikkat çekti. Anadol, her lüks otomobil için 40 bin dolar civarında vergi kaçırıldığı değerledirmelerinin altını çizerken ‘‘Bu şekilde kaçak olarak yurda sokulan 1500 lüks otomobilin ithalat ve satışında devletin 60 milyon dolar vergi kaybına uğradığı müfettişlerce belirlenmiştir. Yasa gereği, aradaki vergi farkının en az 10 katı para cezası uygulanacağından olayın mali boyutu en az 600 milyon doları bulmaktadır. Bu lüks otomobil kaçakçılığı Tüzmen’in gümrükleri ne duruma getirdiğinin somut örneğidir... Siyasi tarihimizde bu kadar yolsuzluk olayı ayyuka çıkmışken koltuğunda oturmaya devam eden bir başka bakan örneği var mıdır’’ dedi. Kaçakçılığı ortaya çıkaran müfettişlerin bakanın hışmına uğradığını anımsatan Anadol, şu sorulara yanıt istedi: ‘‘4 milyar dolara varan akaryakıt kaçakçılığı, Türkiye’yi yabancı devlet adamlarına aşağılatan viski kaçakçılığı ve 600 milyon dolarlık otomobil kaçakçılığı ortada iken, bu olayların aydınlatılması için Tüzmen’in ne çabası olmuştur? Bu olaylar ‘bitpazarı’ bilgileri midir? Türkiye’nin gümrüklerini yolgeçen hanına çeviren milyarlarca doları bulan yolsuzlukları, fıkra anlatarak değerlendirmek bir devlet adamına yakışır mı? Bakanın kaçakçılıkla mücadeleden anladığı, Teftiş Kurulu Başkanı ile müfettişlere disiplin cezaları vermek, soruşturma açtırmak ya da görevden almak mıdır?’’ Bürokratları da uyaran Anadol, ‘‘AKP’nin hortumcu eylemlerine bulaşanlar yargıya hesap verecektir. Onları ne Erdoğan, ne de Tüzmen kurtaramaz. Onlar da hesap vereceklerdir’’ dedi. Anadol, ‘‘Gensoru vermeyi düşünüyor musunuz’’ sorusuna ‘‘Gerekirse mütalaa ederiz’’ yanıtını verdi. Tüzmen: Saltanatları bozuldu İddialara yanıt veren Tüzmen, CHP’lilerin yanlış bilgilendirildiğini belirterek ‘‘Gümrüklerde yapılan operasyonlarda birilerinin saltanatı bozuldu, o nedenle üstüme geliyorlar. Ama ben bu yola kellemi koydum. Bu iddialar Edirne’deki operasyondan sonra gündeme getirildi. Bazı kişiler, bu olayın üstüne gitme, diye uyardı. Buna karşın üstüne gittim’’ dedi. Tüzmen konuşurken AKP’li ve CHP’liler arasında tartışma çıktı. Bazı vekillerin birbirlerinin üzerine yürüdükleri ve küfürleştikleri gözlendi. Adalet Komisyonu’nda tartışma İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN 4 Kasım’da Tandoğan’a Bürokrat, AKP’li vekilin tasarısına söz söyletmedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nda, temel ceza yasalarına uyum öngören yasa önerisinde yapılan değişiklikle fuhuş ticareti ‘‘insan ticareti’’ kapsamına alınarak 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörüldü. Komisyondaki görüşmeler sırasında Adalet Bakanlığı Kanunlar Kararlar Genel Müdürü Niyazi Güney ile CHP’li milletvekilleri arasında sert tartışmalar yaşandı. TBMM Adalet Komisyonu’nda, dün temel ceza yasalarına uyum öngören yasa önerisi, bazı değişiklikler yapılarak kabul edildi. Fuhuş yaptırmak amacıyla kişileri ülkeye sokan ya da ülke dışına çıkaranlara verilecek hapis cezası artırılarak, 8 yıldan 12 yıla çıkarıldı. Önerinin 3 yıl veya daha az süreli hapis cezalarında çocuklarla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin maddesi tartışma yarattı. CHP milletvekili Orhan Eraslan, bu düzenlemenin büyükşehirlerde işlenen suçları artıracağını, her türlü kapkaç suçunun çocuklara işletileceğini belirterek, maddenin metinden çıkarılmasını istedi. Tartışmalar üzerine söz konusu maddede değişiklik yapılarak, ‘‘Çocuğa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda Ceza Muhakemesi Yasası’ndaki koşulların varlığı halinde mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir’’ ibaresi getirildi. Görüşmeler sırasında CHP’li milletvekilleri ile Adalet Bakanlığı Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü Niyazi Güney arasında tartışma yaşandı. CHP’li Eraslan’ın tasarıların ayaküstü çalışmalarla getirildiğini söylemesi üzerine Güney, Eraslan’a tepki gösterdi. Güney, Eraslan’ın siyasi yaklaşımlarla yönelttiği eleştirilerin bakanlık bürokratları ve akademisyenleri rencide ettiğini söyledi. ‘Cumhuriyetin hep var olacağını göstereceğiz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da 120’yi aşkın oluşumun katılımıyla 4 Kasım Cumartesi günü ‘‘Cumhuriyetimiz İçin Halk Yürüyüşü’’ düzenlenecek.Yürüyüşü organize eden katılımcılar dün düzenledikleri basın toplantısıyla miting hakkında bilgi verdi. Aynı zamanda Yürüyüş Komitesi Başkanı da olan Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, Atatürk Kültür Merkezi önünde 10.00’da toplanılmaya başlanılacağını söyledi. Buradan Tandoğan Meydanı’na yürüneceğini ve 12.00’de miting yapılacağını dile getiren Sarıhan 13.30’da ise Anıtkabir’i ziyaret edeceklerini kaydetti. Tandoğan’da ışığı güçlendireceğiz Haziran ayından bu yana özenle yürüttükleri çalışmalarının meyvelerini 4 Kasım’da almayı umduklarını belirten Sarıhan, ‘‘Tandoğan’da Cumhuriyetin her daim var olduğunu ve var olacağını gösteren ışığı güçlendireceğiz’’ dedi. Sarıhan şöyle konuştu: ‘‘Tam bağımsızlık ilkesini şiar edinen, laiklik ilkesini gözü gibi koruyan, yurttaşlarımızın etnik yapısı ve dini görüşü nedeniyle birbirine düşman edilmesine izin vermeyen, çocuklarımızın ancak laik eğitimle gelişeceklerine inanan, sanayi ve işletmelerimizin çokuluslu şirketlere peşkeş çekilmesine, tarımımızın yok edilmek istenmesine, topraklarımızın yabancılara satılmasına, yolsuzluklara ‘hayır’ diyen, ülkemizin kendi gücüne güvenle yükselebilmesini amaç edinen herkesi eyleme davet ediyoruz. ‘Cumhuriyet benim en büyük eserimdir’ diyen Atatürk’e bu büyük eserin sahipleri olduğumuzu bir kez daha ifade edebilmek amacıyla bir arada olacağız.’’ ‘Alınganlık neden?’ Eraslan da söz alarak, ‘‘Niyazi Bey, niye alınganlık gösteriyor? Burada Bekir Bozdağ’ın yasa önerisi görüşülüyor. Eğer bir alınganlık gösterilecekse o gösterir’’ dedi. Güney, bunun üzerine tekrar söz alarak, yasama faaliyeti çerçevesinde yöneltilen eleştirilere karşı olmadığını söyledi. Güney’in, ‘‘Yargı mensubuyum’’ demesi üzerine, CHP’li Eraslan, ‘‘Burada, yargı mensubu değil hükümet temsilcisisiniz’’ diye karşılık verdi. [email protected] Valinin çağdışı sözlerine tepki yağdı Yaylaların MüslümanTürk kültürünün yaşadığı son yerler olduğunu söyleyip turizme açılmasına karşı çıkan Artvin Valisi Aydoğdu’nun sözleri sektör temsilcileri ve siyasiler tarafından eleştirildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Artvin Valisi Cengiz Aydoğdu’nun, Karadeniz yaylalarının turizme açılması önerisine karşı çıkarak ‘‘Yaylalar MüslümanTürk kültürünün yaşadığı son yerler, oraları da mı turizme açalım’’ sözleri tepki çekti. Aydoğdu’nun açıklamalarına tepkiler şöyle: CHP İzmir Milletvekili, Turizm Komisyonu Üyesi Erdal Karademir:Turizm her ülke için, özellikle de Türkiye için çok önemli bir kaynak. Bacasız sanayi. Yurtdışı hedeflerimiz hep turizme yönelik. Böylesi bir sanayinin gelişmesi gelirleri artırır, diye üstüne basa basa söylüyoruz. AKP bu anlamda hedefleri olan bir parti değil. Onlar, faydacı ve çıkarcı bir yaklaşım içinde. Vali ise yönünü çağdaşlığa çevirmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdışı ve kapalı bir toplum olmasına yönelik bir yaklaşımı benimsiyor. Turizm Yatırımcıları Derneği Genel Başkanı Oktay Varlıer: Son derece abuk bir yaklaşım. Böyle geri kalmış fikirler öne süren yöneticilerin varlığı, ne yazık ki Türkiye’nin talihsizliklerinden. Türkiye’nin doğal güzelliklerinin ülkenin gelişmesi ve o yörelerdeki insanların turizm gelirlerini artırması açısından önemli olduğu kadar Türkiye’nin yurtdışındaki tanıtımı açısından da önemli. Türk turizmine arkaik bir yaklaşım. Yazık, demekten başka ne söylenebilir? Türkiye Otelciler Birliği Genel Başkanı Ahmet Barut: Bir yandan Kültür ve Turizm Bakanı ‘yayla turizmi yayla turizmi’ diye bu alanları ayağa kaldırıyor, bir yandan vali Türk turizminden bihaber açıklamalar yapıyor. Yazık. Bu zihniyetlere karşın turizmde bu seviyeye gelmemiz, sektörün mucizesi. Biz ülkemize biraz daha fazla turist gelsin diye milyarlarca dolar yatırım yapıyoruz, devletin valisi çıkıp turizmi itici hale getiriyor. Zaten bu seneki turizm kayıplarının bu kadar büyük olmasının sebebi de bu tarz gereksiz konuşmalar. Anadolu Otelciler Birliği Başkanı Seçim Aydın: Türkiye adına içler acısı bir açıklama. Devletin böyle önemli bir kademesine gelin ve yaptığınız tek açıklama bu olsun. Trajikomik bir yaklaşım. Yazık. asirmen?cumhuriyet.com.tr Ayşe Sarıgül’e son görev İstanbul Haber Servisi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün annesi Ayşe Sarıgül, son yolculuğuna uğurlandı. Sarıgül’ün cenazesi iş, siyaset ve sanat dünyasından birçok ünlüyü bir araya getirdi. Yoğun kalabalık Şişli Camisi’ne giremedi, Halaskârgazi Caddesi bir süre trafiğe kapandı. Uzun süredir yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, diyaliz tedavisi gören ve önceki gün hayatını kaybeden Ayşe Sarıgül, dün Şişli Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından Zincirlikuyu’daki aile mezarlığında toprağa verildi. Mustafa Sarıgül, eşi Aylin Sarıgül ile oğulları Emir ve Ömer Sarıgül’ün taziyeleri kabul ettiği törene, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, SHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci, eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, eski Kültür Bakanı İstemihan Talay, eski Bayındırlık Bakanı Onur Kumbaracıbaşı, eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Kemal Akar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, işadamları Rahmi Koç,Turgay Ciner, Cem Hakko, eski İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, Kemal Türkler Vakfı Başkanı Sabahat Türkler ile çok sayıda Şişlili katıldı. Cenazeye, ErdalSevinç İnönü, BernaMesut Yılmaz, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasi parti sivil toplum kuruluşu ve kurum da çelenk gönderdi. Ayşe Sarıgül’ün cenazesinde çok sayıda politikacı, işadamı ve sanatçı bir araya geldi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle