20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 EKİM 2006 PAZAR 4 HABERLER Çelebi, gericiliğe karşı demokratik, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye mücadelesi verdiklerini söyledi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Puslu Camın Arkasından’ Sevgili, Belki de, belki değil hiç kuşkusuz, yaşamı puslu camın arkasından bakar gibi değil de çok net algılayan insanlar vardır. Gerçekten her şeyi belirgin, hiç kuşkuya düşmeyecek biçimde, tam olarak algılarlar mı, yoksa öyle olduğunu mu sanırlar, orasını bilemem. Çünkü ben onlardan değilim. Ben de anılarını, aynı zamanda düşünsel gelişmesini anlattığı kitabına “Puslu Camın Arkasından” başlığını seçmiş olan Sadun Aren gibi, zaman zaman olayları veya kimi kavram ve düşünceleri sisli camın ardından izliyormuşum gibi oluyor. Kimileri bunu bir algılama eksikliği olarak görüp, bu tür insanları küçümseyebilirler. Olsun varsın! Her şeyi gayet net kavradığını, gayet doğru algılayıp değerlendirdiğini sanıp, hiç kuşkuya düşmemektense, kimi zaman tereddüdünü önce içinden, sonra alenen dile getirmek daha insancıl ve daha doğruya götürücüdür diye düşünürüm. Bu yüzdendir ki, Sadun Aren’in kitabını alır almaz, başlığından dolayı sevdim. Hele hele, daha hemen kitabın başlarında, bu başlığı neden koyduğunu açıkladığı ve yaşamın anlamını, nasıl yaşaması gerektiğini sorgulayan bölümlere gelince, kitabı elimden bırakmayıp, bir nefeste okuyacağımı anladım. Öyle de oldu. ??? Sadun Hoca’yı son olarak, Genç Mülkiyelilerin ödül töreninde gördüm. Tanışıklığımız bu gibi durumlarda hep olduğu gibi, önceleri tek yanlıydı. Yani birçok arkadaşım gibi, başlarda ben onu tanıyıp, bilirdim de, o beni tanımazdı. Nereden tanısındı ki?.. Daha sonraları da, birçok konuda aynı ya da yakın saflarda olmanın verdiği yakınlık içinde biraz da mesleğim gereği o da beni tanıdı... Ama tanışıklığımız yakın ilişkiye kadar varmadı. Buna rağmen, Sadun Aren’in, haziran başında çıkmış olan anılarını ancak ekim başında okumaya başlamam, yani gecikmemden biraz utandım. Çünkü Sadun Aren, tanışıklığımızın derecesi ne olursa olsun, Türkiye’de sol hareketin önde gelen örnek kişilerinden biri olarak, yaşamımda çok etkisi olan bir insan. Yakınları ve de öğrencisi olsun olmasın birçok kişi onu “Sadun Hoca” diye anarlar. Bir insana böyle seslenilmesi, bana hep, ona verilmiş en büyük ödül gibi gelir. Öyle kolay kolay elde edilebilir şey değildir, hocalığıyla yarattığı saygının vurgulandığı, üretkenliğinin altının çizildiği, kazandığı sevginin dile getirildiği böyle bir payeye erişmek. Sadun Aren ve Behice Boran ile Mehmet Ali Aybar arasındaki tartışmada ve Çekoslovakya’nın işgaline gösterilen tepki konusunda kendimi daha çok Aybar’a yakın görmüşümdür hep. ??? Bu görüş ayrılığı, Sadun Aren’e içimde duyduğum saygıyı ise hiç azaltmadı.Tersi de olmuş olsaydı, Aybar’a duyduğum saygı azalmayacaktı sanırım. İnsanoğlunun yaşamıyla böyle bir saygıyı kazanması kolay değil. “Puslu Camın Arkasından”ı okurken, o tartışmanın dışında, siyasete yaklaşım konusunda, kişilik yapısı olarak Sadun Hoca’nın tavırları bana çok yakın geldi. Anı kitapları, tabii yazanın kişiliğiyle de orantılı olarak, çok değerli, bir o kadar da tehlikelidir. Çünkü, insanoğlu ne denli nesnel olmaya çalışırsa çalışsın, olaylara yine de kendi gözüyle bakmaktadır, bundan kaçınabilmek çok güç. Andre Malraux, İnsanın Yazgısı’nda kahramanın kendi banda alınmış sesini dışardan duyunca çok şaşırdığını anlatır. Gerçekten de öyledir, biz kendi sesimizi herkesin duyduğu gibi duymuyoruz, onu ancak dışardan dinlediğimiz zaman tam olarak ne biçim bir şey olduğunu anlıyoruz. “Puslu Camın Arkasından”da Sadun Hoca bu gerçeğin farkında olduğunu hissettiriyor bize. Yazarın düşüncesindeki gelişmeleri büyük bir açıklık ve yüreklilikle dile getirmesi, “dönek” veya “hain” damgası yemekten korkarak kendi kendini kısıtlamaması da çok olumlu geldi bana. Tabii onun bu tavrı dönekliği veya “eyvallah efendim’’ciliği mazur gösteren bir örnek de oluşturmuyor. Çünkü Aren örneğinde bir döneklik söz konusu değil. Kitap hakkında yazılacak çok şey var Sevgili, ama en iyisi sen beni de aradan çıkarıp, tarihimize ışık tuttuğu kadar da düşündürücü olan kitabı oku! DİSK: Karanlığa geçit yok İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, ABD’nin Türkiye siyasetinin biçimlenişine ve Fethullah Gülen’in desteğiyle Türkiye’de “ılımlı İslam” projesini gerçekleştirme projesini eleştirerek “DİSK, ülkemizin ortaçağ karanlığına sürüklenmesine karşı çıkmayı bir demokrasi mücadelesi olarak görmekte; dahası, halkımızın ve emekçilerin hayatlarını karartacak yaşamsal bir önemde değerlendirmekte ve her koşulda gericiliğe karşı demokratik, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye mücadelesi vermektedir” dedi. Çelebi, kuvvet komutanlarının “irtica tehdidi” ? Türkiye’nin tepesinde bugün bir kurumlar savaşı yaşandığını, hükümet ve Meclis çoğunluğunun; cumhurbaşkanlığı, yüksek yargı, üniversiteler ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatıştığını; polisin, TSK’ye ve yüksek yargıya karşı hükümetin emrinde örtülü operasyonlar yaptığını anlatan DİSK Genel Başkanı Çelebi, ABD’nin Fethullah Gülen’in desteğiyle Türkiye’de “ılımlı İslam” projesini gerçekleştirmesine tepki göstererek Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesine izin vermeyeceğini söyledi. açıklamalarını “kuru gürültü” olarak niteleyen ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’a da sert tepki gösterdi. Çelebi, Türkiye’nin bu tartışmalara bir günde gelmediğini, uzun süre dilimine yayılan sağcı iktidarların politikalarıyla, tarikatlara, aşırı dinci ve gerici çevreler ile bunların yayınlarına aktarılan milyonlarca dolarlarla yayılan kuşatmalar sonucunda gelindiğine dikkat çekti. Çelebi, Türkiye’nin tepesinde bugün bir kurumlar savaşı yaşandığını, hükümet ve Meclis çoğunluğunun; cumhurbaşkanlığı, yüksek yargı, üniversiteler ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile çatıştığını; polisin, TSK’ye ve yüksek yargıya karşı hükümetin emrinde örtülü operasyonlar yaptığını kaydetti. Türkiye’deki son siyasi gelişmeleri gazetemize değerlendiren Çelebi, Türkiye’de laik Cumhuriyete karşı devrim, siyasal dincilik yatırımlarının Demokrat Parti (DP) ile birlikte yayıldığını ve daha sonra tüm sağ iktidarlar döneminde de hızlanarak sürdüğünü ifade ederek şöyle devam etti: Gülen ‘ılımlı İslam’ın taşıyıcısı “ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson irtica tehdidi değerlendirmelerini ‘kuru gürültü’ olarak nitelendirdi. Büyükelçi’nin sözlerinin arka planına bakılırsa, AKP hükümetinin ABD ile imzaladığı ve Türkiye’yi Washington’ın bölge siyasetlerine eklemleyen yeni Vizyon Belgesi’nin uygulamaya koyulduğu ve ABD’nin AKP’ye yönelik desteğinin ömrünü uzatmış görünüyor. ABD’nin kaygılarının dönemlere göre değiştiğini biliyoruz. Ve bu kaygılarının altında yatan gerçek niyetlerini de. Yine biliyoruz ki; Tür MURAT KARAYALÇIN Solda ittifak yapılmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, seçmenin sol partilerin ittifakını istediğini belirterek ‘‘SHP olarak halkın sesine kulak veriyor, evet, seçim ittifakı yapılmalı diyoruz’’ dedi. Karayalçın, partisinin Meclis toplantısında yaptığı konuşmada, erken seçimin söz konusu olmadığını ifade ederek ‘‘Bana göre erken seçim yapılmayacağı artık kesinleşmiş bulunmaktadır. Seçim 2007 sonbaharında yapılacaktır’’ diye konuştu. Karayalçın, seçilme yaşının 25’e indirilmesine ilişkin düzenlemeyi desteklediklerini ve gençlerin siyasete girmesi açısından olumlu bulduklarını belirtti. Karayalçın, şunları söyledi:‘‘TBMM’deki partiler halkımızı yeterince temsil etmemektedir. Oligarşik bir yapılanma vardır. TBMM hukuken meşrudur, siyasi ve vicdani olarak meşru değildir. Meclis, 41 milyon seçmenden 17 milyon seçmenin oyuyla şekilleniyor.’’ Karayalçın, seçmenin sol partiler için ittifak istediğine işaret ederek ‘‘Seçmen sol partilerin ittifakını istiyor, sağ partilerin ittifakına önem vermiyor. Seçmen, şimdiye kadar hiçbir seçimde bu kadar ittifak istememiştir.’’ dedi. Bu istemin, Türk tarihinin en büyük işsizlik ve yoksulluğunun yaşanması ve ‘‘Cumhuriyetin temel değerlerinin tehdit altında olması’’ sebebiyle meydana geldiğini vurgulayan Karayalçın, şöyle devam etti: ‘‘Ankete göre CHP, DSP ve SHP’nin ittifakından yüzde 27.1’lik bir sonuç elde ediyorlar. Ben bu oranın işler ciddileştiğinde çok daha yükseleceğine ve bu 3 parti ittifakının iktidar olacağına kesin olarak inanıyorum. Hangi yöntemle bir araya geleceksiniz deniyor. Konu yöntem işi değildir, niyet işidir, kararlılık işidir.’’ kiye’de laik Cumhuriyete ‘karşı devrim’, siyasal dincilik yatırımları Atatürk’ün ölümünden hemen sonra DP’yle yayılmış, istisnasız tüm sonraki sağ hükümetler tarafından hızlandırılmış, siyasal İslamlaştırma politikası 12 Eylül’le tahta çıkarılmış, AKP iktidarıyla da taçlandırılmıştır.” Türkiye’nin, İslam dünyasında işlevsel olacağı düşüncesiyle ülkemize biçilen rolün “ılımlı İslam” modeli olduğunu ifade eden Çelebi, “Dolayısıyla, daha önce ‘modern, laik ve demokratik bir Müslüman ülke’ olarak İslam dünyası için örnek oluşturduğu belirtilen Türkiye, bundan sonra ılımlı İslam ülkesi olarak bütün Doğu’ya ‘model’ olarak sunulmak isteniyordu. Ilımlı ya da sert bir İslam modelinin laikliğe aykırı olduğu, demokratik (ve laik) sistemden bir geriye dönüşü gerektirdiği açıktır. Özetle ılımlı İslam, siyasal olarak ABD’nin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş, sınırların yeniden çizildiği ve nihayet rejimlerin bu amaca uygun olarak değiştirilmesinin öngörüldüğü BOP’un taşıyıcı kavramıdır. Ve bu kavram/stratejik planlama, Nakşibendiler, Süleymancılar, Nurcular gibi tarikatların, kimi siyasi İslamcı parti ve çevrelerin yanı sıra, AKP ve Gülen hareketinin kapısına çıkmaktadır. Çünkü ılımlı İslam projesinin içeriden, bölgenin tarihsel ve kültürel ortamından beslenen bir taşıyıcıya ihtiyacı vardı. Bu isim, geniş bir örgütsel ağa, mali güce ve yaygın bir etkileme alanına sahip olan Fethullah Gülen’den başkası değildi” değerlendirmesini yaptı. ‘ABD istihbaratıyla ilişkili’ ABD Gülen ilişkisini de değerlendiren Çelebi, bu konuda şu görüşlere yer verdi: “Bugün Fethullah Gülen, ‘Dünya denilen geminin kaptanı’ olarak nitelendirdiği ABD’nin otorite ve iradesine, hedeflerine ulaşmak için boyun eğilmesi gerektiğini vaaz ediyor. Dolayısıyla Gülen, ABD’nin ılımlı İslam projesinin teolojik ve felsefi arka planını oluşturmaya soyunmuş gönüllü bir tarikat lideri portresi çiziyor. Aslında Fethullah Gülen, daha yolun başından itibaren ABD ve onun istihbarat örgütleriyle ilişkili bir isimdir. Gülen, soğuk savaş yıllarında, yani daha 1960’lı yılların başında, Komünizmle Mücadele Derneği’nin (KMD) Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu üyesiydi. ABD, Türkiye yakın tarihinin en demokratik denebilecek anayasasını getiren 27 Mayıs 1960 hareketinin önünü kesmek için, istihbarat örgütü CIA aracılığıyla KMD’yi kurdurmuştu. Bu dernek, denilebilir ki, Türkiye’de emperyal istihbarat örgütleriyle birebir ilişkili ilk Soğuk Savaş örgütlenmesiydi. Bugün Türkiye’de siyasi İslam alanında siyaset yapan, bürokrat, müsteşar, parti başkanı, milletvekili, bakan ve başbakan olmuş, devletin çeşitli kademelerinde görev yapan birçok isim bu derneklerde yetişmişti. Örneğin bugün bir partinin genel başkanı Malatya KMD başkanıydı. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) de bu tip derneklerden biriydi. AKP’nin bir bakanı gibi birçok İslamcı politikacı da MTTB’den yetişmişti.” Emekliler AKP’yi protesto etti EmekliSen üyeleri, insanca yaşanacak ücret ve sendika hakkı talepleriyle, “Yeter artık, bıçak kemiğe dayandı” mitingi düzenledi. Sıhhiye Toros Sokak’ta toplanan emekliler, sloganlar atarak Abdi İpekçi Parkı’na yürüdü. Sendika Genel Başkanı Veli Beysülen, burada yaptığı konuşmada, emeklilerin, ülkeye yıllarını, alın terini, göz nurunu ve emeğini verdiğini söyledi. Türkiye’de milyonlarca emeklinin verdiği yılların karşılığı olmaktan uzak koşullarda yaşam savaşı verdiğini vurgulayan Beysülen, ‘‘Bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar IMF programlarıyla diğer emekçi kesimler gibi biz emeklileri de açlığa, yoksulluğa mahkum ettiler. Bu utanç verici bir durumdur’’ dedi. Beysülen, AKP hükümetinin de muhalefetteki söylemlerinin tersine, IMF ve Dünya Bankası programlarına harfiyen uyduğunu vurgulayarak işçiyi, memuru, köylüyü ve emekliyi mağdur ettiğini söyledi. Mitinge KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Genel Başkan Vekili Mahmut Seren, Ankara 78’liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu da katıldı. (Fotoğraf:AA) Güç odakları çatışıyor ‘Yüzde 10 barajı kalkmalı’ ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, siyasi partilerin ittifak yapmasının önündeki engellerin kalkması gerektiğini söyledi ANKARA (AA) ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, ‘‘Seçimlerde yüzde 10 barajı kesinlikle kalkmalıdır’’ dedi. Kozanoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, milletvekili seçilmeyle ilgili anayasa değişikliğinin seçimlerden önce mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Siyasi partilerin önündeki en büyük engellerden birinin de seçim barajı olduğunu savunan Kozanoğlu, ‘‘Seçimlerde yüzde 10 barajı kesinlikle kalkmalıdır. Türkiye’de demokrasinin önündeki en önemli engellerden biri seçim barajıdır’’ diye konuştu. Siyasi partilerin ittifak yapmasına yardımcı olacak bir düzenlemenin yapılması gerektiği görüşünü dile getiren Kozanoğlu şunları söyledi:‘‘Türkiye milletvekilliğini ise doğru buluyoruz. Ancak, bu uygulama bizce oylamaların ayrı bir sandıkta gerçekleştirilmesi, yurttaşların partilerin programlarına oy verebilmesi, tek bir oyun bile karşılık bulması halinde anlamlı olacaktır.’’ asirmen?cumhuriyet.com.tr ANMA Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm savaşımının yılmaz savunucusu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) Kurucu Genel Başkanı Yoldaş Sezer’in, Babacan’ın ‘Cumhurbaşkanı’na aday beğendiremiyoruz’ sözlerine kızdığı anlaşıldı Türkiye’nin tepesinde bugün bir kurumlar savaşı yaşandığını, hükümet ve Meclis çoğunluğunun; cumhurbaşkanlığı, yüksek yargı, üniversiteler ve TSK ile çatıştığını; polisin, TSK’ye ve yüksek yargıya karşı hükümetin emrinde örtülü operasyonlar yaptığını anlatan Çelebi, şu görüşlere yer verdi: “Her güç odağı, bütün iktidarı eline geçirmek için kıyasıya bir mücadeleye girmiş durumda. İşte Türkiye böyle bir eşikte ve ülke şiddetli bir çatışmaya gebedir. İktidar savaşının taraflarından biri olan AKP’nin yanında, onunla ittifak halindeki Gülen örgütü de bulunuyor. Devleti ve toplumu içeriden fethetmeye çalışan sinsi bir strateji izleyen Gülen ekibi, ABD’yi de arkasına almış görünüyor. Dolayısıyla ABD, ılımlı İslam projesine destek verdiği sürece ki kısa vadede bu desteğin süreceği anlaşılıyor etkili olmayı sürdüreceklerini görmek gerekiyor.AKP ve Gülen hareketi; yapısı, kaynakları, kapitalizme ve Batı’ya uyum kapasiteleri, ideolojik ve kültürel dokusu ile bu proje için en uygun araç olarak öne çıkmaktadır. Tepki ‘atama’ açıklamasına ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, Merkez Bankası Başkanı atama sürecinde söylediği ‘‘Cumhurbaşkanı’na aday beğendiremiyoruz’’ anlamındaki sözlerine kızdığı ve karşısında görünce tepkisini dile getirdiği anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Sezer’in, Devlet Bakanı Babacan’a, geçen perşembe günü Almanya Başbakanı Angela Merkel’in önünde tepki göstermesinin perde arkası belli oldu. Sezer, Merkel’in Çankaya ziyareti sırasında Babacan’a dönerek ‘‘Cumhurbaşkanı’na aday beğendiremiyoruz’’ açıklamasını anımsattı ve ve tepkisini dile getirdi. Sezer’in tepkisi karşısında Babacan, ‘‘Efendim bu eski konu. Keşke beni çağırsaydınız, size açıklardım’’ karşılığını verdi. Sezer de bunun üzerine ‘‘Olur mu öyle şey?’’ diyerek tepkisini sürdürdü. Babacan’ın alçak sesle söylediği sözlere daha da kızan Sezer, ‘‘Konuşacağız bunları’’ dedi. Öte yandan Babacan da dün yaptığı yazılı açıklamada konuya ilişkin şunları belirtti: ‘‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın 5 Ekim 2006 Perşembe günü Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Sayın Merkel’i kabulüne refakatim sırasında yaşananlar kamuoyuna yanlış aksettirilmiş, bazı yayınlarda çarpıtılarak başka yerlere çekilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşmenin içeriğini kamuoyumuzla paylaşmayı uygun bulmamamıza rağmen bu sebeple konuya açıklık getirme zarureti ortaya çıkmıştır. Her şeyden önce, Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızda geçen konuşmanın iftar programı ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız, birkaç ay önce kamuoyuna yansıyan atamalarla ilgili bir beyanımızın yanlış anlaşılması üzerine konuyu bu kabul sırasında açmış ve görüşmek istemiştir, hadise bundan ibarettir.’’ ‘Siyasal İslamlaştırma projesi’ ABD ve Batı’ya yaslanarak Türkiye’deki iktidar alanını genişletmeye çalışan ve bütün iktidarı ele geçirmek isteyen AKP hükümeti, çok açık ki, bu projeye dört elle sarılmıştır. Nitekim, bugünlerde yapılan bütün meslek birliklerinin, sendika ve kitle örgütlerinin kongrelerinde AKP’nin ayrı liste çıkarması, bu operasyonun bir parçasıdır. Bürokrasideki ve çeşitli devlet kurumlarındaki kadrolaşma ise net bir işarettir. Çünkü AKP ve F. Gülen ekibi, ancak ABD ve Batı’yı arkasına aldığı takdirde tam anlamıyla iktidar olacağını, kısmi de olsa, bir siyasal islamcılaştırma projesini gerçekleştirerek tabanını tatmin edeceğini hesaplamaktadır. ABD’nin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in irtica uyarısına karşı yaptığı açıklamanın ve irticai bir tehlikeden kaygı duymamasının anlamı bunlardan başka bir şey değildir.” BEHİCE BORAN’ı fiziksel varlığının aramızdan ayrılışının 19. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. TİP’li YOLDAŞLARI Anma Toplantısı 8 Ekim 2006 Pazar günü saat 14.00’te Zincirlikuyu’daki anıtmezarı başında yapılacaktır. Devlet Bakanı Ali Babacan. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle