20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EKİM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Akıl Ahmet Önen: “Demek ki neymiş? Otomobilin değil, kullananın akıllı olması gerekiyormuş!” Ya ğ m u r E k i m Milli Eğitim, Dağlarca’yı öldürmüş... “Fikri neyse zikri de odur!” ÇEVRESEL Gürültü Değerlendirilmesi Yönetmeliği’ne göre kapalı ortamlarda ses sınırı 55 desibel olarak saptanmış. Bu sınırın aşılması, “gürültüye neden olmak”tan iki yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Şimdi Ayvalık’a gidelim. Ayvalık’ın Altınova beldesinin Cömert Tatil Sitesi’nden bir grup, kendilerini site yöneticisi olarak tanıtıp, ilçe müftülüğüne başvurmuş ve elektrik direklerine hoparlör takılmasını, merkezi ezan yayını yapılmasını istemiş. Memlekette demokrasi var! Herkes her şeyi ister! Ama istemeyenler de var. Yaz sıcağında pencereleri açık yatan ve elektrik direklerindeki hoparlörlerden yükselen sabah namazı çağrısı ile uykusunu bölmek istemeyenler, Ayvalık Kaymakamlığı’na başvurup elektrik direklerindeki hoparlörlerin sökülmesini PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ayvalık istemiş. Ayvalık’ta “Kaymakam V.” görevindeki A. Kadir Demir’in şikâyetçi yurttaşlara verdiği yanıt: “Sesin yüksek desibelde olduğuna dair şikâyetler üzerine konu İlçe Sağlık Grup Başkanlığı’nca incelenerek, ezan sesinin 82 desibelde olduğu, bu desibelin ilgili mevzuatça kabul edilen desibelin altında olup, etrafa rahatsızlık vermesinin mümkün olmadığı...” İstanbul’da Galatasaray Adası’ndaki Buz Bar’ın işletmecisine 55 desibellik sınırı aşıp 63.2 desibellik gürültü yaptığı için iki yıl hapis istemiyle dava açılıyor; Ayvalık Kaymakam V’si A. Kadir Demir 82 desibel ezan sesini mevzuata uygun buluyor. Bayram Bu yıl, “Nerede o eski bayramlar” muhabbetinden sıkılanların sayısı basında biraz daha artmış. Yazıları dikkatli okuyunca görüyorum ki duyulduğu söylenen o “sıkıntı”larda özlemler gizli. Kaçıp giden yıllardaki yaşanmışlıklara, artık geri getirilemeyecek, bir kez daha yaşanamayacak olanlara duyulan, ama bastırılan özlemleri yansıtıyor o sıkıntılar. Bayram yazıları beni de eskilere, çocukluk, gençlik yıllarıma götürüyor. O yıllardaki bayramları, bayram ziyaretlerini anımsıyorum. Anneannemin yanağımı okşayıp, “Şekerim,” demesini sözgelimi ya da giyinip süslenip salonun en “mutena” köşesinde oturan, elinin öpülmesini bekleyen babaannemi. İkisi de çok uzun yıllar önce göçtüler bu dünyadan. Sonra babam, arkasından amcam, daha sonra da annem… Onlar olmayınca, onlarla birlikte ya da onların arkalarından birbiri ardınca yitip giden onlarca aile büyüğü, dost, arkadaş, tanıdık artık yaşamaz olunca, bayramlar da “eski bayramlar” gibi kutlanamıyor. ??? “Bayramlık” bir çift ayakkabının, bir gömleğin ya da bir kol saatinin bile pek hükmü yok yaşanan yeni hayatlarda kutlanan bayramlarda. O anımsadığımız, bir yanıyla hep özlediğimiz alçakgönüllü hayatlar, hızla “modern tüketim toplumu”na dönüştükçe insanlar neye sevineceklerini bilmez duruma geliyorlar. Yaşanan yeni hayatlar insanlara yeni “sevinçler” dayatıyor; insanlar içine çekildikleri kısırdöngülerde yenidenyenidenyeniden tüketim hırsıyla bileniyorlar. Çocuk ya da yetişkin, bu insanlara “alçakgönüllü sevinçler” yaşatmak hiç kolay olmuyor. İşte o zaman insan, küçük sevinçlerin yaşandığı, küçük armağanların büyük mutluluklara yol açtığı eski günlere özlem duyuyor. ??? Bayramın ilk gününden beri cep telefonuma kutlama mesajları geliyor. Metinler aşağı yukarı aynı; biliyorum ki bu mesaj benimle birlikte yüzlerce kişiye de gönderilmiş. Oturup yanıt yazacak olsam, saatlerimi alacak, ama bir yandan da yanıtımın okunup okunmayacağından kuşku duyuyorum. Bayram kutlaması “kişiye özel” olmalı, en azından telefon edilmeli diye düşünüyorum. Ne var ki gelişen teknoloji yeni hayatların insanlarını sosyal yaşamda tembelleştiriyor. Bir süredir Moda’da oturuyoruz. Dönüp dolaşıp kürkçü dükkânına gelen tilki gibi, oldukça uzun bir aradan sonra çocukluğumun, ilkgençliğimin geçtiği bu semte geldik. Sokağa bakıyorum, her zaman arabalarla dolu olan kaldırım kenarları boş; insanlar terk etmişler İstanbul’u. Bir yandan üç beş gün tatil yapmak, bir yandan da bayram ziyaretleri ve ziyaretçilerinden uzak kalmak için. Refah düzeyi yükseldikçe insanlar kentlerden kaçmak için fırsat kolluyorlar. Bu fırsatın genellikle bayram günlerinde değerlendirilmesi de sosyal yaşamı bir yanıyla törpülüyor. Örneğin, Hıristiyanlarda Noel’in ilk günü bir “aile bayramı” olarak kutlanırken bizde aileyi bir arada tutan bu tür geleneksel buluşmalar çözülüyor. Bu da belki insanı “Nerede o eski bayramlar…” diye söyleten bir neden. Işıl Özgentürk arkadaşımın uyarılarına ben de katılıyorum: Tatil dönüşü lütfen dikkatli sürün arabanızı. Tüm okurlarımın bayramını kutluyor, esenlikli günler diliyorum. Not: Önümüzdeki cumartesi günü (28 Ekim) saat 11.00’de İstanbul Kitap Fuarı açılıyor. Fuar bu yıl 25. yaşını kutluyor; katılım da, fuar süresince düzenlenecek etkinlikler de geçmiş yıllardan çok daha yoğun. Ez az bir gününüzü fuara ayırın, derim. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com AB yolunu nasıl açacağımızı bulduk: Balyozla! İman Haydar Eroğlu: “Hiç kuşkusuz ki yüzde doksan sekizi Müslüman Türkiye’nin. Ve dendiği gibi imandan geliyor temizlik. Sorabilir miyim öyleyse eğer: Nedendir bu siyasi, bu ekonomik ve bu çevresel pislik?” Anlaşılan Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes kendi keyfine göre bir düzen kurmaya çalışıyor. Bu arada Ayvalık Kaymakam V.’si A. Kadir Demir, şikâyetçi yurttaşlara bir de gözdağı veriyor: “Bu cihazlar (hoparlörler) müftülüğümüz adına zimmetli birer kamu malıdır. Söküldüğü veya zarar verildiği takdirde ilgililer hakkında gereken işlem yapılacaktır.” İşin daha da vahim tarafı; şikâyetçi yurttaşlar 82 desibellik “devlet” tarafından kabul edilmiş gürültü için Ayvalık Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor. Ayvalık Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Parlakkılıç kovuşturmaya yer olmadığına karar veriyor; elektrik direğinden ezan yayınını din ve ibadet hürriyeti olarak tanımlıyor. İrtica mı dediniz? O da ne! SESSİZ SEDASIZ (!) Malum ödüllerin adı ‘ücret’ olmalı BİR grup yurtsever sanatçı ve yazar adına Demirtaş Ceyhun tarafından kamuoyuna açıklanan bildiride Orhan Pamuk’a verilen Nobel Edebiyat Ödülü için “Bu ödül kesinlikle Türk edebiyatına verilmiş bir ödül değil, Orhan Pamuk’a verilmiş bir ücrettir” deniyordu. Bu yılki Nobel’i bundan daha güzel tanımlayacak bir ifade zor bulunur: Nobel Ücreti. Bildiriyi hazırlayanları kutluyorum ve bundan böyle bu tanımın başka alanlarda da kullanılmasını öneriyorum. Örneğin Fransa’dan bir ödül mü geldi: Ahmet Bey’e Legion d’Honneur Ücreti verdiler! Avrupa Birliği mi ödüllendirdi: Ayşe Hanım’a Liyakat Ücreti verildi! Amerika’dan yeni bir ödül mü: Fethullah Bey’e Özgürlük Ücreti takdim edildi! Emperyalizm, elini Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinden çekinceye ve Türkleri aşağılamaktan vazgeçinceye kadar yurtdışından verilen ödüller “ücret” olarak tanımlanmalı; emperyalizmin yerli işbirlikçilerinin kendi aralarında birbirlerine verdikleri ödüller de aynı kapsamda değerlendirilmelidir. Arada haksızlığa uğrayan çıkmaz mı? Çıkarsa, ücretini iade eder ve halkından en büyük ödülü alır: Sevgi! Mayın Akif Kökçe: “Türk ordusunun Lübnan’daki görevi mayın temizlemekmiş. Sınırımızdaki mayın temizleme ihalesini verimli topraklar karşılığında İsrail’e vermeyi tartışırken, Ortadoğu’nun mayınını hayrına temizliyoruz!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Muğla’dan Üç Kitap... Hafta sonu kitap dünyamızın en büyük “yıllık buluşması” başlıyor. İstanbul’daki TÜYAP Kitap Fuarı, kentin “en dışı”na taşınmasından ötürü her yıl yinelediğimiz “serzenişler”e rağmen yine Beylikdüzü’nde… Böylece, günlük yaşamda da yeri “başucu”muz olan kitaplara “ayakucu” bile denemeyecek uzaklığa, saatler sürebilecek trafik çilesiyle kavuşabileceğiz… Üstelik, kitaplarımızla birlikte kentteki diğer kültür ortamlarını da aynı gün yaşayamadan… Öyle görünüyor ki kitap fuarlarının kent için “inşaat malzemesi” fuarlarından farklı bir “kültürel işlev”e sahip olduğu; bu nedenle “dağ başında” asla amacına ulaşamayacağı kavranana kadar da bu insafsız dayatma “kitapseverlerin özverisi”yle sürdürülecek… Muğlalılar, o sessiz sanatçılarını, ölümünün 4. yılında bu kez kitabıyla anıyorlar… Örneğin “Mutlu Minsancıklar” şiirindeki şu dizelerde, geleneksel evlerinin değerini bir kez daha anlıyorlar; “beton mağaralarda yaşıyorlar / üst üste, yasalar yazgılar yazmışlar / buz üstüne, aynı kalıptan çıkmışlar / sanki seri, çok benziyorlar birbirlerine…” HARBİ SEMİH POROY Özcan Özgür Muğla’nın diğer yeni kitabı, kentin bekçilerinden ve Cumhuriyet gazetesi muhabiri Özcan Özgür’ün yazılarını ve anılarını bir araya getirdiği “Gadın Molam”… Köşe yazarlığını yaptığı Hamle gazetesinde basılan kitap, 1970’lerden bu yana kentin kimliğinin nasıl korunabildiğini; eski evlerin apartman istilasından kurtarılmasında kimlerin nasıl davrandığını ve sonunda nasıl başarıldığını “en militan tanıklığın” duygularıyla aktarıyor. Özcan Özgür, vaktiyle İnönü’nün de kenti ziyaretinde “evlerine kadar bembeyaz Muğlalılar” dediğini anımsatarak, kendisinin işte o Muğla’ya ait olduğunu söylüyor. OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Yereldeki ulusallık Kitap dünyamızın “ulusal” ürünleri İstanbul’da adeta gözden ırak sergilenmeye hazırlanırken, “yöresel birikim”lerimiz ise ne gazetelerin kitap eklerinde ne de televizyonlardaki kitap programlarında yer bulabiliyor… Oysa, Anadolu’nun hemen her kentinde, hatta kasabalarında bile nice yazarımızın, ozanımızın kitapları “oradaki yerel olanaklarla” ve “orada yaşanan ulusal duygular”la yayımlanıyor… Bu kentler arasındaki Muğla, son aylarda 3 değerli aydınının 3 anlamlı kitabına kavuşmuş olmanın da heyecanını yaşıyor. Yerel basında bu kitaplardan söz edilirken, “yayla sohbetleri”ne de aynı kitaplar eşlik ediyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Ekim www.mumtazarikan.com Yükselecek Demirel Yine bugünlerde “Yaşayan Ustaya Saygı” etkinlikleriyle 61. doğum günü kutlanan şair Yükselecek Demirel’in son kitabı “Cansuyu” ise doğduğu köy olan Göktepe’ye adanmış bir “muhtarlık yayını”… Göktepe Muhtarı Tuncay Demirtaş önsözünde diyor ki; “köyümüzün yetiştirdiği şairimizin şiirlerini sunuyoruz…” Yaşamını Muğla’nın ve köyünün uygarlık değerlerini yaşatmaya adayan Yükselecek Demirel de Göktepe’sini bakın nasıl anlatıyor; “Ağlansa da, gülünse de, Göktepe evrensel bir evdir.. Benim doğup, çoğaldığım, Emdiğim, memesini sömürdüğüm, Sevgisi sonsuz, cüce bir devdir…” ekinci?cumhuriyet.com.tr İsmet Ünal Türker Bunlardan biri, İsmet Ünal Türker’in şiirlerinin derlendiği ve Muğla Belediyesi Yayınları arasından çıkan “Kıyımlar Tarihi”… Türker, geleneksel mimari dokusunu korumakla övünen Muğla’nın resmi simgesi “yöresel baca” motifini de 1980’lerde kentine armağan etmişti. 24 Ekim 2002’de sonsuzluğa göçtüğünde ise geride sadece alçakgönüllü bir yaşamla çoğu sigara kâğıtlarına yazılmış işte “açık sözlü” şiirlerini bırakmıştı… ESAS NO : 2006/150 DURUŞMA GÜNÜ : 29.11.2006 SAATİ : 9.55 Davacı Başak Sigorta A.Ş. vekilinin davalılar Perihan Doğan ve Ali Doğan hakkında açılan Rücuan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca: Tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen DAVALILAR PERİHAN DOĞAN VE ALİ DOĞAN”a dava dilekçesinin ilan sureti ile tebliğine karar verilmiş olup, Başak Sigorta A.Ş. tarafından düzenlenen 0700.00228247.0000 numaralı süper konut sigorta poliçesi ile Ummuhan Duman”a ait Yükseliş Mah. 2123 sokak No 16 Antalya adresindeki Tapunun Antalya ili Merkez ilçesi Muratpaşa Mah. 1682 ada, 19 parselde kayıtlı bulunan 3 nolu konutu 26.5.2005 26.5.2006 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sigortalandığı, davalıların sigortalı konutta kiracı sıfatı ile oturmakta iken 24.12.2005 tarihinde konutta yangın meydana geldiği, bu yangın neticesinde konutta hasar ortaya çıktığı, kiracı sıfatı ile bulundukları konutta Bk.nun ve 6570 sayılı kanunla kendilerine yüklenen mecuru kullanırken özen göstermedikleri, kiralananı iyi halde kullanmadıkları, Bk.nun 256/1. maddesi hükmü gereğine konutta meydana gelecek hasarlardan sorumlu bulundukları nedeni ile fazlaya ilişkin tüm talep ve dava haklan saklı kalmak kaydı ile davalılardan davacı şirketçe sigortalıya ödenen 12.999.81 YTL hasar bedelinin tahsili ile yargılama giderlerinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep eden dava dilekçesi ve duruşma günü ilanın yapıldığı günden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı hususu ile HUMK.nun 213, 509, 510. maddeleri uyarınca 10 gün içersinde yazılı delillerini mahkemeye bildirmeleri ve duruşmada hazır olmaları, duruşmaya gelmedikleri takdirde yargılamaya yokluklarında devam edileceği İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 12.10.2006 Basın: 52019 ANTALYA ASLİYE (1 ) TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞl’NDAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yeraltında1 ki suyolu. 2/ İzmir’in bir 2 ilçesi... Çiçe 3 ği, terazisi ve böreği vardır. 4 3/ Arnavut 5 luk’un para 6 birimi... Di7 van edebiyatında man 8 zum bilmece. 9 4/ Tembel1 2 3 4 5 6 7 8 9 lik... Yapısına girdi1 B E Z İ R G A N ği sözcüğe “iki, çift” L A L anlamı katan yaban 2 E K O S E cı önek. 5/ Kesin bir 3 R E N G R E N A T İ L A V E T biçimde, kuşkusuz 4 G olarak. 6/ Aşırı şiş 5 Ü Ç A Y A K M A İ N P O man... Kirliliği gös 6 Z A teren iz. 7/ Bir nota... 7 A P E L M A L T Antil Denizi’nde, 8 R U M İ N E L İ Hollanda’ya bağlı 9 T İ K E S A Z bir ada. 8/ Bir cetvel türü... Özsu. 9/ Dönemeç... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yırtık ve eski püskü giysi. 2/ Öldürücü hastalık salgını... Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi. 3/ Öykü... Rütbesiz asker. 4/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Bal koymaya yarayan küçük tekne. 5/ Öğle sıcağında sürünün dinlendiği yer... Dudak boyası. 6/ Jules Verne’in “Deniz Altında Yirmi Bin Fersah” adlı romanındaki düşsel denizaltı. 7/ Bitki. 8/ Ayrıca değerli taşlarla süslü olmayan, altın ya da gümüşten yapılmış kuyumculuk işleri. 9/ Üzerinde yemek pişirmeye elverişli büyük mutfak sobası... İlave. T.C GÖLBAŞI/ANKARA SULH HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO : 2005/304 İLAN METNİ Davacı İlyas Aksakal tarafından davalılar Hasan Ali Özyörük, Huriye İrfan Özyörük ve Halise Çakır aleyhine açılan Ankara ili Gölbaşı ilçesi Sevmenler Mahallesi 362 ada 17 nolu parselde ipoteğin fekki davasında çıkarılan davetiyenin tebliğ edilemediği, Zabıta Marifetiyle yapılan araştırmadan da tebliğe elverişli adresleri tespit edilemediğinden davalılara Mahkeme kararının ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla, Davalılar Hasan Ali Özyörük, Huriye irfan Özyörük ve Halise Çakır’a, Zabıta marifeti ile yapılan araştırma neticesinde adresi tespit edilemediğinden, gerekli tebligat yapılamadığı, iş bu kararın gazetede ilanından itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı 7201 Sayılı Kanunun 28, 29, 31. maddeleri uyarınca ilanen tebliğ olunur. Basın: 51831 Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP V AKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 İnternet: http://www.tkv.org.tr email: gen.sekreter?tkv.org.tr koordinator?tkv.org.tr CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle