27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 EKİM 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr İSMMMO Başkanı Arıkan: Maliye hesap hareketlerini izliyor, ancak denetim yapamıyor, ‘Nereden Buldun’a dönelim 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN En doğrusu Temizel’in formülü İSTANBUL (AA) İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, ‘’Şu anda yapılan her şey, Zekeriya Temizel dönemindeki ‘Nereden Buldun’a doğru gitmektedir. Bu yasanın altyapısı, her şeyi hazır, sadece uygulanmıyor. Hükümet nereden buldun yasasını geri getirsin’’ dedi. Arıkan, Türkiye’de kayıt dışılık oranının yüksek boyutlara ulaştığına dikkat çekerek, sistemin birçok bölümünün düzeltilmeden kayıt dışı ekonominin polisiye yöntemlerle çözülmesinin başarısızlığa neden olacağını söyledi. Yıldız Taşdelen’in haberine göre, kayıt dışıyla mücadelede birçok şeyin bir arada yapılması gerektiğini belirten Arıkan, “Sistem şu ? İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, “Şu anda yapılan her şey Zekeriya Temizel dönemindeki ‘Nereden Buldun’a doğru gitmektedir. Yasal altyapı hazır, ancak uygulanmıyor” dedi. Arıkan, beyaz sayfa açılmasını önererek bu yasaya dönülmesi gerektiğini söyledi. anda tam olarak bankalardan geçmemekte. Bunun ilk adımı atıldı. 8 bin YTL ’nin üzerindeki işlemler bankalardan geçecek diye... Ancak otomobil, gayrimenkul alım satımında böyle bir limit söz konusu değil’’ diye konuştu. 8 bin YTL ’lik rakamın aşağıya indirilerek bütün işlemlerin bankadan geçmesi gerektiğini kaydeden Arıkan, “Kayıt dışı istihdam engellenmek isteniyorsa, herkes çalışanların ücretlerini bankalardan ödesin. Çalışanların ücretleri bankalardan geçtiği zaman kayıt dışılık yapmak söz konusu olmayacak. Çünkü vergi var’’ görüşünü dile getirdi. şeyi hazır, sadece uygulanmıyor. Hükümet nereden buldun yasasını geri getirsin.’’ İyi Bayramlar ‘Ayşe Teyze’ Cumhuriyet’in ekonomi sayfalarında birlikte olmaktan onur duyduğum değerli hocamız Prof. Dr. İzzettin Önder bizi sık sık uyarırdı. ‘‘İktisat son derece ideolojik sözcüklerle doludur. Örneğin şu sözlere dikkat edin’’ derdi: ‘‘Serbest piyasa ekonomisi’’, ‘‘hür teşebbüs’’ vb. Ve eklerdi: ‘‘Dilerseniz Salıpazarı’na gidin, bir köşede limon satmaya çalışın, bakın kapitalist pazar ekonomisinin ne kadar ‘serbest’ olduğunu görürsünüz.’’ Özünde emeğin sömürüsüne ve eşitsizliğe dayalı olan kapitalizm, bu sömürü düzenini meşru göstermek için bu tür sözcük oyunlarını sıklıkla kullanmaktadır. ‘‘Ayşe Teyze’’ de bu tür sözcüklerden birisidir. ‘‘Ayşe Teyze parasını nereye yatırmalı?’’ kavramı Türk iktisat yazınına neoliberal koşullandırmalar ve kuralsızlaştırma ideolojisinin egemen kılındığı 1980 sonrasında girmiştir. Tıpkı, gene bu dönemde sık sık duyduğumuz ‘‘transformasyon’’, ‘‘yönetişim’’, ‘‘küçük ve etkin devlet’’, ‘‘sivil/açık toplum’’ sözcükleri gibi... ‘‘Ayşe Teyze parasını nereye yatırmalı?’’ kavramında somutlanan olgu, sanki içimizden, emekçi halktan birisinin, kapitalist finans piyasalarında eşit bir ‘‘oyuncu’’ olarak yer almakta olduğunu çağrıştırmasıdır. Finans dünyası, emeği ile geçinen sade bir yurttaş olarak Ayşe Teyze’ye sanki elindeki birikimlerini değerlendirebileceği bir fırsatlar mönüsü sunmaktadır. Kapitalizmin nimetlerinden yararlanma fırsatını akllıca kullanabilirse, Ayşe Teyze’nin zenginler dünyasına katılması işten bile değildir. Oysa küresel kapitalizmin finans piyasalarındaki borsadövizfaiz hesaplarında milyarlarca dolarlık fonlara yön veren devasa sermaye şirketlerinin ve onlara akıl danışmanlığı yapan derecelendirme (medyanın ifadesiyle ‘‘reyting’’) kuruluşlarının yanında ‘‘Ayşe Teyze’’ bir figüran olarak yer almaktadır. ??? Aslında Ayşe Teyze’nin konumu bir figüran olmaktan da ötedir. Zira finans dünyasının borsadövizfaiz üçgeninde nemalanan milyarlarca dolarlık spekülatif vurgunlar, aslında Ayşe Teyze ve onun gibi emeği ile geçinen milyonlarca emekçinin sömürüsünden aktarılan fonlardan kaynaklanmaktadır. Ülkemizin yıllardır yerli ve uluslararası finans şebekesine sunmakta olduğu yüksek oranlı finansal kazançların ardında da emeğin yoğun sömürüsü yatmaktadır. Dolayısıyla ‘‘Ayşe Teyze’’ bu sömürü dünyasının ve dışlanmışlığın bizzat kendisi, ana nesnesidir. Ayşe Teyze miti, bu sömürüyü gizlemek ve küresel kapitalizmin acımasız sömürüsü altında yoksullaşan emekçileri sanki sistemin bir parçasıymış izlenimi yaratmak için uydurulmuş bir kavramdır. Bayramın kutlu olsun Ayşe Teyze... Likör fabrikası, takip yeri Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde İstanbul’da Büyük Mükellefler Vergi Dairesi kurulmasına ilişkin çok fazla gürültüsü çıkmayan bir çalışma olduğunu, bunun büyük firmalardan başlayan bir altyapıda kurulmaya çalışıldığını ifade eden Arıkan, belli bir ciro, kâr ve çalışan sayısı olan 45 bin mükellefin hedeflendiğini, bu vergi mükelleflerinin tek bir vergi dairesinden izlenerek KDV iadeleri, ithalat ve ihracatlarının takip edilebileceğini kaydetti. İSMMMO Başkanı Arıkan, söz konusu vergi dairesinin birkaç ay içerisinde uygulamalara başlayacağını düşündüğünü söyledi. ‘Maliye izlemede’ Maliye Bakanlığı’nın VEDOP 2 projesi ile çok ciddi bir bilgi topladığını, vatandaşın yaptığı her türlü kredi kartı, otomotiv ve gayrimenkul harcamaları ile tasarruflarını görebildiğini bildiren Arıkan, şunları kaydetti: “Zekeriya Temizel zamanında ‘Nereden Buldun’ yasası çıkıncaya kadar herkes bunun Türkiye için vazgeçilmez olduğunu ifade etti. Yasa yürürlüğe girdiğinde ise bir koro oluştu ve yasa ertelendi, uygulanamadı. Bu yasanın altyapısı, her Toshiba 40 pili geri çağırıyor TOKYO (AA) Japonya’nın önde gelen dizüstü (labtop) bilgisayar üreticisi Toshiba, bilgisayarlarında kullandığı Sony marka 40 bin pili daha geri çağırdı. Toshiba’nın, geri çağırdığı pil sayısı 870 bini buldu. Toshiba, 29 Eylül tarihinde yaptığı açıklamada, Dynabook, Qosmio, Satellite Portege ve Tecra marka dizüstü bilgisayarlarda kullanılan 830 bin pili geri çağırdığını açıklamıştı. Sony şirketi de geçen hafta yaptığı açıklamada, küresel düzeyde, pillerin çok ısındığı gerekçesiyle bilgisayarlarda kullanılan 9.6 milyon adet lityum pili geri çağırdığını bildirmişti. Yapı Kredi ATM’leri tatilde Ekonomi Servisi Yapı Kredi Bankası (YKB) ATM’leri bayramda müşterilerine hizmet vermiyor. Yapı Kredi Bankası’nın Koçbank bünyesine katılması ve altyapı uyumlaştırma çalışmaları nedeniyle, Yapı Kredi Bankası’nda hesabı bulunan müşteriler mağdur oldu. Bayramda acil para ihtiyacını duyan YKB müşterileri ATM’lerden eli boş döndü. YKB ATM’lerindeki sorunun bayram sonuna kadar devam edeceği belirtilirken müşterilerin diğer üye Banka ATM’lerini (Fortis, Garanti gibi) kullanmaları öneriliyor. Ancak üye bankalardaki ATM’lerin de YKB müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap vermediği öğrenildi. ATO’nun ‘ArGe harcamaları ve patent’ raporuna göre kişi başına harcama çok düşük Geleceğe sadece 22 dolar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de 2003 yılında yapılan toplam Araştırma Geliştirme (ArGe) harcaması 1.5 milyar dolar, kişi başına düşen ArGe harcaması ise 22 dolar oldu. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ‘‘ArGe’ye harcamamız gereken parayı teknoloji ithalatına veriyoruz’’ dedi. Türkiye patent fakiri ATO’nun, OECD, Eurostat, Türk Patent Enstitüsü ve Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO) verilerinden yararlanarak hazırladığı rapora göre, Türkiye küreselleşme sürecinde teknolojik yenilikte rekabet edebilmesi için gerekli olan ArGe faali yetlerine yeterli kaynak ayırmıyor. Kişi başına en fazla ArGe harcaması yapan ülke 1335 dolarla İsveç olurken bu ülkeyi 1076 dolarla Finlandiya, 1071 dolarla Japonya, 1031 dolarla Lüksemburg, 1019 dolarla Danimarka izledi. Toplam ArGe harcamasında lider ülke ABD’nin kişi başına ArGe harcama tutarı ise 970 dolar. Kişi başına ArGe harcamalarında 22 dolarlık Türkiye’den fakir ülkeler de var. AB’ye katılan son 10 ülke arasında yer alan Malta, ArGe’ye kişi başına 20 dolar harcarken aday ülkeler Bulgaristan 12, Romanya ise sadece 11 dolar harcadı. Türk Patent Enstitüsü 19862005 yıllarını kapsayan 20 yıllık dönemde yüzde 95.1’i yabancıla ra olmak üzere toplam 20 bin 59 patent verdi. ATO Başkanı Sinan Aygün de ArGe harcamalarına yeterli kaynak ayıramayan Türkiye’nin ‘‘yüksek teknolojisi ithalatçısı’’ olmaktan kurtulamadığını belirterek ‘‘Eller aya gidiyor biz hâlâ yaya kalıyoruz. ArGe’ye harcamamız gereken parayı teknoloji ithalatına veriyoruz’’ dedi. ArGe’ye yeterli kaynak ayrılmadıkça beyin göçünün önlenemeyeceğini vurgulayan Aygün, ‘‘Bilime, araştırma geliştirmeye değer vermeyen Türkiye, beyinlerini küstürüyor. Türkiye bir yandan beyin mezarlığına dönerken bir yandan da bilim adamlarını beyin avcısı ülkelere kaptırıyor’’ görüşünü dile getirdi. Torna tezgâhından marka doğdu Bir doktorun torna tezgâhındaki girişimiyle başlayan Hipokrat Tıbbi Malzemeler AŞ’nin, kendi geliştirdiği ileri teknolojik ürünlerle dünya çapında bilinen markalar arasına girdiği belirtildi. Ortopedist Cevdet Alptekin, 1972’de doktorluk yaptığı sırada bir hastası için tornacıya malzeme ısmarlamasıyla, sektöründe dünya çapında iddialı hale gelen bir firmanın da temellerini attı. Hipokrat, kısa sürede büyüyerek Türkiye’de ortopedik tıbbi malzemeler sektörünü de doğuran şirket haline geldi. 1998’de büyükler dalında TÜBİTAK’ın KOBİ dalındaki teknoloji ödülünü alan firma, son olarak Türk Patent Enstitüsü’nden 2005 Patent Ligi Ödülü’ne de sahip oldu. Kendi geliştirdiği teknolojilerle 24 patent alarak “En fazla patente sahip KOBİ olma’’ unvanını kazanan firma, kendi markasıyla ürettiği 8 bin çeşit ortopedi malzemesini Guatemala’dan Japonya’ya kadar 40 ülkeye ihraç ediyor. (AA) ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Egeli üzümcülerde ‘siyanür’ korkusu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜMSEN) Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu, son yıllarda üründe yaşanan bozulmanın Eşme Kışladağ’daki siyanürlü altın madeninden kaynaklanmış olabileceği endişesiyle Çevre ve Orman ile Tarım bakanlıklarına başvurduklarını bildirdi. Çobanoğlu, Manisa’nın Alaşehir ve Sarıgöl bölgelerinde Türkiye’nin en kaliteli ‘‘Sultaniye’’ cinsi çekirdeksiz üzümlerinin yetiştirildiğini ancak son yıllarda fiyatların alabildiğine aşağıya çekilmesi nedeniyle maliyetinin altında ürün satmak zorunda kalan üreticilerin ekonomik sıkıntıya düşdüğünü anımsattı. Sendika olarak yaşanan bozulmanın araştırılması için Sarıgöl ve Alaşehir ilçe tarım müdürlüklerine başvurduklarını bildiren Çobanoğlu şöyle devam etti: ‘‘Yetkililer bize bozulmanın nedeni olarak yağışı gösterdi. Ege Bölgesi’nde hemen her üzüm hasadı döneminde yağmur yağmaktadır. Ancak şimdiye kadar hiçbir yağan yağmur üzümlerde bu tarz bir bozulmayı ve hastalığı oluşturmamıştır. Bize göre araştırılması gereken noktalar şunlardır: Kullanılan kimyasal ilaçların yağmur suları ile birleşmesi sonucu yeni bir kimyasal reaksiyon oluşmuş olabilir mi? Bağcılık Araştırma Enstitüsü bu konuda herhangi bir tahlil yaptı mı? Eşme’nin İnay köyü çevresinde de bazı bitkilerde bugüne kadar görülmeyen tarzda bozulmalar ve hastalıklar meydana gelmiş durumda. Üzüm bağlarında ilk yağmurlardan sonra meydana gelen bozulma ve hastalıklara Eşme Kışladağ’daki altın çıkartmaya yarayan siyanür havuzları neden olmuş olabilir mi? Yoğun yağışlar siyanür havuzlarında değişik etkiler yaratıp atmosferde asit oluşturmuş ve asit yağmurları şeklinde üzümlerin üzerine yağmış olabilir mi? Bu konuda neden araştırmalar yapılıp sonuçları kamuoyu ile paylaşılmadı?’’ BOTAŞEGEGAZ ‘Bu kış sıkıntı yok’ Ekonomi Servisi TOBB Ticaret Odaları Konseyi üyesi ve Aliağa Ticaret Odası Başkanı Adnan Saka, BOTAŞ ile Egegaz arasında LNG Depolama Hizmet Alım Sözleşmesi imzalandığını bildirdi. Saka, yaptığı yazılı açıklamada, Aliağa’da 5 yıl önce 400 milyon dolara yapılan, ancak bugüne kadar atıl durumda bırakılan sıvılaştırılmış doğalgaz depolama terminali Egegaz’ın “nihayet çalışmaya başlayacağını’’ belirtti. BOTAŞ ile Egegaz arasında imzalanan sözleşmeyle Türkiye’nin doğalgaz arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik ciddi bir adım atılmış olduğunu kaydeden Saka, anlaşmayla sadece Rusya’dan değil, dünyanın her yerinden gelen sıvılaştırılmış doğalgazın İzmir’in Aliağa ilçesinde depolanarak ulusal gaz şebekesine verileceğini söyledi. Saka, geçen yıl ocak ayında Rusya ile Ukrayna arasında başlayan doğalgaz krizi sonucu Türkiye’de meydana gelen doğalgaz sıkıntısının bu yıl da yaşanmaması için ilgili kurumların şimdiden önlem almaya başladığını ifade ederken öncelikle 1 yıl süreli ve yıllık 1.1 milyar metreküp LNG’nin depolanması kararlaştırıldı. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Kanıksamaya mı başladık acaba, her gün gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında görüp izlediğimiz, gençliği saran şiddet olaylarını, lise hatta ilköğretim okullarında bıçaklı yaralamaları, ölümle sonuçlanan kavgaları? Haraç kesen çeteleri, bir sigara paketinden ucuza satılan ve her köşede kolaylıkla bulunan esrar ve uyuşturucuları, bu batağa saplanan çocuk yaştaki genç kızları, genç erkekleri? Öğretim yılının başlangıcından bugüne kadar geçen 1.5 ayda okullardaki şiddetin bilançosu 1 ölü, 25 yaralı. Uzmanlara göre şiddet olaylarının 2 ana nedeni var. Biri “eğitim kalitesinin düşmesi ve okul sonrası sosyal faaliyetlerin olmaması”. Diğeri ise çocuğun ailede, çevresinde gördüğü ya da şahit olduğu şiddet. Genç nüfusa sahip olmasını bir türlü avantaja çeviremeyen bir ülke olduğumuz kesin. Bozuk para gibi harcıyoruz gençliği... Okulları eğitim yuvası olmaktan giderek uzaklaştırıyoruz. Sorgulayan, merak eden, araştıran bir gençlik yaratmak yerine ezberci ve eğitimi yalnızca not alıp sınıf geçme olarak gören nesiller yetiştiriyoruz. Öğrencinin kendini hem yazılı hem de sözel olarak ifade etmesi, yürüttüğü sosyal faaliyetler, ders dışındaki ilgi alanları, zama Bozuk Para Gibi Harcıyoruz Gençliği! nını nasıl kullandığı gibi konuların hepsi göz ardı ediliyor. Zaten düşük olan eğitim kalitesine, bir de ders dışında amaçsızca geçen zaman dilimlerini ekleyince nasıl bir gençlik ile karşı karşıya olduğumuzu ve olacağımızı görebilmek zor değil. Peki, bunun çıkış yolu ne? Ben çıkış yolunun, gençliğin önüne bir hedef koyabilmekten geçtiğini düşünüyorum. Bir hedefi olan ve bu hedefe hangi yolları izleyerek ulaşabileceğini bilen bir gençlik, toplumsal refahın da önemli dinamiği olacaktır. Aslında bu konu ile bağlantılı olarak geçen hafta Türkiye açısından son derece önemli olduğunu düşündüğüm bir rapor açıklandı. TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi’nin önayak olduğu Ulusal İnovasyon Girişimi tarafından hazırlanan rapor “toplumsal refahın anahtarını’’ inovasyon, yani yenilikçilik kültürü olarak vurguluyor ve gençliğin önemine dikkat çekiyor. Günümüzde bilginin dönüşümü ve daha da ötesinde ticarileşmesinde, inovasyon yapan girişimcilerin varlığı temel unsurlardan biri. Ancak inovasyon öyle hemen olabilecek bir olgu değil. Bir kültür oluşması gerekiyor ve bu da bir süreç. Üniversite, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile oluşturulan ve 100’ü aşkın uzmanın çalışmaları ile hazırlanan Ulusal İnovasyon Raporu, inovasyonun ulusal bir proje haline dönüşmesi ve sahiplenilmesi halinde genç nüfusa sahip Türkiye’nin büyük bir avantaj elde edeceğini vurguluyor. Bu yazıda, rapordan yalnızca eğitim ile ilgili önerileri aldık. Bakın neler vurgulanıyor: Okulöncesi, ilk ve ortaöğretimde inovasyon kültürünün verilmesi; bu çerçevede Eğitim Reformu girişiminin sonuçlarının dikkate alınması. Çocuklara yönelik olarak inovasyonun merkez olarak alındığı programların geliştirilmesi, programların okul dışında da sunulması. Özellikle televizyonlarda, Bilim Merkezleri ve Bilim Parklarında bu tür programların yaşama geçi rilmesi. Örneğin, alışveriş merkezlerinde Yeni Köşe gibi oluşumların desteklenmesi. Kamuözel sektörüniversite, sivil toplum kuruluşları işbirliği ile müfredat hazırlama, uygulama, yarışmalar ve benzeri destekleyici faaliyetlerin gerçekleştirilmesi. İnovasyonun önemi hakkında toplumun tüm kesimleri arasında ortak paydada buluşacak düzeyde bir farkındalığın yaratılması... Geçen aylarda Eczacıbaşı ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın ortak projesi olan bilim parklarından birini gezme fırsatını bulmuştum. İzmir’deki bilim parkına gelen çocukların tamamına yakını gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları idi. Ama hepsi de büyük bir coşku ile okul sonrası zamanlarını, hatta yaz tatillerini burada geçiriyorlardı. Birkaç anne ile de konuştum o gün. Hepsi de çocuklarının iyi bir geleceğe sahip olması için çabalayan, evlere temizliğe giderek ya da dikiş dikerek para kazanan annelerdi. İçlerinden biri “İyi ki burası var, yoksa oğlum sokaklarda serseri olurdu” diye düşüncelerini dile getirmişti. İşte, gençlik karşımızda. Onu bozuk para gibi harcamayı sürdürecek miyiz, yoksa vazgeçecek miyiz, gelin biraz da bunu düşünelim... CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle