20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EKİM 2006 PAZARTESİ 2 ESKİDEN NATO manevralarının çoğu bu adı taşırdı. Niçin? Çünkü, Soğuk Savaş’ta en etkili strateji ‘‘caydırıcılık’’tı. Caydırıcılık ise karşı tarafı ne ile caydırıyorsanız onda kararlı olmakla, duruşunuzu tavsatmadığınızı söylemekle, hangi durumda ne yapacağınızı tekrarlamakla ve bunun belirtilerini sürekli göstermekle etkili olmaktaydı. Soğuk Savaş’ın ‘‘barış’’ı böyle sağlanmıştır. rdu yüksek kademesinin son sözleri, ülkenin iç ve dış etkilerle karanlık bir geleceğe sürüklenişinden endişe duyanların yüreklerine su serpmiş sayılır. Bu gidişi yavaşlatıp durdurabilecek öbür frenlerin, yani anayasa düzeninin, ana muhalefet başta olmak üzere siyasal partilerin, kamuoyuna tercüman olması gereken medyanın yeterli olmayışı, hatta zaman zaman hiç işe yaramayıp sürüklenişe katılması yaygın bir karamsarlık yaratmıştı. Kırılan umutlar, Silahlı Kuvvetler’deki bu çıkışlarla yeniden canlanmıştır. Umutların canlı kalması, elbet bu çıkışların kararlı kalmasıyla, zamanı ve yeri geldikçe iç ve dış baskı sahiple OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Kararlılık rine karşı en kesin biçimde belirtilmesiyle sağlanabilir. İlk bakışta güven veren, ama sürekli kararlılık belirtileriyle desteklenmeyen sözler zamanla, tam tersine güvensizliğin artmasına yol açar. eki, Cumhuriyetin ayakta kalması ve kuruluş ilkelerinin korunması yalnızca ordunun kararlı tutumuyla sağlanabilir mi? Herkese düşen genel bir kararlılık ödevi yok mudur? Sayın Cumhurbaşkanı’nın dün son yasama yılını açarken verdiği uzun ve kapsamlı mesaj, toplumun bütün kesimlerinde gösterilmesi zorunlu ulusal kararlılığın ne ölçüde geniş bir alana yayılması gerektiğini göstermiş olmalıdır. O halde, ordu yüksek kademesinin son sözlerini Cumhuriyetin geleceği açısından yeterli güvence sayarak yan gelip yatmak kadar büyük yanlışlık olamaz. Tehlike çok boyutluy O P sa, ona karşı direniş de bütün toplum kesimlerindeki güçlerin seferberliğini kaçınılmaz kıldığına göre, ‘‘sivil toplum örgütleri’’ denen kuruluşların tutumlarına da yeni bir yaklaşımla bakmak gerekmez mi? Başka bir deyişle, o kuruluşların genellikle ileri sürdükleri, hatta övünç vesilesi saydıkları ‘‘siyaset üstü’’lük bu koşullarda artık anlamını ve etkinliğini yitirmiş değil midir? Devleti ‘‘başka bir cumhuriyet’’e dönüştürme niyeti taşıyan bir siyasal parti çoğunluğuna karşı artık her sivil toplum kuruluşunun da kendi ‘‘siyasal’’ tercihini yapması, hangi siyasal parti ya da partileri desteklediğini ve üyelerini hangi tercihe yönlendireceğini belirleyip açıkça ilan etmesi beklenir. 1995 anayasa değişikliklerine kadar yasal sayılmayan böyle bir tercih, artık siyasal yaşamın doğal haklarından biri durumuna geldiği için, günün koşullarında hâlâ bu tercihi yapmaktan uzak durmak ancak bir ulusal kararlılık ödevinden kaçınmak ve hele bazı durumlarda kişisel politik hesapları bu ödevin önüne geçirmek olarak yorumlanabilir. Kişiliğimiz Yok Olmasın Hıfzı AKSOY Eğitimci, Yazar CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ G eçmişten günümüze doğru bir irdeleme yaptığımızda bir türlü kendimiz olmaya çalışmadığımız ortaya çıkmaktadır. Sadece Kurtuluş Savaşı yıllarından bu yana yaşadıklarımız da bunu doğrular niteliktedir. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı doğrultusundaki çalışmalarına başlarken aydın geçinen çok sayıda kişi, böyle bir uğraşın başarıya ulaşamayacağı, onun için de tez elden Amerikan veya İngiliz mandası altına girmenin en akılcı yol olduğu savlarını ileriye sürmüştür. Atatürk bunların hiçbirisine kulak asmaksızın uğraşını sürdürmüş ve sonuçta yurdumuzu düşman kuşatmasından kurtarmıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra başlatılan kendimiz olma savaşımı ise bugün bile özlemini çektiğimiz yıllar olarak belleklerimizde yer almaktadır. Atatürk’ün ölümünden sonra İkinci Dünya Savaşı yıllarında çatlak sesler gene susmamış, Almanların yanında yer almayarak, Ege’deki bazı adaların ülke topraklarına katılması fırsatı kaçırıldığı ileri sürülmüştür. Çok partili döneme geçişle beraber, yeni söylemler gündeme getirilmiş, Türkiye’nin küçük Amerika yapılacağı savları ileriye sürülerek Amerika’ya teslimiyet dönemi başlatılmıştır. Bu teslimiyetin bugün bizi nerelere getirdiği ise apaçık ortadadır. Artık kendimize dönüp kendimiz olmaya çalışmalıyız. Ona buna yamanmayı bir yana bırakıp Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesi doğrultusunda çok çalışarak önce ekonomik bağımsızlığımızı sağlamalıyız. Çünkü ekonomik bağımsızlığı olmayan ülkeler, tam bağımsız sayılamazlar. Türkiye, iyi yönetildiği takdirde önündeki tüm engelleri aşabilir. Türkiye gerek yetişmiş insan gücü, gerekse çeşitli doğal zenginlikleriyle bu potansiyele sahip bir ülkedir. Eğer engeller aşılamıyorsa, bu yalnızca Türkiye’yi yönetenlerin yetersizliğidir. En Pahalı Gazete Geçen hafta salı günü gazetemizin manşetinde yer alan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un sözleri, ardından öteki komutanların benzer konuları vurgulaması bazı kesimleri rahatsız etti. ‘‘Asker konuşmasın’’ yorumları, dinci basınla birlikte bazı çok satışlı gazetelerin köşe yazılarında da yer aldı. Dün de, TBMM’nin yeni dönem açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Necdet Sezer, daha geniş boyutlu bir konuşmayla irticanın ve bölücülüğün geldiği tehlikeli noktaya dikkat çekti. ??? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ’un, ‘‘Bazı kesimler kabul etmese de irtica tehdidi kaygı verici boyutlara ulaşmıştır’’ saptaması önemlidir. Üstelik Başbuğ, 1950’lerden itibaren bazı marjinal grupların dinsel eğilimleri kullanarak sermaye biriktirip yatırımlara yöneldiğini, dernek ve vakıflar kurarak eğitim ve siyasal alanda etkin olmaya çalıştıklarını kaydederek TSK’nin etkisiz kılınmaya çalışıldığını söylemiştir. Başbuğ’un, tüm kurumlar üzerine düşeni yapıyor mu başlığı altındaki şu soruların yanıtını düşündünüz mü? Bugün içinde bulunduğumuz durum, Türk devriminin başlangıcındaki dönemden çok farklı mıdır? Dünyadaki devrimlerin dayanağı olan güçlü, entelektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadroların varlığından söz edilebilir mi? Eğer söz edilebilirse, bu kadrolar, devrimlerin korunmasında kendisine düşen görevleri yerine getirmekte midirler? Türk devrimlerinin koruyucusu olan kurumlar, kendilerinden beklenen görevleri tam olarak yerine getirmekte midirler? Milli Eğitim’in tüm kadroları, Türk devrimlerinin savunuculuğu görevini tam olarak yerine getirmekte midirler? Bugün de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri’nin açılışında konuşacak... Gazeteye zam konusu 16 Eylül’den itibaren gazetemizin fiyatını 50 kuruştan 75 kuruşa çıkardık. Daha önce de belirtmiştik. Hiçbir gazete, fiyat arttırımına gitmek istemez. Cumhuriyet’in satışı son dönemde sürekli artıyordu. Fiyat artışının bu hızı keseceğinin, tirajın bir ölçüde düşmesine yol açacağının bilincindeydik. Satış yükselirken bir gazetenin satış fiyatını arttırmasının getireceği olumsuzluğu anlayacak kadar deneyim sahibiyiz. Ne var ki, bugünkü medya yapısı içinde özel bir yeri olan gazetemizi sevenlerin ve aydınlık okurlarımızın gerçekleri iyi değerlendireceğine inanıyorduk. Yapısı bozulan medya dünyasında Cumhuriyet’in Cumhuriyet olarak süregelmesi ve devam edebilmesi için bu zor kararı almaktan kaçınma olanağı yoktu. Günümüzde dinci basının tüm ülkede bedava dağıtımı geçerlidir. Büyük holding sermayesine dayanan gazetelerin de özel koşulları bilinmektedir. Cumhuriyet’in yapılanması öteki gazetelerden bambaşka koşullara dayanıyor. Okurlarımızın bizi bizden daha iyi anladıklarını biliyoruz. Cumhuriyet’in okurlardan başka dayanağı yoktur. ??? Zam yaptığımız gün okurlarımıza yukarıdaki satırlarla durumumuzu anlatmıştık. Zamdan önce haftalık ortalama 72 bin satış rakamındaydık. Zamdan sonra ise ortalama 68 bin satışa indik. Başta da söylediğimiz gibi, Cumhuriyet’in okurlarından başka dayanağı yok. Tüm okurlarımıza gösterdikleri özveriden dolayı teşekkür ederiz. Yazarlarımıza saldırı Cumhuriyet’e ve yazarlarına yönelik saldırılar değişik zeminlerde, değişik biçimlerde sürüyor. Bunun son örneğini, her zaman Cumhuriyet yazarlarına karşı provokatif ve kasıtlı yayın yapan Anadolu’da Vakit gazetesinin, yazarımız Cüneyt Arcayürek’le ilgili tutumu oluşturuyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’nın, yayın anlayışı nedeniyle ülkeye girmesini yasakladığı bu organ, Arcayürek’e uzunca bir süredir ‘‘bunak’’ diyerek hakaret ediyor. Arcayürek, kendisine yönelik bu hakareti iade etti ve aynı dilde yanıt verdi! Yazarlarımızdan birine yönelik saldırı hepimize yapılmış demektir. Biz bunu böyle algılar, ona göre tavrımızı alırız. Farklı bir spor eki Cumhuriyet’in sezon başından bu yana ücretsiz olarak verdiği Spor Eki, yarın 10. sayısıyla okurlarının karşısına çıkacak. Farklı çizgisiyle sporun sadece futboldan ibaret olmadığını gösteren Spor Eki’nde, basketbol ve voleybolun dışında unutulmaya yüz tutan golf, atletizm, bisiklet gibi branşlarla ilgili son dakika gelişmeleri de yer alıyor. Arkadaşımız Arif Kızılyalın’ın yönetmenliğini üstlendiği Spor Eki’nin bu sayısında, futbolun televizyon yayıncılığı ile olan stratejik ortaklığı masaya yatırılırken Şenes Erzik ve Şansal Büyüka röportajları da ilgiyle okunacak yazılar. Cüneyt Koryürek’in Türk atletizmini irdeleyen derlemesi, şampiyon atlet Halil Akkaş’ın Fenerbahçe’ye transferi ve Yeşilyurt’un Yunanistan’dan transfer ettiği Nikoleta’nın İstanbul izlenimleri, siz değerli okurlarımızın ilgi ile okuyacağı yazılar. İyi haftalar... CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle