27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EKİM 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr AKP’nin ideolojisini yansıtan tasarıda dini binalar muaf tutuluyor. Sosyal içerikli yerler cezalandırılıyor 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Kültür ve spora yüksek vergi MURAT KIŞLALI Eskiyen Tony Yenilenen İşçi Partisi İngiliz İşçi Partisi Başkanı ve Başbakan Tony Blair, geçen hafta yapılan yıllık kongrede gelecek bir yıl içinde her iki görevini de bırakacağını açıkladı. Otuz yaşında, 1983’te milletvekili olan Blair, 1994’te İşçi Partisi Genel Başkanı, 1997’de de başbakan oldu. Dokuz yıldır bu görevi yapıyor; seçimlerin 2009’da yapılacağı varsayımıyla, üçüncü başbakanlık dönemini tamamlaması için, önünde üç yıla yakın bir süre daha var. Blair bu sürenin sonunu beklemiyor; daha 54 yaşında, kendi deyimiyle ‘‘vatanı ve partisi için’’ siyaseti bıraktığını açıklıyor. İşçi Partisi’ni, ‘‘parti içi demokrasiyi’’ ve ‘‘katılımı güçlendirerek’’ değişen koşullara, yani 1990’lar ve sonrasının gelişmelerine göre yeniden yapılandırdı; var olan sendika egemenliğini sona erdirdi; bu nedenle ve o yıllarda geliştirilmesine katkı yaptığı ‘‘Üçüncü Yol’’ kuramıyla, solu gerçek özünden uzaklaştırdığı gerekçesiyle çok eleştiri aldı. Ancak, solun, özgürlük, eşitlik, emeğin önemi gibi değerlerinden ödün vermeden ileriye doğru değiştirdi; gençleştirdi. Bu sürece, şimdi de görevini bırakacağını açıklayarak katkıda bulunuyor. ??? Kongre’de, lider olarak yaptığı son konuşmada, Blair, başarı ve başarısızlıklarını sergiliyor. Yönetiminin eğitim, sağlık, ekonomik büyüme; işsizliğe çözüm bulmada ‘‘tarihsel’’ olarak nitelediği başarılarını sıralıyor; kadın milletvekili sayısının, yine de ‘‘yetersiz’’ kalmakla birlikte ikiye katlandığını; sivillere getirilen ‘‘silah yasağını’’; hayvanları koruma alanında yaptıklarını ve gelecek yazdan sonra kamusal alanda ‘‘sigara içme yasağını’’ vurguluyor. İskoçya ve Galler’de ayrı meclisler kurularak yerel yönetimin güçlendirildiğini belirtiyor. On yıl önce ülkesinin ‘‘iç sorunlarının’’ çok önemli olduğunu belirten Blair, günümüzde ise ‘‘küresel’’ sorunların belirleyici olduğunun altını çiziyor. Bu bağlamda, yeni kimlik kartı yaklaşımıyla, ‘‘özgürlüklerin’’ korunmasının amaçlandığın; terörle savaşımın kesintisiz ve acımasız olması gerektiğini belirtiyor. Ancak, Irak konusunda ABD ile yaptığı işbirliği, terör konusunda haklı çıkma çabalarını boşa çıkarıyor. İşbaşına gelirken hiçbir ‘‘karanlık’’ ilişkisi olmayan Blair’in adı hiçbir zaman yolsuzluğa karışmadı. Ancak, yolsuzlukla suçlanan kimi çalışma arkadaşlarını korumaya çalışması; nükleer enerjinin gerekliliği konusundaki vurgusu ve özellikle de aldığı çok ağır ‘‘Irak yarası’’ sonunu hazırladı. Başbakanlığının kalan döneminde, başta Ortadoğu barışı olmak üzere, küresel ısınma ve diğer uluslararası sorunlara eğileceğinin altını çiziyor. Tarihe nasıl yazılacağının son düzeltmelerini yapıyor. ??? Bu noktaya gelinmesinde, kamuoyunu oluşturan çevrelerin, Blair’in gitmesi yönündeki bu ısrarı etkili oldu. Kamuoyu duyarlılığının partiye yansıması, Blair’in gidişini kolaylaştırdı, Partinin milletvekilleri ve diğer önde gelenleri, İşçi Partisi’nin güçlenmesi için değişimi gerekli buldular. Blair görevini kendi sözleriyle, ‘‘ülkenin ve partinin yararı’’ için bırakıyor. Partinin ileri doğru değişmesi gereğini öne çıkarıyor; hak ve özgürlüklerin korunmasını ve geliştirilmesini, ekonomik ve toplumsal gelişmenin temeli sayıyor. Kendisine yöneltilen eleştirilere sürekli duyarlı olan; çalışma arkadaşlarını, onların nitelik ve becerisine göre seçen Blair, yerine gelecek kişiyi de ‘‘Doğrusu şudur ki (şimdiki Maliye Bakanı) Gordon Brown ülkesinin az bulunur hizmetlisi’’ diye övüyor. Özgürlük ve güvenlik kavramlarının yeni açılımlarla konuşulduğu Kongre’de, sürdürülebilir gelişme, dünyanın yoksul halklarına yardım, çevrenin sömürüsü üzerinde duruluyor. Delegelere, ‘‘siz geleceksiniz’’; halkın ‘‘umudu’’ olmalısınız; dördüncü dönem ‘‘seçimlerini de kazanmalıyız’’, bu büyük değişimin ‘‘öncüleri sizlersiniz’’ diyen Blair’in Kongre’ye konuk konuşmacı olarak çağırdığı eski ABD Başkanı B. Clinton da yaptığı konuşmada delegelere, ‘‘Değişim kaçınılmaz’’; ‘‘Sorun değişip değişmeyeceğiniz değil, nasıl ve ne yönde değişeceğinizdir. Siz, yerinizde sayma, geri gitme ya da yana çekilme hakkına sahip değilsiniz’’ diye tamamlıyor. İngiltere özelinde de olsa, sol, ‘‘ileriye doğru’’ evrim geçiriyor; on yıl önce olduğu gibi, yeni açılımlarıyla ‘‘umut’’ oluyor. yakupkepenek06@hotmail.com ANKARA Hükümet tarafından hafta içinde Meclis Başkanlığı’na sunulan Belediye Gelirleri Tasarısı, AKP’nin ‘‘ideolojisini’’ ortaya koyan çelişkiler içeriyor. Günlerdir tartışılan ‘‘İl Özel İdareleri ve Belediyelerin Gelirlerine İlişkin Esas ve Usulleri Düzenleyen Yasa Tasarısı’’ndaki bazı çelişkiler şöyle: ? Hükümet, milyon dolarlık özelleştirmelerle sermayeye aktarılan binalar ile azınlıklara ait olanlar da dahil olmak üzere dini binalardan konut vergisi almazken dansing, ? Yeni belediye vergileriyle sinema, konser, sirk gibi sosyal ve kültürel içerikli faaliyetler cezalandırılırken ibadethanelerden vergi alınmayacak. diskotek, gece kulübü, kabare gibi ‘‘alkol tüketilen sosyal içerikli mekânlardan’’ günde 80 YTL ‘‘eğlence vergisi’’ alacak. ? Bakanlıkça özel sektöre 49 yıllığına verilen ve sahiplerine büyük rant sağlayan turizm tesislerinin vergisi 5 yıl boyunca yüzde 50 indirilerek teşvik edilecek. ? Hükümet, koyduğu yüzde 10’luk vergiyle sinema, konser, sirk ve spor müsabakaları gibi sosyal ve kültürel içerikli faaliyetleri cezalandıracak. ? Kahvehane ve kıraathanelerden sadece 4 YTL vergi alınacak. ? Pek çok gencin internet ile bağlantısını kuran ve modern yaşamın bir parçası haline gelen internet kafelerden 5 YTL alınacak. ? Aylardır tartışılan tasarıda, yüzde 3’lük konaklama vergisinin yüzde 1’e indirileceği mesajını veren hükümet, bu sözünü tutmayarak konaklama vergisini yüzde 3’te bıraktı. ? Her fırsatta Türkiye’nin en büyük sorununun istihdam olduğunu söyleyen hükümet, 25 metrekarelik işyeri yapmak isteyenlerden de, 200 metrekarelik ev yapmak isteyenlerden de aynı vergiyi alacak. Buna göre lüks ev yapan da, istihdama katkı sağlayan da, metrekaresine 2 YTL inşaat harcı verecek. ? İstihdama fazla katkı sağlayandan fazla vergi alınacak. Tasarıya göre, işyeri inşaat alanlarında 25 metrekareye kadar (25 metrekare dahil) 2, 2650 metrekare arası 3, 51100 metrekare arası 4, 101200 metrekare arası 5, 201 metrekare ve üstü için 6 YTL vergi alınacak. ? İşyeri teknolojik bir işyeriyse fazladan vergi verilecek. Şöyle ki; yeraltı ve yerüstüne döşenecek boru ve kablonun her bir metresi için de 2 YTL harç ödenecek. ? İstihdama bu kadar önem verdiğini ileri süren hükümet, ‘‘İşyeri Açma İzni Harcı’’ olarak metrekare başına 1 YTL vergi alacak. İşyeri inşaatı harcı alırken, büyük işyerinden artan ölçüde daha fazla vergi alacak olan hükümet, bu işyerinin açılması aşamasında ise çelişkili bir şekilde, 300 metrekareyi aşan işyerlerinin aşan kısmından yüzde 50 indirimli harç alacak. TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ Venezüella, Bolivya gibi ülkelerin katkısıyla Küba ekonomisi istikrarlı büyüyor Çin’le işbirliği başarı getirdi ? Ekonomisi 23 yıldır istikrarlı büyüyen Küba, bunu Venezüella ve Bolivya ile işbirliğine, Çin, Rusya, İran gibi ülkelerle son dönemde geliştirdiği ticari ilişkilere borçlu. Yerli tohuma yasak geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tüketici Hakları Derneği (THD) Başkanı Turhan Çakar, TBMM gündeminde bulunan ‘‘Tohumculuk Yasa Tasarısı’’ ile ‘‘Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların (GDO)’’ yasal güvenceye kavuşturulacağını belirterek bunun ‘‘vatana ihanet’’ olduğunu söyledi. Çakar, ‘‘Ülkelerin tohumlarını yasaklamak onları silahsız işgal etmek demektir’’ diye konuştu. Çakar, Tüketici Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulu adına Yolİş Sendikası Genel Merkezi’nde, bazı Tüketici Dernekleri Başkanları ile ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ‘‘Tohumlarımızın Soframıza Kanser Olarak Gelmesini İstemiyoruz’’, ‘‘Yerli Tohumlarımız Geleceğimizdir. Uluslararası Tekellere Teslim Edilemez’’, ‘‘Tohumculuk Yasası Tüketicileri Açlığa Mahkum Edecektir’’ yazılı dövizler açıldı. Tasarının evrensel tüketici haklarını çiğneyerek uluslararası tohum tekellerine önemli haklar sağladığını belirten Çakar, yasalaşması halinde bugüne kadar Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal ArGe sonucunda TİGEM’e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistemin tamamen yok edileceğini ifade etti. GAMZE ERBİL HAV ANA Küba ekonomisi başta Venezüella olmak üzere son yıllarda yakın ilişkiler kurduğu Çin, Bolivya gibi ülkelerin katkısıyla önemli bir ilerleme sağladı. Son 23 yıldır istikrarlı bir şekilde büyüyen ekonomi, geçen yıl da yüzde 11 büyüdü ve gelecek yıl için öngörülen büyüme oranı yüzde 11’i aşıyor. Bu durumun ağırlıklı olarak son dönemde gelişme gösteren petrol sanayiinden kaynaklandığı belirtiliyor. Daha fazla petrol ve gaz bulunmasıyla sektörün bir büyüme dinamiği oluşturduğu kaydediliyor. Nikel üretimindeki artış da bir diğer olumlu faktör olarak görülüyor. Nikel ihraç eden Küba, uluslararası alanda nikel fiyatlarının artışından yarar sağlamış. Nihayet son on yıldır ülke ekonomisinin kritik sektörlerinden biri haline gelen turizmin de bu büyüme rakamlarında önemli payı var. Küba’da iki yıldır yürürlükte olan Küba’da yeniden yapılanma ile birlikte petrol tesisleri yenilenirken, alternatif enerji kaynakları üzerine çalışmalar da arttı. Ekonominin büyümesinde turizmin de büyük önemi var. ‘‘enerji programının’’ somut ürünleri de alınmaya başlanmış durumda. Programın kritik bir ayağını enerji tasarrufu oluşturuyor. Tasarruf için Küba öncelikle eski elektrik sistemini yeniliyor. Bir plan çerçevesinde yeni jenerasyon elektrik santralları inşa ediliyor. Bunlar tasarruf hedefi için uygun olmanın yanı sıra başka üstünlüklere de sahip. Az sayıda ve büyük santral üzerinden elektrik sağlayan eski sistemin verimlilik, bir yerdeki arızanın çok geniş bir alanı etkilemesi gibi sorunları bulunuyor. Özellikle sık sık kasırgaların kurbanı olan Küba için bu sistem ciddi sorunlar yaratıyor. Bir de buna Küba’nın sürekli ABD saldırı ve sabotajlarının hedefi olduğunu ekleyin. Yeni plana göreyse, çok sayıda küçük ve yeni santral inşa ediliyor. Küçük alanlara hizmet veren yaygın bir ağ oluşturuluyor. Hesaplara göre, yeni sistem eskisine göre iki kat enerji tasarrufu sağlıyor ve yukarıda bahsedilen sorunlar açısından da daha olumlu özelliklere sahip. Bu çerçevede yabancı yatırımla rı belli koşullarla çeken Küba, enerji altyapısının yenilenmesi bakımından Türk şirketleri için de önemli bir pazar arz ediyor. Enerji programının bir diğer yeniden yapılanma ayağını petrol tesislerinin teknolojik yenilenmesi oluşturuyor. Küba yeni sistem sayesinde petrolün yanı sıra doğalgaz da üretebilir hale gelmiş durumda. Bazı bölgelerde rüzgâr enerjisinin kullanımı yaygınlaştırılırken alternatif enerji kaynakları üzerine de çalışmalar sürüyor. TMO’nun hedefi günde 4 bin ton fındık ERDOĞAN ERİŞEN ORDU / GİRESUN Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, bugüne kadar 20 bin ton fındık aldıklarını açıkladı. Hedeflerinin ekim ayı sonuna kadar piyasadaki arz fazlası fındığı çekmek olduğunu belirten Kemaloğlu, ‘‘Paniğe gerek yok. Şeker Bay ramı’na kadar bize başvuran tüm üreticilerden fındıklarını alacağız’’ dedi. Kemaloğlu, 13 ilde 50 alım noktasında 59 ekip ve 310 personelle günde yaklaşık 2 bin ton fındık alımı yaptıklarını söyledi. Kemaloğlu, ‘‘Bize 29 bin üretici tarafından 95 bin ton ürün satmak üzere müracaat edildi. Biz şu ana kadar üreticilere aldığımız ürünün karşılığı olarak 26 milyon YTL öde me yaptık’’ diye konuştu. Kemaloğlu, günlük alımların kısa zamanda 3 bin tona, Fiskobirlik’in idari depolarının da devreye girmesiyle 4 bin tona çıkarılacağını ifade etti. Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Pamuk da, 2005 yılı borçlarının ödenmesi için kendilerine 45 günlük hedef koyduklarını açıkladı. D Ü N YA EKONOMİSİNE BAKIŞ / E R G İ N Y I L D I Z O Ğ L U L O N D R A erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com rinden bir çatışma olasılığı artıyor. Çin strateji uzmanları ‘‘Çin’in enerji güvenliği bağlamında bir savaşı göze almak zorunda kalabileceğini’’ düşünüyorlar... (TNR, 25/09/06) Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı haline gelen Rusya bir enerji süper gücü olarak yükselirken Putin’in uluslararası kanaat önderleriyle her yıl eylülde düzenli olarak yapmaya başladığı Valdai toplantısında bu yıl ‘‘Rusya enerji piyasalarındaki gücünü, bir süper güç gibi kullanmayacak’’ sözleri, Global Events Magazine’in editörü Joseph Stroupe’nin The Asia Times’da yayımlanan beş parçalık ayrıntılı analizinin de gösterdiği gibi inandırıcı olmuyor (2329 Eylül). Aksine Stroupe, Rusya ile Çin’in “ABD’nin tek kutuplu dünya projesini’’ engellemek için 1997’den bu yana, çeşitli ortak deklarasyonlarında da ifade ettikleri gibi, sistemli biçimde çalıştıklarına, zamanla önemli mevziler elde ettiklerine inanıyor. CIA ile yakın ilişkileriyle bilinen Stratfor’un RusyaAlmanyaFransa zirvesini ayrıntılı bir biçimde irdeleyen yorumu da ABD’nin özellikle enerji, uzay havacılık ve bankacılık alanlarında bu üç ülke arasındaki, (örneğin, Rusya’nın ikinci büyük bankası Vnestorgbank’ın, dolaylı olarak Airbus ve Eurofighter projelerine ortak olması ile derinleşmeye başlayan (The Observer, 03/09) ilişkilerden de ne kadar rahatsız olduğunu sergiliyordu. The Guardian’dan Jonathan Steel’in Valdai toplantısından sonra geçtiği, ‘‘Batı ve yükselmekte olan Doğu, stratejik küresel kaynakların denetimi üzerinde bir rekabete kitlendiler. Yeniden canlanan bu ‘Büyük Oyun’da masadaki riskler giderek artıyor’’ saptamalarıyla biten yorumunun örneklediği gibi İngiltere seçkinleri de gelişmelerden kaygılı. ABD, terorizmle savaş bağlamında, askeri üsler ve ‘‘renkli devrimlerle’’ Rusya’yı kuşatmaya çabalarken Putin döneminde toparlanarak, ‘‘devlet kapitalizmini’’ yeni bir ideolojik çimentoyla restore etmeye girişen Rusya yönetici sınıfı, enerji piyasalarında kurmaya başladığı küresel bağlarla, yükselen güçlerle kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü bağlamında da kendini gösteren siyasi ittifaklarla, ABD’nin tek kutuplu dünya projesinin zeminini aşındırıyor. Bu yüzden, ABD ve İngiliz dış politika seçkinleri giderek daha çok kaygılanıyorlar. Putin’in yıllık Valdai Kulüp toplantısındaki konuşmaları, Shell’in Sakhalin adaları projesinin iptalinin gündeme gelmesi, Avrupa ve Rusya uzayhavacılık endüstrileri arasında oluşmaya başlayan ortaklıklar, Almanya, Fransa ve Rusya zirvesi bu kaygıların eylül ayında yoğun bir biçimde tartışılmasına neden oldu. ‘Büyük Oyun’ Daha da Büyüyor rorizme karşı savaş’’ söylemiyle, bu yükselen güçlere karşı geliştirdiği korunma stratejisinin Ortadoğu’da yarattığı istikrarsızlıkların, küresel bağlamda, yapısal ekonomik kriz içinde, spekülatif sermayenin, emtia piyasalarına girmesinin etkileriyle enerji fiyatları hızla yükselince, ABD ve ‘‘Batı’’ açısından stratejik açıdan çok tehlikeli bir denklem oluştu. Bu denklemin bir tarafı şöyle: Başta petrol, gaz olmak üzere, stratejik kaynakların çok büyük kısmı ABD hegemonyasına (ekonomik modeli, kültürel etkileri, askeri siyasi iradesi) karşı kuşkulu, giderek savunmacı, hatta düşmanca tutum geliştirmeye başlayan devletlerin denetiminde. Dahası, bu devletler, ulusal kaynakları üzerinde denetim ve mülkiyetlerini genişletiyorlar; ‘‘kaynak ulusalcılığı’’ olarak nitelenmeye başlanan, serbest piyasa etkilerine dirençli bir gelişme söz konusu. Bu ülkelerin başında gelen Rusya, son yıllarda ‘‘kaynak ulusalcılığı’’ stratejisini sistemli bir biçimde uyguluyor. Bu denklemin öbür tarafındaysa, özellikle enerji, su ve gıda alanlarında, kaynak gereksinimi hızla artan, Çin ve Hindistan gibi yükselen güçler var. Bu ABD ve ‘‘Batı’’ açısından yaşamsal bir denklem. Çünkü, denklemin iki tarafındaki ülkeler arasında, Rusya ve Çin’den başlayan, İran, Venezüella, Brezilya, Bolivya hatta Suudi Arabistan’ı kendine çekmeye başlayan (bir zamanlar ABD’nin sahip olmakla övündüğü ‘‘yapışkan güce’’ sahip), ekonomik, siyasi, hatta kültürel bir örüntü söz konusu. Üstelik bu ülkeler ABD’nin tek kutuplu dünya projesine karşılar. maları engellemek stratejik bir öneme sahipken diğer taraftan, bunu engellemek için gerekebilecek askeri seçenekler giderek azalıyor, geri tepme olasılıkları artıyor. The New Republic’ten Josua Kurlantzick’in ‘‘Yaklaşan Kaynak Savaşı’’ başlıklı yazısında dile getirilen kaygılar da Şanghay İşbirliği Örgütü etrafındaki gelişmelerden, Ahmedinejad döneminde yoğunlaşan İran, Rusya ve Çin ilişkilerinden, bu ülkelerin Latin Amerika’dan, Afrika’ya kadar (örn: ‘‘Rusya Afrika’ya geri dönüyor’’, The Herald Zimbabve gazetesi 29/09) yayılan yeni bağlarından kaynaklanıyor. Kurlantzick dünyada, 20. yüzyılın başındaki, Almanya ve Japonya gibi yükselmekte olan büyük güçlerin, kaynakların denetimine ulaşmak, İngiltere’nin hegemonyasını zayıflatmak amacıyla kurdukları esnek ittifakları anımsatan bir sürece geri dönüldüğünü düşünüyor. Kurlantzick’e göre, bu gün Latin Amerika’da, Ortadoğu’da, eski SSCB cumhuriyetlerinde demokrasi, ekonomik liberalizm, sivil toplum örgütlerinin etkinlikleri (ABD hegemonyasının taşıyıcıları) zayıflıyor. Kurlantzick’i, Çin ve Rusya halklarının yüzde 70’inin devletlerinin ‘‘kaynak ulusalcılığı’’ politikalarından hoşnut olduğunu, bu ülkelerde ve Latin Amerika’da halkın yüzde 80’inin ABD dış politikasını zararlı bulduğunu, Arap kamuoyunun, tek kutuplu bir dünya olasılığından korktuğunu gösteren bağımsız kamuoyu yoklamalarının sonuçları da kaygılandırıyor. Bu ortamda Pentagon, ilk kez bu yıl, nisan ayında Çin, İran ve Venezüella ittifakına karşı bir savaş simülasyonu yapıyor. Çin ve Japonya arasında, gaz havzaları üze Zemin Tarihsel zemini, daha önce birçok kez tartıştığımız gibi, ‘‘soğuk savaş’’ın bitmesiyle gündeme gelen ‘‘yeni jeopolitik’’ (‘‘kaynak savaşları’’) oluşturuyor. Bu ‘‘yeni jeopolitiğin’’ fay hatları enerji, su, sınai hammaddeler, kıymetli maden/taş kaynakları, gıda havzaları ve stratejik ulaşım yolları üzerinden geçiyor. Petrol, gaz ve su kaynaklarının tükenmekte, küresel ısınmadan dolayı gıda havzalarının karada ve denizlerde hızla aşınmakta olması, ‘‘yeni jeopolitik’’ üzerinde şekillenen siyasi rekabete, tarihte bugüne kadar görülmeyen derinlikte, yaşamsal bir anlam kazandırıyor. Bu zemin üzerinde, Çin ve Hindistan gibi yükselmekte olan güçlerin getirdiği ek talebin, hegemonik güç ABD’nin ‘‘te Önemli petrol ihracatçısı ülkelerden Venezüella’nın solcu Devlet Başkanı Hugo Chavez, enerji politikalarında da ABD karşıtı bir çizgi izliyor. (AP) Ve dışavurumları ABD dış politika seçkinleri arasında kaygılı bir tonda ilerleyen tartışmalara yol açan da işte bu görüntü. Örneğin, Roger Howard’a göre, bu ‘‘petrol sıkışıklığı çağında’’, salt taktik ve ekonomi açısından değil, jeopolitik açıdan da savaş (ABD’nin tek tartışılmaz üstünlüğünü kullanmak) çok tehlikeli bir girişim haline geldi (The National Interest, 01/09/06). Howard’ın aklında, ABD’nin Ortadoğu projesi ve tabii ki İran, hatta Chavez’in İran’a verdiği destek var. Howard, ABD askeri liderlerinin artık operasyonlarını planlarken soğuk savaş sonrası dönemin ilk on yılında olduğu kadar geniş bir hata payına sahip olmadıklarını vurguluyor. Bir taraftan, petrol fiyatlarında ani sıçra CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle