23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2006 PAZAR 4 HABERLER Bahçeşehir Üniversitesi yasanın onaylanması halinde, AİHM’ye verilmek üzere dilekçe hazırlamaya başladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Zekâ ve Aptallığa Dair Sevgili, Olay 18. yüzyılın son çeyreğinde Braunschweig’de geçiyor. İlkokul öğretmeni ilk defa girdiği sınıfta yaramazlık yapan öğrencilere kızıyor ve ceza olarak hepsinden, birden yüze kadar bütün rakamları toplamalarını istiyor. Öğrencilerden biri, cezayı çok kısa süre içinde bitiriyor. Öğretmen, çocuğun yanına gidiyor ve kâğıdına bakıyor. Kâğıtta şöyle yazıyor: 99 + 1 = 100, 98 + 2 = 100, 97 + 3 = 100... ve böyle devam edip gidiyor. Hoca şaşkınlık içinde öğrenciye soruyor : Senin adın nedir evladım? Gauss efendim. Daha sonraları, öğretmenlerinin büyük yeteneğinin farkına varıp, tahsiline destek olması için Braunschweig dükünü ikna ettikleri çocuk, matematik tarihinin en büyük dâhilerinden Carl Friedrich Gauss’tur (1777 – 1855). Aşağıdaki öykünün de Gauss’a ait olduğu söylenir: Artık dünyaca ünlü olan matematikçi kedilere çok düşkündür. Kedilerinin çalışırken, kendisini rahatsız etmeden bahçeye girip çıkması için, marangoza mutfak kapısına hayvanların ittiklerinde iki yöne doğru açılabilen kapaklar yapmasını ister. Marangoz büyük kedinin boyunu ölçer ve rahatça girip çıkabileceği bir kapak yapar. Gauss bakar bakar ve İyi olmuş da, der, küçük kedi için kapak nerede?... Bu öykü gerçek midir yakıştırma mı, bilmiyorum, Ama yakıştırmaysa bile herhalde zekâ ile aptallığın zaman zaman dâhilerde bile birbirlerine yakın durduğunu göstermek için uydurulmuştur. ??? Zekânın tam tanımını yapmak çok güç, hatta belki de imkânsızdır. Böyle olunca aynı şekilde aptallığın tanımında da aynı güçlük, hatta imkânsızlık ile karşı karşıyayız demektir. Çok hazırcevap, çok nüktedan bir dostum vardı. Uğur Mumcu bile zaman zaman, Nereden bulup çıkarıyor bu cevapları, nereden geliyor aklına bu sözler? der dururdu. Rahmetli dostum, zekâsı övüldüğünde çileden çıkar, hazırcevaplığın zekâyla ilgisi olmadığını söyler, aptallığının örneklerini sıralayarak, hiç de akıllı olmadığını kanıtlamaya çalışırdı. Başına gelenlere, kazandığı paraya bakınca kendisine pek hak vermemek de elde değildi hani. Bir gün ara yolu bulabilmek için, Hiç değilse zeki olmadığını bilecek kadar zekisin, demiştim. Eh orası doğru, yanıtını vermişti, kendini zeki sanan budalaların bol olduğu bir diyarda bu da az şey değil. Zekânın tarifi, belki de toplumdan topluma, zamandan zamana değişiyor ve biraz da egemen değer yargılarına göre belirleniyor galiba. ??? İnsanın içinde yaşadığı toplum ile değer yargılarının uyuşmaması, zekâ tanımının farklı olması son derecede rahatsız edici bir durum. Adamsendeciliği, dönekliği, her nabza göre şerbet vermeyi şiar edinenlere zeki denmesine üzülüp sinirleniyorum, yanlış olduğunu düşündüklerine yüksek sesle tepki gösterenlerin deli olarak nitelenmeleri karşısında ise çileden çıkıyorum. Biliyorum ki, zekâyı delilik olarak niteleyenler, asıl delileri de evliya sanıp mezarlarına çaput bağlamaktadırlar. Biraz düşününce, zekâ ve aptallığın tanımını yapamamamızın yanı sıra, Melih Cevdet Anday’ın da bir yazısında belirttiği gibi, iyi ile kötüyü de belirtmemiz güç, hatta olanaksız. Ama bütün bunlar bir şeyi değiştirmiyor, yaşam sürekli eylem, seçim, değerlendirme olduğuna göre, yine de bir şeylere karar veriyor, kendimize göre bir “iyi – kötü”, “zekâ – aptallık” ayırımını zorunlu olarak yapıyoruz. Herkes de bu konuda kendi ölçüsünü oluşturuyor. Zaten onun için demişler galiba “Herkes aklını tellala vermiş, sonra yine gidip kendininkini beğenip almış” diye. Her neyse, beni kendi aptallıklarım ile toplumsal ortak aptallıklarımız sinirlendiriyor. Benzer davranışları başkalarında gördüğüm zaman da aptallığın bazı kişi ve toplumların tekelinde bulunmayıp, evrensel olduğunu görerek çok seviniyorum. Bilmem, başkalarının aptallığında teselli aramak ne kadar akıllıcadır? Hay Allah Sevgili, ben de sana bugün Fransız Parlamentosu’ndaki oylamadan söz edecektim, bak nerelere takıldık kaldık... Potansiyel mağdur başvurusu Haber Merkezi Bahçeşehir ? ‘‘Ermeni Soykırımının İnkârını Cezai Yaptırıma Üniversitesi (BÜ), ‘‘Ermeni Bağlayan Yasa Önerisi’’ne karşı hukuki mücadele soykırımı yok’’ diyenlere hapis cezası getiren yasanın Fransa başlatan Bahçeşehir Üniversitesi, potansiyel mağdur 1 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyor. Parlamentosu’nda onaylanması halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne verilmek miş olduğunu ifade ederek, ‘‘Po hizmet etme amacı taşıdığı beüzere ‘‘potansiyel mağdurlar’’ tansiyel mağduriyet kavramın lirtildi. ‘‘Geliyor geliyor çılgın için dilekçe hazırlamaya başla dan yararlanarak hukuki mü Türkler geliyor’’, ‘‘21 Ekim’de dı. Üniversite, potansiyel mağ cadeyeyi başlatıyoruz’’ diye ko Fransa’dayız’’ sloganları atan grup adına açıklama yapan İP İzdur 1 milyon kişiye ulaşmayı he nuştu. mir İl Başkanı emekli Albay Erdefliyor. Boykot başladı can Sedefoğlu, kararın AB ve BÜ, 12 Ekim tarihinde senaFransa Parlamentosu’nun al ABD emperyalizminin siyasal to kararı uyarınca aynı tarihte dığı sözde Ermeni soykırımıyFransa Ulusal Meclisi’nde ka la ilgili yasa tasarısına tepkiler tercihlerinin sonucu olduğunu bul edilen ‘‘Ermeni Soykırımı dinmezken, Fransa ürünlerine söyledi. Basın açıklamasının arnın İnkârını Cezai Yaptırıma yönelik boykotlar da başladı. İş dından gruptakiler Fransız malBağlayan Yasa Önerisi’’ne kar çi Partisi İzmir İl Başkanlığı ta larını yırttı. Öte yandan Fransız marketşı hukuki mücadele başlattı. Ko rafından Fransa’nın İzmir Konler zinciri Carrefour’un yüzde nuyla ilgili olarak BÜ Fazıl Say solosluğu önünde düzenlenen 60 hissesine sahip olduğu GiSalonu’nda gerçekleştirilen top gösteride, kararın emperyalizme ma’nın Turgutreis şubesine önlantıda konuşan Rektör Prof. Dr. Süheyl Batum, mücadelenin ilk aşaması İĞNELİ FIRÇA olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderilmek üzere 1 milyon imzalı dava dilekçesi başvuru hakkını organize edeceklerini açıkladı. Batum, mücadelenin ilk aşamasında AİHM’ye gönderilmek üzere dava dilekçesinin hazırlanmaya başlandığını belirterek ‘‘Hazırlanan dilekçeler, ilgili kanunun yürürlüğe girmesi halinde AİHM’ye gönderilecek’’ dedi. AİHM’nin düşünce özgürlüğü ve özel yaşamın ihlal edilmesi gibi durumlarda sadece bir yasanın varlığı halinde dahi bu yasanın uygulanması tehlikesi altında bulunan kişileri ‘‘potansiyel mağdur’’ olarak kabul ettiğini belirten Batum, AİHM’nin böylece yasanın o kişiye uygulanmasını beklemeden doğrudan mahkemeye başvuru hakkını verceki gün taşlı saldırı düzenlendi. Mağazanın camları kimliği belirsiz kişilerce kırılırken, duvara da Fransa ve PKK aleyhine küfürlü sloganlar yazıldı. Bu kişiler kendilerini yazıların altına attıkları imzalarda, Türk İntikam Tugayı üyesi olarak tanımladılar. ATO’DAN SOYKIRIM RAPORU: Tepkiler artıyor Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Senatosu yaptığı açıklamada, utanç yasasıyla Fransa’nın Türk ulusunun geçmişini lekelemek ve geleceğini gölgelemek istediğini belirtirken yasanın Türkiye ve Fransız ilişkilerinde onarılmaz yaralara neden olacağı, TürkiyeAB ilişkilerini de olumsuz etkileyeceği vurgulandı. AB üyesi 9 ülkenin sicili bozuk ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO), Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin yanı sıra Rusya ve ABD’yi de içine alan ‘‘Katliam ve Soykırım Sicili Raporu’’ hazırladı. Raporda, 25 AB üyesi ülkenin 9’unun sicilinin bozuk olduğu belirtildi. Söz konusu ülkelerin Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi olarak sıralandığı raporda, Rumların 1912 yılında Kıbrıs Türklerine yönelik katliamlara başladığı vurgulandı. ATO’nun ‘‘Katliam ve Soykırım Sicili Raporu’’, AB üyesi ülkelerin tarihindeki katliam ve soykırımlara dikkat çekti. Raporda, sözde Ermeni soykırımını ilk olarak 1982’de Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin tanıdığı belirtilerek, Rumların 1912’de Kıbrıs Türklerine yönelik katliamlara başladığı ifade edildi. Raporda diğer ülkelere ilişkin saptamalar da şöyle: Fransa: 20. yüzyılı kana boyayan soykırımların mimarları arasında yer aldı. Cezayir’i 132 yıl boyunca işgal altında tutan Fransa, 19541962 yılları arasında 1.5 milyon Cezayirliyi katletti. Belçika: Sömürgesi altındaki Ruanda ve Kongo’da 10 milyondan fazla insan soykırıma uğradı. İtalya: Libya’da ? Ankara 1911’den 1940’lı Ticaret yıllara kadar uyguladığı imha operasOdası’nın yonları ve çölün or‘‘Katliam ve tasına kurduğu topSoykırım Sicili lama kamplarında yüz binlerce AfriRaporu’’, AB kalı Müslüman haüyesi ülkelerin yatını kaybetti. tarihindeki Almanya: Alkatliam ve manlar 19331945 yılları arasında Büsoykırımlara yük Alman İmparadikkat çekti. torluğu’nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak hedefiyle diğer milletlerden ve etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında, fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattı. Danimarka: 1945 yılında 250 bin Alman mülteciyi ölüme terk etti. İspanya: Diktatör Francisco Franco, ülkesinde 30 bin muhalifini öldürttü. İspanyollar Amerikalılarla birlikte milyonlarca Kızılderiliyi katletti. İngiltere: 17881938 tarihleri arasında sömürgeleştirmek amacıyla gittiği Avustralya’da yerleşik yerli halk Aborijinleri sistematik olarak yok etti. 750 bin Avustralya yerlisinden sadece 31 bin kişi sağ kalabildi. Rusya: Lenin, 1917 1920 yılları arasında 30 bin muhalifini infaz ettirdi. ABD: Amerika, soykırımlara Kızılderilileri katletmekle başladı. Amerikalılar ve İngilizler, Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdı. Bu harekâtta çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombaları sonucu 135 bin kişi öldü. ABD’nin Vietnam’ı işgali ise 70 bin kişinin ölümüyle sonuçlandı. ABD son olarak Felluce’de 1500 sivili öldürdü. ZAFER TEMOÇİN namikzafer@yahoo.com Erdoğan’ı telefonla arayarak ‘Teklifin yasalaşmaması için elimden geleni yapacağım’ dedi Chirac’tan geri adım Jacques Chirac. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, Başbakan Recep Tayyip Errdoğan’a Fransız Ulusal Meclisi’nin girişimi nedeniyle çok üzgün olduğunu belirttiği ve ‘‘Teklifin yasalaşmaması için elimden geleni yapacağım’’ dediği öğrenildi. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chrirac, dün sabah saatlerinde Erdoğan’ı telefonla aradı. ‘‘Fransız Ulusal Meclisi’nin girişimi beni çok üzdü’’ diyen Chirac, bu konunun Fransa’da yaklaşan genel seçimlerle ilgili bir gelişme olduğuna, Fransa’daki Ermenilerin oylarının bu gelişmede etkili olduğuna işaret etti. Chirac’ın, Fransa ile Türkiye arasındaki iyi ilişkilerde bir değişikliğin asla söz konusu olmadığını ifade ettiği, Fransız Parlamentosu’ndaki gelişmenin, Türkiye’nin AB ile olan müzakareleri açısından hiçbir şeyi etkilemeyeceğini söylediği belirtildi. Chirac, Erdoğan’a, ‘‘Duygularınızı tamamen anlıyor, üstelik paylaşıyorum’’ dedi.Erdoğan’ın Chirac’tan, meclisten geçen teklifin yasalaşmasını engellemesini istediği ve ‘‘Bu, aramızdaki ilişkilerin daha fazla yara almamasını sağlamak açısından önemli’’ dediği kaydedildi. Erdoğan’ın Türkiye’deki tepkileri aktardığı, ayrıca Chirac’ın Ermenistan’a yaptığı ziyaret sırasında Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili söylediklerinin de Türk kamuoyunda tepkiyle karşılandığını anlattığı öğrenildi. İP’DEN FRANSA’YI PROTESTO İstanbul Haber Servisiİşçi Partisi (İP), “Ermeni soykırımı yok” diyenlere ceza öngören yasanın Fransa Ulusal Meclisi’nde kabul edilmesini protesto ederek, Fransız mallarını boykot çağrısı yaptı. Taksim’deki Fransız Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması düzenleyen İP üyeleri adına açıklama yapan Genel Başkan Doğu Perinçek, 21 Ekim’de Paris’e gidip “Fransa kendi duvarlarını örüyorsun. Kendi vicdanını hapse atıyorsun” diyeceklerini söyledi. Perinçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte parti liderlerini Paris’te birlikte basın açıklaması yapmaya davet etti. CAMİDE KİTAP TANITIMI İstanbul Haber Servisi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Osman Bilge Kuruca ve Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın “Vatandaşlık Tepkilerim” adlı kitabının yayımcısı İsmet Öğütücü’ye ait “Kaynak Yayınları”, “Ermeni Belgeleriyle Ermeni Soykırımı Yalanı” dizisinden çıkan 5 kitabını cuma hutbesinden önce tanıttı. İkitelli Aymakop Merkez Camii’nde, kitapları tanıtan Kaynak Yayınları sorumlusu Derya Çağlar, Türkiye’nin Ermeni tezlerini doğrulayan kitabın yaygın bir şekilde satın alınarak, dağıtılması gerektiğini söyledi. Tanıtım sonrası 10 kitap satıldığı öğrenildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr SEYHAN’DA HALKA DAĞITILDI AKP’den ‘dua eden’ Atatürk posteri ADANA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Adana Seyhan İlçe Başkanlığı, 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılış töreninde Atatürk ve yanındakiler dua ederken çekilen fotoğraftan sadece Atatürk’ü alarak, poster haline getirip halka dağıttı. Atatürk’ü tek başına ‘‘dua ederken’’ gösteren poster günlük yayımlanan Yerel Bölge gazetesi tarafından dağıtıldı. Gazetenin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yürüttüğü poster kampanyası kapsamında dağıtılan poster, sol alt köşesinde AKP’nin amblemi ve altta ‘‘Seyhan İlçe Teşkilatı’nın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı anısına bölge okurlarına armağanıdır’’ yazısı yer aldı. AKP Seyhan İlçe Başkanı Adil Yiğenler, posterin içeriği konusunda bilgi sahibi olmadığını ve görmediğini ileri sürdü. Yiğenler, ‘‘Poster bir partilimizin jesti. İçeriğini çok fazla bilmiyorum. Yerel gazetenin kampanyasına katılım gösterilmesi için ‘olur’ istediler. Ben de verdim. Posterin nasıl bir şey olacağı konusunda bilgim olmadı. Hangi fotoğraf yayımlandı, kaç adet basıldı bilmiyorum’’ dedi. Sevgili Bekir Coşkun Hürriyet’teki dünkü yazısında anımsatmasaydı geçen aylarda yitirdiğimiz Necip Mahfuz’un başına gelenleri unutmuştum. İki yıl önce Mısır’ı ziyaret ettiğimizde Kahire’de en çok gidip geldiğimiz, oturup Mısır’ın karmaşık havasını soluduğumuz Han Halil, Necip Mahfuz’un mekânıydı. Han Halil sokakları, Kahire’nin bütün karmaşasını, egzotizmini, kültürel zenginliğini, insan tiplerini barındırıyor. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan Necip Mahfuz’un Han Halil’de oturduğu kahve, oturduğu sandalye bile insanda garip duygular uyandırıyordu. O yörenin Mısırlıları övünüyorlardı Mahfuz’la. O büyük romancıyla…Yanlış hatırlamıyorsam Han Halil’e bağlanan sokakların birinde de oturuyordu Mısır’ın bu büyük yaratıcı edebiyatçısı. O kentin, o sokakların romancısıydı… Mısır demokrasi özürlü bir ülke. Türkiye ile karşılaştırıldığında daha gerilerde insan hakları ve özgürlükler karnesi. Necip Mahfuz, Mısır’daki otoriter rejime karşı çıkmıştı. Çok öne çı Han Halil’deki Necip Mahfuz... kan siyasi bir kişiliği yoktu ama, zamanı geldiğinde dik durmasını biliyordu, sesini yüksek çıkarıyordu o ülkenin bir aydını olarak, itiraz etmesi gerektiğinde itiraz ediyordu. Başına neler neler gelmedi ki! Biz Mısır’a gittiğimizde yaşlı yazarın hasta olduğunu söylemişlerdi. Ziyaretine gidemedik. Ona Mısır’da saldırılar düzenlemişti. Dövülmüş, yaralanmıştı. Kolunu kırmışlardı, yazı yazamaz hale getirmişlerdi. Mısır’ın büyük onuru, yarattığı en büyük yaratıcılardan birisi, tutucuların hedefi haline gelmişti, otoriter rejim yanlılarının düşmanlığını çekmişti. ??? Mısır’da Necip Mahfuz’u ziyaret edemedik ama Dr. Naval El Saadavi ve eşi Profesör Şerif Hateta’yı ziyaret edebildik. Mısır’ın bu iki yürekli aydını, “Fetvacılar”a meydan okumuşlar, bağnazlıkla mücadelede geri adım atmamışlardı. Kahire’nin yoksul bir mahallesinde yazıp çizmeye, geriliğe karşı mücadelelerine devam ediyorlardı. Geri ülkelerde itiraz eden olmak kolay değil. Mısır’da bunun büyük örneklerine tanık olduk. Ancak Mısır, bu itiraz eden büyük aydınlarıyla Mısır’dı. Mısır, büyük kültürlerin Mısır’ı, işte bu yürekli insanlarla bir derinlik kazanıyordu. Mısır’dan kaç isim tanıyorsunuz diye sorsak, herhalde birazcık okuma yazması olan herkes Nobel ödülü sahibi Necip Mahfuz’u hatırlayacaktır. ??? Bütün bu örnekleri başka ülkelerde Nobel edebiyat ödülleri kazanmış birçok yazar için de anlatabiliriz. Geçen yıl ödül kazanan Harold Pinter da İngiltere’nin Irak işgaline katılmasına çok sert bir şekilde karşı çıkmış, ağır eleştiriler yöneltmişti. Bu yüzden İngiltere’deki bağnazlar, savaş taraftarları Pinter’ı yok etmeye, onu boykot etmeye çabalamışlardı. Pinter, İngiltere Başbakanı Tony Blair için çok ağır sözler söylemişti. Bu örnekleri çoğaltırız. Bu tartışma uzayıp gittikçe, bizim Nobel kültürümüz de derinleşecek diyebiliriz. Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazananların isimlerine bakıyorum. Örneğin John Steinbeck’e gözüm takılıyor. Hani şu “Gazap Üzümleri”nin yazarı. ABD tarihinin yüz akı, o zengin kültürün en önemli yaratıcılarından. ABD emperyalizminin büyük muhalifiydi aynı zamanda Steinbeck, Nobel ödülünün önemli olup olmadığına, taraflı olup olmadığına ilişkin yeni keşiflerde bulunanlara bir çift sözüm var: Bu dünyanın en prestijli edebiyat ödülü olmaya ve kalmaya devam edecek. Gerisi boş laf… ??? Orhan Pamuk üzerine yapılan tartışmaları aslında toplayıp bir kenara koymak gerekiyor. Biriktirmek gereki yor. Orhan Pamuk nedeniyle yeniden aynı şekilde ortaya çıkan cepheleşmeyi de dosyalamak gerekiyor. Bizden sonraki kuşaklar, büyük romancı Orhan Pamuk’un yaşadıklarını araştırırken bunları da görmüş olurlar. Necip Mahfuz büyük romancıydı. Bunu bütün dünya kabul ediyor. John Steinbeck büyük romancıydı, bunu bütün dünya kabul ediyor. İsimleri artırabiliriz. Orhan Pamuk da büyük romancı. Bazı Türk vatandaşlarının ona öfkeleri nedeniyle, “şöyle dedi aldı, böyle dedi aldı” deseler de, bunun kısa süre sonra hiçbir önemi kalmayacak. Dünya tarihi Orhan Pamuk’u büyük romancı olarak yazacak. Onun arkadaşı olmaktan, onunla aynı tarihi gerçekleri paylaşmış olmaktan, onunla aynı ulusun üyesi olmaktan büyük mutluluk duyuyorum…Necip Mahfuz’la Mısırlılar, Harold Pinter’la İngilizler, Anatole France’la Fransızlar, John Steinbeck’le ve Ernest Hemingway’le de Amerikalılar övünecekler…Övünmeye devam edecekler…Yüz yıl geçse de… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle