20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr CHP Milletvekili Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Fransız Meclisi’nden geçen Ermeni soykırımı yasasını topa tuttu Fransa’nın ikiyüzlülüğü SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Fransız Meclisi’nden çıkan Ermeni soykırımı yasası ifade özgürlüğü açısından tam bir skandal. Bu skandalı aşamalarıyla emekli büyükelçi CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ Paris’te izledi. Türkiye’ye döner dönmez de izlenimlerini ve yorumlarını bana anlattı. Elekdağ konuşmamızda Fransa’yı fena halde topa tuttu: 12 Ekim’de Paris’e giderek Fransa Millet Meclisi’nde ‘‘Ermeni soykırımı yoktur’’ demeyi hapis ve para cezasıyla cezalandıran inkâr yasasının kabul edildiği oturumu izlediniz. Hissettiklerinizi bize izah eder misiniz? ŞÜKRÜ ELEKDAĞ Genel kurul görüşmeleri sırasında 22 milletvekili konuştu. Bunlardan yasa teklifine karşı söz alan ikisi hariç diğerleri Türkiye’ye karşı kin ve nefret kustular. Yüzkarası yasanın kabulünden sonra da milletvekilleri ayağa kalkarak dakikalarca alkışladılar. Konuşmacıların Türkiye ile dostluğun bozulabileceği, Türk halkının incinebileceği hakkında en ufak bir endişeleri yoktu. Sanki Türkiye’den hiçbir tepki gelmeyeceğine güvenerek konuşuyorlardı. Türkiye’ye karşı ‘‘sıfır bedelli’’ bir politika izleyebileceklerine inanmış görünüyorlardı. İktidar partisinden Ermeni asıllı Patrik Deveciyan yasa tasarısı lehinde konuşurken peş peşe yalan beyanlarda bulundu. Örneğin, “1919’da Ferit Paşa Hükümeti, soykırımını resmen tanıdı’’ dedi. Oysa, o tarihte soykırım diye bir terim veya kavram kesinlikle mevcut değildi. Bu terim Raphael Lemkin tarafından 1940’lı yılların başında Almanya’daki Yahudi katliamlarını tanımlamak için icat edilmiş ve Birleşmiş Milletler’in 1946’da kabul ettiği 96(I) kararıyla uluslararası hukukta yerini almıştı... Deveciyan’ın bir başka yalanı da, Türkiye’nin TCY’nin 301’inci maddesini kullanarak Ermeni soykırımının serbestçe tartışılmasını engellediği ve soykırım yapıldı diyenleri hapisle cezalandırdığını söylemesi oldu. Ayrıca, Deveciyan, Kuzey Kıbrıs’ta Türk hâkimiyetinin son bulması gerektiğini söyleyenlerin de söz konusu 301’inci maddeyle hapse mahkum edildiğini iddia etti. Türkiye’nin ve tarihinin yargılanmaya yeltenildiği Fransa Millet Meclisi’nde bu uydurma ve sorumsuz beyanları dinler, bu seviyesizliğe tanık olurken, eğitim hayatım süresince Fransız kültürü almış olmaktan pişmanlık duydum. Siz, aynı zamanda TBMM’de TürkFransız Dostluk Grubu Başkanısınız değil mi? Evet öyleydim. Ancak, Türkiye’ye karşı geçirilen hasmane yasadan sonra ‘‘dostluk’’ sözcüğünü çıkararak grubun ismini değiştirdim. Grubun yeni ismi, ‘‘Türk Meclisin tarih oyunu Bir de ‘‘Utanç Yasası’’ olayı ve ‘‘Tarih için Özgürlük Bildirisi’’ var... Evet, Fransa’da sömürge dönemini aklayan ve ders kitaplarında sömürgeciliğin olumlu yönlerinin vurgulanmasını öngören bir yasa var. ‘‘Utanç Yasası’’ diye tanımlanan bu yasanın değiştirilmesini öngören kanun tekliflerini Fransız Hükümeti parlamentoda reddetti ve bu tutumu nedeniyle ağır eleştirilere maruz kaldı. Bunun üzerine, başta Cumhurbaşkanı Jacques Chirac olmak üzere, Başbakan Villepin ve Dışişleri Bakanı Douste Blazy bu konuda açıklamalar yaptılar ve ‘‘parlamentoların tarihi yeniden yazmak gibi bir görevlerinin olmadığını, tarihin yazılmasının tarihçilerin sorumluluğunda olduğunu’’ vurguladılar. Bu söylediklerim Fransa’nın tutumundaki vahim çelişkiyi çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Fransız yöneticilerinin, Fransa’yı soykırımıyla suçlayan Cezayir Devlet Başkanı Buteflika’ya karşı tarihsel araştırma yöntemini önerirken, Türkiye tarafından tarihin tartışmalı dönemlerinin araştırılması ve gerçeğin gün ışığına çıkarılması için en üst düzeyde bir çağrı yapılmış olmasını görmezden gelmesi ikiyüzlü bir politika örneği oluşturuyor. Sözünü ettiğiniz ‘‘Tarih İçin Özgürlük’’ hareketine gelince, Fransa’nın üst düzey 19 kanaat önderi ve tarihçisi 12 Aralık 2005’te ‘‘Tarih İçin Özgürlük’’ başlıklı bir bildiri yayımlayarak, tarihçilerin hareket serbestisini kısıtlayan yasaların ilgili maddelerinin yürürlükten kaldırılmasını talep ettiler. Bu bildiride, sömürgeciliğin övülmesine ilişkin yasaların yanı sıra Yahudi soykırımına ilişkin inkârcılığı cezalandıran yasa ile Ermeni soykırımı iddiasını tanıyan yasanın da kaldırılması talep ediliyordu. Bu bakımdan biz temaslarımızda, Fransız resmi yetkililerine ve Fransız parlamenterlere, Fransa’nın tarihiyle ve temsil ettiği yüksek değerlerle uyum halinde olan ve yine kendi içinden çıkan bu tür sağduyulu seslere kulak vermelerini önerdik. Millet Meclisi’nde kabul edilen yasa tasarısı bundan sonra nasıl bir süreçten geçecek? Teklifin yasalaşması için Senato tarafından da kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı Chirac tarafından onaylanması gerekiyor. Bize verilen bilgiye göre Senato’da gündemi belirleme yetkisi Hükümete aitmiş. Millet Meclisi ve Senato’nun, 2007 Mayısı’ndaki cumhurbaşkanı ve parlamento seçimleri nedeniyle şubat ayında tatile girecek olmalarından dolayı teklifin Senato’ya gelmesi olasılığı zayıf görünüyormuş. Esasen, Senato’da teklif daha sorumlu ve devlet adamlığı yönü ağır basan siyasetçiler tarafından ele alınacakmış. Bu bakımdan yasa tasarısının Senato’da takılıp kalması olasılığı hayli yüksekmiş. Paris Büyükelçiliğimiz yetkililerinin bize söyledikleri bu merkezde. Ancak, Sosyalist Parti Başkanı Francis Hollande, biz bu konunun takipçisi olacağız, var gücümüzle takip edip Senato’dan geçireceğiz diyor. Bu bakımdan endişeliyim. Fransız Senatosu üzerinde şimdiden çalışmaya başlamamız, işleri son dakikaya bırakmaktan kaçınmamız lazım. Fransa’yı etkilemek için neler yapmak lazım? Siz bir de Türkiye’deki kaçak Ermenistan vatandaşı işçilere karşı önlem alınmasını önerdiniz. Bunu açar mısınız? Daha yasa tekemmül etmiş değil. Önümüzde bir yasalaşma süreci var. Bu bakımdan Fransa’ya tepkilerimizin ölçütünün duygular değil, akıl ve mantık olması son derece önemli. Ama, Türkiye’nin ‘‘sıfır bedelli politika’’ uygulanabilecek ve kendisine yapılana mukabele etmekte aciz kalacak bir ülke olmadığı yolundaki irademizin de hiç kuşku bırakmayacak şekilde ortaya konulması kritik bir önem taşıyor. Ancak, bu teklifin yasalaşmasının önlenmesi için başvurulacak en etkili önlem, Ermenistan’a karşı yaptırım uygulanmasıdır. Türkiye’nin soykırımıyla suçlanmasına yönelik faaliyetlerin arkasında Ermenistan Hükümeti vardır. Ermeni diyasporası eskiden olduğu gibi Ermenistan’dan bağımsız faaliyet sürdürmüyor. Ermenistan’ın büyükelçileri her bulundukları ülkede diyasporayı Türkiye aleyhindeki faaliyetlerde yönlendirmektedirler. Fransa’da da durum aynıdır. Bu bakımdan, Türkiye’nin, Erivan’a somut sinyaller göndererek, Fransız Senatosu’nun söz konusu tasarıyı geçirmesinin Ermenistan için sakıncalı sonuçlar doğuracağını ortaya koyması zorunludur. Türkiye tarafından başvurulacak önlemlerin başında, Türkiye’de çalışan 70.000 kaçak Ermenistan vatandaşı işçinin kademeli bir şekilde ülkelerine gönderilmesi gelmektedir. Bu yolda alınacak bir karar esasen yaptırım da sayılamaz. Çünkü yapılacak olan, hatalı olarak uygulanmasından sarfınazar edilen Türk yasalarının uygulanmasıdır. Bir diğer yaptırım alanı da, Erivanİstanbul arasındaki uçak seferlerine ilişkindir. Halen, Erivan’dan İstanbul’a haftada yedi uçak seferi vardır. Ermenistan vatandaşları bu seferlerden İstanbul’da, gıda maddelerini de kapsayan, bavul ticareti yapmak için yararlanmaktadırlar. Bu önlemlerin alınması, Ermenistan’ın, Türkiye’ye karşı düşmanca hareketlerinin karşılıksız kalmayacağını anlamasına yardımcı olacaktır. Türkiye’nin ve tarihinin yargılanmaya yeltenildiği Fransa Millet Meclisi’nde bu uydurma ve sorumsuz beyanları dinler, bu seviyesizliğe tanık olurken, eğitim hayatım süresince Fransız kültürü almış olmaktan pişmanlık duydum. ‘ ’ Fransız Parlamentolararası Temas Grubu’’ olmalı. Tabiatıyla bunun TBMM açısından formaliteleri var. Ama, Fransa Senatosu’nda iyi niyetli, bizimle işbirliği yapmak istediğini ifade eden Senatörler var, o bakımdan bu şahsiyetlerden yararlanmak gerekli. Ermeni lobisi atakta İnkâr yasasını öneren Sosyalist Parti olmakla beraber, iktidar partisi de sosyalistlerle birlikte hareket etti. Yasanın kabul edilmesinde Ermeni lobisinin çok büyük etkisi olduğu söyleniyor. Bu ne kadar doğru? Mayıs 2007’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yaklaşırken, iktidar partisi de dahil, Fransa’daki tüm siyasi partilerin Ermeni seçmenlerin oylarının peşine düştükleri bir gerçek. Bu nedenle de Ermeni soykırımı iftirasına sahip çıkmak hususunda birbirleriyle yarışıyorlar. Bu ortamda Ermeni lobisi de son derece etkin bir çalışma sürdürdü. Görünürde Fransız Hükümeti yasa teklifine karşı çıktığını açıklamıştı. Devlet Bakanı Colona da mecliste teklif aleyhine konuştu. Ancak, Hükümetin yasanın önlenmesi için ciddi bir çaba gösterdiği söylenemez. Yaptıkları göstermelik olmaktan ileri gitmedi. Nitekim, yasanın kabulünde iktidar partisi UMP (Halk Hareketi Birliği) tarafından kullanılan oylar sosyalistlerinkinden fazlaydı. Gerçekte Fransız Hükümeti, tam anlamıyla ikiyüzlü bir siyaset uyguladı. Bir taraftan, Türkiye’ye, dostluğumuza önem veriyoruz, yasanın geçmemesi için elimizden geleni yapacağız derken, öte yandan meclisteki oylamada yasa teklifinin reddini sağlayacak çoğunluğu temin etmek için hiçbir girişimde bulunmadılar. UMP’nin meclisteki mevcudu 364. Bunun üçte biri mecliste yasa teklifi karşısında tutum alsaydı utanç yasası geçmezdi. Fransız Hükümeti’nin, 600 yıllık geçmişinden bahsedilen ve özenle geliştirilen Türk Fransız dostluğunu bu kadar kolay harcaması makul bir hareket olarak görünmüyor. Bu tutumun temelinde 200 bin Ermeni seçmenin bir bölümünün oylarını kazanmanın ötesinde çok daha önemli nedenler yok mu? En önemli noktaya parmak bastınız. Gerçekte Fransa’nın Türkiye’ye yönelik tutumunu belirleyen iki temel etken mevcut. Bunlardan birincisi, Fransa’nın Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olarak girmesini engellemek hususundaki kararlılığıdır. Fransa, 15 yıl sonra nüfusu AB’nin yüzde 17’si civarında olacak ve oy hakkı buna göre belirlenecek bir Türkiye’nin Birlik içinde önemli bir siyasi güç olarak yer almasını istemiyor. TBMM, 13 Nisan 2005 tarihinde oybirliğiyle onayladığı deklarasyonda, Türkiye’nin dış baskılarla soykırımı iftirasını hiçbir zaman kabul etmeyeceğini açıklamıştı. Bu bakımdan Fransa, Türkiye’nin bu iddiayı kesinlikle kabul etmeyeceğini bilmektedir. İşte, Fransız Hükümeti, Türkiye’nin bu tutumundan emin olduğu içindir ki, ülkemizin AB’ye üyelik yolunu engellemek amacıyla soykırım iddiasından yararlanmaktadır. Nitekim Başkan Chirac Ermenistan ziyareti sırasında, Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımasının AB’ye girmesi için bir ön şart oluşturmadığını, ancak yine de Birliğe üye olacak bir ülkenin soykırımını tanıması gerektiğini vurgulamıştır. Diğer bir deyişle, Fransa’nın, Ermeni soykırımı iddiasına bu kadar sarılması Türkiye’nin Avrupa’ya entegrasyonunu engellemek içindir. Fransa’nın Türkiye’ye karşı politikasını şekillendiren ikinci etken dindir. Fransızlar, ülkelerinde yaşayan altı milyon civarındaki, çoğunluğu Kuzey Afrikalı Arap Müslümanın Fransa’ya entegre olamadığından ve ülkenin huzur, istikrar ve düzenini bozduklarından son derece şikâyetçidirler. Arap Müslüman grupların tahrikiyle zaman zaman patlak veren anarşik olaylar nedeniyle, Fransızlarla Müslüman halk arasındaki ilişkiler karşılıklı nefret ve düşmanlığa dönüşmektedir. İşte, Fransa’nın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olmasına karşı çıkmasının temelinde Müslümanlığa bakıştaki bu aşırı olumsuz tutum yatmaktadır. Bu bakımdan Fransa’nın amacı, ülkemizi AB’ye üye yapmak P O R T R E ŞÜKRÜ ELEKDAĞ İstanbul, 1924 doğumlu, İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nu bitirdi. Paris Üniversitesi Hukuk ve Ekonomik Bilimler Fakültesi’nde iktisat doktorasını aldı. 1951’de Dışişleri Bakanlığı’na girdi. BM nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği, o zaman merkezi Paris’te bulunan NATO nezdindeki Türkiye delegasyonunda görev yaptı. Daha sonra sırayla Tokyo Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, Washington Büyükelçiliği görevlerini yürüttü. 1989’da emekliye ayrıldıktan sonra Milliyet ve Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Bilkent Üniversitesi’nde öğretim görevlisi iken 2002 seçimlerinde CHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu üyesi. istemediğini açıktan söylemeden önümüze devamlı engeller çıkarmak suretiyle Türkiye’yi bezdirmek ve hedefe yürümekten caydırmaktır. CHP Genel Başkanı Sayın Baykal, Fransa’nın bu hareketini, Osmanlı’ya karşı kışkırttığı Ermenileri sonra yarı yolda bırakmış olmanın yarattığı vicdani yükten kurtulma girişimi olarak niteliyor. Ne dersiniz? Sayın Baykal’ın belirttiği husus, muhakkak ki bir ölçüde Fransız politikacılarının Ermenilere bakış açısını etkiliyor. Bilindiği üzere, Birinci Dünya Savaşı sonunda Çukurova’ya işgalci kuvvet olarak giren Fransızlar, kendi himayelerinde bir ‘‘Ermenistan Cumhuriyeti’’ kurmak amacıyla bu bölgeye dünyanın dört bir tarafından onbinlerce Ermeninin gelmesini sağlamışlar ve bu bölgeden kaçırmak istedikleri Türk ve Müslüman ahaliye karşı ‘‘Legion d’Orient’’ isimli Fransız üniformalı Ermeni kuvvetlerini kullanarak tarihte ender görülen vahşette bir etnik temizlik harekâtı uygulamışlardır. Ancak, Fransız kuvvetleri, Türk milli direniş hareketi karşısında dikiş tutturamamışlardır. Bu durumda Fransızlar ‘‘dostları’’ Ermenileri de kaderlerine terk ederek Anadolu’dan kaçıp gitmişlerdir. Bu bakımdan Fransızlar Ermenilere karşı vicdani bir sorumluluk hissediyor olabilirler. Ancak, Fransa’nın arkasında bıraktığı büyük katliamın izleri, tarihine bir kara leke olarak geçmiştir. Fransa, Ermenistan Cumhuriyeti kurma hayaliyle, Fransız askeri üniforması giydirdiği Ermenilerle beraber Çukurova’da Türklere karşı katliamlar yapmış, insanlığa karşı suç fiilleri işlemiştir. Fransa bu korkunç vahşetin hem ortağı hem de sorumlusuyken, şimdi Fransız Parlamentosu’nun Türkiye’ye karşı geçirdiği soykırım yasasına bir de cezai hükümler ilave etmeyi öngörmesi, abes, sakat ve yakışıksız olmaktan da öteye, kapanmaya yüz tutan yaraları deşecek ve iki ülke arasında bir husumet ortamı yaratacaktır. Bir büyük Fransız hatası da, kabul ettikleri yasanın, Türkiye ile Fransa arasındaki eski yaraları deşeceğini ve iki ülke arasında tam bir husumet ortamı yaratacağını görememeleridir. Bugüne kadar, Fransız hükümetleri ve devlet adamları Fransa’nın tarihi geçmişine yönelik eleştirilerle karşılaştıkları zaman daima ‘‘tarihin yasalarla yazılamayacağını ve tarihin yazılmasının tarihçilere bırakılmasını’’ bir ilke olarak ileri sürdüler. Türkiye söz konusu olunca bu ilkeyi unutuyorlar. Yaptığınız temaslarda Fransız siyasetçileri bu çelişkiyi, bu ikiyüzlülüğü nasıl izah ettiler? Millet Meclisi Başkanı Jean Louis Debre, UMP Meclis Grup Başkanı Bernard Accoyer başta olmak üzere Fransız milletvekili ve senatörleriyle yaptığımız temaslarda bu hususu daima dikkatlerine getirdik. Yanıt olarak, bize, haklı olduğumuzu, yasa ile tarih yazmanın saçma bir şey olduğunu, bu durumdan kendilerinin de ciddi rahatsızlık duyduklarını, fakat maalesef meclisteki eğilimi değiştirmediklerini söylediler. Muhataplarımızla konuşurken somut örnekler de verdik. ‘ Fransızlar ‘dostları’ Ermenileri kaderlerine terk ederek Anadolu’dan kaçıp gittikleri için Ermenilere karşı vicdani bir sorumluluk hissediyor olabilirler. ’ CUMHURİYET 12 CMY K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle