19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Şaron’un yeni partisinde yerini alan Peres, genel kanının aksine her şeyini kaybetmiş bir siyasetçi değil 9 DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Gözünü başbakanlığa dikti ? İşçi Partisi’nden Şaron’un yeni kurduğu İleri’ye geçen Şimon Peres önce Şaron’u dışarıdan destekleme kararı aldı. Ancak şimdi partinin içinde yer almayı istiyor. Neden? Çünkü ailesinde bir doktor var ve bir partinin tek bir adama bağımlıyken ve bu adamın sağlığı kötüleştiğinde neler olduğunu biliyor. Knesset üyesi olmadığın takdirde bu hasta adamın yerine birini koyamıyorsun! YOEL MARCUS Ortadoğu’da Barış Bir kez daha sil baştan Ariel Şaron’un hayati tehlikeyi atlatsa bile politika sahnesine veda etmek durumunda kalacağının hemen kesinlik kazanması, uzun yıllardan bu yana ayağını sürüyen, salt bölge değil dünya barışı için de sürekli tehdit oluşturan Ortadoğu sorununu bir kez daha ‘‘sil baştan’’ noktasına getirmiş görünüyor. Şaron’un, çoklarına göre oğlunun ve kendisinin karıştığı öne sürülen rüşvet olaylarının seçim arifesinde ciddi bir biçimde yeniden gündeme gelmesinin tetiklediği hastalığı, salt bir politikacının sahneden çekilmesinden öte anlam taşımaktadır. Arafat’ın ölümünün ardından çoğu İsraillinin ‘‘zil takıp oynaması’’, sevinç gösterileri yapması nasıl insanlığa yakışmadıysa, ölüm ya da ömür boyu sakatlık tehlikesi içinde olan Şaron’un durumu karşısında sevinç çığlıkları atmak da insanlığa yakışmayan bir davranıştır. Kuşkusuz bu, üstüne geçirdiği ‘‘barış güvercini’’ libasına karşın Ariel Şaron’un, asker ve politikacı olarak yaptıklarıyla İsrail’in gelenekleri çizgisinde bir ‘‘şahin’’ olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. 1982’de Beyrut’ta BM mülteci kampları Sabra ve Şatila’da 2000’i aşkın Filistinlinin katledilmesindeki sorumluluğu, tıpkı ikinci intifadayı tetikleyen Al Aksa provokasyonu, bir eliyle Gazze’yi bırakırken öbür eliyle gelecekteki Filistin devletinin belkemiğini oluşturacak Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü ilhak etme planları gibi çok sayıda olay, yukarıdaki yargının şaşmaz kanıtları arasındadır. Şaron’un tam da seçim arifesinde sahneden çekilmek zorunda kalması, aslında TelAviv’in dış politikasından çok iç politikasıyla ilgilidir. Filistin halkını güvenlik bahanesiyle salt kendi topraklarından değil, birbirlerinden de ayırmayı hedefleyen ‘‘utanç duvarı’’nın inşasında Filistinlilerin evlerinin buldozerlerle yıkılmasının da mimarı olarak ‘‘Buldozer’’ adı yakıştırılan Şaron’un çiçeği burnunda partisi, başsız kalan Kadima’nın bir geleceğinin olup olmayacağını, aşırı sağcı Likud’un yeni lideri Netahyahu’nun, tıpkı Amir Peretz’in İşçi Partisi gibi bu karmaşadan kârlı çıkıp çıkmayacaklarını şimdiden kestirmenin olasılığı yok. Ama karmaşadan kim kârlı çıkarsa çıksın, İsrail’in ‘‘barış gösterip’’ ilhak vuran geleneksel yayılmacı politikasında dişe dokunur bir değişiklik beklememek gerekir. Eski hamam eski tas, bir verir gibi yapıp beş götüren yazboz politikası, ezeli hâmisi Birleşik Devletler’in güdümünde sürüp gidecektir. Şaron’u ‘‘barış havarisi’’ mertebesine taşıyan Gazze şeridinden çekilmesi, ‘‘Filistin’’ otoritesini devre dışı bırakan tek taraflı bir girişimdir. Amaç ise dünya kamuoyuna TelAviv’in barıştan yana olduğu mesajını vermektir. Oysa Şaron iktidarı bir yandan İsrail için ne ekonomik, ne siyasal, ne de dinsel açıdan pek ‘‘kıymeti harbiyesi’’ olmayan Gazze şeridinden çekilerek barış havariliğine soyunurken öbür yandan uluslararası hukuku, uluslararası adalet mahkemesinin tavsiyelerini, BM, AB, ABD ve Rusya’dan oluşan ‘‘dörtlünün’’ kararlarını hiçe sayarak Filistin topraklarına yerleşme politikasını sürdürüyordu. Gazze’den çekilirken Batı Şeria’da yeni yerleşimler yoğunlaştırarak sonunda orayı da bütünüyle ‘‘ilhak’’ etmeyi planladığı, bizzat İsrail basını da dahil kimsenin saklısı değildi. Bu eğilim ayrıca AB’nin bölgedeki diplomatları tarafından hazırlanan bir raporda da ayrıntılı ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlanmıştır. AB’nin, İsrail’le aranın bozulmaması gerekçesiyle yayımlamaktan vazgeçtiği raporun basına sızan bazı bölümleri, İsrail’in, Filistin topraklarını güvenlik bahanesiyle sömürgeleştirme politikasını sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. AB’li diplomatlar, güvenlik bahanesiyle inşa edilen ‘‘utanç duvarı’’nın Doğu Kudüs’ü ve Batı Şeria’da oturan 230 bin Filistinliyi tecrit etmekte (ki duvar salt Filistinlileri İsraillilerden ayırmaktan çok, Filistinlileri Filistinlilerden ayırmaktadır) ve duvarın salt güvenlik endişesiyle inşa edilmediğini ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle duvar, Filistinlileri Batı Şeria’nın Doğu Kudüs bölümünden ayırmayı hedeflemektedir. Diplomatlar şu önemli noktayı da vurgulamaktadır: ‘‘Bir Filistin devletinin gerçekleşmesi, büyük ölçüde Doğu Kudüs’le Batı Şeria’daki Ramallah ve Beytülhalim arasındaki ilişkiye bağlıdır. Doğu Kudüs’ün ‘kolonizasyonu’ ise tüm hızıyla sürmektedir. Şu anda Doğu Kudüs’teki İsrailli yerleşimcilerin sayıları 190 bine ulaşmıştır. Sadece bu nedenle bile Şaron’un bir Filistin devletinin kurulacağından söz etmesi, iplikleri sırıtan bir kandırmacadan ibaretti. Ortadoğu’da barışın anahtarı ne yazık ki Birleşik Devletler’in elindedir. Gerisi hikâyedir.’’ eni yılda İsrail siyaseti için öngördüğüm dört görüş var: Görüş 1. Hiçbir strateji danışmanı, kamuoyu araştırmacısı, aktivist veya yorumcu, 2005 yılının ocak ayında, bir yıl içinde kan dökülmeden ve iç savaş çıkmadan Guş Katif’teki yerleşim birimlerinin boşaltılacağını tahmin edemezdi. Benjamin Netanyahu’nun hükümeti bırakıp gideceğini, Başbakan Ariel Şaron’un kurucusu olduğu parti Likud’a ‘‘Elveda’’ deyip yeni parti kuracağını, Şinui’nin siyasi anlamda iflas edeceğini Şimon Peres ve Zaçi Hanegbi’nin partilerini bırakıp uyum içinde ve sevgi dolu bir şekilde yeni partisi İleri’de (Kadima) Şaron’un yanında yer alacakları da tahmin edilemezdi. Sağlık ve dinamizmin simgesi başbakanın kalp krizi geçirip geleceğin Şaron dönemini belirsizliğe sokacağı da... 2006’da olacakları sıralayan falcılar da söyledikleri doğru çıkmayacağı için yüzleri kızarmak durumunda kalabilirler. Şimdiye kadar deprem, tsunami gibi doğal felaketleri ve ikiz kulelere düzenlenen saldırılar gibi büyük şiddet olaylarının yeri ve zamanını tahmin etmenin yolunu öğrenen olmadı. Şu anda İsrail siyaseti, marttaki seçim öncesinde yapılan anketlerde verilen yanıtlardan anlaşıldığı kadarıy Y Yaşam mücadelesi veren Ariel Şaron (solda) ve Şimon Peres yeni kurulan İleri’de güçbirliği yaptıktan sonra birçok toplantıya beraber gitmeye başladı. İki hafta önce, 32 yıl önce ölen, İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion’u anma törenine de rakipleri, İşçi Partisi’nin sendikacı kökenli lideri Amir Peretz (üstte) tek başına gelirken birlikte geldiler. (REUTERS) la tıkanmış durumda. Çünkü seçmen kitlesi arasında fazlasıyla ‘‘kararsız’’ olduğunu söyleyen var. Burada geçen 3 ay, İsviçre’nin 30 yılıyla eşdeğerdedir. Önümüzde İsrail seçiminin yanı sıra İşçi Parti kongresi, Filistin Yönetimi’nin seçimleri gibi önemli şeyler var. Filistin’deki seçim sonrasında, hiçbir partinin beklendiği kadar büyük ya da beklendiği kadar küçük olmadığı sonucu çıkabilir ortaya. Kimse bizi hangi olay ve dramların beklediğini bilemez. Başkanlık sistemi kapıda Görüş 2. İsrail seçimlerinde kullanılacak ilk parti sloganı hem her şeyi söylüyor. Hem de hiçbir şeyi söylemiyor. İşçi Partisi’nin sloganı ‘‘Peretz Çünkü zamanı geldi’’ diyor. Neyin zamanı geldi? Uzun saçın mı? Kravatsız gömlek giymenin mi? Bıyık bırakmanın mı? Mesaj, İşçi Partisi lideri Amir Peretz’in ülkeyi yönetmek için doğru adam olduğunu söylüyor. Bu mesajın gerçekte işaret ettiği şey ‘‘doğrudan seçim’’ yönünde ilerlenmesidir. Günümüzde odaklanılması gereken, en tepede duran ve işlerin gidişatını belirleyen tek adam dönemi egemen. Şaron, Peretz, Peres, Barak, Landau ki onlar çok sevilen komedi dizisi ‘‘Mükemmel Bir Ülke’’nin oyuncu kadrosunu oluşturuyor bu sisteme doğru yüzlerini döndüler. Merkezi komiteler, partilerin aday belirleme sistemleri ve ortalıkta dolaşan tuhaf karakterler yüzünden ülkenin gerçek liderleri tutuklulara döndü. Yolsuzluğun alıp yürümüş olmasından, barışın tehlikede olmasından, terör eylemlerinin sürüyor ve sosyal güvenlik haklarının tehlikede olmasından kaygılanan kamuoyu etrafında toplanacağı bir kabile şefi arıyor. Bu ülkede başkanlık sisteminin uygulamaya konulması an meselesidir. Görüş 3. İşçi Partisi’nden İleri’ye geçen Şimon Peres’i uzun zamandır böyle mutlu, sakin ve kendinden emin görmemiştik. Yıllarca onunla dalga geçtiler. İçinde büyüdüğü partide yerinden etmeye çalıştılar. Yıllarca parti için kötü biri olduğunu söylediler. Seçmenleri kaçırdığını ve ileri yaşı nedeniyle çoktan evine gönderilmesi gerektiğini savundular. Suikasta kurban giden Rabin bile ona dayanamıyor, onunla dalga geçiyordu. Ülkenin uluslararası arenadaki en ünlü karakterinin İsrail politikasında bir değer olduğunu anlayan tek kişi Şaron oldu ve onu kurduğu partiye davet etti. Şaron’un siyasi kampındakiler Peres’in İsrail Parlamentosu Knesset’teki sekiz koltuk değerinde olduğunu savunuyor. İşte gördünüz. İsrail siyaseti yeni bir kariyer başlangıcıyla karşı karşıya. Muppet Şov’daki, tüm dünyayla dalga geçen huysuz yaşlılara benzeyen Şimon ve Peres aynı dili konuştuklarını anladılar. İlk olarak Peres, Şaron’u dışarıdan destekleme kararı almıştı. Şimdi ise partinin içinde yer almayı istiyor. Neden? Çünkü ailesinde bir doktor var ve bir partinin tek bir adama bağımlıyken ve bu adamın sağlığı kötüleştiğinde neler olduğunu biliyor. Knesset üyesi olmadığın takdirde bu hasta adamın yerine birini koyamıyorsun! Peki bu durumda Peres için ‘‘her şeyini kaybetmiş bir adam’’ demek doğru olur mu? Partiler umduğunu bulmaz Görüş 4. Marttaki seçimde hiçbir parti kazanacağını düşündüğü sandalye sayısına ulaşamayacak parlamentoda. Ancak ortada kesin olan bir şey var. O da bir sonraki başbakanın da Ariel Şaron olacağı (tabii yaşarsa ve sağlığı çalışmaya el verirse). Onun seçim sonrasında yapacaklarına ilişkin iki senaryo var. Büyük olasılıkla sıcağı sıcağına hızlandırılmış yerleşim birimi tahliye etme programına devam edecek. Barış anlaşması olsa da olmasa da! Ancak terör ve füze saldırıları devam ederse eski savaş atı Şaron sağlığı yerinde olursa yanıt verir. (Haaretz, İsrail, 3 Ocak) İstikrarın yolu reform ve diyalogdan geçer B u yıl, başkenti Şam’ın aldı. Bu açıklamalar Şam’daki üzerinde son birkaç gün yönetim saflarında bir iç savaş de arka arkaya iki fırtı yaşandığı söylentilerinin ve na kopan Suriye için zorlu bir Lübnan’daki Suriye karşıtı kişilere bombalı saldırılar düzenyıl olarak başladı. Cuma günü Suriye Devlet lendiği döneme denk düşüyor. Başkanı Yardımcısı Abdül Halim Haddam’ın Devlet Başka İşbirliği yapmalı nı Beşar Esad’ın suikasta kurban giden eski Lübnan BaşbaHariri suikastında parmağı kanı Refik Hariri’yi öldürül olduğunu şiddetle reddeden Sumeden birkaç ay önce tehdit et riye yönetiminin Birleşmiş Miltiğini açıklaması ülke halkı ve letler’in soruşturmayı yapan koArap kamuoyunda şok etkisi misyonuyla işbirliği yapması yarattı. her geçen gün daha hayati, daPazartesi günü ise Hariri su ha kaçınılmaz oluyor. Bu Beşar ikastıyla ilgili Esad için, Surisoruşturmayı ? Hariri suikastında ye ve tüm komyürüten Birleş parmağı olduğu iddia şuları için gerekmiş Milletler li bir şey. edilen Suriye Komisyonu Şimdiye kaEsad ve Dışiş yönetimi üzerindeki darki deneyimleri Bakanı Fa baskı artıyor. Ancak lerimizden siyaruk Şara’yı sorsette reform unutulmaması gulamak istediyapmanın ne kağini açıkladı. gereken bir şey var. dar zor bir şey Bu iki gelişme olduğunu öğrenBu tür krizler Suriye’nin şudik. Ürdün belambargo ve bat ayından beki de bu konuda dışlamayla değil ri altında ezilen çok deneyim diyalogla çözülür. sahibi olan üldiği ABD ve uluslararası kakedir. muoyunun baskısını arttırdı. Bu nedenle de bu alanda en Haddam’ın on yıllarca kilit çok hata yapmış ülkedir. Tüm isimlerinden biri olduğu bir yö zorluklara rağmen istikrar, sosnetime karşı yaptığı suçlamalar, yal eşitlik ve barışa giden yoreform çağrısı yapması ve yıl lun reformlardan geçtiği yadsılarca Suriye’nin Lübnan üze namayacak bir gerçektir. rinde etkin olmasının mimarUluslararası kamuoyuna Sularından biri olmasına rağmen riyeLübnan arasındaki gerginşimdilerde doğrudan olmasa da liğin tırmanmamasını sağlamak Lübnan’ı destekler tavır takın ve Suriye’nin dışlanıp marjinal ması insanı düşündürtüyor. güçlerin eline bırakılmaması Bunun perde arkasını bir ke konusunda önemli görevler dünara bırakırsak Devlet Başka şüyor. Tehdit, ambargo, hakaret nı Yardımcısı’nın açıklamaları ve küçük görme sadece tepkiSuriye üzerindeki, Hariri su ye, agresif yanıta neden olur. ikastına ilişkin baskıyı birkaç ka Bu nedenle diyalog en geçerli tına çıkardı. Ve durum sadece yoldur. Suriye için değil tüm dünya açısından istikrarı bozacak bir hal (Jordan Times, Ürdün, 4 Ocak) İnsanoğlu, birbuçuk yüzyıldır bileğinde taşıdığı saatinden vazgeçmeye niyetli değil gibi görünüyor Cep telefonu ve kol saatinin rekabeti... G eçen yıl, kim ne derse desin, kameralı cep telefonlarının yılı oldu. Milyonlarca insan çektikleri görüntüleri yakınlarıyla ve internet sitelerinde milyonlarca insanla paylaştı. BBC’ye eposta aracılığıyla Buncefield Yangını’nı görüntüleyen 6 bin 500 kare fotoğraf ulaştı. Kameralı cep telefonları çok revaçtaydı. Ama ortada doğru olan bir şey var. Bu telefonlar en geçerli olan sınavı geçemediler, henüz. Zamanaşımı sınavını, uzun süreli geçerli, kayda değer olma sınavını, daha da önemlisi hâlâ var olma sınavını geçemediler. Telefonlar yerine kol saatlerinden bahsedelim. Kol saati satışlarında patlama yaşandığı için değil zaten satışlarda patlama falan yaşanmıyor. Hâlâ var olduğu için. Şimdi dürüst olalım. Cep telefonları da tarih ve saati gösterdiğine göre işlevsel anlamda konuya yaklaşırsak günümüzde en son ihtiyaç duyacağınız şeylerden biri, kolunuzda bir saat olmalı. Hatta cep telefonunuz yakında değilse bilgisayarınızda, ? Kol saati icat edileli birbuçuk yüzyıl oldu. Ve, zaman içinde çok farklı renklere, çok farklı formlara bürünen, birçok değişik maddeden yapılan bu saat insanoğlunun vazgeçilmezleri arasına girdi. O kadar ki dijital teknoloji çağının yaşandığı, her cep telefonunda, DVD oynatıcısında bir saatin bulunduğu günümüzde bile yaşamımızdan silinmedi. Çünkü zamanı belirlemekten farklı özellikleri de var. fırınınızda, DVD oynatıcınızda saat var. Ya da en kötü ihtimalle bulunduğunuz mekânda bir masa ya da duvar saati var. Evet, neredeyse 150 yıl önce icat edilen kol saatinin günlük yaşamımızda zamanaşımına uğramayacak bir yeri olduğu ortada. Başka işlevi de var Kol saatine sadece zamanı belirleme dışında psikolojik ve estetik açıdan da gereksinim duyuyoruz gibi görünüyor. Bu, gençler arasındaki popülaritesini kaybetmesine rağmen bu kadar uzun ömürlü olmasının nedeni olsa gerek. Ayrıca kol saatleri de donatıldıkları modern teknoloji ürünleriyle çağa ayak uydurmaya çalışıyor. Buna kalp atışlarını ve adımları sayan kol saatlerini örnek olarak gösterebiliriz. Hem kol saatinin ebadı aşağı yukarı aynı.. ama eğer cep telefonları bu hızla küçülmeye devam ederlerse gelecekte bir gün kol saatlerinin içine konulan bir parçası haline gelebilirler! (The Guardian, İngiltere, 3 Ocak) CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle