10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Avrupa’nın Zor Yılı Lise öğrencileri ve mafya G erek emniyet güçlerinin gerekse diğer kurum veya kuruluşların yapmış oldukları araştırmalar incelendiği zaman, ülkemizde işlenen suçlara katılımın büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ya da suç işleme konusunda ilk oluşumun küçük yaşlarda başladığı görülmektedir. Bu yaşlardaki çocuklarda görülen suç işleme eğilimleri ve kendilerini kullanan grupların ortaya çıkışı, siyasi otorite boşluğu, ekonomik istikrarsızlık ile sosyal denge’nin oluşturulamamasının bir sonucudur. Şiddet eğiliminin psikolojik boyutları olduğu gibi biyolojik boyutları da vardır. İnsan beyninin bir tarafı rasyonel edinimleri yönetirken diğer tarafı ise duygusal edinimleri yönetmektedir. Bu duygusal beyin alanları duygusal özdenetim becerisini yönetmektedirler. Empati, bu duygusal özdenetim yeteneğinin bir sonucudur ve empati yeteneğinin gelişmemesi bireyde benmerkezcilik duygusunun ağır basmasına sebebiyet verir. Bu tip insan bencil ve saldırgan olma, sadece kendi çıkarını düşünme eğilimindedir. Empatinin bir basamağı olan küçük yaşta verilmesi gereken özdenetim eğitimi ülkemizde sözde basın özgürlüğünün gelişimi ve bu özgürlüğün bir sonucu olarak da her türlü yayınların nitelik ve niceliği, bazı uygulamacıların kural tanımazlığı, aileden başlamak üzere okulda devam eden bu eğitimin sekteye uğramasına ve daha önemlisi de bazı durumlarda gelinen noktadan geriye doğru gidilmesine neden olmuştur. Bununla ilgili olarak Türk medyası, genellikle mafya ve mafya tipi davranışlarla ilgili haber ve programlar ‘‘Yeraltı dünyasının tanınmış ismi’’, ‘‘Ünlü Baba’’, ‘‘Ünlü Kabadayı’’, ‘‘Çete Reisi’’ gibi terimler ile olumsuz bir izlenim vermeye çalışsalar bile aslında tam tersini yapmakta ve tam olarak zihinsel gelişimleri ve empati duyguları gelişmemiş olan çocuklara karşı bu kişilerin yapmış oldukları davranışlar olumlu birer örnek gibi sunulmaktadır. Çocuklarda görülen mafya özentilerini sadece medyaya bağlamak bilim etiği ile ters düşmektedir. Mafya özentisini meydana getiren diğer olgular ise yukarıda belirtildiği gibi siyasi otorite boşluğu, ekonomik istikrarsızlık ile sosyal dengenin oluşturulamaması da bu özentinin oluşmasında önemli rol oynamaktadır. Engin KARADAĞ Yayalar 146 çözüm istiyor Ş u sıralar, İstanbul’un hemen her bölgesinde ulaşımı adeta felce uğratan trafik sorununa, Büyükşehir Belediyesi, büyük masraflarla yaptığı kuşku götürmeyen, duvar ilan panolarıyla halka sabrı için teşekkür eder ve trafiğe 116 çözüm sunarken, her zaman olduğu gibi ‘‘yayalar’’ın tümden unutulduğu ve yine ‘‘yaya kaldığı’’ anlaşılıyor. Yağmurlu günlerde İstanbul sokaklarını, caddelerini yaya dolaşmadıkları anlaşılan büyük kent ve yerel belediye başkanlarımızın, biz yayalar olarak yayalara ne gibi çözümler getirmeyi planladığını merak ediyoruz. Çünkü İstanbul’da yayaların soluk alacağı trafiğe kapalı İstiklal Caddesi dışında, başka bir tek yerin ayrılmamış olması bir yana, çoğu yaya kaldırımı ya özel arabaların işgali altındadır (Boğaz’da kıyı boyunca uzanan kaldırımlarda insanların sözde kendilerine ayrılan bu yerde park eden arabalarla nasıl cebelleştiklerini lütfen görsünler) ya da yürünmeyecek kadar dar ve arabalarla kucak kucağa durumdadır. Büyük kentlerde trafiğe soluk vermek kadar, yayaların da insan olarak soluklanmaya hakkı vardır. Ve ne belediyelerin, ne trafiğe çıkan arabaların ne otobüslerin yayaya saygısı vardır. Dileğimiz ve isteğimiz, belediyelerin yayalara özel, trafiğe kapalı, biraz soluklanacak alanlar açması, dahası kaldırımları yayaların yürüyebileceği kaliteye getirme yolunda çözümler aramasıdır. Büyükşehir Belediyesi’nin, İstanbul halkına sabrı için teşekkür etmesine gerek yoktur, çünkü Türk insanı, her konuda ne denli sabırlı olduğunu her zaman her koşulda göstermektedir.. ki ayrıca 116 panoda sunulan çözümlerin inandırıcı olmadığı, trafiğe çıkan taksi şoförlerinin umutsuzluğundan anlaşılmaktadır. Trafik için 116 çözüm ise, yayalar için de 146 çözüm beklentimizdir. Belediyelere duyurulur... Deniz BANOĞLU Aşkaleli kadınlardan destek Aşkale Kültür ve Kalkındırma Derneği Kadın Kolları yönetici ve üyeleri gazetemizi ziyaret ederek, ‘‘Cumhuriyet’i hedef alan’’ saldırıları protesto ettiler. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’la bir süre görüşen Dernek Başkanı Deniz Sönmez, üye ve yöneticiler Güler Dilek, Şenay Karalı, Gülafer Karalı, Ümran Yıldız ve Uğur Diler, ‘‘Cumhuriyet okurları olarak, bu saldırılardan ders aldıklarını, medyayı daha yakından, dahi iyi tanıma olanağını bulduklarını, Cumhuriyet’in bu tür saldırılardan her zaman olduğu gibi güçlenerek çıkacağını’’ belirttiler. İstanbul’daki Aşkalelileri, dernek çatısı altında dayanışmaya çağıran başkan ve üyeler, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onun ilkelerini savunan Cumhuriyet gazetesinin her zaman yanında olduklarını vurguladılar. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) Geçen yıl, Avrupa’da işçiler, emekliler, işsizler ve gençler için zor bir yıl oldu. İşçiler son yirmi yılda katlanarak artan saldırının zirveye çıktığını, yüzbinlerce işçiyse fabrika kapılarının yüzlerine kapatıldığını gördüler. Ücretlerine enflasyon oranında zam istemenin ‘‘vatana ihanet’’ sayıldığını, gerçek ücretlerin, artan iş saatleri nedeniyle sürekli gerilediğini, sendikalarının işlevsizleştiğini şaşkınlıkla izlediler. Ama aynı zamanda bıçağın kemiğe dayandığını da fark ettiler. Bir şimşek gibi gelip geçen 2005 yılında işçiler, ayağa kalkıp ‘‘dur!’’ demezlerse, büyük bir iştahla sömürüyü katlayan tekel patronlarını frenleyemeyeceklerini, bunca yıldır mücadeleyle kazanılmış hakların tümüyle uçup gideceğini anladılar. Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da ve AB’nin eski yeni diğer ülkelerinde eyleme dönüşen bir huzursuzluğun daha yoğun görülmesinin nedeni budur. Gençlerin isyan edebileceklerini ise, Fransa’nın varoşları Avrupa’ya sert bir şekilde göstermiştir. ??? Geçen yıl, belki de pek çok açıdan bir dönemeç, bir hesaplaşma yılı olarak adlandırılabilir. Tekeller, emeğin maliyetini olabildiğince düşürerek, kimi zaman işgücünün sudan ucuz olduğu ülkelere koşarak kârlarını katladılar. Hükümetlerinin ‘‘ülkenizde kalın’’ çağrılarına gülüp geçtiler. Ama artık zor yılların yeniden gelip çattığını da anlamış olmalıdırlar. Patronlarda ve aylık yıllık gelirleri dudak uçuklatan menajerlerde de bir telaş başlamıştır. Bu nedenle direnişlerin sert bir şekilde bastırılmasını istiyor, ‘‘sokak serserileri’’ dedikleri gençlere taviz verilmemesi gerektiğini yineleyip duruyorlar. Daha köklü önlemler peşindedirler. Demokrasinin yeniden tanımlanmasını ve gittikçe daralan bir çerçeveye uygun bir yeni ‘‘demokrasi’’nin kitaplara yazılmasını istiyorlar. ??? Avrupa Birliği de zor bir yıl geçirdi doğrusunu isterseniz. Zordan öte, 2005, AB’nin durumunun ve geleceğinin masaya yatırıldığı bir yıl oldu. Binbir özenle hazırlanmış anayasa, sosyal hakları ellerinden alınan ve bundan böyle en azından direnerek yitirmenin, direnmeden yitirmekten daha iyi olduğunu anlayan halklar tarafından rededdildi. AB bürokrasisi ne yapacağını bilemedi. Pek çok AB ülkesinde hükümetler, bu işin geleceğini konuşmaya başladılar. Birliğin bundan böyle siyasal bir birlik olarak gelişip gelişemeyeceği, devam edip etmeyeceği sorgulanmaya başlandı. Birliğin ABD tarafından yerle bir edilmiş ‘‘ortak dış politika’’ hayali, hayal olarak kaldı. Birliğe etkin bir dışışleri bakanı seçme projesi de şimdilik anayasayla birlikte rafa kaldırılmış durumdadır. AB artık bütçe yapmakta zorlanmakta ve yeni üyeler konusunda ideolojik itirazların yerini ‘‘tamamen duygusal’’ itirazlar almaktadır. Savunmayı ise hiç sormayın; ABD’nin dört koldan, yalnız Ortadoğu ve Balkanlar’ı değil, AB’yi de kuşattığı anlaşılmış durumdadır. Avrupa şimdi yeni, ama besbelli ki gerçekleşmesi uzun sürecek önlemler peşindedir. AB hükümetleri ECHELON’a; ABD’nin uzun kulağına karşı ne yapabileceklerini kara kara düşünüyorlar. Uzaya fırlatılan Galileo uydusu bu telaşın 2030’larda semeresini vereceği umulan işaretidir. Aynı kavga internetin yönetimi konusunda da yaşanıyor. Bir başka telaş ise büyük bir iştahla desteklenmiş pembe, turuncu ve diğer renklerden ‘‘devrimlerin’’ bedelinin, doğalgaz bağımlılığı olarak ve pek soğuk bir şekilde ödenebileceğinin öğrenilmesinden kaynaklandı. İçerde ve dışarda işler gerçekten de pek iyi gitmedi geçen yıl. Kısacası 2005 yılı, uzun süreceği anlaşılan bir hesaplaşmanın başladığı yıl oldu. Bu hesaplaşmanın pek sert olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Ne zaman sonuçlanacağını ise, hayır, söyleyemeyiz. eposta: [email protected] Hukukun tarafsızlığı Gaziantep ve Şanlıurfa E manzaraları A KP’nin hukuku bu kadar hırpalaması her yurttaş gibi beni de çok üzüyor. Muhakeme usulü derslerinde bize öğretilenlerden biri de; hukukun tarafsız olmasının yetmediği, tarafsız da görünmek zorunda olduğudur. Peki bir insan intihar etmeden iddianame hazırlamayan savcılar, tarafsız gözüküyor mu? Defalarca hâkimlik, savcılık sınavında yazılıyı kazanmalarına karşın sözlüde sürekli olarak elenen hâkim ve savcı aday adaylarını eleyenler tarafsız mı? Özlük hakları Adalet Bakan lığı’na bağlı olan adalet müfettişleri nereden bakınca tarafsız gözüküyor? Dünyanın birçok yerinde adalet bakanları hükümetten bağımsız gözükmek için ayrı statüde değerlendirilirken, bizde hükümetin ‘‘resmi’’ sözcüsü olması ne tür bir tarafsızlıktır? Başbakan’ın iyi sanık kötü sanık ayrımı yaptığı bir ülkede hukuka nereden bakarsanız bakın tarafsızlığı değil, ancak AKP’nin umarsız acımasızlığını görebilirsiniz. Başar ÖZTÜRK ‘İçi boşaltılmış gençlik’ L E Ş T İ R İ L E R 2 D KOŞULLAR ünya Bankası tarafından dar gelirli ailelere Gaziantep ve Şanlıurfa Viranşehir’de yapılan 25 YTL ’lik yardım manzaraları bu ülkede yaşayanları, özellikle merkezi ve yerel yöneticileri utandırmıyor mu? Gecenin karanlığında tek bir şubenin önünde belki de komşusuyla sıra yüzünden kavga eden insanları görünce acaba bu yardıma değiyor mu diye düşünüyor insan. 25 YTL dar gelirliler için büyük para ama bu ülkede yaşayan bir bölüm için de eğlence mekânlarında sadece otopark parası olarak kıymeti olan parayı insanların kavga gürültü içinde almaları içinizi cız ettirmiyor mu? Çözümün örnekleri var. Bakırköy Belediyesi bünyesinde bulunan yardım sandığı kanalıyla 1000 kişiye ihtiyacına göre 75 YTL ’den başlayarak para yardımı yapılmaktadır. İnsanların birbirlerini bile görmedikleri, hiçbir izdihamın yaşanmadığı bu yardım çalışmasıyla insan onuru da zedelenmemektedir. Üstelik evinden çıkamayan yaşlı ve hastaların da evlerine gidilerek yardım yapılmaktadır. Çözümü başlıklar halinde sıralayacak olursak: Yardım yapılan şube sayısını bir yerine birden fazla şubeye çıkarırsanız sorunun başta önemli bir kısmını çözmüş olursunuz. Gün sayısını birden fazla numaralandırarak bölerseniz de sorun önemli ölçüde giderilmiş olur. Evet sayın yöneticilerimiz, çok basit çözümlerle artık bu yardım rezaletlerini gazete sayfalarında yer almaktan çıkarınız. Bir de İçişleri Bakanlığı’nın tüm genelgelerine rağmen şov amaçlı yardım yapan belediyeler ve kuruluşlara ağır yaptırımlar uygulansın. Yalçın ÇETİN ? 27 Aralık 2005 tarihli Cumhuriyet’te Musa Kart’ın bir karikatürü: Karakış bastırmış. Yoğun kar yağışı altında iki yoksul yurttaşımız birbirine sokulmuş, tir tir titreyerek yolda yürüyorlar. Yaka bağır açık, soğuktan büzülmüşler, aralarında konuşuyorlar: Abi n’olacak halimiz?.. Ev yok, aş yok, iş yok! Sabret oğlum, büyüklerimiz şimdi Türklüğü koruyorlar... Sıra Türklere de gelecek!.. Ben Sayın Musa Kart’tan, sanatını, madalyonun yalnızca bir yüzüne bakarak icra etmemesini rica ediyor ve bu karikatürü şu şekilde de yayımlamasını teklif ediyorum: Abi n’olacak halimiz?.. Ev yok, aş yok, iş yok! Sabret oğlum, yazar çizer aydınları mız şimdi soyut işlerle, insan haklarıyla, düşünce özgürlüğüyle, cici demokrasiyle meşguller. Sıra somut işlere, eve, aşa, işe de gelecek. Saygılarımla. Prof. Dr. Cihan DURA ? Sevgili İlhan Selçuk, Hakan Şükür’lü yazınızı okudum ve bir GS taraftarı olarak şükrettim ki Fethullah Gülen Hoca iyi ki zamanında kancayı Prekazi’ye ya da Hagi’ye falan takmamış. Asıl o zaman taraftarlar açısından cidden endişelenebilirdik. Ama bazen, cidden Fethullah Gülen’in üfürüklerinin yerini bulduğunu da düşünmeden edemiyorum. Hakan Şükür’ün sahada şaşkın ördek gibi dolanıp Dünya Kupası rekorunu kıran golü atması (buna benzer beklenmedik pek çok başarısı vardır) beni her zaman şaşırtmıştır. Allah gerçek idolleri şaşırtmasın. Betül VAROL 0 yaşında bir genç olarak korkular, şaşkınlıklar ve kızgınlıklar doluyum hayata, insanlara ve özellikle gençliğe karşı!.. İçi boşaltılmış, okumaktan, sorgulamaktan ve düşünmekten yoksun bu kuşak mı ilerde bu ülkenin söz, konum sahibi insanları olacaklar?.. Popüler kültüre boğulmuş; futbol, para ve cinsellikten başka konuşacak, düşünecek bilgileri olamayan; okudukları gazeteler spor ya da ‘‘boyalı basın’’ gazetelerinden öteye geçmeyen gençler mi Atatürk’ün emanetini ilerki kuşaklara iletecekler? Büyük Atatürk adına utanıyorum akranlarımdan... Bugün yaşadığımız ülkenin en büyük sorunu ‘‘içi boşaltılmış gençlik’’tir, her ne kadar çoğu kısmın işine gelse de... Ve asıl üzücü olan ise bunun farkında olan (aydın) düşünürlerimizin durumu kabullenişleri... Peki kim uyandıracak bu uyuyan gençliği?.. A. Utku ATAY Çöp kamyonu Ü Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 sküdar’da haftada iki gün (hafta içi) sabah saat 07.00’de büyük bir gürültü ile toplanan çöpler artık haftada 3 gün toplanacakmış. Sanki bu çok özel bir şeymiş gibi sağa sola pankartlar asarak duyuruyor belediye bu haberi. Yani bakın sizi bundan sonra daha çok rahatsız edeceğiz, haberiniz olsun ey halk. Ve şimdi dikkat; tarih 01.01.2006 Pazar sabahı saat 07.00.. yılbaşı akşamında sabaha karşı yatmış olan vatandaşlar yine Üsküdar Belediyesi’nin çöp kamyonu ile uyandı. Bu görüntüleri videoya kaydediyoruz. Mahalle halkı olarak mahkemeye veriyoruz. Daha önce bu çöp konusunda Başkan’a email’le şikâyette bulunmuştuk. Ama onun derdinin halka hizmet olmadığı açıkça görülüyor. Nilgün GÜLBAKAN CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle