10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 OCAK 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Moral Erdoğan Tuncel, hem ilk öğrencilerinden hem de eski dostlarından Prof. Dr. Yücel Aşkın’ı, tahliye edilince Bursa’dan telefonla arayıp kutluyor. Aşkın, Avrupa’ya örtülü gönderme yaptığı basın açıklamasını nasıl bulduğunu soruyor. Tuncel, “Çok anlamlıydı, keşke televizyonlar Türkçe altyazı ile verseydi de içerdekiler de anlasaydı” diyor. Aşkın, kahkahalarla gülerek biraz daha moral kazanıyor. Ya ğ m u r E k i m Rusya’nın silahı doğalgazmış... “Türkiye’nin doğal silahı da kuru fasulye!” 73 yaşında bir büyükanne. Adını söylüyor ama açıklanmasını istemiyor. Çünkü korkuyor. Kimden mi? “Ben onlara bağlıyım” dediği kamu kurumlarındaki doktorlardan! Büyükanne İstanbul’un Pendik ilçesinin Kurtköy beldesindeki uydu kentte oturuyor. Tansiyon hastası ve midesinden rahatsız. Tansiyon ve mide ilaçları bitince, yenisini almak için geçen perşembe günü Şeyhli Sağlık Ocağı’na gidiyor. Sağlık ocağındaki pratisyen hekim sağlık karnesine tansiyon ilacını yazabileceğini, ancak mide ilacını bir uzman hekimin yazması gerektiğini söylüyor. Büyükanne belediye otobüsüne binip Kartal Devlet Hastanesi’nin yolunu tutuyor. Hastanede sıra numarası bittiği için doktora ulaşamayınca tabelasında “emekli işleri” yazan bölüme gidiyor. Orada da tansiyon ilacını PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU yazabileceklerini fakat mide ilacını yazamayacaklarını söyleyip bir dahiliye uzmanına gönderiyorlar. Uzman doktor, 32 saattir nöbette olduğunu ve bu arada 60 kişiye baktığını özellikle vurguladıktan sonra sıra numarası olmadığı için büyükanneyi azarlayıp kovalıyor. Bu kez “destek hizmetleri” diye bir bölüme gönderiyorlar. Öğle tatili başladığı için 1.5 saat bekliyor. Mesai başlayınca 2. Dahiliye’den bir doktorun huzuruna çıkıyor. Doktor, sağlık karnesini alıp hem tansiyon ilacını hem de mide ilacını yazıyor. Büyükanne, evine dönerken ilaçlarını almak için Şeyhli’de bir eczaneye giriyor. Eczacı, ilaçları veremeyeceğini çünkü sağlık karnesinde uzman Büyükanne doktorun kaşesinin olmadığını söylüyor. Büyükanne cuma günü tekrar Kartal Devlet Hastanesi’ne gidiyor. Gençten bir hanım doktor bulup, derdini anlatıyor. Doktor hanım, büyükannenin anlattıklarından bir gün önceki işlemi doktor bilmem kim ağabeyin yaptığını anımsayıp, cebinden çıkarttığı kaşesini sağlık karnesine basıyor. Büyükanne tekrar Şeyhli’deki eczaneye gidiyor. Eczacı, yine ilaçları veremeyeceğini çünkü asistan kaşesinin geçerli sayılmadığını söylüyor. Araya hafta sonu ve yeni yıl tatili giriyor. Büyükanne, emekli maaşını almak için Kadıköy’e indiği zaman sağlık karnesine ilaç yazdırma mücadelesine bıraktığı yerden ve bu kez Kadıköy’de devam etmeyi planlıyor. Sağlık Bakanlığı’nın “dönüşüm” projesi genç yaşlı dinlemeden tüm yurttaşların başını döndürüyor. Kokuşmuşluk Üzerine Edirne Emniyet Müdürü Sayın Hanefi Avcı ve meslek onurlarını kişisel çıkarlarının üzerinde tutan arkadaşlarının ortaya çıkardıkları Kapıkule’deki rüşvet olayı nedeniyle gözaltına alınan gümrükçülerin ve polislerin sayısı her gün artıyor. Posta gazetesinde, bu olaya ilişkin görüntü kayıtlarından ‘‘deneyimli’’ görevlilerin genç meslektaşlarına ‘‘rüşvetin çaktırmadan nasıl alınacağı’’ konusunda eğitim verdiklerinin saptandığı yazıyordu. Beni asıl ilgilendiren de polisler arası bu ‘‘özel eğitim çalışması’’ oldu. Şunu çok merak ettim: Rüşvetin nasıl alınacağı konusunda eğitim verecek kadar uzmanlaşmış polisler, aynı konudaki eğitimlerini ne zaman ve hangi ağabeylerinden almışlardı acaba? Bu ağabey polisler sonraları terfi edip daha yüksek makamlara gelmediler mi, getirilmediler mi? Sanırım, bu soruya hiçbir zaman yanıt alamayacağız, çünkü bu çorap bir sökülmeye başladı mı, iş, yaşlı başlı emekli polislerin evlerinden toplanmalarına kadar uzayabilir, bu da arzu edilmez. Geçen hafta başka bir rüşvet olayı da Kayseri’de patladı. Bir tabip binbaşı ile bir astsubay ‘‘çürük raporu’’ karşılığı 21 bin dolar rüşvet alırken görüntülendiler. Habur Gümrük Kapısı’nda rüşvet aldıkları savıyla birkaç astsubay tutuklandı geçenlerde. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir oramirali de ‘‘yolsuzluk’’ suçlamasıyla aylardır yargı önünde hesap veriyor. Almanya’da yaşadığım yıllardan bilirim, Alman vergi sisteminde ‘‘vergilendirmeden muaf olağandışı harcamalar’’ başlıklı bir gider kalemi vardı. Ortadoğu ülkeleriyle ticaret yapan kişiler ve kuruluşlar ticaret hacminin yüzde 5’ini bundan yararlanarak ‘‘olağandışı masraf’’ olarak gösterirlerdi. ‘‘Rüşvetin belgesi mi olur’’ mantığına uygun olarak da bu kaleme giren harcamalara ilişkin fiş, fatura vb. gösterilmesi gerekmezdi. Bu vergi indirimi kapsamına giren ülkeler arasında Türkiye de vardı, bir Türk olarak bundan utanç duyardım. Bu noktaya nasıl geldik, nasıl böyle yozlaştık, çürüdük, kokuştuk, diye sorardım kendime.1980’lerle birlikte çok büyük yolsuzluklara tanık olduk, koskoca sanayi ve ticaret şirketleri, bankalar gümbür gümbür battılar, masum insanların paralarını da batırarak. ??? Bilmem dünyada başka bir ülkenin parlamentosunda bizdeki kadar çok sayıda hakkında ‘‘yolsuzluk söylentileri’’ dolaşan, fakat dokunulmazlığı kaldırılıp yargı önüne çıkarılmayan milletvekili var mı? Balık baştan kokunca insan utanmaya nereden başlayacağını da bilemiyor. Ya da insan zamanla yorgun düşüp utanmaktan vazgeçiyor. Ahlaksızlık baştan sona kitleselleşmeye başlayınca kokuşmuşluk da böylece toplum tarafından içselleştiriliyor, ‘‘doğal bir insanlık hali’’ olarak algılanmaya başlıyor. Bu da kokuşmuşluğumuzun başka bir noktada altını çizen bir haber, ama önce belleğimizi tazeleyip 1994 yılına geri dönelim, Fatma Girik’in yaptığı ‘‘Yetiş Fatoş’’ adlı televizyon programını anımsayalım. O programlardan birinde bir babanın, kızına tecavüz ettiği öne sürülmüş, görüntülerde de Fatma Girik o tecavüzcü babanın suratına tükürmüştü... Sonra F.D. adında bir kadın, o mağdur kıza sahip çıkınca ‘‘yılın annesi’’ seçilmişti. ‘‘1994 yılının annesi’’ bir süre önce Esenler’de ‘‘fuhuş yaptırmaktan’’ yakalandı. Üstelik bu ilk yakalanışı da değilmiş, daha önce tam 16 kez aynı suçtan yakalanmış. Bir zamanlar İstanbul’un en ünlü genelev patronu olan Matild Manukyan ‘‘vergi rekortmeni’’ seçilir, kendisine ödüller verilirdi. Bu açıdan bakıldığında bir ‘‘fuhuş maması’’nın da ‘‘yılın annesi’’ seçilmesi o kadar aykırı değil, hele bu kokuşmuşlukta... Ama ben yine de o ‘‘fuhuş maması’’nın koruma altına aldığı kızcağızın akıbetinin ne olduğunu çok merak ediyorum. ??? Bir not: 28 Aralık 2005 günü bu köşede yayımlanan ‘‘Alemdağ’dan Alemdar’a’’ başlıklı yazımda Ümraniye’ye bağlı bu beldenin Alemdağ olan adının Alemdar’a çevrilmesini eleştirmiştim. Geç kalmışım, çünkü 23 Aralık 2005 tarihli ve 26032 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren bir kararla Alemdar eski adına, Alemdağ’a ‘‘resmen’’ yeniden kavuşmuş. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) AB’den sapma AKP’yi bölermiş. Korkarız, sapmama da Türkiye’yi bölecek! SESSİZ SEDASIZ (!) İlköğretimde fişleme yöntemiyle devşirme MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencileri için internet ortamında uygulayacağı “Karşılaştırmalı Sınav Testi”yle ilgili olarak Mahiye Morgül’ün velilere ve öğrencilere bir uyarısı var: “Bu testler bir tuzaktır, çocuklarımızı fişlemek içindir. Bu sistem ABD eğitim modelinde vardır; çocuğu sürekli fişleyerek bir gün hangi çocuğu askere hangi çocuğu hapishaneye devşireceklerini belirleyeceklerdir. Hedefleri çocuklara ilişkin bilgileri ulusötesi merkezlerin kontrolüne vermektir. Okullar belediyelere devredildiği zaman fişlemeye orada Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Beton H. Turgut Arığ: “Dini, milletin çimentosu olarak görenler; çimentonun toz halinde bir malzeme olduğunu ve bir işe yaraması için kum katılarak sulandırılması gerektiğini bilmeyenlerdir ki böylesine laf olsun diye konuşanlara halk arasında ‘beton kafa’ denir!” devam edeceklerdir. Bu yeni testlerin öğrencinin sınıf geçmesiyle asla ilgisi yoktur, çocuklar kaç puan aldıklarını bile bilmeyeceklerdir. Veliler; çocuğunuza bu testleri uygulatmak istemediğinizi acilen okul yönetimlerine ve öğretmenlerine bildirin. Sevgili öğrenciler durum tespiti için yapılan bu testleri boş veriniz, adınızı bile yazmayınız, kimlik bilgilerinizi, kan grubunuzu, ders ve aile durumunuzu asla internet ortamına girmeyin, girdirmeyin. Sizi buna zorlamak, kişinin mahremiyet alanına tecavüzdür. Bu testlerin hiç bir yasal dayanağı yoktur.” Yobazlar içki yasağını şerbetle mi kutlayacaklar? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Balıkesir’in ‘Kervansaray’ı... 20. yüzyıldaki ‘‘mimarlık sanatı’’mızı simgeleyen yapılardan biri de Balıkesir’deki Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait Kervansaray Oteli... ‘‘Cumhuriyet Meydanı’’yla uyum içinde tasarlanarak 60 yıl önceki ‘‘planlı imar kültürü’’müzü yansıtıyor... Çağdaş turizmin de ‘‘Anadolu’daki önderleri’’nden olan otelin mimarları ise şimdi aramızda olmayan Affan Kırımlı ile vaktiyle Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği de yapmış Prof. Muhteşem Giray... Ne var ki bu ‘‘yalın ve kimlikli’’ otel, her yönüyle bir ‘‘Cumhuriyet armağanı’’ iken son yıllarda yalnızlığa terk edildi; şimdi de ‘‘yıkılmak’’ isteniyor... Üstelik, aynı yer için öngörülen ‘‘kimliksiz’’ bir rant düzenlemesi uğruna... Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi’nce işte bu ‘‘vefasız’’lığın önlenmesi için Çanakkale Koruma Kurulu’na yapılan başvurulardan ise sonuç alınamıyor. Çünkü kurul, her seferinde ‘‘tesma Yasası’’ var. Böylece mimarlık mirası da sadece ‘‘eski’’ ve ‘‘eser’’ olma özellikleriyle değil, dönemini yansıtan ‘‘kültürel özgünlük’’leriyle de koruma altına alınıyor... Geçen asrın çağdaşı Bu yeni anlayışın 21. yüzyıla doğru evrensel sorumluluğu ise ‘‘20. yüzyıl mirası’’nın da aynı nedenlerle korunmasıydı... Yine UNESCO, bu kez Uluslararası Mimarlar Birliği ile 1990’larda, sonuna gelinen yüzyıldaki ‘‘anıları ve sanatsal gelişmeleri’’ yansıtan yapıların saptanıp korunmalarını öngördü. Böylece bir yandan 21. yüzyıl karşılanırken öbür yandan ‘‘geride kalan çağın çağdaşları’’nı da gözetmenin çalışmaları başlatıldı... Türkiye ise birçok alanda olduğu gibi bu konuda da geç kaldığından, koruma kurullarımız Kervansaray gibi örneklerde sadece kendi ‘‘tercihleri’’yle baş başa kalmış durumdalar. Öyle ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Ocak www.mumtazarikan.com BULMACA cile değer görülmemiştir’’ diyor... Bu görüş, Balıkesir’deki ‘‘kentsel bellek değerlerine duyarsız anlayış’’a destek verdiğinden, bu çok özel mimarlık ürünümüzü ‘‘her an’’ yitirmek üzereyiz... görünüyor ki Çanakkale Kurulumuz da tercihini hâlâ ‘‘eski eser’’ dönemlerine göre kullanıyor... Oysa, örneğin İstanbul’daki Koruma Kurulu, mimarı Prof. Orhan Şahinler olan ve 1960’ların modernist anlayışıyla tasarlanan ‘‘Ticaret Odası Binası’’nı, Haliç’teki tarihsel peyzaja ‘‘uyum’’u nedeniyle, ‘‘kente saygılı çağdaşlığı’’ yansıtan kültür varlığı olarak tescil etmişti... Benzer nedenlerle Bursa Kurulu da 1950’lere ait ‘‘Tolon Çamaşır Makinesi Fabrikası’’nı özenli mimarisiyle korumaya almıştı... Tıpkı, Balıkesir’e saygılı Kervansaray gibi... SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Kültürel bellek Oysa, Kervansaray Oteli’nin ‘‘uygarlık mirası’’ olarak kabul edilmesi, ‘‘çağdaş koruma kuramı’’nın bir gereği... Geçmişe ait mimarlık değerleriyle ilgili yasamız, 1980’lere kadar ‘‘Eski Eserler Kanunu’’ydu... Yani, bir yapının ‘‘insanlık mirası’’ sayılabilmesi için, hem ‘‘eski’’ hem de ‘‘eser’’ olması öngörülmüştü... Ne var ki uluslararası sözleşmelerde, ‘‘kültürel zenginliğin’’ sadece eskilikle ve eser sayılmasıyla sınırlanamayacağı kabul edildi. Çünkü, bu değerler, ‘‘insan aklının ve yaratıcılığı’’nın yeni kanıtları olarak, ‘‘yaşanmışlıkların birikimleri’’ni de yansıtmaktaydılar. O halde, geçmişte ‘‘değer’’ taşıyan kültürel süreçlerin ‘‘özgün tanık’’larını da gelecek kuşaklara aktarmak, insanlığın ‘‘uygarlık sürekliliği’’ni sağlamak için gerekliydi... İşte bu anlayışın yeni yasamıza da yansıması sonucunda, 1980’lerden bu yana artık ‘‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koru İzmir CUMOK Çağırıyor AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ Ocak ayı KUŞLUK KAHVALTIMIZDA Sayın METİN AYDOĞAN ile dünden bugüne Türkiye üzerine oynanan BİTMEYEN OYUN’u konuşuyoruz. “Dayanacağız, çoğalacağız, oyunu bozacağız” SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer Öğretmenevi : Dr. Hasan Sağlam EşrefpaşaİZMİR Tarih : 8.1.2006 Pazar, Saat: 11.00 Kahvaltı bedeli : 10 YTL. Rezervasyon ve İletişim için: 0 533 765 52 67 0 538 250 99 73 0 532 326 10 25 www.cumok.org izmir?cumok.org İLAN TC KAYSERİ 3. İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN Esas No: 2005/6344 İflas MÜFLİS: Fark Tekstil Tic. AŞ Cumhuriyet Mah., Çevik Sokak, Anadolu İşhanı, 1/102 Kayseri Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.07.2005 tarih ve 2003/374 esas ve 2005/478 sayılı kararıyla iflas ve tasfiyesine başlanılmış ve sonuçlandırılmış olup müflis ile ilgili iflasın Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.12.2005 tarih ve 2003/374478 karar sayılı kararıyla 2004 sayılı İİK’nin 218. ve 217. maddeleri ile İİK’nin 254/3. maddesi gereğince kapatılmasına ve İİK’nin 254/4. maddesi gereğince ilanına karar verilmiştir. İlan ve tebliğ olunur. 23.12.2005 Basın: 8 Yüksek Kurul el atmalı Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuya ‘‘acilen’’ eğilmeli... Koruma Yüksek Kurulu, ülkemizdeki 20. yüzyıl mimarlık mirasının da korunabilmesi için, hem de Kervansarayımızı yitirmeden, acele ‘‘ilke kararı’’ üretmeli... Balıkesir’deki yetkililer de kentin en anlamlı değerlerinden birini gözden çıkarmaktan vazgeçerek, Yüksek Kurul’un alacağı ilke kararı ile Çanakkale Kurulu’nun buna göre yapacağı ‘‘yeni değerlendirmeyi’’ beklemeli... oekinci?cumhuriyet.com.tr 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Pencerelerin altında, yağ 1 mur suyunun 2 sızmasını önleyen eğik bö 3 lüm. 2/ Eski 4 Mısır inanışın 5 da ana tanrıça... Maksat. 3/ Vur 6 malı bir çalgı... 7 İşsiz, aylak. 4/ 8 ‘‘Saçlarıma ak düştü/Sana 9 bulamadım’’ (Şarkı). 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Eski Yunan kentlerin 1 B E L İ R T K E de pazar yeri... Bayağı, 2 E K O S E Ü R E sıradan. 6/ İskambiller3 Y E M N A R İ N le oynanan bir oyun... 4 L E T L A S O Tokat yöresinde yetişO V E R L tirilen bir tütün cinsi. 7/ 5 İ N S A ‘‘Egzama’’ da denilen 6 K A İ N A T F ÜG deri hastalığı. 8/ Maha 7 Ç İ R İ Ş ret... Parola. 9/ Aşık ve 8 İ R İ K A R A A bilye oyunlarında kul 9 A S K U Z E Y lanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik... Yaprakları salata gibi yenen ıtırlı bir bitki. ÜSKÜDAR 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN 2005/246 Davacı Güfer Karataş tarafından davalı Şenol Karataş aleyhine açılan boşanma davasında; Ordu İli, Mesudiye İlçesi, Güzelce Köyü, Cilt No: 42, Hane No: 57, BSN: 98’de nüfusa kayıtlı Yusuf ve Ayşe oğlu, 01.12.1965 doğumlu davalı Şenol Karataş’ın adresine dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi gereğince ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Duruşma günü olan 16.02.2006 günü saat 10.00’da davalının veya vekilinin duruşmada hazır bulunması, aksi takdirde yokluğunda yargılama yapılıp karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 67 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde kale komutanına verilen ad... Baryum elementinin simgesi. 2/ Korumak, himaye etmek. 3/ Afrika’da bir ırmak... İri kemik. 4/ Duman lekesi... Eğreti, ödünç. 5/ Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Yüz metre kare tutarında yüzey ölçüsü birimi. 6/ Bir resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi... Tutsak. 7/ Üstü kapalı olarak anlatmak... Katışıksız, saf. 8/ Çekim alanına giren hiçbir şeyi, hatta ışığı bile bırakmayan varsayımsal gökcismi. 9/ Eskiden mest üzerine giyilen sarı pabuç... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle