25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER 50 yıllık Türk Ticaret Yasası değişiyor. Şirketler halktan para toplamak için SPK’den izin alacak DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Besleme Basın’ ve ‘Olur Şey Değil’ Anı, okumaktan keyif aldığım ve zaman zaman çok şeyler öğrendiğim bir tür. Tabii yazarının edepli olması, nesnel olabilmeye elden geldiğince özen göstermesi koşuluyla. Zaten eskilerin deyimiyle ‘‘kendiyle meşbu’’ yani kendinden başkasını gözü görmeyen kişilerin ‘‘Kızmayın canım kendimi yazdım’’ türünden, hakir benliğini her şeyin üstüne yerleştiren anlatılarını, bu türün içine katmıyorum. Onlar, olsa olsa, ruh doktoruna giderken yazarının yanında götürmesinde ve kendisini muayene eden uzmanın tanısını kolaylaştırmak için görüşmeden önce sunmasında sayısız yarar bulunan hezeyan belgeleridir. Anı yazan kişi, olabildiğince nesnel kalmaya (tümüyle olabilmesine türün kendisi engel) özen gösterirken zücaciye dükkânına girmiş bir fil gibi çevreyi de kırıp dökmemeye dikkat etmelidir. Kimi anılar, yalın anlatıların ötesinde gerçekten yazınsal değeri olan yapıtlardır. Gençliğimde çevirdiğim General De Gaulle’ün ‘‘Umut Anıları’’ üzerinde çalışırken bunu yaşayarak görmüştüm. Yarım sayfalık tumturaklı cümlelerinin her birisi keyif verirdi okuyana. Dostum usta gazeteci, deneyimli yazar Altan Öymen, iki anı kitabı ‘‘Bir Dönem, Bir Çocuk’’ ve ‘‘Değişim Yılları’’ ile bu türde seçkin ve çok değişik bir yer edinmiştir. Altan Öymen kendi kişisel tarihini, ülkenin ve hatta dünyanın tarihi ile öylesine güzel iç içe oturtmuş ki, okurken hem yazarın yaşamını hem de otuzlu yılların sonları ile kırklı yılları ve ellilerin başlarındaki Türkiye’yi ve dünyayı nefesiniz kesilerek izliyorsunuz. Herkese salık verilebilecek örnek bir yapıt. ??? Bir kitap kurdu olan askerlik arkadaşım, kadim dostum, Selçuk Yıllar bir gün; Anı kitapları güzel de, kimilerinin yazarları öylesine benmerkezci ki, sanki onlar olmasa, tarih böyle gelişmeyecekmiş gibi bir hava doğuyor, demişti. Ve de eklemişti: Ama Nadir Nadi’nin ‘‘Olur Şey Değil’’i bunlara hiç benzemiyor; bayıldım. Adam, övünmek bir yana, hafiften kendisiyle gırgır bile geçiyor. Selçuk haklıydı. Nadir Bey eşsiz bir anı yazarıydı. Sözünü ettiği ‘‘Olur Şey Değil’’de, 1956 yılında, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı sert bir dille uyarmak üzere randevu alıp Çankaya Köşkü’ne gittiğinde, tasarladıklarından hiçbirini söyleyemeyip kem küm ettiğini, üstüne üstlük, uyarıda bulunacakken elinde olmadan Bayar’a bir de ‘‘Allah sizi başımızdan eksik etmesin!’’ gibi hiç aklından geçirmediği, dalkavukça (deyimi kendisi kullanıyor) bir dileğe bile başvurmasını anlatır. Mizahının oklarını kendisine yöneltmeyi hiç ihmal etmeyen Nadir Nadi, üstelik başka tanığı da olmayan bu konuşmayı böylesine açık yüreklilikle dile getirmekten çekinmez. 11 Ocak günü, kitapların arasından ‘‘Olur Şey Değil’’i uzun aramadan sonra çıkarıp yeniden okumamın nedeni ise Necati Doğru dostumun, o günkü Vatan’da yazdığı ‘‘Necip Fazıl beslemeydi! Fehmi Koru besleyici!’’ yazısıydı. Keyifle okuduğum yazının bir yerinde içim burkuldu. Adnan Menderes’in örtülü ödenekten ‘‘beslediği’’ gazeteciler arasında Nadir Nadi’nin de adı geçiyordu. Necati Doğru, adları Yassıada zabıtlarından almıştı. Nadir Bey’in adını oraya kendi yakıştırmış değildi. Öyleyse ne olmuştu da, Nadir Nadi adı listede yer almıştı? ??? Demokrat Parti dönemini anımsayanlar veya o dönemle ilgili kitapları okuyanlar, Nadir Nadi ile Menderes’in aralarının pek iyi olmadığını, Cumhuriyet’in DP’ye muhalefet ettiğini bilirler. İşin içyüzü Nadir Bey’in ‘‘Olur Şey Değil’’ adlı kitabında anlatılır. Yıl 1959’dur. Demokrat Parti iktidarı inişe geçmiştir. Cumhuriyet ile Menderes’in arası çok kötüdür. Bu sırada Adnan Menderes, tarihimize bir skandal olarak geçecek olan Amerika gezisine çıkacaktır. Büyük gazetelerin başyazarlarını da davet eder. Daha önce de Menderes’in bir çağrısına evinde daveti olduğu için gidemeyen Nadir Nadi, ne yapacağını düşünmektedir. Gerisini kendisinden okuyalım: ‘‘...Bu kez durum gene sarpa sarmıştı. Onunla (Menderes) birlikte Washington’a gitsem bir türlü, gitmesem bir türlü. Ne yapmalıydım. Öğleden sonra Moda’ya geçerek, Falih Rıfkı’nın (Atay) fikrini almak istedim. Olan biteni dinledikten sonra, bana ‘Git, git, bunlarla ipin ucunu koparmak tehlikelidir’ dedi.’’ Arayı bozmamak için çağrıya olumlu yanıt veren Nadir Bey, geziyi ayrıntılarıyla anlatırken kitabın 75. sayfasında şöyle yazar: ‘‘...Washington’a vardığımızın hemen ertesinde Altemur Kılıç bizlere, harçlık mı, ödenek mi, seyyanen dörder yüz dolar dağıttı. İçimizden bir arkadaşa ayrıca bin dolarlık döviz verildiğini duyunca tepem attı. Belki kınayacaksınız ama arsız çocuklar gibi ‘Ben de isterim’ diye tutturdum ve Cumhuriyet hesabından ödenmek üzere bin dolar da ben aldım. Atalarımız üzüm üzüme baka baka kararır demişler, maalesef öyle oldu...’’ İşte Necati Doğru’nun verdiği listede Nadir Bey’in adının bulunmasının nedeni bu olaydır. Ama ortada bir ‘‘beslenme’’ durumu yoktur, para Cumhuriyet hesabından ödenmek üzere alınmış ve de ödenmiştir. Anı yazmak hüner ve yürek isteyen güç bir iştir ve doğruları yazmak da, yıllar sonra, hiç umulmadık bir şekilde bile olsa bir gün işe yarayabilir. İslami holdinglere fren EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Adalet Alt Komisyonu’nun üzerinde çalıştığı Türk Ticaret Yasa Tasarısı, İslami holdinglere ‘‘gözetim ve denetim’’ getiriyor. Tasarıya göre, şirket kurmak veya sermaye arttırmak vaadiyle halktan para toplamak isteyenler, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) izin almak zorunda olacak. Tasarıyla ayrıca kooperatifler ‘‘ticaret şirketi’’ statüsünde olacak. Türk Ticaret Yasa Tasarısı ile 50 yıllık yasa değişiyor. TBMM Adalet Alt Komisyonu, ticaret yaşamını yeniden biçimlendiren tasarı için TÜSİAD, MÜSİAD ve TOBB başta olmak üzere iş çevrelerine, akademisyenlere ve üniversitelere görüş sordu. Bu görüşlerin alınmasının ardından tasarının maddeleri ? Türk Ticaret Yasası’nda değişiklik öngören tasarıyla bugüne kadar yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda yurttaşın mağdur olmasına neden olan İslami holdinglere denetim getiriliyor. Tasarı yasalaşırsa şirketler, web sitesi kurmakla yükümlü tutulacak, ulaştırma şirketleri gecikmeler nedeniyle tazminat ödemek zorunda kalacak. üzerinde görüşmelere başlanacak. Tasarı, şu düzenlemeleri öngörüyor: Bir anonim şirket kurmak veya sermaye arttırmak amacı veya vaadiyle halktan para toplanabilmesi için Sermaye Piyasası Kurulu’ndan (SPK) önceden izin alınacak. Bu hükme aykırı olarak para toplayanlar ve eylemden haberli olan kurumlarla ilgili şirketin yönetim kurulu üyeleri, toplanan para tutarınca müteselsilen sorumlu olacaklar, alınan tedbir veya hacizden itibaren 6 ay içinde dava açılacak. SPK’den izin alındıktan sonra toplanan tutarların amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı izlenecek. Ticaret şirketleri, kolektif, komandit, anonim, limitet ve kooperatif şirketleri olarak kurulabilecek. Kolektif ile komandit şirket, kişi; anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ise sermaye şirketi sayılacak. Bir ortaklık, tam veya kısmi bölünebilecek. Tam bölünmede ortaklığın bütün mal varlığı bölümlere ayrılacak ve diğer ortaklıklara devrolunacak. Kısmi bölünmede ise bir ortaklığın bir veya birden fazla bölümü diğer ortaklıklara devrolunacak. Limitet şirketlerin ortaklarının sayısı 50’yi geçemeyecek. Tek kişilik limitet şirket de kurulabilecek. Yolcu taşımacılığı tasarı kapsamına alınıyor. Buna göre, yolcu taşıma firması, yapamadığı sefer için yolcuya yeni sefer öneremezse bilet ücretiyle birlikte, bu ücretin 3 katı tutarında tazminat ödeyecek. Aracın hareketi gecikirse de yolcu, bu ücreti ve varsa zararını firmadan isteyebilecek. Yolcu, gecikmeye rağmen yolculuğu yapmışsa sadece gecikmeden doğan zararının tazminini dava edebilecek. Gecikme nedeniyle doğmuş herhangi bir zarar is pat edilemese bile, mahkeme, bilet parasının 3 misli tazminata karar verecek. Bilette belirtilen yerin başka bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine, onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere konulması, aracın belli saatten önce hareketi nedeniyle yolcunun yetişememesi, araçta ilkyardım malzemelerinin ve ilaçlarının bulundurulmaması nedenleriyle de sorumlu olacak ve herhangi bir zarar ispat edilmese bile taşıyıcı, bilet parasının 3 katını tazminat olarak ödemekle yükümlü olacak. Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin etmekle yükümlü olacak. Her şirket, web sitesi yapmak zorunda olacak. Şirketler, siteye şirketle ilgili bilgiler, belgeler, raporlar, tablolar ve çağrılar yerleştirebilecek. KOZAN MİLLİ EĞİTİM İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN 13 GÜNDÜR EYLEMDELER Resmi sitede propagandaya soruşturma ? Kozan Milli Eğitim Müdürlüğü’nün internet sitesinde reklam adı altında Saidi Nursi ve Fethullah Gülen’e ilişkin yayın yapılması hakkında soruşturma başlatıldı. Kaymakam oluruyla yapılan yayın, tepkiler üzerine durdurulmuştu. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde reklam adı altında Saidi Nursi ile Fethullah Gülen taraftarı propaganda ve dini yayın yapılmasıyla ilgili soruşturma başlattı. Geçen günlerde, Kozan Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ait www.kozanmeb.gov.tr internet adresine girenlerin ‘reklam köşesi’ adlı bölümde yer alan ‘www.kozankalesi.com’ adresini tıkladıklarında, Kuran sesi eşliğinde Fethullah Gülen ve Sadi Nursi propagandasından tutun da Darwin’in teorisinin aşağılanmasına dek birçok dinci ve gerici propagandayla karşılaşması ve tepki göstermesi üzerine hemen kaldırılan siteyle ilgili soruşturma başlatıldı. Adana İl Milli Eğitim Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın başlattığı, Kozan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yanı sıra Kozan Kaymakamı Yıldırım Uçar’ın da ‘olur’ verdiği soruşturmada görev alan müfettişlerin, önce siteyi kurduğu iddia edilen Akdam Köyü İlköğretim Okulu Müdür Vekili Ramazan Çelik ile görüştüğü, Çelik’in verdiği ifadede ‘‘Siteyi kurdum, ancak milli eğitim sitesine izinsiz girdim. Sitemde yalnız dini yayın yapılmıyor ki Türk büyükleriyle ilgili bölümler de var’’ dediği öğrenildi. Eğitim camiasında ‘skandal’ olarak değerlendirilen olay sonrası ilk tepki EğitimSen’den gelmiş ve Şube Başkanı Güven Boğa, ‘‘Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altında olması gereken bir sitede böyle bir yayın yapılması, eğitimde gelinen noktayı ve nerelere götürülmek istendiğinin göstergesidir. Siteyi açtığımızda gözlerimize, kulaklarımıza inanamadık. Dinci, gerici yobazların sitelerinden hiç farkı yok’’ değerlendirmesini yapmıştı. TEKEL işçileri vatan nöbetinde ADANA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Adana Milletvekili Ziyaettin Yağcı’nın, AKP İl Başkanı Abdullah Doğru’nun da ortağı olduğu Akdeniz Televizyonu’nda söylediği sözler üzerine televizyonu basan TEKEL işçileri genel greve hazırlanıyor. Adana’ya gelen Tek Gıdaİş Genel Sekreteri Mecit Amaç, ‘‘Ülke nüfusunun yüzde 80’ini yok sayan zihniyet, garip gurebadan, fakir fukaradan söz edip bayram arifesinde yurttaşlarını işsiz, aşsız bırakıyor, perişan ediyor. AKP’li milletvekili de utanmadan sıkılmadan televizyonlarda TEKEL ’in zarar ettiğini belirterek kapanacağını söylüyor. Bundan sonra TEKEL işçisi bir ateş olacak’’ dedi. İşçi Partisi il ve ilçe yöneticilerinin de destek ziyareti sırasında yapılan basın açıklaması işçilerin, ‘‘Yalancı vekil istemiyoruz’’, ‘‘TEKEL ’in ateşi AKP’yi yakacak’’, ‘‘Söz bitti, sıra eylemde’’, ‘‘İş ekmek yoksa barış da yok’’, ‘‘Üretim hakkımız engellenemez’’, ‘‘IMF emreder, hükümet zulmeder’’, ‘‘Her yer TEKEL, her yer direniş’’ sloganları atarak AKP Hükümeti’ni protesto etmesiyle başladı. AKP Milletvekili Yağcı’nın ‘‘70 milyon için 70 kişinin rahatsız olması bizim için önemli değil’’ sözlerini anımsatan Amaç, ‘‘ Yağcı söylediklerini kamuoyu önünde ispatlamazsa onu iftiracı ilan edeceğiz. TEKEL 143 yıllık tarihinde hiç zarar etmedi. Zarar ettiğini iddia ediyorlar, biz de soruyoruz: Ülkeyi, TEKEL ’i yöneten sizsiniz. Bu zararı kim ettirdi?’’ diye konuştu. Tek Gıdaİş Güney Anadolu Bölge Başkanı Gürsel Diliçıkık da, 13 gündür gecegündüz, soğuk demeden fabrikada nöbet tutulduğunu vurgulayarak ‘‘Bu, vatan nöbetidir. Vatanımızın nöbetini tutuyoruz’’ dedi. İşçi Partisi İl Başkanı Sedat Memili ise AKP İktidarının, Batılı emperyalistlerin programı çerçevesinde Türk Devleti’ni tasfiye etmekle görevlendirildiğini ileri sürdü. zafertemocin@postamatik.com Bütün ihtiyaçları devlet tarafından karşılanan ibadethanelerde merak uyandıran örgütlenme Her camiye bir dernek dönemi ? Türkiye’de cami ve yaptırma ve yaşatma derneklerinin sayısı gün geçtikçe artarken okul yaptırma derneklerine ilgi gösterilmiyor. CHP Adana İl Başkanı Serdar Seyhan, ‘‘Çok sayıda derneğin olması bir siyasi ve ideolojik örgütlenmedir’’ dedi. VURAL KÖSE ADANA Türkiye’de aktif 73 bin 291 derneğin beşte birini oluşturan cami yaptırma ve yaşatma derneklerine neredeyse her ay bir yenisi ekleniyor. Kimi kentlerde sınıflardaki öğrenci sayısı 60’a kadar yükselirken ülke genelindeki okul derneği sayısı ise 7 bin 582. Camilerin elektrik ve su tüketim bedelleri Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve belediyelerce karşılanıyor, çok sayıda okulun su ve elektriği ise borcu nedeniyle kapatılıyor. Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 14.394 cami yaptırma ve yaşatma derneği bulunuyor. Nüfusu 70 milyona yaklaşan Türkiye’de 77 bin 151 camiye karşılık sadece 72 bin 180 (20042005 eğitimöğretim yılı verilerine göre) okul bulunuyor. Toplam 73 bin 291 derneğin 14 bin 394’ünü oluşturan cami yaptırma ve yaşatma derneklerinden 2 bin 911’i aynı zamanda “Ku ran kursu yaptırma ve yaşatma” adıyla çalışıyor. Öte yandan, MEB’in 2006 yılı bütçesi yaklaşık 16 milyar 568 milyon 145 bin YTL iken DİB’nin 2006 bütçe tasarısı 1 milyar 308 milyon 187 bin YTL olarak belirlendi. 2002 yılı sonuna dek elektrik tüketimleri ücretsiz karşılanan camilerin bu giderleri artık DİB bütçesinden ayrılan kaynak ile karşılanıyor. Cami gereksinimi ve talebi olmadan dernek adı altında cami yaptırma çabasının ülkeyi molla rejimine götürme amacına hizmet ettiğine dikkat çeken CHP Adana İl Başkanı Serdar Seyhan, ‘‘Ülkemizi tarikatlar ülkesi haline getirmek isteyen düşüncenin, örgütlenmenin bir parçasıdır bunlar. Belki bunların içerisinde belli sayıda olan iyi niyetle yola çıkmış inançlı insanlar olabilir, ama bu kadar sayıyı düşünecek olursak artık bunun iyi niyeti aşar durumlara geldiğini açıkça görebiliriz’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 BİZİM GAZETE Vakit gazetesi bir süredir Gençay Gürsoy ’u hedef gösteriyor. Geçen aylarda üniversitede öldürülen Profesör Göksel Kalaycı’nın cenaze töreninde dua etmediği iddiasıyla fotoğrafını bastılar ve ona ‘‘dinsiz’’ diyerek hakkında düşmanlık oluşmasına çalıştılar. Günlerdir, Vakit gazetesi, Kurban Bayramı’nı bahane ederek Gençay Gürsoy aleyhinde kışkırtıcı bir yayın yapıyor. ??? Gençay Gürsoy, ilkeli, dürüst, açıksözlü ve tutarlı bir sosyalisttir. Bu nedenle bağnaz çevrelerin hedefi haline gelmiştir. Üniversitede bilimsel özgürlüğü ve demokrasiyi savunduğu için İstanbul Üniversitesi’nin ünlü Rektörü Kemal Alemdaroğlu’yla da karşı karşıya gelmişti. Alemdaroğlu onu üniversiteden kaçırmak amacıyla kürsüsünü dağıtmaya çalışmıştı. İstanbul Tabipler Odası Başkanı Profesör Doktor Gençay Gürsoy’un bütün yaşamı özgürlük ve Vakit ve Gençay Gürsoy eşitlik için mücadeleyle geçti. Gençay Gürsoy’un önemli bir özelliği de ülkemizde barışçı bir ortam yaratılması için sürekli çaba harcamasıdır. Kürt sorunu, ölüm oruçları, düşünce özgürlüğü, milliyetçiliğin yükselişiyle başlayan tehlikeli gidiş gibi birçok temel konuda açık ve demokrat tutumuyla saygınlık kazanmış bir bilim insanıdır. Gençay Gürsoy’dan, ‘‘Kızıl Elma’’cılar da hoşlanmazlar. Onu Vakit gazetesinin hedef göstermesi de sürpriz değil. Vakit, önceki gün Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’yı savunan haberler yaparken Gençay Gürsoy’u da din düşmanı ilan etmeyi unutmuyordu. Bu tutumun kendi içinde bir tutarlılığı olduğunu kabul etmeliyiz. ??? Ülkemiz basın tarihinin köşe taşlarından, demokrat ve uzlaşmacı kişiliğiyle önemli bir çizginin temsilcisi olan Abdi İpekçi’yi düşman gören anlayışla, Gençay Gürsoy’u düşman gören anlayışın aynı noktada buluşması çok şaşırtıcı değil. Gençay Gürsoy’a Vakit’in bu düşmanlığı nereden geliyor? Bir insanın inanıp inanmadığı, cenazede dua edip etmediği nasıl sorgulanabilir ki!.. Bu hangi Müslümanlık? Vakit’in Müslümanlığı, başkasına yaşama alanı bırakmayan bir Müslümanlık değil midir?.. Kurbanlıklar konusundaki yayınlara gelince: Vakit gazetesi, Gençay Gürsoy’un Doğudan gelen kurbanlıkları kesmeyin dediğini iddia ediyor. Bu gerekçeyle onu ‘‘milletin kurbanına göz diken’’ bir düşman olarak ilan ediyor. Daha da ileri giderek, Gençay Gürsoy’u Doğulu hayvan besicilerini yok etmek isteyen bir insan olarak suçluyor. Gençay Gürsoy’un açıklamalarını ben de TV’den izledim ve daha sonra da kendisiyle konuştum. ‘‘Doğudan gelen kurbanlıklar kuş gribi tehlikesi taşıyor mu?’’ şeklindeki bir soruya özetle şu cevabı veriyor: Konunun uzmanı arkadaşlarıma sordum, kanatlı hayvanlarla aynı ahırları paylaşması mümkün olan hayvanların ciddi bir dikkate ihtiyacı var. Onlarda böyle bir hastalık olması mümkün değil, ancak kanatlı hayvanların pisliğini ayak tırnaklarında vb. gibi bazı yerlerinde taşıyabilirler, buna dikkat etmek gerekir. Çünkü hastalık biraz da böyle bir yolla aktarılıyor. Çok az bir ihtimal ama yine de dikkat edelim. Gürsoy’un söylediği, sorumlu bir bilim insanı olarak özetle bu. Bir noktaya daha dikkat çekiyor: ‘‘Geçenlerde iki hasta güvercini ortadan kaldıran iki kişi eldivenlerini ortada bırakınca, çocukları bu eldivenlerle oynamış ve bu nedenle kuş gribine yakalanmışlardı. Konu bu kadar hassas. Ne yapalım.. bildiğiniz gibi hareket mi edin diyelim!.. Yarın bildiğimizi söylememek nedeniyle daha büyük bir sorumluluk altına düşmez miyiz?..’’ Gürsoy, ‘‘Doğulu hayvan yetiştiricileri ülkemizin insanları, onlara maddi olarak bir zarar gelmesi bizi çok üzer. Eğer böyle bir zarar söz konusuysa, bunu kamunun karşılaması gerekiyor’’ diyor. Vakit gazetesi, söylenenleri çarpıtarak Gençay Gürsoy’u ‘‘din düşmanı’’ ilan edebiliyor. Gençay Gürsoy’lar bu ülkede herkese lazım. Başı derde giren türbanlısından, açlık grevcisine kadar herkes onu yanında görmek istiyor. Derdi olanlar, onun gibi insanlara koşuyor. Bağnazlar, toplum içinde kamplaşma yaratarak bunun rantını yiyenler Gençay Gürsoy gibilerin varlığından rahatsız oluyorlar. Vakit’in kışkırtıcı yayınları, mesleki olarak da son derece tehlikeli ve etik dışı. Bunu da ayrıca tartışmalıyız. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle