11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr OECD ülkeleri arasında, fiyatta birinci, akaryakıt üzerindeki vergi yükünde üçüncüyüz 13 NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL Pompalar Hazine’ye çalışıyor Satış fiyatında en yüksek vergi Türkiye’de KURŞUNSUZ BENZİN (DolarLitre) Elektrik Fiyatı ÜLKELER Vergi Öncesi Vergi Tutarı Satış Fiyatı Dolar/kWh 0,488 0,103 0,591 ABD 0,051 0,548 0,538 1,086 Yunanistan 0,063 0,483 0,680 1,163 Çek Cum. 0,066 0,447 0,716 1,163 Slovakya 0,083 0,516 0,679 1,195 İsviçre 0,085 0,490 0,720 1,210 Polonya 0,060 0,523 0,784 1,307 Macaristan 0,092 0,573 0,735 1,308 Avusturya 0,096 0,505 0,882 1,387 Portekiz 0,093 0,476 1,033 1,509 Almanya 0,582 0,941 1,523 İtalya 0,558 1,018 1,576 Belçika 0,470 1,109 1,579 İngiltere 0,067 0,559 1,119 1,678 Hollanda TÜRKİYE 0,572 1,287 1,859 0,100 Tavukla Değil, Kuş Gribiyle Mücadele Edin Türkiye, Kurban Bayramı’nda elinde satır dana kovalayan insanların görüntüsüne alışıktı. Bu bayramda bu görüntülere, canlı canlı ateşe atılan, dozerle toprağa gömülen tavukların toplu itlaf görüntüleri de karıştı. Kuş gribi ile mücadele ediliyor(!). Ancak kuş gribi ile mücadele tavukla mücadeleye dönüştü. Tavuk sahipleri ise tavuklarının yanında yer aldı. Bazılarında bir şaşkınlık. Tavuk sahiplerinin direnişini anlamıyorlar. ‘‘ İtlaf edilen tavukların parası ödeniyormuş, daha neymiş’’. ‘‘Cahillik işte’’ymiş. Oysa ‘‘itlaf ettiğimiz tavukların parasını veriyoruz’’ diyenler de ‘‘parası veriliyor’’ diyenler de köy ve köylü gerçeğinden, köylü için tavuğun ekonomik değerini kavramaktan o kadar uzak ki... Bugün kırsal kesimde yaşayanların ortalama arazi büyüklüğünün 5 dekarlara kadar düştüğünü, yoksul köylü açısından tarım işletmesinin beş dekarlık arazi yanında iki büyükbaş, üç beş küçükbaş ve on on beş tavuktan ibaret olduğunun farkında bile değiller... Tavuk bu işletmede can suyu. Uzun kış aylarında beslenmeyi dengeliyor. Yumurtalar ve tavuklar acil gereksinimler için satılıyor. Baharda kuluçkaya yatan tavuklar da kış boyu eksilen tavukları tamamlıyor, işletmenin sürekliliğini sağlıyor. Köylü yumurtlayan tavuğunu kesmez ki... Onun için tavuğun parasını verip tavuğu itlaf etmek bir çözüm değil. Bir işletmenin çökertilmesi, yoksulu açlığa mahkum etmek. Ve Sağlık Bakanı, kuş gribi ile mücadele konusunda son noktayı koydu: ‘‘Köy tavuğu ve köy yumurtası kavramı tarihe karışmak zorunda.’’ ??? Köylülük kavramı bitmeden, köy tavuğu ve köy yumurtası kavramı tarihe karışamaz. Tarihe karıştı sanılan gelişmiş ülkelerde de doğal ortamda tavuk ve yumurta üreticiliğine yeniden başlandı. Gelişmiş ülkelerde köy tavuğu ve köy yumurtası tarihin küllerinden yeniden çıkarken, doğadan kopuk anlayış kendi potansiyelini tarihe gömmeye hazırlanıyor. Köylülük kavramının bitmesi, 25 milyona yakın olan köy nüfusunun 20 milyonunun kentlere göçmesine, en az 7 milyonunun sanayide istihdam edilmesine bağlı. İstihdam yaratmayan bu büyüme modeli ile bunun gerçekleştirilmesi 50 yıl alır. Bu sürede köylü yaşamını nasıl sürdürecek? Köy tavukçuluğu bitirilip entegre üretim tesislerinde, kapalı alanlarda tavuk üretilecekmiş. Büyük olasılıkla entegre tesislerde tavuk üretenler heyecanlanmış, mısır siparişlerini vermişlerdir bile. Ancak düşünmek gerek, Iğdır’ın bir dağ köyündeki çocuğun yumurta gereksinimini günlük olarak karşılayacak ticari ağı kim, ne kadar zamanda kuracak? Bu ağ kurulsa bile o köylü yumurtayı hangi geliri ile alacak? Hele 20 milyon köylü tavukçuluktan çekilsin, kendileri de fabrika tavuğu yesin de görelim; yumurta ve tavuk fiyatları nerelere fırlıyor.. tavuk, yanına yaklaşılabilen bir nesne olabiliyor mu? ??? Türkiye şimdiye kadar, ülke gerçeklerinden bu kadar kopuk, sorunlara bu kadar kolaycı çözümler üreten insanlar tarafından yönetilmedi. Hiçbir iktidarın da, iktidara çıkar beklentileri ile bağlı, bu kadar çok şakşakçısı olmadı. Kuş gribi ile elbette mücadele edilecek. Hasta tavuklar elbette itlaf edilecek. Ancak hemen yanıtlanması gereken soru, bu insanların bundan sonraki yaşamlarını nasıl sürdürecekleri... Bu insanlara sağlıklı ortamlarda sağlıklı tavuklar yetiştirmenin olanakları sağlanmayacak mı? Hükümet hem köylünün kendisini, hem de hayvanlarını bu tür belalardan koruyacak önlemleri almak zorunda değil mi?.. Devleti ticaret ve sanayiden çekmek bahanesi ile devlet temel işlevlerinden uzaklaştırıldı. Yurttaşları ve varlıklarını belalardan koruyacak, yol gösterecek kurumlar tek tek kapatıldı. Devlet kasaplık yapmaz diyerek Ét Balık Kurumları yok edilip hayvancılık bitirildi. Tavukçuluk araştırma enstitüleri kapandı, tavuk hastalıkları karşısında aciz kalındı. Şimdi köy tavukçuluğu, yani köylülük bitirilecekmiş. Bu uygulamalarla köylülük bitirilemeyecek ama.. köylünün bitirileceği kesin. temizel?cumhuriyet.com.tr ? Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan Semih Öz’un araştırmasına göre, diğer OECD ülkelerinde akaryakıttan alınan verginin satış fiyatına oranı düşerken Türkiye’de tam tersi bir gelişme yaşandı. ANKARA (AA) Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içinde, benzindeki vergi yükü bakımından 3’üncü, benzin satış fiyatında ise 1’inci sırada yer alıyor. OECD’de en pahalı elektrik de yine ülkemizde tüketiliyor. Gelir İdaresi Başkanlığı Gelirler Başkontrolörü Semih Öz’ün yaptığı araştırmaya göre, 1996’dan 2005 yılının son çeyreğine kadar olan dönemde, Türkiye dışındaki OECD ülkelerinde akaryakıttan alınan vergilerin, satış fiyatına oranında düşme meydana geldi. Türkiye’de ise tersi bir gelişme yaşandı ve 1996’da yüzde 65.8 olan akaryakıttaki vergi yükü, 2005 yılında yüzde 70’lere yaklaştı. Kurşunsuz benzinde yüzde 70.2’lik vergi yüküyle İngiltere birinci sırada yer alırken Danimarka yüzde 69.7, Türkiye ise yüzde 69.2’lik oran ile bu ülkeyi izliyor. Öz’ün araştırmasına göre, OECD üyesi ülkelerde en pahalı elektrik İtalya, Japonya ve Türkiye’de tüketiliyor. Ülkemizde yüzde 18’lik KDV’nin yanında, brüt hasılat üzerinden hesaplanan yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 enerji fonu, sanayi kullanımında yüzde 1 ve haneler için ise yüzde 5 oranında tahsilat esasına dayalı belediye tüketim vergisi bulunuyor. TEKSTİL Rekabet koşullarının değiştiğini belirten KOBİDA Başkanı Önder, işletmeleri uyardı Bursa’dan 1.3 milyar dolar ihracat BURSA (AA) Bursa’dan 2005 yılında yapılan tekstil ile hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı, 1 milyar 331 milyon dolara ulaştı. İhracat, tekstilde yüzde 10.2 artarken, hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 8.6 oranında azaldı. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerinden derlenen bilgilere göre 2005’te yüzde 8.6’lık düşüşle 539 milyon 993 bin dolara gerileyen hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı, önceki yıl 590 milyon 921 bin doları bulmuştu. Yine 2005’te, yüzde 10.2 oranında artarak 791 milyon 768 bin dolara yükselen tekstil ihracatı ise önceki yıl 718 milyon 128 bin dolarda kalmıştı. Aralık ayında ise ihracat, hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 3 düştü, tekstilde yüzde 6 oranında arttı. Stratejini belirle hayatta kal Aynı zamanda UyumSoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Genel Müdürü olan Önder, ‘‘yazılımda treni kaçırmamak’’ için ArGe’ye yatırım yapılması ve yetkinlikleri yükseltilmiş gençler yetiştirilmesi gerektiğini belirtti. ? Türkiye’nin otomotiv yan sanayi, beyaz eşya, kimya sektörü, tarım, mobilya, elektrik malzemeleri, turizm, gemi sanayi, taşımacılık, tekstil gibi birçok sektörde rekabet edebileceğini kaydeden Önder’e göre, mobilyada Türkiye’nin marka yaratma ve söz sahibi olması mümkün. FATMA KOŞAR KOBİ’lerin stratejik planları yapmaları gerekiyor. Mobilyanın geleceği parlak D ünyada söz sahibi konuma gelen Türk ofis mobilyaları sektörü, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere 100’e yakın ülkeye ihracat yapıyor. 16 bin firmanın faaliyet gösterdiği sektörde 250 binden fazla insan istihdam ediliyor. Dünyada 120 milyar dolar pazara sahip ofis mobilyalarında Çin lider, İtalya ikinci, ABD’nin üçüncü sırada. Bu alanda faaliyet gösteren ilk 3 sıradaki rakipleri zorlayan Türk markaları Avrupa’da ilk 5, dünyada ise ilk 7 arasına girmeyi başardı. KOBİ Danışmanları Derneği (KOBİDA) Başkanı Mehmet Önder’e göre, yeni rekabet koşullarına ayak uyduramayan işletmeler birer birer kapanacak. Ortalama bir yıl önce işletmeleri ‘‘kendilerini disipline edebilecek önlemleri önerecek rehberle buluşturmak’’ amacıyla kurulan KOBİDA’nın başkanı Önder, hayvancılıktan tekstile, otomotivden mobilyaya kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren binlerce firmada inceleme yaptıklarını belirterek izlenimlerini aktardı. Hangi sektörde olursa olsun stratejisini belirlemeyen KOBİ’leri zor günlerin beklediğini ifade eden Önder, önümüzdeki 2 yıl içerisinde kendisini dünyayla rekabete hazırlamayan KOBİ’lerde, kapanmaların yaşanacağını söyledi. AB’yle müzakere süreci ve yabancı sermayenin yatırıma gelmesi gibi gelişmeler sonucunda KOBİ’lerin, 13 ve 5 yıllık stratejik plan larını yapmaları gerektiğini vurgulayan KOBİDA Başkanı Önder şunları söyledi: ‘‘Strateji, bir işletmenin hangi ürünün hammaddesini nereden, kaç liraya alacağı, maliyet analizi, üretim yönetimi, pazar politikaları, yerli ve yabancı rakiplerinin alabileceği kararlar doğrultusunda A ve B planlarının ne olması gerektiği gibi birçok sorunun tahmini cevapları paralelinde, kısa ve orta vadeli planlarının hazırlanmasıdır. KOBİ’ler artık, kaliteli üretim, pazarlama, markalaşma gibi hedeflerine, belirledikleri yol haritasını izleyerek ulaşmalıdırlar.’’ Türkiye’deki ilk 500 büyük firma nın, 400’ünün cirosunun 50 milyon Avro’nun altında olduğunu belirten Önder, ‘‘Avrupa’daki KOBİ’ler ise ortalama 50 milyon Avro ciro yapmaktadırlar. KOBİ’lerimizin, dünyayla rekabet edebilmesinde, gelişmeleri yakından izlemesi önemlidir.’’ dedi. Türkiye’nin otomotiv yan sanayi, beyaz eşya, kimya sektörü, tarım, mobilya, elektrik malzemeleri, turizm, gemi sanayi, taşımacılık, tekstil gibi birçok sektörde rekabet edebileceğini kaydeden Önder’e göre, şu anda çok dağınık ve genellikle ustalıktan gelme küçük işletmecilerin faaliyet gösterdiği mobilyada Türkiye’nin marka yaratma ve söz sahibi olması mümkün. Alışveriş merkezleriyle ilgili yasa taslağında, ‘mahalle süpermarketleri’ yaratılıyor... ‘Bakkal amcanın’ son bayramı OKTAY EKİNCİ ‘‘Büyük mağazalar ile Türkiye’de yayılmak isteyen orta ölçekli mağazalar, tasarının gecikmesini istiyorlar...’’ Sanayi Bakanı Ali Coşkun’un bu ‘‘itirafı’’ 2 Ekim 2005 günü gazetelerde yer aldığında, süpermarketlerin kent dışına çıkarılmasını hedefleyen yasadaki gecikme ‘‘3 yılı’’ geçmişti... ‘‘Bakkalları koruma yasası’’ olarak tanınan düzenlemedeki bu gecikmenin hiç de ‘‘esnafın yararına’’ olmadığı, tasarıdaki ‘‘yeni hükümler’’le de ortaya çıkıyor. Bayram tatilinden sonra gündeme getirilmesi beklenen yasa, ‘‘bakkalı ve çarşıpazar esnafını’’ değil, Türkiye’de yayılmak isteyen dev mağaza zincirlerine sahip büyük sermaye gruplarının ‘‘beklentileri’’ne göre şekilleniyor... Bunun en açık göster ? Kamuoyunda ‘bakkaları koruma yasası’ olarak bilinen düzenlemeye eklenen yeni maddeler hipermarket tekellerini gözetiyor. gesi ise ‘‘400 m2’yi geçmeyen’’ işyererinin yasadaki kısıtlamaların dışında tutularak mahalle aralarında da ‘‘süpermarket zinciri şubeleri’’nin yaygınlaşmasına olanak sağlanması... Tasarı bu şekliyle yasalaşırsa, ‘‘bakkal amca’’lar belki de ‘‘son bayramları’’nı yaşamış olacaklar... Oysa tasarının ilk hazırlanışındaki ‘‘temel hedefler’’ kısaca:‘‘Büyük mağazaların kent içinde yarattıkları kullanım ve altyapı yoğunluklarını engellemek, Küçük ve orta perakendeci esnafı korumak ve mahalle içlerindeki geleneksel hizmetlerinin sürmesini özendirmek’’... Bu hedeflere, özellikle mimarlık ve şehircilik çevrelerinin de ‘‘kentsel yaşamın geleneksel alışveriş kültürüyle’’ sürmesi ve ‘‘özgün kent dokularının yaşatılarak korunması’’ gerekçeleri eklenince, hem toplumsal kesimlerin hem de akademik dünyanın ‘‘ortak duyarlılıkları’’nı içerecek bir yasa hazırlığı olanağı doğmuştu... İşte böylesine geniş bir ‘‘umut’’la beklenen tasarıdaki ‘‘ricalara dayalı gecikme’’lerin ürünü olan yeni düzenlemeler ise hemen tüm ‘‘temel hedef’’lerin adeta tersine döndüğünü gösteriyor. Örneğin haftada bir gün tatil zorunluluğu da sadece 400 m2’nin üstündeki mağazalara getirilince, bakkalların ve geleneksel çarşıpazar esnafının en acımasız rakipleri olan sokak aralarındaki ‘‘megamarket şubeleri’’ aynı rekabetlerini pazar günleri bile sürdürecekler... Yasada ‘‘hipermarket tekelleri’’ni gözetmek için saptanan 400 m2’lik alan sınırı ise hem bu gibi mağazaların ‘‘kent içi şube’’ büyüklüklerine; hem de ülkemizdeki ‘‘apartman şehirciliği’’nin yarattığı ‘‘parsel ve bina büyüklükleri’’ ortalamasına çok uygun... Tasarıya bu rakamı ‘‘öneren’’lerin, örneğin ülkemizdeki en yaygın apartman türü olan, her katında 2 ile 4 arasında dairenin bulunduğu yapıların, zemin katları toplamının da yaklaşık 400 m2 olduğunu iyi etüt ettikleri anlaşılıyor. Bu kural, yine ülkemizdeki imar planlarında belediyelerin çok sevdikleri ‘‘zemin katlar ticaret, üst katlar konut’’ kararlarıyla da desteklendiğinde, bundan böyle projeler de ‘‘süpermarketli apartman’’lar şeklinde tasarlanacak demektir... Tasarının işte böylesi olumsuzluklardan arındırılması için, sadece esnaf ve meslek kuruluşlarının değil, kent yaşamını ve kültürel değerleri önemseyen tüm toplumsal kesimlerin ilgi ve duyarlılıklarını yoğunlaştırmaları gerekiyor... Bu yıl 333 fuar düzenlenecek BURSA (AA) 2006 yılında 29’u uluslararası nitelikte 333 fuar düzenlenecek. TOBB 2006 yılı fuar takviminden derlenen bilgilere göre, 162 fuar ile İstanbul ilk sırada yer alırken Ankara’da 35, İzmir ve Konya’da 23’er, Bursa’da 20, Antalya’da ise 12 fuar düzenlenecek. Buna göre, Türkiye’de gelecek yıl düzenlenecek fuarların yüzde 48’i İstanbul’da, yüzde 34’ü ise ardından gelen 5 ilde gerçekleştirilecek. Türkiye’de gerçekleştirilecek fuarlar arasında ihtisas fuarları önemli yer tutuyor. 2006 yılı takviminde gözüken 333 fuardan 316’sı ihtisas fuarı niteliği taşırken bunların 29’u ise uluslararası boyutta yapılacak. MALİYE YAŞAMINDAN / MUSTAFA PAMUKOĞLU Dünya turizminde 8. sırada bulunan, 3040 milyar dolar gelir bekleyen Türkiye turizm sektöründe, kışın kapanan otellerin açık olması halinde, her kış sezonunda yaklaşık 1 milyar dolar ilave döviz girdisi sağlanacağını turizmciler dile getiriyorlar. Bu konuda Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) bir istihdam raporu düzenlemiş. Bugün bu rapordan alıntılar yaparak turizmcilerin istihdam sorunlarını dile getireceğiz. Türkiye 2004 yılında turizmden işçi dövizleri hariç 12.125 dolar gelir elde etti 2004 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı 17 milyon 517 bin 880 kişi. Bu kişilerin kasım ila mart ayları arasında (kışın) bıraktıkları döviz geliri 2.309 milyar dolar. Yaz sezonunda sağlanan döviz geliri 9.816 milyar dolar. Türkiye’ye gelen turistin kış sezonunda aylık ortalama 146 bin 592 kişisi, yaz sezonunda ise 1 milyon 286 bin 356 kişisi resort bölge olarak bilinen Güney’e gelmiş. Turistlerin harcadıkları kişi başına ortalama döviz tutarı kış sezonunda 630.05 dolar, yaz sezonunda 708.58 dolar. 2004 yılında işçi dövizleri dahil 15.888 milyar dolar döviz geliri elde edildi. 2005 yılında Ekim sonu itibarıyla turizim geliri 16.964 milyar dolara ulaşmış durumda. Türkiyenin yatak kapasitesi 480.000 kişi dolayındadır 2004 yılı rakamlarına göre Türkiye’de faal yatak kapasitei 480 bin kişi olup, bunun yüzde 65’i AntalyaMuğlaAydınİzmir bölgesini kapsayan Güney’dedir. Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 55’i Güney’e gelmektedir. Güney’e gelen turist sayısı Türkiye’ye gelen toplam turist sayısının kış sezonunda yüzde 20’si, yaz sezonunda yüzde 55’ini oluşturmaktadır. pamukm?superonline.com Kış Turizminde İstihdam Sorunu Kışın konaklama yerleri istihdam külfeti nedeniyle kapanıyor Kış sezonunda resort turizm bölgelerinde turist sayısının düşmesi eşyanın tabiatı. Ancak konaklama yerleri tamamen kapalı olunca kış sezonunda gelecek ne sayıda olursa olsun turist nedeniyle önemli döviz kaybına uğranıyor. Konaklama yerlerinin kapalı olmasının nedenini, turizmciler, istihdamın aynen korunmasının ciddi bir külfet getirmesi olarak görüyorlar.. Turist sayısındaki doğal düşüşün yarattığı gelir kaybı, istihdamı aynen korumayı finanse etmediği belirtiliyor. Türk konaklama sektörünün geleceği yılda 12 ay çalışmayla yakından ilgili Büyük sermaye harcanarak yapılan konaklama tesislerini Avrupa’da olduğu gibi 12 ay çalıştırmak, kış sezonunda da hareketliliğin olması yönünden çok önemli olduğu vur gulanıyor. Kış aylarında açık olacak konaklama tesislerini yaz sezonunda işletmeye almak daha az maliyetli ve verimli olacak. Kış sezonunda konaklama tesislerini açık tutmanın yolu istihdam sorununu çözmekten geçiyor TÜROFED, özellikle resort tesislerin ağırlıklı olduğu bölgelerde kışın faaliyet gösteren otel çalışanlarının sosyal sigorta primi ve ücretlerden kesilen vergide indirime gidilmesini istiyor. Yüzde 3040 oranında yapılacak bir indirim, tesislerin elemanlarının kışın da aynen muhafazasını sağlayacak. Bu da turizm gelirine yaklaşık 1 milyar dolar ilave bir gelir getirecek. Turizm sektörünün harekete geçirdiği 47 alt sektörde de ilave kaynak hareketliliği olacak. Bu sezonda (5 ay) gelecek turist sayısı 2.5 milyon olarak tahmin edilmekte. Normal sezonda turistin bıraktığı kişi başı ortalama gelir 700 dolar olduğundan bu sezonda yarısının alınması halinde belirtilen sayıda turistin gelmesi yüksek ihtimal. Prim ve vergide yapılacak indirim devletin vergi gelirlerinde de azalma meydana getirmiyor. (Bu konuda çeşitli varsayım ve bazlara göre raporda teknik hesaplamalar yapılarak ve nihai tahlilde vergi ve primden doğan kayıp diğer vergi gelirleri ile telafi edildiği kanaatine varılıyor.) Sonuç: Varsayımlar ve hesaplamalar doğru veya yanlış. Türkiye’nin ödemeler bilançosunda önemli yer tutan ve cari açığın kapanması için arttırmamız gereken turizm gelirleri ekonomimiz adına çok önemli; bu nedenle turizmcilerin seslerine kulak vermek, onların sorunlarını ve önerilerini dikkate almak ve tartışmak gerekiyor. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle