Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29AĞUSTOS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
EKONOMt ekonomi@cumhuriyet.com.tr
IMarmara'da 10 bin kişiye 3.6 dişhekimi, 3.8 eczane, 16.43 hekim düşerken Doğu'da bu rakamlar 0.61,1.21 ve 7.54
Bölgeler arası uçurumbüyük• Imalat sanayisinin yandan
fkzJası Marmara'da. Doğu'da her
bin bebeğin 53'ü, Marmara'da
39'u ölüyor. Okuma yazma oranı
Marmara'da yüzde 92,
Güneydoğu'da yüzde 73.
FLRATKOZOK
ANKARA - Son MGK toplantısın-
da da gündeme gelen "bölgeler aras
dengesizük" konusunda Devlet Plan-
lama Teşkılaü (DPT) tarafindan yapı-
lan araştırma, aradaki "uçununu* or-
taya koyuyor
Araştırmaya göre, Marmara Bölge-
si'nde 10 bin kişiye 3.6 dişhekimi, 3.8
eczane, 16.43 hekim düşerken, Doğu
Anadolu'da bu rakamlar sırasıyla 0.61,
1.21 ve 7.54'egerilıyor. Bölgeler ara-
sında okuma-yazma, doğurganlık ve
bebek ölüm oranJannda da büyük
faridar göze çarpıyor.
Marmara Bölgesi, sosyo-ekonomık
gelişmışhk sevıyesinı gösteren endeks
değenne göre, ülke genelinde yer alan
7 bölge ıçerisinde ilk sırada yer alıyor.
Bu bölgenın ardından sırasıyla Ege ve
Iç Anadolu bölgelen geliyor. Akdeniz
Bölgesı'nın en gelışmiş dördüncü böl-
ge olduğu Türkıye'de, Karadeniz, Gü-
neydoğu ve Doğu Anadolu bölgelen,
D 0 D A VA HI M TA BL 0
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Sosyo-ekonomık geliş-
mişlık sıralamasında altıncı sırada yer alan böl-
ge, yıllık binde 24.9'luk nüius artış hızı ile
Marmara'dan sonra en hızh nüfüs artış hızı-
na sahıp.Aynı zamanda bınde 4.86 ile en bü-
yük dogurganlık oranına sahip. Okur- yazar
oranı yüzde 73.22 ile son sırada yer alan böl-
ge, hekim, diş hekimi ve eczacılar tarafindan
da en az tercih edılen bölge. Güneydoğu'da
10 bin kişiye 5.49 hekim, 0.52 dış hekimi,
1.58 eczane düşüyor. GSYÎH oluşumuna
katkısı yüzde 5.06 ile altıncı sırada yer alan bölge, 2000
yılı itibanyla en az kişi başına gelir ve kurumlar vergi-
sinin elde edildıği bölge oldu.
DoğuAnadolu Bölgesi: Bölgeler arasında son sı-
rada yer alan Doğu Anadolu Bölgesi, binde
3.92'lik dogurganlık oranı üe Güneydoğu'dan
sonra en alt sırada yer alıyor. 2000 yılı verile-
rine göre, Doğu Anadolu Bölgesi'nde doğan
her bin bebeğin 53'ü ölüyor. Bu oran ile Do-
ğu Anadolu bölgeler arası sıralamada en altta
yer alıyor. Yüzde 77.71 'lik okuryazar nüfus ora-
nıyla, yüzde 87.30 olan Türkiye ortalamasının ol-
dukça gerisinde yer alan bölgede, 10 bin kişi-
ye 7.54 hekim, 0.61 diş hekimi, 1.21 eczane dü-
şüyor. Ülke GSYÎH oluşumuna katkısı yüzde 4.14'lük
oranla en gende olan bölge, kişi başına GSYtH'de de
son sırada yer alıyor.
ülke ortalamasının altında kahyor.
2003 yılı venlerini içeren araştırma-
ya göre, bölgelerin sosyo-ekonomık
durumlan şöyle:
Marmara Bölgesi: Bölgede, Türki-
ye ortalamasının altında yer alan il bu-
lunmuyor. Ülke nürusunun yaklaşık
yüzde 25' inı banndıran bölge, aynı za-
manda en yüksek kentleşme (yüzde
79.07) oranına sahıp. Bölgede dogur-
ganlık oranı bınde 1.91, bebek ölüm
oranı binde 39. Bölgede bulunan
5.608 orta ve büyük ölçekli ımalat sa-
nayıı işyen ve 585 bin çalışan, Türki-
ye toplamının yansından fazla. Bölge,
hem kişi başma ihracat hem de ithalat
değerleriyle ülke ortalamasının yakla-
şık 3 katı düzeyınde orana sahip. Ül-
kenın gayri safi yurt içi hasıla
(GSYIH) oluşumuna yüzde 37 katkı
sağlayan bölgede okur-yazar nürus
oranı yüzde 92.4.
Ege Bölgesi: Ege Bölgesi, yüzde 61
kentleşme oranına sahip. Bölgedeki
doğurganlık oranı binde 2.17. Ege, sı-
naı, ticari ve mali göstergelere göre
Marmara'dan sonra ikinci sırada yer
alıyor. Kişi başına ihracat ve ithalat
oranlannda da ikinci sırada yer alan
bölge, Türkiye içindekı payı yüzde
17.3 olan tanmsal üretim değeriyle de
Iç Anadolu Bölgesi 'ni izliyor.
Iç Anadolu Bölgesi: Bölgeler itiba-
nyla sosyo-ekonomik gelişnuşlik sıra-
lamasında üçüncü sırada yer alan tç
Anadolu'nun sosyal ve ekonomik gös-
terge değerlerinden bazılan Ege'yi ge-
çiyor. Tüm illeri endeks değeriyle Tür-
kiye ortalamasına yakın olan bölge,
yüzde 69.25 kentleşme oranıyla ikin-
ci sırada yer alıyor. Doğurganlık ora-
nı binde 2.54 olan bölgenin okuryazar
nüfus oranıysa yüzde 90.32. Toplam
10 bin kişiye düşen 17.22 hekim sayı-
sıyla ülke genelinde ilk sırada yer alan
Iç Anadolu Bölgesi, diş hekimi ve ec-
zane göstergelennde de Marmara ve
Ege'den sonra üçüncü sırada geliyor.
Ülke GSYİH oluşumuna yüzde 16.96
katkı sağlayarak, ikinci sırada yer alan
bölge, mali ve ticari göstergeleriyle de
ikinci. Bölge, kişi başına ihracat gös-
tergesiyle de Marmara, Ege, Akdeniz
ve Karadeniz'den sonra beşinci sırada
bulunuyor.
Akdeniz Bölgesi: Bölgede doğur-
ganlık oranı bınde 2.58 ile ülke orta-
lamasının üstünde. Bebek ölüm oranı
binde 37 ile ülke ortalamasının altına
düşen bölgede, 10 bin kişiye 10 hekim
düşüyor. GSYİH oluşumuna Marma-
ra, Iç Anadolu ve Ege bölgelerinden
sonra en fazla katkı yapan bölge, kişi
başına ithalat ve ihracat rakamlannda
da Marmara ve Ege'nin ardından
üçüncü sırada yer alıyor. Bölge, kişi
başına elektrik tüketimiyle de üçüncü
sırada bulunuyor.
Karadeniz Bölgesi: Sosyo-ekono-
mik gelişnuşlik sıralamasında beşinci
sırada yer alan bölgede kentleşme ora-
nı yüzde 49.03. Birçok göstergede ül-
ke sıralamasında beşinci olan ve ülke
ortalamasının altında kalan Karadeniz
Bölgesi'nde 10 bin kişiye 9 hekim ve
1 diş hekimi düşüyor. Bölge, ülke
GSYtH oluşumuna yüzde 9.5 katkı
sağlıyor.
BATIKKREDÎLER
Tüketici
ilksıradaANKARA (ANKA) - Tüketiciler za-
manında ödemedikleri ve bu nedenle
bankalar tarafindan takibe alınan kredı-
lerde tüm sektörlen gende bıraktı.
Bankacılık Düzenleme \ e Denetleme
Kurumu'nun (BDDK) venlerine göre,
bankalann zamamnda tahsıl edemedık-
len ıçın takibe aldıklan toplam kredıle-
ri hazıran sonunda 6 katrilyon 973 tril-
yon liraya çıktı. Batık kredilerin 1 kat-
rilyon 198 trilyon lirayla büyük bölümü
kredi karn ve tüketici kredilerinden kay-
naklandı. Haziran sonu itibanyla tahsil
edılemeyen kredi kartı alacaklannın tu-
tan 1 katrilyon 71 trilyon lira oldu.
YENlŞÎRKET
Unakıtanlar
işi büyütüyor
ANKARA (ANKA) - Malıye Bakanı
Kemal Unalatan'm çocuklan iş dünya-
sındakı faalıyetlerini büyütüyor. Kızı
Fatma Unakıtan'ın kısa bir süre önce
kurduğu gıda şırketınden sonra, Bakan
Unakıtan'ın oğlu Abdullah Inakrtan da
tavukçuluk şu"ketıne, makıne sektörün-
de faalıyet gösterecek bir şirket daha
ekledı. IstanbuFda kurulan "SABMald-
ne Sanayi TîcaretLtd. ŞtL"nın sermaye-
si 200 bin YTL olarak belirlendi. Şirket-
te Abdullah Unakıtan 180 bin YTL'lik,
AyvazŞenol da 20 bin YTUlik pay edin-
dı. Şirketın müdürlüğünü de Abdullah
Unakıtan'ın yapacağı bıldınldi.
Ticaret delisiysen
ne işin var
siyasette?
r
ÖzeDeştinne kapsamındaki İskenderun Limanı'nın sanşına
karşı gösteriler hız kazancü. Emek ve Demokrasi Platformu
ile TKP de eylemlere destek verdi Liman A kapısı önünde top-
lanan Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, özel güvenlîk
güçleri tarafindan engelknmek istendi.
Teklif verme süresi bugün dolacak olan İskenderun'da çalışanlann eylemine destek arttı
Işçfler liıııaıuterketmiyor
AKEVBOPUR
İSKENDERUN - Özelleştirme
kapsamındaki TCDD iskenderun
Limam'na son teklif verme süresi
bugün sona ererken Emek ve De-
mokrasi Platformu ve TKP, lima-
m terk etmeme eylemi yapan işçı-
lere destek verdi.
Liman A kapısı önünde topla-
nan Emek ve Demokrasi Platfor-
mu üyeleri, özel güvenlik güçleri
tarafindan engellenmek istendi.
Platform yöneticileri ancak Li-
man-Iş Sendikası yetkililerinin
müdahalesiyle liman içine girebil-
di. Platform sözcüsü Coşkun Sel-
çuk, kamu malı olan kurumlann
özel sektöre peşkeş çekilmesıni
kabul etmedilderini vurguladı.
Liman-îş Sendikası iskenderun
Şube Başkanı Haşim Sevimli ise
liman ve iskelelerin kaçakçılığı
önleme kapısı olduğunun altuıı çi-
zerek "ÖzelHlde kanunun deneti-
minde olmayan özel sektöre ait is-
keleiere baküguuzda her türlü ka-
çakçıhğın çok rahat yapılabileceği
kapılaroiduğunugörüyoruz" diye
konuştu.
TKP'liler de iskenderun Lima-
nı'nın satışını protesto etmek için
Inönü Meydanı'ndan limana ka-
dar yürüdü. Adana. Hatay, Mersin
ve Gaziantep'ten yüzlerce kişinin
kafıldığı vürüyüş sırasında, sık sık
"AB patronlar birBğT, "Bu ülke,
bu halksaülıkdeğir,u
lskenderun
I imam satümayacak" sloganlan
atıldı.
AINKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Özgürleşmenin İkilemi
Türkiye siyasal tarihi, demokratikleşme açılımlany-
la bunlann bastınlmasının tarihidir, denilebilir.
Çok partili yaşama geçilmesiyle gelen özgürlük or-
tamının 1950'lerin ikinci yansından başlayarak, adım
adım baskı altına alınması, özgürlüklerin önünün ke-
silmesinin ilk önemlı ömeğıdır. Daha sonra gelen 1961
Anayasası'nın sağladığı çok büyük özgürlük genişle-
melennin, 12 Mart ve özellikle de 12 Eylül faşizan re-
jimleriyle nasıl yok edildiği bilinmektedir. Türkiye,
1970'leri, sorunlannı özgürieşerekçözememenin bu-
nalımını, çok ağır bir bıçimde yaşadı.
Aradan çeyrek yüzyıl geçmesine ve onca anayasa
değişikliği yapılmasına karşın 12 Eylülrejimininbas-
kıcı kalıntılarının tam anlamıyla ortadan kaldmldığı
söylenemez. Şımdilerde, hükümetin, içerik yönün-
den değilse de, madde sayısı olarak kapsamlı bir
anayasa değışikliğini gündeme getirmeyi istemesi ve
Kürt sorununun demokrasi ile çözümü yönündeki
önenleri de bu bağlamda irdelenmelidir.
Türkiye, sorunlannı, hak ve özgüriüklen genişlete-
rek çözme yeteriiliğini gösterebilecek midir?
Ana sorun budur.
Türkiye 12 Eylül'ün baskıcı rejiminden çıkışı, AB
adaylığı gibi oluşumlann da katkısıyla ve tam bir kap-
lumbağa yürüyüşü yavaşlığıyla sağlamaya çalışıyor.
Yine de, tüm yavaşlığına karşın, toplumun çok büyük
bölümünün, özgürlüklerin genişletilmesinin, terörün
tırmanması, ülkenin bölünmesi ve şeriatın egemen kı-
lınması noktalannda kaygı ve giderek korkuya kapıl-
dığı anlaşılıyor.
Toplumda oluşan bu kaygı ve korkulan, var olan kc-
şullarda, doğal karşılamak gerekiyor. Ikilem de bura-
da başlıyor. Ozgürieşme, çözüm olarak algılanmıyor;
tam tersine, ürkütüyor.
Siyaset alanındaki son gelişmeler, ülkenin, hak ve
özgürfüklerin genişletilmesi sorunuyia bir kez daha
karşılaşacağını kanrtlıyor.
Bu durumda, özellikle de hükümete düşen temel
görev, hak ve özgüriüklenn genişlemesinın bu üç ko-
nuda hiç ama hiç ödün vermeden, nasıl çdzüm üre-
teceğini tüm ayrıntılarıyla ve katılımcı bir anlayışla
oluşturmak ve bir programa bağlamak olmalıdır. Hiç
kuşkusuz bu, yalnız hükümetin işi değildir. Daha çok
özgürlük isteyen tüm kesimlerin de, özgürleşmenin,
terör, ülkenin bölünmesi ve şeriat ortamı değil, sorun-
lara çözüm getireceği yönünde çaba harcaması ge-
rekiyor.
• • •
Bundan 83 yıl önce, 26-30 Ağustos ve 9 Eylül 1922,
ulusal bağımsızlığın kazanıldığı, ülke bütünlüğünün
sağlandığı, egemenliğin halka mal olduğu, ümmetten
millete geçişle laiklik ilkesinin temellerinin atıldığı ve
böylelikle özgürieşme yönünde devrim nrteliğınde dö-
nüşümlerin sağlandığı günlerdir.
Izleyen yıllarda, özellikle de son yanm yüzyılda ya-
şanan özgürlük gelgitlerinin toplumu çok yorduğu, in-
san ve para kaynaklannın daha çok ekonomik geliş-
me ve halkın gönenci için harcanmasını engelledigi
bilinmektedir.
Ülkenin ve toplumun o günlerin gerisine düşürül-
mesi düşünülemez. önemli olan, o günlerin ilerici ve
devrimci girişimlerini özgürieşme yönünde daha yu-
karı bir düzleme çıkarmak, bu bireşimini gerçekleşti-
recek siyasal öncülüğü göstermek; 1922'de kazanı-
lan özgürieşme altyapısını, 2000'li yıllara daha güç-
lendirerek taşımaktır. Günümüzde eksik olan budur.
yakupkepenek06@hotmail. com
MBKEZBJNUaniRUUa
cm1 \BD Dolan
1 \vustralva Dolan
1 Dammarlca Krenu
1 Euro
1 Ingılız Sıerimj
1 Isuçre Ftangı
1 ls\eçKıwu
1 Kanada Dolan
1 Ku>evtDınan
1 Noneç Kronu
1 Sud Arb Rı\ah
lOOJaponYenı
1 Yenı tsraıl Şekelı
OİVİZ
13530
10256
0 22340
16665
24422
1 (T55
017755
1 1335
4 5947
020956
036184
12314
tfflf
13595
10323
0 22450
16745
2 4550
10824
017940
1 1386
4 6552
021097
0 36249
12396
atifliTnaK
EfEKTİF
U)
13521
1.0209
0 22324
16653
24405
10
7
39
0P743
11293
45258
0 20941
0 35913
12268
0 29116
»a13615
10385
0 22502
16770
245«
T
10840
ÛP981
1 1429
4 7250
021146
0 36521
12443
030609
DÜNYA EKONOMlSlNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluragmail.com
"Anayasada anlaşıyor muyuz?" adlı
"ortaoyunu" Irak'ın parçalanmasının ve
bir iç savaşın artık engellenemeyeceğinı
gösteriyor.
Türkiye'de yeniden gündeme gelmeye
başlayan, "Sürece katkıda bulunmak",
"geleceğimizi yönetmek", "Türkiye'nin
Ortadoğu 'da aktifmüdahil olması gerek-
liliği her geçen gün güçleniyor" gibi sap-
tamalar, Titanik'in güvertesinde iskemle
kapma telaşına benziyor. Barzani-Tala-
bani çiftiyse, Trtanik'e herkesten önce bi-
nerek en iyi iskemleleri kapmış olmanın
inancıyla (şımdilik) derin bir mutluluk için-
deler...
Artık irak diye bir ülke yokl
Kürtler, Kuzeydefiilen oluşturduklan ya-
pının bir gün bağımsız bir devlete dönüş-
mesine olanak sağlayacağına inandıkları
için, Şiiler de Güneyde Irak'ın zengin pet-
rol rezervleri üzerinde, kendi otonom böl-
gelerine sahip olmaya karariı olduklann-
dan, Irak'ı üç federal bölgeye ayıran ana-
yasa taslağı üzerinde anlaştılar. Şiiler
Irak'ın merkezi devletinin yasal zemininin
Islama dayanmasını istiyoriardı. Kürtler
buna karşıydılar ama anlaşılan, ABD'nin
baskısıyla Şiileri tatmin edecek bir sonu-
ca ulaşıldı. Petrol bölgelerinin dışındaki
topraklarda kalan Sünniler ise Irak'ın top-
rak bütünlüğunü dinamitleyecek bir ana-
yasa taslağına karariı bir biçimde karşı
çıktılar.
Cumartesı gelen haberler, Kürtlerie Şi-
ilenn, anayasa taslağı üzerinde anlaştık-
lannı, Sünnilerin itirazlanna kulaklannı tı-
kayarak taslağı parlamentoya götürmeye
karar verdiklenni gösteriyordu (New York
Times, 27/08). Böylece Sünnilere İster-
senizanayasayı, referandumda reddede-
bilirsiniz" den/yordu. Irak'ta artık demok-
rasi vardı ya...
Şiilerin liderieriyse Sünnilerin gereken
ret oylarını harekete geçiremeyeceğine
inanıyoriar. Bu hesaplardoğru çıkarsa Ku-
zeyde Kürt devletı, Güneyde bir Şii dev-
letifiilenoluşmaya başlayacak: Yeni ana-
yasanın merkezi devletin yetkilerine iliş-
kin maddelerinin gerçek yaşamda bir kar-
şılığı yok. ömeğin Irak'ı merkezi bir ordu
ve güvenlik gücü koruyacak, ama hem
Kürtlerin hem de Şiilerin kendi milis güç-
leri var, bunları silahtan anndırmalan söz
konusu değil. Anayasaya göre yüksek hâ-
kimler kuruluna belli sayıda dini liderin de,
yasalann Islama uygun olup olmadığını
saptamak üzere katılması, hem ülkeyi
Kürtlerin itirazlanna rağmen dini bir cum-
huriyete benzetmeye başlıyor. Hem de
Kürtlerie Şiiler Islamın farklı yorumlannı
benimsemiş iki grup olduklarından po-
tansiyel bir sorun alanı yaratıyor.
Kudüs Üniversitesi'nden Prof. Shalo-
mo Avineri, geçen hafta Irak Kürdistan
Yerel Yönetiminin web sitesine (krg.org)
konan bir yorumunda, "Artık Irak diye bir
ülke yok" diyordu. Gerçekten de, bu ge-
lişmelere bakarak, öyle uzun boylu anali-
ze gerek kalmadan, Kürtlerin ve Şiilerin
kendi yollarına gitmeyi seçerek hızla dev-
letleşecekleri, direnişin ise hızla üç yanlı
bir iç savaşa dönüşeceğini söylemek ger-
çekçi bir yaklaşım olacaktır. Geçen hafta
La Reppublica'ya verdiği bir demeçte de
zaten Barzani "ölmeden bağımsız bir
Kürdistan görmek istiyonım" demiyor
litanik'te yer kapmak
Anayasa refarandumu için yürütülen kampanya Kuzey Irak'ta da büyük ügi görüyor. (AP)
muydu? Bu sırada, ABD, (geçen hafta In-
gilizlerin, Basra'da, Şiiler birbirine girdiğin-
de yaptığı gibi - Daily Telegraph, 28/08)
bir taraftan bu iç savaşın tarafları tüket-
mesini izlerken, kısmen Irak'tan askerçe-
kebilecek, belli sayıda üsle yetinecek,
öbür taraftan en uygun anda petrol kuyu-
lanna doğrudan el koymanın, ya da Iran'a
yönelmenin fırsatını kollayacak...
Evdekl hesap çarşıya...
Ancak çarşamba günü, Muktada El
Sadr Necef'teki bürosunu yeniden aç-
maya kalkınca, Şiilerin kendi aralarında
patlak veren çatışmalar, cuma günü,
Sadr'ın çağrısıyla, Bağdatta anayasa tas-
lağına karşı düzenlenen ve Reuters'e gö-
re 100.000'den fazla insanın katıldığı pro-
testo gösterisi sürecin sanılandan çok da-
ha karmaşık bir biçimde yaşanacağını,
evlerde yapılan hesapların çarşıya uyma-
yacağını gösterdi.
Amerikan işgaline karşı iki kez ayaklan-
dıkta sonra, en kıdemli Şii liderSistani'nin
baskısıyla "siyasisürece katılmayı" kabul
ederek geri çekilen Sadr, ABD'nin tüm
baskılarına karşılık Mehdi ordusu olarak
bilinen milislerini silahsızlandırmadı, ABD
işgaline karşı konuşmaya, diğer Şii lider-
leri işbirlikçilikle suçlamaya devam etti,
giderek eleştirilerini sosyal, ekonomik ze-
mine kaydırmaya başladı (The Nevv Re-
public, 26/08). Anayasa taslağı süreci
başlayınca, Sadr ulusalcı birtutum alarak,
Irak'ın bölünmesine karşı çıktı, işgal artın-
da yapılan seçimlerin gayri meşru oldu-
ğunu savundu.
Gelişmeler Bağdat'taki bir diğer Şii li-
derin de benzer bir tutum almaya başla-
dığını, daha da önemlisi Sadr güçleriyle
Sünniler arasında bir ittifakın variığını or-
taya çıkardı. Böylece hem anayasanın re-
ferandumda reddedilme olasılığı güçlen-
di, hem de daha da önemlisi Şiilerin tek
bir siyasi blok olarak ABD dümen suyun-
da bir "bağımsız" bölge oluşturma plan-
lan tehlikeye girdi.
Cuma günü David Ignatius VVashing-
ton Post'taki köşesinde bildirdiğine göre
geçici hükümetteki en büyük Şii grubu,
fran'a yakınlığıyla bilinen, Irak Islam Dev-
rimi Yüksek Konseyi (Sadr'ın militanlany-
la çatışan grup) Başkanı Abdul Aziz Ha-
kim'in oğlu Ammar Hakim, önceki haf-
ta VVashington'daydı. Hakim, State De-
partment, Pentagon ve Ulusal Güvenlik
Konseyi (NSC) görevlileriyle görüşmüş,
Ignatious'la yemek yemiş. Bu ziyaretin ar-
kasından Ignatious'un, ABD'nin Şii kartı-
nı oynaması gerektiğine dikkat çekmesi
Kürtlerin hesaplarının da aksayacağının
ilk işaretlerini veriyordu.
Kürtlerin çıkmazı
Kürtler güvenlik açısından tümüyle
ABD'ye bağımlılar. Bunun karşılığına oy-
nayacak hemen hiçbir koza sahip değil-
ler. Bu yüzden ABD, rahatlıkla onlan ikin-
ci plana iterek, dikkatini, Irak'ın toprakla-
nnın yansını, petrolün de neredeyse tama-
mını (yaşlı Kerkük kuyulannı saymazsak)
elinde tutacak olan Şiiler üzerinde yoğun-
laştırmaya başlayabilir.
Gerçekten de ABD'nin, Iran'ın Şiiler
üzerindeki etkisini markaja almak açısın-
dan Şiilerin işbiriikçi kesiminin olduğu ka-
dar, bölge jeopolitiğinde Iran'ı dengele-
yen (Irak yıkıldıktan sonra) tek güç olarak
Türkiye'nin taleplerine öncelik vermesi
beklenebilir. Irak'ta bir iç savaş patlak
verdiği takdirde, ABD'nin, dengeleyicı
müdahaleler dışında, kendi üslerine çe-
kilmesi halinde, Kürtlerin bir kez daha
kendi kaderierine terk edilmesı hiç de şa-
şırtıcı olmayacak. Bu olasılığı dahaönce-
den gören kımı Kürt yazarlarının da "bir
bağımsızlık savaşına hazırlanmaktan"
söz ediyor olmaları da bu denkleme çok
uygun.
Kuzey Irak'taki Kürtlerin trajedisinin
kaynağı ise jeopolıtik dengeler kadar,
sosyo-ekonomik yapılanyla da ilgili. Bu-
günün dünyasında ayakta kalabilmek için
gerekli kaynakları feodal ilışkilere (toprak,
hatta petrol rantına) dayanarak üretmek
olanaklı değil. Bu açığın büyük devletler-
den gelen "transferlerle" kapatılmasının
sonucuysa bağımlılık ve iktidarsızlık.
Geçenlerde bir dostum soruyordu:
"Nasıl ayakta kalacak? Ücretli emek sö-
mürüsüyle mi, yoksa dış dünyadan kay-
nak transferiyle mi?" Kapitalist dünyada
devletferin geleceğini bu beliriiyor... Bu
açıdan bakınca, Türkiye'nin bile bağım-
sızlığından geriye ne kaldığı tartışılır... Iş-
te bu yüzden, "sürece katkıda bulun-
mak", "Ortadoğu'ya aktif müdahale ge-
reği" g\b\ saptamaları korkuyla izliyorum.