17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29AĞUSTOS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONOMt [email protected] IMarmara'da 10 bin kişiye 3.6 dişhekimi, 3.8 eczane, 16.43 hekim düşerken Doğu'da bu rakamlar 0.61,1.21 ve 7.54 Bölgeler arası uçurumbüyük• Imalat sanayisinin yandan fkzJası Marmara'da. Doğu'da her bin bebeğin 53'ü, Marmara'da 39'u ölüyor. Okuma yazma oranı Marmara'da yüzde 92, Güneydoğu'da yüzde 73. FLRATKOZOK ANKARA - Son MGK toplantısın- da da gündeme gelen "bölgeler aras dengesizük" konusunda Devlet Plan- lama Teşkılaü (DPT) tarafindan yapı- lan araştırma, aradaki "uçununu* or- taya koyuyor Araştırmaya göre, Marmara Bölge- si'nde 10 bin kişiye 3.6 dişhekimi, 3.8 eczane, 16.43 hekim düşerken, Doğu Anadolu'da bu rakamlar sırasıyla 0.61, 1.21 ve 7.54'egerilıyor. Bölgeler ara- sında okuma-yazma, doğurganlık ve bebek ölüm oranJannda da büyük faridar göze çarpıyor. Marmara Bölgesi, sosyo-ekonomık gelişmışhk sevıyesinı gösteren endeks değenne göre, ülke genelinde yer alan 7 bölge ıçerisinde ilk sırada yer alıyor. Bu bölgenın ardından sırasıyla Ege ve Iç Anadolu bölgelen geliyor. Akdeniz Bölgesı'nın en gelışmiş dördüncü böl- ge olduğu Türkıye'de, Karadeniz, Gü- neydoğu ve Doğu Anadolu bölgelen, D 0 D A VA HI M TA BL 0 Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Sosyo-ekonomık geliş- mişlık sıralamasında altıncı sırada yer alan böl- ge, yıllık binde 24.9'luk nüius artış hızı ile Marmara'dan sonra en hızh nüfüs artış hızı- na sahıp.Aynı zamanda bınde 4.86 ile en bü- yük dogurganlık oranına sahip. Okur- yazar oranı yüzde 73.22 ile son sırada yer alan böl- ge, hekim, diş hekimi ve eczacılar tarafindan da en az tercih edılen bölge. Güneydoğu'da 10 bin kişiye 5.49 hekim, 0.52 dış hekimi, 1.58 eczane düşüyor. GSYÎH oluşumuna katkısı yüzde 5.06 ile altıncı sırada yer alan bölge, 2000 yılı itibanyla en az kişi başına gelir ve kurumlar vergi- sinin elde edildıği bölge oldu. DoğuAnadolu Bölgesi: Bölgeler arasında son sı- rada yer alan Doğu Anadolu Bölgesi, binde 3.92'lik dogurganlık oranı üe Güneydoğu'dan sonra en alt sırada yer alıyor. 2000 yılı verile- rine göre, Doğu Anadolu Bölgesi'nde doğan her bin bebeğin 53'ü ölüyor. Bu oran ile Do- ğu Anadolu bölgeler arası sıralamada en altta yer alıyor. Yüzde 77.71 'lik okuryazar nüfus ora- nıyla, yüzde 87.30 olan Türkiye ortalamasının ol- dukça gerisinde yer alan bölgede, 10 bin kişi- ye 7.54 hekim, 0.61 diş hekimi, 1.21 eczane dü- şüyor. Ülke GSYÎH oluşumuna katkısı yüzde 4.14'lük oranla en gende olan bölge, kişi başına GSYtH'de de son sırada yer alıyor. ülke ortalamasının altında kahyor. 2003 yılı venlerini içeren araştırma- ya göre, bölgelerin sosyo-ekonomık durumlan şöyle: Marmara Bölgesi: Bölgede, Türki- ye ortalamasının altında yer alan il bu- lunmuyor. Ülke nürusunun yaklaşık yüzde 25' inı banndıran bölge, aynı za- manda en yüksek kentleşme (yüzde 79.07) oranına sahıp. Bölgede dogur- ganlık oranı bınde 1.91, bebek ölüm oranı binde 39. Bölgede bulunan 5.608 orta ve büyük ölçekli ımalat sa- nayıı işyen ve 585 bin çalışan, Türki- ye toplamının yansından fazla. Bölge, hem kişi başma ihracat hem de ithalat değerleriyle ülke ortalamasının yakla- şık 3 katı düzeyınde orana sahip. Ül- kenın gayri safi yurt içi hasıla (GSYIH) oluşumuna yüzde 37 katkı sağlayan bölgede okur-yazar nürus oranı yüzde 92.4. Ege Bölgesi: Ege Bölgesi, yüzde 61 kentleşme oranına sahip. Bölgedeki doğurganlık oranı binde 2.17. Ege, sı- naı, ticari ve mali göstergelere göre Marmara'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Kişi başına ihracat ve ithalat oranlannda da ikinci sırada yer alan bölge, Türkiye içindekı payı yüzde 17.3 olan tanmsal üretim değeriyle de Iç Anadolu Bölgesi 'ni izliyor. Iç Anadolu Bölgesi: Bölgeler itiba- nyla sosyo-ekonomik gelişnuşlik sıra- lamasında üçüncü sırada yer alan tç Anadolu'nun sosyal ve ekonomik gös- terge değerlerinden bazılan Ege'yi ge- çiyor. Tüm illeri endeks değeriyle Tür- kiye ortalamasına yakın olan bölge, yüzde 69.25 kentleşme oranıyla ikin- ci sırada yer alıyor. Doğurganlık ora- nı binde 2.54 olan bölgenin okuryazar nüfus oranıysa yüzde 90.32. Toplam 10 bin kişiye düşen 17.22 hekim sayı- sıyla ülke genelinde ilk sırada yer alan Iç Anadolu Bölgesi, diş hekimi ve ec- zane göstergelennde de Marmara ve Ege'den sonra üçüncü sırada geliyor. Ülke GSYİH oluşumuna yüzde 16.96 katkı sağlayarak, ikinci sırada yer alan bölge, mali ve ticari göstergeleriyle de ikinci. Bölge, kişi başına ihracat gös- tergesiyle de Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz'den sonra beşinci sırada bulunuyor. Akdeniz Bölgesi: Bölgede doğur- ganlık oranı bınde 2.58 ile ülke orta- lamasının üstünde. Bebek ölüm oranı binde 37 ile ülke ortalamasının altına düşen bölgede, 10 bin kişiye 10 hekim düşüyor. GSYİH oluşumuna Marma- ra, Iç Anadolu ve Ege bölgelerinden sonra en fazla katkı yapan bölge, kişi başına ithalat ve ihracat rakamlannda da Marmara ve Ege'nin ardından üçüncü sırada yer alıyor. Bölge, kişi başına elektrik tüketimiyle de üçüncü sırada bulunuyor. Karadeniz Bölgesi: Sosyo-ekono- mik gelişnuşlik sıralamasında beşinci sırada yer alan bölgede kentleşme ora- nı yüzde 49.03. Birçok göstergede ül- ke sıralamasında beşinci olan ve ülke ortalamasının altında kalan Karadeniz Bölgesi'nde 10 bin kişiye 9 hekim ve 1 diş hekimi düşüyor. Bölge, ülke GSYtH oluşumuna yüzde 9.5 katkı sağlıyor. BATIKKREDÎLER Tüketici ilksıradaANKARA (ANKA) - Tüketiciler za- manında ödemedikleri ve bu nedenle bankalar tarafindan takibe alınan kredı- lerde tüm sektörlen gende bıraktı. Bankacılık Düzenleme \ e Denetleme Kurumu'nun (BDDK) venlerine göre, bankalann zamamnda tahsıl edemedık- len ıçın takibe aldıklan toplam kredıle- ri hazıran sonunda 6 katrilyon 973 tril- yon liraya çıktı. Batık kredilerin 1 kat- rilyon 198 trilyon lirayla büyük bölümü kredi karn ve tüketici kredilerinden kay- naklandı. Haziran sonu itibanyla tahsil edılemeyen kredi kartı alacaklannın tu- tan 1 katrilyon 71 trilyon lira oldu. YENlŞÎRKET Unakıtanlar işi büyütüyor ANKARA (ANKA) - Malıye Bakanı Kemal Unalatan'm çocuklan iş dünya- sındakı faalıyetlerini büyütüyor. Kızı Fatma Unakıtan'ın kısa bir süre önce kurduğu gıda şırketınden sonra, Bakan Unakıtan'ın oğlu Abdullah Inakrtan da tavukçuluk şu"ketıne, makıne sektörün- de faalıyet gösterecek bir şirket daha ekledı. IstanbuFda kurulan "SABMald- ne Sanayi TîcaretLtd. ŞtL"nın sermaye- si 200 bin YTL olarak belirlendi. Şirket- te Abdullah Unakıtan 180 bin YTL'lik, AyvazŞenol da 20 bin YTUlik pay edin- dı. Şirketın müdürlüğünü de Abdullah Unakıtan'ın yapacağı bıldınldi. Ticaret delisiysen ne işin var siyasette? r ÖzeDeştinne kapsamındaki İskenderun Limanı'nın sanşına karşı gösteriler hız kazancü. Emek ve Demokrasi Platformu ile TKP de eylemlere destek verdi Liman A kapısı önünde top- lanan Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, özel güvenlîk güçleri tarafindan engelknmek istendi. Teklif verme süresi bugün dolacak olan İskenderun'da çalışanlann eylemine destek arttı Işçfler liıııaıuterketmiyor AKEVBOPUR İSKENDERUN - Özelleştirme kapsamındaki TCDD iskenderun Limam'na son teklif verme süresi bugün sona ererken Emek ve De- mokrasi Platformu ve TKP, lima- m terk etmeme eylemi yapan işçı- lere destek verdi. Liman A kapısı önünde topla- nan Emek ve Demokrasi Platfor- mu üyeleri, özel güvenlik güçleri tarafindan engellenmek istendi. Platform yöneticileri ancak Li- man-Iş Sendikası yetkililerinin müdahalesiyle liman içine girebil- di. Platform sözcüsü Coşkun Sel- çuk, kamu malı olan kurumlann özel sektöre peşkeş çekilmesıni kabul etmedilderini vurguladı. Liman-îş Sendikası iskenderun Şube Başkanı Haşim Sevimli ise liman ve iskelelerin kaçakçılığı önleme kapısı olduğunun altuıı çi- zerek "ÖzelHlde kanunun deneti- minde olmayan özel sektöre ait is- keleiere baküguuzda her türlü ka- çakçıhğın çok rahat yapılabileceği kapılaroiduğunugörüyoruz" diye konuştu. TKP'liler de iskenderun Lima- nı'nın satışını protesto etmek için Inönü Meydanı'ndan limana ka- dar yürüdü. Adana. Hatay, Mersin ve Gaziantep'ten yüzlerce kişinin kafıldığı vürüyüş sırasında, sık sık "AB patronlar birBğT, "Bu ülke, bu halksaülıkdeğir,u lskenderun I imam satümayacak" sloganlan atıldı. AINKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Özgürleşmenin İkilemi Türkiye siyasal tarihi, demokratikleşme açılımlany- la bunlann bastınlmasının tarihidir, denilebilir. Çok partili yaşama geçilmesiyle gelen özgürlük or- tamının 1950'lerin ikinci yansından başlayarak, adım adım baskı altına alınması, özgürlüklerin önünün ke- silmesinin ilk önemlı ömeğıdır. Daha sonra gelen 1961 Anayasası'nın sağladığı çok büyük özgürlük genişle- melennin, 12 Mart ve özellikle de 12 Eylül faşizan re- jimleriyle nasıl yok edildiği bilinmektedir. Türkiye, 1970'leri, sorunlannı özgürieşerekçözememenin bu- nalımını, çok ağır bir bıçimde yaşadı. Aradan çeyrek yüzyıl geçmesine ve onca anayasa değişikliği yapılmasına karşın 12 Eylülrejimininbas- kıcı kalıntılarının tam anlamıyla ortadan kaldmldığı söylenemez. Şımdilerde, hükümetin, içerik yönün- den değilse de, madde sayısı olarak kapsamlı bir anayasa değışikliğini gündeme getirmeyi istemesi ve Kürt sorununun demokrasi ile çözümü yönündeki önenleri de bu bağlamda irdelenmelidir. Türkiye, sorunlannı, hak ve özgüriüklen genişlete- rek çözme yeteriiliğini gösterebilecek midir? Ana sorun budur. Türkiye 12 Eylül'ün baskıcı rejiminden çıkışı, AB adaylığı gibi oluşumlann da katkısıyla ve tam bir kap- lumbağa yürüyüşü yavaşlığıyla sağlamaya çalışıyor. Yine de, tüm yavaşlığına karşın, toplumun çok büyük bölümünün, özgürlüklerin genişletilmesinin, terörün tırmanması, ülkenin bölünmesi ve şeriatın egemen kı- lınması noktalannda kaygı ve giderek korkuya kapıl- dığı anlaşılıyor. Toplumda oluşan bu kaygı ve korkulan, var olan kc- şullarda, doğal karşılamak gerekiyor. Ikilem de bura- da başlıyor. Ozgürieşme, çözüm olarak algılanmıyor; tam tersine, ürkütüyor. Siyaset alanındaki son gelişmeler, ülkenin, hak ve özgürfüklerin genişletilmesi sorunuyia bir kez daha karşılaşacağını kanrtlıyor. Bu durumda, özellikle de hükümete düşen temel görev, hak ve özgüriüklenn genişlemesinın bu üç ko- nuda hiç ama hiç ödün vermeden, nasıl çdzüm üre- teceğini tüm ayrıntılarıyla ve katılımcı bir anlayışla oluşturmak ve bir programa bağlamak olmalıdır. Hiç kuşkusuz bu, yalnız hükümetin işi değildir. Daha çok özgürlük isteyen tüm kesimlerin de, özgürleşmenin, terör, ülkenin bölünmesi ve şeriat ortamı değil, sorun- lara çözüm getireceği yönünde çaba harcaması ge- rekiyor. • • • Bundan 83 yıl önce, 26-30 Ağustos ve 9 Eylül 1922, ulusal bağımsızlığın kazanıldığı, ülke bütünlüğünün sağlandığı, egemenliğin halka mal olduğu, ümmetten millete geçişle laiklik ilkesinin temellerinin atıldığı ve böylelikle özgürieşme yönünde devrim nrteliğınde dö- nüşümlerin sağlandığı günlerdir. Izleyen yıllarda, özellikle de son yanm yüzyılda ya- şanan özgürlük gelgitlerinin toplumu çok yorduğu, in- san ve para kaynaklannın daha çok ekonomik geliş- me ve halkın gönenci için harcanmasını engelledigi bilinmektedir. Ülkenin ve toplumun o günlerin gerisine düşürül- mesi düşünülemez. önemli olan, o günlerin ilerici ve devrimci girişimlerini özgürieşme yönünde daha yu- karı bir düzleme çıkarmak, bu bireşimini gerçekleşti- recek siyasal öncülüğü göstermek; 1922'de kazanı- lan özgürieşme altyapısını, 2000'li yıllara daha güç- lendirerek taşımaktır. Günümüzde eksik olan budur. yakupkepenek06@hotmail. com MBKEZBJNUaniRUUa cm1 \BD Dolan 1 \vustralva Dolan 1 Dammarlca Krenu 1 Euro 1 Ingılız Sıerimj 1 Isuçre Ftangı 1 ls\eçKıwu 1 Kanada Dolan 1 Ku>evtDınan 1 Noneç Kronu 1 Sud Arb Rı\ah lOOJaponYenı 1 Yenı tsraıl Şekelı OİVİZ 13530 10256 0 22340 16665 24422 1 (T55 017755 1 1335 4 5947 020956 036184 12314 tfflf 13595 10323 0 22450 16745 2 4550 10824 017940 1 1386 4 6552 021097 0 36249 12396 atifliTnaK EfEKTİF U) 13521 1.0209 0 22324 16653 24405 10 7 39 0P743 11293 45258 0 20941 0 35913 12268 0 29116 »a13615 10385 0 22502 16770 245« T 10840 ÛP981 1 1429 4 7250 021146 0 36521 12443 030609 DÜNYA EKONOMlSlNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluragmail.com "Anayasada anlaşıyor muyuz?" adlı "ortaoyunu" Irak'ın parçalanmasının ve bir iç savaşın artık engellenemeyeceğinı gösteriyor. Türkiye'de yeniden gündeme gelmeye başlayan, "Sürece katkıda bulunmak", "geleceğimizi yönetmek", "Türkiye'nin Ortadoğu 'da aktifmüdahil olması gerek- liliği her geçen gün güçleniyor" gibi sap- tamalar, Titanik'in güvertesinde iskemle kapma telaşına benziyor. Barzani-Tala- bani çiftiyse, Trtanik'e herkesten önce bi- nerek en iyi iskemleleri kapmış olmanın inancıyla (şımdilik) derin bir mutluluk için- deler... Artık irak diye bir ülke yokl Kürtler, Kuzeydefiilen oluşturduklan ya- pının bir gün bağımsız bir devlete dönüş- mesine olanak sağlayacağına inandıkları için, Şiiler de Güneyde Irak'ın zengin pet- rol rezervleri üzerinde, kendi otonom böl- gelerine sahip olmaya karariı olduklann- dan, Irak'ı üç federal bölgeye ayıran ana- yasa taslağı üzerinde anlaştılar. Şiiler Irak'ın merkezi devletinin yasal zemininin Islama dayanmasını istiyoriardı. Kürtler buna karşıydılar ama anlaşılan, ABD'nin baskısıyla Şiileri tatmin edecek bir sonu- ca ulaşıldı. Petrol bölgelerinin dışındaki topraklarda kalan Sünniler ise Irak'ın top- rak bütünlüğunü dinamitleyecek bir ana- yasa taslağına karariı bir biçimde karşı çıktılar. Cumartesı gelen haberler, Kürtlerie Şi- ilenn, anayasa taslağı üzerinde anlaştık- lannı, Sünnilerin itirazlanna kulaklannı tı- kayarak taslağı parlamentoya götürmeye karar verdiklenni gösteriyordu (New York Times, 27/08). Böylece Sünnilere İster- senizanayasayı, referandumda reddede- bilirsiniz" den/yordu. Irak'ta artık demok- rasi vardı ya... Şiilerin liderieriyse Sünnilerin gereken ret oylarını harekete geçiremeyeceğine inanıyoriar. Bu hesaplardoğru çıkarsa Ku- zeyde Kürt devletı, Güneyde bir Şii dev- letifiilenoluşmaya başlayacak: Yeni ana- yasanın merkezi devletin yetkilerine iliş- kin maddelerinin gerçek yaşamda bir kar- şılığı yok. ömeğin Irak'ı merkezi bir ordu ve güvenlik gücü koruyacak, ama hem Kürtlerin hem de Şiilerin kendi milis güç- leri var, bunları silahtan anndırmalan söz konusu değil. Anayasaya göre yüksek hâ- kimler kuruluna belli sayıda dini liderin de, yasalann Islama uygun olup olmadığını saptamak üzere katılması, hem ülkeyi Kürtlerin itirazlanna rağmen dini bir cum- huriyete benzetmeye başlıyor. Hem de Kürtlerie Şiiler Islamın farklı yorumlannı benimsemiş iki grup olduklarından po- tansiyel bir sorun alanı yaratıyor. Kudüs Üniversitesi'nden Prof. Shalo- mo Avineri, geçen hafta Irak Kürdistan Yerel Yönetiminin web sitesine (krg.org) konan bir yorumunda, "Artık Irak diye bir ülke yok" diyordu. Gerçekten de, bu ge- lişmelere bakarak, öyle uzun boylu anali- ze gerek kalmadan, Kürtlerin ve Şiilerin kendi yollarına gitmeyi seçerek hızla dev- letleşecekleri, direnişin ise hızla üç yanlı bir iç savaşa dönüşeceğini söylemek ger- çekçi bir yaklaşım olacaktır. Geçen hafta La Reppublica'ya verdiği bir demeçte de zaten Barzani "ölmeden bağımsız bir Kürdistan görmek istiyonım" demiyor litanik'te yer kapmak Anayasa refarandumu için yürütülen kampanya Kuzey Irak'ta da büyük ügi görüyor. (AP) muydu? Bu sırada, ABD, (geçen hafta In- gilizlerin, Basra'da, Şiiler birbirine girdiğin- de yaptığı gibi - Daily Telegraph, 28/08) bir taraftan bu iç savaşın tarafları tüket- mesini izlerken, kısmen Irak'tan askerçe- kebilecek, belli sayıda üsle yetinecek, öbür taraftan en uygun anda petrol kuyu- lanna doğrudan el koymanın, ya da Iran'a yönelmenin fırsatını kollayacak... Evdekl hesap çarşıya... Ancak çarşamba günü, Muktada El Sadr Necef'teki bürosunu yeniden aç- maya kalkınca, Şiilerin kendi aralarında patlak veren çatışmalar, cuma günü, Sadr'ın çağrısıyla, Bağdatta anayasa tas- lağına karşı düzenlenen ve Reuters'e gö- re 100.000'den fazla insanın katıldığı pro- testo gösterisi sürecin sanılandan çok da- ha karmaşık bir biçimde yaşanacağını, evlerde yapılan hesapların çarşıya uyma- yacağını gösterdi. Amerikan işgaline karşı iki kez ayaklan- dıkta sonra, en kıdemli Şii liderSistani'nin baskısıyla "siyasisürece katılmayı" kabul ederek geri çekilen Sadr, ABD'nin tüm baskılarına karşılık Mehdi ordusu olarak bilinen milislerini silahsızlandırmadı, ABD işgaline karşı konuşmaya, diğer Şii lider- leri işbirlikçilikle suçlamaya devam etti, giderek eleştirilerini sosyal, ekonomik ze- mine kaydırmaya başladı (The Nevv Re- public, 26/08). Anayasa taslağı süreci başlayınca, Sadr ulusalcı birtutum alarak, Irak'ın bölünmesine karşı çıktı, işgal artın- da yapılan seçimlerin gayri meşru oldu- ğunu savundu. Gelişmeler Bağdat'taki bir diğer Şii li- derin de benzer bir tutum almaya başla- dığını, daha da önemlisi Sadr güçleriyle Sünniler arasında bir ittifakın variığını or- taya çıkardı. Böylece hem anayasanın re- ferandumda reddedilme olasılığı güçlen- di, hem de daha da önemlisi Şiilerin tek bir siyasi blok olarak ABD dümen suyun- da bir "bağımsız" bölge oluşturma plan- lan tehlikeye girdi. Cuma günü David Ignatius VVashing- ton Post'taki köşesinde bildirdiğine göre geçici hükümetteki en büyük Şii grubu, fran'a yakınlığıyla bilinen, Irak Islam Dev- rimi Yüksek Konseyi (Sadr'ın militanlany- la çatışan grup) Başkanı Abdul Aziz Ha- kim'in oğlu Ammar Hakim, önceki haf- ta VVashington'daydı. Hakim, State De- partment, Pentagon ve Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) görevlileriyle görüşmüş, Ignatious'la yemek yemiş. Bu ziyaretin ar- kasından Ignatious'un, ABD'nin Şii kartı- nı oynaması gerektiğine dikkat çekmesi Kürtlerin hesaplarının da aksayacağının ilk işaretlerini veriyordu. Kürtlerin çıkmazı Kürtler güvenlik açısından tümüyle ABD'ye bağımlılar. Bunun karşılığına oy- nayacak hemen hiçbir koza sahip değil- ler. Bu yüzden ABD, rahatlıkla onlan ikin- ci plana iterek, dikkatini, Irak'ın toprakla- nnın yansını, petrolün de neredeyse tama- mını (yaşlı Kerkük kuyulannı saymazsak) elinde tutacak olan Şiiler üzerinde yoğun- laştırmaya başlayabilir. Gerçekten de ABD'nin, Iran'ın Şiiler üzerindeki etkisini markaja almak açısın- dan Şiilerin işbiriikçi kesiminin olduğu ka- dar, bölge jeopolitiğinde Iran'ı dengele- yen (Irak yıkıldıktan sonra) tek güç olarak Türkiye'nin taleplerine öncelik vermesi beklenebilir. Irak'ta bir iç savaş patlak verdiği takdirde, ABD'nin, dengeleyicı müdahaleler dışında, kendi üslerine çe- kilmesi halinde, Kürtlerin bir kez daha kendi kaderierine terk edilmesı hiç de şa- şırtıcı olmayacak. Bu olasılığı dahaönce- den gören kımı Kürt yazarlarının da "bir bağımsızlık savaşına hazırlanmaktan" söz ediyor olmaları da bu denkleme çok uygun. Kuzey Irak'taki Kürtlerin trajedisinin kaynağı ise jeopolıtik dengeler kadar, sosyo-ekonomik yapılanyla da ilgili. Bu- günün dünyasında ayakta kalabilmek için gerekli kaynakları feodal ilışkilere (toprak, hatta petrol rantına) dayanarak üretmek olanaklı değil. Bu açığın büyük devletler- den gelen "transferlerle" kapatılmasının sonucuysa bağımlılık ve iktidarsızlık. Geçenlerde bir dostum soruyordu: "Nasıl ayakta kalacak? Ücretli emek sö- mürüsüyle mi, yoksa dış dünyadan kay- nak transferiyle mi?" Kapitalist dünyada devletferin geleceğini bu beliriiyor... Bu açıdan bakınca, Türkiye'nin bile bağım- sızlığından geriye ne kaldığı tartışılır... Iş- te bu yüzden, "sürece katkıda bulun- mak", "Ortadoğu'ya aktif müdahale ge- reği" g\b\ saptamaları korkuyla izliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle