Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2005 PAZAR
10 P A Z A R YAZILARI dishabgcumhuriyet.com.tr
Macera doluAmerika...
7
azının başlığıru, Türkçesi pek de
güzel olmayan bir şarkıcının söylediği
şarkıdan esinlenerek: yazdık ama,
burada anlatacağımız aslında bir Amerika
macerası değil, bir Amerika yolculuğu
macerası... Efendim belki bilirsiniz,
gazetelenn ekonomi senisleri biraz fazla
gezerler, daha doğrusu iş içîn diğer
servislerden biraz daha fazla seyahat ederler
diyelim. Bunlar yurtiçi olabildiği gibi
yurtdışına da olabilir. Hatta zaman zaman bu
öyle boyutlara vanyor ki bizdm Dış Haberler
Servisi'ndeki arkadaşlar kıskanıyor
demeyelım de gıpta ederek, "Hay Allah, biz
dış haberciyiz ama ofiste oturuyoruz.. siz
bizden daha çok dışan çıtayorsunuz" diye
takılır. Neyse yıne bir iş gereği, Türkiye'nın
en kârlı şirketlerinden Erdernir'e talip
Mittal Steel'in Chıcago'daki fabrikasıru
görmek üzere çıktığımız yolculuk, aralannda
benim de bulunduğum bir kısım medya
mensubu içın tam bir maceraya dönûştü...
Bir süre önce Ingiliz Havayollan'na
(British Ainvays) yemek servisi veren
Gate Gourmet çalışanlan, işten atılan
arkadaşlannı geri aldırmak üzere greve
çıkmış, böylece Ingiliz Havayolu uçaklannda
yemek servisi verilemez olmuştu. Gerçi
kısa uçuşlar için büyük bir sıkıntı yaratmayan
bu durumun Amerika'nın Chicago
kentine gidecek bizler için büyük bir zorluk
olacağını biraz geç de olsa öğrendik.
Sabahın erken saatlerinde tstanbul Atatürk
Havalımanı'nda buluştuk. Uçağa binmek
üzere işlemlerimızi tamamladık ve
bavullanmızı verdikten sonra birkaç arkadaş
Advantage yerine gitmeyi önerdi,
benim de HSBC kredi kartım olduğu için
ilk kez yararlandığım bu hizmetin, gidiş
dönüş yaklaşık 38 saat sürecek yolculuklar
boyunca alacağım en iyi hizmet
olduğunu ancak Istanbul'a
döndüğümde öğrenecektim...
Neyse, sabah ikinci kattaki söz
konusu yere gidip çeşitli
seçenekJer içeren içecekler
eşliğinde kahvaltı ettik, hiç
abartmadan söyleyebilirim ki tüm
yolculuk boyunca yediğim en
güzel sandviçler bunlardı...
Sandviç deyip geçmeyin.. bunun
ne kadar önemli olduğunu 35-38 saat uçunca
anlıyorsunuz. Ne demişler, Allah kimseyi
açlıkla terbiye ermesin...
Ilk uçuş, Istanbul-Londra. Bu, o kadar zor
değil, çünkü kahvaltılanmızı ettik, uçağa
bınerken de herkese birer poşet dağıttılar
içinde çeşitli nevaleler olan. Ne de olsa
bizim buralarda hazırlandığı için görece
daha iyi şeyler...
CHICACO
OUTAYBÜYÜKTAŞ
Dört saatlik bir uçuştan sonra Londra
Heathrovv Havaalanı'na indik. Amerika içın
işlemlerimizi yaptınrken uçakta yemek
servisi olmayacağı için kimine 5, kimıne
10 pound tutannda yemek fişleri dağıtıldı.
Aç olun olmayın bunlan uçağa binmeden
önce tüketmek gerekiyor elbette. Ancak,
yemek yenilebilecek yerleri bırakın, kahve
satılan büfelerin önü bile metrelerce kuyruk
olmuş. Zar zor oturabildiğimiz bir yerde
siparişleri verdiğimizde ise uçağın
kapılannın kapanmasına yanm
saat kalmıştı. Gerçi bizde olsa,
öyle hızlı bir servis olurdu ki
15 dakikada yemekleri yer, üstüne
birer çay içer hatta kısa bir tur
için bile vakit kalabilirdi. Ama
oralarda verdiğimiz siparişin 20
dakika sonra bile gelmemesinden
hizmet ser\-islerinin pek de iyi
olmadığını gördük. Hatta,
birkaç gündür grevden ötürü zor durumlar
yaşadıklannı, çok yorulduklannı ve
kendilerine anlayış göstermemizi
isteyen personel karşısında yemekleri
yemeden çıkmak durumunda kaldık.
Neyse ki Heathrovv'da yemek biletlerini
illa yemek için harcamak zorunda değildik,
çikolata, şeker, hatta evladıma bir boyama
kitabı alarak yaklaşık 8 saat 30 dakika
sürecek yolculuk için uçağa bindik.
Gıderken yine iyiydi, uçakta poşetler halinde
kumanyalar dağıtıldı. Aynı gün tarihli olduğu
halde, sanki bin yıllıkmış gibi görünen ve o
tadı veren sandviçler karşısında hayrete
düştüysek de hiç olmazsa sıcak içecek bir
şeyler vermeleri durumu hafifletti. Hatta
uçuş uzun olduğu içın ibnci kez birer poşet
daha dağıttılar, sandviçlerin bizim damak
tadımıza uygun oünadığı o kadar belliydi ki
pek çoğumuz yemeyi denemedik bile...
Gerçi, lütfen yanlış anlaşılmasın, biraz
yıprandık diye greve çıkan arkadaşlara ilişkin
en ufak bir kın ve nefiret duymadık, hatta
Heathrovv'da yaptıklan gösteriye el sallayarak
yanlannda olduğumuzu bile gösterdik..
dönüş yolculuğunda çay bile olmaması
ve Chicago'da biletlerin yalnız yemek içın
yapılan alışvenşlerde geçerli olduğu, bizim
yiyebilecek bir şeyler bulamadığımız halde,
onlara haklı davalannda başan dıledik.
Ama bu durum, Istanbul'a indiğimde
eve gidene kadar çorba çorba diye
sayıklamama engel olmadı. Bu arada insanı
etkileyen görkemi. gezılecek yerleri, oranın
yerlisi haline gelmiş Karslılan, bınalan,
ışıklan, obezitenin bir yaşam biçimi haline
gelmiş hali ve belki de macera dolu
Amerika dedirtecek diğer şeyleriyle
Chicago da bir başka yazının konusu olacak.
Indiana barlannda
heyecan dorukta!
/
ndiana'nın en seksi barmen ve
barmeidleri yakında belli
olacak. Kızlı erkekli beşerden
on aday, yüzlercesi arasından
finalist olarak seçildi. Yazın
sonlanacağı, Indiana'ya özgü
pastırma sıcaklannm bizi yine de
terk etmeyeceği şu günlerde
Indianapolis'in seksi barmeidleri,
serin görünümlü kokteyl bardaklan
arasmda ve bar tezgâhının ardında
pozlar verip beni seç, beni seç diyor.
Heyecan dorukta! Gelgelelim, ben
hâlâ hanımlardan hangisine oy
vereceğımi kararlaştıramadım.
Hep müşkülpesentliğimden oluyor
bunlar! Aksi gibi, zaman da azahyor.
Indianapohs'teki InTake adlı
magazin dergisinin düzenlediği
yanşmada, internet üzerinden süren
oylamanın sonuçlanmasına
az zaman kaldı. Beş hanımdan
hangisinin en seksi olduğu yakında
belirlenecek. Bense,beşin dördüne
kıyamadığımdan, hiçbirinden
vazgeçememiş gibi oyalanıp
duruyorum. Aslmda işim
kolay, birini beğenecek ve web
sitesinden oyumu göndereceğim!
Bu türden yangmalann gediklisi,
duayeni Süha Ozgermi gibi ortalıkta
dolaşmayacağım. Erkek adaylarla
zaten oralı bile değilim, o yüzden
seçimim kolay olacak. Buna rağmen,
bilgisayann ekranında
fotoğraflanndan seçtiğim gözdemi
tam üzerine gelip
tıklayacakken, şeytan
vazgeç, ötekisi daha iyi
diyor, haydi al baştan
barmeid kızlann
fotoğraflanna geçit
yaptınyorum. Çalışma
odamda yeni romanımla
yahut gazeteme
göndereceğim haberle
uğraştığımı zanneden eşime gidip
sorma cesareti bulamıyorum.
Böylesi bir açığa vuruşun iki yönlü
sakıncası var daondan: Birincisi
saatlerce odamda hep bunun gibi
muzırlıklar yaptığım ortaya çıkacak;
ikincisiyse ben kızlan seçerken, evin
hanımına öteki beş erkek barmen
adayını da tanıtmış olacağım.
Barmen çocuklar da göz alıcılar
hanı! Erkek adaylara benim gibi
uzak duran hemcinslerini
yüreklendirmek amacıyla, oylama
kutusunun altma konulmuş şu
belirtiye karşılık yine de onlara oy
atmıyorum: "C'mon guys, be secure
in your mascutinity and vote!"
Erkekliğinizden emin olun ve
oylayın, diyorlar. Ben kendünden
çok eminim, ama ne yapayım, elim
gitmiyor. Belki sonra! Once, şu
hanımlardan birini seçmeliyim:
Bethy Floyd, Christina Iserloth,
Dawn Burgin, Jessica Clark ve
Sheena MlferiL Onlann InTake
sayfalanndaki fotoğraflan arasında
gezinirken, bu türden yanşmalann
sıkça yapıldığı ABD'de,
anımsayabildiğim öteki garip,
birbirinden tuhaf, buralılann
deyişiyle bizzare contest'leri
düşünmeden edemiyorum. Bu tür
yanşmalann en ilginçlerinden
birisi de Purdue Üniversitesi'nde
her yıl yapılan "Rube Goldberg"
yanşmasıdır. Goldberg Pulitzer
INDIANAPOLIS
IVIAHMUT ŞENOL
Ödülü almış, Amerikalı karikatürist,
yazar ve makine mühendisiydi.
Geçen yüzyılda, garip işlemler
yapan makineleri
karikarürleştirmişti. Adına
düzenlenen yanşmada amaç,
katılımcılann icat ettikleri bir
sistemle, o yıl için belirlenmiş bir
konuya uygun düzenek
geliştirmektir. En karmaşık ve akıl
almaz yollarla, olabildiğince fazla
sayıda aşama kat edilerek basit bir
işlem sonuçlandınlacaktır. Örneğin
sıradan bir eylem sayılan kibritin
yakılması yanşmacılardan istenecek,
onlann icat edecekleri
bir Zıhni Sinir Procesi ile bu iş iyice
zorlaştınlacak ve diyelim ki 100-150
aşamalı işlemden sonra kibrit
tutuşmuş olacaktır. Ne kadar çok
etap olursa, o kadar iyi! Bu yılki
Purdue yanşmasmda beklenen sonuç
bir el fenerine, pillerin konulması ve
yakılmasıydı. Ben de oradaydım.
Yanşmacı ekiplerden birinin
tasarladığı makine ve düzeneğe göre,
önce bir tencerede su ısıtılıyor,
ısıtılan su genleşirken bir düdük
çalıyor, ardından o sese duyarlı bir
sensör harekete geçiyor ve bir
salmgaca dokunuyor, o öbürüne
çarpıp berikine vururken, sağdaki bir
şey soldakine yaslanıyor, bir
manivela ortaya çıkıyor, vs. vs...
Sonunda, galiba 75. aşamanın
ardından, piller bir yerden beliriyor
ve fenerin içine el
değmeden giriyorlar,
ampulü yakıyorlardı. Genç
dimağlar için ne bulunmaz
bir yaratıcılık yanşması.
Keşke bizde de olsa. Buna
benzer garip yanşmalara
ABD'de sıkça rastlarsmız.
Anzona eyaletinde,
Flagstaff'da düzenlenen
çıplaklar olimpiyatı da buna benzer
bir garipliktir. Bunun gibi karaoke
yanşmalannı, azgın beygirler
üzerindeki rodeo oyunlannı, son
zamanlarda moda ohnuş ama
aydınlann tepkisini çektiğinden pek
sözü edilmeyen boyalı mermi atışlı
rüfeklerle savaş yanşmalan,
Kentucky'de her yıl yapılan
bazukalı-havan toplu silah festivalini
eklerseniz, işte size şenlikli bir
dünya beliriverir. Bu şenlikli
dünyada bir de Kâinat Güzellik
Yanşmalan vardır ki, içlerinde en
garipsediğim. 2001 yılında
Nijerya'da yapılamdır. Agbani
Darego adlı bir siyahi Nijeryalı
güzele o yıl taç takılmıştı: O sırada
Nijerya'da kan gövdeyi götürüyor,
Müslüman ve Hrristiyanlar arasında
süren katliamlarda sokaklarda kalan
binlerce ölü kaldınlmayı bekliyordu.
Neyse ki, Indiana'mızda huzur ve
asayiş berkemal, ben de rahatlıkla
barmeid'lerin güzellik yanşmasını
izliyonım. Şimdi! Ben derim ki,
Davvn'a oy verirsem, Nilferli'nin
hatın kalacak. Jesssica'nın bann
ardında gülüşü pek manalı geliyor
bana, yoksa ona mı oy versem?
Hayır! Christina galiba en iyisi.
Sunduğu martınideki zeytini bir
ısrnşı var ki, değil Indiana'nın,
bu haliyle dünyanm en seksi
barmeid'i olabilir.
msenoD4@yahoo.com
Krişna'nın doğum günil..Hindistan'da ve Bangladeş'te nıihon-
larca Hindu. en sevdikleri tannlan
Krişna'nın doğum gününü kutladı.
Bangladeş'in başkenti Dakka'da yapılan kutlamalarda, çocuklar Tanrı Krişna ve Tannça Radha'nın kılığı-
na girdi. Janamashtami olarak adlandınlan festival, Hindular için büyük önem taşıyor. (Fotoğraf: AP)
Yağmurlu
ağustos
pazarlannda
Münih...
~W~~J skiden ağustos denince akla hep o uzun
m~i san sıcaklar gelirdi... Artık dünyanın
JL-J dengesi öylesine değişti ki, ağustoslarda
bile kazaklarla pardösülerle geziliyor
Almanya'dk. Münih'te vitrinler bile ufak ufak
kışlık giysilerle donanıyor... Şehirde eskiden
beri "tuzukuru"lann görünmeden edemediğı
Maximilian Caddesi, cumartesileri tıklım tıklım
dolu kaldınm kahveleriyle adeta Münih'in
vitrini, zengin yüzüdür. Tatilden yeni dönen
bronzlaşmış çapkınlann boy gösterdiği ve de
şık kokonalann doldurduğu bu Vîvaldi hmlı
kahveler aynca anılan ile baş başa kalmak
isteyen, ününü yitirmiş sanatçılann da buluştuğu
yerlerden biri... Son derecede pahalı vitrinler
önünde, gençlilderini anımsayan parkinsonlu
zengin ihtiyarcıklann saygılı selamlar alıp
verdikleri buralarda dilencilerin kıyafetleri bile
düzgün! Münih'te sıcak temmuzun ardından
yağmurlu ağustoslarla canımız sıkılıyor şu
sıralar... Eğer şu sözünü ertiğim ünlü caddeyi
boydan boya arşınlayıp da azıcık soluklanmak
isterseniz, Cafe Roma'da dondurma kaşıklayıp
iki adım ötedeki ünlü "Rene Lezard"ın bambu
koltuklanna gömülüp kapuçıno yudumlamak da
peş peşe keyiflerdir... Pahalı puro, parfum
ve kahve kokulannın bırbirine kanştığı bu
mekânlarda yan masa komşunuz ya ıhtiyar bir
tiyatrocu ya da bir modacı olabilir. Ellerindeki
kalın gazete tomarlanna gömülüp pazar
eklennde Türkıye reklamlanna kalın gözlükleri
üzerinden dudak bükerek bakanlan da
incelemek aslında bir başka keyıf ve gözlem
merakı. Focus dergisi geçenlerde 14 sayfalık
Türkiye ekinı boşuna vermedi. Kitapçılarda
peynir ekmek gibi satılan
-ülkemizi tanıtan- gezi
kitaplannın da ha bire
yenileri çıkıyor ve
çabucak tükeniyor...
Ve havaalanlannda
kuyruldar uzuyor...
Bu sene kendiliğinden
oluşan "Türkiye
modasma" olan ilgi
gerçekten çok fazla! Her şey iyi güzel de, bizim
yetkililerin "kelle" sayarak turizmde patlamayı
gerçekleştirdik demelerine karşın, turizm
gelirlerinde beklenen düzeyi tam olarak
turturabilecek miyiz, siz ona bakın. Hesap kitap
bu sene yine Antalya'ya inip kalkan uçaklarla,
binlerce Ahnan dinlenip dönsünler de ondan
sonra konuşalım. Dinlence için ülkemizi seçen
turist çeşitliliği içinde Alman turistin eskisi gibi
para bırakmadığı da kesin! Bize orta sınıf
Alman geliyor. Olay bu! Günde ortalama
76 AVTO harcadığı hesaplanan eli sıkı Alman
turiste ne çarşı esnafı, ne de turist rehberleri artık
sıcak gözle bakıyorlar. "Alman turist mi
kardeşim aman... aman!.." diyen pek çok rehber
adına Istanbul'da geçenlerde konuştuğum kırk
yıllık turist rehberi Nuray Başar da dertli
olanlardan biriydi. Örneğin Topkapı Sarayı'nın
önüne kadar gelip de yüz geri dönen gezgin tipı,
keyifleri kaçırmakta imiş. Şu sıralarda
Istanbul'da üst üste düzenlenen turizm
toplantılannın aynntılannı ve Antalya'daki
otellerde Rus turistlerle Almanlann
çekişmelerini bile insan merak ediyor, uzaklarda
olsak bile... Daha bir ay önce Ören'de, o bitki
bolluğu ıçindeki otelde kadife sesli şarkıcı
Cesare Evore'nin müziğini dinleyip bira
tokuşturmuş, tda Dağı'nın tatlı cadısı Birsel
Lemke ve daha pek çok ünlü bürokratla oturup
saatlerce turizm sorunlanm tartışmıştık! Yapılan
hesaplara göre 2004 yılında 15 milyar 890
milyon dolar olan turizm gelirlerinin bu yıl 19
milyar dolara çıkması bekleniyormuş. Evet insan
Münih'te otursa da hep Ege kıyılannı, Akdeniz'i
düşler ağustoslarda. Şaka değil, sadece
temmuz ayında hava yoluyla Almanya'dan
Antalya'ya 1 milyon 190 bin Alman uçtu...
Ve Münih'te turizm bürolannın vitrinlerinde
ise "Antalya" afişleri asılı. Daha henüz tatil
yorgunluğunu üstümden atmadan, tekrar
denizi ve Ege güneşini özlemeye başladım.
Hele hele yağmurlu pazar ikindilerinde
Maximilian Caddesı'nde tur atarken...
MÜNİH
EROLOZKAN
Hint Okyanusu fatihi Stockholm'de
G
eçen hafta sonu Stockholm
çok özgün bir konuğu ağırladı.
"Götheborg HTadhdev
yelkenli, başkenti top atışlanyla
selamlayarak Eski Kent'e yaİdaşırken,
nhtımı dolduran binlerce Isveçlı ve
çok sayıda yaz konuğu, tarihsel bir
ziyarete tanık oluyorlardı. Çünkü bu
gemi başkente en son 267 yıl önce
gelmiştı! Yelkenlerinin toplam yüzeyi
1.900 metrekareyi bulan, 58.5 metre
uzunlukta ve 11 metre eninde olan
bu geminin orijinalı 18. yüzyılda
Stockholm'de inşa edilmış, yıllarca
dünya denızlerinde pupa yelken
seyretmiş ve 12 Eylül 1745 günü
4. Çin seferinden döndükten sonra
Göteborg limanının girişinde
bilinmeyen bir nedenle batmışn.
Enkazı çıkarma ve içindeki Çin
porselenlerini, Hint baharatlannı,
çaylan ve ipek kumaşlan kurtarma
çabasından sonuç alınamamıştı.
1984'te bir grup dalgıç enkazm yerini
saptayınca, geminin ölçüleri alındı
ve 1995 'te Stockholm'de, geminin aynı
malzemeler ve teknikle yeniden
inşa edilmesine başlandı.
Yalnızca meşe ve çam
kullanılarak yapılan
çalışmada herhangi bir
kroki veya plan
kullanılmadı. Yani
"üpkısının avnısı* yapıldı
Orijinaliyle yenisinin
arasında bazı farldar yok
değil ama. Her şeyden önce,
kaptan ve yardımcılan, 80 kişilik
mürettebatla aynı masada yemek yiyor.
Eskisinde, böyle bir şey söz konusu
değildi ve mürettebat, kaptan ve
subaylann yemesi için beslenen
STOCKHOLM
GÜRHAN UÇKAN
hayvanlarla aynı yerde uyurdu. tkinci
fark da gemide duş bulunması. Aynca,
yalnızca rüzgârsız havalarda kullamlan
motor da yeni. Son derece modern bir
navigasyon sistemine sahip olduğunu
da ekleyelim. Isveç'te gemiyi adıyla
pek anmıyorlar. "Uzakdoğu
seyyahı" ve "Hint Okyanusu
fatihi* diyorlar. Bu görkemlı
gemı, çok sayıda kalantor
sponsorun parasıyla ve Kral
ve Kraliçe'nin hamiliğiyle
inşa edildi. Ama her şeyden
önce, bir düşünceye inanan
ınsanlann kararlılığının
çok güzel bir kanıtı. Enkazı
bulan ekipte yer alan deniz biyoloğu
ve dalgıç Joakim Severinson, bu
projenin her safhasında pay sahibı
olmuş. Şimdi gemi Stockholm'e
süzülürken son derece mutlu olduğunu -
söylüyor. Ama en büyük zevki gemi
denize indirilirken yaşamış. Götheborg
III, Malmö ve Kopenhag'ı da içeren
şeref turunu bitirip Göteborg'a
döndükten sonra, 2 Ekim'de, 9 ay
sürecek olan Çin seferine başlayacak.
Onu, İspanya ile Brezilya arasında
yapılması tasarlanan 5 haftalık bir tur
izleyecek. Gemi, her yanaştığı lımanda
mürettebat değiştirecek ve görevı
devralacaklar. denizcilik öğrencileri
olacak. Götheborg III, Stockhohn'e
demir atarken güvertesinde Kral ve
Kraliçe de vardı. Ancak nişanı gemide
kıyılmış olan bir çift, o anm en mutlu
kişileriydi. Gemiye kimin hangi adı
yakıştırdığıyla pek ilgilenmiyorlardı.
Çünkü onlar gemiye çoktan en
uygun adı koymuşlardı: "Aşkgemisiî"
Dilenz bu gemi, gerçeğinin
akıbetıne uğramaz...