22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 TEMMUZ 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Yönetmeliğin yasa yapılış öyküsü Danıştay tarafından yürürlüğü durdunjlan "kruvaziyer ve yat limanlannda turizm amaçlı alışveriş merkezleri ve konaklama üniteleri" yapılmasına olanak tanıyan yönetmeliğin AKP iktidarınca "yasa" haline getirilip TBMM'den geçirildiğine değinmiştik. Kuşadası'ndan, Mustafa Saraç'tan mektup geldi. Mektupta, mahkemece hukuka aykın bulunan yönetmeliğin yasa yapılış sürecinden bir öykü anlatılıyor "Bu yönetmeliğin çıkış tarihi nedeniyle ve ülkemizdeki pek az limanı kapsamına alan 'kaıvaziyer liman' tanımı dolayısıyla, özelleştirilmiş Kuşadası Limanı'nın işletmecisi ABD ortaklı Egeports fırması için 'ısmariama' yapıldığı, tüm Kuşadası halkınca biliniyor. Liman içerisine deniz manzarasını Çin Seddi misali kapatan, denize sıfır, 50 dükkânlık bir alışveriş merkezi inşa etmek isteyen firmanın hâkim hissedan borsacı Mehmet Kutman olarak görünüyor. Mehmet Kutman, bir tanıtım toplantısında, kaymakamın ve AKP'li belediye başkanının bir metre önünde ve TV kameralanna baka baka 'Biz bu dükkânlan inşa etmek zorundayız. Yönetmelik iptal olursa, yasa çıkarılır, olur biter' sözlerini kullanmış bulunuyor. Belediye başkanı, Danıştay'ın yürûtmeyi durdurma karannın tebliğ edildiği gün inşaat ruhsatını imzalıyor. Bugün inşaatlar tamamlanmış ve 'yasalaşmayf bekler durumda. Kanunun, kentimizdeki ilkokul çoçuklannca dahi bilinen, ancak ülkemizde bilinmeyen hikâyesi budur." Alo, para Türk Telekom'dan önce özelleştirdiler 118'i. Yani "Bilinmeyen Numaralar Servisi"n\... Açıyorsunuz 118'i. Bilmediğiniz numarayı soruyorsunuz, 8 saniyesine bir kontör yazıyor. Bir kontör kaç lira? Standart hatta 72 bin lira... Orhan Veli'yi yalancı konumuna düşürecekler bu gidişle. Soluduğumuz havadan bile para alacaklar... IŞIK KANSU 'Hain Değildi' Sayıklamasıllk önce ne olduğu belli Zaman gazetesine konuştu Bülent Ecevit. Ardından "Vahdet- tin vatan haini değildi. Sevrt Vahdettin im- zalamadı" gibi sözlerini adeta sayıklamaya dönüştürdü... Bülent Ecevit, bu savların kaynağını eniş- tesi, yani Ismail Hakkı Okday'ın kendisinean- lattıklanna dayandırıyor. Enişte Bey Ismail Hakkı Okday kim? Ismail Hakkı Okday, Vahdettin'in son sad- razamı Tevfik Paşa'nın oğlu. Ismail Hakkı Ok- day, aynı zamanda Vahdettin'in damadı. Is- mail Hakkı Okday'ın ilk eşi, vahdettin'in kızı Ulviye. Ulvıye, ulusalcılann yanına geçmesi üze- rıne kocası Ismail Hakkı Okday'ı boşuyor. Is- mail Hakkı Okday, daha sonra Bülent Ecevit'in teyzesi Ferhande Hanım ile evleniyor, Aile bağlannı bir yana bırakıp yine dönelim Bülent Ecevit'in sayıklamaya dönüşen savla- nna... Aslında buna benzer savlan, yalanlan za- man zaman dile getirenler vardı. Aklına, eline sağlık, değerlı yazar Turgut Özakman, Yu- nus Nadi Armağanı da alan "Vahıdettin, Mus- tafa Kemal ve Milli Mücadele-Yalanlar, Yan- lışlar, Yutturmacalar" adlı kitabıyla tam hep- sine ağızlannın payını vermişti ki, sıraya bu kez Bülent Ecevit girdi. Neymiş? Vahdettin hain değilmiş, Vahdet- tin'in Sevr ile bağlantısı yokmuş... Bu konuda son bir hafta içinde gazeteler- de epey bılgı, belge yayımlandı. Bir tane de bizden olsun: Emekli Büyükelçı Taner Baytok'un "Ingi- liz Kaynaklanndan Türk Kurtuluş Savaşı" (Baş- nur Matbaası-1970) kitabında, Padişah Vah- dettin ile Ingiliz Yüksek Askeri Komiseri Ami- LÛTFEN KARİKATÜRÜNÜZÜN AYARLARIYLA OYNAMAYIN! AYARI BOZULAN O DEĞİL... ral Sirde Robeck'in 21 Ağustos 1920'de, ya- ni Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından he- men sonra Yıldız Sarayı'nda yaptıkları görüş- me şöyie anlatılır. "Bu, 21 Eylül 1914'ten beri bir Ingiliz tem- silcisinin saraya ilk girişi ve Amiral Sirde Ro- beck ile Sultan Vahdettin 'in ilk görüşmesi idi. Padişahın saçlan tamamen beyazlaşmıştı. Daha odaya girdiğiandan itibaren heyecan- lı hali dikkat çekiyordu. Görüşmenin başın- da kendini tutmaya başlaması ve heyecanı se- bebiyle, üzüntülü ve çekingen birşekilde ke- limeleri güçlükle kullanıyordu. Görüşme iler- ledikçe kendine olan güveni arttı, fakat so- nuna kadaralçak sesle konuşmaya devam et- ti ve gözlerini genellikle yerde gezdirdi. Söz- leri tercüme edilirken ise pencereden dısa- nya bakıyordu. ... Görüşme 40 dakika kadar sürdü. Sultan Vahdettin ile Robeck arasında sadrazam (Damat Ferit) tercümanlık yapıyordu. Sul- tan Vahdettin Türkiye'nin son 10 yıl zarfın- da çok acı günler geçirdiğini, ancak içinde bulunduklan anı mesut geleceklerin ışıklı bir başlangıcı olarak kabul ettiğini söyledi. Ma- cera düşkünü biravuç insan tarafından mem- Ieketin felakete sürüklendiğiniacı bir diİle ten- kitetti. Türkiye'nin başına bütün bu felaket- leri getiren grubun gerçek Türklerie ilgisi yoktu. Bu grup Türkiye'de kutsal sayılan ne varsa ayaklar altına almıştı. Çiğnenen şey- lerden bin de Ingiliz dostluğu idi. Aslında Tür- kiye 'nin idam hükmü demek olan bir antlaş- maya imza koyma emrini gelecekte Ingilte- re'ninyardımınagüvendiğiiçin vermişti. Tür- kiye yaralanmış ve yaralan derindi. Yaşaya- bilmesiiçin birdostun elinden tutmasına ih- tiyacı vardı. Bu yardım, müttefıklerin kolek- tifyardımından çok Ingiltere 'nin desteği şek- linde olmalıydı." Bu görüşmenin sonunda Vahdettin, Ingiliz temsilcisini uğurlarken ne demiş biliyor mu- sunuz? Yüksek Askeri Komiseri çok tuttuğu için "Dertlilerin çenesi düşük olur" demiş. Bir insanın çenesi düşmeyegörsün zaten... Dokunulmazhğa Dokıııımak!.• SAİMCANATAN Işletme Ekonomisti Ülkemizde dokunulmazlık- lara dokunmak, sınıriandırmak gerekir ki çağdaş, demokra- tik, şeffaf ve temiz toplum ol- maktan söz edebilelim.. Bugün çağdaş ülkelerde, ör- neğin Fransa'da milletvekille- ri, sorgulanır, yargılanıramatu- tuklanamaz, bizde de olduğu gibi doğaldır ki çok ağır suç iş- lemedikleri sürece de bu böy- le devam eder, onun içindir ki milletvekilleri düşünce ve gö- rüşlerini korkmadan, çekinme- den özgürce söyterier ve savu- nuriar, arkasında dururlar... Adi suç (yolsuzluk, sahtecilik, tra- fik vs.) işlemedikleri sürece bu böyle devam eder... Işte tam kürsü dokunulmazlığı da budur zaten... Demokrasinin tam işlemesi ve temiz, şeffaf toplum olma- mız yönünden, diğer bazı do- kunulmazlık haklan da gözden geçirilebilir ve sınıriandınlabili- nir. Devlet memurunun doku- nıimazlık hakkı gibi.. örneğin üstünün onayı olmadan bir dev- let memuru yargılanamaz, bu da günlük yaşamda sorunlar yaratabilir... Aynca bizlerin genelde yurt- taşlar olarak değerlendirmele- rimiz tek yönde olmakta, lehi- mize alınan bir kararda yargıyı yüceltip, aleyhimize alınan bir kararda yargıyı taraflı bulma eğilimindeyiz; daha tek yönlü değil, çok yönlü düşünmemiz gerekiyor kanısındayım.. Yargıyagüvenmel'ıyiz; birde- yiştir. Et kokmaması için tuz- lanır, ama tuz kokarsa!.. Bizler, bir vatandaş olarak yar- gıya güvenmezsek kime güve- neceğiz?.. Hakkımızı hukuku- muzu nasıl savunacağız, malımı- zı, canımızı nasıl koruyacağız?.. Yine geniş toplumsal ve bi- limsel araştırmaiaryapılmadan çıkarılan "af'larla kamuoyu- nun, hukuk devletine olan gü- veni sarsılmakta ve zayıflamak- tadır. Yeni, çağdaş ve hukuk- sal düzenlemelerie ancak so- runlara köklü çözümler buluna- bilinir. ömür boyu, uzun süre- li yasaklar aflan getirir, bu da toplumda rahatsızlıkJara ve hak- sızlıklara yol açabilir. Bir tarihte; Almanya'da ka- nun, kural tanımaz kral, birva- tandaşına haksızlık yapmaya yeltenmiş, o da krala karşı koy- muş, tavır almış; "Korkmuyor musun?" dendiğinde, "Ber- lin'de yargıçlar var" cevabını vermiş.. Yinedokunulmazlıklan kaldır- makla sınırlandırmak terimleri- ni karıştırmamak gerekiyor. örneğin milletvekili doku- nulmazlığı doğaldır ki olmalı- dır; vatandaşları temsil eden bireyler olarak özgürce, çe- kinmeden konuşmalı ve dav- ranmalıdır, düşüncelerini söy- lemelidir, ama yolsuzluk, sah- tecilik, trafık gibi adi suçlarda dokunulmazlık zırhı olmama- lıdır ki temiz ve çağdaş top- lum olabilelim. Bunun sonucunda da siya- sal erk, yani yönetenle yöneti- len arasında güven olsun, say- gınlık olsun ki toplum olarak huzurlu ve mutlu yarınlara umutla bakabilelim. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(q yahoo.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGİN hayatepikOı mynet.com ATAAA, YANINDAYKEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 23 Temmuz ınncmiimtaz-arikan. com KÜLTÜR • SANAT |0112| 293 t» 71 DOMBNICO SCARIA777 itsToeBUGÜN ÜNUJ i-mtyAH sesrecisi OOMENKD SCftdLATri (OOMBNİZO SKAKLA7Tİ) 7Z yAŞINDA MAD- RlO 'TB ÖLDÛ. 8AKDK ÇfiĞINOA, lOAVSEU'&İÇiN YAZ- DiSı YAPITLARLA BürüK ÜN YAPMIŞ OLAN potoe- NtCO/ SASASI ALBSSANPeO SGVZlATTt GlBi NAPO- U'TEN 6zEUJia.ee TAştyotZDu. OAHA ÇOK,KTSA rAPlTLABlYLA ((,00 SONAT yAZMIÇTÎ) TAHINflN B£S- TECJ,AYNI ZAMAHOA Bi£ KiA\/S£N VHSTVOZUYDU ve TUŞLAe* ÇAPMZ BU£ OOtOJNMA/C 6<8İ TEK- SÛYÜK giR KLAVSEUCiYUE yAf&ŞMAYA SıRM FA&O-l Çe/CfLPe KAZAfJM/fT/. 8U KtŞİ, ÜHLÜ &ESTECJ HAENPet-'Dİ!. <V) KlavStn • Piucmoya btn 2-j8n,ama daha eski •htftu çalgı.Pıyancxtahy-hJ(ere vtırnn çekjçlerm yeH*e,ldavsende loirhjım mızraphr ku/unur. N2005 BODRUM CUMOK ÇAĞRISI Lozan Antlaşması'nın 82. yıldönümü olan 24.7.2005 Pazar gûnü saat 10.30'da Atatürk heykelinin önünde buluşuyoruz. (Belediye binası) Unutturmaya çahşanlara hatırlatmak ve VATANIMIZIN sahipsiz olmadığını gösteımek adına tüm yuıtseveıieri bekliyoruz. SEN GELMEZSEN BÎR EKStĞÎZ tletişim: 0532 583 37 97 Figen Kıvılcımer Utiklal Sava9i*yl« kazandık.. Lozan'a dokunulamazl LOZAN 2OOS Turtcıye run öncül«fir» Lazan a çağtnyor Degtşık partı ve kurumlarcian 200 aydinımız, 82 yıkionumunde Lozan a gıdiyot Lozan a »atcbn iar asla kabul adtltttnez Lozan tarttsjlamaz! Çunku Lozan, M*!ebm«zın " Lozan'dan dünyaya bayrak gösterlyoruzl Mayx* Lozan a* Avrupa r^n yuzterc» kenbne beiaesn M> ywîe$nı»ş Türtüer bu tanhı guncte Lozan'a akacak Turk yurttaşian Saat 11 00 de ParK de Beil«rrv« de top»anıyw Sen de al bayrağım «.azan a g«i Lozan dan dunyaya bayrak gösJ LA R A LOZAN200SİUETİŞİM HATtARl Cumhurfyet UTMT T« (0312>230S»« Fak» (031 r; 229 29 SM IstanOtH Emin» SaflHmı Akfıfal, T«l (O53T) T73 » 82 Fa«s (0212)2«3«0? yAvw.iozan2005.org 0CKS09 73» 18 773 B75009 310 SAĞNAK NİLGÜN ÇfJUtAHOGLU Kendi Ciltadını Kendin Aç!' Dünyası... 7/7'de dünya Loncalılann "soğukkanlılığına" hay- ran kaldı 21/7 bomta|arı - tek can almadı ama "pa- nikyaratti". "Efsanevlngilizsoğukkanlılığı"dah\ ikin- ci darbede yerle bir fWu. Ingilizler de çünkü aradan geçen zaman içinde, •ıstihbarat, güvenlik vs. gibi- ge- leneksel silahların etMsiz kaldığı "e/e avuca gelme- yen, çehresi olmayar birhayalet", tanımadıklan bir düşmanla karşı karşıy3°l d u k l a r i n ı anladılar. Terör"ün daniskası bu değil mı? Can almadan da dehşet saç- mak! Halbuki ilk tepki şO^e olmuştu: "El Kaide, Avru- pa 'da ikinci bir cephe açtı!" 7/7 ile 21 /7 arasında or- taya çıktı ki bu El Kaide, o El Kaide -yani 11 Eylül El Kaide'si- değil artık, 2001'de "Batı'nın savaş açtığı El Kaide", Bin Ladin liderliğindeki hiyerarşik bir ör- güttü. Afganistan'daM üslere Arap Emırlikleri ve Su- udi Arabistan'dan paralar akıyor; emirler 'Şeyh" Bin Ladin'den çıkıyordu. Bir örgüt ve örgütün bir beyni vardı. Kuran kursları, medreseler ve *web'de chat Uzmanlar ise artık şimdi böyle bir örgütün olmadı- ğını; finans kaynaklarmın kurutulduğunu, üslerinin yok edildiğini söytüyor. 11 Eylül'den bu yana "pira- mit" tuz buz olmuş. Bm Ladin izole edilmiş, fonlar ke- silmiş, örgüt dağılmış- Yerini, "El Kaide ideolojisini" benimseyen, parça- cıklara ayrılmış, "atorflize bir oluşum" almış. Nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bu "oluşum", bun- dan böyle dünyanın dört bir yanına yayılmış medre- selerde, Kuran kurslarmda ve intemetteki "web"ler- de yaşıyor. Avrupa'nın göbeğindeki Kuran kursların- dan, Pakistan medreselerinden, "sanal" internet dün- yasından beslenıyor. örümcek gibi dünyayı saran bu "ağ", Islamın kayıp gençlığine "cihat ideolojisi" aşı- lıyor ve "şehitlik uğruna cennet vaat ediyor..." "Kendin pişir, kendin ye!" usulü, aklına esenin "kendi cihadını açtığı" bu sistem, "El Kaide"y\ artık sadece bir "alameti farika-mitos marka" olarak kul- lanıyor. "Cihat ideolojisi" bu arada Batı üniversitele- rinde okuyan Müslüman gençlerie, Karaçi varoşlan- nın cahil yoksullarını birleştiren ölümcül bir köprüye dönüşerek "özerkleşiyor". Istanbul'daki kasım bom- balannda gördüğümüz gibi, "gübre" gibi herkesin erişebıleceğı, cüzi maliyetli hammaddeler ve kısıtlı olanaklarla beslenebiliyor. Iki hafta arayla Londra'ya terör saçan "kâbus olu- şum" ya da "olgu" bu işte. Bu "oluşum" ya da "ol- gu"; bilinen hiçbir terör örgütüyada savaş şablonu- na -postmodern "asimetriksavaş şablonuna" dahi- uymuyor. Kim bu yeni kuşak Islamcı teröristler? Ar- kalarındaki güç, destek ya da taban kim? Hangi ba- taklıktayaşıyorlar? Bataklığı kim/nerede/nasıl sapta- yıp kurutacak? Batı ırkçılığı ile Islamcı retoriğe rehiniz Her yeni saldırı yanıt getirmek yerine, yanıtsız ka- lan yeni sorulara yol açıyor. Islam dünyası bu "olu- şuma" kanşan radikal Islamcılann "marjinal birazın- lıklkendini bilmez biravuç meczup" olduğunu iddia ediyor. Ancak biz bunu doğrudan yaşadık. Kendi tec- rübemizden biliyoaız. "Muhafazakâr demokrat" ol- duğunu iddia eden AKP'ye dahı, Istanbul'da 62 kişi- nin yaşamını alan saldınlann "Islamcı terör" olduğu- nu itiraf ettiremedik. Islamın "ılımlı Islam" (?) olarak anılan çehresi bile bu yüzleşmeden, vebadan kaçarcasına kaçıyor. "Is- lamcı terör-lslam" aynmı yapmayan Batı, çıkışı, "ırk- çı" söylemlere başvurmakta buluyor. Anlayacağınız, "uygariık", Batı emperyalizminin "ırkçılığı" iledemok- rasiden nasibini almamış Islam dünyasının "savun- macı retoriği" arasında rehin kalmış durumda. Bu iki uç arasında, birkaç medrese ve "weö"den ilham alan "bir avuç marjinal meczup" dünyaya te- rör saçmayı başanyor. Londra gibi her din ve millet- ten insanın yaşadığı bir metropol felce uğruyor. Ula- şım iflas ediyor. Telefonlar kilitleniyor. Uluslararası medya sabah akşam, "marjinallerin" tekelindeki bu kâbusla reyting yapıyor... "Şimdi sıra bizde!" para- noyasına kapılan tüm Avrupa kapitalleri, "çehresiol- mayan bu düşmanla" nasıl baş edeceklerini tartışı- yorlar. Bir büyük "siyasikurgu"filmi gibi... "Acaba"diyo- rum, "bir başka yüzyıidan kaldığım için mi kavraya- mıyorum? Yoksa herşey hakikaten kurgu mu?" B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Yılan zehir- lenmesi. 2/Trab- zon ilinde bir yayla.. Diktutu- larak parmakla çalınan. üç kö- şeli ve telli bü- yük çalgı. 3/ îl- kelbenlik...Tüt- süyle kurutul- jauşu oldukça sürümlü olan birbalık. 4/Tö- ren. 5/ Aldatma işi, hı- le... Üzüntülü düşünce durumu. 6/Güzel çıçek- libir süsbitkisi. Nota- dadurakişareti. 7/"Bır 3 garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duya- lar/Soğuk — ile yuyalar / Şöyle garip bencile- yin" (Yunus Emre) . 8 Buğdaygillerdenbirbıt- 9 ki. 8/ Devletler huku- kunda, bir ulusun hangı devlete bağlanacağıyla ilgili oy- lama. 9/ Saydam tabaka üzerine çekilen pozitif fotoğ- raf... Bir pamuk cinsı YUKARTOAN AŞAĞIYA: V Antalya ilindeki "Beydağlan Milli ParkTna verilen bir başka ad. 2/ Başka yerlere dikilmek için yetiştiril- miş körpe çiçek ya da sebze . Hindistan'ın para biri- mı. 3/Uğraş... Üzenne yazı yazılan tabaklanmış cey- lan derisi.. Birnota. 4/lstanbul'un eski adlanndan bi- ri. 5/ Gözün renkli bölümü... Suyun üstünde yüzen bir türbüyük şamandıra d/Kalite. 7/Kısmen ya da tümüy- le eriyik durumundakı kayaç... Fotoğraf duyarlığını be- ürtmekte kullanılan sayısal değer. 8/ Eski Mısır'da gü- neş tannsı... Sefalet çeken, yoksul. 9/ Kalın bükülmüş sicim... En kalın erkek sesi... Uzaklık işareti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle