25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ 2005 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Londra bombacıları savaş suçlularmı hedef almadı, öldürülenler teröre karşı savaşm son kurbanlan oldu BütünterörüciurdurunALISON DELLIT* "Teröre karşı savaş"ın korkunç so- nuçlan 7 Temmuz'da Londra işçi sı- nıfını vurdu. Londra metrosunda ve otobüste patlayan bombalar 50'den fazla insanı öldürdü, 700'den fazla insanın yaralanmasına neden oldu. Irak'ın işgalinden beri, hükümetleri "gönüflüler koafisyomTnu oluştu- ran ülkelerin yurttaşlanna yönelik üçüncü büyük terör saldmsıydı bu. 2OO2'de Bali, 2004'te de Madrid saldınya uğramışü. Yine acı çeken masum insanlara ilişkin haberler, Londra sakinlerini sivillere yönelik siyasi şiddetin ne kadar korkunç olduğu konusunda ikna etti. Aynı zamanda bu saldın- lan, Üçüncü Dünya ülkelerine karşı savaşı daha da ileri götürmek için kullanmaya yönelik girişimler var. îngiltere Başbakanı Tony Blair, ABD Başkanı George Bush ve Avustralya Başbakanı John Ho- ward'ın, bu teröristlerin "uygarhğı- nuzT, "değerlerimizT, "yaşam tar- nmızT hedef aldıklan yönündeki açıklamalannı hemen duyduk. An- cak bu yaklaşım. özellıkle yanhş yönlendiricı. Robert Fisk, bunu en iyi biçimde 8 Temmuz'da Indepen- dent'ta dile getirdi: "Blair'in 'Değer verdığimiz şeyleri asla yok edeme- yecekler' demesi aıüamsız. Onlar 'değer verdiğimiz şeyleri1 yoket- meye çahşmıyorlar. Kamuoyunun Blair'i Irak'tan, ABD ile vapüğı itti- faktan çekümeye, BusrTu Ortadoğu politikalanndan vazgeçmeye zorla- masını sağlamaya çahşıyorlar." Batı dünyasında politikacılar, üzgün suratlannı televizyonlarda göster- mek için birbirleriyle yanştılar. Te- röristlerin "bizi daha çok korkut- mak" istedikleri yönündeki bütün bu söylem, saldınlan bir tür kültür- ler çatışması olarak yansıtma girişi- mi aslında. Sanki şıddeti Bush, Bla- ir ve Howard pazarlamıyormuş, Irak ve Afganistan savaşlannda in- sanlan öldürmüyormuş, çocuklan E,IKaidetipi terörü ortadan kaldınabilecek hiçbir askeri çözümyok Daha fazla terör yasalan, silahlı polis, hatta trenlerdeki güvenlikgörevlileri Araplann ve Müslümanlarm tedirginliklerini arttırmaktan başka bir şeye yaramaz. sakat bırakmıyor, korkutmuyormuş gibi... Teröristler kesinlikle vahşi, tehlıkeli ve Green Left Weekly'de insanlık adma eylemlerini kınıyo- ruz. Ama bu kötülüğün bir kaynağı ohnalı. îslamdan, Ortadoğu'dan hatta Blair'in açıklamalannın aksi- ne yoksulluktan kaynaklanmadığı kesin. Bu kötülük Irak, Afganistan, Filistin ve diğer pek çok yerde uy- gulanan sistemli ve son derece vah- şi şiddetten kaynaklanıyor. Bu şid- det, yeni liberal politikalann yoksul hükûmetlerin gırtlaklanna zorla so- kulduğu, işten çıkarmaların dayatıl- dığı, sosyal hızmetlerin yok edildiği ve diğer taraftan Üçüncü Dünya ül- keleri üzerine ticaret kurallannın yığıldığı ekonomik terörden ayn tu- tulamaz. Emperyalistlerin büyük kâr getiren dev şirketlerini destekie- mek için kullandığı demir pençe, askeri terör tarafından besleniyor, oyuna katılmayanlann sonunun Iraklılar ve Saddam Hüseyin gibi olacağı tehdidiyle güçlendiriliyor. ABD, tngiltere ve Avustralya'nın Irak işgaliyle yeryüzünden sildiği 100 bin kişinin yüzü hiçbir zengin ülke gazetesinde yayımlanmayacak. Hiçbir serma>e, acılan ve kayıplan- nı dindirmeleri için onlara yardım etmeyecek. Terörle savaşın Iraklı kurbanlan bir gerçek, bireysel ka- yıplan ise kavranamayacak kadar korkunç. Bush'un savaşının "özgür- teştirümiş" Afgan kurbanlan ise gözlerden daha da uzak. Afganistan savaş ağalan tarafından yönetiliyor, ekonomisi afyon üretimine bağlı ve güvenlik sürekli şiddete, işkenceye başvuran ABD askerlerince sağla- nıyor. ABD için bir tür utanç kaynağı olurken, televizyon ekranlanmızdan ve gazetelerimizden de yavaş yavaş silindi Afganistan. Londra saldınla- nnın ardından, yeni bir "güvenlik saldmsT bekleyebiliriz. ABD'de, zaman ayarh bombalar karşısında etkili olamayacak otomatik silahlı polisler çoktan trenlerde devriye gezmeye başladı. Avustralya'da, trenlerdeki güvenlik önlemlerinin daha da sıkılaştınlması çağnlan ya- pılıyor. Ancak, en büyük zaran verebilmek için her şeyini tehlikeye atmayı gö- ze alan, göreceli olarak az sayıda insandan oluşan El Kaide tipi terörü ortada 11 kaldırabılecek hiçbir askeri çözüni y° k - D a h a f a z l a t e r ö r v a s a l a " n silaWı P°l ıs - n a t t a trenlerdeki gü- venlik görevlileri Araplann ve Müslümarüann tedirginliklerini art- tırmaktân başka bir şeye yaramaz. Şiddet sadece siyasi çözüm yoluyla durdufulabilir ve bu çözüm de şid- dete son vermektir. Irak işgalini sonlandınn. Afganistan işgalini sonlandınn. IsraırinFilistinlileri katleden rejimine desteği kesin. De- mokrasiyi öldürmek, etkin bir mu- halefet yaratabilecek sol kanat hare- ketlerini yok etmek için terörü kul- lanan, ülkeleri işgal eden ve gençle- rini gerilla savaşına sürükleyen Bush ve Blair terörü nasıl kınayabi- lir? Elbette birçok Londralı bunlan biliyor. Bu yüzden yüz binlerce Londralı Irak savaşını protesto etti. Bu yüzden Blair en sevilmeyen în- giliz Başbakanı olarak tarihe geçe- bilir. Londra bombacılan savaş suç- lulanni hedef almadı. Tam tersine, Edgeware Yolu aslında Arap nüfu- sun yoğun olduğu bir bölge. Aldga- te îstasyonu, îşçi Partisi'ni devirip kuruculan, savaş karşıtı George Galknvay'i seçtiren Bethnal Gre- en&Bow bölgesiyle komşu. Lond- ra'nın en büyük camisinden birkaç blok ötede. Londra'da öldürülenler, "teröre karşı savaş"ın son kurbanla- n oldu. Yeterince insan öldü. Tüm bunlan durdurmak için daha fazla çabalamanın; hükümetlerimi- zin savaş planlanna karşı çıkmamn ve Üçüncü Dünya ülkelerinde yapı- cı, meşru mücadele verenleri des- teklemenin zamanı geldi. Bu des- tek, Irak direnişini, ülkelerini öz- gürleştirmek için savaşan ve terö- ristlerle aynı kefeye konulmamalan gereken direniş askerlerini de kap- samalı. Şiddetin gerçekten geldiği yere odaklanmalıyız. Bir savaşı dur- durmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz. (Green Left Weekfy, Avustralya, 11 Temmuz) Venceremos!EDGARGÖLL* Küba, komünizm karşıtlannın gözünde bile önemli toplumsal kazanımlara sahip bir ülkedir. Zaten uluslararası birçok kuruluşun sayısız ödülü de bunu kanıtlıyor. Adada ekoloji alanında da muhteşem şeyler gerçekleştirildi. Sosyalist ticari partnerleri de\Teden çıktıktan sonra, Küba, sadece bitkisel tıbba ve yenilenebilir enerji kay naklanna yönehşini hızlandırm akla kalmadı. Aynca, Rio de Janeiro'da 1992'de karara bağla nan "Agenda 21"i uygulamaya sokan ilk ülkelerden de biri oldu. Kısa bir süre önce "Global Footprint Network"ün (GFN), WWF ve IUCN ile ortaklaşa hazırladığı "The Ecologieal Footprint" başlıklı rapor yayımlandı. Burada 150 ülkenin verileri sıralandı. Bu veriler. 1972'den beri "büyümenin sınırlan" uyansında bulunan Roma Kulübü'nün 30 yıl bilançosundaki verilerle örtüşüyor. 2001 yılında insanlık, yapılan araştırmalara göre, kişi başına 2.2 hektar toprağa gereksinim duyuyordu. Ama mevcut toprak, kişi başına 1.8 hektardı. Bu çarpıklığın nedeni, GFN raporunda açıkça ifade ediliyor: Amerikalılar, normal koşullarda kendilerine düşen doğal kaynaklann 6 kat fazlasım, AB üyesi ülke vatandaşlan da 3-4 kat fazlasım tüketiyor. Bir istatistik tablosu, BM tarafından tnsani Kalkınma Endeksi (HDI) aracılığıyla değerlendirilen ülkelerdeki yaşam kalitesini, kaynaklann kişi başına tükeüminden çıkanlan "ekolojikayakizi" ile ilişkilendiriyor. Burada, birçok ülkenin, koşullann çok üzerinde yaşadığı. ancak birçoğunun da asgari koşullann bile çok altında bir yaşam sürdüğü ortaya çıkıyor. Sürdürülebilir bir kalkınma, rapora göre HDI en az 0.8, ekolojik ayak izi de en fazla 1.8 hektar olursa mümkün. Bu değerlere şimdiye dek ulaşabilen tek ülke, Küba. (0.8 HDI, 1.4 hektar. Ancak metinde bu gerçek geçiştiriliyor.) GFN raporu, hemen hemen tüm ülkelerde acil bir yön değişimi gerektiğini, hatta bundan da fazlasım açıklığa kavuşturmuş oluyor. Bu, BM Latin Amerika Ekonomi Komisyonu (CEPAL) ile BM Çevre Programı'nın (UNEP) hazırladığı raporun da temelini oluşturmaktadır: Bölgede her yıl ormanlann yüzde 0.5'lik bir oranı imha ediliyor. Birçok ekolojik parametre daha da kötüleşmiş durumda. O nedenle zaten UNEP Latin Amerika Bürosu Yöneticisi Ricardo Sanchez, şu görüşü dile getiriyor: "Bölgenin ekonomik getişme konsepti tümüyle gözden gecirilmetidir. Ticaretin daha da Hberallestirümesi ve deviet yönlendirmesinin azalülması modelinin işlemediği, ortaya çıkmış bulunuyor." Sanayileşmiş ülkelerin, dünyanın geri kalanı için bir örnek oluşturamayacağını, Mahatma Gandi daha o zamanlar biliyordu. Hindistan'ın, bağımsızlığından (1945) sonra eski sömürge sahiplerinin yaşam standardına ulaşıp ulaşmayacağı sorusunu, şöyle yanıtlamıştı. "Îngiltere, bu refah düzeyine ulaşmak için gezegenimizdeki kaynaklann yansuu tüketmişti; peki, Hindistan gibi bir ülke kaç gezegene gereksinim duyacakür?" GFN araştırmasındaki bir tanım, insanı hüzünlendiriyor: "Sürdürülebintük, doğanın olanaklan içinde iyi yaşamak demektir." Acaba Batı dünyasının seçkinleri, cesaretle ve açık yüreklilikle Küba örneğini izleyecek, bu alışılmışın dışındaki sistemi koruyacak ve onunla adil bir alışverişi mümkün kılacak mıdır? Dogrusu bu, fazlasıyla kuşkulubirşey... (Junge Weh, Almanya, 14 Temmuz) ' Yazısız, ince birprotokol' ANGELÜd SPANU* Türkiye'nin Avrupa Birli- ği'ne katılım müzakerelerinin başlamasından önce, gümrük birliğinin Kıbns Cumhuriye- ti'ni de kapsayacak şekilde ge- nişlemesüıe ilişkin taahhüdü konusunda Ankara, Londra ve Brüksel'de perde arkası diplo- masi faaliyetleri her ge- çen gün artıyor. AKP hüküme- ti, imzanın tarihi bir ge- ri adım olarak algılanması- ru ve askeri düzenden baskı gö- ren Recep TajTİp Erdoğan'ın zor durumda kalmasını önle- mek maksadıyla, protokolün Kıbns Cumhuriyeti'ni tanıma- dığına dair ekin ilave edilerek imzalanmasında ısrar ediyor. Ilgili bildiri, Türk hükümeti- nin isteği üzerine, aralannda uluslararası hukuk profesörle- rinin de bulundugu bir bilirki- şi grubu tarafmdan hazırlandı. Alman bilgilere göre, AB Dö- nem Başkanı îngiltere, güçlü Türk-Ingüiz bağlanna rağmen, böyle bir bildirinin kabul edil- meyecegini Türktarafina kesin ' » meyecegını ıurKtaranna Kesin Banş ve kalkmma siyaseti için Güvenlik Konseyi Üyeliği şart değildir Almanya nakavt olduMAKTİNLİNG* Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in dış politika rüyası tuzla buz oldu gibi bir şey. Berlin'in büyük adam havalannda bir doğallıkla reklamını yapıp durduğu BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeliği, hiç de öyle gerçekçi değildi. Ama şündi, bu rüya, her zamankinden daha çok ütopik. Savaştan mağlup çıkan Almanya \e Japonya ile gelişmekte olan iki ülke Hindistan ve Brezilya'nın • Fischer ve Schröder için üzücü olanın, Almanya için zararlı olması şart değildir. Zira Güvenlik Konseyi'nin dünya banşını garantilediğine dair bir kanıt yok ortada. oluşturduğu G4'ün önerisi daha genel kurulda oylamaya girmeden, ABD açıkça önleyici bir veto koymuş oldu. BM Genel Kurulu, şimdi Güvenlik Konseyi'nin genişletilmesine yönelik G4 planlan doğrultusunda görüş belirtse bile, ki bu, G4'ün daimi üyeliğini de içermektedir, önerinin Senato'da gereken üçte ikilik çoğunluğa ulaşma şansı yok. ABD'nin hükümet görevlisi, BM toplantısında böyle açıkladı. BM Güvenlik Konseyi'ndeki 5 daimi üyenin tamamının onayı olmadıkça da bir BM reformu mümkün değil. Anlaşılan ABD. G4 önerisinin kısmen Afrika Birliği'nden, aynca da j t Hindistan ve Brezilya'nın bölgesel rakipleri Pakistan ve Arjantin gibi bazı BM üyelerinden aldığı karşı rüzgârla cesaret buldu. Ancak Fischer ve Schröder için üzücü olanın, Almanya için zararlı olması şart değildir. Zira Güvenlik Konseyi'nin dünya banşını garantilediğine dair bir kanıt yok ortada. îlerici bir banş ve kalkınma siyaseti için Güvenlik Konseyi üyeliği bir önkoşul değildir. (Neues Deutschland, Almanya, 14 Temmuz,) olarak ifade etti. Bundan önce komisyon, Türk tarafina, tek taraflı ve yasal gücü olmayan bir bildirinin sadece AB için- de geçerli olacağını bildirmiş- ti. AB Dönem Başkanı îngilte- re, Fransa ve îngiltere'den son- ra başkanlığı devralacak olan A\-usturya gibi, bu konuyu kuş- kuyla karşılayan hükûmetle- rin, Türkiye'nin katılım bek- lentisine karşı muhtemel tezle- rinden kaçınmak amacıyla, pro- tokolün AB Genel îşler Kon- seyi toplantısından (18 Tem- muz) önce imzalanmasını isti- yor. Protokol imzalansaydı, TBMM'de onaylanması ve do- layısyla 3 Ekim'den önce uygu- lanmasına zaman olacaktı. Bu- nun aksüıe, imza katılım mü- zakerelerinden önce son daki- kaya ertelenirse, sadece sim- gesel önemi olup uygulanma- sı katılım müzakerelerinin ge- hşmesine bağlı olacak. Kostas KaramanHs'in yakuı çe\Tesine göre. bu durum Karamanlis ta- rafından son Londra ziyaretin- de Tony Blair'e aktanlmıştı. Türk hükümetinin, Kıbns ko- nusundaki tezlerinde Lond- ra1 nın anlayışına güvenerek Kıbns'ı tanımama bildirisinin eklenmesinin mümkün olacağı- na üıandığı görünüyor. Komis- yon ve AB'nin Ingiliz Dönem Başkanlığı'nm kesin ret yanı- tıyla biçimlenen yeni veriler, iç tûketim amacıyla sözlü bir bil- dıriyle yetinerek Kıbns Cum- huriyeti'ni (dolaylı) tanımak zorunda kalacak olan Erdoğan hükümeti içinelverişsiz sonuç- lardoğuruyor. Cumhurbaşkaru Papadopulos gelecek dönem- de (muhtemelen 27 Temmuz), Londra'ya gidecek ve Başbakan Tony Blair ile, ikili ilişkiler ve garantör güç olaraktngütere'nin özel ilgi gösterdiği Kıbns soru- nu dahil bütün konulan kapsa- yan bir görüşme yapacak. (Elefteros Tüpos, Yunanis- tan, 12 Temmuz, Yunanca 'dan çeviri: MURATİLEM)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle