25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET HiJvUlAI UIVJJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr Doğu'yu hükümet de unuttu yatınmcı da Altyapı olanaklarını gözetmeden Teşvik Yasası hazırlayan AKP, bölgede yatırımı cazip olmaktan çıkardı. Artan terör olayları da yatırım şansını azalttı FATMAKOŞAR Yatınma vergi ındinmını ıkı yıl ön- ce kaldırdıktan sonra Teşvık Yasası çı- karan AKP'nin düzenlemeleri, Doğu ve Güneydoğu ınsanını çıleden çıkar- dı. Kişi başına 1500 dolarlık gelir dü- zeyini teşvik için tek ölçüt olarak alan hükümetin, •kalkmmadaönceüküille- ri' Düzce, Osmanıye gıbi ulaşım ve altyapı olanaklannın çok daha ıyı ol- duğu bölgelerle aynı kefeye koyması Doğu ve Güneydoğu'yu yatınm fakı- ri haline getirdi. Son bırkaç yıldır gö- receli bir istikrann yaşandığı bölge, Teşvik Yasası'ndan "dişe dokunur" bir kazanç sağlayamadı. Buna, bir sü- redir yeniden hortlama eğılımi göste- ren terör eylemlerinin yarattığı tedir- ginlik de eklenince, bölgedeki koşul- lan değerlendiremeyen AKP hüküme- tine yönelik eleştiriler arttı. 'Başbakan sabote ettT Yatınmlann Anadolu'ya kaydınl- ması amacını taşıyan projeleri ve ça- balanyla gündeme gelen eskj Türkiye Giyim Sanayicılen Derneğı (TGSD) Başkanı Umut Oran, AKP'nin çıkar- dığı Teşvık Yasası ile, eskıye oranla daha kötü bir düzenleme yaptığını dü- şünenler arasında yer alıyor. Oran'a göre: "Teşvikkonusundaaynbölgeler vanb; vergi indirimi kalkmnıada önce- Kkli illere doğru kademeli olarak arü- yordu. Hükümet bu uvgulamayı kal- dırdL TesvikYasasıdabufarkliuklan ve sektörel ihtryaçlan gözetmedi." Oran şunlan söyledı:"Kültürel,sos- yal ve ekonomik bölgesel farkhlıklan gidermek amacryia TGSD'de 10 yıllık bir program hazuiayarak hükümete gittik. Başbakan vergi muafryetini, ya- tmm yapacaklara, bakanlanna, \eri- lerini baz aidığı kurumlara bile danış- madan çıkanta. Teşvik Yasası ne Ba- ü'ya yaradı ne Doğu'ya. Baü'daki ba- a illerde başvuru yoğunlaşü, 50 şirke- tin yaürunını kaldırabilecek yerlerde 200 başvuru oldu, yapılamadı. Do- Turlar veprojeler cıskıya alındı Güneydoğu terör olaylannın ekonomideki eddsi hemen hissedümeye başhndL Abnan bflgiyegöre biri 80, diğeri 50 milyon dotarhkikiönemli yaürun askıya ahndı. Planlanmış kongreler. bayi toplantilan ve çesitii organizasyonlar fle kültür tuıian iptal edfliyor. Atananbügikre görebölgedeki turistik oteUerde rezervasyonbnn yüzde 40'ıiptal edJKrkenGü^d^Sana\iciwlşadamlanDenıe^BaşkamŞahismaüBextirnanoğh^ terör ola>lan yüzünden hırizm ve hayvancüık alanında yapuacâk 130 milyon dolarhk yaönmın askrv-a ahndıgını bikhrdL Bedirhanoğlu, "İsveçK bir gnişimci grubu Kayapınar semtinde 5 yıldızh oteL ahşveriş merkezi ve bir hastane yapmayı planladL 80 milyon dolanü. Aynca Ceylanpınar devlet üretme çiflüği tarzmda 10 bin dönüm- yannmdan vazgeçti. Bu yaurımın tutan da 50 mih'on dolardT dedi Diyarbakır Kervansarav OteH ve Diyarbakır Class Otel yetkilileri de "Son olarak btz Ankara'da bulunan yerel >önetimletie Ugili bir srvil toplum kuruluşuyia burada bir seminer düzenlemek için ortak çahşma yapbk. Bu seminer için 3 bin yerti ve yabana sivfl toplum örgütüne ulaşük. Seminer yapılacaktL, ancak bölgedeki terör olaylan yüzünden bu seminer iptal edildL Rezervasyon iptaDeri art arda gefiyor" dedüer. ğu'dakilereise hiç gjden ohnadL Bölge- ler arasında denge kurabilecek bir sis- temi, Başbakan sabote etmiş oldu." Bölge işadamlan ne diyor? Bölge işadamlan da yeni terör ey- lemlerinin yatınmcıyı tedirgın edebi- leceğini, ancak hükümetin uygulama- lan nedemyle zaten yeni yatırım çekı- lemediği kanısında. Bazı oda temsil- cilerinin değerlendırmeleri şöyle: Şırnak Sanayi ve Ticaret Odası Ge- nel Sekreteri Kasnn Kadırhan: Hükü- metin Teşvik Yasası'ndan sonra hıç yatırım olmadı. Burayı, Mardin'i, Hakkâri'yi Düzce'yle bir tuttular. Ula- şım, hammadde, pazar sonınu varken yatınmcı niye burayı tercih etsin. Şır- nak'ta sanayi yok. Son 5 yıldaki yatı- nm, yerel girişimcilere ait 3 kömür pa- ketleme tesisidir. Batman SanayiveTicaretOdasıGe- nel Sekreteri Rıfat Taşan: Çatışmalar herkesi tedirgin ettıği gibi elbette ya- tırım yapmayı düşünenleri de tedirgin eder. Ancak bu nedenle beklemeye ge- çen yok, çünkü Teşvik Yasası burada yatınmı cazip olmaktan çıkardı. TÜP- RAŞ ve TPAO da küçültülüyor, yeni istihdam alanı olmaktan çıktılar. Işçi çıkanlıyor. Ekonomi, tanma dayalı küçük işletmelerle dönüyor. Istıhda- mın olduğu diğer alan da un fabrika- lan. Bingöl Sanayi ve Ticaret Odası Ge- nel Sekreteri Ahmet Burakgazi: Bin- göl, havaalanı, denizi olan Trabzon'la, yatınmın çok daha cazip olduğu böl- gelerle bir tutuldu. Şimdi çatışmalar da tedirgin ediyor. KOBl düzeyinde, toprağa dayalı işletmeler dışında ya- tınm yok. Kentte 100 kişi istihdam eden tuğla fabrikası, küçük bir mer- mer, iki un ve iki de beton santralı var. Bunlar yerel iştirakler. 1999'dan son- ra yeni yatınm olmadı. Şimdiki Teş- vik Yasası bütün bölge milletvekille- rinin ayıbıdır. DlSİAD'IN RAPORU: Bölgesel kalhnma önemli DtYARBAKIR (Cumhuriyet Büro- su) - Diyarbakır Sanayici ve tş Adam- lan Derneği (DÎSÎAD) tarafindan ya- pılan bir araştırma, batıda sanayinin doğuya göre 5 kat daha fazla geliştıği- ni ortaya koydu. Buna göre Marmara Bölgesi yüzde 32.4'le ilk sırada yer alırken Güneydo- ğu Anadolu Bölgesi yüzde 6.1 'le sana- yide son sırada yer ahyor. DÎSİAD Baş- kanı ŞeyhmusAkfoaş, hükümetin bölge- sel kalkınmaya önem vermesi gerekti- ğini behrtti. Araştırmada, "Bolge nüfu- sunun yüzde 6O'ı tanmda istihdam edi- Krken imalat sanayimdeki işletmeler3 il- de yoğunlaşmış durumda. Toplam yaü- runlardan Gaziantep yüzde 57.86, Şan- hurfa yüzde 1426 ve Diyarbakır yüzde 1222 pay ahyor. Yaönmlann sektörel dağıhmında ise tekstil yüzde 413 ile ilk sırada yer ahrken bunu gıda, kimya ve nıadencilik iztiyor. GAP yeterti kaynak sağlannıadığından dolayı yillardır biti- rflemivor. Yaonmlar aksrvor" denildi. Diyarbakır'da 612 işyeri kapanırken esnaf Batı'dan vadeli mal alamamaktan endişeli Tîcarette güven bunabmı Yapacak iş çok parayatıranyok! Ekonomi Servisi- Uzmanlar, Doğu ve Güney- doğu illerinde, uygun sermaye büyüklükleriyle yapılabilecek birçok iş alanı olduğunu belirti- yorlar. Örneğin Türkiye Kalkınma Bankasf nın Atatürk Üniversitesi'yle hazırladığı raporda, ya- tınmcılann değerlendinnesi amacıyla Bayburt için 19, Erzıncan için 25, Erzurum için 32 yatı- nm alanı öneriliyor. AA'da yer alan habere gö- re "organik süt inekçiliğL et besiciliği, organik gübre üretimL organik tanm ürünleri üretimi, seracıhk, jeotermal ısı pompah seracıhk, kaba yem üreti- mi" ve "ancüık" öneriler arasında. Dağ ve kış turizmi ıçın "otel, ter- mal tesisler, fızik tedavi merkezle- - * ri gibi yaünmlann" kârh olacağı belirtıliyor. MAHMUTORAL DtYARBAKIR - Bölgede son dönemlerde artan terör olaylan nedeniyle ticarette güven bunalımı yaşanıyor. Çatışmanın ayak sesleri küçük esnafı da vuruyor. Bu yıl içinde en az 612 iş- yeri kepenk indirdi. Tedir- ginlik yüzünden ahşveriş durma noktasına geldi. Diyarbakır Esnaf ve Sa- natkâr Odalan Birliği (DE- SOB) Başkam Ab'can Ebedi- no^u, 1990'hyılla- ra dönme endişesi taşıdıklannı belirte- rek "Toptancılar, Doğu ve Güneydo- ğu'nun çek ve senet- terini kabul etmrvor, nakit istiyoıiardı. Gidişat o günkre geri dönece- ğimizi gösteriyor" dedi. Ebedınoğlu, 2004 sonu iti- banyla Diyarbakır'da açılan iş- yeri sayısının 2 bin 160, kapa- nanlann ise 600 olduğunu be- lirttı. 2005 yılının altı aylıkbi- lançosunu açıklayan Ebedi- noğlu, 810 işyeri açılmasma karşm kapanan dükkân sayısı- nın 612 gibi yüksek bir rakam olduğuna dikkat çekti. Özel- likle çatışma haberlerinin art- tığı son bir aylık dönemde bü- yük oranlarda kapanma yaşan- dığıru vurgulayan Ebedinoğlu, "Bu bize intikal edenkr, bir de uğramadan kapaüp gidenkr var" dıye konuştu. Ebedinoğlu, ticaret hacmi- nın daralmasında çatışmalann önemli bir etken olduğunu dile getirdi. buradan ALINIR, buradan SAHLIR. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'Kanunların Ruhu' Bilindiği gıbi, başlık, Fransız aydınlanmacı düşü- nürü Charies de Montesquieu'nun 1748 tarihin- de yayımlanan eserınin adıdır. Yapıt, yasaiarın kay- nağını doğaüstü ya da dinsel güçlerde değil, top- lumsal yapıda aranması gerektiğini vurgulayan, önemli ve kalıcı etkileri olan ilk çalışmadır. O tarihten bu yana iki buçuk yüzyıl geçmesine karşın, Tünyiye'de, kimi yasalar, toplumsal yapının "doğallığına" dayandınlamıyor. Dinsel öğeler, hü- kümetin bilinçli ve ısrarlı tutumuyla, yasalara yer- leştiriliyor. Meclis'in temmuz başındatamamlanan 22. dönem Üçüncü Yasama Dönemi'nde çıkarılan kimi yasalar, bu özelliktedir. örneğin, Türk Ceza Yasası'nda yapılan bir deği- şiklikle "yasadışıeğitim" özendirilerek, "kaçakdin eğitimi veren" kurumlann yolu açılıyor. Bu büyük biryanlıştır. öncelikle, din eğitimi, heryönüyleaçık olmalıdır. Islamdini öğreniminin "kaçak'olması, ne dine ne de toplumsal doğrulara uygun düşer. Eğer birileri, Islam eğitimini "toplumdan saklıyor" ve ka- çak yapıyorsa, bunlann davranışı, dinle bağdaştı- rılamayacağı gibi, çağımızın "açık toplum" kavra- mına da tamamıyla yabancıdır. Ikinci, ancak hiç de ikincil sayılamayacak örnek TÜBİTAK Yasası'dır. Yasa ile, Başbakan, yalnız ku- rumun başkanını atamakla kalmıyor; Bilim Kurulu denilen "yönetim kurulu" üyelerinin çoğunluğunu da "tek seçici" olarak, bizzat kendisi saptıyor. İlk belirtilmesi gereken, böyle bir uygulamanın, kimi il- kel krallıklar dışında, dünyanın hiçbir ülkesinde ol- madığı; daha doğrusu olamayacağıdır. TÜBİTAK, yalnızca bu yıl, devlet bütçesinden, 450 milyon YTL (450 trilyon TL) araştırma kaynağı dağıtacak- tır. Başta üniversiteler olmak üzere, kamu ve özel tüm araştırma kuruluşlan, bu kaynaktan yararlana- caktır. Böyle bir kurumun, yapısal olarak, bilimsel ölçütlere göre çalışması gerekirken, sıyasallaştınl- ması, bilime yapılan en büyük haksızlıktır. Siyasetin bilime "kanşmasının" çok ağır yıkıcı sonuçlar yarattığı, tarihin henüz pas tutmayan say- falarında, özellikle Sovyet örneğiyle, kanıtlanmış bulunuyor. Hiçbir başbakanın böyle bir yetkisi ol- mamalıdır. Kaldı ki, kendisini, ideolojik olarak "mu- hafazakârdemokrat" olarak tanımlayan ve ılımlı Is- lam yanlısı olduğunu hiçbir zaman saklamayan, Türkiye'yi her yerde, bir "Islam Cumhuriyeti" sa- yan bir Başbakan'ın, mutlak kontrolündeki bir ku- rumun, ülkenin bilimsel ve teknolojik gelişmesine, nesnel ya da objektif bilimsel ölçütlere ve ilkelere uyan bir anlayışla hizmet etmesi, kanımca, olanak- sızdır. Başta Evrim Kuramı olmak üzere, gelenek- sel olarak dinin aşın tutucu yorumlannın bilimle uyuşamadığı bilinmektedir. TÜBİTAK, böyle biror- tamda, Başbakan'a teslim edilmekte; din yanlısı bir anlayış tarafindan ele geçirilmektedir. Bu arada, son aylarda TÜBlTAK'ın "nazann bilimsel olarak saptanması" konulu bir araştırmaya parasal des- tek verdiğini de belirtelim. Üçüncü örnek, Bankacılık Yasası'dır. Yasa ile, IMF'nin isteğine uygun olarak, batık bankalann yü- kü yine bu halkın sırtına yüklenmektedir. Bu hü- kümle IMR yurtdışı kreditörlerin alacaklarını garan- ti altına almak istemektedir. Aynı yasanın "katılım bankacılığı" adı altında yaptığı düzenleme, aslında, Islam kurallanna göre sermaye kullanımından başka birşey değildir. Hü- kümetin, aynca, "Islam özel Sektör Kurumu" ku- rulmasını ve Islam Kalkınma Bankası kredilerinin kullanımına bir yasal çerçeve getirme konusunda bir tasarı hazırlamış olduğu da biliniyor. örnekler, diğer yasalarla, çoğaltılabilir. özetle AKP, toplumu giderek artan oranda, geriliğin ku- cağına atacak biçimde yasaları hazırlıyor ve top- lumu aşama aşama geriye götürmeye çalışıyor. Bunu yaparken de açıkça "takıyye" yapıyor. örnek mi istiyorsunuz? Başbakan Amerika'dan, "Dini birideoloji haline getirerek, devlet aygıtı marifetiyle toplumu zoria dönüştürmeye çalışmak, dine, demokrasiye ve in- sanlığa suikast düzenlemekten farksızdır" diyor. Peki yukanda anlatılanlan kim ya da kimler ya- pıyor?.. yakupkepenek06@hotmail.com PÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluagmail.com Geçen iki hafta içinde "geniş Avrasya" bölgesinde bir seri önemli gelişme başla- dı. Bu gelişmeler bir çürüme anlamına mı geliyor, yoksa yeni bir konjonktür mü olu- şuyor henüz belli değil... Bush yönetlml baskı altında Eylül 2004'te muhafazakâr yorumcu Novak, Bush yönetiminin Irak'tan çekil- meye hazırlandığını yazmıştı. Geçen haf- talarda Ingiltere'de, başında Savunma Ba- kanı John Reid'in imzasını taşıyan çok gizli damgalı bir "bilgi notu sızdı". "Not" Blair ve Bush hükümetinin, Irak'tan 2006 ortalanna kadar önemli sayıda asker çek- meyi planladıklarını gösteriyordu. CIA bağlantılı Stratfor istihbarat sitesi, haftalık raporunda, bilgi notunun hakiki olduğunu, ciddiyealınması gerektiğini yazdı. Stratfor ve diğeryorumculann irdelemelerine bak- tığımızda, bu asker çekme niyetinin arka- sındaki mantığa ilişkin iki farklı yorum gö- rüyoruz.. Birincisi: Bush yönetimi, Irak savaşının insani, mali yükünü artık kaldıramıyor, di- renişi bastıramıyor, yeni asker bulmakta zorlanıyor. Ülke içinde savaşa karşı olan- lann oranı yüzde 50'yi geçti, artmaya de- vam ediyor. Bu zemin üzerinde, her iki par- tiden meclis üyeleri artık Irak'tan çıkma olasılığının açıkça tartışılmasını talep edi- yorlar. Bu koşullarda Bush yönetiminin, yerel komutanlann tüm itirazlarına karşın, 18eyaletten 14'ünde "güvenliğin" Irak yö- netimine devredilebileceğine, üs sayısının 106'dan 14'e, toplam asker sayısının da 176.000'den 66.000'e indirilerek, diğer dört eyalette konuşlanılabileceğine inan- dıöı söyleniyor. Tkincisine göre: Işgalden bu yana, Irak'ta, birçok kalıcı askeri tesis ve dünya- nın en büyük konsolosluğunu inşa eden ABD'nin esas niyeti Irak'tan çıkmak değil. Bu çekilme operasyonunun iki amacı var. Birincisi, ABD kamuoyunun tepkisini ha- fıfletmek. Ikincisi de.. International Herald Tribune'den VVilliam Pfaff, geçenlerde bir yazısında, Bush yönetimi Savunma Ba- kanlığı bünyesinde kurulan Yeniden Ya- pılandırma ve Stabilizasyon Bürosu'nu yeniden gündeme getirdi (04/07/05). Bu büro, yakın gelecekte "yeniden yapılan- dınvak ve istikrara" kavuşturmak amacıy- la adı açıklanmayan 25 ülkeyi izlemeye al- mış. Işte ikinci yorum bununla ilgili: Bush yönetimi, askeri açıdan yeni hedefleri vu- rabilecek duruma gelebilmek için, Irak'tan, (üsler ve konsoloslukla varlığını koruya- rak) asker çekmeyı planlıyor. Bu yorumlann ikisi de tartışmaya açık. Ancak, ABD'nin Irak'tan askerlerini çek- meye başlamasının en az iki sonucu ola- cağı söylenebilir. Birincisi, ABD'nin (veem- peryalizmin) iyi örgütlenmiş ve kararlı bir "yerel direniş" karşısında başansızlığa mahkûm olduğu, Vıetnam'dan sonra bir kez daha doğrulanmış olacak. Bu, genel- de emperyalist, başkasının toprağında gö- zü olan projeler açısından hiç de olumlu bir gelişme değil. Ikincisi, ABD'nin Irak'tan -çekilmesiyle, Güney'de Şiilerin petrol ya- Bir f Garipf Durum taklan üzerinde teokratik bir Şii devleti kur- ma, Kürtlerin, Kuzey'de, "otonomiyı" ba- ğımsız bir devlete çevirme istekleri, Sün- nilerin ABD'yi "çıkmaya zorladıktan" son- ra özgüvenleri, direnişi yoğunlaştırma eği- limleri, uluslararası "Cihadilerin", yeni ey- lemci devşirme, dahacüretli eylemleryap- ma kapasitesi artacak. Böylece hem Irak'ın bir iç sava- şa sürüklenmesi artık engellene- meyecek. Hem de uluslararası düzlemde, "fero- nzme/car?/"savaş yoğunlaşacak. Bundan sonra sü- recin yönünü, ABD'nin yeni he- definin hangi ül- keleri kapsayaca- ğı, bölge ülkeleri- nin, ömeğin Tür- kiye ve Iran'ın, Irakiçsavaşınane düzeyde katılma- ya karar vereceği belirieyecek. Her pelen bir gün gttmeH... Orta Asya ülkelerinin yönetici elitlerinin, Gürcistan'da gerçekleştirilen rejim deği- şikliğinden, özbekistan ve Kırgızistan'da yaşanan karışıklıklardan sonra ABD'nin bölgedeki vaıiığından giderek rahatsız ol- maya başladıklan görülüyor. Bu rahatsız- lık Rusya ve Çin'in önderliğinde kurulan Şanghay Işbirliği Örgûtü'nün (Şlö) 5-6 femmuz'daAstana'datoplanan zirvesine de yansıdı. Şlö, ABD'den "terorizme kar- şı işbiriiği" bağlamında Şlö üyesi ülkele- rin topraklannda oluşturduğu aske- ri variığını çekmek için, artık, bir tarih beliriemesini iste- di. ABD'nin bu çağnyı, Kırgızistan ve özbekistan gi- bi ülkelerieyapmış olduğu ikili anlaş- malara göndenme yaparaksavuştur- maya kalkması üzerine, Kırgız ve özbek dışişleri bakanlan Şlö'nün çağnsına paralel açıklamalar yaptı- lar, Kırgız Dışişleri Bakanı, "her gelenin bir gün gitmesi gerektiğini" vurguladı. Bölge başkentlerinde ve Moskova'da görev yapmış Hintli diplomat M. K. Bhad- rakumar da Asya Tımes'daki yazısında Kırgızistan ve özbekistan olaylanndan sonra, bölge ülkelerinin Rusya ve Çin'e yaklaşmasürecinin hızlandığını, VVashing- ton'un da bölge politikasını gözden geçir- meye başladığını ileri sürüyordu. (The Asia Times, 14/07) Londra sendromu Londra'daki intihar eylemcilerinin Ingil- tere'de doğma büyüme Müslüman genç- ler, Fransa Başbakanı Vıllepinin danış- manı Bruno Lemaire'in sözleriyle "ya- bancılar, dışandan gelenler değil, ülkeye entegre olmuş insanlar" olması, ABD ve Ingiltere'nin "teröristlerle burada sava- şacağımıza Irakta savaştyoruz" tezini çürüterek, "terorizme karşı" savaş para- digmasında önemli bir dönüşüm yarattı. Londra saldınlan, teröristlerin Avrupa ül- kelerine dışandan (bir başka "uygahığın" coğrafyasından) gelmediğini, bizzat bu ül- kelerin kendi vatandaşlannın içinden de çıkmaya başladığını, ABD'nin Ortadoğu politikasının (Irak ve Filistin) bu süreci hız- landırdığını; çözümün, aslında küresel de- ğil yerel ve 'sivil' olduğunu gösterdi. Bu bağlamda, Ingiltere, Italya, Polonya gibi ül- kelerin bir an evvel Irak'tan çıkması Avru- pa'da sorunun hafiflemesine olumlu bir katkı yapacaktı. Londra "sendromu", Bush ve Blair hükümetlerinin "terorizme karşı savaş" stratejisinin meşruiyetini za- yıflatırken, Avrupa ülkeleri arasındaki işbir- liğinin sıklaştınlması, Avrupa kimliğinin ta- nımlanması çabalannı hızlandıracak, bu- na karşılık bir Müslüman ülkenin 'Biriiğe' girmesine direnci daha da güçlendirecek. (ömeğin, John Gray, The New States- man, Fınancial Times, 14/07) • Bu "yen//con/on/rtürü"anlamlandırma- ya çalışırken, ikincil düzey de olsa üç ye- ni gelişmeyi de göz önüne almak gerekir diyedüşünüyorum. Birincisi, Israil-Filistin çatışmasında, altı aydır geçerli olan ateş- kes, ilk kez geçen hafta, Hamas'ın füze saldınlan, Israil'in de Filistin halkının lider- lerine yönelik infaz saldınlannın yeniden başlamasıyla sona erdi. Ikincisi, Bush'un en yakın danışmanı, seçim zaferlerinin mi- man "dâhi çocuk" Kari Rove'un, CIA, Plame'nin adının açıklanmasına kanştığı oraya çıktı ve şimdi istifaya zorlanıyor. Ro- ve, kamuoyunun Bush yönetimine verdi- ği desteği daha da zayıflatacağını düşü- nerek, Suriye veya Iran'ı hedef alacak ye- ni bir savaşa karşı çıkıyordu. Nihayet, ön- ceki hafta, Çin Ulusal Savunma Üniversi- tesi'nin dekanı General Zhu Chenghu verdiği bir demeçte, bir çatışma duru- munda ABD Tayvan'a yardıma gelirse Çin'in nükleer silahlaria cevap vereceği- ni ileri sürdü ve "Biz, Zian'ın doğusunda- ki tüm kentlerin imha edilmesini göze alı- yoruz, ABD de yüzlerce kentinin imha edilmesini göze almalıdır" (Financial Ti- mes 15/07) dedi. Bu gelişmelerin anlamı, birbirieriyle bağ- lantılı ya da rastlantısal olup olmadığı he- nüz belli değil. Ancak, yeni konjonktürün (ya da çürümenin) Türkiye'yi yönetenleri çok kritik, tatsız ve önemli seçeneklerie karşı karşıya bıcakacağı kesin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle