19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 TEMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET EJektrontk posta: de«zsom©ciBtıhuriyetconi.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9? SAYFA 17 Hal Hamza Saykan: "Orkestra müdürü su ürünleri haline atanmış. Bir zamanlar da hal müdürü başbakanlığa atanmamış mıydı?" - Başbakan, satışa çıkardığı kurumu kötülüyormuş... "Ayranı ekşj satıcı!" Şeneryabancı sermayeye sınıriama istedi de ne oldu? Konuşması sınıriandı! Ampuller Suat Özbilgi: "Edison ile Erdoğan' ın benzer yönleri; her ikisi de ampulü icat etmiştir. Zıt yönleri; Edison'un ampulü karanlığı aydınlatıyor, Erdoğan'ınki aydınlığı karartıyor." Taban Akif Kökçe: "Kitle ulaşım aracı, okul, ı hastane gibi her ' yer ateş hattı. -~ Küreselleşen dünyada gelir değil, terör tabana yayıldı." ALANYA'DA rengarenk ampullerle donatılmış teknelerden biri, göbek havası müziği eşliğinde denize açıldıktan bir süre sonra yan yatınca sekiz kişinin boğulduğu kazadan 24 saat önce Manya'da Kızıl Kule'nin önündeydim. Denizin hemen kıyısında yeni açılan Iskele Deniz Restoran'da AJanya'daki dostlardan Nüvit Özkan ve eşi Şakire Özkan'la yemek yiyordum. Servis güzel, yemekler lezzetli, ortam nezih, sohbet koyuydu ki bir ara tarihi yarımadadan yankılanan patlama sesleriyle irkildik. Alanya'nın sembollerinden Tersane'nin önüne gelen bir tekneden havai fışek atılmaya başlandı. Çevreyi rahatsız ettiği için havai fişek atılmasının Antalya genelinde Valilik tarafından daha yeni yasaklandığını duymuştum. Garsona sordum. Acı acı gülümsedi; "Karadan atılması yasaklandı; denizden atılınca yasak olmuyormuş" dedi. TeknelerPatlamalann ardından dostlarla masada sohbete devam edemedik çünkü aynı tekneden göbek havası yayını başladı; sanınm paralan "Leyla"ya basıyorlardı. Konu "deniz" olunca telefonla 158'i aradım; Antalya Sahil Güvenlik Komutanlığı'ndan nöbetçi bir er çıktı; gürültünün naklen yayınına tanık oldu; şikâyetçi oldum; Alanya Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın telefonunu verdi. Aramızda yaklaşık 100 metre mesafe bulunan Alanya Sahil Güvenlik Komutan/ığı'nı da aradım. Bana teknenin adını sordular. Gecenin karanlığında adını okuyamadığım teknenin ancak mevkiini bildirebildim. Fakat buna gerek yoktu çünkü onlar da mevkiyi biliyordu ve çünkü aynı gürültüyü telefonla birbirimize iletiyorduk. Tekne bildiğini okumaya devam edince masadan kalkıp Alanya Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın limanda bağlı teknesinin yanına gittim. Nöbetçi astsubay vardı; "liman"larda yetkinin yeni yasal düzenleme ile yerel yönetimlerde ve liman başkanlıklannda olduğunu, Sahii Güvenlik'in liman içinde teknelere müdahale etme yetkisinin olmadığını söyledi. Bana da gecenin ilerteyen bir saatinde Sahil Güvenlik'i rahatsız ettiğim için özür dilemek kaldı. Restorana döndüm. Gürültü, dayanılmaz bir haldeydi, masadan kalktık, gittik. Bir gece sonra o teknelerden birinde sekiz kişi boğuldu. Donanımı olan kurumlan yetkisiz kılıp donanımı olmayan yerel yönetimleri ve liman başkanhklannı yetki ile donatanlann sayesinde! İzin j± Izninizle Vaziyet, • § birkaç gün izne W çıkıyor. 24 •*- Temmuz'da görüşmek umuduyla. SESSİZSEDASIZ(I) Kuran kurslarında sonuçyada nedenKURAN kurslarına ilişkin Aysel ve Sıtkı Ergüney'in bir çift sözü var: "Arapça ezbere dayanan Kuran kurslan tartışmaları bu kurslara giden çocuklar üzerine yoğunlaşıyor. Oysa bu çocuklar Kuran kurslarına anne ve babalann yönlendirmeleri, zorlamalan nedeniyle gitmiyorlar mı? Yanıt 'evet' ise, tartışmaların odağının anne ve babalar olması daha doğru olmaz mı? Bu anne ve babalar, az veya çok, cumhuriyet okullannda laık eğitim almadılar mı? Alamamışlarsa, bugün olanların sorumlusu AKP mi yoksa, 'en fazla imam hatip okulu açmakla' övünen, başta Süleyman Demirel olmak üzere, Bülent Ecevrt dahil, 1950'den bu yana başbakanlar mı sorusu akla geliyor. Bu başbakanlar, sandıktan çıktıklanna göre, son soru: Halk bunlara neden oy verdi, veriyor? Laik cumhuriyetin 50. yılında, 1973 seçimlerinde yüzde 1 olan 'milli görüş' oylan nasıl oldu da, 30 yılda yüzde 34'e yükseldi? Cumhuriyetin içine düşürüldüğü durumu sorgularken 1400 yıllık sürece bakmakta yarar var. Aksi halde, sonuçlarla uğraşmış oluyoruz. Aslında önemli olan sebep değil mi?" Yüksek Yerilim Hattı erdincutku a yahoo.com Güneşe karşı vücuda tesettürü mayo; aydınlanmaya karşı beyne türbanl ÇED KOŞESt OKTAY EKİNCİ Ando ve Çakırhan Dünyanın en saygın mimarlık ödülü, "Uhıslararası Mimarlar Birtiği Alün Madahasj"nı alan Ja- pon mimar Tadao Ando'nun dip- loması yok! Yani, bizim Nail Ça- larhan'ımızgibi... Geçen nisanda, Şanghay'da top- Iananjünnin karan "özgeçmiş''iy- le birlikte duyurulmuştu: "1941'de Osaka'da dogdu. Herhangibir mi- maıiık eğitimi almamasına rağ- men, ahşap ev ve iç mekân tasa- nmlanyla 1975'te 'Japon Mimar- lar Birİiği Ödülü'nü; 1995'te de 'Pritzker Ödülü'nü akü; Tokyo Üniversitesi'nde ders veriyor?" Karan öğrendiğimizde sevin- miştik ama *tedirgm" de olmuş- tuk. Sevinçliydik; Istanbul'dakı Dünya Mimarlık Kongresi'nde ödülünü alacak Ando da konugu- muzolacaktı... Tedirginliğimizin nedeni ise sız yetişen mimarük hocası"na al- tın madalya verme gerekçesi özet- le şöyle: "Tükenmek bilmeyen rutkusu, basit, güçlü ve güzel bir mimari dilk toplumsal ve kültürel bir etkiye sahip olması..." Nail Ça- kırhan için Aga Han Mimarlık Ödülü gerekçesinde de özetle şun- lar vurgulanmıştı: "Mimarhk sa- naüna olan sürckü bağblığu doğa içinde gizlenen yerel üslupla toplu- ma kültürel öndertik yapması_" Istanbul'dakı basın toplantısında Ando dedı ki: "Mimarlann ve şe- hir plancılanıun insanlan unut- ması günümüz sorunlanndan bi- ri? Oysa asıl görevleri. çok daha güzel ve iyi çe\Te koşullanyla in- sanlar için daha uygun ortamlar vararmak-." Nail Çakırhan da yıllardır he- men tüm konuşmalannda diyor ki: "Insanı unutan. sadece kazancı amaçlayan binalar çevreyi de bo- Tadao(1941) ve Nail \: (1910) Türkıye'de 20 yıldır bitmeyen bir "tarüşma''ydı? Ağa Han Mimar- hk Ödülü 1983 'te Nail Çakırhan'a verildığinde, "mimarhkeğitnnial- mayan" birini seçmenın, "mesle- ğe savgısızhk" olduğunu belirten kimi ünlü mımarlanmız bu karan şiddetle kınamışlardı... Dahası, bazılan da dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e haber göndererek Istanbul'daki tö- rende bir "komünisfe ödül ver- memesi için, Çakırhan'uı Nâzon Hikmet le arkadaş olduğunu bile anımsatmışlardı... Acaba aynı mimarlanmız, "dip- k>ma"'lanna olan bu "bağhlıklan- m" şimdi de gösterir. ev sahibi ol- duğumuz Dünya Mimarlık Kong- resi'nde "gerihm" yaratırlar mıy- dı? Ne var ki korktuğumuz olmadı. Aralannda Uluslararası Mimarlar Birİiği (UIA) îstanbul Kongre- si'ne "konuşmaa" olarak katılan- lann da bulunduğu aynı mimarlar, 6 Temmuz 2005 'teki ödül törenin- de Ando'yu ayakta alkışladılar. 1990'larda' Nail Çakırhan'a "mimarhğa katkısT nedeniyle te- şekkür plaketi veren Mimarlar Odası için o yülarda söyledikleri zehir zemberek sözleri de unut- muş(!) olacaklar kı, Ando'ya "meslek ödülü"nü veren Japon Mimarlar Bırliğı'nın davetine ka- tılıp kutladılar 0 Benzeriikler? ~ 120 ülkenin mimarlık kuruluş- lannı temsil eden UIA'nın "hoca- zuyor_" Yine Ando. "star" mimarlara değil. insanlarla daha çok ilgile- nen mimarlara ihtiyaç olduğunu söyledi. Çakırhan da yıllar önce demişti ki: "Mimarlar, para ka- zandıran yapılaria ünlü olabihyor- lar; bu nedenle halkın yapüanyla ilgüenmek mimarhk sayılinıyorJ' Ve Ando. UIA Altın Madalya- sı'nı alma nedenini de "toplumun karmaşık sorunlan"yla ilgilen- mesine ve Ş'aşadığı çevrede do- ğanın iyileşmesi için >apöklan"na bağladı. Çakırhan da yaşamım hep "top- lumculuğa" adadı ve Gökova'nın cennet doğasına "saygüT binala- nnı. aynı zamanda "militan bir çevreci" olarak gerçekleştirdi? Tark'ı yaratanlar Peki, Ando'nun farkını "yara- tan" nedir? Birincisi, ülkesinin mimarlann- dan "taskançhk" değil "saygT görmesi.. îkincisi, **mimarhk dipktması" veren Japon okullanndan "eleşti- ri" yenne u ders vermek için da- vefalması.. Üçüncüsü de "dünya görüşü" nedeniyle "şikâyet" edilen ve "so- ruşturma" geçiren değil, bir "dü- şünür" ve hatta "bilge insan" mu- amelesi görmesi.. Japon mimarlar, sadece An- do'yla değil, "kendilerTyle de övünmeliler... oekinci / cumhuriyet.com.tr KlM KİME DÜM DUMA BEHİÇAK bebicakCa yahoo.com.tr H A R B Î SEMİH POROY semihporoy'o yahoo.com HAYAT EPÎK TÎYATROSU MLSTAFA BÎLGIN hayatepik'i mynet.com KAÇleiLAN TRABZON'UU S»I BIRAKIfSLAR AAI SENCE? BIRAKIRLAR BIRAKMASINA DA tÖ-ÜC YILA KALMAZ GAZETELEROE OKURU2 ARTtK: MOCD6N KURTULOO AM KURTVLAMADZ" DÎVEi \ ı t i i } t ı i i i i i ı ~ ' ~ r ? : . * t T TARİHTE B U G Ü N MÜMTAZ ARIKAN 17 Temmuz tcutc.mumtaz-arikan.com M n ^*- 1 UZAyD/i Bt/L(/SA4/Ur fcJiJ /4/7" />^' ugAY ^V&iCf, DufiJYAPAM 22.S K'- 1 KlSTAM'PAN FI/aLATlLAfJ, IÇİNPE İKJ 1 KOZAJIOfJCmJN SUUJMPUĞU 'SOYUZ.* 1 FLOK.IPA 'PAN FıeLATlLAAJ VE /<j /4A* 1 AsrmoMOTzı TaşryAN 'APOIMD" UZAY I LARJ Sut-UfMUfTZ/. G£ie.q.EKLEŞTİIZll 1 KEKIETLEMl/IBİ>EflJ SONlİA , c^eŞİTLl 1 £ ^ , ^ S ^ V ADAMLA/&J /K/ SÜA/ B/E. B SolaUt, bu ö»eı>nli bulupnayı garç.»kJ d Apollo *£• Soyuz. araç/ar/ görOlüyon sovYer İLJE ; A/eAÇ- ef+iren. FAHRETTEV BAYKAL HEP SEVGtLERlN, SEVİNÇLERÎN, COŞKULARIN RESMİNÎ YAPTI, IŞIKIŞK. UMA- RIM ŞİMDİ DE GÖKYÜZÜNÜ MUTLULUĞA B0YUY0RDUR. SENİ, SERGİLERİNÎ, TOPLU ÇALIŞMALARDAKİ ŞAKACIÇOCUĞU HİÇ UNUTMA- YACAĞIZ BİLGE DEDE. Mİ-GE ART - MİNE ÖZMAN PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Hırsızlar Cenneti 1923'ten bu yana hiçbir hükümet şimdi iktidar- da bulunan AKP hükümeti kadar "dini bütün " ol- mamıştı; dini bütünlük ağza alkol değdirmemek, sözü geçtiğinde "röVöe tövbe" diye mınldan- mak, kadınların, kızlann saçını başını kapatmak, kaçak Kuran kurslanna göz kırpmak, her olanak- ta umreye, defalarca da hacca gitmek olarak anlaşılıyorsa eğer. Ne var ki 1923'ten bugüne kadar geçen 82 yıl içinde ülkeyi yönetmiş hükümetler döneminde kentlerimiz şimdiki hükümetin iktidanndaki ka- dar güvensiz olmamış, sokaklanmız hırsızlarla, yankesicilerie, kapkaççılaria dolup taşmamıştı. Çünkü varsılla yoksul arasındaki uçurum başka hiçbir iktidar döneminde böylesine derinleşme- miş, sosyal eşitsizliğin sonuçlan böylesine acı- masızlaşmamış, işsizlik böylesine yaygınlaşma- mıştı. Bugün yaklaşık iki milyon insanımız açlık sınınnın altında yaşıyor. Açlık, fiziki varlıklarını sürdürebilmek için "to/c"görünenin parasını, ma- lını ça/maya itiyor. Her gün biraz daha fazla in- san hırsızlaşıyor. özellikle büyük kentlerimizde insanlar, gece ya da gündüz fark etmeden her an, her yerde "so- yulurum" korkusuyla yaşıyorlar. Baştaki yöneti- min "dinibütün" olması ülkenin bir hırsız- uğur- suz cennetine dönüşmesini engellemiyor. önce- likle bölgeler arası sosyo- ekonomik dengesiz- lik iç göçe ivme kazandınyor, görece yoksul böl- gelerden görece varsıl kentlere akan açlar, kent- lerdeki yasadışı örgütlenmeleri besliyor, güçlen- diriyor. Türkiye, bugünkü görüntüsüyle 1950'li, 196O'lı yılların Italya'sını andırıyor. Katolik Italya da 1970'li yıllann ortalanna kadar Avrupa'nın en "dinibütün" ülkesi, ama aynı zamanda da kıta- nın en çok hırsız, soyguncu, yankesici, dızdızcı, karmanyolacı, kapkaççı banndıran ülkesiydi. Yoksul güneyden varsıl kuzeye akan aç kitleler, toplumun en alt katmanlannda hızla filizlenen yasadışı örgütlenmeleri besliyordu. Burada siya- sal partilerden bürokrasiye, finans kurumlann- dan büyük sanayi kuruluşlanna kadar sızmış, gi- derek kontrolü eline geçiren, kapitalizmle öz- deşleşmiş "mafya" örgütlenmesinden söz et- miyorum. Italyan seçmenler çok uzun yıllar Katolikliği ülke sorunlanna çözüm getirecek bir "toplum projesi" olarak değerlendirdiler. Bu nedenle Ital- ya'yı 194O'lı yıllann sonundan başlayarak kırk yıl- dan fazla Hıristiyan Demokrat Parti yönetti; Ital- ya, bu partinin iktidannda bir hırsızlar cennetine dönüştü ve sonunda partinin bizzat kendisi maf- yalaşarak siyaset sahnesinden silindi. Bugün Italya her şeye rağmen ayakta ise bunu ülkede aynı dönemlerde büyük bir siyasal güç olarak var olan Italyan Komünist Partisi'ne ve bu partinin siyasal görüşlerini paylaşan güçlü sendikalara borçludur. Türkiye'de de Islamı siyasaJ, ekonomik, sos- yal sorunlara çözüm getirecek bir "proje" ola- rak görüp seçimini "dini bütün" bir yönetimden yana yapan seçmen kitleleri fena halde yanıldı- lar, bugün derin bir pişmanlık içindeler, ama son pişmanlık fayda vermiyor. Ne var ki duyduklan pişmanlığa karşın büyük çoğunluğun yaşadığı acılardan geleceğe yönelik dersler çıkardığını söylemek de zor. Onlar şimdi başka "sağ" par- tilere yöneliyortar, umutlannı, dini bütünlüklerini milliyetçi söylemlerte süsleyen öbür "sağ" yapı- lanmalara kayıyorlar. "Sağ"ı "sağ "ın seçeneği olarak görme yanılgısı içindeler. Türkiye "so/"u sağ güçler karşısında ülkenin ve toplumun yazgısını belirleyecek ölçüde güç- lü bir seçenek oluşturamıyor. özellikle sosyal demokratlar "be/a"nın kapitalizmin şaşmaz ya- salanndan, özünden, emek-sermaye çelişkisin- den kaynaklandığını göremiyorlar. Klasik "bur- juva- muhalefet" yöntemleriyle kendilerine ikti- dar yolunu açabileceklerini düşünüyorlar, dola- yısıyla yanılıyorlar. "Ideolojiler öldü", "Sağ-sol arasındaki sınırlar kalktı" türünden burjuva saf- satalannı paylaşır, acıklı bir görüntü sergiliyorlar. "Birleşin!", birleşemiyoriar, "Bir araya gelin!"', gelemiyoriar, o zaman da hayata hırsızlar, uğur- suzlar egemen oluyor. Her toplum layık olduğu yönetimle yönetilir, sözü pek de yanlış değil ga- liba. e-postâ: [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/ Canlıda bir dürtünûn et- kisiyle beli- ren, işe ya da öğrenmeye geçme isteği. 2/ Yavnı yap- maya alışkın kümes hay- vanlan için kullanılan sözcük...Ley- 9 lakrengi,açık mor. 3/ Sazın en ince ses veren teli... Kaba 1 soru. 4/Mısır'ın pla- ^ ka işareti... Bez par- 3 çalanndan dokunan 4 basit kilim. 5/ Kim- yasaltemelmadde. 6/ 6 Bir ay adı... Eski dil- 7 de yüz, çehre. 7/ Eti, 8 yağı erimiş olan, za- 9 yıf, kuru... Genellikle yakmak için kullanılan iri sa- man. 8/Bayındırlık... Dökme demir, pik. 9/Mora çalan kırmızı renk. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/KadınJann yüzlerine sürdükleri allık... Takımlar grubu, küme. 2/Bir çokluğu oluşruran varlıklardan her biri... Gözleri görmeyen. 3/ Ensiz... Yasal. 4/ "Bir garip ölmüş diyeler / — günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar ' Şöyle garip bencileyüı" (Yu- nus Emre)... "Göbekli domuz" da denilen bir hay- van. 5/Içyüz. 6/Başkalan, herkes... Birnota. 7 / " - -'sın dideden ey mest-i nâzım" (Şarkı)... lyice ya- narak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun par- çası. 8/Asya'da bir ırmak... Istatistikte uzun süreli eğilime verilen ad. 9/Donuk renkli... "Bilinir ne - -olduğum içlenmek zanaatında" (Cemal Süreya).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle