23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 7 TEMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA İV \ j I 4 | |J J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKEV İstanbul'a yaklaşmak1856 yılında bir gemi yanaşır Tophane kı- yılanna. Haydi, oldu olacak gününü de yaza- lım: 12 Aralık!.. Gemiden inen bir yolcu Is- tanbul'u gezerken Rumelihisan'na özellikle dikkat eder. 0 yolcu ki, kentle ilgili anılann- da, nice antlaşma imzalayan kral gördüğünü, tuval imzalayan nice ressam tanıdığını ama, imzasını bir kente taşlardan atana da ilk kez rastladığını söyleyecektir. Gezginin bilip, bi- zim bilmediğimiz şudur: Rumelihisan'nın şeklı Fatih Sultan Mehmefin imzasından başka bir şey değildir. Yapımında bizzat ça- lışan II. Mehmet, hisann görünüşünü imza- sına benzetmiştir; tabii ki topoğrafyanın el verdiği ölçüde. Bu şu anlama da gelmekte- dir: Fatih, 1453'te tstanbul'u alamamış ol- saydı bile kıyısına imzasını atıp gitmiş ola- caktı! Rumelihisan'na hiç bu gözle bakmadınız rru? Öyleyse istanbul'a uzaksınız. O yolcu sizden daha yakındır bu kente. Kim midir o yolcu? Herman Melville!.. Hani, şu beyaz balinanın (Moby Dick) öyküsünü yazan ün- lü yazar! Pofla müzemlz yok Ahmet Mithat Efendi, yaklaşık yüz yıl öncesinde yazdığı bir yazısında, Saraybur- nu'ndaki surlara asılı büyük, çok büyük bir balık iskeletinin parçalarından söz eder. Av- lanmak üzere Marmara'ya açılacak olan ba- lıkçılar bu kemiklerin önünde dururlar, Rum- lar istavroz çıkaranr, Müslüman balıkçılar ise el açıp dua ederlermiş, avımız bereketli geçsin diye. Bizans'tan kalan bu inancm yüz- yıllarca tanığı olan kemikler, bir dönem Mar- mara Denizi'nde yaşayan, sonradan nesli tü- kenen bir balina türüne aittir. Ahmet Mithat Efendi yazısında, kemikleri koruyacak bir doğa müzesi olmadığmdan dolayı dertlidir. Belki de son Marmara balinasına ait olan o kemikler günümüzde kayıptır... Ve daha da acısı, biz de hâlâ gerçek anlamıyla bir doğa müzesi yoktur!.. Herman Melville, tstanbul'a geldiğinde, Marmara balinasını Bizansh tarihçilerden okuyacak kadar bilgi sahibiydi. Marmara ve balina!... Yoksa siz ilk kez mi bu ikisini yan yana getiriyorsunuz hayatınızda?.. Öyleyse, biraz daha yakınlaştınız, kıta sahanlığı soru- nu ohnayan, tüm kıyılan bizim olan bu gü- zel denizimize!.. Yılda bir kez bir araya gelmelerine izin var- dı. O gün dışında, böylesine kalabahk bir şe- / KADEHINDE ' ZEHİROLSA^J BENÎÇERÎM.. BANA ĞETTR OHBE! NİHAYET TÜRK KAftA- SULARINA 6İRDİK! Musa KART kilde toplanmalan mümkün değildi. Sarayın izniyle hepsinin katıldığı bu tören, mayıs ayı- nın son cuması yapılırdı. Günün her dakika- sını doyasıya yaşamak için güneş daha doğ- madan toplanırlardı, bir tepenin eteklerinde. Patikalardan yukanya doğru çıkarlarken gü- neş de yükselirdi, onlarla birlikte. Hepsinin ortak özelliği kara tenli oluşlanydı!.. Evet, onlar Istanbul'da yaşayan Afrikalı kölelerdi. U zağında durmayın yakınlaşın İstanbul'a. Konuşun onunla; eğer, gönlünüzde göğsüne saplanan beton hançerlerin öfkesini, derisini kanatan asfalt yollann acısını duyuyorsanız, o da konuşacaktır sizinle. Hele bir de, kollanyla ayaklannı geren asma köprülere bir yenisinin eklenmemesi için kararlı olduğunuzu anlarsa, bir dosta söylenecek sırlannı tek tek anlatacaktır. Siz de artık Istanbul'la yakınlaştınız demektir. Yılda bir kez toplanmalanna, yan yana gel- melerine izin vardı. Yamacından yukan yüz- lerce çift kara ayağın büyük bir coşkuyla tır- mandığı tepe de, Çamlıca Tepesi'ydi. Zirve- de buluştuklannda hepsinin de mutluluktan yüzleri gülmekteydi. Mutluydular çünkü, o gün neşe içinde kendi dillerinden şarkılannı söyleyecek. hep beraber dans edeceklerdi. 18 Mart 1915'te, işgal donanması Çanak- kale'yi geçemez ama, Avustralyalı Henry Stocker kaptanlığuıdaki 'AE 2' kodlu deni- zaltı Boğaz'ı aşarak Marmara'ya çıkmayı ba- şanr. Onun açtığı yoldan 9 Ingiliz ve 1 Fran- sız denizaltısı daha Çanakkale'yi geçerler. Ingiliz denizaltılan gemilerimizi batırmakla kalmaz, bir tanesi istanbul'a saldırarak Top- hane'yi torpiller. Bu gelişme üzerine mütte- fiğimiz olan Almanlar 'U 21' denizaltısını İs- tanbul'a gönderirler. Alman denizaltısının kaptanını ziyaret eden arkeolog E. Unger, bir kayığı olup olmadığını sorar vatandaşına. Kaptanın "Ne yapacaksın kayığı? Hem et- raf kayık dolu!" demesi üzerine, Alman ar- keolog, araştırma yapacağı yerin cinli oldu- ğunu düşünen Türklerin, kayıklannı verme- ye yanaşmadığını anlatır. Bunun üzerine kap- tan, kayığı olmadığını ama isterse denizaltı- da bir şişme bot bulunduğunu söyler. Bu ha- bere çok sevinen Unger, botu kaptığı gibi, çahşma yapacağı mekâna doğru yola koyu- lur. Içi bir arkeoloğun nefesiyle dolu olan o bot sayesinde Yerebatan Sarnıcı'nın ilk pla- nı çıkanlır!. 'Ne kadar yakınsınız İstanbul'a' Tavandan Yerebatan Sarnıcı'ndaki o eski Bizans suyuna düşen damlacıklann dalgala- n yüreğinize şu an çok mu uzak?.. Ne kadar yakınsınız istanbul'a?.. Sahi, hiç konuşur, sohbet eder misiniz onunla? Istan- bul'un arkadaşı olmayı bir kez olsun deneme- diniz mi? Hep uzağında mısınız dünyanın bu en güzel kentinin? Uzağında durmayın, yakınlaşın İstanbul'a. Konuşun onunla; eger, gönlünüzde göğsüne saplanan beton hançerlerin öfkesini, derisini kanatan asfalt yollann acısını duyuyorsanız, o da konuşacaktır sizinle. Hele bir de, kolla- nyla ayaklannı geren asma köprülere bir ye- nisinin eklenmemesi için kararh olduğunuzu anlarsa, sizin gerçek bir yurtsever, tarihine, kültürüne bağlı bir ayduı olduğunuza kanaat getirecek ve bir dosta söylenecek sırlannı tek tek anlatacaktır. Siz de artık Istanbul'la ya- kınlaştınız demektir. O zaman da bana, "Tüm bunları nasü biliyorsun, neden ts- tanbul'un en ilginç, en güzel öykülerini senden duyuyoruz" diye sormayacaksınız!.. Dahası, ailemden kalma tarihi bir köşke, tüm birikimimle aldığım antika oyuncaklan koyarak neden istanbul'a ilk Oyuncak Mü- zesi'ni armağan ettiğimi daha iyi anlayacak- smız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ'nin düzenlediği etkinlik 20 Temmuz -10 Eylül tarihleri arasında yapılacak Yazhk sinema geceleri başlıyor • Yazlık sinema atmosferinin günümüz seyircisi tarafından da yaşanması amacıyla düzenlenen etkinlik kapsamında, eski ve yeni tarihli seçkin Türk filmlerinden ömekler ücretsiz sunulacak. tstanbul Haber Servisi - tstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ, 20 Temmuz-10 Eylül tarihleri arasında 'tstanbul Yazlık Sinema Geceleri' adı altında Türk filmleri gösterimi gerçekleştirecek. Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre geçmiş yıllarda gündelik hayatın aynlmaz parçası obna özelliğini taşıyan yazlık sinema atmosferinin günümüz seyircisi tarafından da yaşanması amacıyla düzenlenen etkinlik kapsamında, eski ve yeni tarihli seçkin Türk filmlerinden örnekler ücretsiz sunulacak. Feshane'de 20 Temmuz Çarşamba akşamı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın da kahlacağı yazlık sinema gecelerinin açılışında, yönetmenhğüıi Yavuz TurguFun gerçekleştirdiği "Gönül Yarası" filminin gösteriminin yanı sıra Cahit Berkay ve Kent Orkestrası'nın fıhn müzikleri konseri de yer alacak. 'İstanbul Yazhk Sinema Geceleri', ilin 28 ilçesindeki mahalle, meydan ve okul bahçelerinde gerçekleştirilecek. Gösterilecek filmler arasında 'Birleşen Yollar', 'Fakir Âşıkların Romanı', 'Muhsin Bey', 'Kurtar Beni', 'Zıkkımın Kökü', 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak', 'Gönül Yarası', 'Hababam Sınıfi Askerde', 'O Şimdi Mahkûm' gibi renkli fihnlerin yanı sıra 'Yangın Var', 'Ayşecik Yavru Melek',"'Ah Güzel tstanbul', 'Samanyolu', 'Vesikalı Yarim' gibi siyah- beyaz fıhnler de bulunuyor. SERGİ 14 AĞUSTOS'A DEK İZLENEBİLİR Sanatsal ve sosyal olgu olarak Maskeler Kültür Servisi - Mehmet Turgut'un 'Maskeler' isimli fotograf sergisi 14 Ağustos'a dek Fotoğrafevi Koç Allianz Galerisi'nde görülebilir. _ Uzun yıllar teorik fotoğrafçılık, baskı teknikleri, boyama, kara kalem ve fotograf işleme üzerine çalışmalar yapan Turgut, son dönemlerde kurgusal fotoğraflar üzerine yoğunlaştı. Bugüne dek pek çok saydam gösteri ve söyleşiye katılan Mehmet Turgut, Avusturya Super Circuit 'Emotions Human Relations' dalmda altm madalya sahibi. Hacettepe Üniversitesi Konservatuvan Öğr. Gör. Yeşim Aksoy' Sanatsal ve sosyal olgu olarak maskeler' başlıklı yazısında şu vurgulamayı yapmıştır: "Sanatsal ve sosyal maskeler, insanoğlunun yaradılışından bugüne, her zaman, toplumsal iletişim sürecinde ve sanatsal bir olgu olarak varhğını , sürdürmüştür. îşte bu çalışmada da maskeler konu olarak seçilmiş, sanatın bir başka daü olan 'sahne makyajı' uygulamalarıyla da şekillendirilerek bu çalışnıanın objeleri oluşturulmuştur." Melih Zafer Arıcan'ın 1995 yılında ABD'de başladığı, hâlâ devam eden, içinden iki sergi çıkan ve henüz sergilenmeyen fotoğraflann da bulunduğu uzun soluklu projesinden derlenen 'Yakın Öyküler' isimli fotograf albümü Fotografevi Yayınlan'ndan yayımlandı. Albümde yer alan fotoğraflann bazılannın da yer aldığı 'Küçük Şeyler' isimli sergi 2004 yılında, Fotografevi Koç Allianz Galerisi'nde fotograf severlerin beğenisine sunulmuştu. Albümde yer alan fotoğraflar özellikle ABD'de çok yaygın olan 'pür form' geleneğinin bir örneğidir. (0 212 249 02 02) U S T A Î S İ M L E R B İ R A R A D A Aspendos, Mariinsky Tiyatrosu 'yla kapanıyor Kültür Servisi - 12. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali yann ve salı günü saat 20.30'da Aspendos Antik Tiyatro'da Rus topluluk Mariinsky Tiyatrosu, Kirov Orkestra ve Solistleri dünyaca ünlü şef Valery Gergiev yönetiminde verecekleri konserlerle son bulacak. TopluluL yann P. 1. Çaykovski'nin Yevgeni Onegin operasının konser versiyonunu; 19 Temmuz Salı günü ise festivalimizin kapanışında Gala Konser'i seslendirecek. Koro şefliğini Andrey Petrenko'nun üstlendiği yapıtm konzertmeisteri Igor Konovalov. Yevgeni Onegin'de Vladimir Moroz (bariton), Irina Mateeva (soprano), Yevgeny Akimov (tenor), Nadezhda Serdyuk (mezzo-soprano), Svetlana Volkova (soprano), Mikhail Kit (bas), Olga Markova- Mikhailenko (ı^ezzo-soprano), Vladimir Felenchak (tenor), Edem Umerov (bariton) solist olarak yer alacaklar. UNESCO tarafından 2003 yılnıda 'Dünyanın En İyi Sanatçısı' seçilen şef Valery Gergiev birçok ödülün yanı sıra, sanata ve kültürel dialoglara katkısı nedeniyle Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu tarafuıdan en büyük ödül kabul edilen 'Kristal Ödül'ün de sahibi. 1700'lü yıllarda kurulan ve Rusya tarihindeki en eski müzik kurumu olan Kirov Orkestrası, 1860 yılında kurulan ve Mariinsky Tiyatrosu ile 1869 yılında birleşerek uluslararası alanda pek çok ünlü opera solisti yetiştirdi. La Scala Opera ve Balesi, Covent Garden, San Francisco Operası ve Metropolitan Operası gibi dünyaca ünlü kuruluşlarla işbirliği yapan tiyatro, her yıl dünyadaki önemli uluslararası festivallere davet ediliyor. ESİNTILER ZEYNEP ORAL Mavi Kır Çiçekleni Yaz ayları geldi geçiyor... Ne çabuk geldi ne ça- bukgeçiyordiyorum keyifliysem; neacımasız, ne korkunç, ne geçmek bilmez günler diyörum, ül- ke ve dünya gidişatı kaldıramayacağım bir yüke dönüşmüşse ve karamsarlık altında eziliyorsa tüm benliğim... Sonra bir ses duyuyorum, şöyle diyor: "Mavi gezi bir ağaçtır I Dallan deniz I Mavi ge- zi bir bahçedir I Gülleri deniz// Mavi gezi bir bebektir I Beşiği deniz I Dişleh de- niz I Gözleri deniz// Mavi gezi bir rüyadır görülmemiş I Mavi gezi bir kitaptır yazılmamış I Mavi gezi bir masaJdır söy- lenmemiş." Yaz ayiannda Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bu dizeleri, "Haydi" der, "haydi hiç durma! Koş ma- viye!" Ya koşabilirim, ya koşamam... Denize ulaşamazsam bile, dört duvar arasında açarım kucağıma Gürol Sözen'in o muhteşem 'Mavi Uygartık' kitabını ve başlanm Ege'den Ak- deniz'e mavi yolculuğa... Nice toplumlann gelip geçtiği, yerleştiği, deni- ze saygılı, doğaya saygılı kurduğu yerleşim mer- kezlerinin arasından, söylenceler, efsaneler, ma- sallararasından, görkemli antik tiyatrolar, anıtsal heykeller, konuşan mezartaşları, denize eğilmiş suskun ağaçlar arasından geçip, ufkun sonsuz- luğunda kaybolurum... Daha doğrusu yolumu bu- lurum... Bir yanımda Sabahattin Eyüboğlu, öbür ya- nımda Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat sür- dürürüm yolculuğu... En çok da bugün Bodrum yarımadasını dolduranlar, nasıl yaşarlar, nasıl ya- şamışlar bu insanları, onlann eserlerini tanıma- dan, bilmeden diye... Yani biraz kör, biraz sağır, biraz beyinsiz, biraz yüreksiz, görmeden, duyma- dan, hissetmeden sürdürebilirleryaşamı... Ama neyse ki herkes kendi Bodrum'unu, ken- di 'maW'sini seçebilir.... Bu yaz yolculuğunda en çok Mîna Urgan'la dolu düşüncelerim, duygularım... Tam beş yıl oldu onu yitireli. 2000 yılının hazi- ran sonlarındaydı... Ne çok, ne çok şey öğrendim ondan: öğrenmenin de mutluluk kaynağı olabileceği- ni... öğrenmekleyaşamın zenginleşebileceğini... Sevdiği bir işi yapmanın, sevdiği işi iyi ve doğ- ru yapmanın insana kazandırdığı özgüveni... Düşüncelerden, ilkelerden ödün vermemenin kazandırdığı güç... Dünyaya merakla, ilgiyle sarılmanın kazandır- dığı coşku... (Nasıl da merakla, heyecanla sorup soruşturur, çocuk gözleriyle şaşarak, hayretle ba- karak kucaklardı yeryüzünü...) Yaşama biçimiyle düşünce biçiminin birbirini bütünlemesinden, kendine ve çevreye duyulan sevgi ve saygının, insan onurunu yüceltmeye var- masından kaynaklanan iç banş ve huzur... "Aydın o/ma"nın küçümsendiği; cehaletin, ka- ba sabalığın, "kolay olanın", sansasyon ve "an- lık şöhret"\n yüceltildiği bir ortamda Mîna Urgan çok özel bir insan olarak, yukarıda sıralamaya çahştığım özellikleri hep savundu. Onun 'Shakespeare ve Hamlet' eseri, Vırgi- na Woolf, Lavvrence, beş ciltlik Ingiliz Edebiya- tı Incelemeleri hâlâ aşılmamış, eşsiz birer kay- nak... Bu bilimsel kitaplan da tıpkı kendisine benzer. Tadına doyulmayan sohbetleri gibi. Bilginin şe- kerle kaplandığı, zekâ ve ironinin eksik olmadığı, alçakgönüllü, kendini (yazarını) değil, işlediği ko- nuyu önemseyen yapıtlar... Sonra, çok sonra, değer erozyonu furyasında, horlamak, hakaret etmek için kullanılan "dino- zor'sözcüğünü nasıl taçlandırdığınatanıkolduk. Yaşamıyla, "dinozohuğuyla", karanlığa, yozluğa, geriliğe, cehalete nasıl meydan okuduğuna... "...Toprağa dönüşen bedenimden çıkacak kü- çük mavi bir kır çiçeği, ölümsüzlüğümü sağlama- ya yeter de artar" diyordu "Bir Dinozorun Anı- larTnda... ölümünün beşinci yılında fvîîna Urgan'ı sevgi ve saygıyla anarken ölümsüzlüğü yaşamlarında ve eserlerinde yakalamış, tüm mavi kır çiçeklerini kucaklıyorum. Hem karadakileri, hem denizdeki- leri... www.zeyneporal.com faks:0212 35716 50 Çekimter başladı • Kültür Servisi - Ünlü oyuncu Tom Cruise'un rol aldığı'Görevimiz Tehlike' dizisinin üçüncü fihninin çekimleri Roma'da başladı. J. J. Abrams'ın yönetmenliğini yaptığı fılmde Tom Cruise'nin yanı sıra Vüıg Rhames, Jonathan Rhys Meyers, Michelle Monaghan da rol alıyor. Önümüzdeki mayıs ayında gösterime girecek olan film 150 milyon dolara mal olacak. 2. ULUSLARARASI İSTANBUL ADALARFESTlVALİ • BÜYÜKADA TURİNG KtJLTÜREVt'nde 16.00-18.00 arasında Balkan Naci tslimyeli, Füruzan, Ruhi Ayangil'in katıldığı söyleşi, 18.15-19.15 arasında Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin'in şiir-müzikli dinletisi. • BÜYÜKADA SAN PASÎFÎKO KtLtSESt'nde 21.00-22.30 arasında Surp Vartanos Korosu. • BÜYÜKADA AYA YORGİ KtLİSESt ÖNÜ'nde 20.15-22.15'te Erkan Oğur, Ismail Demircioğlu konseri. ÎSTANBUL CAZ FESTÎVALÎ • 12. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ kapsamında 12.00'de Kabataş'tan hareket edecek olan Caz Vapuru'nda Brass Latin Berkant Çelen Trio'nun konseri ijzlenebilecek. (0 216 41^93 53)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle