Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2005 PERŞEMBE
OIAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Masal Gibi!
Altı yıl önce de yazmıştım. Çoğunuz belki oku-
dunuz. Bir kez daha niye okuyalım, niye bir kez da-
ha bildiklerimizi anımsayalım diyenleriniz olacak.
Olsun, yinelemekte zarar yok.
Aralık1961'de yeni bir dergiçıkmıştı: "Yön". 1960
devriminden bir yıl sonra Cumhuriyet ilkeleri ya-
vaştan yavaştan yozlaştınlmayabaşlamıştı. "Yön"
ilk sayısında yüzlerce imzalı bir bildirge yayımla-
mıştı. Birçağnydı, uyanışa, yolun birçıkmazadoğ-
ru gitmesini önlemeye...
Ne istiyordu Yön bildirgesini imzalayanlar? Ad-
ları bir bir incelerseniz, o günden bugüne kimlerin
nereden nereye geldiğini, ama kimilerinin de ge-
çen kırk dört yıl içinde devrimci kişiliğini yitirme-
diği gibi, daha da sağlamlaştırdığını görürsünüz!
Evet, 14 maddede toplanan istekler neydi? ön-
ce toprak reformuydu. Köylünün toprağının sahi-
bi olması. Ortaçağdan kalma bey, ağa, şeyh, te-
feci takımının ortadan kaldırılması...
Kısaca özetlesek mi, yüzlerce aydının imzaladı-
ğı bildirgedeki temel hedefleri:
Kıyılann yağmasınason verilecek... Herkes mes-
lek sahibi olacak... Yeraltı servetlerimiz, madenle-
rimizyabancılann elinden kurtarılacak... Büyüksa-
nayi devlet eliyle kurulacak... Bankalar, sigortaşir-
ketleri devletleştirilecek... Dış ticaret devletleştiri-
lecek... Alım satım kooperatifleri geliştirilecek...
Devletçi bir kalkınma politikası izlenecek... Insan '
sağlığı, ticaret konusu olmaktan çıkanlacak... Halk
çocuklanna en geniş okuma olanağı sağlanacak.
Ulusalcı bir eğitirn devrimi...
En başta da istenen, 1961 Anayasası'nın insan
onuruna, haysiyetine yaraşır bir yaşama düzeyi
vegüvenliği sağlaması... Bütün irtica yuvalan ku-
rutulacak... Eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan bir
personel devrimi yapılacak... Ülkenin dış ilişkileri,
ulusal savunma stratejisine gföre yeniden düzen-
lenecek... Dış politika ülkenin tam bağısızlığını sağ-
lamaya yönelecek, her türlü bağımlı ilişkilere son
verilecek...
Aralık 1961 'de yayımlanan bu bildirge bir masal
gibi bir şey miydi? Imzalara tek tek bakılırsa, bir
de o imzacılann birçoğunun günümüzde hangi
çizgide olduğu bilinirse!.. O günlerde llhan Selçuk
ne diyordu bir yazısında:
"Bu on dört maddede sıraJanan tedbirterin bi-
rine bile hayır diyebilecek bir yurtsever düşüne-
miyoruz."
Kırk dört yıl geçmiş aradan... 1961 'de vazgeçil-
mez özlemlerden r e kaldı? Bir teki bile yaşama ge-
çirildi mi? Nerde! Gelipgeçen hükümetler, başba-
kanlar, özellikle üç yıldır iktidarda bulunanlar, on
dört maddenin hepsini tersyüz etmekte birbiriyle
yarıştı!
Anımsamak acı verir, kimi zaman! Ama unutmak
çok daha korkunç, çok daha utanç vericidir... Bil-
dirgenin son satıhan bugün için de birçağn...
"Bütün yurtseverteri Atatürk geleneklerine uy-
gun birkenetlenme içinde eylem beraberliğine ça-
ğırıyoruz."
2005 yılındayızi Bugün bir bildirge yayımlama-
ya kalkışsak bilmem kaç kişi gelir imzalar?
ŞİŞLİ4. ASLtYE HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
Esas No: 2004 376
Davacı Osman Kaya vekili tarafından açılan gaıplık
davasının yapılan duruşmasında, Davacı Osman Kaya
vekili müvekkilinin kardeşi olan Fatma Kaya'nın
1979 yılı Kasırn ayı içınde bir akrabasına gezmeye
gittiğini oradan eve dönmek üzere aynldığını, ancak
eve dönmemiş olduğundan bahisle Fatma Kaya'nın
gaiplıgine karar verilmesinı taleple dava etmiş oldu-
ğundan. gaipliği istenen Fatma Kaya hakkında bilgi
ve malumatı oîanlann bu ga-zetenin yayın tarihinden
itibaren 6 ay içinde gerekli bilgi ve malumatlannın
Şışlı 4. Asli'ye Hukuk Mahkemesı'nin 2004 376 esas
sayıh dosyasma bilgi vermeleri hususu MK"nun 33/2.
maddesi ve müteakip maddeleri eereöince ilan olunur.
02.06.2005 Basın: 26738
BÜYÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'INDEN
Esas No: 2003 32 Karar No: 2005 279
Davacı Fatma Aydın vekili Av. Fatma Karakaş tara-
findan davalı Salih Aydın aleyhine mahkememize açı-
lan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında,
tüm aramalara rağmen bulunamayan davalı Salih Ay-
dın'a duruşma gününün ilanen tebliğ edildiği,
16.05.2005 tarihinde taraflann boşanmalanna, tarafla-
nn müşterek çocuJdan Can Aydın'ın velayetinin dava-
cı anne Fatma Aydın'a verilmesine, her hafta pazar
gûnlen ıle dini ve milli bayramların birinci günü sa-
bah saat 08.00'<den akşam 20.00'ye kadar davalının
küçükleri beraberinde alıp götünnek suretiyle şahsi
ilişki tesisine. davacının feragatı nedeniyle maddi ve
manevı tazminat, yoksulluk, iştirak nafakası talepleri-
nin reddine. mahkeme masraflannın davacı ûzerinde
bırakılmasına karar verilmiş olup, ilandan itibaren 7
gün sonra 15 giînlük temyiz süresinin başlayacağı hu-
susu ilanen tebliğ olunur. ~03.06.2005 Basın.;
26805
Soykınm ve sol sabıkalı aydınlanmız
Batı sömürgeciliğini ve Kızılderili katliamını, Afrika'da yapılan
zulmü, Attila Hakan'ın belgeler ile kanıtladığı 1.5 milyonluk Cezayir
soykınmını, hatta yurdun doğusundaki 30 bin can alan terörü görmezden
gelip Türkiye karşıtı suçlamalan desteklemeye öncelik veriyorlardı.
Onlardan birini Dikili'de sevgili arkadaşım Cevat Çapaırla birlikte
şaşkınlıkla dinlemiştik.
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMÎR
A
lev Soyhı "isıniile müsemma" ger-
çekten soylu bir genç çocuktu.
Müsküler Distrofi adlı bir hasta-
lığı taşıyordu ve yaşamını teker-
lekli sandalyede sürdürüyordu.
Hareket yeteneği böylesine sınırlanmış bu gü-
zel çocugun nasıl bu kadar çok şey bildıgine şa-
şıp kalırdım. Bir gün sandalyesinin dibine otu-
rup onu dikkatle dinlediğüni anımsıyorum. Ba-
na 'VVounded Knee' olayını anlatmıştı. Ameri-
kalıların Kızılderilileri nasıl yok ettiğıni, ilk kez
bu detayla ondan dinlemiştinı; bundan 35 yıl ön-
ce Boston'da. Ondan da eskı bir tarihte nişanlı-
ma heyacanla okuduğum LaQuestion adlı J.Pa-
ul Sartre'ın kıtabını armağan etmiştım. Sartre
o kıtabında. Fransa'nın Cezayir'de yaptıklannı
söz konusu ediyor ve ağır suçlamalar getiriyor-
du. Onu De Gaulk e şikâyet ettıklerinde büyük
asker "SartreFransa'dır,ondan şfltâyetedüemez*
diyordu.
DP zorbahğını geride bıraktıktan sonra 27
Mayıs devrimini izleyerek yurdumuzda yayın ya-
şamında çarpıcı bir açılım gerçekleşmişti. Yön
dergisı ufkumuzu açıyordu. Milli geliri, millı ge-
lu" dağılımını, artıdeğeri, sömürüyü, kapitaliz-
nıi, emperyalizmi ögrenıyorduk. Nâzım Hik-
met'ı özgürce okumaya başlamıştık.
Hayranlık duyduğumuz, öykündüğümüz, iz-
lemek ıstediğimız; aklın, bilimin, uygarhğın
simgesi saydığımız Batı ülkelerinin bir başka yü-
zünü, sömürgeciliğini. bu uygarhğın insan sö-
mürüsünü dışlamadığını artık ıyice anlıyorduk.
Ingılizlenn Hindıstan'da yaptıklannı öğreniyor.
Afrika'da Belçıka'nın, Hollanda'nın insanlık
dışı davranışlarını okuyor, Abdi Ipekçi'nin Af-
rika kitabından, Aziz Nesin' in yazılarından Lu-
mumba'yı Kenyatta'yı tanıyorduk. Türkiye'de
iktıdara gelen muhafazakâr sağcı iktidarlar, bü-
yük Atatürk'ünbağımsızlıkçı, özgürlükçü, ulu-
sal onura öncelik veren politikalannı yok edıp
Batı'ya kayıtsız koşulsuz angaje oluyorlardı.
Bir ara Amerika'nın baskılanndan bunalan Baş-
bakan Inönü. "Yeni bir dünya kurutur ve Tür-
Idye de oradaki yerini ahr" diye Kemalist bir çı-
kış yapıyor ama ıktidan yıtınyordu. Kısa bir
süre BMM'den Işçi Partisi'nin onurlu sesi yük-
seliyor, ama umutlanmız kısa sürede sönüyor-
du. Yine kısa bir süre Ecevit ile umutlanıyorduk
ama.. göstermelık sandık demolaasisi daima
dışa bağımlı muhafazakârlan iktidara getiriyor-
du. Türkiye'de 12 Mart ve 12 Eylül ile bağım-
sızlıkçı, özgürlükçü, emekten yana sol ağır dar-
beler alıyor, bölünüyor, parçalanıyordu.
Özlenen ve dışardan dayatılan, soldan yoksun
bir demokrasi idi. Nihayet 90'da Sovyetler yı-
kılıyor, dünya dengelen altüst oluyor, kapitaliz-
rrun, büyük sermayenin mutlak egemenliği ger-
çekleşiyordu. Ve yurdumuzda dağılan, bölünen
sol cepheden ilginç. çok ileinç kişilikler ortaya
çıkıyordu. Bu birikimli insanlar artık emeğe
karşı sermaye çıkarlannı, emekçiyi ve ınsan
onurunu yok eden küreselleşmeyi, neoliberaliz-
mı savunuyor. Türkiye'ye karşı yöneltilen yıp-
raücı kampanyalan ve dayatmalan destekliyor,
Cumhuriyeti ve devrimleri küçümsüyordu.
Onlar Batı sömürgeciliğini ve Kızılderili kat-
liamını, Afrika'da yapılan zulmü, Attila Ha-
kan'ın belgeler ile kanıtladığı 1.5 milyonluk
Cezayir soykınmını, hatta yurdun doğusunda-
ki 30 bm can alan terörü görmezden gelip Tür-
kiye karşıtı suçlamalan desteklemeye öncelik ve-
riyorlardı. Onlardan bırini Dikili'de sevgili ar-
kadaşım CevatÇapan'la birlikte şaşkınlıkla din-
lemiştik. Onlar bütün bunlan özgürlük, demok-
rasi ve insan haklan adına yapıyorlar. Ama şe-
riatçı örgütlenme, gelir dağıhmındaki adalet-
sizük, yüzde onlan aşan işsizlik, yoksullulc, as-
gari ücreti çok gören IMF'nin ve Dünya Ban-
kası'nın dayatmalan, yasadışı Kuran kurslan-
na gösterilen hoşgörü, Kıbns'ta ve Ege'de ye-
diğimiz kazıklar, Dıyarbalor'ı başkent ilan eden-
ler umurlannda olmuyordu. Bunlarda üısan hak-
lanna aykrn bir şey yoktu. Bunlann hepsi res-
mi göriişlerdı. Bilımsel görüşler onlann tekelin-
deydi. Resmi görüş sahiplerine bilimsel toplan-
tıda yer olamazdı. O yapamadıklan ve "Ama-
cımızgerçekleşmiştir" diye andıklan toplantıya
bu yüzden çağnlmadılar. Ama ille de Ermeni
kathamı yapümışhr iddiasım sürdürebilmek için
Atatürk'e, gitmediği Halep'te uydurma bir ko-
nuşma atfetmekte bilimselliğe aykın bir şey
görmüyorlardı.
"Kuirtııluş Savaşı'nı bir halk hareketi oiarak
tanımlamakmümkündeğildnf "Çerkez Ethem
daha halkçı bir alternatif temsil ederdL" Ya da
"1923-50 arasısağdiktatörlüktür-.şeldendeiçe-
rik olarak da işçi düşmanıdır. sınıf düşmanıdu;
aşın milliyetçidir" gibi ve; "yani Atarürk'ün
kendisi deondan (Kenan Evren kastedilryor) çok
farkh değildi; baa vurgu farklan \ar o kadar"
gibi söylemler bilime ve gerçeğe uygundu.
Ben sosyologlanmıza, tarihçilerimize, antro-
pologlanmıza ve psikiyatrlanmıza bu yeni tip
aydınlanmız hakkında bir tez çalışması yapma-
lannı öneriyorum. Onlan çok daha iyı anlama-
mız, çok daha iyi tanımamı?: gerekiyor.
Cozdemir@superonline.com
Edirne'de Yontular Korunsun...
Prof. Dr. Ayla ERSOY
T
rakya Ümversitesi Senato-
su'nun 12.6.2002 tanhlitop-
lantısında alınan kararla
Edirne Ikinci Bayezıd Külliyesi
medrese kısmında Çağdaş Resim
ve Heykel müzesı kunılması ça-
hşmalannda sanat danışmanı ola-
rak arkadaşlanm Prof. Dr. Basri
Erdem. Prof. Ali Candaş ve Prof.
Dr. İsmafl Ava üe birlikte görev-
lendırüdığimizde duydugumuz onur
ve heyecan, bugün yerini büyük
bir hayal kınklığma bıraktı. 1-7
Eylül 2002 tarihleri arasında Edir-
ne'de birresim sempozyumudüzen-
leyerek başladığımız çalışmalar,
22 Eylül 2002 günü Trakya Üni-
versitesi'nin kuruluşunun 20. yılı
kutlama programına yetiştirilerek
müzenin açılışı. üniversitenin açı-
lışıyla birlikte yapıldı ve halkm zi-
yaretıne açıldı. Avnıpa'ya geçiş
kapısı olan, Osmanlı eserleriyle
dolu bu tarihsel kentte Çağdaş Re-
sim ve Heykel Müzesi'nin kurul-
masınm anlamı da çok farkhdır.
Aynca 2003 yüı Eylül ayı için-
de Trakya Üniversitesi'nin sanata
ve kültüre çok önem veren, o dö-
nemdeki rektörü Sayın Prof. Dr.
Osman İncinın önderliğinde, Ulus-
lararası I. Ühan Koman Taş Hey-
kel Sempozyumu'nu düzenledik.
Çağdaş heykel sanatımızda çok
önemli bir yeri olan Edirne, Ühan
Koman adına düzenlenen bu sem-
pozyuma, taş çalışan önemli hey-
keltıraşlar çağnldı. Amerika, Gür-
cistan, Bulgaristan, Fransa, Japon-
ya'dan gelen sanatçılann yaru sıra
Türk heykelöraşlar da bir ay bo-
yunca çalışarak, her bin (kendi üs-
lubunda) özgün eserler yarattılar.
Maddi değerlen çok daha fazla olan
bu eserlere, Trakya Üniversitesi
Vakfi sembohk olarak her biri için
telif ücreti ödedi. Sanatçılarla üni-
versıte arasında, her iki tarafı da
bağlayan anlaşmalaryapılarak hey-
kellerin Karaağaç yerİeşkesinde Lo-
zan Anıtı'nın arkasındaki alanda
bir açık ha\3 heykel parkı oluşturul-
masuıın ilk ürünleri olarak bir ara-
da sergilenmesi ve çevre düzenle-
mesinin yapümasına karar verildi.
Bu, ileride oluşturulacak heykel
müzesinin ilk çekirdeğini teşkü ede-
cekti. Gelecek yıllarda da benzer
etkinliklerle heykellerin sayısı art-
trnlacaktı. Bu yüzden üniversite-
nin, Edirne'nin içinde olduğu gibi,
Tekirdağ, Çorlu ve Kırklareli ilçe-
lerindeki yerleşkelere de heykeller
dağıtılmay arak bir arada korunma-
ya çalışıldı. Trakya Üniversitesi o
günlerde bilimsel çahşmalannın ya-
nı sua sanat korumacılığı, müzecı-
lik, arkeolojik araştırmalarla eğitı-
mini zenginleştirmekte, üniversite-
ye olduğu kadar, bu amtkentevehal-
kma da ayncahk ve saygınhk kazan-
dmnaktaydı.
Güzel Sanatlar Fakültesi kurul-
ma aşamasmda olan bir süreçte,
Çağdaş Resim ve Heykel Müze-
si'nin ve heykellerin konınması
gerekirken aradan henüz iki yıl geç-
meden yapılan bütün güzel işler
bozulmaya başlamış, resim ve hey-
kellerle ilgili taruşmalar gündeme
gekniştir.
120 resim, baskrresim ve hey-
kehn hemen hepsi profesyonel sa-
natçılann duyarlı yaklaşımlanyla
bir tek kuruş ödenmeden özveriy-
le kurulan müzede, önce resimler-
den bazılanna zarar verilmesiyle
başlayan olumsuzluklar, müzeye
sanatçılıklan tartışılır olan bazı
amatör ressamlann işleri alınarak
bizim düzenlediğimiz resimlerin
yerine koranası ve müzede bulun-
ması gerekenlerin kaldrnlmasıyla
devam etmiş; korumasız, sahipsiz,
başıboş birortamyaratüarakbiz da-
nışmanlan ve eserlerini bağışlayan
sanatçılan derinden üzmüştür. Bu
durum yetmiyormuş gibi, şimdi de
Trakya Üniversitesi kendine ait
heykelleri dağıtmaya, bir kısmmı
belediyeye vermeye kalkıyormuş.
Sanatçılarla yapılan anlaşmalara
göre, üniversite bu eserleri kimse-
ye veremez ve satamaz. Bu olum-
suzluklann ilk işaretlerini 5 Ağus-
tos 2004 günü rektörlük devir-tes-
lrm töreninde hissetmiştik. Sayın
Prof. Dr. Osman Inci, bizleri yeni
rektöre üniversitenin sanat danış-
manlan olarak tanıttığmda, Sayın
Rektör eümizi sıkmak lütftında bi-
le bulunmamıştı. O zaman çok ya-
dırgamışnk, ama şimdi nedenleri-
ni daha açık ve net anlayabiliyoruz.
Bu heykeller, günümüz Türkçe-
siyle bu yontular Trakya Üniversi-
tesi'nin malıdır. Günümüzün ünlü
heykeltıraşlan dünyanın dört bir
köşesinden gelerek bu eserleri üni-
versite için yapmışlardır. Beğen-
seler de beğenmeseler de her biri
özgün yarahlar olarak paha biçil-
mez değerdedir. Aynca yapılanlar
Avnıpa'da ve îsveç'te çok sayıda
eseri cadde ve meydanlan süsleyen,
müzelerde yer alan, Edirneh olan
ve uluslararası üne sahip heykel
sanatçımız Ûhan KDman'a da say-
gısızlıktır. Kültür ve sanat adına
birçok kışının bilgi, emek ve dene-
yimleriyle yapıp ortaya koyduğu
bu güzeüikleri neden bozmaya uğ-
raşu-lar, geliştirip çoğalrmak, yay-
gınlaşnrma varken... Anlamak zor.
Oysa bir ulusun en önemli uygar-
lık göstergesi sanatıdır.
EğerEdirne Beledıyesi kenri çağ-
daş yontularla donatmak istiyorsa
üniversitenin yontu parkına talip
olmakyerine, ILtlıan KomanUlus-
lararası Heykel Sempozyumu'nu
düzenleyerek, başlatılmış olan ça-
hşmalan devam ettirip geleneksel-
leştirebiür, hem de kenri çağdaş
yontularla donatarak modern bır
görünüm sağlayabürr. Yaşamlannı
sanata, kültüre ve eğitime adamış
olan bizlerden katkı ve yardım is-
terlerse tüm içtenliğimizle birikım
ve derıeyirnlerirnizi pav'laşmaya ha-
zınz. Yeter kı yapüaniara sahip çı-
kılsuı, bozulup dağıhnasm.
Sanki Masal Kahramanıydı...
Erdal ATICI Egitimci- Yazar
gaz, bilinen adıyla; "Eşek-
B Kütüphaneci" O da tüm
kahramanlargibi, arkasın-B
ugünden geleceğe
anlatılacak sanki
bir masal kahra-
manıdır Mustafa Güzel- da aydınlık izler bıraka-
• • •
Kent State Universitesi Istanbul Uygulama Okulu
KENT STATE
Egıtım kımlıgımız,
globalizmin
pasaportudur.
Cumhuriyetimizin 100. yüında,
2023 yılının dünyadaki lider kadrolarıru
yetiştirm.ektir.
Ulusal değerlerimizle ve Kent State
Üniversitesi OHIO - USA'nm bize sunacağı
akademik bilgi birikimi ve teknoloji
desteğiyle, çok dilli, çok kültürlü,
Constructivist bir ortamda geleceğimizi
aydınlık yaranlara taşımayı
hedeflemekteyiz.
'Türkçe, İngilizce ve İspanyolca eğitim
verecek Anaokulumuz ve İlköğretim
okulumuz 1., 2.ve 3. sıraf öğrencilerine
Kent State Üniversitesi özel
BURS.t iv e r i l e c e k
Son başvuru tarihi 9 Haziran 2005
Saat 17.00'dir.
KENTİ3TATE :U N I V B R S I T Y maiWker.tkoleji.con,
rnait#kentrutekol«ii.com
Bilgi ve kayıt kabul için:
Lütfi Kırdar Sokak No:4 Kazlıçeşme / İst.
(Abdi İpekçi Spor Salonu yaru) Tel: 0212 547 80 48 (pbx)
rak sonsuzluğa ulaştı (18
Şubat 2005).
Mustafa Bey, içindeki
kitap sevgisi ve aydınlan-
ma ateşiyle 1944 yılında
Ürgüp Tahsin Ağa Kütüp-
hanesi 'ne memur oldu. fik
olarak kütüphanenin alt
kahnda çürümeye terk e-
dilmiş el yazması kitapla-
n kurtardı. Kitaplığa yeni
kitaplar kazandırmak için
tstanbul, Ankara ve çevre
illerde yaşayan tanıdıkla-
nna mektup yazarak kitap
istedi.
Kendisi de Istanbul'a
gelerek Cumhuriyet gaze-
tesinden ve büyük yayı-
nevlerinden çuvaliar do-
lusu kitap topladı.
Bu çabalar sonunda, Ür-
güp Merkez Kitaplığı'nda
22.000, dokuz köy kitap-
hğrnda 23.000 olmak üze-
re 45.000 kitap toplandı.
Bu sayı yıllar içinde hızla
arttı...
Güzelgöz'ün asıl haya-
li. *insanınkitabaulaşma-
sını beklemek yerine, ki-
tabı ûısanlara ulaşarmak-
ü". Kütüphane memuru-
nun işinin yalmzca kitap
bekçiİiği yapmak ohnadı-
ğrnı düşünen Mustafa Bey,
kitap1an halkın ayağına
götürmek için harekete
geçti.
Gezici kütüphanecilik
için araç yoktu, beş eşek
ve üç katır satın aldı, yap-
tırdığı sandıkların içine
doldurduğukitaplan eşek-
lere, katırlara yükledi ve
köy yollanna düştü. "Kö-
ye idtaphkaçmak,çöleçeş-
me götürmek gjbidir" di-
yordu. On beş günde bir ki-
tapla vanyordu köylere.
AşıkGarip'ler, Karaca-
oğlanlar. Battal Gazi'ler
götürüyordu önceleri. Son-
ralan köylülere Tolsto>'"la-
n, Balzac'lan, Dostoyevs-
ki'leri okuttu...
Kısa sürede kitap aydın-
lığı Ürgüp'ü ve çevre köy-
leri ışıtmaya başladı, kav-
galar, adam yaralamalar,
lazkaçırmalarazaldı. Üzü-
mü işlemek için şarap fab-
rikası açıldı. Kooperatif
kuruldu...
1957 yıhndan sonra
Türk basınında "Eşekli
Kütüphaneci" hakkında
yazılar çıkmaya başladı.
Kültür Bakanlığı o za-
man bu sistemi destekle-
di. Eşekli Kütüphanecüik
yurtdışmda da ilgi uyan-
drrdı.
Ürgüp Eşekli Kütüpha-
necilik sistemini incele-
meye gelen yabancı he-
yetleroldu...
Amerikan Banş Gönül-
lüleri Derneği, "Halkma
gönüllü olarak hizmet
eden bir kahraman" ya-
nşması açtı ve Türkiye
Eşekli Kütüphaneci'yi
aday gösterdı (1960).
Mustafa Bey, yanşmada
Italyan, Ispanyol rakiple-
riyle fınale kaldı...
Amerikalılar Mustafa
Güzelgöz'e birincilik ödü-
lü verdi. Bir de cip arma-
ğan ettiler...
Masalımız burada biti-
yor ama ne yazık ki sonu
mutlu bitmıyor...
Bir gün Aİıkara'dan bir
müfettiş geldi, "vaktini-
zin çoğunu göreviniz obna-
yan işlere ayırarak asıl gö-
revinizi aksartığınız"
suçlamasına savunma yaz-
masını istedi. Bu olaya çok
üzülen Eşekli Kütüphane-
ci emekliliğini istedi. Bir-
kaç bin olarak devraldığı
kitap sayısım 200 bine çı-
kartarak, Ürgüp ve çevre-
sine ışık götürerek emek-
li oldu.
Işıklar içinde yatsın.
PENCERE
Dış Destekli
Sivil DarbeL
Dünyada bir eşinin daha bulunacağını sanmıyo-
rum, bir parti, kayıtlı seçmenin 4'te 1 'i, seçime ka-
tılanların da 3'te 1 'inin oylanyla parlamentonun
3'te 2'sini ele geçirebilir mi?..
Neden bu sonuç ortaya çıkb?..
Türkiye'de Kürtçü bir partinin Meclis'e girmesi-
ni engellemek isteyen güçlerin ağır basmasıyla
hazırlanan seçim düzeni, ülkeyi dinci birpartiyetes-
lim etti...
Ancak bu sonucun demokrasiye uygun olduğu-
nu hiç kimse söyleyemez!..
•
Dincilikle Kürtçülük korkusunun devlet odakla-
nnda sarmaş dolaş kucaklaşan mantığının kimi za-
man en olmadık açmazlara yol açtığı bir gerçek!..
Dış egemen güç, bu zayıflığı değerlendirmekte
nrsatı kaçınrmı?..
Türkiye'yi ekonomide IMF'ye bağımlı bir ülke
durumuna düşürenler bu yolda fırsatı kaçırmamış,
ülkeye bir deli gömleğini giydirmişlerdin kıpırda-
nacak halimizin olmadığını ileri sürenler ağırlıkta-
dır; sırtımıza binmiş borç yükünün yıllık faizini öde-
meyi başan sayıyoruz...
Bu başannın kahramanı kim?..
•
Ecevit, Kemal Derviş'i 'Üçlü Koalisyon'un
(DSP-ANAP-MHP) Başbakanı iken -bir tavsiye
üzerine- çağırdı; Dünya Bankası'ndan gelen yeni
bakana ekonomi teslim edildi; IMF'nin programı
yürümeye başladı.
Ve tam kıvamı gelince Derviş bir açıklama yaptı:
- Ekonomide dengeler kuruldu, siyasette de
kunılması gerek!..
Emir büyük yerden (ABD) geliyor; üçlü koalis-
yon bir anda kundaklanıyordu...
Ortalık birbirine girdi.
•
Derviş'in zamanlaması ilginçti!..
ABD Irak'a el koyacaktı, bu yolda Türkiye'yi kul-
lanmak istiyordu; ama, yaptığı girişimler Ecevit
engeline çarpıyordu; MHP de ikinci bir engeldi...
Üçlü koalisyonu tasfîye etmekten başka çare yok-
tu; ABD'ye Irak operasyonu için tam destek vere-
cek bir iktidara gerek vardı. Yapılan yoklamalar
AKP'nin -ki yeni kurulmuştu- sandıktan çıkabile-
ceğini gösteriyordu.
AKP'ye karşı Istanbul sermayesinin destekleye-
bileceği yeni bir parti (Cem-Hüsamettin Özkan-
Derviş) girişimi ile ortalık biraz kanştı; ama, her ne-
dense bu girişim de Kemal Derviş tarafından bek-
lenmedik bir biçimde kundaklandı.
CHP'nin konumu belliydi..
AKP'nin yolu açıldı.
Kayıtlı seçmenin yüzde 25'inin oylanyla AKP
Meclis'in yüzde 65'ini ele geçirdi.
Operasyon tamamdı.
•
Olaylan üst üste ve yan yana koyduğumuz za-
man Derviş'in rolü de açık seçik ortaya çıkıyor...
Ya ABD'nin durumu?..
Ukrayna, Gürcistan vb. ülkelerde yaşananlar
Türkiye'dekine hem benziyor hem de farklı...
Neden farklı?..
Çünkü Türkiye'de dış destekli bir operasyonla
'seçim sath-ı maili'nöe iktidan ele geçiren AKP, adı
üstünde 'takıyyecı'dir, Amerikan desteğiyle 'llım-
lı Islam Devleti Modeli'ni ülkeye oturttuğu zaman,
Atatürk devrimine ve laik Cumhuriyete en büyük
darbeyi vurmuş olacaktır.
•
Aydınlanma'ya ve uygarlığa karşı dış destekli bir
sivil darbe karşısındayız...
Yaşadığımız olayı çağdaş demokrasiyle birbiri-
ne kanştırmak için ya kasıtlı ya da cüheladan ol-
mak gerekir.
Bu sivil darbe Meclis'i ele geçirmiştir, Çankaya'da
Sayın Sezer'in yerine kendi adamını oturttuğu gün
tam başanya ulaşacaktır...
Ulaşacak mıdır?..
%#m?f"*
ANTALYA CUMOK AYDINLANMA
KAHVALTISINA ÇAĞIRIYOR:
Nâzım Usta'yı,
Hasan Hüseyin'in dizeieriyle "Haziranda Öimek Zor"
diyerek anacağız.
Şiirie, sözle, sazla, türfcülerie...
Yener ORUÇ arkadaşımız "Şu Çılgırı Türider' kitabını tanıtacak bize.
bir anlamda da bizi bize tanıtacak.
Sazı sözû, her türlü katkılanyla ve hep ofduğu gibi görüş ve
eleştirileriyle tüm Cumok'lan kuşluk kahvaltısına bekliyoruz.
12 Haziran 2005 Pazar günü saat 10.00'da AKDENİZ ÇİÇEK PASAJI'nda.
Saflann sıkı ve geçilmez olması için:
Sen gelmezsen bir eksiğiz!
Adres: Kale içi girişi, Uzun Çarşı Sokak No:24-26
Tel: 243 43 03-242 32 15
Kahvaltı ederi: 7.50 YTL
Iletişim-Bilgi: Hicran KARABUDAK
247 67 17 - 243 4717 - 0532 325 05 63 - Akşam:243 00 80
hicranO7@9mail.com - hiaankafabudak@hotmail.com
hicranO7@ttnet.net.tr