Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 MAYIS 2005 SALI
3 Arınç: "Anayasa
f Mahkemesi'ni
| kaldırabilihz."
*? Ayağa mı?
CUMHURİYET
Savunma
Elektronik posta: denizsom@cumhurlyet.com.tr www.denlzsom.com
SAYFA
17
Tei: 0.212.S12 05 05 Faks: 0,212.512 44 97
- 265 milletvekili
66 üfkeyi gezmiş...
"Dünya turizmine
milli katkı!"
Mehmet Akif Ersoy
Fikir ve Sanat
Vakfı'nın yayını
olarak Zonguldak'ta
öğrencilere dağıtılan
"çizgi roman"da
Kurtuluş Savaşı'ndan
sonra asıl niyetlerini
ortaya koyan
idarecilerin
Islamiyet'i kalplerden
sildiği, Kuran'a
doğrudan tecaviiz
edemeyen din
düşmanlarının
Arapçayı hedef
" l & alıpezanı
^ssç Türkçe yaptığı
--' L, falan
anlatılıyordu. Söz
konusu vakıf, "çizgi
roman'ia Atatürk'e
hakaret edildiği
yolundaki iddialara
yanıt olarak "Kurtuluş
Savaşı'nda
Atatürk'ün adı
geçmiyor ki, niye
hakaret olsun" diyor.
Bu savunma,
yazılmak istenen yeni
tarihin temeli olmalı:
Mustafa Kemalsiz bir
Kurtuluş Savaşı! Bu
arada vakfın internet
sayfasında çizgi
roman aynen devam
ediyor!
MECLİS Başkanı Bülent Arınç, demokrasi adına
ne güzel konuşuyor. Anayasa Mahkemesi'ni Meclis'in
yapacağı bir anayasa değişiklıği ile kaldırabileceğini
söylüyor. Arınç, bir hukukçu; "Ben Meclisim, her şeyi
yapabılirim" diyorsa, doğru diyordur.
Demokrasi şehidi olarak nitelenen Adnan
Menderes de, odunu bile Meclis'e sokabileceğıni
söylemışti. Arınç, Ingiltere'yi örnek alıp Meclis'in
kadını erkek, erkeği kadın yapma dışında her şeye
muktedir olduğunu söylüyor. Menderes de
muktedirdi ve üstelik ağaçların cinsiyeti olmadığının
farkında olduğu için odunlar konusunda bir ayrıma
gitmemişti.
Anayasa Mahkemesi, 27 Mayıs Devrimi sonrası
1961 Anayasası ile kuruldu; 12 Eylül darbesi sonrası
1982 Anayasası'nda da korundu. Bu Meclis, her
Meclis gibi bir anayasa değişikliği ile Anayasa
Mahkemesi'ni ortadan kaldırabilecek güçte. Adnan
ArıncMenderes'in mirasçısı SüleymarÎL>emirel de
zamanında muktedirdi ama hıçbır zaman Anayasa
Mahkemesi'ni ortadan kaldırmayı düşünmedi. Acaba
niye? Yassıada'da anayasayı ıhlal suçundan
yargılanan Demokrat Partılıler, iktidar dönemlerinde
"Türkiye'de keşke Anayasa Mahkemesi olsaydı da
biz ipin ucunu kaçırırken gerekli uyarıları
yapabilseydi" diye hayıflandıkları ıçin mi? Arınç, bir
hukukçu. Anayasa Mahkemesi'ni "kapatırım" diyorsa
kapatır; "değıştiririm" diyorsa değiştirir..
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya artık aramızda değıl.
O da bir hukukçuydu. Arınç kadar olmasa da
anayasa hukukunu bilirdi. Tunaya'nın "Sıyasi
Müesseseler ve Anayasa Hukuku" kıtabı vardı:
"Demokrasi, kendisini doğuran ekonomık
müesseselerle beraber gelirse demokrasidir... Batı
demokrasısi, Batı toplumunun ürünüdür. Aşağıdan
yukarıya doğru sıyasi iktidarı ve müesseselerini
kurmuştur... Az gelişmış ülkelerde ise iktidarda
kalmanın yolu, din istısmarına dayanmak ve
muhafazakâr kuvvetlerle ışbirlıği yapmakta
aranacaktır... Insanları baş hesabıyla sayan aritmetik
demokrasi, Batılı bıranlam taşımaz. Demokrasi,
sadece bir siyasi rejim değıldır, bir hayat tarzıdır. Az
gelişmiş bir sosyal yapı içine getirilen demokrasi,
kendisini besleyen bir toprak üzerınde, özünde ve
şekilde büyük değişmelere uğrayarak, tanınmaz hale
gelecektir... Demokrasi kolayca 'kakokrası' ya da
'otokrası'ye çevrilmektedir; demokratık müesseseler
ıçlerı boşaltılarak, demokratik olmayan hatta ne
olduğu bellı olmayan bir rejimi sürdürme ve yaşatma
aracı halıne gelmektedir."
Işte böyle!
Tek başına tiyatro -
Rizim Tiyatj
SESStZ SEDASIZ (!) Çanakkale'de yine eski tas eski hamam
ÇANAKKALE Gelibolu Ulusal
Parkı'ndakı "hurafe turizmi" aynen
devam ediyor... Balıkesir'den bir
grup emeklı öğretmenle
Çanakkale'ye giden Yeni Kuşak
Köy Enstitülüler Derneği üyesi
Nami Güney anlatıyor:
"Daha önce bilgilendirildiğimiz
için Çanakkale'ye varışımızda
geziye başlamadan arabamıza
bayan bir rehber verildi. Sıraya
uyarak Gelibolu yarımadasını
gezmeye başladık. Rehberimiz
bayan, Milli Parklar Müdürlüğü'nce
eğitilmiş ve elindeki kitapçıktan
bizlere tanıtım yapıyor; öğrendiği
bölgesel anıları anlatıyor; bizler de
dinliyoruz. Tam Mustafa Kemal
Atatürk'ün yaralandığı mevzilere
geldiğimizde rehberimiz, 'Burada
kanlı savaşlar tüm şiddetiyle
devam ederken peygamberimiz de
savaşlara katılarak güç vermiş ve
iman gücü ile düşman güçleri
yenilgiye uğratılmıştır' dedi. O anda
kendisine eğitimci diliyle gerekli
tepki gösterildi ve gereken yanıt
verildi."
Acaba, Gelibolu'da artık devlet
eliyle resmileşen hurafeler için
Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı
ne yanıt verir!
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkufrı yahoo.com Dikkat! Aşırı aşk kalp kerizi yapıyorl
DENtZBANOĞLU
Yargı'dan Kafa Kâğıdı'na
uzanan bir öykü bu
Zafer Diper'in Bizim Tiyatro
ekibine neden tek başına tiyat-
ro diyorum?.. Çok basit, çünkü
bu ekibin sahneye koyduğu
hangi oyuna baksanız, eseri
oyunlaştıran, yöneten... evet...
ve de sahnede rol alıp başkah-
ramanı oynayan Zafer Diper...
Ama bu demek değil kı, iş bu-
nunla bitiyor. Hayır!.. Çünkü Bi-
zim Tiyatro, birbiriyle kenetlen-
miş oyunculardan, yürekli, ide-
alist, tiyatro gibi emek isteyen,
alın teri isteyen, yürek, coşku,
tutku isteyen, aşk isteyen bir
sanat için bir arayagelmış, hep-
si birbirinden yetenekli genç, di-
namik sanatçılardan oluşuyor.
Bizim Tiyatro'yu "Bizim Tiyat-
ro " yapan, başka bir deyişle "si-
zin tiyatro" yapan da böylesine
bir coşkuyu yüreğinde duyan
kişilerin bu birlikteliğidir, Türki-
ye gibi sanatın zor koşullar al-
tında gerçekleştirildıği bir or-
tamda, türlü sıkıntılara inatla di-
renerek, bu sorumluluğu yürüt-
me azmidir... Böyle birazim ol-
masa, tiyatro gibi, diğer sanat
dallarında da yaşanan "beğeni
erozyonuna" karşı bu tiyatro 24
yıl ayakta kalabilir miydi?
Ve bu süre içinde, her biri
başlı başına "toplumsal bir ile-
ti, uyarı, öğreti" olan onca ya-
pıtı ortaya koyabilir miydi? Ku-
rulduğu 1981 yılından bu yana
yaklaşık 25 oyunun sahibi ola-
bilir miydi?
Nisan ayı başında Kanada
Toronto'da sahneye konulan,
tek boş yer kalmamacasına do-
lu 500 kişilik bir salonda izleyi-
cinin karşısına çıkan, Zafer Di-
per'in tek başına sunduğu bir
tiyatro şöleni olan "Yargı" baş-
ta olmak üzere, son sahnelenen
"Kafa Kâğıdı" adlı müzikli oyu-
na kadar bu tiyatronun sahne-
lediği tüm yapıtlarda ortak bir
nokta göze çarpıyor. Bu yapıt-
lar seyircıye diyor ki, "Tiyatro
sadece seyirlik bir eğlence de-
ğildir. Bilgi dağarcığınıza, ya-
şam felsefenize, birikimlerinize,
öğrendiklerinize mutlaka yep-
yeni ufuklaraçan biryaşam öğ-
retisidir de aynı zamanda".
Böyle olunca Zafer Diper eki-
binin işi daha bir zorlaşıyor, da-
ha bir ciddileşiyor... Savaşların
bitmek bilmediği şu dünyamız-
da "barışın zorunluluğunu, ge-
rekliliğini vurgulayan" ve 19 yıl—
dır sahnelerden inmeyen Yargı,
"insan onurunu aşağılayan" iş-
kence olgusunu işleyen, yine
Zafer Diper'in tek kişi olarak
sahnede sunduğu "Ölüm Uy-
kudaydı", 196O'lı yılların top-
lumsal, siyasal birikimini dillen-
diren 30 yıllık tarihsel bir süreci
gözler önüne seren "Devrimi
Çok Sevmiştik" adlı oyunlar
hep bu aynı dünya görüşünün
ürünleri olarak karşımıza çıkı-
yor. Zafer Diper'in, Nâzım Hik-
met'in yapıtlarından oyunlaştır-
dığı Nâzım Bertolt Brecht'in
yapıtlarından kurgulanarak sah-
nelenen Halkın Ekmeği, Oriana
Fallacinin "Birİnsan"yapıtın-
dan esinlenerek gerçekleştiri-
len Suikast adlı oyunlarda da
hep "insan" unsuru temel alını-
O
yor, kapitalist dünyanın baskı-
sıyla oluşturulan bozuk düzen-
de yaşama savaşımı veren in-
sanın dramı vurgulanıyor.
Bizim Tiyatro'nun dağarcı-
ğında, Brecht gibi Alman ede-
biyatının diğer ünlü yazarları da
yerıni alıyor. 1992-1993'te sah-
nelenen "Boğulma ya da Woy-
zeck"\e, Georg Büchner'in
"Milena'dan Kafka'ya Mektup-
lar" ve "Dava ya da Faili Meç-
hul Cinayet" yapıtlarıyla Kafka
bizlerle buluşuyor.
"Kafa Kâğıdı" adlı yapıta ge-
lince... Önemli bir işlevi yerine
getiriyor tiyatro aracılığıyla... Za-
fer Diper'in mitolojiyleyoğurdu-
ğu çarpıcı anlatıda bir günümüz
dramına tanık oluyoruz. Doğal
gıdalarımızı, sağlığımızı, beslen-
memizi tehdit eden GDO'lar
(Genetiği DeğiştırilmişOrganiz-
malar)... Aslında Kafa Kâğıdı,
Zafer Diper'in daha önce Şük-
ran Kurdakul'la birlikte tasar-
ladığı, yine tarım ve toprak ko-
nusunu işleyen bir çalışmaydı.
Ancak kimi nedenler ve Şükran
Kurdakul'un sağlığı gibi neden-
lerlegerçekleşemeyince, günü-
müzün güncel konusu GDO'la-
ra dönüşmüş. Oyunun senar-
yosu Zafer Diper, Aslı Taşoğ-
lu'nun uzun soluklu mitolojik
araştırmaları ve kimi güncel ya-
zılı çalışmalardan beslenen bil-
gilerle desteklenerek hazırlan-
mış. Sözde üretımin yaygınlaş-
tırılması ve dünyada açlığa çö-
züm dayatmalarıyla güdüîen
asıl amaç, genetiği değiştirilmiş
organizmaların üretiminin art-
masını sağlamak. Bu amaç için
seçilen en uygun hedef ise ge-
lişmekteolan ülkeler.
Kadıköy Barış Manço Kültür
Merkezi'nde sahnelenen oyun-
da, yaşlı rolünde aynı zaman-
da Yunan mitolojisinde ateş
tanrısı, bilge Prometheus'u
canlandıran Zafer Diper'in ya-
nında, Tanrı Zeus'u oynayan eşı
Nazan Diper'in bir tiyatro şöle-
ni sunduğunu özellikle vurgula-
mak gerek. örides rolündeki
genç, dinamik, coşkulu, tiyat-
roda gelecek vaat eden Aslı Ta-
şoğlu, ekibin yenilerinden olup
aynı zamanda Zafer Diper'e Iz-
gen Diper'le birlikte yönetim
danışmanlığı veyardımcılığı ya-
pıyor.
Bu yazımda, Türk tiyatrosu-
nun, sayıları her geçen gün ço-
ğalan özel TV kanalları ve bu
kanallarda yer alan, birbirinin
benzeri diziler nedeniyle "yefe-
rince ilgi" görmediğınden söz
etmek istemiyorum. Bu konu tı-
yatroya yakın ilgililerce ve sa-
nat adamlarıyla yeterince tartı-
şıldı. Amaaa... bir kapalı kutu
TV'nin daracık alanına sıkıştırıl-
rmş dizilere, alkol bağımlısı gibi
tutkun olan izleyicilerin "tiyat-
ro" gibi insanın ufkunu alabildı-
ğince zenginleştiren bir sanat
dalına bunca uzak olmalarına
şaşırdığımı yine de vurgulamak
isterim. Kaybeden tiyatro mu
yoksa izleyicı mi, burada sor-
mak gerekır. Galiba en güzel ya-
nıtı yine (ben izleyemedim ama
duydum) Zafer Diper vermiş:
Kan kaybeden tiyatro değil,
kaybeden izleyici. Bu yanıt üze-
rıne düşunmek gerek. Ne der-
siniz?
denizban / superonline.com
KÂMİL MASARACI kamilmasaraciuı mynet.com
sMz^
HARBİ SEMİIIPOROY semihporoydı yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepikOı mynet.com
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjjrgenc(fi yahoo. com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 3 Mayıs uncu).mumtaz-arih/ın. com
INVALID'S
CARRIAGE.
>'<>••>'•:,
MOTORLU SAKAT ARABASI..
192O 'OB Sc/GUAJ, AÇIKHAi/ADA KULLAN/CM4<
UZSGE ÖZEL OtAGAK SAKATZAie.,UASr/ll/l£
VE YAŞULAR /ÇW YHPfLMff BİR. A/SABAN/N
££KL4M/ İNGİUZ S/ilS/M/N&d r£X >4İ.A4/Şr/.
BlLİMEN TTEfcE&LEKÜ SANPALyE MODEUAJ-
OBN DAHA SÜrÜ/C OLAN ARASA, KÜÇÛK
SrR MOTO&. TAfiAFfA/PAA/ ÇE£tLM£fC7ıEY£>t.
SAATTE ? K/CjOMEreE H/Z
A&AÇ, rAMAMEM ELLE
19ZO 'LE/SfA/ KAMBALK OtfaAYdM T&4 -
F/'ĞfA/pe, 8ü TU/Z AgASALte. f-//ÇBı£
T£HLt'K£'Yl.£
L-İ 8/ÇfMDE
GORÜŞ
BEDRt BAYKAM
1 Mayıs ve
Arınç'ın Tehdidi
"Ben Meclisim: Istediğim her şeyi yapabilirim,
Anayasa Mahkemesi'ni ben Meclis 'in yapabilece-
ği bir anayasa değişikliğiyle kaldırabilirim." TBMM
Başkanı Bülent Arınç, bu sözleriyle Cumhuriyet'i
taşıyan devlet yapısının temel değerlerine karşı
akıl almaz birtehditte bulunabildiği birortamda, 1
Mayıs'ın yüz binlere ulaşan kitle ile beraber coş-
kulu bir şekilde kutlanmasının büyük bir önemi
vardı. Arınç'ın sarf ettiği sözler, ister istemez "Siz
hilafeti bile geri getirebilirsiniz" diyerek sonsuz
demokratlığını(!) kanıtladığını zanneden Adnan
Menderes'in sözlerini hatırlatıyor. Bu us dışı söz-
leri sarf ederek laik demokratik hukuk devleti ya-
pısını bir kalemde silmeyi ağzına alabilen bir siya-
setçinin, kendisine acilen "Ben nereye koşuyo-
rum" sorusunu sorması gerekir. Yargı bağımsızlı-
ğını hiçe sayan bu tavır, aynı zamanda Anayasa
Mahkemesi'nin "değiştirilmesi teklif dahi edile-
meyecek" laik demokratik devlet yapısını nasıl hi-
çe sayabileceğini gösteriyor. Bu ülke, Turgut
Ozal'ın "Anayasa birkere delinse ne olur" sözle-
rini 20 yıldır unutmamışken şimdi Arınç, anayasa-
yı toptan gömmekten söz edebiliyorsa demek ki
özal'ı bile mumla arayacağız!
Muhalefetin mitingleri unuttuğu bir ortamda,
AKP hükümetinin meydanın o kadar boş olmadı-
ğını görmesi açısından 1 Mayıs'ta Kadıköy'de de-
ğişik kesimlerden on binlerce emekçinin katılımı ta-
bii ki çok önemliydi. Bazı sloganlar bu tepkiyi dile
getiriyordu. "AKP, bilim ve üniversiteden elini
çek", "ABD-Avrupa işbirlikçi provokasyonlarına
karşı birleşelim", bazıları da DlSK'in yeni yaratıcı
buluşlarını yansıtıyordu. "Dağlan ve denizleri se-
viyorum", "itedın erkek eşitliğini seviyorum",
"Farklılıklan seviyorum", "Evime ekmek götürme-
yi seviyorum". Ote yandan "Üikemi seviyorum"
sloganı ve Türk bayrakları da ulusunu sevmenin
"ay/p"(0 bir şey olmadığını, bazı dar görüşlü aklı-
evvellere hatırlatmış oluyordu. Işçisini, ulusunu,
emeğı hatırlayıp ön saflara koşanlar arasında rah-
metli demokrasi şehidi Kemal Türkler'in eşi Sa-
bahat Hanım ve 80 yaşında dimdik mücadeleye
devam eden şair Arif Damar da vardı.
Sendika başkanlarının konuşmalarına gelince...
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, "AKP iktidarı-
nın yıldızları bir bir dökülüyor" dedikten sonra In-
cirlik Üssü kullanımına karşı çıkarak büyük alkış al-
dı. KESK Başkanı Sami Evren de "Ekonomi bü-
yüyorsa yoksulların, çalışanların ekonomisi niye
büyümüyor" diye AKP'nin sahte pembe tablola-
rını suçladı ve artık daha sert birsiyaset izleyecek-
lerinin sınyalini verdi.
Ancak bir sendika başkanı vardı ki bu 1 Mayıs
dayanışmasının mantığını bozdu. Hak-lş Başkanı
Salim Uslu, son günlerde laiklik konusunda veri-
len duyarlı ikaz demeçlerini kastedip "Yineyapay
gündemlerle rejim paranoyalan oluşturuluyor" di-
yerek Erdoğan ve Arınç'ı hatırlatan bir üslupla
konuştu. Hele 27 Mayıs ve 28 Şubat'ı da, sözde
demokrasiyi savunarak yaptığı çıkışta, 12 Mart ve
12 Eylül'le aynı kefeye koyması, tüm siyasi çizgi-
sini açığa çıkardı. Bu arkadaşa biraz tarih hatırla-
tıp sormak lazım: 27 Mayıs devrimi olmasaydı,
Türkiye'ye sol düşüncelerin girebilmesi daha kaç
on yıl sürerdi? Aydınlar ve emekçiler için hangi
hak-hukuk arayışından söz etmek mümkün olur-
du? Ya da 28 Şubat, laiklik karşıtı gidişatı durdur-
masaydı şeriatçı-yobaz mantık sazı eline tam al-
dığında, sendikalara, işçilere, demokratlara söz
ve yaşam hakkı mı bırakacaktı? Laikliğin koruna-
madığı hangi Müslüman ülke, demokrasiyi yaşa-
tabilmiş ki! Tabii bu arada Salim Uslu'nun talihsiz
konuşması bile bugün gündemin gerisine düştü,
çünkü Arınç'ın sözleri "rejimparanoyası" deyimi-
ni bile çok gerilerde bırakıyor, açıkça siyasi rejimi-
mizi ve Atatürk Cumhuriyeti'ni yerle bir etmekten
söz ediyor. Türk-iş, DİSK ve KESK, Arınç'ın deme-
cini önceden duymuş olsalardı, tepkileri herhalde
farklı ve büyük olurdu.
Mitingin güzelliklerine gelince, tabii ki en başta
olaysız geçmiş olması ve Edip Akbayram konse-
ri geliyordu. Bir de Apo posterleri ile son anda kür-
sü önünü basan aymazlar olmasaydı, bu dayanış-
ma daha lekesiz olacaktı.
e-mail: bedbay a tnn.net - Faks: 0212 227 34 65
B U L M A C A SEÜAT YAŞAYAN
1 2
SOLDANSAĞA:
1/Kavrulmuş
buğday. 2/
Çimlenmış
buğdayın
kaynatılma-
sıyla yapılan
bir çeşit ye-
mek... Kedi
ya da köpek
yavrusu. 3/
Sayıları gös-
termek için
kullanılan
imlerden her biri...
Bir renk. 4/ Afri-
ka'nın en yüksek
dağı Kilimanja- 3
ro'nun, yerli diller-
de "özgürlük" anla-
mına gelen adı. 5/ 6
Soyundan gelinen 7
kimse... îlkel top- 8
lumlarda kutsal sa- 9
yılan hayvan, ağaç ya da nesnelere verilen ad. 6/
Su kanalı... Tavlada " ü ç " sayısı. 7/Eski dilde ka-
vımler... Sinemada, kamerayla geniş bir mekânm
taranması. 8/Bir tür misk faresi. 9/Ayakkabı çe-
keceği... Dolma yapmak için hazırlanan karışım.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Gerçekte olmadığı halde varmış gibi tasanm-
lanan ya da düşünülen. II Kırkpınar güreşlerini
düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad... Tarikat-
tan olanların ibadet ve tören yaptıklan yer. 3/Or-
han Kemal1
in bir romanı. 4/ABD'nin bir eyale-
ti... Başörtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli do-
kuma. 5/Kendisine güvenilen kimse. 6/Kuzu se-
si... Yapmacıklı davranış... Fas'ınplakaişareti. II
Ördeğe benzer bir yaban kuşu... Çemberin çev-
resinin çapına oranını gösteren sayı. 8/ Kayısı,
erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu... Temel ni-
teliğinde olan, asal. 9/ Elde yün eğirmeye yara-
yan tahtadat-
< yapılmış araç. > n