25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2005 ÇARŞAMBA 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul B Sinop Edirne A 28 Samsjn Kocaelı B 25 Trabzon Çanakkale PB 22 Giresılın PB 19 Izmır B 28 Ankara Manısa B 29 Eskışohir B 26 Aydın J3 29 Kony;ı Denızlı B 30 Sıvas Zonguldak PB 22 Antalya PB 20 Adana B 29 PB 22 PB 20 B 25 PB 26 PB 22 Mersin Dıyarbakır Şanlıurfa Mardın Siirt Hakkân Van B B B B B B B 27 28 32 26 26 22 22 B 26 Kars B 19 Yurdun kuzey ve doğu kesımlerı parçalı çok bu- lutlu, Batı ue Doğu Kara- denız'ın ıç kesımlerı oğle- den sonra lokal sağanak ve gok gumltulu sağanak yağışlı, dıger yerler az bu- lutlu veaçıkgeçecek Ha- va sıcaklığında onemlı bır değışıklık olmayacak Ruzgâr guney ve batı yonlerden hafıf yağış alan yerlerde yağış anında kuvvetlı olarak esecek DIŞ MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Bruksel Parıs Bonn Y Y Y PB PB PB PB PB 13 14 14 15 13 14 16 15 Münıh PB 16 Zürıh Bernn Budapeşte Madrıd Vjyana Belgrad Sofya Roma Atına Y Y PB Y Y Y PB PB 14 16 28 15 18 21 23 23 PB 15 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflıs Kahıre Y Y PB Y PB Y Y Y 16 28 19 30 23 25 20 28 PB 30 Parçalı bulutlu Bulutlu ^ Çok bulutlu ı Yağmurlu Sulu kar Gok gurultulu GUNCEL,CUNEYT ARCAYUREK • Baştarafı 1. Sayfada zimki bir araya gelmişler. Seçkin gazetelerimizin larına göre ayaküstü sohbette nun çözümsüz kalmamas, birliğine varılmış. Kofi Annan'ın birkaç cümlesinden sezgilerini içeren sözlerinclen çıkarılan sonuç şu: "Moskova'da Kıbns için 'yeni ozene bezene yazdık- Kıbns sorunu- " gerektiğınde görüş- , bizimkinin msonuçŞL i süreç' sürprizi!" RTE'nin referandum sürecinin geride kaldığı- nı vurgulaması üzerine, BM Genel Sekreteri, adı- nı taşıyan planın referand Jima sunulmasıyla so- nuçlanan Burgenstocksüıtecini anımsatıyor; "Ar- tık o bitti, yeni bir süreç bhşlamalı" diyor. Annan'ın öncelikletarafların sergiledikleri siya- sal tutumu dikkate aldığı, bir cümleyle Kıbns için yeni bir süreç başlatmaya hevesli olmadığı orta- da. Olumlu cümle, Türk'ün */e Rumun olası tepki- lerini görebilmek için ortaya attığı bir olta. Oltaya hevesle takılan ise almaktan çok ver- mekle ünlenen dış politikanın başmimarı RTE. Annan'ın beklediği gerçekleşiyor. Bizimki der- hal yeşil ışık yakıyor. Evet ama, yeni sürecin başlaması Papadopu- los'a bağlı. Rum lider, Annan'ın sözleri üzerine hemen at- layan RTE gibi konuşrr)uyor. Zira böylesine önemli konuda ayaküsti olumlu yanıt vermeye, olu nlu bir davranış sergi- lemeye niyeti yok. Dediği şu: "Evet, biz de barıştan yşınayız. Biz de çözüm- den yanayız." Nereye çekersen oraya bir sohbette derhal gider, ortadan bir laf. Dahası, kaçamak yapmaYa niyetli olanların kul- landığı bir yöntem. Fakat bizimki Rumun gözlerine delici bir bakış atmış ve Papadopulos'un "daha önceki beyan- lanna göre bu defa böyle bir sürecin işletilmesi- ne olumlu yaklaştığını" görmüş! • •iir BM Genel Sekreteri, yeni sürecin yine BM ça- tısı altında olacağını söylüyor. -Papadopulos bir kenara çekilmiş- Annan ve RTE yeni sürecin ne zaman başlayacağına ilişıkin ayrıntıları haziran ayında Başbakan'ın ABD'ye yapacağı gezide ko- nuşmayı kararlaştırıyorlar. Oysa Papadopulos yeni sürecin başlayabil- mesi için aylardır kimi kosulların kabul edilmesi gerektiğini söyleyip duruyor. Birinci koşul, BM Genel Sekreteri'nin hakem rolü oynamaması. Ikinci kuşaktaki koşullar, mü- zakerelere zemin olmasını istediği koşullar. Baş- ta Türk askerinin çekilmosi, Türkiye'den gelen göçmenlerin geri dönme sevdasıyla Rum vatanda rindeki gayrimenkulleri es için zorlanan Kuzey Kıbns fürklerinin haklarını sı- nırlayacak düzenlemeler... a fiso. Bir alır üç verir, paçaları sıvıyor. Papa- RTE için bu koşullar fa tamam. Dereyı görmeden >i ve... AB pasaportu ı olan, amaşimdi elle- ;i sahiplerine bırakmak y dopulos'a gelince; heybesinde daha çoook oyun var. Birer ikişer ortaya dÖKmeye hazırlanıyor. Devpımı, Kaçınılmazdı', Ama!• •• • Baştarafı Arka Sayfa "...demek 'uluslaşma' dilin 'ulusallaşması' zo- runluluğunu, diyalektik ola -ak getiriyor. Her bölge başka bir dil konuşursa, alıcıyla satıcı arasındaki di- yalog, ülke çapında kurularrazki! Oysa satıcının, ön- ce 'Ulusal Pazar'/n tamaırını ele geçirmesi gerek- mektedir; şu halde 'ümmet dili'nden 'ulusal dil' da- mıtılacak; önceki toplumsal düzende, 'bendegân' ve 'zadegân'ın kullandığı, sanat ve bilim dili de- mokratikleştirilerek, her yerde ve herkesin anla- yabileceği bir düzeye kavuşturulacaktır. Öyle de olmuştur..." "...bu mantık, 'demokratik dili', 'Ulusal Demok- ratik Devrim 7n oluşmasına bağlıyor. Ulusal De- mokratik Devrim, bir de 'kültür devrimi' içeriyor ya, dilin değişmesi onun kaf,>samı içinde olacak! Ulu- sal Demokratik Devrim, Ulusal Burjuvazinin ta- rihsel görevi! Söz konusu ülkemiz olunca, işler bi- raz çetrefilleşmektedir: Osmanlı burjuvalaşacağı dönemde, 'Batı'lı, beyazve Hıristiyan 'Emperya- lizm'lerin nüfuz alanına düştüğünden, 'burjuva- zisi' 'ulusal değil, 'Levanten' ve 'komprador' özellikler taşıdı. Bizim 'ulusal demokratik devri- mimizin', ulusal burjuvazibe değil, 'milliyetçi' ay- dınlarla 'bürokratlar'; bir de onları, 'din elden gi- diyor' gerekçesiyle desteklemiş olan 'eşraf -ve halk- tarafından yapılmışolması, bundandır. An- kara Hükümeti, başlangıçtan itibaren 'millî siya- set' güden bir 'halk hükümeti' olmak iddia ve is- tidadındadır, 'demokratikleşmeyi' çaresiz, bü- rokratikyollardan gerçekleştireceği için de, 'Üm- met Dili'nden 'Ulusal Dili' damıtmaya, 'aydınlar- la' yürümeye çalışmıştır. Bu açıdan bakılınca, Atatürk'ün 'Dil Devrimi', ulusal bir Burjuvazi'nin önünde sonunda ihtiyaç duyacağı bir 'ulusallaş- ma'nın; o daha ortada yok iken, 'mer'iyete kon- masından ibarettir. Nasıl egemenlik kesinlikle bürokrasinin elinde iken, 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' ilkesi y jrürlüğe konulmuş, bu- nunla demokratik liberal I mrjuva toplumunun te- melleri atılmışsa; Osmanlıca'dan Türkçe 'sağıla- rak' 'ulusal Pazar'ın 'ulusal Dili' de yaratılmak is- teniyor... Bu çerçeve içinde 'Dil Devrimi', tarih- sel olarak dogru, yerinde bir teşebbüstür...") Zurna neden zırt dlyoı|? ...zaten, 'özleştirme'den filân vazgeçilip, olay, 'Türk halkının konuştuğıı dil Türkçedir' esasına bağlandığı anda, sorun dalhalledilmiştir; iyi de, zur- na sonradan neden zırt diyor; neden 4O'lı, 50'li yıl- larda, 'özleştirme'nin gerrıi azıya aldığını, bu yüz- den de, Falih Rıfkı Bey'in tiyoruz, diye yazılar yazmşsı gerekiyor. Onu da konuşuruz. Nüfus cüzdanımı yi (Atay) Dilde istikrar is- ırdim. Hükümsüzdür. ELİFSARIBAL 'Türbandüzenibozuyor'Yargıtay, Eygi'nin cezasının onanmasına ilişkin gerekçeli karannda, türbanın düşünce veya din ve vicdan özgürlüğü kapsammda olmadığmın tartışılmaz bir hukuksal gerçeklik olduğuna işaret etti ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK), kamu düzeninı koruma amacıyla düşünce özgürlüğünün sı- nırlandırılmasının çoğulcu demok- ratik yapıyı zedelemeyip güçlendi- receğinı vurguladı. Mehmet Şevket Eygi'nin cezasının onanmasına iliş- kin gerekçeli kararda, "Kimilerin- ce bir sorun olarak nitelendirilen türban ülkenıi/de kamu düzenini bozan eylemlere konu olmakta- dır" denıldi. YCGK'nin Eygi'ye verilen 1 yıl 8 aylık hapis cezasını onamasına ilişkin karann gerekçesi yazıldı. Ey- gi'nin 312. maddeden mahkûmiyet kararı, başkanvekıli Osman Şirin ve üyeler Hayrettin Cevheroğlu, Kublay Özkan ile tsmail Rtiştü Cirit'ın karşı oylarına karşın 24 üyenin oyuyla onanmıştı. Şirin, ge- rekçeye 33 sayfalık bir karşı oy ya- zısı yazdı. Daha önce laikliğin İco- runmasına gerek kalmadığı karan- na imza atan Şırin'in "Doğruyu söyleyenler her zaman ilk etapta tepkiyle karşılanır" değerlendir- mesi dikkat çektı. Gerekçeli karar- da, kurulun daha önce Millı Gazete yazan Selahattin Aydar hakkında verdiği karann içtihat niteliğinde ol- madığı vurgulandı. 'tnsan hakları araç olarak kullanıhyor' Düşünce özgürlüğü, gerekçeli ka- rarda şöyle tartışıldı: "Düşünce öz- gürlüğü ulusal ve ulusalüstü dü- zenlemeler ve yargı kararlarında açıkça ortaya konulduğu gibi sı- nırsız bir özgürlük olnıayıp sınır- ları da anayasada, Insan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile Birleşmiş MUletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nde ortaya konulmuş- tur. Devletin pozitif yükümlülüğü bu hakkın kullanılabileceği orta- mı sağlaması, negatif yükümlülü- ğü ise 'kabul edilen sınırlar' içeri- sinde bu hakkın kullunılmasına müdahaleci olmamaktadır." La- ikliğin diğer ülkelerde ortaya çıktı- ğı koşullarla Türkiye'de ortaya çık- tığı kosulların farklı olduğu anlatı- lan kararda, "Ülkemizdeki laiklik kavranımın diğer ülkelere göre farklı olması kaçınılmazdır" gö- rüşüne yer verildi. Kararda, "Kök- tendinciliğin savunulduğu ya da egemen olduğu ülkelerde insan hakları araç olarak kullanılmak- ta; kinıileı ince bir hedef, kimile- rince bir sorun olarak nitelendi- rilen türban, ülkeıni/de kamu dü- zenini bozan eylemlere konu ol- maktadır" denildi. Gerekçeli ka- rarda, türbanın sistem ve hukuksal gerçekhk karşısında düşünce ya da din ve vicdan özgürlüğü kapsamın- da kalmadığının tartışılmaz bir hu- kuksal gerçeklik olduğu vurgulandı. Kuralların zorlayıcı sosyal gereksı- nımlerden hareketle konulduğu anımsatılan kararda, "Devrinıle terk edilen sistemlerde toplumsal yapı ve tarihsel geçnıiş nedeniyle terk edilen sistemleri canlandıra- bilecek söylemler kolayca bir ta- ban yaratabilecektir. Bu noktada ülkelerin takdir nıarjı geniş olup diğer ülkelerdeki düzenlemeler- de ve Aİ11M kararlarında da bu tespit açıkça doğrulanmaktadır" değerlendırmesi yapıldı. 'Sınırlama çoğulcu demokrasiyi güçlendirir' Gerekçeli kararda, Eygi'nin yazı- sında türbana özgürlüğü savundu- ğu, türban yasağı uygulayanları, sa- vunuculan ve laiklen "dinsiz" ola- rak niteleyerek sınırsız din özgürlü- ğünü savunduğu belirtildi. Sanığın, "siyasal tslamı-şeriatı gerçekleş- tirmek amacıyla söylemini kin ve nefret içerecek şekilde ortaya koy- duğu" vurgulanan gerekçeli karar- da, "Tüm hukuk sistemlerinde din ve inanç özgürlüğünün sınır- ları ortaya konulmuş olup bu öz- gürlüğünün sınırsızlığını ancak şeri sistemlerde savunmak nıünı- kündür. Çoğulcu demokrasilerin kamu düzenini korumak amacıy- la bu özgürlüğü sınırlandırnıası, çoğulcu demokratik yapıyı güç- lendiren bir durunıdur" denildi. Cutnhurboşkanı'na 'Lizbon anahtan' Resıni temaslar için Portekiz'de bulunan Cumhurbaşkam Ahmet Necdet Sezer dün Portekiz Cumhurbaşkam Jorge Sampaio ile bir araya geldi. Sampaio'nun, görüş- mede, AB'ye üyelik sürecinin zor bir sü- reç olduğunu belirterek Türkiye'nin süre- ci sabırla götürmesi gerektiğini söylediği bildirildi. Sezer'in de Türkiye'nin yöneli- minin bu yönde olduğunu ifade cttiği kay- dedildi. Sezer daha sonra Lizbon Beledi- yesi'ni ziyaret etti. Sezer'e şehrin anahta- rını sunan Lizbon Belediye Başkanı San- tana Lopez, "Bu şehir artık sizin de şehri- nizdir" dedi. Eşi Semra Sezer'in de eşlik ettiği Cumhurbaşkam Sezer Li/.bon'da Türk öğrencilerle fotoğraf çektirdi. (AA) HERYIL VERlLMESlNÎ ÎSTEMİYORLAR AKP: Atatürk Barış Odülü beş yılda bir verüsia EMİNE KAPLAN ANKARA - AKP hü- kümeti, Atatürk Barış Ödülü'nün her yıl yerine 5 yılda bir verilinesini is- tiyor. TBMM Milli Eği- tim Komisyonu'nda yann görüşülecek Atatürk Kül- tür, Dil ve Tarih Yüksek KurumuYasası'nda deği- şiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısında, ödülün yahıızca sonu sıfir ve beş ile biten yıllarda verilme- si öngörüldü. Ödülün ilan edilme süresi ise 2 aydan 1 aya indiriliyor. TBMM Mılli Eğitım Komisyonu'nda yann gö- rüşülecek Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Ku- rumuYasası'nda değişık- lık öngören yasa tasansı, Atatürk Banş Ödülü ile ilgili yeni düzenlemeler getiriyor. Mevcut yasanın 'Niyetlerini belli ediyorlar' HükümetiyAtatürk KültürDil ve Tarih YüksekKurumu 'nu siyasüeştirmeye çalışmalda suçlayan aydınlar, 'AKPparti devleüyaratmak istiyor' dediler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP hükümetinin Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yasa- sı'nı değiştırme girişimi tepkiyle kar- şılandı. AKP'nın "parti devleti ya- ıalmak istediğini" belirten aydın- lar, kurum için yapılacak yasal dü- zenlemelerin, kurumu "siyasileştir- meye değil, özgürleştirmeye" dö- nük olması gerektiğini vurguladılar. Yazar Turgut Özakman, AKP'nin devletin her kademesıni "ele geçirmeye çalıştığınf' söyledi. Hükümetin, devleti bır "parti dev- leti" haline getirmek istediğini be- lirten Özakman, "Devlet tek parti CHP zamanmda bile bir parti devleti olamadı, hatta olmadı. Bu yanlış gidişin sonu beni ürkütü- yor. Devletin kuruluş ilkeleriyle bu kadar oynayanlar bir gün çarpıhr, halk çarpar. Bu devlet sokakta bıı- lunmadı" diye konuştu. 'Temel kurumları değiştirmek zararlı sonuçlar getirecek' Prof. Dr. Sina Akşin, AKP'nin birçok yöneticisinın Necmettin Er- bakan'a yakın olduğunu belirterek "Erbakan'ın hareketi sistem dışı bir hareketti. Laik cumhuriyette şeriatı ıgetirmek isteyen bir hare- ketti. Oyle sanıyorum ki AKP de aynı çizgidedir" dedı. C'HP'nın ve Cumhurbaşkam'nın, AKP' nin " sis- tem dışı bir parti" olduğu bilin- ciyle hareket etmesi gerektiğini be- lirten Prof. Akşin, "Türkiye Cunı- huriyeti'nin temel kurumlarını, yasalarını değiştirmek, mutlaka zararlı sonuçlar verecektir. AKP'nin çoğunluğu var, ama bu gibi temel kurum ve yasalar eğer gündeme getiriliyorsa bu konuda CHP'nin, mesela Meclis'i terk et- mek gibi eylemler yapnıası la/ım" diye konuştu. 'Gittikçe cesaretlenecekler' Akşin, Atatürk Araştırma Merkezı Başkanhğı'na seçilecek kışıde ara- nan "Tutum ve davranışlarıyla Atatürkçü düşünceyi,Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsediğini eserleriyle ya da diğer meslek alan- larındaki çalışmalarıyla kanıtla- mış olmak" ölçütünün kaldınlması- na da tepkı gösterdi. Akşin, "Niyet- leri belli, kim oldukları da belli. Her adımda bunu belli ediyorlar. Gittikçe cesaretlenecekler, daha da belli edecekler. Bu durunı, yavaş yavaş ısıtılan kurbağanın sıcaktan haşlanması gibi bir şey" dedi. 'Atatürk sahipsiz bırakıldı' Prof. Dr. Şerafettin Turan, plan- lanan yasanın "22 yıldır süren bir ayıbın devamı" olduğunu söyledi. Asıl yapılması gerekenin, Dil ve Ta- rih kurumlannı Atatürk'ün vasiye- tine ve hukuk ükelerıne uyarak eski özgür haline getirmek olduğunu vur- gulayan Turan, "Onun dışında dev- let isterse tarih bakanlığı, dil ba- kanlığı kurar, ona kimsenin bir di- yeceği yok. Ama bunu Atatürk adı- na yapmak en büyük ayıptır" de- di. Muhalefet partilerinin bu konuda yeterli tepkiyi göstermediklerini be- lirten Turan, Atatürk'ün "sahipsiz bırakıldığını" dile getirdi. Prof. Dr. Turan, "Yasa şöyle ol- muş, böyle olmuş çok da önemli de- ğil. Bugün Tarih Kurumu ne yapı- yor? Önemli olan konu, Ata- türk'ün sesini duyurmak olmalı- dır. Ancak yasayla bu kurumlara daha dinci görüş egemen olacak" diye konuştu. "Atatürk Uluslararası Barış Ödülü" başlıklı 90. maddesinde yer alan "Atatürk Uluslararası Barış Ödülü, Ata- türk'ün rölyefi işlenmiş bir plaket, nakti mükâ- fat ile ödül rozeti ve be- ratından oluşur. Her yıl, sadece bir ödül verilir" hükmünün son tümcesı, "Ödül, sonu sıfır ve beş olan yıllarda verilir" olarak değıştırilıyor. Tasarıda, ödülün ilan süresi 2 aydan 1 aya düşü- rülüyor. Buna göre, ödül verilecek yıldan bir önce- ki yılın ocak ayı içinde i- lan edılecek. Mevcut ya- sada, ödül verilecek yıl- dan bir önceki yılın 1 O- cak ile 28-29 Şubat gün- lerı arasında Yüksek Ku- rum başkanlığınca yurti- çı ve yurtdışı basın-yayın araçlanyla ilan edilmesi hükmü yer alıyor. Ödüle değer bır kişinin bulun- maması durumunda o yıl ödül verilmemesinin ön- görüldüğü tasarıya göre, ödül verilmesıne ilişkin diğer esas ve usuller tü- zükle belırlenecek. 19 yıllık süreç Atatürk Uluslararası Banş Ödülü, 1986 yılın- dan itibaren verılmeye başlandı. Devlet ödülü ni- teliğinde ihdas edilen ödül, dünya banşına, uluslararası ılişkılerde dostluk, anlayış ve iyı ni- yetin geliştirilmesine, si- yaset, bilim ve sanat alan- lanndakı eserlerı ve et- kinlikleriyle Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesi doğrultusun- da hızmetleri bulunan gerçek ve tüzelkişilere venliyor. Bugüne kadar söz konusu ilkeler doğ- rultusunda çalışmalarda bulunan aralarında devlet başkanlan, akademisyen- ler, diplomatlar, uluslara- rası ve ulusal kuruluşla- nn da yer aldığı 10 kişi ve kuruluş bu ödüle değer görüldü. 1988, 1991, 1993 ve 1994 yıllarında ödül verilnıezken 1992 yılı ödülü Afrika Ulusal Kongresi Başkanı Nelson Mandela'ya uygun gö- rüldü. Ancak Mandela, ödülü kabul etmedi. BİUrkişl raporlari: Çocuğu ölen aile masraftan kurtuldu! • Baştarafı 1. Sayfada Güleç raporunda, Ayaz ailesi- nin ölen çocukları Meki'yı bü- yütmek için 55 milyar 926 mil- yon 240 bin 197 lira masraf ya- pacağını, karşılık olarak çocu- ğun 18 yaşında yetişkin olduk- tan sonra annesi ve babasına parasal katkısının 13 milyar 234 milyon 447 bin 990 lira olacağını savundu. Bilirkişi: Üniversite eğitimi almayacaktı! Raporun gerekçesinde ise aile- nin, Meki'nin ölümüyle kâra geçtiği şu kelimelerle açıklan- dı: "Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereğince çocuğun üniversite eğitimi aîmayıp 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacağı kabul edilecektir. Nüfus kaydına göre Meki 1995 doğumlu olup olay tari- hinde 8 yaşındadır. Kalan ömrü 55 yıl 10 ay 3 gün, muh- temel önıür sonu 2058 yılıdır. 18 yaşını doldurduğunda ça- lışmaya başlayacağı 20 yaşın- da yani 2015 yılında askere gideceği, askerlik dönüşünde 2 yıl evlenmeyeceği, daha sonra evlenerek aileye destek oranının azalacağı..." Tüm bu gerekçelerle Meki'nin ölümüy- le Ayaz ailesinin 42 milyar 691 milyon 792 bin 207 lira mas- raftan kurtulduğu ve aslında kârlı olduğu vurgulandı. Güleç, böylelikle ailenin tazmınat iste- meye hakkı olmadığını belirte- rek takdiri mahkemeye bıraktı. tkinci rapor da aynı Dosya karar verılmesı için Bıs- mil'deki mahkemeye bu rapor ekiyle gönderilince, ailenin avukatı Kenan Ceylan, rapora tepki göstererek yeni bir rapor tanzim edılmesini istedi. Bu ta- lep üzerine Ankara Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, bi- lirkişi olan avukatlardan Nur- dane Kara'yı rapor düzenle- mesi için tayin etti. Kara'nın hazırladığı rapor da birincısın- den farklı değildi. Raporda farklı olan tek şey ise ailenin Meki'nin ölümüyle 39 milyar 91 milyon 83 bin 833 lira mas- raftan kurtulduğu kanısıydı. îkinci raporda da tazminat tale- bine yer olmadığı belirtildi. 2 kişi yaşamını yitirdi Şanlıurfa'da berdelden sonra dnayet ŞANLIURFA (Cumhuriyet) - Şanlıurfa'nın Bozova ilçesine bağlı Incırli köyünde berdel ola- rak gelın edilen Emine Arslan evinde ölü buludu. Arslan'ın ev- lenmesine neden olan ağabeyi Ahmet Arslan da silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Arslan'ın eşi Fatma Ö. de töre cinayetine kur- ban gidebileceği olasılığı üzeri- ne koruma altına alındı. İddiaya göre, Fatma Ö. ile aynı köyde yaşayan evli ve 4 çocuk babası Ahmet Arslan evlenmek istedi. Genç kızın ailesi, Fatma Ö.'ye karşılık Arslan aılesınden bir kı- zın berdel olarak verılmesi şar- tıyla evliliğe izin verdi. Bunun üzenne Ahmet Arslan ile Fatma Ö., Emine Arslan ile de Bilal Ö. evlendı. Duğün sonrası Ahmet Arslan, 2 eşi ve 4 çocuğuyla bir- likte Halfeti ilçesine bağlı Yukan Göklü beldesine taşındı. Yakla- şık 1.5 ay sonra berdel olarak evlendirılen Emine Arslan, evin- de ölü bulundu. Olayla ilgili so- ruşturma sürerken, 3 Mayıs'ta da Ahmet Arslan uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle