Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2005 CUMA
2 OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
VIUMTAZ SOYSAL
Bardak Taşıyop
SON AYLARIN olaylan, Avrupa'nın, sanki Türkiye'yi, da-
ha doğrusu Türk halkını bezdirerek "illallah" dedirtmek ve bu
krtadan büsbütün kopup başka dünyalara yönelmesini sağ-
lamak için her şeyi yapmakta olduğunu düşündürüyor.
Yalnız Avrupa Birliği olarak değil, başta Avnjpa Konseyi ve
onun Insan Haklan Mahkemesi olmak üzere bütün kurumla-
nyla. Yunanistan'ın ve sözde Kıbns Cumhuriyeti'nin kendile-
rine özgü şamata ve uğraşlan da cabası.
öyiesinetoplu ve toptan çullanış ki, neredeyse bir orkest-
ragibi tek elden yönetildiğini ve uyum içinde tutukjuğunu söy-
lemek pek de yanlış olmaz.
Geçen günkü Ortaklık Konseyi toplantısına getirilen "Or-
tak Tutum Be/ges/"ndeki isteklere şöyle bir bakmak bi-
le 3 Ekim'de başlayacağı söyienen görüşmelerde nelerin
gündeme sokulacağını anlamaya yeter. Her ne kadar Sayın
Dtşişleri Bakanı toplantıda bu isteklerin yumuşatıldığını söy-
Kiyorsa da, asıl niyetin ne olduğu ve sırayla hangi ödünlerin
isteneceği belli.
En sık tekraıianan istek, "askerierin etkisi" konusunda.
Dolaylı yoldan da olsa, askerierin siyasetteki etkisi sürmek-
teymiş. Böyle olduğu için, "sivil-asker ilişkisi" AB modeline
uygun olarak geliştirilmelıymiş. AB'nin Ankara'daki temsilci-
si sözde "diplomat" Bay Kretschmerde hiç sıkılmadan hep
bunu söyter duaır ve herhalde etkınin sürmekte olduğunu Brük-
sel'e sık sık bildirir. Oysa, kaç yıldır burada; hâlâ anlamamış
ki, askerin Türk tarihindeki ve özellikle de bu cumhuriyetin
kuruluşundaki rolü, kendi bildiği örneklerden çok farklıdır.
Askerin siyasetteki etkisini azaltmayı savunmak, bu cumhu-
riyeti dış ve özellikle de iç düşmanlanna karşı zayıflatmaktan
başka anlama gelebilir mi?
Acaba tam da bu amaçla kolayca oluşuveren "ıçli dışlı" it-
tifakın fark edilmediğini ve halkın da bu isteğe "evet" diye-
ceğini mi sanıyorlar?
Yine sık tekrarlanan bir başka istek, Heybeliada Papaz Oku-
lu'nun açılması ve Vakıflar Yasası'nın AB standartlanna
uydurulmasıdır. Zannedersiniz ki Türkiye, Hıristiyanlara din öz-
gürlüğü tanımayan ve hayır kurumlanna bile baskı yapan bir
ülkedir. Müslüman halk çoğunluğunun "damanna basmak"
istendiğini gösteren daha iyi bir ömek bulunabilir mi? Adeta,
bu ülke insanlannı kızdırmak ve kızgınlığı AB'den nefrete ka-
dar vardırmak gibi bir niyet var gibi.
Öte yandan, Strasbourg'dakiînsan Haklan Mahkemesi de
Rum mülklerine ilişkin başvurulann hemen hepsini haklı bul-
mak ve Türkiye'nin Kıbns davasını Ankara'ya pahalıya ödet-
mek peşınde olduğunu açıkça belli ediyor. Yakında aynı tu-
tumun, "teröıie savaşta verilen zarann devletçe karşılanma-
sı" konusundaki başvurular dolayısıyla açılacak davalarda sür-
dürüleceğini ve Güneydoğu'yu savunmanın da pahalıya öde-
tileceğini tahmin etmek zor değildir.
Bunlan gördükçe, bizi istemediklerinı belli edenleri daha
fazla yormadan, bir an önce "Asıl biz sizi istemiyonız"
demek geçmez mi içınizden?
Dokuz Kişiydiler...
H. Basri AKGÎRAY Hukukçu, Eski Parlamenter
D
okuz kişiydilert 1)... Sıvas'tan
kalkıp Ankara'ya gidecekler-
di. Yol boyunca tüketebilecek-
leri azıklan, son kuruşlarına
kadar harcayarak edinebildik-
leri yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ek-
mekten ibaretti.(2) Binbir güçlükle ve son
anda. Sıvas Osmanlı Bankası'ndan bin lira
borç alabilmişlerdi; Ankara'ya devlet kur-
maya gidiyorlardı.
Böyle bir amaç ugruna toplanan bu pa-
ra ve azıklardan oluşan dağarcığın, tarihin
en küçük bir devlet bütçesi olduğu varsa-
yılabilir.
20 Aralık 1919 sabahı yola çıkılır, yollar
karlı ve engebelidir ama, başlannda, yen-
gilerin (zafer) adamı, Derne'den, Çanakka-
le'den gelen adı Mustafa Kemal olan do-
kuz yürekli insandı onlar... 'Dağbaşınıdu-
man almış' marşını, yürekJerinin tüm gü-
cüyle haykınyor, vatan kurtarmarun. yenı
bir devlet kurmanın coşkusuyla Aanka-
ra'ya koşuyorlardı.
Geldiler, çalıştılar, uğraştılar; önce, ege-
menlik halkın dediler ve ulus istencinin
odaklandığı bir Meclis kurdular. Egemen-
liğin kayıtsız koşulsuz, halkın temsilcisı olan
o Meclis olduğunu tüm dünyaya duyurdu-
lar. arkalarına aldıklan bu ulusal istencin
gücfi>1e yengı üstüne yengi katarak işgalci-
leri yurttan kovdular.
Sonuçta; "Bağmıscikbeninıkanıkterim-
dff" diyebilen önderin başkanlığında, ulus-
lararası saygınlığa yaraşık (lâyık) gerçekten
bağımsız bir devlet kurmayı başardılar.
Ve sonra, her bın bir ışık topu olan de\ -
rimlerle ulusu aydınlığa çıkarma çabasına
ginştiler.
Bu amaçla önce halifelik ve dine dayalı
şer'i mahkemeler kaldınldı (1924). tekke
ve zaviyeler kapatıldı (1925), anayasada yer
alan "Türkiye Devktrnin dini, din-i islam-
dır" kurah çıkanldı (1928), aynı yıl Latın
harflerinden oluşan abc (alfebe) kabul edil-
di ve sonunda, anayasamıza laiklik ilkesi
konuldu.
Bu denli hızlı ve devrimci bir atıhmla,
ulusun üzerine çökmüş kara örtüyü kadır-
dık. Işık ışık, saygın, onurlu ve bağımsız bir
ülke yarattık. Krallar, şahlar, en güçlü dev-
letlerin başkanlan ülkemizi görmek. devnm-
ci gızi anlayabilmek için sıraya giriyorlar ve
adeta günah çıkarır gibi Atatfirk'ümüzün
önünde eğiliyorlardı. O günleri yaşamış bir
birey olarak böyle bir ülkenin yurttaşı olmak-
tan duyduğum onuru, tattığım mutluhığu
özlemle anıyor ve bugün, Kunta Kinte'nın
çocuklanndan medet umanlan gördükçe
boynumu büküyor, acı çekiyorum.
Acı çekiyorum... Çünkü, yer yer gölgele-
nıyor ülkemin ufuklan, karanlıktan ürkü-
yorum. Bu bir karabasan olmalı, söküp ata-
cağız onu.. Toplumsal yaşamın geri vitesi ol-
mamah... Geçmişimizde de yaşadık böyle
karabasanlan biz...
T. Fikret, "Sarmış bütün afakını bir dud-
u muannit"(3) dıye haykırarak Abdüha-
mit'in baskıcı, acımasız yönetiminden ya-
kınmamış mıydı?
N. Kemal,*Yok mudur kurtaracak bahü
kara maderini" seslenişiyle imdat aramarruş
mıydı?
Nasıl ki, o yurtsever şairlerimizin sesle-
nişleri boşlukta kaLmamış ve o maderin
(annenin) bağnndan çıkan bir kahraman. bir
Mustafa Kemal, "Bulunur kurtaracakbah-
tı kara maderini" yamtıyla başkaldırmış-
sa. bugün de O'nun çocuklan aynı başan-
yı göstereceklerdir. Denebilir ki, bugün ne
bir Fikret, ne birN. Kemal ne de bir M. Ke-
mal var. Evet ama, bugün de, siyasal ikti-
darlan bunaltacak kertede halkın \-atandas-
lık haklan var.
Gerçekten eğer. siyasal partiler, sedikalar.
meslek kunıluşları ve ötekı sivil toplum ör-
gütleri, öyle kırıp dökmeden, yasal sınırla-
n içinde her gün gösteri yürüyüşleri, açık ha-
va toplantılan, grev, pasif direnme eylem-
lerinde bulunsalar iktidarlar ne denli güçlü
olsalar da ya sağduyulu davranmaya ya da
çöküp gitmeye mahkûm olurlar. Kuşkusuz
bu eylemlerbirerbaşkaldın göstergeleridir,
ama bilinmelidir ki başkaldın, silahı ahp
sokağa çıkmak değildir ve bir şey daha iyi
bilinmelidir ki:
Başkaldın, sağ-sol karşıtlığıyla sokağa
çıkıp, kafa göz yarar biçimde bir kardeş kav-
gası da hiç değildir; yüreğinde haksızhğa yer
vermeyen, başkalannın haklanna saygılı,
ağırbaşlı, bir eylem biçimidir başkaldın.
Bu görüşümü bir ömekle doğrulamak is-
terim:
19. yüzyılın sonlannda Laos, Fransız sö-
mürgesi iken, sömürge valisi. yerli halkmtren
ganna girmesini yasaklayan bir buyruk ya-
yımlar ve buyruğa uymayanlann hapis ce-
zasıyla cezalandınlacağını duyurur. Ancak
yerti halktan oluşan belediye mecKsi, hiçbir
hukuksal dayanağı bulunmayan, onur kın-
cı bu karara karşı, her gün bir bölüm yerü
halkın gara girmesini kararlaştınr ve haİk da
bu karara uyarak her gün yirmi otuz kişi ga-
ra girer ve tutuklanır. Sonunda öyle an ge-
lir ki, ne cezaevinde bannacak yer kalır, ne
da kentte halk...
Bu durumda çaresiz kalan vali buyruğu-
nu geri almak zorunda kalır.
Işte eğer bir toplum, 19. yüzyılın Fransız
sömürgesı Laos halkı kadar başkaldın ru-
huna sahip değilse, o ulus her zaman ezil-
meye. karanlığa gömühneye mahkûmdur.
Eğitimci yazar Bahattin Fırüna, 6 Nisan
2005 günlü Cumhuriyet'te yayımlanan
yazısını, toplumumuzda oluşan olumsuz or-
tamdanetkilenerek^demokratikdevietiçin
el fatiha" diyerek noktalamış. Sayın yazar,
sanınm bu el fatihayı, bıtmiş tükenmiş bir
varlık için değil, laik cumhuriyeti özüm-
semiş ve onu koruyup kollamakla sorumlu
aydınlan, kimi kurum ve kuruluşlarla yurt-
sever yurttaşlanmıza ır>-an anlamında kul-
lanmış olmalıdır.
Ama eğer, Laos halkı kadar hak arama
bilincinde değılsek ve v'üreğimizde en az
onlar kadar başkaldın ruhu taşımıyorsak, o
zaman tüm değerlerimiz için el fatiha
çekebiliriz.
înanıyorum ki, ne kerte bunalsak da, karan-
lığa özlem çekenlerin uğraşlan ne denli
yoğunlaşsa da, o Dağbaşnuduınan ahnış mar-
şını haykırarak Sıvas'tan kopan o dokuzkah-
ramanın yaktığı ışığı karartmaya ldmsenin
gücü yetmeyecektir.
Mustafa Kemal, "Türkiye Cumhuriyeti
ilelebet pavidar olacaktır'* demişti. O'na
inanıyorum. Çünkü o hiç yanılmamıştır.
hatemoglü Sanatta Eğitim Hakkı...
1 9 2 4 Prof. Dr. Olcay KIRIŞOGLU
S
anat ve eğitim; işlevleri in- anlama hakkı olduğu kadar yete-
sana yönelik, insanla var nekleriözgüryaratmadaortayaçı-
olan iki alandır. Eğitim, ço- karma hakkıdu-. Bu hak, sanat vo-
Ş BİTTİ"
indirimi...
sana yönelik, insanla var
olan iki alandır. Eğitim, ço-
cuklan ve gençleri yetişkinler dün-
yasına hazırlama çabalannın tü-
mü olarak tanımlanırsa, sanat eği-
timi bu çabamn en önemli bileşe-
nidir.
Sanat eğitimi doğumla başlar,
okul öncesi, örgün ve yaygın eği-
tim kurumlannda yaşam boyu sü-
rer. Kimi sanat alanlan için başlan-
gıcın anne kamında olduğu söy-
lenir. Okullar sanat eğitiminin öğ-
retimle birleştiği kurumlardır. Ço-
cuk ve genç sanatı okulda öğrenir.
Sanat eğitiminin amacı; görmeyi,
anlamayı, bilmeyi, araştırmayı,
düşlemi. yaratıcılığı ve estetik yar-
gı geliştirmeyi öğretmektir. Ço-
cuk sanatı anlamak ve anlatmak
için, yaşamı tanımak için, mutlu ol-
mak için öğrenir. Genç sanatı kül-
tür yaşamının bir parçası olarak,
kendine yeni bir dünya kurmak, ye-
teneklerini sınamak için öğrenir.
Nasıl günümüzde eğitimin içeri-
ği genişlemişse sanat eğitiminin
içeriği de kültür eğitimini kapsa-
yacak şekilde genişlemiştir.
Eğitim nasıl bir insan hakkı ise
sanat ve kültür eğitimi de bir in-
san hakkıdır. Bu hak sanatı bilme.
luyla düşüncelenn ve duygulann
özgürce anlatılması hakkıdu". Yi-
ne bu hak, sanatı izleme, anlama,
kültür değerlerini tanıma, estetik
beğeni geliştirme, sanattan tat al-
ma hakkıdır. Sanat yoluyla insan,
olaylara ve olgulara tepki göster-
meyi, insancıl değerlere yönelme-
yi, yeni bir dünya kurmayı öğre-
nir.
Milletvekilleri için hazırlanan
"Sağhkh Yaşam KiavTHu"nda "Sa-
natla uğraşın. Hobîleriniz olsun.
Yaşamınızda sinema, tiyatro, mü-
ze olsun" öğüdü yer aknaktadır
(Cumhuriyet, 4 Nisan 2005.) Gö-
rülüyor ki sanatın milletvekilleri
için yaşamsal bir değeri vardır.
Ancak, sanatla uğraşmak için sa-
natı bilerek, anlayarak, araştıra-
rak, yaparak, değerlendirerek öğ-
renmek gerekir. Bu da en temel
biçimiyle okullarda verilir.
Sanat eğitimcileri olarak bizler,
bugün derslerin var olan kapsam-
lan. içerikleri ve süreleri konu-
sunda yetersizlikten yakınırken,
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni
düzenlemesinde sanat derslerinin
birlikte ve seçmeli olarak bir an-
lamda program dışına itildiğini
öğreniyoruz. Bütün dünyada öğ-
renciler yaklaşık 14-15 yaşlanna
kadar her düzeyde ve sanatın çe-
şitli dallannda haftada en az 90
dakika zorunlu eğitim görürken
bizde bu kısıtlamanm anlamı ne-
dir? Bilisizlik mi. aymazlık mı, ki-
şinin sanat yoluyla anlama, anlat-
ma, yaratma hakkına ket vurmak
mı?
Bilim, teknoloji ve sanat insanm
ve toplumlann gelişmesinin vaz-
geçilmezleridir. Sanat aynı zaman-
da ortak bir dildir. Toplumlar bir-
birlerini sanat yoluyla tanır ve de-
ğerlendirir. Çocuklan ve gençleri
kendi haline bırakıp doğanın ge-
reğini yapmasını beklemek, onla-
nn sanatla yaşam haklannı ehnden
almaktır. Sanat hem bilgi, hem es-
tetik düşünme. hem sezgi ve hem
de yaratıcı eylem alanıdır. Sanat de-
ğerlerle düşünmedir. Çocuk ve
genç birikim sağlamadan düşüne-
mez. Düşünmeden sanatsal sonm
çözülemez. Kısaca öğrenmeden
sanatı yaşayamaz, öğrenmeden sa-
nat yoluyla dünyayı değiştirmek
için değişemez, öğrenmeden sana-
ta sığınamaz.
Zamanında öğretim ile beslen-
memiş sanat ve estetik deneyim da-
ha sonra doktor tavsiyesiyle isten-
se de kazanılamaz.
27-28 Nisan Olaylan.
Palto ve Kaban'da
SÜPERFİYATLAR
Sezer Güldemet GÜNKUT Hukukçu, 1960-1961 Hukuk
Fakültesi 1. Sınıf Öğrencisi
J
*£> VakıfBohk a özel
9 taksit
www.hate mogiu
"27-28 Nisan OlaylarTnın her
yıldönümünde düşünürüm, 60 ku-
şağına ne oldu?
Bu olaylarda rol oynayan, katı-
lan, salt izleyen, karşı duran, bu
olayları yaşayan tüm üniversite
gençliği neden suskun? Nereye
kayboldular? Sesleriniyükseltme-
ye korkuyorlar mı? Yaptıklann-
dan utaruyorlar mı? Ya da yapama-
dıklanndan...
Duyduklan denn üzüntü sonu-
cu mu suskunlar? BaşaramadıkJa-
nnı mı düşünüyorlar? Sonuçta bir
şeylerin değişmediğini, başa dönül-
düğünü mü?
Oysa şu anda bile İstanbul Cni-
versitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf
amfisinin Histoloji -o yıllarda-
Enstitüsü'ne açılan kapısından öğ-
rencüeri kovalayan atlı polislerin
atlanrun nal seslerini duyar gibi-
yim.
Bu kuşaktan sonra gelen 68'li-
ler, 78'liler yaptıklannı ya da ya-
pamadıklanm üstlendiler. Vakıflar
oluşturdular. Bir aradalar yeniden.
Onlar 60'lar, 61'liler olmasaydı
olabilirler miydi?
Tümünün başlangıcı 27-28 Ni-
san't yaşayanlardır.
İnanıyorum ki bu arkadaşlan-
mız -olaylar hukuk fakültesi, 1. sı-
nıfında. bizim sınıfımızda başla-
mıştı, ancak özellikle teknik üni-
versite, Çapa Tıp Fakültesi daha bir
etkindiler- pek çok şeyi değiştir-
diklerinin bilincindeler. Pek çok
şeyi etkilediklerinin ayırdmdalar.
Suskunluklan daha fazlasını yapa-
madıklannın ezikliğinden olabi-
lir diye düşünüyorum.
înanıyorum ki onlar da her yıl
27-28 Nisan'larda bunlan ve da-
ha fazlasmı düşünüyorlardır.
Buluşmaya, o günleri yaşama-
ya, anmaya ne dersiniz? Var mı-
sınız?
14» 500 milyon Tl' den İM^ron fiyoilorlo
OSMANBEY (MER<EZ TOPTAN): Samanyolu 18 Osmanbey Tel: (0212) 225 62
00 Faks: (0212) 233 30 50 SUADİYE: Bağdat Caddesl Te!: (0216) 369 00 49
PENDİK OUTLE": Dumankaya Outlet Center Tel: (0216) 473 52 55 İKİTELÜ
:-UTLET:TurgutÖzalCad. No: 153 Tel: (0212) 549 40 56 İZMİT OUTLET CENTER:
Tel: (0262) 335 57 35 KONYA Ml TEPE REAL: NO: 45/46 Tel: (0332) 265 19 80
KGNYA MASERA: Tel: (0332) 241 61 15 ÇORLU CRION: Tel: (0282) 673 26 64
ERZURUM: Yakutiye Ahşveriş Merkezi No:l Tel: (0442) 233 22 23 BURSA:
Alt\parmak Cad. No: 44 Te!: (0224) 223 41 40 ZONGULDAK: Gazipaşa Cad.
No: 77 Tei: (0372) 252 17 98 SÜRT: Göres Cad. No: 21 Tel: (0484) 224 00 43
z -AZIĞ: Gazi Cad. No: 31 -A Tel: (0424) 238 99 00 - 10 hat BATMAN: Baiıkçılar
Cad. Ytldızkaya İşham No: 7 Tel: (0488) 213 38 07 VA^DİN: 13 NAari Mah.
"enişehir Tel: (0422) 324 99 31 MALATYA: Cumhuriyet Cad. No:19 Tel: (0246)
218 41 41 ISPARTA: Cumhuriyet Cad. No: 19 Tel: (0246) 218 41 42
AOSKOVAf ARKADIA AVM Sredniy Ovchinnikovskiy Tel: +7(095) 775 30 24
BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİ\T
E HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000.1089
Davacı SSK Genel Müdürlüğü vekili tarafından davahlar Mustafa Bektaş ve Türkıye Sigorta ve Reasürans
Şirketleri Müdürluğu aleyhıne açılan alacak davasının yapılan yargılaması sırasında tüm aramalara rağmen bu-
lunamayan davalı Mustafa Bektaş'a duruşma günü. karar ve temyiz dilekçesının ilanen tebliğ edıldığı,
26.12.2002 tarihınde davanın kabulüne. 1.701.812.705.-TL onay tarihi olan 19.3.1997 taribinden ıtibaren da-
vahlardan sigortanın poliçe limiti olan 200.000.000.-TL. ile bagılı kılınarak, da\'alılardan müşterek ve mütesel-
silen alınarak davacıya venlmesine, 91.897.886.-TL. karar ve ilam harcı, 4.960.000. TL.- başvurma harcı.
170.181.270. TL.- ücreti \ekaletin, 228 750.000. TL.- mahkeme masrafının davalılardan aluup davacıya veril-
mesine karar venldiğı, davacı vekili 31 12.2002 tarihlı dilekçesı ile temyiz ettığı, karann ve temyiz dilekçesınin
davah Mustafa Bektaş'a ilanen tebliğ edildiğı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesı'nın 2004/9274 Esas 2004/10817 Ka-
rar sayılı 23.11.2004 tarihlı ilamı ile bozulduğuna daır yargıtay ılamını Mustafa Bektaş'a ilanen tebhğine, işbu
ilanın Türkıje'de okunan gazetelerden bınnde neşri tarihinden îtibaren 7 gün sonra 8 günlük tashihi karar dü-
zeltme süresinin başlayacağı ilan olunur. 13.04 2005 Basın: 19155
PENCERE
Ort ki OlemL
Anayasa Mahkemea Başkanı Sayın Mustafa Bu-
min türban konusunda iç ve dış hukukun yasala-
nnı dile getirdi diye kıyamet kopuyor...
Şaşmayın!..
Bugün nisanın kaçı?..
29'u!..
23 Nisan 1920'de Ankara'da yurdu düşman-
dan kurtarmak amacıyla "Büyük Millet Meclisi" ku-
rulmuştu. 6 gün sonra, 29 Nisan'da, Bursa Mebu-
su Operatör Emin Bey ile Sinop Mebusu Şevket
Bey Meclis Başkanlığı'na bir önerge verdiler...
Ve kıyamet koptu!..
•
önergenin özeti:
"- Ikinci Mahmutza/nan/nda serpuş olarak ka-
bul olunan fes dışardan geliyor; her yıl 7-8 mil-
yon liralık bir milli servet dışan aktanlıyor. Son
günlerde herkesin seve seve giymeye başladığı
kalpağın 'milli serpuş' olarak kabul ve Ilanını tek-
lifederiz."
önerge okunduğu zaman mebuslar (milletvekil-
leri) birbirierine girdiler. Tunalı Hilmi Bey (Bolu) kür-
süye çıkıp bağırdı:
"- Fes, Türk'ün nıhuna yeheşmiştir."
Mustafa Taki Efendi (Sıvas):
"- Efendiler fes Islam âlemi için bir alâmeti fa-
rikadır."
Alkışlar, gürültüler, "Yaşasın fes" sesleri arasın-
da önerge reddedildi.
Anadolu'nun çoğu yeri işgal altındayken yaşa-
nan bu olay ibret vericidir.
•
Türban kavgası müthiş!.. Gerçekte tesettür kav-
gası bu!..
AKP'li Başbakan ve bakanlann tümünün baş-
lan açık!.. Hazretler düşünmüyorlar ki, daha dün
bu ülkede erkek fessiz dolaşamazdı, kapalı yerde
bile başı açık oturmak "günah"tı...
Erkek dün, bugünkü kadın konumundaydı. Şim-
di bize komik geliyor; ama, erkek tesertürü bugün
bile çoğu Müslüman ülkede geçerlidir.
Tayyip Bey, tesettürsüz..
Emine Hanım tesettürlü..
Anayasa Mahkemesi Başkanı kendinden hiçbir
şey katmadan "feseftür" konusunda salt hukuk
veyasa kurallarını anımsattığı için dincilerleentel-
ler ortalığı velveleye veriyorlar.
•
Suudi Arabistan'da erkek bir tür türban takar..
Gazetelerde televizyonlarda seyrediliyor, Suudi
Arabıstan Veliaht Prensi Abdullah Amenka'ya git-
ti, Başkan Bush'un Teksas'takı çiftliğine buyur
edildi, kılığı kıyafeti tesettüre uygundu...
Başında "agel kefiye" vardı..
"Kefıye" Arap erkeginın kullandığı enseyi, sırtı,
omuzlan örten türbandır; kayip kafa açılmasın,
saç görünmesın diye başa geçirilen çembere de
"agel" denir...
Anlaşılan Suudi Arabistanlı erkek Türk erkekler-
den daha Müslüman; çünkü biz kafayı güneşe aç-
tık!..
Peki, kadınımıza yazık değil mi!..
•
Başkan Bush Teksas'taki çiftliğine çağınp misa-
fir ettiği Prens Abdullah'ı öptü, kucakladı, etinden
tutup çevreyi gezdirdi; bu samimiyet Amerikan
medyasında alay konusu oldu...
Peki, tesettürlü Prens Abdullah'tan ne istiyordu
Bush?..
Konu neydi?..
Petrol..
Ve dolar..
Emperyalizm Ortadoğu'da savaşını yürütüyor,
Irak'ı işgal ediyor, Arap'ın umurunda mı?..
önemli olan agel kefiyedir...
Türk'ün de umurunda olan ne?..
Türban!..
t* Cumhuriyet.
L . K İ T A P L A R I
ANILAR
"Bir Cumhuriyet KızT MüşentfHEKİMOĞLU
ANILAR
•Btr Cunümm« Kın"
"Aıııkır" gazetecıhğe adanmış;!
bir yaşanun içınden gerçekler.
Gazeteciliği "meslek" olarak.
dilşünenlere "vo!hoıiiau".t
Türkıye'mn 1950 sonrası
yaşadtğı "değişimin" yöııU ve
mteliği bakkında açıklayıcı
tespıtler. Hepsiyle birlikte
aym z&roâudâ;
'Bir Cvmhurivet Ktz/nm Ambın ".
İSBN975-6747-80-3 V17Mİ /^T'K^TT
462Sayfa,l Baslo,Nisan2005 1 t/l^lJ. V^IJV 1 1
Merku : Tûrkoca» Cad. No: 39/41 Cajotoğiu İ5TAMBUL - Tel: 0212 514 01 9 i
Juk : istikkıl Cod. Zambok Sok. 4/1 Taksim-İSTANBUL - Tel: 0212 252 38II
Ankaro : Atatûrk Butvan No 125 Kat: 4 BokanUklor-ANKAKA • T«l: 0312 419 50 20
BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004-702
Davacı Türk Telekomünikasyon AŞ tarafindan da-
valılar Obalılar Metal Hurda Otomotiv Inş. San. ve
Tic. Ltd. Şti. ve Bekrr Adıgüzel aleyhine açılan ala-
cak davasında,
Yapılan araştırmalara rağmen bulunamayan davalı
Bekir Adıgüzel adına dava dilekçesı ve duruşma gü-
nünün ilanen tebliğine karar verilmiştır.
Davacımn Kıraç köyü Merkez Mah. Birincı Dere-
boyu Sok. No: 40 adresinde Kıraç SD-50 K lokalı
KPDF-APA 100 04 mmlık kablolanna, davalı Bekir
Adıgüzel'in kullandığı dığer davalı şiıkete ait araçla
hasara uğratılması nedeni ile 729 020.319.-TL.Tık
alacak davasında, mahkememiz duruşma salonunda
02.06.2005 tarihınde saat 10.55'de yapılacak duruş-
mada hazır olması veya kendim vekille temsıl ettir-
mesı (varsa dehllerinı dosyaya ibraz etmesi) aksi tak-
dirde yokluğunda dunışmaya devam edilip karar veri-
leceğı davalı Bekir Adıgüzel'e ilanen tebliğ olunur.
22.04.2005 Basın: 19223