Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2005 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Geçen, Zaman mı? Bidep mi?
Hep aynı şeylerı yazmak mı? Geçen gün ikı genç lı-
seli geldi. Sorularla.. "Bizim kuşakla sizin kuşakarasın-
daki fark nedır?" ÖKim kuşak!.. Yanı yaşamlarının son
çizgisindekiler, yâftyetmişleri, altmışları gerıde bırak-
mış olanlar.. Şftndıkıler ıse daha lise, ünıversite sırala-
rındakiler...
Zaman çabukgeçer! Birde baktım, "daha dünkü ço-
cuklar" dediğimiz kimi yazarlar, şairler de yaşlanmışlar!
lnsanfarkınavaımıyorzamanıngeç_mesinin?Seygilidost-
lanm, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Demir Özlü, Ad-
nan Ozyalçıner yetmişine gelmiş, belki de aşmışlar...
Oysa "genç öykücüler"d\ hepsı 1960'larda...
Benim kuşağım dayazmaya, yayımlamaya başladık-
ları o kırklı, ellılı yıllardagenç öykucülerdık... Kaç kışı kal-
dık; gıdenler, kalanlardan çok! Yakın sevdiklerim, dost
lanm: Külebi'ter, Necatigil'ler, Taner'ler, Ortıan Kemal'ler,
Sabahattin Kudret'ler. Salâh Birseller, Özdemir
Asaf'lar, Cumalı'lar, Baysal'lar, Anday'lar... Bizden bi-
raz daha gençler, Cansever'ler, Uyar'lar, Süreya'lar...
Mektupları karıştırıyorum. Otuz, kırk yıl öncekı dost
mektupları! Hemen hiçbirı yaşamda yok!.. Alıp götüru-
yor benı hepsi anılarda capcanlı duran yaşantılarına, ya-
şantılarımıza. Sayısız seslenış, sayısız dert dökuş, de-
rin dostluklar... Birinden bir parça sunsam mı, sevgilı
özdemir Asaf'ın yedeksubayken Erzurum'un Topa-
lak'ından.
10 Şubat 1949 gunü yazdıkları...
"Burdan malzemece bol döneceğimi sanıyorum.
Evet, malzeme bol olduğu ıçındırkı müstakil şahsi ça-
lışma yapamıyor, müşahede ile uğraşıyorum. Zira sel
gıbı akan konular, bır taşa oturup muhasebe yapma-
ma fırsat vermiyor. Anlatılması imkânsız tipilerin kirptk-
len bırbırine yapıştırdığını, gözlerin ve yüzün buz per-
desiyle örtüldüğünü, kaşların gözler üzerinde saçak
gıbı buz tuttuğunu, burnumun içinin buzlaştığını, üşü-
yen yanakların insanın konuşmak için dudaklannı oy-
natmasına imkân vermediğinl yazmaya çalışıyorum."
Hep aynı şeylerı mi yazacağız! Başbakan, AB, ABD,
Kıbrıs, Irak, Incirlik, daha neler.. Ülkenin gericilik akımın-
dan kurtarılması, gerçek demokrasi özlemı, hep sava-
şım, hep arayış, hep toplumu uyandırma, yazarak, çı-
zerek, konuşarak.. Bır öımür geçtı geçiyor. Öte yanda,
yılların biriktirdiği dostseslenişleri, dosyalardolusu!.. Yir-
mılı, yırmı beşlı yaşlardaki şairlerin, yazarların içtenlikli
mektupları... özdemir Asaf'ın yirmi beş yaş duyarlığı!
"Yaşamak kalbe eziyettir" mi demışti bir şair? Eziyet
mi? Bir bakıma! Tarancı'nın "Gittikçeartıyoryalnızlığı-
mız" demesı gibi...
özdemirAsafo mektubuna ikı yeni şıırını de eklemış..
Hiçbir kitabında yer almamış bu şiirleri birlikte okusak
mı?
'Dörtyol Ağzı'
"Işsizlik bir taraftan/Çoluk çocuk sarmış
başını ıki taraftan/Geçim derdl dört
taraftan/Ümit dört taraftan/her taraftan."
'ÇıkmazSokak'
"Elden öyle şeyler çıktı ki/Medeniyetin
süsü/Ûyle işleryapıldı kı/lyılık ve
fenalığın köprüsü/Öyle düşünceleryaşandı
ki/Ûmür törpüsü."
Aşağı Kültür Kompleksi...
Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde yaşadığımız tüm
çelişkilerin, açmazların, aynıazlıkların, zihinsel kopuşların, derın
komplekslerin kökeninde yatan ana neden, Türkiye'nin
modcrnlcşme, çağdaşlaşma sürecinin Avrupa Birliği üyeliği
süreciyle aynı zamana denk düşmesidir. Bu durıım, kimi alanlarda
"müktesebat" uyumu dışında, Avrupa Birliği'ne aday hiçbir ülke
için Brüksel açısından sorun olmamıştır.
Prof. Dr. Kemal ÖZMEN Hacettepe Üniv. EdebiyatFak.öğ. Üyesi
A:
ydın yaban-
cıiaşması:
Yabancılaş-
makavramı-
. nı tarihsel te-
melde, ekonomik, toplum-
sal ve sıyasal boyutlanyla
ortaya koyan Marksıst dü-
şünce olmuştur. Kavram,
özellikle îkinci Dünya Sa-
vaşı yıllanni izlcycn gün-
lerde Avrupa'da varoluş-
çuluğun da etkısıyle sanat
ve edebiyata da girmiş, gi-
derek loplumsal vc ruhsal
bir fenomen olarak top-
lumbılım, ruhbılım ve fel-
sefede de yaııkı bulmuştur.
1975'li yıllarda E. Man-
del ile G. Novack'ın Turk-
çeye "MarksistYabancılaş-
ma Kuramı" dıye çevn-
len kitabının o yıllarda ol-
dukça ilgi topladığını
anımsıyorum Demokrasi
kültürünün, ülkenıızde çe-
şıtlı nedenlere bağlı ola-
rak "ideoloji" duvarını he-
nÜ7 aşamadığı o yıllarda,
bu kavram Marksist an
lamda "ücreüi cmcğin ya-
bancılaşması" olarak algı-
lanırdı.
Aradan geçen otuz yıl
ıçınde, kavram çeşıtlene-
rek, bugün Türkiye'ye öz-
gü bir "aydın ralıalsı/lı-
ğı"nın temel sorunsalı dıı-
rumuna gelmiştır. Yaban-
cıiaşma, bir yandan, daha
"modenıizasyon"unu ta-
mamlamamış bır toplum-
da, "Avrupahlıkbilincipro-
jesi" çerçevesinde, "post-
modern sanatçı'Marımız ta-
rafindan bıreycı bır "üst
deger" olarak kutsanmak-
ta, öte yandan da, dünya sı-
yasetbilimine "evrenselci
demokrasi" anlayı^ını ka-
zandıran "seçkinci''-"seçfl-
miş" demek daha mı doğ-
ru olıırclu acaba?- ve "ulus-
larüstü", "çok kimlikli"
(sözcuğün her anlamıyla)
"Avrupahdan daha Avnı-
paü" bıryazar-gazetecı-sa-
natçı "troykaTl
sma özgü
bir "ruhsal rahalsızLk" ola-
rak karşımıza çıkmakta-
dır
"Ulusal ve kültürel aidi-
yet" duygusundan kurtul-
muş olmanın "hafıfliği için-
de'', bu "evrenselci aydın-
lar", "Türklye Cunıhuri-
yeti vatandaşr olmaktan
duyduklan "utanç"a, da-
hası "aşağılık komplek-
sPne, bu kavramı borçlu ol-
duğumuz Adler'ın de bıl-
mediği yeni bir boyut ek-
leyerekmodern ruhbilime
katkıdabulunmaktadırlar:
"Aşağıkültür kompleksi!"
Aşağı kültür komplek-
si: "Insan olmak, kendini
aşağı hissetmektir" dıyen
Adler, "YaşammAnlamı"
adlı yapıtında "aşağıhk
kompleksi
Tl
nin kaynakları
konusunda uç etkcndcn soz
etmektedır: Organikzayıf-
lıkya da bozukhık, şunar-
ülmışlık ve yetersiz eğitim.
Adler, "orgjaniklezyon"la-
nn (doku bozukluğu, ha-
sarı), zamanla ruhsal yapı-
yı önemli ölçüde etkileye-
rek, kişiyi "lelafi ya.sasT ge-
reği "olağanüstü işler" ger-
çekleştırmeye ya da çeşıt-
li "nevroz^lara (ruhsal kay-
naklı sinir bozukluğu) it-
tigini, çocukluk dönemın-
de, aşın derecede sevılme-
nin ve şımartılmanın, kişi-
nin sürekli olarak kendisi-
ni "birisiııiıı gölgesinde"
duyumsamasına yol aça-
rak toplumsal davranışla-
nnı olumsuz yönde etkıle-
dığını, kışının eğıtımınde-
ki kimi "ihmalr>
lerin de
ruhsal planda eksiklik duy-
gusu doğurduğunu belirt-
mektedır. Adler'e göre bı-
rey bu temel "ruhsal bo-
zukluk" sarmahndan kur-
tulmak için çeşitli "lelafiça-
balan" içme gırmekte, bu
çabalardan elde edilen so-
nuçlara göre de tüm ara
aşamalan içinde "dâhilik"
ya da "akıl hastaJıgı" ara-
sında bir "skala"da yer al-
maktadır. Sanırım bizim
"troyka"da gözlemlenen
"Türkolmakw
ya da "Tiirk
görünmek rahatsızlıgı"nın
doğurduğu "aşağı kültür
kompleksi" her üç neden-
le de ilgili. "Birey odakh
çok kimliklilik ve Avrupa-
hlık biünci" güdülünnıesı
içinde, bizimkilerin "ol-
duklan şey"den yani Ad-
ler'in terminolojisiyle söy-
lersek ıçlerındekı "üç bo-
yuüu" derin (inferiorite)
aşağdıkduygusundan kur-
tulmak için gösterdikleri
"telafl çabalan" ("dünya
vatandaşr,"evrenselci de-
mokrat
n
ya da "nıegalibe-
ral" sıfatlanyla, her fırsat-
ta ülkelenni ve onun ın-
sanlannı aşağılamak, sis-
tematik biçimde Cumhu-
riyet'in temel değerlerine
saldırmak ya da onlan ka-
ralamak, ulusal bılıncı,
yurtseverliği "şovenizm"e
ya da "faşizm"e indirge-
mek, demokrasinın iki düş-
manı, sıyasal Islamı ya da
etnik milliyetçiliği "çok
kimliklilik" ya da "çoğul-
luk" adına çağdaş değer-
ler saymak vb.) onlan so-
Halıda değişim zaman
Fiyatlar yerlerde!c
CD
" O başlayan
taksitlerleNe atabildiğiniz ne satabildiğınız eski halınızı alıyoruz, yerıne
%12 indirimle göz kamaştıran bır Deco venyoruz. Ustelık uygun
odeme koşulları da sunuyoruz. Bu fırsat kaçmaz dıyoruz.
MB'TT
Orlental/Cmerson-21/861-J FOCU»/Lounge(08?0] 9701 161 Optıons/ Fınesse (03501 4 130 15
Peşın fıyatına vade farksız
Maxımum Kart'a öze!
pejin fıyatına vade
tarksız ,
indirimle alıyoruz.
mammum
o
Boydak
*Bu takstt seçenefy sariece fıyat lıstemızde bulunan Trendy serısının Loftı qrubundakı 120x180 ebatlı halıların 16 taksıtlı fıyatıdır
01 03 2005 îarlhlııde baslaydn kampanyd 30 04 ?005 tarıhlnp kadar sürecrk olup urplım ve stok Irnkanlarıyla sınırtırlır Dcro Halı ıınınlerı ıttprlnde
öıxede" belırtınekiizııı de^liiMıl, ydpnid hdkkııid idlıpU KDV vyyd dıyyr veıgı grjı Idiıııdd uldbıleLök ds^jlki tltı ve yt?leb ltu?k ymı vtryılsı
fıyatlarn ayncn yan^ıiılarakiır Rflırtılpn k-ımpanya tarıhınrtpn ftncp lcampnnyayı '.nna crdırmp hakkt mahfıırdıır Kimpanyi kn;ull.vıyla ılgılı ayrınlılı
bılyı ı; n lütlmı bıı Mıkbdl yulkılı idtıus ı u bdivuıuııu/ Tıpuyrdfik lutdldrddiı Oeto Hdlı sorumfu tututdiıid; 1 + 11 Mdxımum Kaıt uyyuldindsı
MaKİmııiij j r t uy«ı ftlar» hayılffimızde g*ı;erlıdtr Istıltbal A ^ OSB 14 <-<ıd No 13 J8f) 0 Kaysen
( 3 3 Sadece Satış Noktalarında
nuçta "dâhi" yapmadığı-
na göre, her bınnı "tüm
araaşamalanyla'' Adler' in
"ruhsal ralıatsızlık skala-
sı" üzerinde bir yerlere yer-
leştınyor demektır
Kuşkusuz, Türkıye
Cunılıuriyeti sınırlan için-
deki hiçbir kurum, değer,
duşünce, tutum, ınanç eleş-
tınlmez, tartışılmaz, do-
kunulmaz değıldir; ancak,
bunu yapmamn önkoşulu,
ne "yurtsevmezlik''ten, ne
kendı ınsanını ve kültür
değerlerini aşağısamaktan
ne ulusal bilinci ya da
"Türk üst kimliği''nı red-
dedıp ulusal onur ve çıkar-
lan savunmayı "Kemalist
tortuculuk* saymaktan, ne
de XVIII. yüzyıl Fransız
Aydınlanma düşünürleri-
nın "dünya vatandaşlığT
(kozmopolitizm) düşün-
cesini iki yüz yıl sonra keş-
fetmekten geçer, kaldı ki,
o büyük düşünürlenn hıç-
birisi acımasızca eleştir-
dikleri ülkelerinde "Fran-
sızlık''lanndan utanmış de-
ğıllerdi.
Avrupalıhk bilinci
Bizim "troyka", Avrupa
kültürü karşısında "aşağı
kültür" olarak algıladığı
ulusal değerlerı "ötekileş-
tirerek" "çağdaş ve evren-
sel ayduı"lığına Avrupalı-
nın gözünde ne denlı "meş-
ruiyet" kazandırmaya ça-
lışırsa çalışsın, yürekten
bağlandığı "Avrupalılıkbi-
linci", tek tek Avrupa ulke-
leri açısından ne ilginçtir
kı, olumsuzlaştınlnuş bu
değerlerleözdeştirbugün.
Nitekim, bugün hiçbir Av-
rupa Bırlığı ülkesı, "Avru-
palıhk'
1
adına ulusal kım-
liğinden, ulusal çıkarlann-
dan vazgeçip Brüksel'in
"uyduülke"si olmamıştır,
olmayacaktır da; çünkü
tüm kurumsal, yapısal öz-
deşliklere ve ortak kültür
paydalarına karşın, "eko-
nomik bir Avrupa var, si-
yasi bir Avrupa yok
w
tur;
bu sözler, Avrupa Birliği
Siyasi Danışma Grubu
Başkanı Straııss-Kahn'a
aıt.
üerçekten de, ekonomik
çıkar, bireysel, loplumsal
ve devletlerdüzeyinde her
tiirlıı ıdeolojık, kültürel ve
ahlakı, hatta manevı ko-
şullanmanın üstünde bir
olgudur. Oysa, siyasal ol-
gu, ekonomik zorlamalar-
la ne denlı bağıntılı olursa
olsuıı, daha çok ulusal de-
ğerler, çıkarlar, kültürel ve
manevi yapıyla ıçi dolan,
bıçımlenen bır şeydir, An-
tik Yunan ve Roma kültüi"
birikimi, Hıristiyanlık, Rö-
nesans ve reformasyon, ay-
dınlanma, sıyasal devnm-
ler, sanayileşme, demokra-
si, insan hakları, hukuk
devleti vb. gibı tum ortak
kültür paydalanna karşın,
Avrupa Birlığı'm oluşturan
ülkeler ulusal kimlik ve
"mantalite"lerini, kültürel
farklıhklannı bugüne ka-
dar koruyagelmışlerdır;
bugün bir Fransız Fransız-
dır, tngiliz îngilizdir, Al-
man da Almandır, tspan-
yol da Ispanyoldur; yarın
da, ülkelerin bu farklılık-
lannı koruyacakları (hem
de kıskançlıkla) açıktır.
Ilerde (belki önümüzdeki
çeyrek yuzyıl içinde) Av-
rupa'nıngeleceginı büyük
ölçüde belirleyecek olanın
ekonomikolgu değil, bu te-
mel "ulusalhk" niteliği ola-
cağından kuşkunu/ olma-
sın Salt "ekonomikçıkar"
her şeyı belirler sözü doğ-
ru olsaydı, Türkiye çoktan
Avrupa Birliği üyesiydi.
Yuvarlanan kartopu gıbı
sürekli büyüyen istekler
ve kapıya yığılan "ev ödev-
leri", sorunun temelde
"ekonomi" dışında olduğu-
nu açıkça göstermıyor mu?
Sonuç
Avrupa Birliği'ne tam
üyelik sürecinde yaşadığı-
mız tüm bu çelişkilerin,
açmazların, aymazlıklann,
zihinsel kopuşların, derin
komplekslerin kökeninde
yatan ana neden, Türki-
ye'nin modernleşme, çağ-
daşlaşma sürecinin Avru-
pa Birliği uyeliği süreciy-
le aynı zamana denk düş-
mesıdır. Bu durum, kımı
alanlarda "müktesebat"
uyumu dışında, Avrupa
Birliği'ne aday hiçbir ülke
ıçın Brüksel açısından so-
run olmamıştır.
Türkiye'de, temelde sa-
nayileşme sürecindeki di-
namıklenn ekonomik, ıde-
olojik, düşünsel ve kültü-
rel yetersizliği, dahası çar-
pıklığı nedeniyle, seksen
yılda alınan büyük mesa-
feye karşın, çağdaşlaşma
ve demokratikleşmenin
tüm kural ve kurumlany-
la henüz yerleşmiş olduğu
söylenemez.
Bu nedenle, Avrupa Bir-
liği süreci, bizim için, öte-
kı üye ya da aday üye ül-
kelerden farklı olarak bir
"çağdaşlaşma sürecivepro-
jesi*dir. "Çağdaşlaşmak",
bizim için ne "ulus- dev-
lef'ın yıkılmasının, ne
"yurtseverük'' ve "ulusal-
hk" düşüncesini dışlama-
nın ne de bireysel ve kül-
türel planda "aşağıhk duy-
gusu"na kapılmanın bır
gereğıdır; Avrupa Bırlığı
ülkeleri, bu kavramların
güncclliğini, vazgeçilmez-
Hgtnı pek çok örnek arasın-
dan her gün medyaya yan-
sıyan yazı ve görüntüle-
nyle işleyıp duruyor. Irak'ta
kaçırılan, öldürülen gaze-
teci, asker, sıvil görevli ar-
dından ulusal reflekslerin
nasıl tepki verdiğini kim
görmezden gelebılır?
"İnsan olmak kendini
aşağı hissetmektir", doğ-
ru, ancak, bunu aşmanın
yolu "olduğu şey"ı yadsı-
maktan, yok saymaktan,
"köksüzlük"ten geçmez.
Dcğişmek, donuşmek, ev-
nlmek, gelışmek, çağdaş-
laşmak için insanın "ol-
duğu şeye yabancılaşma"sı
gcrekmez Pascal'ındedı-
ğı gıbı, "Yumruğu elden,
kol açıkhğını koldan, adı-
mı bacaklardan daha bü-
yük kümak olanakh değil-
dir", doğru, geıeklı de de-
gildir, hele "aydın" olmak
ıçın bu hıç gereklı değıl-
dir.
İSTANBULCUMOK
CUMHURİYET GAZETESİOKURLARINI ve ADD ŞUBELERİNİ
ULUSAL EGEMENLİK İÇİN 23 NİSAN'DA ANKARA'YA ÇAĞIRIYOR
22.04.2005 Cuma 22.00'de
ANADOLU EKSPRESİ ile ANKARA'ya gidiyor.
23 Nısan sabahı 09.00 da Gar'da butuşuyor, yüriiyoruz.
Hedefimiz İLKMECLİS.
Ve ANITKABİR.
İVEDİİLETİŞİM 0212 3211112/124-0212 28813 05/0216368 3110
0216 326 49 21 - 0542 65215 00 - 0532 281 54 54
SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ
Katılmak ısteyenler ıçın Gıdış-Donuş 30 YTL'dır
BankaHesabı Yapı Kredı Bankası 4 Levent Şubesı (371)
Hesap Ntmarası 0055136 Sanıye Yurdakul-Dekonta Itıtfen ısmınızı yazdınnız
www cumok.org
KONFERANS
ELMALIATATURKÇU DUŞUNCE DERNEĞI - ANTALYA CUMOK ÇAĞRISI
AB YALANLARI ve GERÇEKLER
Yılmaz DİKBAŞ
Araştırmacı Yazar - Kımya Muhendıslerı Odası Antalya // Temsılcısı
Sen gelmezsen bir ekslfjkl
Tarıh- 22 Nısan 2005 Cuma, Saat: 20 30
Yer: Elmalı Belediyesi Konferans Salonu
Iletişim-Bilgi:
Malık ASUTAY 618 68 75 ve 76 0 532 673 57 15
f lıcran KARABUDAK 247 67 17 - 0 532 325 05 63
23 ndSAnroAAIKARA'DA ILK MECÜSTEYIZ!
PENCERE
Ismet Paşa'mn
Çarpıcı Gerçeği...
"Kitap okunmuyor" diyorlar; ama, her gün ga-
zetedeki odama girdiğim zaman masamın üstün-
de biryığın yeni kitap görüyorum; bereketli birya-
yın mevsimindeyiz; özel yayınevleri birbirleriyle
yarışıyorlar...
Oysa bır vakitler bu ülkede kitap ancak devlet
elıyle basılırdı; özellikle Ismet Paşa döneminde 'Ma-
arif'in 'Tercüme Bürosu' harıl harıl çalışırdı...
Neden?..
•
M. Seyfettin Özege yi çoğu kişi tanımaz, oysa
çok değerli bir yapıtın sahibidir; kitabının adı:
"Eski Harflerle Basılmış Türkçe EserlerKataloğu"
Beş ciltlik yapıt 24 bin kitabı içeriyor, tüm yayın-
ları kapsıyor, en ıvır zıvır olanı bile!.. özege, kitabı
bana armağan etmişti.
Gutenberg'den 270 yıl sonra matbaayı Osman-
lı'ya getıren Ibrahim Müteferrika'dan Atatürk'ün
yazı devrimıne (1928) dek geçen ikı yüzyılda 24 bın
kitap basılması şaşılası bır yoksunluk ya da zaval-
lılık değil mi!..
Peki, 1928'deneoldu?..
Yazı devrimi!..
Yeni yetişen kuşaklara yeni yazıyla bir yurt ve dün-
ya kütüphanesi gerekiyordu; devrimci devlet bu
işlevı üstlendi, eski Yunan'dan, Alman'dan, Hint'ten,
Çın'den, Iran'dan dünya kitaplığı Mıllı Eğitim Ba-
kanlığı'nda seferberlikleTürkçeleştınldı; "Dünya Kla-
sikleri" Yazı Devrimi'nin kolaylıgıyla ve Dıl Devrı-
mi'nin saydamlığıyla okuruna ulaştı.
Bugün ne devlete gerek var, ne de Milli Eğitim
Bakanlığı Tercüme Bürosu'na; ama, dün Hasan
Âli Yücel'in unutulmaz hizmeti kaçınılmazdı.
•
Atatürk devrimi bir bütündür; Padışahlık ve Hi-
lafetyıkılınca 1920'lerde, laikcumhuriyetkuruldu...
Laık cumhuriyet nasıl kurulur?..
Devletin hukuk yapısı dınsel kanunlardan ayık-
lanır, laik yasalarla donanır!.. En başta Yurttaşlar
Yasası (Medeni Kanun) ki Fransa'da 1802'de, Tür-
kiye'de 1926'da benimsenmiştir; ardından tüm
hukuk düzeni laikleştirilen ülke tüzede çağdaş-
laşmıştır. Şu iyice biline ki bütün bu yasalar Ba-
tı'dan (Avrupa'dan) alınmıştır...
Ne zaman?..
Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan Inönü Tür-
kıyesi'nde çağdaş hukuk elbirliğiyle hayata geçirildi...
•
"Aydınlanma" başka türlü yaşanamazdı; Dıvan
edebiyatıyla birlikte halk edebiyatı da cumhuriyet
devriminde akıl ve bilimle değerlendirilmiştir..
Ya Yunus?..
Halk dehasının bu görkemli ozanı cumhuriyet dev-
rimiyle bilindi, bellendi, benimsendi...
Peki, Tanzimat ile Cumhuriyetin farkı nedir?..
Tanzimat dinci devlettir..
Cumhuriyet laik devlettir..
Tanzımat'a Ismet Paşa döneminde dönmedik..
Daha sonraki ıktidarlarda bile buna cüret ede-
mediler...
Şimdi takıyyeci iktidarla "ılımlı Islam devleti mo-
deli"ne dönmek tehlikesinin göbeğindeyiz...
Ismet Paşa gözlerini açıp da bugünkü Türki-
ye'nin halini görseydi, bizlere ne derdi?..
- Çocuklar!.. Gördüğüm kadarıyla durum tek
sözcükle "vahım"\.. Ülke elden gidiyor!.. Buortam-
da ne benle uğraşın, ne de bırbirınızı kızdırmaya
çabalayınL El ele vererek laik bir ulusal güç ya-
ratmayaçalışın!..
IM O V I T A S Turizm
tznik
Kilikya (uçakla)
(Adana, Ântakya, Mersın, Sılifke)
Kastamonu-tnebolu-Pınarbaşı
Yunanistan
(Selanik, Kavala, Meteora)
Kastamonu-Pınarbaşı
Mudurnu-Göynük-Beypjazarı
Tekneyle kıyı kıyı Boğaz
Doğu Anadolu (uçakla)
Baştan başa Karadeniz
: 7-8 Mayıs
: 19-22 Mayıs
: 19-22 Mayıs
: 19-22 Mayıs
: 27-29 Mayıs
: 28-29 Mayıs
: 29 Mayıs Pazar
: 20-25 Haziran
: 16-24 Temmuz
Diğer turlarımızı acentemizden sorunuz
Tel: 0 212 - 251 28 08 (pbx)
novitasıVı novitas.com.tr \vww.novitas.com.tr
MuzafFer
Ilhan Erdost
"Saidî Nursî'nin Öğretisi ve
Bilimin İslamlaştırılnıası"
21 Nisan 2OO5
Pcrşcmbc 18.30-20.00
u m : a g Toplantı Salonu
UCIIJIÂRAŞTIRMACI
G A Z E T E C İ L İ K
Pfins Caddesl No 14
Knvnkhdera - Ankara
IBI (0312)417 77 20 pbx
F <ıks (0312)417 57 46
ı> posta umag@umag org tr
www umag org tr