Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
[
CUMHURİYET 19 NİSAN 2005 SALI
INCELEME
Çanakkale geçilseydi, Ermenilerin yardımıyla Türkleri Anadolu'da sıkıştınp Karadeniz'e dökeceklerdi
SoykınmcıBatı emperyalizmi
• Kimse inkâra
yeltenmesin, bir
soykırım, evet vardır. Bu;
Batı emperyalizminin;
her şey bir yana, kendi
yüz binlerce fidanına,
o arada askerleştirmek
istediği on binlerce
Ermeni yurttaşımıza
kıymak pahasına,
gerçekleştirilmesine
mutlak surette
ahdetmiş olduğu,
"Türk soykırımıdır".
Prof. Dr. TOLGA YARMAN
Feyziye Mektephri Vakfı fşık Üniv.
A
nadolu topraklarına, Orta As-
ya kültürümüzle, geçen bin yı-
İın başlarında, günümüzden
yuvarlak dokuz yüzyıl kadar
önce giriyoruz. Kılıt olarak tasnif edilen
tarih, malum, Malazgirt Savaşı (1071).
Konya-Söğüt-Bursa-Edirne sıçramalarıy-
la, tüm Anadolu'yu, nihayette de istanbul'u
çevirip zapt etmemiz, yaklaşık üç yüz
seksen yıl sonra gerçekleşiyor (1453).
Bu aşamadan itibaren yuvarlak yüz-
yüzelliyıllıkaralarlaiki kez(1529,1683),
Viyana kapılanna dayanıyoruz.
Bu süreçte, fethedılenyerlerdeki "inaııç
diinyalanyla" karşılaştınldığında sergi-
lediğimiz "inanç üstünlüğü", muhakkak
kayda değerdir ve sırf bu açıdan incelen-
meyi herhalde hak eder.
Bu çerçevede, din bazmda gelişen pek
çok bağnazlıktan, bizim de nasıbimizi,
hem de üst bir derecede aldığımız husu-
su, keza laıklık (inaııç özgürlüğü) konu-
sundakı duyarlılığımız saklı olarak ve yal-
nızca toplumsal siyaset açisından belırte-
lim: "Islam"; Türk'ün, Anadolu'ya giri-
şinde, bir yandan Kuzey'deki "Ortodoks
Rus" ve cephedekı, yine "Ortodoks Bi-
zans" ıle, bunlann arasına bıçak gibi gı-
recek olan, "karşıflaşmanın"; dığer yan-
dan da Güney'deki Müslüman Arap'la,
bunu ise Anadolu'ya bir nıilim yaklaştır-
mayacak olan, "ittifak" geliştirme siya-
setinın, "bayrağıdır".
Bunun kökeninde, bir "tefekkür vestra-
tejikbirseçim" olmayabıhr. Aııcak şura-
sını teslim etmek yerinde olur ki, o "bayrak"
olmasa ve mesela, Türkler Ortodoksluğu seç-
seler, herhalde "dostvemüHefik" Bızans'la "dost
ve müttefık" Rusa rağmen, Anadolu'da yol
alamazlar, burayı yurt kılamazlardı!
TÜRKLERİ ANADOLU'DAN
ATMA SEFERİ
Böyle bir açıdan, "milli" ve "tarihideğerle-
rimize" (irfanı mühürlü, vicdanı kılıtlı olarak
değil, gerçekçi olarak) sahıp çıkacak olanlar
bizlerizdir; sözde mıllıyetçi, sözde muhafaza-
kâr kültür tornalarından, "hinlik ucubeleri"
olarak çekilip halkımızı, kurduklan bankala-
n boşaltarak soymayı marifet bılenler değildir
elbette.
Tarihimizi çözümlemeye devam edelim.
On yedinci yüzyıl içinde, geri çekılme dö-
nemi başlıyor. Nereden başlatıldığına bağlı
olarak, yuvarlak, ikı yüz-ıki yüz elli yıl da bu
sürüyor. Bu sürecinuzantısında, Balkanlar'ı ge-
çen yüzyıhn başlarında (1912) kaybedıyoruz.
Sonra malum, Birinci Dünya Savaşı çıkıyor
(1914). Batıhlar var güçleriyle Türk'ü, o tarih-
te artık, yaklaşık sekiz yüzyıldır vatan kıldığı
Anadolu'dan, hiç değilse Batı Anadolu'dan ve
Istanbul'dan söküp Doğu'ya, geldiği yere doğ-
ru fırlatmak üzere, en önce Çanakkale Savaş-
lan'nda püskürtülecek olan -deyim yerinde
sayılacakiır- "Son BirHaçlı LSeferi" düzenlıyor-
lar (1915). Ama, son toplamda katıyen başa-
nlı olamıyorlar.
TÜRK'Ü KARAPENİZ'E DOKME PLANI
Batı'nın, Çanakkale Çıkarması'na, salt, "ih-
tilale kaymakta olan Çarlık Rusyası'na nıütte-
fiklerin yardıma yetişmelerinden" ibaret ola-
rak takdim edilen teze iltifat ederek bakmak,
kanımızca, birazdan açıklayacağımız çerçe-
vede, tam bir saflık olacaktır; Batı, Çarlık Rus-
yası'na da muhakkak yetişmek istiyordur; an-
cak "Hasta Adam"ın işini tamamıyla bitır-
mek, Türk'ü Ege'den ve Istanbul'dan söküp,
geldiği yere olabıldiğince fırlatmak, bu çerçe-
vede Batı medeniyetinin beşiği, Anadolu'yu pay
etmek, herhalde emperyalist şehvetin, yüzyıl-
larboyunca boy atmış ıntıkam duygusunun ve
stratejinın baş gerekleri olmalıdır. O kadar
böyle olmalıdır ki biz düşmanı nihayette Ak-
deniz'e dökmesek, düşman bızı, Orta Anado-
lu'ya icbar edip, bir bıçımde Karadeniz'e dö-
kecektir!
Tarihimizi çözümlemeye dcvam edelim.
Osmanlı'nın mağlup olarak çıktığı Bırıncı
Dünya Savaşı (1918) sonrasında, Kurtuluş Sa-
vaşımızı venyoruz (1919-1922). Batı bizi,
Anadolu'dan kımıldatamıyor. Tcrsin», bizonu
Mustafa Kemal, Çanakkale'yi geçilmez kılarak Türk milletinin kaderini değiştirdi
Izmir'den denize savuruyoruz.
Burada esas olarak şu hususu belirtmek ye-
nnde olacaktır. "Ermeni meselesini" (1915);
Çanakkale Savaşlan'nın; daha doğrusu Os-
manlı'yı muhakkak çökertıp Türk'ü her ne pa-
hasına olursa olsun, dediğimiz gibi, başta Is-
tanbul, tüın Batı Anadolu'dan, Doğu'ya sürmek
isteyen, bu amaçla da her türlü topu, tüfeği, zırh-
lısı ve binlerce kılometre uzaktan devşirdiği An-
zaklar ve Gurkalar'la palazlandınlmış olarak,
iistümüze salman son Haçlı Sefen'nın,
u
stra-
tejikbir halkasr olarak düşünmemek hıç müm-
kün görünmüyor.
BATINIM KigKIRTTiCI ERMENİLER
Bu çerçevededir ki, Türk kuvvetlerini böl-
mek ve Çanakkale'yi yırtabılmek üzere, Os-
manlı'ya doğusundan da yüklenilmek istene-
cek olnıasını, bu uğurda demek ki Ermenıle-
rin silahlandınlıp kışkırtılmasını, stratejik bir
master planın gereğı olarak görmek ve konu-
ya bılhassa böyle bir açıdan eğilmek gerekır.
Asla, "Biz hep iyi davrandık, Ermeniler ise
hep kötü davrandılar" ya da "Osınanlı Ernıe-
nilere vallah hiç kötü bir şey yapmadı, Erme-
niler ise bize biteviye ihanet eüiler" demek ıs-
tiyor değiliz. Şu var kı Ermeniler, daha önce
de Osmanlı - Rus çatişmaları çerçevesinde,
Ortodoksluk öne çekilerek Rus Ordusu yanın-
da, Osmanlı'ya karşı savaştırılmışlar; daha
sonra, 1917 Sovyet Devnmi 'nden sonra ise bu
kez Beyaz Ordu'nun yanında sılahlandırılmış
olarak Emperyalıstler tarafından, Bolşevikle-
nnüstüne salınmışlardır. Dolayısıyla Ermeni-
lerin 1915'te Osmanlı'ya karşı kışkırtılmala-
rı, hiç olağandışı bir gehşme değıl, tersine ga-
yet sıradan bir vaka sayılmalıdır. Bu çerçeve-
de; Osmanlı'nın, Çanakkale müstahkem mev-
kılerı, dağıtıhııak üzere zorlanacakken, doğu-
suna da bir biçimdc yüklenılerek, kuvvetleri-
nin bölünmek istenecek olnıasını, olağan bir
harp stratejisı olarak gözetnıemiz gerekir;
ışte bunu diyoruz.
Daha sonra ya da daha once o olmuş-
tur, bu olmuştur; gayn ınsanı ne olmuş-
sa, elbette acı olmuştur.
BİR CANİ ARANIYORSA...
Ama böylesi bir gehşmede muhakkak
bir sorumlu, daha doğrusu Batı'nın yap-
tığı gıbı brr "cani" aranıyorsa; bu en ön-
ce; Osmanlı'yı, her ne pahasına olursa
olsun bitirmeye ahdetmiş; Çanakkale Sa-
vaşları'nda, şimdı orada yatan Mehmet-
çıklenmız ve (üazi'nin "insaııcıllık abi-
desi" güzelim değerlendirmesi ıle ıfade
edersek onlarla koyun koyuna yatan ve
onun için de bizim çocuklanmız saydığı-
mız) tngiliz, Fransız, keza Hintli, Avust-
ralyalı ve Yeni Zelandah yavrucaklarla
beraber, toplam yarrm mılyon gencecik in-
sanı telef ettiğı yetmıyormuş gibi Do-
ğu'da da Ermenıleri, nıenfui" emellcri için
göz göre göre Osmanlı'ya karşı muhak
kak tekraren kundaklayan "Baü Enıpeı-
yaliznıi"dir.
O Batı emperyahzmi ki bugün, evet
bugün bıle, ışte burnumuzun dibinde, üs-
telık yıne ta Avustralya'dan getinlenler da-
hil, aynı yamama zavallı devşırmelerle, Or-
tadoğu'da yaptığı, tıpa tıp aynı bir kurgu-
yu hayata geçırmekten, hiç başka bir şey
değildir. Yıneleyelinı, Osmanlı'nın ön-
ceki ya da sonraki, ne ise o, hıçbır olum-
suz tasarrufunu örtmek gıbı bir gailemiz
yoktur; böylesi bir gayret aynca beyhu-
dedır; tarıh ne biliyorsa, zaman içinde
söyleyecektir.
EVET, BİR SOYKIRIM VAR
Ne kı 1915 itibanyla, kimse inkâra yel-
tenmesin, bir soykınm, evet vardır. Bu; Ba-
tı emperyalizminin; her şey bir yana, ken-
di yüz binlerce fidanına, o arada asker-
leştırmek istediği on binlerce Ermeni
yurttaşımıza kıymak pahasına gerçekleş-
tirilmesine mutlak surette ahdetmiş ol-
duğu, "Türk soykınmıdır".
Çanakkale geçilse, Anadolu'nun her
tarafına çıkmış olacak Batı emperyahz-
mi; Doğu'da da Ermenilerin manfetıyle,
Türk'ü Orta Anadolu'da, kesın kıstırıp
gereğini pek tabıı, yerine getirecektir.
Böylesi bir sav, hiç kuşku yok ki kap-
samlı bir araştırma konusudur. Ama şu-
rası muhakkak ki birazcık stratejı mü-
rekkebi yalamış hemen herkes, savımıza
ilişkin belgelenn, lngiliz, Rus, Fransız,
Amenkan harıciyelerinde ve genelkur-
maylannda, ııerede ise elimizle konulmuş gı-
bı bulunabileceğini, kestirebıhr. Dahası, bu
belgelerin, hâlâ daha "kozmik" (en üst) "giz-
lilik derecesi" ıle koruıııa altında tutulmak du-
rumunda olacak belgeler olduğunu öngörebı-
lir. Bizim, zaten açık olduğu anlaşılan arşivle-
rimizin açılmasını, biteviye talep edenler, en
önce bıze kendi gizlilik deıeceli arşivlerinı aç-
malı, şu belgeleri göstermelıdırler; ama gös-
termeyeceklerdir; çünkü gösteremezler; gös-
terirlerse foyalan ortaya çıkar, foyalan...
Ne ilgınçtır kı bu hususu, asker, sivil, bilım-
cı, sıyası, bugüııe kadar göremedık, dıle getı-
remedik; bari şimdilerde idrak edıp ısrarla gün-
deme taşıyalım. Bu yönde araştırmalar yapa-
lım, yaptırahm. Batılılann hâlâ gizlilik dere-
celı olması gereken belgelerini; açılmış belge-
lenndeki boşlukları yakalayıp işaret ederek
görmeyi talep edelim. Bakın kazın ayağının ne
kadar perdahlı olduğu ortaya nasıl da çıkıve-
recek!..
Atatürk'ün dünyaya mirası: Barış
K
ısacık dıkkate getirdiğimiz tarihsel perspektıfın, en çok herhal-
de, yakın tarihımizin baş miman, Mustafa Kemal Atatürkfaı-
kındaydı. O'nun, Harp Akademılerı'nde (1905'te), inanılmaz
bıçimde, daha yirmi dört yaşında bir "kurmay ögrenci" iken o
sırada pek muhtemel görünen Dünya Savaşı'nın çıkması du-
rumunda, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ortadoğu'daki kazanım-
larımızı bırakarak Anadolu'ya çekılmemızı ve esas olarak "yurdu-
muzıT burayla sınırlandınlmış olarak savunmamızı, bir "tez" ola-
rak çalıştığını biliyoruz. Bu açıdan "Ytırttasulh,cihandasulh!" sö-
zü, çok anlamlıdır ve özetle şu demek olmaktadir:
- Biz, sekiz yüzyılda tüm Anadolu'yu katederek şuradan şuraya
gittik; şimdi de "anavatan" kılacağımız topraklara çekildik. Bizi,
daha da geriletmek istedinız. En nihayet Çanakkale'de zorladınız
Tarihin en kanlı savaşlanndan bınnı çıkarttınız. Yüz binlerce evla-
dımızı aldınız. Ancak bir o kadarını da siz yitirdiniz; Çanakkale'yi
geçemcdiniz Müttefıklerimiz yenildi; dünya savaşını kaybettık;
yedi duvel (düşman), ıçimıze girdiniz. Kurtuluş Savaşı'nı verdik;
yurdumuzu, kanş kanş geri aldık. Şimdi kimsenin "bir kanş top-
rağuıda" gözümüz yok, ama şunu da bilin ki bızım tek bir kanş
toprağımıza göz dikenin (Çanakkale Savaşlan'nda, sonra da Kur-
tuluş Savaşımızda, ibret-ül âlcm için kanıtladığımız gıbı) "anasın-
dan emdiği sütü burnundan getiririz"'
O evrede, sekiz yüzyıllık, bugün ise dokuz yüzyıllık, bilhassabaş-
larında ve sonlannda "inanç üstünlügü" ıle destanlaşıp sonuçta, bi-
ze bu topraklarda oturmayı ve çocuklanmızın mürüvvetini görme-
yi bahşetmiş, Anadolu tarihimizin, özeti ve Kurtuluş Savaşımızın
uzantısında kurduğumuz Cumhuriyetın baş bir harcı, işte şu kısa-
cık çerçevedir.
- Yıırtta sulh, cihanda sulh!
Türk insanı bugun, tarihinin bılıncınde olmalıdır. Ama bu yet-
mez. O, aynı zamanda, bir dünya yurttaşı olmalıdır. Bu dahi yet-
mez; şimdilerde dünyamızın etrafında fırıl fınl donmekte olan
Hubble Teleskopu'nun gözüyle evreni, galaksileri seyretme ve ye-
rini boylcsı bir evrensel perspektif içinde seçip değerlendırebılme
yeteneğinde olabılmelıdır.
Bugün Türk ınsanı, ne "rnilliliğiııi", milli tarihini, yanı bu top-
raklarda neler pahasına oturduğumuz olgusunu, "evrensellik'' adı-
na ıskalayacak ne de "bağnaz bir milliyetçiliğe" saplanıp böyle bir
millıyetçılık adına, evrensel olma sevdasından vazgeçecektir.
1 ürk ınsanı yurdundan, bölgesinden başlayarak dünyaya dönük
olarak attığı her adımı, böylesi bir bilinçle atmalıdır. Bu özlemi yal-
nızca, kendımıze dönük olarak değil aynı zamanda, komşularımız-
dan başlayarak dünyamızın bütün uluslanna dönük olarak da ifa-
de etmek, Atatürkümüzden edindiğimiz mırasın baş gereğidir. On-
lar da mıllı tanhlerini evrensellik adına ıskalamasınlar ısteriz. Ama
böyle davranırlarken de bağnaz bir milliyetçılığe zinhar saplanma-
sınlar ve evrensel olma sevdalanmasından, hiç vazgeçmesinler is-
teriz. "Yiırtta sulh, cihanda sulh", somutta, ancak bugün, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin alnında yazan düsturun, hangi kampta
olursa olsun, baskıcı, sömürgen, ınsansevmez, banacı, insanlığın
yüz karası odaklann tasfıye edılıp dünyamıza mal edilmesiyle ger-
çekleşebilir
- Hâkımıyet Kayıtsız Şartsız Büyük Dünya Ulusunundur!
Işte bu düsturun bayraklaştırılmasıyla...
NOT: Bu yazı, yazann, Ulusal Strateji Dergisi'nin, Ağustos
2003'teyayımladığı, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" Sözü, Ana-
dolu Topraklart 'ndakiBin Yıllık öykümüzün Bir Özetidir! baş-
lıklı makalesinin zemininde hazırlanmıştır. Sö'z konusu maka-
leye, anılan kaynakta aynca (Ozan Yarman 'ın çevirisiyle) Ingi-
lizce olarak dayer verilmiştir.
SALI
ORHAN BURSALI
Bana' KarşıYazı
Denktaş'ı ben de eleştirdim.. Politikasının hep
"Ya taksım ya ölüm" oldugunu, ama gelinen nok-
tada bu politikanın çıkmazlarına işaret ettim.. An-
nan Planı'naevetdenmesinisavundum. Bu birzo-
runluluktu, "barışa" ve Türkiye'nin tıkanmış yolla-
rının açılmasına bir şanstı..
Artık bu nokta başarıyla aşıldı. Türkiye ve Kıbrıs
(Denktaş) "uzlaşmaz taraf" giysisini çıkardı, bu sa-
yede. Reel politikanın gereği yapıldı, eşik geçildi.
Ve aynca uzlaşmazlık karşı tarafa atıldı; Papa-
dopulos gibi bir Enonisçi ve EOKA'cı ile onu des-
tekleyen Rum milleti uzlaşma istemedi.
Karşı tarafta tam bir Enosisçi var. Enosisçi, il-
hakı en azından uzun vadede mümkün kılacak ye-
ni bir anlaşmanın peşinde. Kıbrıs'ta Enosisçilerin
çizgisı belirginleşmiştir: Kendi istedikleri bir "banş"..
Aramızdaki "ne pahasına olursa oisun Avrupa-
cı"\ar ise Enosisçiyi ve uzun vadeli "ilhak" politika-
sını görmezlıkten geliyor. "Türkiye'ninyapacağı ve
vereceği daha çok şeyler var" diye yazıp çiziyor-
lar. önce atıp tuttular, ama şimdi yavaş yavaş Eno-
sisçilere kaymaya başladılar. Nerede duracakları-
nı biliyorlar mı, doğrusu henüz görülmüyor.
Bugün gelinen noktada, Papadopulos süreci yö-
netiyorsa, bu tarafta da etkin bir karşı Papand-
reu'nun, yanı bir Denktaş'ın olması, eşyanın tabi-
atına uygundur.
Sanırım bu görevi, ister istemez, Denktaş'ın ra-
kibi Talat üstlenmek zorunda kalacaktır. Zaten ar-
kada davasının yılmaz savunucusu Denktaş, atma-
ca gibi Talat'ın omzundadır! Süreç, duruma göre,
Talat'ın ayakları altından da "toprağı" hızla kaydı-
rabilir. "Halk desteği" böyle bir şeydir!
Ayrıca AKP'de yeniden düşünme dönemi baş-
ladı.
Heletünelin ucundakı Avrupa Birliği üyeliği ışığı-
nın, varlığı ile yokluğunun giderek anlaşılmaz olma-
ya, sönecek bir tıtreklikte yanmaya ve..
...AKP'nin, daha önce burada yazıldığı gibi, "mil-
//yefç/"liğinin ön plana çıkmaya başlaması ile bir-
likte..
'Reel hayat' bakalım neleri nasıl yansıtacak!
•••
On paralık parodilerle dolu, seyredenlerın "tıp-
kısının aynısı" ve "bezdirici" bulup zapladığı dizi zır-
valarından birinin altına imza atarak Türkiye'nin
kültür hayatına müthiş katkılarda bulunan bir "kö-
şe yazan", Gelibolufilminıseyredenleri "güruh" ola-
rak adlandırmış.. yani sürüler, ayaktakımı...
Doğrusu, ülkemızde sürü sepet güruh varken, on-
ları gidip Gelibolu seyircileri arasındaaramak, müt-
hiş birtoplumbilimci dedektifliği..
Merak etmez misiniz? Para ödeyerek Gelibo-
lu'yu (Bir sanat-belgeselini hem de!) seyreden 500
bin kişiyi mi güruh sınıfına sokarsınız, yoksa evin-
de TV'sinde bedava ve bakarkör gıbı gece koltu-
ğunda uyuklayarak bırzırvalığı seyredenleri mi (Ben
TV'cilerin de bir kısmını güruhun içine sokmama-
yı tercih ederim!)
Gelibolu'dan bu korku nıye? Çanakkale'den?
Belki de hatta Kurtuluş Savaşı'ndan...
En azından millete kakıştırdığınız ucuzluğun, ko-
lay para kazanmanın hatın suyu hürmeti de mi yok?
• • •
Bayraklı, bayraksız... Entelektüel gevezelik, mil-
leti kabakmış gibi neden ikıye böler? Entelektüel-
liğin bayrağı yok mu? Veya entelektüellerın bayra-
ğı olmaz mı? Birilerıne göre, olması gerekmez. Bir
evrensel yurttaş olarak, herkesi ve ülkeyı de evren-
selleştirme görevinı üstlenmişlerdir. Fakat ortalık-
ta evrensel bir ülkenin görülmediği bir dünyada bu
işi yapmak meşakkatli bir iş. Sonsuz saygım var.
Buna karşılık, milliyetçılığın de gerektiğinde her şe-
yı çığrından çıkarabilecek birdüşünce ve eylem bi-
çimine hızla dönüşebıldiğini anlamak için tarihe bir
göz atmak yeter.
Fakat yurtseverlik diye, herkesin inanılmaz
derinlerine kazınmış, hıç abartmadan söyleyeyim,
genetik bir olgu var.. bu doğuşla başlıyor, yaşadı-
ğınız çevre ve kültürle serpilip gelişiyor. Ben bunu,
en evrenselci bir arkadaşımın, Süreyya Ayhan'ın
ipi göğusledıği bir yarışmada boğulduğu gözyaş-
larında seyretmiştim.. Müthiş bir dışavurumdu..
Esas sevgıyi yurtseverlikte görürüm. İyi bir yurt-
severin, gerektiğinde iyi bir evrenselci ve iyi bir ulu-
salcı olabileceğini düşünürüm..
Yurtseverin bayrağı, "söyle seniistediğin herye-
re dikeyim"cilerin bayrağı değildir. Ama bayrağı
olanlarla, bayrağı istediği yere dikmek için emre ama-
de olanlan ciddiyetle birbinnden ayırmaya kafa yor-
mayalım mı?
Onun yerine, milleti karpuz gibi ikiye mi bölelim?..
obursali@cumhuriyet.com.tr.
SOYKIRIM ÎDDtALARI TARTIŞILDI
'Bilmedenkonuşup
kargaşa yaratiyorlar'
Istanbul Haber Servi-
si - Türk Tarih Kurumu
(TTK) Başkanı Prof. \u-
suf Halaçoğlu, Türki-
ye'de herkesin tanh yaz-
maya kalkıştığını belır-
terek yazar Orhan Pa-
muk'u kastederek "Bir
romancınuz,' 1 milyon
Ermeni öldürüldü' diyor.
Tarih araştırması olma-
yan bir kişi çıkıp böyle
konuşabiliyor. Herkes
kendi işini yaparsa kar-
gaşa yaşanmaz" dedi.
Yıldız Teknık Üniver-
sıtesı'nde "Ermeni Soy-
kınnı lddiaJan ve Ger-
çekkr" konulu panel dü-
zenlendi. Panele katılan
Prof. Halaçoğlu, sade-
ce Osmanlı arşıvlenn-
den değil, dünyadakı dı
ğer arşivlerden de ya-
rarlanarak gerçeklerin
su üstüne çıkarılması ge-
rektığıru vurguladı. Prof.
Halaçoğlu, çıkan çatış-
malarda öldürülen Er-
meni sayısımn 6500 ile
8500 arasında, hastalık-
tan ve açlıktan ölen Er-
meni sayısımn ise en faz-
la 300 bin civannda ol-
dugunu belirtti.
Marmara Ünıversite-
si Öğretim Üyesı Prof.
Nurşen Mazıcı savaş ko-
şullan içinde Ermeni-
lerle çatışmalar yaşan-
dığıııı, her iki taraftan
da ölenlerin oldugunu
kaydederek "24 Nisan
1915'te çaüşmalaraka-
ülan2bin34S£rmenitu-
tuklandı. 24 Nisan soykı-
nm günü değil, tutukla-
ma günüdürn
dedi.
Marmara Üniversite-
si Öğretim Üyesi Prof.
Ferit Hakan Baykal da
soykırım iddıaları ile
Türkiye'de halkm bir-
birlcrine düşürülmek is-
tendiğını, Türkiye'nin
Kafkaslar'dakı gücünü
de zayıflatmanrn arzu-
landığını söyledi.