17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA Kaş Kalkan'a yerleşen Ingilizler için Türkçe kursu açıldığını ve bir Ingiliz'in bile Türkçe öğrenmek istemediğini biliyor musunuz? 17 D E N İ Z S O M | mıJElektrortik posta; [email protected] www,deni2S<»m.cöm - Başbakan, AB'nin Türkiye'yi bölmeyi düşündüğünü söylemiş., "Haydi federasyonu konuşalım!" Erdoğan: "AB bizi parçalamak istiyor" Acaba kimi kullanarak? Yalova Yalova'da Atatürk Tarım Işletmeleri'nin deniz kıyısındaki arazileri belediyeye devredildi. Şimdi de belediyenin bu arazileri Dubai'deki bir şirkete devretmesi bekleniyor! Pazarlama .Akif Kökçe: "Yatırım yapmanın değil de yapılan yatırımları satmanın iş edinildiği ülkede, Devlet Planlama Teşkilatı da Devlet Pazarlama Teşkilatı olarak değiştirilsin!"? Osmanlı Amerika, şimdi de Ortadoğu'da yeni bir Osmanlı devleti kurmak istiyormuş. Haklı valla; halifelik için adamı yıllardır besliyorlar! SSK Başkanlığı'nın "2005 Yılı llaç Listesi ve Uygulama Talimatı" geçenlerde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yeni ilaç uygulama listesinde hastalann reçetelerine tanı yazılması kuralını hasta mahremiyetine saldırı olarak yorumlayıp kınadı. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer ise listenin "tanımlar"a ilişkin 2. maddesinde aynı etken maddenin eşdeğer olan ilacıyla ilgili küçük bir değişiklik yapıldığını söyleyerek başka bir konuya dikkati çekmeye çalıştı: "Koşul aranmaksızın eşdeğer listesinde olduğu halde liste dışına çıkartılan non iyonik radyoopak maddeler tanısal amaçlı görüntüleme işlemlerinde görüntülemeyi sağlayan maddelerdir. SSK yılda yaklaşık 100 bin kutu non iyonik radyoopak tüketmektedir. SSK geçen yıl non iyonik radyoopak ilaçları 40 Con Ahmetmilyon lira dolayında alıyordu. Ancak non iyonik radyoopak maddeler eşdeğer listesi dışına çıkarıldığı için artık bu ilacı 143 milyon liraya alabilecek. Kurumun yalnızca non iyonik radyoopak maddelerde bir yılda uğrayacağı zarar yaklaşık 7 trilyon lira olacak. Öte yandan yine listede 'endikasyon eşdeğeri' tanımından kaldırılan suni gözyaşları SSK'de bir yılda yaklaşık 450 bin kutu tüketiliyor. Bu suni gözyaşlarının bir kutusu 4 milyon lira ile 13 milyon lira arasında değişiyor. Eşdeğer listesinden kaldırılmasaydı bir kutu suni gözyaşı için SSK en fazla 5.5 milyon lira ödeme yapacaktı. SSK'nin bu nedenle uğrayacağı yıllık zarar ise yaklaşık 2 trilyon lira olacak. Yalnızca non- iyonik radyoopak madde ve suni gözyaşından SSK'nin yıllık zararı 9 trilyon lirayı ya da 6.5 milyon doları bulacak. Ayrıca listede başka kalemler de var ki bunlar da trilyonlarca lira zarar getirecek." O zaman akla şu soru geliyor: Bu paralar kimin cebine girecek? Bu kez Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok anlatıyor: "Tabii ki ulus ötesi tıbbi teknoloji, tıbbi malzeme ve ilaç şirketlerinin kasasına ve bu düzen içinde rol alan yerli yardımcı aktörlerin cebine. Bunun karşılığında da SSK başta olmak üzere sosyal güvenlik kurumları, resmi kurumlar, yurttaşlar daha çok zarar edecek. Con Ahmet'in devri daim makinesi öyle güzel çalışıyor ki; yabancı tekeller sürekli kazanıyor, Türkiye sürekli kaybediyor. Küresel masalın masalcıları ise başka hikâyeler anlatarak, gündem saptırıyor." SESStZSEDASIZ(!) ç. ÛLUVOB.. £>& VIJJ2MAA//Z. Deniz Otobüsleni lövbe' ettiriyor BANDIRMA'YA doğru karayolu kenarındaki devasa tabelalarda, deniz otobüsü ile Bandırma-lstanbul arasının iki saat sürdüğü yazıyor. Ümit Zileli ve Mehmet Faraç'la Izmir'deki kitap fuarından dönüşte Istanbul Deniz Otobüsleri'nin "Türgut özal" feribotuna biniyoruz. 15 dakika rötarla kalkan gemide anons yapılıyor; seferin 2 saat 45 dakika süreceği bildiriliyor. Oldu mu size üç saat yol. Böylesi bir geriye gidiş her işletmeye nasip olmazl Çarşaf gibi denizde dıştan modern görünen bir gemi ile yandan çarklı seferin gerekçesi yolcular arasındaki söylentiye göre makine arızasına bağlanıyor... Istanbul Deniz Otobüsleri'nin "Turgut özal" gibi feribotlarına ilk kez biniyorum. Baltık Denizi'ndeki gemilere benziyor. Iskandinavların rahatlarına düşkün olduğunu düşünüyorum. Yolcu salonunda, "Can yeleklerl koltuklann altındadır" yazıyor. Oysa koltuğa oturunca, can yeleğinin üstüne sanki bir mukavva serilerek koltuk haline getirildiğini anlıyorum. Baş yaslama yeri de olmadığı için saatler ilerledikçe "koltuk" denen oturma yerleri daha çok rahatsızlık yermeye başlıyor. Üç saatin sonunda bir daha mı diyerek "tövbe" ediyorum. Yüksek Yeriiim Hattı Iktidarhalka değişik pozisyonlar uyguluyor. erdincutkurgyahoo.com Şimdiki; kamu-sutra! Devlet Ciddiyeti GÖKHANAKYEL* "7933 Ekim ayının ilk hafta- sıydı. Bütün yurtla birlikte An- kara, Cumhuhyetin onuncu yı- lını kutlamaya hazırlanıyordu. Heyecan büyüktü, bu heyeca- nı yaşayanların başında Ata- türk geliyordu. Birkaç arkada- şıyla birlikte Ankara Palas'a gelmişti. Bara geçtller ve köşe- deki masaya oturdular. Salon- da birkaç milletveklli ve kordip- lomatikten birkaç kişi vardı. Fransız büyükelçi de bunlar arasındaydı. Büyükelçi karısını Paris'e gönderdiği için yalnız- dı. Atatürk'ü saygıyla selamla- dı. Atatürk karşılık verdi. Her yerde eşiyle birlikte görülen el- çinin yalnızlığını fark eden Ata- türk'e Tevfik Rüştü Aras şu açıklamayı yaptı: -Paşam, Cumhuriyet Bayra- mı balosuna hazırlanması için eşini Paris'e göndermiş. Fransız Büyûkelçisi'nin bay- ramımıza verdiği önem, Ata- türk'ün hoşuna gitti ve elçiyi masasına çağırdı. Elçi, Türki- ye'nin birnumaralt insanı ile bir masada oturmasının kariyerine yapacağı katkının farkındaydı. Elçi sordu: - Paris'te bulundunuz mu Ek- selans? - Evet! Hem de o her şeyin çok iyi yaşandığı altın yıllarda.. Çoksevdim Paris'i. - Ekselansları acaba bu gü- zel beldemizi bir kez daha gör- mek istemezler mi? - Hiç istemez olur muyum?.. - Devletim ekselanslarmı kendi yurtlannda görmekten büyükonurduyar. Izin verilirse, Fransız Donanması, sizi Iz- mir'den veya işaret buyuraca- ğınız herhangi bir limandan bü- tün direklerine Türk bayrakları- nı çekerek almaktan gurur du- yaracaktır. Akdeniz'de Fransız Donanması buyruğunuzdadır. Marsilya'da karaya ayak bastı- ğınız an, bütün Fransa ordula- rının başkumandanı olarakkar- şılanacaksınız. Atatürk kendlsine aktarılan sözleriduydukça yüzü kınşıyor- du. Atatürk'ün yüz mimiklerin- de bu öneriyibenimseyecekbir hava yoktu. Aksine, sinirlendl- ği zamandaki gibi kaşlannı kal- dırıp indiriyordu. Sonunda Fransız Büyükelçisi'ne karşılık verdi: - Çok teşekkür ederim, şim- dilik böyle bir gezi düşünmü- yorum. Elçi bu karşılığa şaşırıp kaldı, az sonraAtatürk'ten izin isteye- rek masadan ve salondan ayrıl- dı. Atatürk yanındakilere - Bunlar, bizi hâlâ anlayama- dılar, bize Doğulu gözüyle ba- kıyorlar. Görmüyor musunuz, bir aşiret şeyhini imrendirecek tantana öneriyor bana... Bu efendi hangi Batılı devlet başkanına böyle bir öneride bulunabilir? Gülerler adamın yüzüne, şaşarım aklı perişanı- na! öğrenemediler bir türlü... Ama öğrenecekler!" (Atatürk Cumhurbaşkanı, Yapı Kredi Ya- yınları, 1981, derleyen: Muhte- rem ERENLİ) Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıl- larında, Cumhuriyetin ciddiyeti- ni, bu ve buna benzer konular- da karşısındakine her zaman göstermiştir. Genç Cumhuriye- tin devlet adamlarının vazifele- rinin ciddiyetinde olduklarını, hediyelere, methiyelere kapıl- mayacaklarını her zaman söyle- miştir. O dönemdeki devlet adamla- rının da davranışları hep bu yön- de olmuştur ki, genç Cumhuri- yet kısa zamanda diğer devlet- ler karşısında önemli bir yer edinmiştir. Günümüze baktığımızda bu ciddiyetten bir sapma görünü- yor. Cumhuriyet tarihimizde gö- rülmeyen olaylar gazetelerde manşet olup, sanki bir başarıy- mış gibi gösteriliyor. Başba- kan'ın yurtdışı gezilerınde kır- mızı halı serilip serilmediği ha- ber yapılıyor. Başbakan birfabrika açılışın- da espri olarak verilen maket otobüse karşın, ben de gerçe- ğini vereceksiniz sanmıştım, deyip gerçek otobüs sözü ala- biliyor. Bu ülke içerisinde olan bir olay. Asıl yaralayıcı olan, yurtdışı gezilerinde dünyanın gözü önünde gerçekleşen olay- lar. Uzakdoğu'da bir otomotiv fabrikası gezisinde hediye edi- len arabanın limuzin olmasını isteyebiliyor. Başbakan ve Dı- şişleri Bakanı'nın başka işleri yokmuş gibi uçak alım pazar- larına girip, pazarlık sonrasın- da; bu kadar uçak sattınız bir tane de bana hediye edin de- mesi, uçak firması yetkılılerini çok şaşırtmıştır. Böyle şeylere alışkın olmayan adamlar, kos- koca bir ülke başbakanından gelen bu teklif sonucu, hayır diyememiş. Uçak veremeyiz, onun yerine marka bir ara- ba verelim demişlerdir. Devlet adamı değil de bir tüccar zih- niyetiyle yapılan bu teklifi o da kabul görmüştür. llginç olan da çoğu yazar ve gazete de bu olayları bir başarı olarak yansıtmıştır. Köşeyi dön- me kültürü aşılanmış halkın ço- ğunluğundan bu konulara ye- terli tepki gelmemıştir. Son olan olay da Başba- kan'ın ve eşinin Rusya gezisin- de gerçekleşmiştir. Başbakan'ın eşi bir gezi sıra- sında çok beğendiği gerdanlığı, mağaza sahibinin kendisine he- diye etmesini kabul etmiştir. Oy- sa yanlarında bulunan şehrin belediye başkanı aynı şekilde bir hediyeyi reddetmiştir. Kamu- oyu bu sefer gereken tepkiyi göstermiş ve Başbakan hedi- yeyi 6 gün sonra iade etmek zo- runda kalmıştır. Bu olaylar, son iki buçuk se- ne içerisinde gerçekleşmiştir, ülke onurunu ve devlet ciddi- yetini düşünenlerde büyük ya- ralar açmıştır. Atatürk Cumhuriyeti, tüccar zihniyeti ile yönetilemez. Yazı- nın başında verdiğım örnek göz önüne alınarak, bundan sonra gerçekleşecek aksi olay- lara gereken tepkiyi gecikme- den vermeliyiz. Büyük zorluk- larla kurulan Türkiye Cumhuri- yeti ciddi bir şekilde temsil edil- meyi hak ediyor. *hmirCUMOK ÇÎZGİLİK KÂMİLMASARÂCI kamilmasaraciiyimynet.com HARBl SEMIHPOROY [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] İ0İAİ5 AltYıasseir'fn bWn\ ,, HAYAT EPtK TtYATROSU MUSTAFA [email protected] SOl ĞORp5LQ İKÎ 6ENC ZORLA eQTÜRÜLDÜKLERt GÜNESIİ ÜLKÜ OCAĞINOA Î$KENJCE(5ÖRMÜ5LERI.. NE ORbA SEN?! EÜMDEN SELENIN TAKIHTE BUGUN MÜMTAZARIKAN 19 Nisan imvuı.nuuntaz-arikmt.com EYÜP HAN ÖLDÜ.. 'TF 8ÜSÜM, ŞAL MUHAMM£D EYÜP U4M, 66 HAN OR&UHÜM £N YÜKSEK. - İ9S8'P>E, CuMHUG&AŞKAM /C- rö/ver/Mt et-e ee- ÇİRMİf t/£ ÜÛ IS£ /Ç , O£l/LEr j £yu'f> tfan'f OLMCIÇTU. KAHRAMANMARAS SLfLH HUKUKMAHKEMESt'NDEN Dosya No. 2004/795 Davacı Sağlık Bakanlığı vekılı tarafindan davalılar Mehmet Aydoğan vc Cihangir Nuhoğlu aleyhme açılan alacak davasında, davalı C'ıhangır Nuhoğlu'nun adresı tcspıt edılemedığıııdeıı ve toblıgat yapılamadığından duru^ma gününün ve dava dilekçesı (»etının ılanen teblığine karar venlmıştır. Adı geçen davalının duni!,ma gunu ıılan l() 06 2005 günü saat 09.00'da duruşmaclu hazır bulunması veya kerıdı.sını bir vekılle temsil cttırmesi, aksı halde durusma gününün ve dava dılekçesının kendısme lehlığ cdılmış sayılacağı ve yargılamaya devam edılerek yokluğunda karar venleeeğı ılanen teblig olunur Basın: 16776 GÖRÜŞ BEDRt BAYKAM WliYıllamnBilançosu' mu Dedfniz? Türkiye gibi, devletin hiçbir kurumunun sanata des- tek olmadığı bir ülkede, yalnız bu işle yaşayan bir in- san olarak, karanlık tablonun hep farkında oldum. Biz- lerin devletle ilişkisi "Kitabımız toplatılırmı, makalemiz hakkında dava açılır mı ya da savaşa karşı yürüyüşte acaba copyermiyiz" gibi sorulardan ibarettir. Işte bu boşluğun ortasında sanatla uğraşırken özel girişimlerin ne kadar büyük sorumluluklar taşıdığını çok iyi biliyorum. Beyoğlu Elhamra Pasajı'nda "Karşı Sanat Çalışmalan" galerisinde "Bir Bilanço: 80'li Yıl- larda Türkiye'de Sanat Üretimi" başlıklı bir sergi açıl- dı. Istanbul Modem gibi yeni hlzmete girmiş tek özel modern/çağdaş sanat müzesıne sahip bir ülkede, dünyanın ve Türkiye'nin çehresini hızla değiştirdiği bir döneme, sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik açılar- dan makro bir bakış getiren böyle bir sergi tabii ki gö- rülmeye değer. Devletin gericiliğe teslim olduğu ve özel sektörün yüzde 97'sinin "sanata katkı yaparmış gibi" tavırlara soyunduğu bir ortamda iş, sonuçta hep sanat ortamının üzerine kalıyor. Bu sergi dev boyutlar- da yapılması gereken büyük bir toplu okumanın ko- zası olabilir ancak. Gerek kısıtlı mali imkânları, gerek böylesine bir proje için galeri mekânının çok dar olma- sı gibi gerekçeleryüzünden, sanatseverler bu "Bilan- ço"nun detaylarına inme fırsatı bulamadan üstünkö- rü okumaya mecbur kalıyorlar. "Karşı Sanat"ın, Beral Madra gibi bu ülkede ciddi imkânsızlıklara karşı iyi niyetli ve uzun soluklu çalışma- lar yapmış bir küratörle bu işi kurgulamış olması yan- lış bir seçim değil. Buna karşın Madra ve kendisine yar- dımcı olan genç ekibin, serginin seçimlerinde, metin- lerin oluşturulmasında bir dizi acelecilikten kaynak- landığını umduğum eksikliklerle ortaya çıkmış olma- ları gerçekten bir kayıp. Evet, böyle bir sergi, hele Tür- kiye'nin özel zor şartlarında her şeyi kapsayamaz. An- cak abartılı bellek boşlukları, insanı şaşkına çeviriyor. Çünkü Madra, bu dönemi sonradan yaptığı röportaj- lar ve arşiv taramalarıyla dışarıdan öğrenmiş bir insan değil. Bu bağlamda, serginin güvenilirliğini sorgulatan akıl almaz yanlış seçimler-yorumlar var. örneğin, 80'li yıl- ların tüm çehresini betimleyen bazı sanatçılar nasıl böylesine "transit" geçilmiştir? Jale Erzen'in 1984'te kaleme aldığı "Yeni Kuşak Türk Ressamlan" yazısın- da öne sunduğu genç isimlerin kim olduğu sanki sak- lanırken neden bir önceki kuşağın isimleri beşer kere yan yana metinlere geçirilmiştir? Yeni Dışavurumcu- luk gibi, mensubu bulunmanın ötesinde, akımın adı bi- le konmadan içinde olduğum, Türkiye'de tüm pole- miklerde hesabını verdiğim ve sorumluluğunu yıllarca üstlendiğim bir hareket, bugün bile kimsenin adını bil- mediği başka isimler etrafında geçiştirilebilir mi? Pi- casso veya Braque'dan hiç söz etmeden Kübizmi, Juan Gris ve Valmier ya da 2. kuşak takipçileri ile an- latmak mümkün müdür? 12 Eylül'ün karanlık günleri iktidardayken "Demok- rasinin Kutusu" ve "Işkence Kutusu", işkence ve san- sürü protesto eden ve büyük risk alan "Iç Manzaralar II" gibi sergiler yok sayılabilir mi? 1984'te San Fran- cisco Manifestosu'nun getirdiği Batı ile hesaplaşma ve genç sanatın dışa açılım sorunları görmezden geline- bilir mi? "öncü Türk Sanatından Bir Kesit" gibi o yıl- lara en büyük çağdaşlık damgasını vurmuş bir hare- ket, tek kelime ile geçiştirilebilir mi? Bu harekete bü- yük destekleri olan Çoker ve özdemir Altan'ın aka- demi tutucu kanadı ile olan polemikleri göz ardı edile- bilir mi? Madra'nın da referans yaptığı Beykal, Erzen gibi ya da Hasan Bülent Kahraman gibi yazarların esas tartışma odaklan olan sanatçılar, o günlerde Mad- ra'nın datemel yazılarının konularını oluştururken şim- di hangi "güncel" hesaplaşmalaryüzünden, genç ku- şağa saptırılmış bilgiler verilmesi pahasına tarihsel önemlerinin onda biri oranında sunulabilmektedirler? Işte, bu konuların irdelenmesi açısından, bu sergi ge- rekli bir duraktır. Ancak gerek Madra, gerek bu vesi- leyletüm küratörlerin anlaması gereken olgu, sanat ta- rihinin tüm kronolojik belgeleriyle, fotoğraflarıyla, sa- nıldığından çok daha az öznel veya yoruma açık bir alan olduğudur. Tarihi tahrif etmek, kimsenin keyfine bırakılabilir bir oyun değildir. Biz sanat dünyasında çeyrek asır geriye bakarken bu hataları yaparsak, 60 yıl ya da 90 yıl önce yaşanan olaylar hakkında Nazi ve Ermenilerin yaptıklan tahrifatlara ağzımızı açmaya hak- kımız kalır mı? Karşı Sanat, ya olgun bir özeleştirisini yapacak bir Beral Madra ya da başka birtarihçi üzerinden bu ser- gi ile ilgili iç muhasebesini yapabilmelidir. e-mall: [email protected] - Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Gazian- tep'inYavuze- "I 1 2 3 4 5 lı ilçesinde, ünlü bir kale „ ve kent kaluı- tısı. 2/Oylum- 4 lu... Tropıkal 5 bölgelerde ye- „ tişen ve yap- raklanndan 7 değerli bir 3 tekstil elyafı eldeedilenbit- kı. 3/ Boru içindeki ^ 2 3 4 5 6 7 8 9 bir akışkanı durdur- mayayadaserbestbı- „ rakmaya yarayan ay- gıt... Bez parçalarm- dan dokunan basit ki- lira.4/Süzgeç,kevgir. 5/ Yanardag ağzı. 6/ 6 I Eski Mısır'da güneş tanrısı... Köpek... Bir 8 I kadeh içki. 7/ Hititle- 9 | nn akıl ve bilgelik tannsı.. Ender, seyrek... Bırbağlaç. 8/fştahı açmak için yemekten önce içilen ıçki 9/ Mezopotamya'da birçok krallık kurmuş olan eskı halk YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fransa ve Italya'mn Akdeniz'e bakan daı- kıyı şe- ridine verilen ad. 2/Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sı- rası... Değerli madenlerin saflık derecesi. 3/Küçük ve sevimli... Konya ilinde bir baraj 4/ Çağdaş... tlaç, merhem. 5/Iskambilde bir kâğıt... Azpışmiş et. 6/Her tür organik yağa verilen ad... Argoda karnı aç ya da parasız kimseye venlenad. 7/Tutsaklık... Bomdankol almaktakullanılan bağlantı parçası. 8/Aldatma ışi, lıi- le... Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için aynlmış bö- lüm. 9/ Belirteç olarak kullanılan eylenı soylu söz- cük... Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyı- smda bulunav. ve zamanla kaybolan,san reıık. »,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle