23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN 1990'larda Orta Asya'nın en demokratik ülkelerinden olan Kırgızistan'da zamanla sert rüzgârlar esmeye başladı Aka\^vbirzamanlar demokrattı• Kırgızistan, bağımsızlığını ilan ettiği dönemde Orta Asya'daki demokrasi cennetlerinden biriydi. Ancak, yola, demokrat ve reform yanlısı bir lider olarak çıkan Devlet Başkanı Askar Akayev'in zamanla yetkisini arttırma çabalan ülke yönetimini baskıcı bir rejime çevirdi. Seçimle artan gerginlik perşembe günü doruğa ulaştı. Başkent Bişkek sokaklanna dökülen muhalefet resmi binaları taşladı, yağmaladı. Bu devrim yurtdışına kaçan Akayev için acı bir son oldu. DAAN VAN DER SCHRIEK E n iyisi muhalefetinize karşı fazla yumu- şak tavır takınmamak. Herhalde bu, Kır- gızistan'a sının olan ülkelerin liderleri- nin akhndan geçen şeydir şu anda. Bazılan tar- tışmalı seçimler sonrasında yaşananları, Gür- cistan'daki "GüT ve Ukrayna'daki "TîıruncuDev- rimi"nden sonraki "LaleDevrimi" olarak nite- lendirdi. Ancak Eski Dışişleri Bakanı Roza Otunbayeva, Eski Başbakan Kurınanbek Baki- yev ve OmürbekTekerbayev'in de aralarında ol- duğu muhalefet liderler netbir devrim adı üze- rinde birleşemedi. Aslında perşembe günü dev- let dairelerini taşa tutup yağmalayarak Devlet Başkanı Askar Akayev'i deviren ve ülkede oto- rıte haline gelen muhalefet ilk etapta hiçbir ko- nuda hemfikir olamadı. Ama sonunda Baki- yev'in başbakanhğında birleşebildiler. Orta Asya'daki diktatörlüklerin arasında, 1990'larda bir "demokrasi adası" olarak nite- lendirilen Kırgızistan bunları hak edecek ne yaptı? Belki komşularından daha liberal olma- sı sorunun yanıtının bir parçasıdır. Bu, asilere Bişkck'tc, Akayev aleyhinde slogan atan muhaliflerin yöncriıni ele geçirdiği perşembe günü kamu binalannın yanı sıra abşveriş mer- kezleri de yağmalandı. Birçok kişi evine yiyecek götüren bu çocuk gibi yağmalamadan kendine düşen payı aldı. Cuma günü nıuha- lcfcrin eski başbakan Bakiyev'in (solda) başbakan ve devlet başkanı olması konusunda anlaşmasıyla sular şimdilik duruldu. (AP) meydan bıraktı. Adam kayırma ve seçimlerde yaşanan yolsuzluklan protesto edebilmek Kır- gızistan'ın gün geçtikçe ülkeyle bütünleşen ka- rakteristik özelliği haline gelmeye başlamıştı. Cücüne güç kattı Kırgızistan 1991 'de bağımsızlığını kazandık- tan sonra Orta Asya'da, liberal ve eski bir par- tinin başkanı olmayan bir lıder tarafından yö- netilen tek ülkeydi. Akayev çok partili demok- ratik sistemi getirdi, özelleştirmeyi başlattı ve IMF'nin desteklediği ekonomik reformlan uy- gulamayı düşündü. Ancak ilk parlamentonun kar- maşık bir yapısı vardı ve reformların yapılma- sını zora koştu. 1995 yıhndaki devlet başkan- lığı seçiminden sonra devlet başkanını güçlen- dirmek için parlamentonun yetkilerinden ödün verme pahasına referandum düzenlendi. Ve re- ferandumla gücünü arttıran Akayev ileriki yıl- larda gücüne güç kattı. Ancak bunu reform yap- mak için değil eleştırenleri susturmak için kul- landı. Kısa vadede, yapılabilen bazı reformlar da refah getirmedi. Bu da Akayev'in popülari- tesini kaybetmesine ve muhalefetin güçlenme- sine neden oldu. 2000'deki devlet başkanlığı seçıminde geç- mişte yardımcısı olan FeliksKulov'un önce aday olmasını engelleyen Akayev sonrasında da onu tutuklatarak rakibinden İcurtuldu. Ve koltuğu- nu bırakmadı. lşe iyi başlayan Kırgızistan her geçen gün biraz daha baskıcı komşularına ben- zemeye başladı. Akayev'in devlet başkanlığın- da ailesi sadece siyasi olarak değil ekonomik anlamda da güç kazandı. Aileye yakın olmadan ve onayını almadan ülkede büyük işler yapmak ımkânsız hale geldi. Işadamlannın olduğu ka- dar yolsuzluğun,torpilinkolgezdıği ülkede ya- şam standardı düşük olan sokaktaki insanlar da mutsuzdu Tabii devrimin en şiddetli olarak ya- şandığı güneyde yaşayanlan da unutmamahyız. Kuzey-Cünev çatısması Kuzey Kırgızistan Kazakistan'a komşu, Av- rupalılaşmış ve laik bir yapısı var. Özbeklerın büyük bir etnik grubu oluşturduğu güneyse da- ha dindar. Yüksek dağlarla ayrılan iki bölge arasında kışın iletişim sağlamak zor. Kültürel farklılıklar çok büyük bir sorun oluşturmasa bile güney, yatınmlann çoğunun yapıldığı ku- zeyden daha yoksul ve siyasi anlamda yeterli derecede temsil edilmiyor. 2002'de yaşanan ve hâlâ çözülemeyen bir ola- yın da ülkede olaylann tırmanmasında etkisi bü- yük oldu. O yılın ocak ayında parlamento tem- silcisi Azinıbek Beknazarov, Kulov gibi göre- vini kötüye kullandığı gerekçesiyle tutuklandı. Ancak onun Çin'le imzalanacak ve Akayev'in ekmeğine yağ sürecek bir anlaşmaya karşı çık- tığı için tutuklandığı bilınıyordu. Beknazarov'un güneydeki seçim bölgesi Ak-Sui'de tutuklanma- sını protesto edildi. Sonunda Beknazarov ser- best bırakıldı. Ancak gösteriler sırasında bir düzine insan öldürüldü. Bu, ülkede kanlı biten ilk protestoydu. Hükümet reform sözü verdi. Ama yapılan tek reform, devlet başkanının yetkile- rini arttıran ve partıleri güçsüz hale sokan bir seçim sistemini getiren bir referandum daha düzenlemek oldu. Son seçimde muhalefet par- lamentodaki 75 sandalyenin 6'sını kazandı. Muhalefet liderleri yolsuzluk olduğunu savun- du. Yabancı gözlemciler de aynı fikirdeydi. Pazartesi Akayev komisyonun seçim sonuç- larını gözden geçireceğini açıkladı. Ancak sonuç fazla değışmedi. Anayasanın öngördüğü şekil- de, ekımde görevi bırakma sözü veren Akayev, parlamentodakı lehine olan tablo ve muhalefetin bölünmüşlüğü sayesinde istediği her şeyi yapabileceğinı düşünüyordu. Belki anayasayı da değiştirip görevde kalacak, yerine kızını bırakacaktı. Ancak perşembe günü protestocular Bişkek'teki resmi binaları yağmalamaya baş- ladığında kaderi yazılmıştı. Yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Bu, Kırgızistan'ın bir zamanlar demokratik reformcusu olan liden için acı bir sondu. Şimdi muhalefet ülkeyi ondan daha iyi yönetebileceğim göstermeli. (MOSCOYV Tımes, Rıışya, 26 Mart) Çin'in bölünnıe karşıtı yasasını protesto eden Tayvan'lı taksi şoförleri başkentTaipei'deki bir ahşveriş merkezininotoparkına 'barış' yazdı. (AFP) Ambargo kaldırılmamalı A vrupa Birliği (AB) lider- leri Çin'e, 1989 yılında Tiananmen Meydanı'da yaşanan katliamdan sonra uygu- lamayabaşladıklan silah ambar- gosunu kaldırmak için planla- nandan farklı fikirlere sahip gi- bi görünüyorlar. Aslında ambargonun temmuz ayından, başka deyişle tngiltere dönem başkanlığını devralma- dan önce kaldınlması planlanıyor- du ki şu anda başkan olan ve bu- günkü Avrupa doruğuna ev sahip- liği yapan Lüksemburg bu işi hal- letsin. ABD'nin bu plandan hoş- \ nut olmadığı biliniyordu. ABD - yönetiminin durum- dan ne kadar hoşnut- suz olduğu Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın geçen hafta yaptığı Asya turun- * da açıkça ifade edil- di. Rice, zamanlama- nın politikada her şey anlamına geldiğine ilişkin eski tezi ka- nıtlarcasına AB'yi bu adımı Çin'in yeni bö- lünme karşıtı yasası kabul edil- dikten sonra attığı için âzarladı. Bu yasa Tayvan'ı bağımsızlık için girişimde bulunduğu takdirde "banşçıl olmayan yöntemler'' ola- rak nıtelendirilen yöntemleri kul- lanmakla tehdit ediyor. Çin, AB'nin koyduğu ambar- gonun modasının geçtiğini ve bu • ambargo nedeniyle haksız yere ' Burma, Zimbabve gibi ülkelerle aynı kefeye konulduğunu savunu- yor. Ve çıkarılan yeni yasanın tehditkâr olmadığını iddia edi- yor. Tayvan ve Çın Halk Cumhu- riyeti arasında gün geçtikçe kuv- vetlenen ekonomik bağları dü- 1 şündüğümüzde silahlı çatışma ' düşüncesipekdeolasıgibigörün- l • Avrupa, Tiananmen'de işlenen cinayetlerin suçlulannı hâlâ yargılamayan Çin'e uygulanan ambargoyu kaldırmamalı. müyor. Ancak, Tayvan hüküme- tinin çıkarılan yeni yasayı hiçe sayarak hareket etmesinin cesur bir davranış olacağını ve Çin'in son dönemde savunma alanında- ki harcamalannı yüzde 12 arttır- dığını göz ardı etmemeliyiz. Chlrac öncülük ediyor ABD, bu konuda kızgın olan Kongre'nin yönlendirmesiyle gel- diği bugünkü noktada Avrupa Birliği'nin stratejik olarak çok hassas olan bölgede askeri den- geleri sağlayabileceğini düşünü- yor. Ambargoya son verme hare- ketine önderlik eden Fransa Devlet Baş- kanı Jacques Chirac, Avrupa'nın Çin'le olanilişkilenni.ken- disinin çok kutuplu dünya tezini hayata geçirmek için kulla- nılabilecek yöntem- lerden biri olarak de- ğerlendirdi. Alman- ya Başbakanı Ger- hard Schröder de ge- çen yılki AB-Çin doruğundan bir gün önce gittiği başkent Pekin'de aynı söylemde konuştu. ABD'nin kendi üretemediği tank ve denızaltılan Çin'e satan Rusya ve tsrail gibi müttefikle- rine karşı ambargoyu kaldırma- yı düşünen Avrupa'ya oranla da- ha sert tavır takınması gerektıği kesin. Ancak, insan haklan savu- nuculan Tiananmen'de işlenen cinayetlerin suçlulannın hâlâ bu- lunamadığı, yargılanamadığın- dan şikâyet ettikleri bir dönem- de Avrupa'nın da daha derin dü- şünmesi ve ambargoyu kaldır- maması gerekıyor. (Guardian, tngiltere, 23 Mart) Senı IKI yıl jun uyelıgı cezasına çaıptınyorum! THE GUARDİAN Türidye, ABD 'nin baskısına boyun eğmedi G örünen o ki ABD yönetimi, hâlâ dünyanın kendilerinin arka bahçe- si olduğunu sanıyor. Oncelikli ola- rak Ortadoğu ve dünyanın diğer merkez- lerinde sergiledıkleritutum, dığerhalkla- n emirlerine uymak zorunda olan uşak- lan gibi gördüklerinin kanıtı niteliğinde. Başkan GeorgeW. Bush, yardımcısı Dick Cheney, Dışişleri Bakanı Condoleezza Ri- ce ve Savunma Bakanı Donald Rums- feld'in açıklamalan diplomatık olmayan ifadelerle, "zorunda, mecbur" gibi emir kipleriyle dolu. Beyaz Saray şimdiye ka- dar Arap ve Müslüman halkları aleyhin- de savaştaymışgibi açıklamalar yaptı. Baş- ta lsrail'in yer aldığı müttefikleriyle ıliş- kilerinde ise dostane bir dil kullanıyor. Şimdilik Washıngton, Türkıye'ye kar- şı da -Çumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'in Surıye ziyareti konusunda krız yaşandı- iç işlere kanşan ve dıkte eder üslupta bir dil kullanıyor. ABD'nin An- kara Büyükelçısı'nin konuya ilişkin açık- lamalan Sezer tarafından eleştinldi. Tür- kiye'deki gazeteler, Sezer'in Suriye'ye ya- pacağı ziyaretın ABD'yi ilgilendirmedi- ğini ifade etti. Övgüye değer bir karar Türkiye'nin takındığı tavır çok memnu- niyet verici. Bu, Türkiye'nin ABD'nin baskılarına boyun eğmediği, ters çıktığı ilk konu değil. Parlamento, başka ülkele- rin ABD birlıklerine büyük olanaklar ta- nıdığı bir dönemde Washington'ın Irak'ı işgal ederken Türk topraklannı kullanma isteğini reddetmişti. Siyasi gözlemciler Türkiye'deki siyasilerin ve halkın çoğun- luğunun Suriye'yle ilişkilenn yakınlaş- tırılmasını istediği dönemde ABD'nin Türkiye'ye karşı tavnnı hakça bulmuyor- lar. Türkler ABD baskısına rağmen Suriye'ye dayanışma mesajlan gönder- diler. Türkiye'nin tavrı övgüye değer.. çünkü bu, bağımsız karar alabilmekten kaynaklanıyor. Bu, bağımsız bir devletin aldığı bağımsız bir karardır. (Syria Tîmes, Suriye, 22 Mart) Pakistan'ı 'gurbetçiler' kalkındınyor ŞAHİT CAVİT BURKÎ P akislan'da insanlar gün geçtikçe artan ABD etkisin- den bahsederken elbette VVashington'ın Islama- bad'ın politikası üzerindekı etkisini kastediyorlar. Baş- kan George W. Bush'un Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref le kurduğu yakın ılişki Pakistan'ın yaşamında somut bir gerçek. Ama ABD'nin Pakistan'daki gelişme- lere etki etmek ıçın bulduğu bir başka yol daha var. Ak- lımdan geçen, ABD'de gücü her geçen gün artan bir grup- tan kaynaklanan etkiler... ABD'nin farklı köşelerinde yaşayan yüz binlerce Pa- kıstanlı var. Pakistan halkının gözünde son dönemde eko- nomide yaşanan düzelme ülkede yapılan yabancı yatınm- dan kaynaklanıyor. Bu belirli ölçüde doğru. Ancak orta- da az bilınen bir gerçek var ki o da bu yabancı yatın- mın büyük bölümünün ABD hükümeti, Dünya Ban- Â- * kası ve Asya Kalkınma Bankası gibi resmi kurum- lardan gelmediği. Bu yatırımlar yurtdışında yaşa- yan Pakistanlılardan kaynaklanıyor. 1970'lerın ortalarında çok sayıda Pakistanh Ortadoğu'da, petrol üreten ve ıhraç eden ülkeler- dekı ınşaatlarda çalışmaya gıttı. Çalıştıklan inşa- atın yakınındaki ışçi kamplannda kahp kazandık- larının çoğunu biriktirdiler ve Pakistan'a gönderdi- ler. Tabıi gönderilen paralar gönderildiği aile ve ya- "* kınlar tarafından temel ihtiyaçlar için kullanıldı. O dönemde Pakistan'da yoksulluğun azalması büyük öl- çüde düşük gelir seviyeli aılelere yurtdışındaki yakınla- nndan gönderilen paralardır. Bu geçmişte yurtdışından ge- len paranın öyküsü. Şimdikiyse çok farklı. Ortadoğu'da- ki yapılanma rüzgârı hemen hemen dındi. înşaat işçiliğı yapanlar Pakistan'a döndü. Şimdi Ortadoğu'da çalışanlarsa apayn bir ekonomik ve sosyal sınıfı temsil edıyorlar. Tabii para biriktirme ve ya- tınmyapma üsluplan ve anavatanlanyla ilışkileri de fark- lı. Ortadoğu'da çalışan Pakıstanlılar ilk göçmen akınında ülkeden gidenler gibi fazla para göndermiyor ülkesine gü- nümüzde. Son dönemde ABD'de yaşayan Pakistanlılann gönderdiği paranın yurtdışından gelen kaynaklarda önem- li yer tutmaya başladığı dikkati çekıyor. Bunu işçilerin yap- tığı havalelerolarak tanımlayamayız. Şimdi durum farklı. 11 Eylül sonrasında para aktı Bu insanlann ailelerine para göndermek gibi kaygılan yok. Anavatanlannda yatınm yapmak istıyorlar. İ l Ey- lül'de düzenlenen saldınlann da bu para akışı üzerinde et- kisi oldu. 2001-2002 arasında geçen bir yılda ABD'den Pakistan'a gönderilen para, altı kat arttı; 135 milyon do- Halkın büyük bölümünün yoksul olduğu ülkede kerpiç yapan kadınlar bin tane karşıhğında 2 dolar kazanıyor. (AP) lardan 779 milyon dolara çıktı. Bir sonraki yılsa yüzde 60 daha artarak 1.24 milyar dolara, rekor sevıyeye ulaştı. Ve bu sevıye devam ediyor. Pekı bu artışın nedenı ne? Pakistanlılann ülkelerinde gönderdikleri paranın mik- tannın artmasında ilk etken ABD'de terör saldırılan son- rasında Hazine'nın yaptığı uygulama değişikliklen oldu. Pakıstanlılar gayri resmi havale kaynaklannı kullanmak yerine para gönderenler resmi banka kaynaklannı kulla- narak havale yapmaya zorlandılar. Kara paralar da denet- lenmeye başlanınca Pakistanlılann sahip olduğu kara para da ülkeye gönderildi. VVashington'ın Müslüman dünyaya karşı uyguladığı politikadan sıkıntı çeken Pakistanlılar, ken- di ülkelerinde yeni yatınm olanakları aramaya başladılar. Uzun lafın kısası yurtdışında yaşayanlann Pakistan'a bakış açılannın değiştiği ve ülkenin ekonomik gelişimin- de etkın rol oynayabilecekleri kesin. Islamabad bunu dik- kate alsa ve planlannda bu insanlann isteklerini göz önü- ne alsa iyi eder. Kanada ve ABD'de ne kadar Pakistanh olduğu, kazançlannın ne ölçütte olduğu ve benzeri konu- larda kesin bir bılgi bile yok Islamabad'ın elinde. Benim tahminime göre bir milyon Pakistanh yaşıyor ol- mah bu ülkelerde. Ancak ABD doğumluların doğum ye- rine göre köken belirlendiği için resmi rakam böyle yük- sek görünmeyebilir. Kuzey Amerika'da 2.5 milyon yurttaşı olduğunu sa- *> vunan Hındistan'a göre buradaki Pakistanlılann sayı- sı 150 bini geçmiyor. Hindistan'ın Amerika'da daha az sayıda Pakistanh olmasını tercih etmelerinin nede- ; ni var elbette. Sayı ne kadar düşükse siyasi etki de o kadar düşük olur. ABD'deki Pakistanlılann sayısının yanm milyon olduğunu varsaysak bile anavatanlanna ekonomik anlamdaki katkılan kayda değer bir katkıdır. Diasporanın üyelerinin her birinin ortalama yılhk geliri- nin 50 bin dolar olduğunu varsayarsak bu toplam 25 mil- yar dolar anlamına geliyor. Bu da Pakistan'ın tahmini gayri safi milli hasılasından yüzde 25 fazla demek. Ve eğer kazançlannın yüzde 25'ini tasarrufa ayınyorlarsa bu 6 mil- yar dolar eder. Bu da Pakistan'da yapılan toplam tasarru- fun üçte biri. Yurtdışındaki yurttaşlann ekonomik boyutlannın büyü- yeceğini yüksek bir olasılık olarak görebiliriz. Ve bu bü- yüme Pakistan'ın gayri safi millı hasılasındaki artıştan da fazla olacaktır. Tabii, Pakistan'ın ekonomisindekı etkisi de bir o kadar büyük olacaktır. ' (Dawn, Pakistan, 22 Mart)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle