Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2005 PAZARTESİ
ÎNCELEME
'Torba Yas^'nın Meclis'ten geçmesiyle TMSF'nin alacaklan gözden çıkanldı 37 MJLYAR DOLARLIK TARTIŞMA
Borç silme operasyonu
rBMM'nin geçen hafta
görüşmelerini tamamladığı:
"Devlet Memurları Kanunu ve
I ürkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Karanıanıclerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasansı" veya kamuoyunda bilınen
adıyla "Torba Yasa" nın ftıaddeleri
arasında başlığından anlaşılamayan
çok önemli düzenlemeler
bulunmaktadır. Bu araya sıkıştınlmış
düzenlemelerden bir tanesi, Türkiye'de
2000/2001 krizlerinin önde gelen
nedenleri arasında bulunan batık
bankalann borçlannın Hazine
tarafindan üstlenilen yükterinin
geçtiğimız dönemde "İç Borç" halıne
dönüştürülüp piyasadan borçlanmaya
çevrilmesinden sonra Ha/iııe
alacaklannın tasfiyesine iüşkin
düzenleme olarak karşımıza çıktı.
TBMM'den geçen yasa ile silinmesi
öngörülen vadesi geçmiş ve
ödenemenıiş olan Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu (TMSF) boıtçlarının
Türkiye'nin iç borçlanması üzerindeki
etkilen 2000 öncesi dönemden farklı
olarak 2001 sonrası borç sorunu içinde
aynca önemli.
Borçiarın tasflyesl
2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizden en çok etkilencnlcr bankalann önünde kuyruk oluşturan yurttaşlar oldu.
Kanun,
Yasanın TMSF borçlannıjı tasfiyesine
yol açan düzenlemesı ile ilgili
yaklaşımım şöyle: Söz konusu yasanın
20'nci maddesinde,
"28.03.2002 tarihli ve 4749 sayıh
Kanunun;
a) 6'ncı maddesinin j
Uçüncü fıkrasının sonuna 'Hazine
Müsteşarlığı'nın Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'ndan olan alacaklan için
bu fıkra hükmü uygulanrriaz' cünılesi
eklenmiştir......... ."
denilmektedir. 4749 Sayı
Hazine'nin iç ve dış borçlanmasında
disiplin getirmeyi amaçlayan bir
kanundur. Bu kanunun sözü geçen
6'ncı maddesinin 3'ncü fı(crasında,
"........... ikrazen verilen seneücrden
kaynaklanan Hazine alacaklannın ilgili
mevzuat çerçevesinde silinmesi halinde
bu tutarlar yılı bütçesine ötienek
konmak kaydıyla bütçeye gider olarak
kaydedilir" denılmektedirj
Gündeme gelen yasa tasaıtısı
maddesindeki bu hüküm ije
Hazine'nin TMSF'den alacaklan (ki
TMSF başkanı tarafından tahsil
edilebileceği ifade edilen 6.3 milyar
ABD Dolan'ndan sonra bakiye 37.7
milyar ABD Dolan'nı ifade
etmektedir) yılı bütçesine ödenek
konulmadan silinecektir. IJunun
anlamı nedir? Eğer, bu istisna hükmü
getirilmeseydi TMSF'nin Hazine'ye
olan borçlarının silinebilmesi için 0 yıl
bütçesine 0 tutarda ödenek konması
gerekecek, doğal olarak bd tutar kadar
da gelir gösterilmesi gerekecekti.
Getirilen bu istisna hükmü ile
karşılığında gelir gösterilmesinden ve
bütçeye ödenek konmaksızın, yani
bütçeye hiçbir yansıması olmadan
Hazine'nin bir alacağı adeta sihirli bir
değnek (!) ile yok edilmektedir. Öte
yandan üzerinde ısrarla durulan ve
IMF'nin Türkiye'ye uzun püre baskı
yaparak çıkarttırdığı Hazine
borçlanmasının temel kurallannı
belirleyen 2003 tarihli Borçlanma
Yasası'nda da gedik açılmaktadır.
Anlaşılıyor ki, iktidar bir süredir
TMSF Başkanı'nca ifade edilen
"Sadece belli kısmını tahsil
edebiliriz, kalanınuı üzerine bir
bardak su içilsiıT söylemleriyle
ihdas edilmeye çalışılan "Ne
yapalım, nıadenı öyle bu borcu
silmekten başka çare yok"
gerekçesine dayanarak Türk
ekonomi tarihinin en büyüjc,
dünyada da önde gelen büyükler
büyük tutarda delinmesidır. Bütçe
disiplinini bozacak olan bu uygulama
benzer başka konularda da aynı kolay
yolun seçilmesiyle genel bütçe
uygulamasının tekrar yozlaşmasına
neden olabilecektir.
2 - Bu yasa düzenlemesi siyaseten de
yanlıştır.
Bu madde yasalaşırsa kamuoyunda
"Hortunıcu borçlan silindi"
ifadeleriyle konuşulacak ve bunun
faturası sıyasi iktidara yansıyacaktır.
3 - Bu yasa düzenlemesi sosyolojik
olarak da yanlıştır.
TMSF tarafından yapılması gerektiği
halde henüz yapılmayan, başlandığı
halde bıtırilmemiş olan işler
bulunduğu gibı yapılan ve bıtirilen
işlerle ilgili olarak da kamuoyuna açık
tutann yükünü üstlenecek kişi ve
kurumların bu borçlarla ilgili safahatı
tüm yönleriyle bilmeye haklan vardır.
Cüven duygusu sarsılacak
Ancak, bu tür bir bilgilendirme
sonucunda bu kişi ve kurumlar işlem
ve takibatm yeterince ve objektif
yapılıp yapılmadığma dair bir kanaate
sahip olabileceklerdir. Aksi takdirde
"işlemlerin eksik, yanlış veya yanlı
yapıldığı" şüphesi zihinlerde
kalacaktır. Böyle bir şüphe ise
vatandaşlarda ülke yönetimine,
hukukuna ve adaletine güven
duygusunu sarsacak, ülkeye
mensubiyet bağlannı zayıflatacaktır.
Böyle bir duygu ortamı ise ıçınde
A
nlaşılıyor ki, iktidar bir süredir TMSF
Başkanı'nca ifade edilen "Sadece belli
kısmmı tahsil edebiliriz, kalanının üzerine bir
bardak su içilsin" söylemleriyle ihdas edilmeye
çalışılan "Ne yapalım, madem öyle bu borcu
silmekten başka çare yok" gerekçesine dayanarak
Türk ekonomi tarihinin en büyük, dünyada da önde
gelen büyükler arasında sayılacak bu borç silme
operasyonunu yapmaktadır. Bu olay, çaresizlik
karşısında basit bir borç silme operasyonunun çok
ötesinde anlam ve etkiler taşımaktadır.
ve net bilgiler verilmemektedir.
TMSF her bir alacak kalemi için
borçlularını, alacak miktannı,
teminatlannı, yapılan işlemleri tek tek
açıklamak ve belli zaman aralıklanyla
tahsil edilen tutarlan kamuoyuna
duyurmak zorundadır.
Kaçılmayacak görev
Bu, TMSF için kaçınamayacağı bir
görevdir. Zira, bu işlem ve açıklamalar
sonucunda her borçlu için ortaya
çıkacak olan "tahsil edilemeyecek
tutar" bugün önenldiğı gibi
"silinme"ye veya aşağıda önerilecek
uygulamalara esas teşkil edecektir. Her
durumda, bu tahsil edilemeyecek
bulunduğumuz günlerde artarak
karşımıza çıkan "ulusun ve yurdun
bütünlüğüne yönelik" faaliyetlerin
yaratmak istediği ortamla tam olarak
örtüşmektedir. Bu ortam sosyolojik
çözülmeyi hızlandıran bir etki
yaratacaktır.
4 - Yasanın düzenlemesi ile getinlmek
istenen "silme" operasyonu mevduat
garanti sistemi uygulaması
bakımından da yanlıştır.
Bankalar Kanunu'nda öngörülen,
TMSF'nin kendi kaynakları ile
yükümlülüklerini karşılamasıdır.
Bunun dışında, getirilen yasa
maddesindeki gibi öneriler, bu
sistematiğe uymadığı gibi bundan
sonra -dilemeyiz ama- ortaya
İç Borçlanma (Borçlanma-Ödeme-Stok.Ktrl.TL)
arasında sayılacak bu borç silme
operasyonunu yapmaktadıh
Olumsuz sonuclar
Bu olay, çaresizlik karşısırjda
basit bir borç silme
operasyonunun çok ötesinqe
anlam ve etkiler taşımaktadır.
Yapılacak düzenlemelerin de bu
anlam ve etkiler göz önüne
alınarak yapılması gerekinjli.
Söz konusu yasal düzenlerjıenin
bu maddesi ile getirilmek
istenen uygulamanın olumbuz
etki ve sonuçlan ile bu
olumsuzlukların giderilmesine
veya en aza indirilmesine
çalışılabilirdi.
1 - Bu yasa düzenlemesi bütçe
uygulama prensipleri
bakımından yanlıştır.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu
uygulama 4749 sayıh yasaıile de
desteklenme ihtiyacı duyulan
bütçe ilkelerinin tekrar ve <j:ok
1 Toplam ödeme
;
§
.Ana Para
.Faiz ,,r
2.Yeniden Borçlanma
3.Net Borç Artışı
4. Borç Stoku
*2005 İlk iki ayhk
1999
25.4
15.5
9.9
26.9
11.3
22.9 j
2000
37.5
18.9
18.6
32.4
13.5
j 36.4
(ocak-şubat)
2001
164.4
123.9
40.1
209.6
85.7
1 122.2
2002
141.1
97.9
43.5
125.3
27.7
1 1 4 9
-9
2003
* 166.3
"113.7
52.6
158.2
44.5
1194-4 I
2004
183.6
133.5
50.1
163.6
30.1
224.5
2005*
29.3
22.9
6.4
29.7
6.8
| 231.4
îç borç stoku büyüdü
ANKARA (ANKA)- 2000/2001
krizlerinden sonra Türkiye'nin iç borç
stoku büyük bir hızla büyüdü. 2000
yılmın sonunda 36.4 katrılyon TL olan
borç stoku 2001 yılı içinde net olarak
85.7 katrilyon TL artarak 122.2
katrilyon TL'ye yükseldi. Iç borç
stokundakı artışın kaynağında batık
bankalar nedeniyle Hazine'nin
yüklenmiş olduğu (iç+dış mevduat
garantisine ve dış kredilere bağlı)
yükümlülükler geliyordu. Hazine bu
yükü piyasadan iç borçlanmaya giderek
karşılamıştı. 2000 yılının sonunda 36.4
katrilyon TL olan iç borç stoku esas
itibanyla2001 yılında Hazine'nin
bankalann yüklerini alması ve bu
borçlanmanın finansmanını sağlamak
için borçlanma boyutlarını sürekli
arttırdı. 2000-2004 arasındaki 4 yıllık
dönemde Türkıye nın iç borç stoku
yüzde 522 oranında büyüdü. 2004 yılı
sonunda 224 katrilyon TL olan iç borç
stoku, 2005 yılının ilk ikı ayhk dönemi
sonunda 231.4 katrilyon TL düzeyine
yükselmiş durumda.
çıkabilecek benzer durumlarda da
yükün sistem dışında yani daha açık
ifade ile yine Hazine'nin sırtında
kalması ile sonuçlanacak bir
uygulamayı başlatmış olacaktır.
5 - Bu yasa, uygulama pratiği
bakımından da yanlıştır.
Hazine'ye borcu kalmayan ve bu
yönüyle kamuoyu gündemine
gelmeyecek olan bir TMSF'de
"borçiarın tahsiünde azami gayret
gösterilmesi" yerine "bir an önce elini
yıkayıp bu işten sıyrılarak asli
fonksiyonlanna dönme" davranışı
egemen olabilecek ve bunun
sonucunda daha az tahsilatla da olsa
hesaplann bir an önce kapatılması
öncelik kazanabilecektir. Açıklanan
bu sakıncalann giderilebılmesi veya
asgariye indirilebilmesi imkânlan ise
gerçekte vardı.
1 - Yasada "TMSF'nin devam edeceği
tahsilat işlemleri sonucunda Hazine'ye
kalan borcunu aşan tahsilat yapıhrsa
bu tutann Hazine'ye aktanlacağma"
ilişkın bir düzenleme yer alabilirdi.
Aksi halde TMSF bakımından ortaya
çıkabilecek fazla tahsilat tutarlan
haksız kazanç niteliğinde olacaktır.
2 • TMSF'nin borcu olan 37.6 milyar
ABD Dolan tutannda bütçeye gelir ve
ödenek yazılması imkânsızlığı
nedeniyle bütçe dışında bir silme
işlemi tercih edıldiği hususunun bir
gerekçe olarak ileri sürüldüğü
anlaşılmaktadır. Bu takdirde yukarıda
"sosyolojik sakıncalar" bölümünde
açıklandığı gibi TMSF tarafından
kamuoyuna duyurulan işlemler
sonucunda 0 yıl kesinleşen tahsil
edilemeyecek tutarlar kadar 0 yıl
bütçesine gelir ve ödenek konmak
suretiyle böyle bir sakıncanın etkisi
yıllara dağıtılarak azaltılabilirdi.
Bu yöntem, bir başka ek düzenleme ile
de birleştirilerek uygulanabilirdı.
Faiz vükü
3 • Madde metninde sadece
"TMSF'nin Hazine'ye olan borçlannın
faLderi" kapsanabilir ve her yıl oluşan
ve TMSF'ye ek yük getiren faiz tutan
kadar bütçeye ödenek konularak
faizler buradan karşılanabilir ve
bu suretle faiz yükü TMSF'nin
sırtından alınabılırdi. Bu
suretle uygulanan faizler
nedeniyle TMSF'nin ne
tahsilatla ve ne de bankalardan
topladığı primlerle
ödeyemeyeceğı şekılde
giderek artan bu borçlann
anaparası YTL bazında
sabitlenmiş olacaktır. Bu
sabıtlenmiş anapara borcu
TMSF'nin gerek tahsilatlan ve
gerekse topladığı primlerle
uzun vadede de olsa
ödenecektir. Bunun sonucunda,
Hazine bankacılık krizinin
faize tekabül eden yükünü
üstlenmiş, anapara
yükümlülüğü de sıstemde
öngörülen bir şekılde yerine
getirilmiş olacaktır.
4-HerhalükârdaTMSF,
yayımlayacağı lıstelerle her
borçlu hakkında tüm bilgileri
üçer ayhk dönemlerde
kamuoyuna duyurmalıdır. Bu
duyurularda yapılan tahsilat ve
hulcuki işlemlerden sonra
yapılacak başka bir işlem
kalmadığı takdirde tahsil
edilemeyecek tutann ne olduğu
nedenlenyle bırlikte açıkça
behrtilmelidir.
Batık
bankalarda
devirveiflas
aldatmacası
T\
Prof.Dr.OĞUZOVAN*
Bugünlerin tartişma konulannı
ızliyor musunuz? Soru şu: Acaba
bundan sonra yenıden bir
bankanın zora düşmesı durumuyla
karşılaşıhrsa bu bankayı şimdiye
kadar birçok örneğını
gördüğümüz gibi, TMSF'ye
devredip maliyetini Hazine'ye ve
tüm topluma mı yükleyelim, yoksa
kötü yönetılen bu bankanın iflas
ve tasfiyesine izin vererek
Hazine'yi ve toplumu sakınalım
mı? Birinci yol yani devir yolu,
TMSF'nin kaynaklan yetmediği
için, kaçınılmaz olarak Hazine'nin
Fon'a kaynak aktarmasına
götürüyor. Fon'un uzun vadede
borçlannı geri ödeyememesi
nedeniyle bu defa TMSF'nin
Hazine'ye olan borcunun tahkimi
(silinmesi) gündeme getınlıyor.
Tıpkı üç haftadır TBMM'de
tartışılan ve önceki gece kabul
edilen "torba yasa"da
öngörüldüğü gibi.
Bu düzenleme şimdi 37.6 milyar
dolarlik batık banka borcunu,
görünmez kılarak toplumun
gündetninden düşürüyor. "Torba
yasa" tartışılırken ana muhalefetin
önerileri kabul edilseydi, söz
konusu borçlann anaparalannın
değil de sadece faizlerinin
kapsanması, böylece faiz artışı
yükünün TMSF'nin sırtından
alınarak konuya bir çözüm
aranması da
mümkün olabilirdi.
Bu yöndekı
önerilerın dahı
kabul edilmemesi,
kamu alacaklannın
üzerine "bir
bardak su içilmesi"
konusundaki
kararlılığı
kanıtlamaktadır.
Ancak ödenen
bedel ortadan
kaybolmuyor.
Toplum, artan vergi
yükleri, özellikle
de artan tüketim
vergileriyle bu
bedeli2001'denbu
yana sürekli
ödüyor; ödemeye
de devam edecek.
Öte yandan,
vergiler artarken
kamu hizmetlerinin
özellikle sosyal
yönlü olanlannın
daraltılması ve
nitelik kaybına
uğratılması süreci
işliyor. Yani genış kitleler refah
kaybına uğruyor. Ikincı yolda ise
devır yerine tasfiye süreci çalıştığı
için, ortaya çıkan mahyetler dar
bir kesim üzerinde kalıyor.
Bankalar arasında rekabet
kuralları ışlemiş oluyor ve iyı
çalışan ile kötü çalışan birbirinden
aynlabiliyor. Sorumsuzluk veya
kötü niyet ödüllendirilmiyor.
Kuşkusuz bu ikınci yolda da,
TMSF'nin mevduat sigorta
güvencesi, belirli sınırlar dahilinde
devrede rutulabiliyor.
Şimdi Türkiye'de yapay olarak
birbirinden aynlmış ıkı kurum var.
Bunlar farklı yöntemleri
savunuyor. Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu (BDDK)
Başkanı ikınci yolu, TMSF
Başkanı ise birinci yolu
savunuyor. Asıl tuhaf ve çehşkıli
olan ise kamu ekonomısinde
saydamlığa büyük önem verir
gözüken IMF'nın de bınncı yolu
savunuyor olmasıdır. Çünkü
sonuçta IMF'nin asıl belırleyici,
ekonomi yönetimindeki diğer tavır
alışlann ise tali olduğu bir dönemi
yaşıyoruz. Peki IMF neden
"çelişkiye" düşüyor? Çünkü
birinci yol yani devir, tahkime
götürüyor. Oysa, IMF'nin yakın
takibinde 2002 yılında (eski
hükümet dönemınde) çıkanlmış
bulunan 4749 sayıh yasa ise
bütçede ödenek karşılığı yoksa
MF'nin
talepleri
doğrultusunda
BDDK'nin hem
TMSF'ye devir
hem de iflas kararı
verebileceği
türünden sözde bir
ara formül
yaratılmış
bulunuyor! Bu,
tamamen bir
aldatmacadır. Bir
BDDK başkanmın,
tek başına iç ve dış
siyasi ve ekonomik
güç merkezlerine
karşı direnmesi
mümkün degildir.
tahkim yolunu kapatıyor. Ödenek
bulmanın zorluğu düşünülürse,
fiilen olanaksız hale getiriyor.
Ama şimdi IMF, bu yolun açık
tutulmasına götüren
düzenlemelere sıcak bakıyor.
Acaba neden?
Bunun nedenini 4 Aralık 2000
yılında bulabiliriz. Kasım ayında
ortaya çıkan (veya Demirbank'ı
kasıtlı olarak batırarak ortaya
çıkanlan ve derinleştirilen) krizin
ilk raundunun hemen sonrasında,
dış kredıtörlerin alacaklannın
batık bankalardan tahsili telaşı
başlamıştı. Bu telaşı, uluslararası
sermaye adına takip eden ve
onlann lehine sonuca ulaştıran
IMF oldu. Işte 4.12.2000 tarihinde
Başbakan'ın eline tutuşturulup
okutulması sağlanan bir not, bu tür
alacaklann da tasarruf mevduatı
gibi garanti kapsamına alınmasını
sağladı. Henüz ortada hiçbir
hukukı dayanak da yoktu. Önce
Başbakan'a aleni olarak söz
verdinldi, hukuk sonradan (aylar
sonra) geldi!
Şimdi bu nedenle IMF'nin
talepleri doğrultusunda
BDDK'nin hem TMSF'ye devir
hem de iflas karan verebileceği
türünden sözde bir ara formül
yaratılmış bulunuyor! Bu,
tamamen bir aldatmacadır. Bir
BDDK başkanının, tek başına iç
ve dış siyasi ve ekonomik güç
merkezlerine karşı
direnmesi mümkün
değildir. TBMM
düzenlemesini bile
değiştirenler için
bu bir engel
olamaz. Kaldı ki,
BDDK iki farklı
batık banka için iki
farklı tasfiye yolu
(devir veya iflas)
nasıl
önerebilecektir?
Çarşamba günü
Hazine'den
sorumlu Devlet
Bakanı da bu
konularda görüş
belirtip "içi boş
tarbşma" ifadesini
kullanıyor.
Küçümseyici ve
konuya çok hâkim
bir edayla şöyle
devam ediyor:
"Bunlan biraz da
gülümseyerek takip
ettim. Biz, on yıldır
Türkiye'de
kaldınlamayan bir
şeyi yaptık: Geçen sene, bankacılık
sistemi üzerindeki yüzde 100
garantiy i kaldırdık. Bunu
kaldırmaya kimse cesaret etınedi.
Bunu çok tartıştık, uluslararası
kuruluşlann çekinceleri vardı; yok
dedik, kendimize güveniyoruz
dedik, tasarrufta kişi başına
garantiyi 50 milyar liraya
düşürdük." Gerçekler bunun tam
tersini söylüyor. îçinde 37 milyar
dolar olan ve muhtemelen
gelecekte nice on milyar dolan
daha ılgilendiren bir tartişma nasıl
ıçı boş olabilir, bunu geçelim.
Gerçek şu ki, 1 Ocak 2001 'den
itibaren uygulanan 50 milyarlık
sigorta tavanı 3 Temmuz 2003'te
üç haftalık gecikmeyle lmar
Bankası'na el konulabildiğinde
AKP iktidannca sınırsıza
çekiliyor ve bu karar 31 Ekim
2003'e kadar uygulanıp tekrar 50
milyar tavanına dönülüyor. Sayın
Babacan anlaşılan sadece bu
dönüş sürecini anımsıyor. Şimdi
Sayın Bakan'ın yanıt vermesi
gereken sorular var: Bu 4 aya
yakın süre içinde bu sınırsız
güvence olanağından kimler
yararlandı? Bankadaki yabancı
mevduat sahıplerinin ve IMF'nin
rolü nedır? Yanıt gelmeyeceğine
emin olabilirsiniz. Türkiye'nin işi
gerçekten zor.
* CHP tzmir Milletvekili