Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MART 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
İzmir'i aldman tarih kitabı
Geçen haftaki yazımızda Ta-
rih Vakfı'nın, bugüne değin ta-
rih ders kitaplarının "ulusçuluk
ideolojisini aşılayan", "düş-
manlık"ve "potansiyel şiddet"
kaynağı metinler olduğundan
hareketle "çok kimliklilik veAv-
rupalılık bilinci"r\e dayali yeni
"tarih" kitaplan hazırladığını du-
yurmuştuk.
Tarih Vakfı'nın, işte bu amaç-
la Avrupa Birliği'nin "Çocuklar
ve Yetişkinler için Tarih Aracı-
lığı Avrupa Yayınlan Projesi"
(PEACH) kapsamında "öğren-
ciler" için yayımladığı ve Doç.
Dr. Gökçen Alpkaya ile Doç.
Dr. Faruk Alpkaya tarafından
yazılmış "20. Yüzyıl Dünya ve
Türkiye Tarihi" kitabına göz at-
tık.
Kitabın "Milli Mücadelenin
Filizlenmesi" arabaşlıklı bölümü-
nü açtık. Şu tümceleri okuduk:
"...Bazı genç komutanlar ise
Anadolu 'ya geçme kararı aldı-
lar. Kâzım Karabekir, Rauf
Orbay ve Ali Fuat Cebesoy'tv,
19 Mayıs 1919'da Mustafa
Kemal'/n Anadolu'ya geçişi iz-
ledi."
Doğrudur, Ali Fuat Cebesoy
(20. Kolordu Komutanı olarak
Istanbul'dan görev yerine ha-
reket etmesi 25 Şubat 1919)
ile Kâzım Karabekir (15. Kolor-
du Komutanı olarak Erzurum'a
gelmesi 3 Mayıs 1919), Sam-
sun'a 19 Mayıs 1919'da çıkan
Atatürk'ten önce Anadolu'da
olmuşlardır. Ancak 24 Mayıs
1919'da Istanbul'dan ayrılarak
Bandırma'ya geçen Rauf Or-
bay'ın Atatürk'ten önce Ana-
dolu'ya geçtiğine ilişkin bilgi
yanlıştır!
Tarih eğitiminin "öğrencilerin
ulusal kimliğine kör bir bağ-
nazlıkla sarılmasmı amaçlamak-
tan vazgeçmesi gerektiği" gi-
bi iddialı raporlara imza attık-
tan sonra bu kitabı yazan Alp-
kayalar için bu yanlışlık tek ke-
limeyle bir "fa//7is/z"liktir.
Otalihsizlik; kısaca "Izmir'in
Yunanlılarca işgali" diye tanım-
ladıöımızolayı "...Yunan kuvvet-
lerilzmir'e çıkarak, Rum nüfu-
sunun da desteğiyle Ege Böl-
gesi'nde işgalyönetimi kurdu.
Bu son gelişme Izmir'in de Se-
lanik gibi kaybedileceği endi-
şesini güçlendirdi" gibi bir an-
latımla aktarıldığı kitabın 136.
sayfasında "Ulusal Mücadele"
başlıkh tabloda "9 Eylül 1922:
Izmir'in alınması" ifadesi ile de
pekiştirilmiştir.
Kitap böylece, Izmir'in Yu-
nanlılarca işgalini "Yunan kuv-
vetlerinin Izmir'e çıkması", Iz-
mir'in Yunan işgalinden kurta-
rılmasını da "Izmir'in alınması"
diyeniteleyerektarihimizi "ulu-
sal bilinç"ten, dolayısıyla "düş-
manlık" ve "potansiyel şid-
def'ten arındırmış oluyor!
Canım, çok doğaldır, Yunan-
lılar Izmir'e "ç//cm/ş"lardır, hem
Izmir'e çıktıklarındaonları des-
tekleyen bir Rum nüfus da var-
dır, değil mi ya?.. Dahası, Türk-
ler öyle bir ulustur ki hep bir
yerleri "alır"\ar, Izmir gibi ken-
di kentlerini bile Yunanlılardan
"alır"\ar... Tarihimizi ulusal bilinç-
ten sıyıran çok kimliklilik ve Av-
rupalılık bilincine sahip "tarih-
çi "lerimiz de oturup bunu böy-
le yazarlar!
Ermenfler ve Savaş Koşulları
TÜRKKAYA ATAÖV
"Ermeni sorunu"nun tüm yan-
larıyla dengeli biçimde incene-
bilmesi için, 1914-18 savaşında,
giderek 1922'ye değin, başta
bulaşıcı hastalıklar olmak üze-
re, genel savaş koşullarından
ötürü asker ve sivil Türk, Erme-
ni ve Anadolu'da yaşayan her
türlü halktan çok sayıda kişinin
ölümden kurtulamadığını anım-
sattığımızda, bu zorunlu ekle-
memizyankıbulmamakta, "Türk
propagandası" sözcükleriyle bir
yana itilmektedir.
Ben bu konuda yıllar önce ya-
bancı dillerde ufak birkaç kitap-
çık yayımladım. Tüm yabancı
resmi arşivlerin ve yayınların bel-
gelediği bu gerçekyadsınamaz.
Bu konuyu da gündeme getir-
mek, yan tutmayan bir inceleme,
kısaca bilimsel yaklaşım için zo-
runludur. Geçmiş yüzyılın sa-
vaşlarında, askerlerdahil, halk-
ların düşman topu, tüfeği ve kı-
lıcından çok, özellikle açlık ve bu-
laşıcı hastalıklardan göçtükleri bir
tarih gerçeğidir. Başkaları için
geçerli olan bu durum sırf Türk
savlarıyla bağlantılı diye yok sa-
yılamaz.
Hükümetlerin sağlık daireleri
ve akademik araştırmaların ya-
yımlanmıştüm sayıları, kişilerin,
birey ya da topluca, cephede
savaştan çok hastalıktan öldük-
lerini ve epidemiolojide ileri adım-
lara karşın, salgın hastalıklardan
ölenlerin savaş bittikten sonra bi-
le yitikler listesine eklendikleri-
ni gösteriyor. 17. yüzyılda has-
talıktan, cephedekinden iki ka-
tı göçenler toplam 2.2 milyon-
du. Birkaç yıl sonra Napolyon
savaşlannda hastalıklardan Ölen-
ler toplam 2.36 milyona çıktı.
Durum 19'uncu yüzyılda da de-
ğişmedi. Napolyon savaşlann-
da tifüs, 1828-29 Osmanlı-Rus
Savaşı'nda hıyarcıklı veba, 1854-
56 Kırım Savaşı'nda kolerave ti-
füs, 1870-71 Fransız-Prusya Sa-
vaşı'nda çiçek sürüp götürdü.
Resmi sayılara bakma yanında,
örneğin Tolstoy'un Sıvastopol
kitabını da okuyuverin. Napol-
yon'un Mısır'daki ordusu daha
çok hastalıktan kınldı. 1911 Trab-
lus Savaşı'nda da mikrobun gö-
türdüğü Italyan yitikleri 2.5 kat
fazlaydı. Avusturya ordusu, Bos-
na işgalinde asıl hastalıktan pe-
rişanoldu. Ingiliz-Boerçatışma-
sı, Amerikan Iç Savaşı, Ispanyol-
lann Fas çıkarması, 1877-78 Os-
manlı-Rus vuruşması, Fransız-
ların Tonking girişimi ve 1898
ABD-lspanya Savaşı'nda aynı
gerçek yaşandı.
Zamanla, gelişmiş Batı top-
lumları yeni ilaçlar, yığınsal aşı,
dahafazla doktor, artan hemşi-
reler, hastaları ayırma, gezici
hastaneler, motorlu ulaşım ola-
nakları ve daha iyi lojistikle sa-
vaşın bu yanını önemli ölçüde
dizginlediler.
Ama gene de, 1914-18 sava-
şında Ingilizler yalnız hastalık-
tan 120.000, Fransızlar 179.000,
Amerikalılar 60.800, Italyanlar
53.000, Ruslar 395.000 ve Al-
manlar 188.000 asker yitirdiler.
Türk ordusunda hastalıktan ölen-
ler çok fazlaydı. Tüm askerin an-
cak yüzde 47'si bir hastaneye
ulaşabildi. Bunun 198.750'si iyi-
leşmedi. Asker ölümlerinin ba-
şında sıtma, dizanteri, aşın ateş,
tifo, tifüs, kolera, firengj, verem
ve yılancık geliyordu. Ahrnet
Emin Yalman'ınColumbiaÜni-
versitesi'ne 1920'lerde sun du-
ğu doktoratezi, hastalıktan ölen
Türk askerinin sayısını 466.759
olarak verir.
Bulaşıcı hastalıklar Türkiye'de
heryerden dahayaygındı. 20'in-
ci yüzyılda bu denli büyük sayı-
lar başka yerde görülmedi. Da-
ha geniş olanakları olan Çarlık
ordusunda bile yitikler resmi Rus
istatistiklerine göre 395.000'e
ulaşmıştı. Osmanlı olanaklan sa-
ray damadı olan, Doğu Cephe-
si komutanı Hafız Hakkı Paşa
ile Irak'ta Osmanlı ordusu komu-
tanı Alman bağlaşığı Mareşal
Von der Goltz'u bile kolera ve
tifüsün elinden kurtaramadı.
Irak'taki Ingiliz ordusu komuta-
nı General Maude da bulaşıcı
hastalıktan gitti. Mezopotam-
ya'daki Ingiliz askerlerinden
26.600'ü de hastalıktan öldü.
Fransa cephesindeki aynı ne-
denle Ingiliz ölüleri 59.400'dür.
Bu sâyılar ilgili devletlerin resmi
yayınlarındadır.
Osmanlı da hastalanan ve ölen
askerlerinin kaydını tuttu. örne-
ğin, Genelkurmay Arşivleri, di-
yelim, Kasım 1916'da kolera-
dan ya da Şubat 1917'de tifo-
dan kaç askerin öldüğünü söy-
leyebilir. Ama hastalıktan ölen
siviller böylesine sayılmadı. An-
cak, Türklerle Ermeniler yan ya-
na yaşıyorlardı. Bulaşıcı hasta-
lık buduna, dine, mezhebe, di-
le bakmaz, tümüne acımasızca
kıyar. Bu gerçeği Ermeniler de
bilirlerdi. Bu nedenle, Van Vali-
si Cevdet Bey onlardan 3.000
asker isteyince, "siperlerde
hastalık geçer" diye vermedik-
lerini Van savaşıyla ilgili kendi
kitaplarında (s. 4) yazdılar. Sa-
vaş gerçekleri Sarıkamış tepe-
lerinde 70.000 Osmanlı aske-
rini bir gecede dondurdu. Bu
doğrular çok yönlü konunun
unutulmaması gereken yanla-
rıdır. Bu ölülerin "soykırım" ha-
nesine eklenmesi adalet ve bi-
lim dışıdır.
ANKARA GUMOK ÇAĞRISI
ÇANAKKALE GEÇİLEMEZ
90 yıl önce topla, tüfekle, ordularla geçemediler.
Bugün şcriatçı, takkıyeci yobaz ve etnik kalkışmalarla geçemeyecekler.
ÇYDD Ankara Şubesi üyelerı, ADD Çankaya ve Batıke'nt Şubesi üycleri,
Cumhuriyet Ankara Okurları olarak bizler
Tek yürek olarak ANITKABİR'deyiz.
Tarih J9.03.200S Cumartesi (bujjün)
l Yeri : Türeıı Alanı
Saat: 11.00
Atatürk ve Oumhuriyetine sahip herkesi ANlTKABlR'e bekliyoruz.
CUMHURİYET ANKARA OKURLARI
ANKARA CUMOK lletişim: 0532 490 14 37
IŞIK KANSU
Daha Neyi Tartışacağız?
Söylene söylene pörsümüş, bıktırıcı
"soykırım" savları yine ortalıkta.
Türkiye'de adınınönüneonlarca"sgn"
eklemekte mahir birileri de fırsattan is-
tifade konunun uluslararası platformda
"tartışılması" gerektiğini öneriyor.
Neyi tartışacağız? "Soykırım" olmuş
mu olmamış mı, onu mu tartışacağız?..
Olmayan bir şey tartışılır mı?
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatiirk, 26 Şubat
1921'de Amerikall gazeteci Clarence
K. Streit'in sorularını yanıtlarken konu-
yu çok yalın ve anlaşılır bir dille açıkhğa
kavuşturmuştur:
"Rus ordusu 1915'te bize karşı büyük
taarruzunu başlattığı bir sırada, o za-
man çahığın hizmetinde bulunan Taşnak
Ermeni Komitesi, askeri birliklerimizin
gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan
ettirmişti. Düşmanın sayı ve malzeme
üstünlüğü karşısında çekilmeye mec-
bur kaldığımız için kendimizi daima iki
ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. Ik-
mal ve yaralı konvoylanmız acımasız şe-
kilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve
yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde
terör hüküm sürüyordu.
Bu cinayetleri işleyen ve saflarına eli
silah tutabilen bütün Ermenileh katan çe-
teler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini,
bazı büyük devletlerin daha sulh zama-
nından beri kendilerine kapitülasyon-
lardan bahşettiği dokunulmazlıklardan
bilistifade ve bu maksada matuf olarak
büyük stoklar husule getirmeye muvaf-
fak olduklan Ermeni köylerinden yapı-
yorlardı. Ingiltere'nin, sulhzamanında ve
harp sahasından uzak olarak Irlanda'ya
reva gördüğü muameleye hemen hemen
kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkân,
Ermeni ahalinin tehciri hususunda alma-
ya mecbur kaldığımız karariçin bize kar-
Şimdi
Medya sektörünü yabancı serma-
yeye açan yasaya kimi milletvekilleri
"ulusal çıkarlarla uyuşmayan yayın-
lar yapılabileceği" gerekçesiyle kar-
şı çıkmışlar... Sanki şimdi durum çok
farklıymış gibi...
şı haklı bir ithamda bulunamaz.
Bize karşı yapılmış olan iftiralann ak-
sine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır
ve bunlardan ekserisi şayet itilaf devlet-
leri bizi tekrarharp etmeyezorlamasa idi
evlerine dönmüş olurlardı.
... Gerek umumi harp (1. Dünya Sava-
şı), gerek mütarekeden (Mondros Mü-
tarekesi) sonra Ermeniler ve Rumlar ta-
rafından Müslüman ahaliyeyapılan me-
zalim üzerinde durmak uzun bir hikâye
olur. Brest-Litovsk Muahedesi'nin akdi-
nimüteakip, Rusların Şark vilayetlerimi-
zi tahliyeye başladıklan sırada Ermeni çe-
telerinin yapmış olduklan katliam ve tah-
ribat, kâfi derecede herkesin malumu-
dur. Sıvas'ta benle görüşmüş olan, bi-
lahare bu bölgeleri ziyaret eden ve bu-
ralarda Ermeni çetelerinin davranışlan hu-
susunda mufassal müşahedelerde bu-
lunarak daha sonra kendisine bu konu-
da anlatmış olduğum şeylerin doğru ol-
duğunu bana yazmış bulunan Ameri-
kan Generali Harbord, Amerikan umu-
mi efkânnın kendisinden faydalı bilgi te-
min edebileceği birşahidimizdir. Taşnak-
lar daha sonra da Kars ve Oltu bölge-
lerinde Alexandropol (Gümıiı) Antlaşma-
sı'nın akdine kadar cinayetlerine devam
etmişlerdir. Gümrü Muahedenamesi'ni
samimiyetle tatbik mevkiine koyacak
her Ermeni hükümeti, dostluğumuza
güvenebilir." (Atatürk'ten Ermeni Soru-
nu-Belgelerle. Yayıma Hazırlayan: Dr. Is-
met Görgülü)
Atatürk, ta 1921'de son noktayı koy-
muş, daha neyi tartışacağız?
KİM KİME DUM DUMA BEIÜÇAK behicakio turk.net
ÇİZGİLİK KÂMlL MASARACI kamilmasaracitı mynet.com
£3
HARBİ SEMtlIPOROY semihporoyiıı yahoo.com
HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BILGİN hayatepikcı mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN J9Mart www.mumtfiz-arikmi.com
Nüfus cüzdanımı kaybettim. tlükümsüzdür. FATMA ASLAN
UI/INGSTONE'IN AFRİKA'DAKİ KESİFLERİ..
1813'TE BUGÜU, ÜNLÜ KAÇIF VE HEKİM PAVID LiyıNGSTONE(LIVİKIG-
STlN~), İSKOÇYA'M POĞMUÇTVZ8 YAÇIfJpA, /Uı£-yOA/£/e
GİTTİĞI AFRİKA'PA 8'GÇOK: SEZI yAPAM LrI/IA/GSTDN£,
fZİYLE 8U KITANIN COĞKAFYASINA y£M,
. GEfJEL OLARAK
AN grLIMMSYEN
ÇAl/LAHlfi/tı ZAM
SA SÖLU ısE Ç.EI//SESİNİ İUi GÖREM
UYP/. BATI OÜMVASl, Bf£ AG4 HA&ER ALAMA-
PIĞI Ltt/tNGSrroNE'l 8ULMA ÇABASt
MİŞ, AMEGİK4L/ BİR GAZ£T£Cİ OLAfJ
srANLEy(STANLİyNİN UZU Ş
187i YILINDA SOMUÇ VE&MİŞTİ. STANLEY
İLE LIVINGSTOME'tN KAfSÇtLAÇMA£t(SAĞ-
OAS> 7B&IHE 6EÇEM SİB AN SAYfLMIÇTI..
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Hukuk Dili Yoksa,
Avrupa Yok
Sami Selçuk, "Yüreğim sızlıyor!" dedi.
Sabah; üç buçuğa dekTV karşısında oturdum. "Te-
ke Tek"Xe Sami Selçuk'la Hakkı Köylü konuşuyor.
Meclis Alt Komisyon Başkanı Köylü, TCK'nin basınla
ilgili hükümlerini nasıl düzenlediklerini anlatıyor. Intihar-
la ilgili maddeyi, meğer ("intihara teşvik suçu"; Mad-
de 84) sırf "satanist örgütlere" karşı yapmışlar. Hedef
yazılı ya da görsel medya değil, internetteki o sapık ör-
gütlermiş. Dört yıldan on yıla kadar hapis cezası geti-
ren bu maddenin düzenlenmesinde kullanılan "biricik
kriter"; satanistlere karşı tedbiralmakmış... Ağzım açık
kaldı.
Derken söz "iftira" suçuna geldi. 267 No'lu madde,
"Kişiye Karşı Suçlar" başlığı altında düzenleneceğine,
"Adliyeye Karşı Suçlar" altında düzenlenmiş. Bunun
anlamı şu: Kişinin şikâyeti üzerine açılması gereken da-
va, şikâyete gerek olmaksızın doğrudan doğruya sav-
cı tarafından açılacak.
'Niye inceleyelim?'
Bir siyasetçi hakkında öne sürülen iddiaları dile ge-
tiren bir yazı kaleme aldınız diyelim. Siyasetçinin şikâ-
yetine gerek yok. Suç "adliyeye karşı işlenmiş" sayıl-
dığı için, savcı "şak" diye dava açabilecek. Başka hiç-
bir şey olmasa bu madde, siyasiler üzerine yazılan her
yazının üzerinde "Demokles'in kılıcı" gibi sallanacak.
Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk bu nedenle
"Adliyeye karşı işlenmiş suçlara, basını katamazsınız.
Katarsanız 'iftira'n/n -hukuki anlamda- ne demek ol-
duğunu bilmiyorsunuz demektir. Iftirada 'ihbar' şartı
vardır. Basınyoluyla 'ihbar' olurmu?Sizbu 'iftira'su-
çunu hiç incelediniz mi?" diyor.
Alt Komisyon Başkanı Köylü: "Niye inceleyelim? If-
tiranın ne olduğunu herkes bilir!" yanıtını veriyor.
Bunun üzerine Sami Selçuk artık dayanamadı. Ve
"Yüreğim sızlıyor!" dedi. Kendisine ve mesleğine say-
gı duyan tüm hukukçuların ve gazetecilerin yüreği sız-
lıyor. Ama yasayı hazırlayanlar oralı değil. Büyük bir za-
fer edasıyla; "llk defa kendi kanunumuzu, kendi bün-
yemize uygun yaptık. Değişiklik için de, erteleme için
de artık çok geç!" diyorlar.
Ülkenin en donanımlı hukuk adamlarının uyanları; hu-
kukun temel prensipleri ile çelişen hatalar, tutarsızlık-
lar umurlarında değil. Ceza yasası gibi milyonlarca in-
sanın hayatını etkileyebilecek, çok ağır sonuçları ola-
bilecek bir yasanın hukuken muteber" olup olmama-
sı vız gelip tırıs gidiyor. Neymiş? Bunu AB istemiş. Ye-
ni yasayı inceleyip onay vermişler.
Ortak değerler duvarı...
Kim incelemiş, neyi incelemiş; ne kadar incelemiş?
Belli değil. Gün gibi aşikâr bir şey varsa, o da AB ile
Türkiye arasında bir "hukuk dili" duvarı olduğudur.
Hakkı Köylü, yeni TCK için ileri sürdüğü gerekçeleri ve
yaptığı savunmayı; bir Türk TV'sinde değil de herhan-
gi bir Avrupa TV'sinde yapmaya kalkışsa "skandal" olur.
Brüksei'in ısrarla vurguladığı nokta şudur: "Avrupa
bir 'ortak değerler' topluluğu. Evrenselhukukun temel
ilkeleri, bu 'ortak değerlerin' ayrılmaz parçasıdır. Tür-
kiye bir gün AB üyesi olacaksa eğer; Türkyurttaşları,
yasa karşısında AB yurttaşlarının tabi olduğu kriterler
çerçevesinde değerlendirilmekzorunda..." Bunun için
hatta AB üyeliği bile şart değil. Avrupa Insan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin
içtihatları ortada.
Yeni TCK'yi Bay Verheugen'in beğenip beğenme-
mesi hiçbir şey ifade etmez. Dikkate alınacak tek kri-
ter, yasalarımızın Avrupa'nın temel değerleri ve hukuk
anlayışı ile uyuşup uyuşmadığıdır. AB bunun ötesiyle
ilgilenmez. Üye ya da aday ülkelere, oturup madde mad-
de kanun dikte etmez. Dikte ettiği tek şey, prensipler-
dir. O prensipleri yok varsayarsanız; Türkiye karşıtları-
nın öteden beri ısrarla öne sürdükleri "değerler duva-
rına" çarparsınız: "Türkiye ile biz aynı değerleri pay-
laşmıyoruz. Tarihimiz farklı, devlet geleneğimiz, hak,
hukuk anlayışımız farklı. Biz zaten ayrı dünyaların in-
sanıyız!" deyip geçerler öte yana.
Böyle bir sonuç almak için TCK'nin basınla ilgili mad-
delerini uygulamaya sokmak yeterli. Peş peşe hapse
girecek birkaç gazeteci ortalığı karıştırmaya yetecek;
zinada kopan kıyametin benzeri, TCK için de yaşana-
caktır.
Geçen defa yazmıştım:
"Kadın yoksa, AB yok.
Basın yoksa, AB yok.
STK'leryoksa, AB yok..."
Ama en başta "hukuku" saymalıydım:
"Evrensel hukuk yoksa, AB zinharyok!"
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Kanın pıhtı-
laşmasındaki
bir bozukluğa
bağlı kalıtım-
sal kanama
hastalığı. 2/
Harmanyerin- 5
deki tahılın taş
ve toprakla ka-
nşıkkahntısı...
Tanmda kulla- g
nılan azotlu „
1 2 3 4
gübre. 3/ Ken-
dini büyük gören. 4/
Radon elementinin
simgesi... Eski Mısır'da
güneşin annesi sayılan
tannça. 5/Yardımcı. 6/
"Aşkın —Sesi":Vey-
4
selÇolak'ın şiirkitabı...
Tokat'ın bir ilçesi. II
Gözleri görmeyen... II.
Mahmut döneminde 8
resmi başlık olarak ka- 9
bul edilmiş, 1924'te
şapka devrimiyle yasaklanmış bir tür başlık. 8/ Puc-
cini'nin tanmmış bir operası. 9/ Sergen... Yunan mi-
tolojisinde aşk tannsı.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Kaba saba ve görgüsüz kimse. 2/Kabadayı... Pos-
tu değerli bir hayvan. 3/ Eti lezzetli büyük bir ba-
lık... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu sü-
re. 4/ Tuna Irmağı'nda kullanılan bir çeşit yolcu ka-
yığı... Bağışlama. 5/Geleceği öğrenmek amacıyla
çeşitli şeylere bakarak anlam çıkarnıa... Bir kara ta-
şıtı. 6/"Hikmet —": Ressamımız... Adın durum ek-
lerinden biri. 7/Ateşböceği gibi ışık saçan organla-
n bulunan canlı varlık. 8/Gelir... Bir karann ya da
yasanın yürürlüğe girmesine karşı çıkma hakkı. 9/
Hayvanlara vuralan damga... En kalın erkek sesi.