23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MART 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA SOYLEŞI Antropolog Sefa Yürükel, Türkiye'yi suçlayan soykınm iddialannın planlı olduğunu söyledi Hukuk terorizmiyapıhyorLEYLATAVŞANOĞLU Merkezi Oslo'da bulunan "Iskandi- navya Tiirk Dili Konuşulan ve Komşu Ülkeler Araştırmalar Enstitüsü"nün (ITAE) direktörü Sefa Yürükel, soy- kırımın uluslararasi hukuka insanlık suçu olarak 1948 yılında girdiğini söy- ledi. Yürükel, sözde Ermeni soykın- mının 1915 tarihinde yapıldığının ile- ri sürüldüğünü belirterek "Türkiyeesas olarakhııkukagörcyargılanamaz.Çün- kü bu kavram 1948'den sonra geçerli- likkazanıyor" dedi. Geçenlerde Istan- bul'a gelen Yürükel'le, soykınm ko- nusunu konuştuk. Yürükel'in soykı- nm tanımlamalan ve bu konudaki göz- lemleri çok ilginç. Kendisiyle yaptığım söyleşi sorulu-yanıtlı şöyle: - Siz dünyada soykııını olaylanııı in- celeyerek soykınmlıt ilgili bir kitap yaz- dınız.Önceliklesoykınmın hukuksal ve bilimsel taıumını yapar mısınız? SEFA YÜRÜKEL - Soykınm kav- ramı Yunanca ve Latince iki kelinıe- den oluşan "genocide". Bu kavram 1930'lu yıllarda olgunlaşmaya başla- dı. Uluslararasl hukukta yer aünası için Polonyalı bir hukukçu olan Lempkin tarafından önerildi. Bunun bir insan- lık suçu olarak uluslararası hukuka gir- mesini istedi. 1938'den sonra Çinge- nelere ve Yahudilere uygulanan soykı- nm hareketleri bu kavramın uluslara- rası hukuka girmesinin gerekliliğini ortaya koydu. Soykınm kısmen ya da tamamen bir etnik, dini grubu yok et- meye yönelik sistematik öldürme ola- yıdır. 1946'da buna siyasi ve kültürel soykınm kavramı da eklenmek isten- di. - Özelükle neden kültürel soykınm? YÜRÜKEL - Çünkü birçok sömür- ge devleti yerli kültürü tamamıyla de- forme edip kendi kültürünü yerleştir- meyi amaçlamıştır. Bunun en belirgin örneğini de Fransa'nın Cezayir'de yap- tıklannda görüyoruz. Cezayir'in kül- türünü tamamıyla deforme edip ken- di kültürünü yerleştirmek istemiştir. - Yani bugün ABD'nin Trak'ta yap- tığmın aynısı mı? YÜRÜKEL - Aynen öyle. 1946'da sömürge devletleri önce kültürel soy- kınm kavramına karşı çıktılar."Bu kav- Batı'nın insanlıksuçlannıyazdı Sefa Yürükel bir sosyal antropolog ve etnograf. 1981'de Danimarka'ya gitti. Burada çeşitli bilimsel çalışmalar yaptıktan sonra 1997'de Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde araştırmacı oldu. Pek çok kitap ve makalesi yayımlandı. Şimdi merkezi Oslo'da bulunan "Iskandinavya Türk Dili Konuşulan ve Komşu Ülkeler Araştırmalar Enstitüsü"nün (ITAE) direktörlüğunü yürütüyor. Son olarak Batı tarihinde soykınm ve tehcir olaylannı araştıran ve 20 ciltten oluşacak kitabının "Batının İnsanlık SuçlarT ve "Batı Tarihinde İnsanlık Suçlan" ilk iki bölümü Marmara Grubu Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı tarafından yayımlandı. Yakında ingilizcesi de kitapçılarda olacak. ramı koyarsanız tarihi yargılanz. Biz bundan sonrasına bakahm" dediler. Orada kendilerini aklatmak istiyorlar- dı. Bununkarşısında ise SovyetlerBir- liği ve Doğu Bloku ülkeleri siyasi grup- lara uygulanan soykınmın da ulusla- rarası hukuka alınmasına karşı çıktı. Çünkü Sovyetler Birliği'nin kendisi de siyasi soykınm yapmıştı. "Madem kültürel soykırımı kovmuyorsunuz,oza- man siyasi soykırımı da koymayın" çı- kışını yaptı. Böylece galip devletler birbirlerini akladılar. Sonra, 1948'dekabuledilen, ama 1951 'de yürürlüğe giren soykınm kavramı kabul edilmiş oldu. - Yani o zaman galip devletlcrin oluş- turduğu hukuk mu bugün hâlâ geçer- li? YÜRÜKEL - Evet. Galip devletler konsensüsle bir hukuk yarattılar. Şu anda da bu hukuk geçerli. - Peki, Türkiye, Ermeni toplumuna soykuım uyguladığı gerekçesiyle o hu- kukun kurbanı mı oluyor? YÜRÜKEL - Türkiye esas olarak bu hukuka göre yargılanamaz. Çünkü bu kavram 1948'den sonra geçerlilik kazanıyor. Sözde Ermeni soykırımı olayı 1915 tarihlidir. 1948'den sonra sömürge devletleri Vietnam'da, Kam- boçya'da, Laos'ta, Endonezya'da, Do- ğu Timor'da, Surinam'da, bütün Afri- ka latasında kültürel soykınm yapmış- tır. Öte yandan Guatemala'da 200 bin Maya yerlisinin paramiliter güçler ta- rafından tamamıyla yok edilmesi ey- lemini ABD'nin eski başkanlanndan Reagan ve Baba Bush bizzat yürüt- müştür. 1998'de de onlardan sonraki Baş- kan Bill Clinton, uluslararası tepkiler- den dolayı Maya yerlilerinden özür di- ledi. Ama bu çok önemli değildi. Çün- kü zaten 200 bin kişi ölmüştü. Yani, ön- ce işi hallediyor, sonra da özür diliyor. Şu anda ABD Irak'ta bunun aynısı- nı yapıyor. Israil de Filistin halkına karşı aynı biçimde davrandı. Bakın, em- peryalist güçler 1915 'te kimler idiyse bugün de onlar. Sakın yanılmayalım. - Peki, 1948 hukuku bunlara geçerli değilmi? YÜRÜKEL - Değil. Kim bunlara yaptınm uygulayacak? Bunu BM'nin yapması lazım. Ama o da konsensüs üzerine kurulmuş bir kurum, konsen- süs üzerine kurulmuş bir başka kuru- mu değiştiremiyor ve konsensüsü ya- pan ülkeler de yargılanamıyor. Bura- da bir hukuk terorizmi var. Bu hukuk terorizmi açıkça Türki- ye'ye karşı yapılıyor. Çünkü geçerli olmamasına rağmen gündeme 1915 olaylan getiriliyor. Türkiye'nln stratejik konumu - lyi de, neden Türkiye'nin üzerine böylesine geliniyor, sizce? YÜRÜKEL - Bu insanlığın olgun- laşamadığını gösteriyor. Savaşlarkriz- leri çözmek için geliyor. Fakat onlar da yeni krizler doğuruyor. Osmanlı lm- paratorluğu'nu yıktılar. Onun yerinde yeni devletler doğdu. Şimdi o devlet- lerin hepsinin ıçinde kargaşalar var. Bu kargaşalan da aynı güçler empoze ediyor. Türkiye'yle uğraşmalannın esas se- bebi şu: Türkiye, coğrafi olarak da çok önemli stratejik birkonumda. Ikin- cisi de, Türkiye her ne olursa olsun bağımsız, çok özel bir ülke. Hiç kim- seye benzemez. Kendisine özgü bir ül- ke burası. Bu ülkenin reaksiyonlan da Batıhlara ırrasyonel geliyor. - Örneğin? YÜRÜKEL- Örneğin, "FeUuce'de soykırım yapılmıştır" çıkışı. Dünya- dan böyle bir çıkış gelmedi. Ustelik Tür- kiye ABD'nin yakın müttefiki. ABD'nin Iran'a saldırı planlan var, ama en yakın müttefik olmasına kar- şın Türkiye buna hiç kanşmıyor. Irak'a birlikte askeri harekât yapmayı red- detti. 14 Mart Dünya Barajlara Karşı Eylem Cünü Cazi'yl kana boğan olayların 10. yıldönümü Hayat toprakta ve suda Karanfillerle anılacaklar HATtCETUNCER 14 Mart Dünya Barajlara Karşı Eylem Gü- nü nedeniyle, Tunceli'deki Munzur Vadisi baraj projeleri ve siyanürlü altın arama ça- lışmaları"Munzur hayattır, hayatın akışı durdurulamaz" sloganıyla yarın saat 12.30'da Galatasaray'da protesto edilecek. Munzur'unDelileri, Sosyal EkolojistDönü- şüm Derneği ve yöre dernekleri, mavi ku- maşlarla Munzur Nehri'ni simgeleyecek- leri eylemde yok edilmeye karşı doğanın çığlığını dile getirecekler. Tunceli'de "Ne- hirlerveToprakHareketi' 1 Munzur ve Har- çik Irmağı'nın birleştiği yerde basm açık- lamasıyla barajların yol açtığı doğa tahri- batım anlatacak. Dünyanın dört bir yanmdan ekolojistler, Hindistan'da Narmada Vadisi'nde planla- KÜLTÜK • SANAT nan baraja karşı çıkan halkın büyük bir toplantı gerçekleştirdikleri 14 Mart günü- nü, barajların doğada yarattığı tahribatı an- lattıkları eylem günü olarak ilan ettiler. Türkiye'de de Istanbul, Tunceli, İzmir, Sı- vas, Mersin, Adana ve Eskişehir'de tatil günü olması nedeniyle 13 Mart Pazar, ey- lem günü olarak tercih edildi. Munzur Vadisi üzerinde yapılması plan- lanan barajlar ve bölgede siyanürlü altın ara- ma faaliyetleri yürüten şirketlere karşı kam- panya yürüten "Munzur'un Delileri"nden gençler "sularaltında kalacakyerlerdekiya- şanıların engellenmesi ve insanların göç et- tirilmesi, uzun vadede ekolojik felaketlere, iklim değişikliklerineve küresel ısınmaya yol açnıası ve kültürel tarihsel mekânlann su- lar altında kalması" nedeniyle barajlara karşı olduklarını anlattılar. ALPERTURGUT Karanlık güçlerin sahneye koyduğu kir- li bir oyunun ardından Gaziosmanpaşa Ga- zi ve Umraniye Mustafa Kemal mahalle- lerini kana boğan olaylann bugün 10. yıl- dönümü... 10 yıl önce bugün, çoğunlukla Alevi yurt- taşların yaşadığı Gazi Mahallesi'nde, acı- sı hâlâ tazeliğini koruyan u katliam"ın fi- tili ateşlendi. Bu mahallenin adı, simitçi Bay- ram Duran'ın gözaltında ölümü dışında pek duyulmamıştı. Akşam saatleriydi, ba- gajında boğazı kesilmiş şoför Mesut Efe'nin cesedinin yattığı taksi, mahallenin en iş- lek caddesi olan lnönü Caddesi'ne saptı. Taksinin camları ağır ağır açıldı ve otoma- tik silahlar ölüm kustu. Cadde üzerindeki 4 kahvehane ve bir pastaneyi tarayan sal- dırganlar, 68 yaşındaki HalilKaya'yı öldü- rüp olay yerinden uzaklaştı. Kaya'nın ölü- münü duyan sokağa çıktı. Saatler geçme- sine karşın polislerin olay yerine gelmeme- si üzerine öfke büyüdü ve topluluk kara- kola doğru yürüyüşe geçti. Güvenlik güç- lerinin kurşun yağmuru altında kalan çok sayıda kişi öldü ya da yaralandı. Olaylar kı- sa bir süre sonra Ümraniye'ye sıçradı. Ba- rikatlar kuruldu, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 4 günün ardından askerlerin, halk ve polisin arasına girmesiyle olaylar sona er- di. Bilanço korkunçtu. Olaylarda tam 23 ki- şi yaşamını yitirmişti. Olaylar sonunda yal- nızca 20 polis memuruna açılan dava, gü- venlik gerekçesiyle lstanbul'dan 1200 ki- lometre uzağa, Trabzon'a taşındı. Yıllar süren dava sonucunda, iki polise ceza ve- rildi, diğerleri beraat etti. BİR W I M VVENDERS FILMI BERLİN ÜZERİNDE GÖKYÜZÜ, SIRLAR OTELİ VE BUENA VISTA SOCIAL CLUB'IN YÖNETMENİNDEN 2004 VENEDİK FİLM FESTİVALİ UNESCO ÖDÜLLÜ ALTIN ASLANADAYI BOLLUK ÜLKESİLANDOFPIENTY ANKARA10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004/542 Karar No: 2005/89 Davalı: Nüfus müdürlüğü Davacı: Ramazan Kartal Davacı Ramazan Kartal tarafından davalı nüfus müdürlüğü aleyhıne açılan isim tashihi davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Çankırı ili Ilgaz ilçesi kayı c: 41, h: 9 bsn: 95 nüfusuna kayıtlı Hamdı ve Sultan'dan olma Ankara 17.02.1963 doğumlu Ramazan Kartal'ın nüfusta Ramazan olan ısmınin Onur Ramazan olarak düzeltılmesine karar verilmiştir. MK.'nun 26. maddesı gereğince ilan olunur. 01 03.2005 Basın: 10441 BOLLUK ÜLKESİ'NİN IŞIKLARI BİR GÜN GERÇEĞIAYDINLATIR. rfiim BEYOĞLU ALKAZAR (293 24 66) 12.00 -14.15 -16.30 -19.00 - 21.15 BODRUM 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİ DosyaNo: 2004/3112 F. 1. Alacaklının ve varsa vekılinin adı, soyadı ve ıkametgâhı: Demırbank TAŞ vek. Av. Ayşen Erkin Çarşı Mah. 1007 Sk. No: 10/1 Bodrum 2. Borçlunun ve varsa kanunı temsılcisimn adı, soyadı ve ıkametgâhı: Sıbel Uyar Egebank Şubesı Bodrum 3. Alacağın Türk parasıyla tutarı, faız miktarı ışlenıeye başladığı gün: 527.067.590.-TL. alacak 717.758.670.-TL. tem. faizi 35.807.833.-TL. id. vers. 20.000.000.-TL. masraf 35.887.933.-TL. faizin yüzde 5'ı BSMV 1.336.393.526.-TL. alacağımızın, takip tarihinden tahsiline kadar ışleyecek yüzde 22 temerrüt faizi, (faiz oranlarının artması halınde fazlaya ilişkin talep hakları ile vs. tüm hakları saklı kalmak kaydı ıle) faızın yüzde 5 BSMV'si, yüzde 2 cezaevleri harcı, ıcra harç ve masrafları ile yüzde 10 vekâlet ücretinin ve gıder vergisinın (tahsılde tekerrür olmamak kaydıyla) ödenmesı talebidir. 4. Senet ve tarihi ve senet yoksa borcun sebebi: Destek kredisi sözleşmesi, ihtarna- me, hesap özeti. lşbu ödenıe emrinın tebliği tarihinden itibaren borcu ve takıp masraflarını yedi gün içinde ödemenız, (teminatı vermeniz), borcun tamanıına veya bir kısmına veya ala- caklının takibat ıcrasına dair bir itirazınız varsa, senet altındaki ımza sıze ait degilse yine bu yedı gün içinde ayrıca ve açıkça bıldirmenız, aksi halde icra takibinde bu se- nedın sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı redettığinız takdırde, mercii önünde yapı- lacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vakı ıtirazınızın muvakkaten kaldırılacağı, senet veya borca itırazınızın yazılı veya sözlü olarak icra daıresıne yedi gün içinde bildirmediğiniz takdirde aynı müddet içinde 74. madde gereğince mal be- yanıda bulunmanız, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulun- maz veya hakikate aykırı beyanda bulunursanız hapisle cezalandınlacagınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebrı icraya devam edıleceği ihtar olunur. Basın: 10423 TİREBOLU tZALEİ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN Dosya No. 2004/5 Davacı Gülseren Gillum vekıli Av. Candan Oül- can tarafından davalılar Şaban Ekmekçi, Kadun Ekınekçı, Gülderen Kerim, Birsen Akçay, Sabıre Ekmekçi ve Güller Ekmekçi ve Hava Kılıçoğlu aleyhlerine Tirebolu Sulh Hukuk Mahkemesi'ne Tirebolu Cıvıl köyünde 160, 171, 178, 208 ve 212 nolu parsellerın ortaklığının gıderılmesiyle ılgıli davanın yapılan duruşmaları sonunda Tirebolu Sulh Hukuk Mahkemesı'nın 30.10.2000 tarıh 1999/11 Esas 2000/314 Karar sayılı ilamı ıle taksimi müm- kün olmadığından ortaklığın satış suretiyle gideril- mesine karar verilmiş olmakla: Taşınmazların kıymet takdırı satış memurluğu- muzca 06.09.2004 tarihinde bilirkişıler aracılığı ile yapılmış ve her parselin takdir edılen kıymetı belir- tılmiştir. Tirebolu Civıl köyünde 160 parsele 1.542.950.000.-TL. Tirebolu Cıvil köyünde 171 parsele 6.975.000.000.-TL. Tirebolu Civıl köyünde 178 nolu parsele 21.450.000.000.-TL. Tirebolu Civil köyünde 208 nolu parsele 14.450.000.000.-TL. Tirebolu Civıl köyünde 212 nolu parselin taşın- mazına 8.425.000.000.-TL. üzerinde bulunan eve ıse 500.000.000.-TL. kı toplam ev ve fındık bahçe- sı toplam 8.925.000.000.-TL. kıymet takdir edil- mıştır. Takdir edilen kıymet takdir tutanağı hıssedarlara tebliğe gönderilmış, hissedarlardan Güller Ekmekçi ve Gülderen Kerim'e kıymet takdir tutanağı tebılğ edılememiştır. Adresi kolluk yolu ile araştırılmış ve tespıt edile- memiştir. Bu ilanın özetinin yayımı tarihinden itibaren 7^ 15= 22 günlük süre içinde Güller Ekmekçi ve Gülderen Kerim'in satış memurluğumuza ait 2004/5 sayılı dosyada yapılan kıymet takdirini ya bizzat ya da tutacağı vekili aracılığı ile itiraz etme- diği takdirıde kıymet takdirinın kesinleştirileceği ılanen tebliğ olunur. Basın: 10515 GÖRÜŞ HUSEYİN BAŞ Bu Ulke Kimin! Avrupa'nın kapısını çaldığımızdan bu yana, ne hikmetse, Türkiye'nin canını sıkan bir dizi konu, artan bir yoğunlukla sürekli gündemde tutulmak- tadır. Türkiye ve yurttaşlarını hedef alan hiçbir fır- sat kaçırılmıyor. Iktidarları, kurulu düzeni eleştir- mek elbette ki, demokrasinin "olmazsa olmaz"\a- rı arasındadır. Ne varki, ütkenin bütünlüğünü, hal- kının dirliğini hedef alan bir eski oyunun yeniden sahnelenmesine yönelik uğraşlar karşısında ses- siz kalmamak da demokrasinin ve yurtseverliğin bir başka "olmazsa olmaz"ıd\r. Dış kaynaklı saldırıların odağında o meşum Sev- res'in gölgesini görenleri "paranoya" ile suçla- yanlar, çoktan tarihin çöplüğünü boylamış, ülke- nin "bölünüp parçalanması, topraklarının ona bu- na peşkeş çekilmesi" gibi bir insanlık ayıbı tasa- rısını o gün bugün gündemde tutma hastalığının da adını koymaları gerekir. Birileri seksen yıllık "Türk yurttaşlığını" "Türkiyeli"ye çevirmeye kal- kışır. Bir başkası Dubluve Bush icadı "ılımlı lslam"\n kuyruğuna takılıp, sözüm ona Türk-lslam sente- zineatıfyapan "Türklam" saçmalığını ortayaatar. Kimse bu tezgâhın ardında nelerin yattığının, da- hası tüm bu hummalı uğraşlarla kimlere çanak tu- tulduğunun ayırdında değilmiş gibi. Yakın tarih bu işlerin öyle aniden değil, taş üstüne taş koyarak olgunluk aşamasına getirildikten sonra patlak ver- diğini göstermektedir. Bu yüzden tehlike, hele işin silahlı çatışmaya kadar vardırıldığı, siyaseten de asla vazgeçilmediği bir ülkede hafife alınamaz. Bölüp parçalamanın irili ufaklı gerekleri, çoğu za- man, sureti haktan görünereksinsicetezgâhlanır. Kimi aymaz da, dikişleri iyice sırıtan bu oyuna sis- tematik biçimde destek vermekten vazgeçmez. Canım bunca hassasiyete ne gerek var diyenle- re, Yugoslav birliğinin parçalanma sürecine daha yakından bakmaları önerilir. Batı'nın ansiklopedilerinde ve basınında, sürek- li bir biçimde, Doğu bölgelerimizin "Kürdistan", "Er- menistan" olarak ele alındığı kimsenin saklısı de- ğildir. Suriye'nin Hatay'ı "iç eden" haritalarını bir yana bırakalım. Bu bitip tükenmeyen coğrafya sahtekârlığının dün olduğu gibi bugün de sürdü- rülmesi "Sevres" hasreti değilse nedir? Siz, Alsa- ce'ı Almanya sınırları içinde gösteren bir harita yaparsanız bu Fransa'yı ayağa kaldırır. Kuşkusuz, bu konuda başka örnekler de verilebilir. Ama, iş- te, bizim sesimiz çıkmaz, ses çıkaranlarsa kimi sah- te demokrat, Batı'nın bordrosuna yazılı bir avuç sözde aydın herfırsatta Batı'nın Türkiye'yi köşe- ye sıkıştırmaya can atan bildik çevrelerine, Nobel aşkına, kolay şöhret adına "kuşkulu malzeme" taşıyarak siftinip durma alışkanlığındaki tiplerle, Irak- lı Kürtlerin işgalciye arka çıkıp onun stratejik or- taklığına terfi ederek Ortadoğu'daki ikinci "Israil" olma konumuna gelmesinden "ayranı kabaraplar" tarafından, "dinozorluk"ve "çağdışı"olmaklasuç- lanırlar. Coğrafya sahtekârlığına günümüzde, doğa ve bilumum hayvanat da dahil edilir oldu. Doğu böl- gelerimizin doğası, hayvanları, börtü böceği de bir güzel "Ermenileştirilip" "Kürtleştirildi". Hem deönü- ne ardına Latince ekler getirilerek, fena halde bi- limsel olarak! Kırk yıllık Anadolu koyunu, "Erme- nicum koyunus", bildik sevimli Tilkimizle, Orta Asya'dan Anadolu'ya göçerken bize yol göster- diği söylenen kutsal Kurt'umuz oldu size "Vulpes Vulpes Kurdistanica". Peki ya bitkiler? Meğer Anadolu'nunköşebucağındayetişipduranyığın- la bitki ve ağaç da "Armenica" ya da "Kurduni- cum"muş! Temel Reis'in ünlü ıspanağı da öyle: "7e- melüs ıspanakus"\ Lazistan'ın suyu mu çıktı! On- lar da var. Işte "Silena lazica" ve Pontus gönder- meli "carax Pontica" (Türkçelerini çıkaramadım, bağışlayın!). Ama sırada kaçınılmaz hamsi var: "Anchoa clupeides", yani Hamsicus Pontusudi- es! Bu kadar saçmalık yeter. Anlaşıldı, doğu böl- gelerimiz, coğrafyasıyla, doğası, insanı, hayvanı, börtü böceğiyle ya Ermeni ya da Kürt, biraz da Pon- tus. Iş bununla kalsa iyi. "Büyük Israil'in" sınırla- rı doğu bölgelerimize kadar uzanıyor. Kardak'ın hiç değilse yarısını kurtaralım derken Kıbrıs, tıpkı Gi- rit gibi elimizden kayıp gitmek üzere. Megalo Idea, Büyük Kürdistan nerelere kadar uzanıyor? Kuy- rukta Bizanslı çocuklar, Hatiler, Sümerler, Asurlu- lar da mı var? Tanrı aşkına, bu ülke galiba, bizden başka herkesin! VEFAT MerhumVedat Toksöz'ün değerli eşi, Gülsev, Edip, Nedim Toksöz'ün anneleri; Ayşe ve Gülenay'm kayınvalideleri; Çağlayan, Damla ve Anılcan Toksöz'ün babaanneleri; Ekim Özgür Çakmak'm anneannesi CENNET (İKBAL) TOKSÖZ vefat etmiştir. Cenazesi 12 Mart 2005 Cumartesi günü (bugün) Halkalı Gültepe Camii'nde kılınacak öğle namazı sonrasında Yeni Kanarya Mezarlığı'nda defnedilecektir. AİLESİ KULP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 2004/94 E. 2004/96 K. Dıyarbakır ili, Kulp ilçesi, Başbuğ köyü, Cilt no: 17, Hane no: 88'de nüfusa kayıtlı, Vahdettin ve Layi- he oğlu, Kulp 1985 doğumlu Ümran Türk'ün Ümran olan ismınin 'ROJHAT' olarak tashihine 20.10.2004 tarihinde karar verildi. Basın: 57972
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle