Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MART 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Desteğin sonu
Estek köstek, kime des-
tek? Bu uyaklı soru, olsa
olsa Veteriner Hekimler
Derneği Genel Sekreteri
Osman Namdar'ın şu
anlattıklarına başlık olur:
Tarım Bakanlığı, 2005 için
hayvancılığı desteklemek
üzere 520 milyon YTL do-
layında bir para ayırır.
Medya, desteklemeyi şi-
şirmekte gecikmez. Üre-
tici ve yetiştiriciler de
"Desteğimiziisteriz" diye-
rek kapıya dayanıriar. Des-
tekten yararlanırlar da...
Sonra?
Süt teşviklerinin gaze-
telerde allanıp pullandığı
günlerde, üreticiden süt
alan firmalar süt fiyatları-
nı hemen 5-8 Yeni Kuaış
aşağı çekerken bakkal-
da, markette sütün fiyatı
değişmez. Ette de mez-
bahalarda fiyatlar 1 -1.5
YTL gerilerken kasapta-
ki fiyat yerinden oyna-
maz...
Üretici zarar eder, tü-
keticiye hiç yarar etmez...
Ne anladım ben bu des-
tekten?
Osman Namdar'ın yo-
rumu açık: "Destekleme,
doğrudan başkayere, üç-
beş gıda firmasının ce-
bine aktı. Neden böyle
oldu? Piyasayı kontrol
eden SEK, EBK ve Yem
Sanayi kapatıldı da on-
dan..."
Namdar'agöreAB'ydi,
ortak tarım politikasıydı,
uyum süreciydi, şuydu
buydu, hepsi palavra...
Hedef belli: Türkiye'de
hayvancılık bitirilecek, ta-
rım alanlarına el konula-
cak, bu ülkenin halkı da
maraba olarak Avrupalı-
ların hizmetine girecek!
Karar
EskiCHP Genel Sekre-
teri Ertuğrul Günay, Re-
cep Tayyip Erdoğan'ı ipe
dolanmış kedi olarak çiz-
diği için Musa Kart'ın 5
milyar lira tazminata mah-
kûm edilmesine ilişkin ka-
rara "hukukçu" gözüyle
bakınca ne gördüğünü ak-
tardı: "Musa Kart ile ilgili
karar, Türk Ceza Yasası
(TCY) ya da Basın Yasası
gereği açılmış ceza da-
vası sonunda alınan bir
mahkûmiyetin paraya çev-
rilmesigibialgılandı. Ada-
let Bakanı dahil, birçok
gazete yorumcusu dahil,
asıl ayrıntı gözden kaçı-
rıldı: Musa Kart hakkında
verilen hükmün TCK ya
da Basın Yasası ile hiçbir
ilişkisiyok. Başbakan Er-
doğan, MedeniKanun ve
BorçlarKanunu 'na daya-
narak tazminat davası aç-
mış, mahkeme de Borç-
lar Kanunu hükümlerine
dayanarak Musa Kart'ı
manevi tazminat ödeme-
ye mahkûm etmiş. Gerek-
çesi son derece zayıfolan
kararın Yargıtay'da bozul-
ması büyük olasılık."
IŞIKKANSU
Yeni tarih bilincimiz nasıl olacak?
Geçen hafta basına tanıtılan "20. Yüzyıl
Dünya ve Türkiye Tarihi" öğrenci ve öğret-
men kitapları, Tarih Vakfı'nın başlattığı "ya-
ratıcı ve çağdaş tarih eğitimi için" tasarımı-
nın bir sonucu.
Tasanmın içeriğini, Gökçen ve Faruk Alp-
kaya, Tarih Vakfı'nın internet sitesinde yak-
laşık 13 sayfalık bir raporla açıklamışlar. Av-
rupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi'nin
Insanlarm geçmişlerine sahip çıkmak ka-
dar geçmişlerine sahip çıkmama hakkı da
vardır" diyen tavsiye karanndan alıntıyla baş-
layan bu rapora göre tarih ders kitapları bu-
günedeğin "ulusçulukideolojisiniaşılayan"
metinlerdi, "düşmanlık" ve "potansiyel şid-
det" kaynağı oluyorlardı; kısacası "okullar-
da anlatılan tarih hayattan tamamen kopmuş,
tarih eğitimi ise bugünü yönlendiremez ha-
le gelmişti." Oysa, "özellikle Avrupa'da ya-
pılan araştırmalarla bu durumun apaçık or-
taya konulması, tarih eğitiminde yeni yak-
laşım arayışlan"r\i gündeme getirmişti.
Rapor, "eski" tarih anlayışımızın ne oldu-
ğunu ve "yeni" tarih anlayışımızın ne olma-
sı gerektiğini de öğretiyor:
"Eski tarih anlayışının en belirgin özellik-
lerinden biri, öğrenciye tek bir aidiyet ve bu
aidiyete mutlak sadakat duygusunu aşılamak-
taki titizliği idi. öğrenci başka hiçbir şeyin
değil, ama sadece ulusun üyesiydi ve öyle
kalacaktı, kalmalıydı. Oysa, bu kitapların ya-
zıldığı dönemlerde bile bireyler ulus dışın-
daki çok çeşitli grupların üyesi idiler. Sade-
ce ülkemizden ömeklersek '...oğulları'aile-
sine mensup olmak, Beşiktaşlı ya da Üskü-
darlı olmak, Istanbullu olmak, Karadenizli
olmak, Kürt, Çerkes, Boşnak olmak, muha-
: YNUiL
R
SfitfltJ
cir olmak, Sünni veya Alevi olmak, Gregor-
yen ya da Katolik olmak, bunların hepsi bi-
rer kimlikti. Günümüzde, bu kimlikler orta-
dan kalkmadığı gibi, bireyin seçimleri doğ-
rultusunda daha da çeşitleniyor, ulusal ve
uluslararası derneklere üyelikte olduğu gi-
bi. Bugün çok kimlikli olmak, çağdaş bir
toplumda bireyin en temel özelliklerinden bi-
ri. Insanlık artık bu kimliklerden hiçbirisinin
diğerine üstün olmadığını, tam aksine çok
kimlikli olma bilincinin, barışçı bir dünyanın
oluşturulması için vazgeçilmez olduğunu
kabulediyor. Dolayısıyla, tarih eğitiminin de
öğrencinin sahip olduğu diğerkimlikleri red-
dederek ulusal kimliğine kör bir bağnazlık-
la sarılmasını amaçlamaktan vazgeçmesi
gerekiyor. Öğrencinin, ulusal kimliğinin de
diğerkimlikleri kadardeğerli olduğunu ve çok
kimlikli olmanın birzenginlik olduğunu kav-
ramasının, düşmanlık ve şiddetin ortadan kal-
dırılmasındaki en önemli adımlardan biri
olacağı kuşkusuzdur."
llk ve ortaöğretimde "çağdaş bir tarih eği-
timi" için yaptığı çalışmalar arasında "Tür-
kiye'de Avrupalılık bilinci projesi" kapsa-
mında çocuklar için yayımlanmış kitapları
da bulunan Tarih Vakfı, bize "ideoloji" aşıla-
yan, "düşmanlık ve potansiyel şiddet kay-
nağı" olan, kör bağnazlık anlamına gelen
"ulusal bilinci" bırakmamızı, yerine "çokkim-
liklilik ve Avrupalılık bilinci"n\ koymamızı
öneriyor...
Demek ki, "çok kimliklilik ve Avrupa bilin-
c/"nin ardında bir "düşmanlık" yok, "potan-
siyel şiddet kaynağı" da yok, "ideoloji aşı-
lama" desenhiçyok!
Demek ki; örneğin yakın "tarih"te Yugos-
lavya'da yaşanan etnik boğazlaşmada "Av-
rupalılık ve çok kimliklilik bilinci"n\n düş-
manlık yaratmada bir gıdım bile suçu yok!
Demek ki; Ingiltere, Italya, Ispanya, Polon-
ya, Hollanda gibi "Avrupalılık bilinci"ne sa-
hip ülkeler yine çok yakın "tarih"te emper-
yalizmin Irak saldırısına asker göndererek
"potansiyel şiddet kaynağı" olmamışlar!
"Tüm zamanlann en kötü yönetmeni" ilan
edilen Ed VVood'un yaşamöyküsünü anla-
tan filmde bir "medyum "un söyledikleri çok
çarpıcı gelmişti bize:
İyi görünüp iyi konuşursan halk herşeyi
yutar!"
Yaşadığımızgünler için çok geçerli bir söz
bu.
ErmenJler, Mavi
Kitap ve Toynbee
TURKKAYAATAOV
Kimi Ermenileranılarından, ruh-
bilim deyimiyle "seçilmiş acı" ola-
rak silemedikleri ve tarihin çok-
yönlülüğünden gitgide uzaklaşıp
büyüttükleri "Nisan 1915olayla-
n"nın 90'ıncı yılında, özellikle ABD
ve Batı Avrupa'da Türkleri kara-
lama hazırlığındadırlar. CHP mil-
letvekillerinden Ş. Elekdağ'ın, ya-
bancılarla birtoplantı düzenleye-
rek bu iddiaların temelinde gör-
düğü ve bu konuya baştan sona
tek yanlı eğilen fngiliz Mavi Ki-
tap'ının 1914-18 savaşında o za-
manki düşmanı, yani Türkleri za-
yıflatacak bir propaganda yayını
olduğu gerçeğini yaymak istedi-
ği anlaşılıyor. Elekdağ'ın yorumu
kuşkusuz doğrudur.
Bunun savaş amaçlarına yö-
nelik bir abartma ve yanıltma ol-
duğunu ben de kitabın hazırlan-
dığı sırada o zaman genç araştır-
macı ve sonra ünlü tarihçi Arnold
J. Toynbee'nin ağzından, 27 Ma-
yıs'tan hemen sonra işitrniş, onun
bu yönde açıklamaları bulundu-
ğunu 1984 ve 1985'te katıldığım
Paris davaları, Avrupa Parlamen-
tosu ile BM toplantılarında söy-
lemiş, 1985 Orly davası metnini
içeren Türkçe, Ingilizce, Fransız-
ca, Ispanyolca, ItalyancaveArap-
ça kitaplarda Toynbee itirafına iliş-
kin kendi açıklamamı, kaynak ve
tarihle, yedi dilde 20 yıl önce ya-
yımlamıştım. 1990'da da Ingiliz-
ce ve Ispanyolca ayrı ayrı basılan
kitaplarımda, buna tarih vererek
ve içeriğini yansıtarak gönderme
yapmış, anlatmıştım. Bu gerçeğin
benim için ve bilimsel araştırma
yönünden yeni bir yanı yoktur.
Ancak, ne yazık ki, Türkleri suç-
lamaktan geri durmayan bir Batı
kamuoyunun karşısındayız. Ama-
cı tarihte ne olduğunu görmek
değil, silahlandırıp ayaklandırdık-
ları bir Hıristiyan topluluğunu süt
gibi beyaz ve Balkanlar, Çanak-
kale, Erzurum-Kafkasya, Sina-Fİ-
listin ve Basra-lrak cephelerinde
savaştıkları Müslüman Osmanlı-
ları kömür karası göstermektir.
Ayrıca, Anadolu'yu yeniden bir
Hıristiyan beldesi yapma hedef-
leri de vardı ki, bunun günümüz-
de ivme kazandığı ilerde daha iyi
anlaşılacaktır.
ABD silahlı çatışrnalara 1917'de
henüz girmemişken eski Ingiliz
kabine üyesi C.F.G. Masterman,
iktidardakilerin ve gizli servisin
desteğiyle "VVellington House"
denen yapıda sekiz şubeli bir pro-
paganda merkezi kurmuştu. Ama-
cı, başta Almanya olmak üzere
Türkler gibi o zamanki savaş düş-
manlarına karşı tek yanlı haber
toplamak, üretmek ve bunları ki-
tap, kitapçık, dergi, poster, ilan,
kart, resim, sergi, harita ve çizim
yollarıyla yaymaktı. Bu kuruluş
yalnız ıngiltere'de toplam 17 mil-
yon yayın yaptı. Bir hedefi de,
başta ABD, savaş dışındaki dev-
letleri kendi yanında savaşa it-
mekti.
Mavi Kitap'ın ilk girişimi Toyn-
bee'nin "Ermeni Kıyımı" başlıklı
olanıdır. Haber kaynakları Lond-
ra'da "Ararat", Tiflis'te "Horizon"
ve New York'ta "Goçnak" gibi Er-
meni dergileri olan bu kitap, Toyn-
bee öldükten sonra Ermenilerce
gene yayımlanmıştır. Istanbul ve
Izmir Ermenilerinin yerleri değiş-
tirilmediyse de kitaptaki bir hari-
ta onların da yollandıklarını sa-
vunmaktadır. Bu kaynakları, doğ-
ruluk derecelerini araştırmadan,
sırf düşmanı kötü göstermek ve
zayıflatmak için bir araya getirip
yayımladıklarını, milletvekili A.
Ponsonby kendi kitabında ay-
rıntılarıyla ve ömekleriyle iyi anla-
tır. Silah arkadaşına doğru yar-
dım amacıyla eğilen bir Alman
askerinin "ölübirmüttefikmuha-
ribini soymakta olduğu" uydur-
ması Masterman bürosunun "fîe-
simlerle Savaş" dergisindeki (17
Nisan 1915) ünlü ömeklerden bi-
riydi.
Böylesine karalamalar sanki
"yurtseverlik" gereğiydi. Lord
Bryce gibi önemli konumda olan-
lar da koca ulusu akla bile zor ge-
len yöntemlerle lekelemekten ge-
ri durmadılar. 1985 Paris Orly da-
vasında, Bryce'ın bir Ingiliz yaza-
rının değerlendirmesiyle bile "Dr.
Göbbels gibi bir stil"e sahip ol-
duğunu söylediğimde, Ermeni te-
röristlerinin avukatı Verges şiddet-
li tepki göstermişti. Ancak, Phi-
lip Knightly'nin benzetmesi buy-
du. Ne var ki, bu gerçekler son-
ra söylense de onarılmaz zarar
zaten verilmiştir.
Prof. A. J. Toynbee 27 Mayıs'tan
sonra SBF profesörler kurulu sa-
lonunda bir konuşma yapmıştı.
Benim bir sorum üzerine 1914-
18'de yapılan ve kendininkiler da-
hil Ingiliz yayınlarının savaşı ne
pahasına olursa olsun kazanma
hedefine yöneliktek yanlı ve abart-
malı yayınlar olduğunu, bugün
böyle değerlendirilmesi gerektiği-
ni söylemişti. Bu gerçeği yakla-
şık 45 yıldan beri biliyorum ve bu
yıllar süresince bu konuda birkaç
kez yazılı ve sözlü açıklamalar
yaptım. Elekdağ haklı, ama kar-
şımızdakiler bugün de bir 'düş-
man' imgesine benzer önyargıy-
la yaklaşıyorlar.
KİM KİME DUM DUMA BEIIIÇAK behicakm turk.net
ÇİZGİLİK KÂMlL MASARACl kamilmasaraci n mynet.com
HARBİ SEMtll POROY semihporoy(ıi yahoo.com
HAYAT EPİK TİYATROSU MVSTAFA hayatepikdtmynet.com
VEFAT
Akçadağ Köy luıstılusu mczımu Istanbul Mocla llköğretım Okulu eski
mudürlcrındcn, hcpımızın tek öğretmeni
AHMET KALKAN'ı
yılınlık
C'cnazesi 12 1 200S C'umartesı günü Karacaahmct C'amıı'nde kılınacak
ikindı nama/ını müteakip Karacaahmct Mc/arlığı'nda toprağa verılecektir.
Kansı: Nevzat
Kızlan: Didar, Şcnay Oğlu: Toygar Gelini: Özlem
Damatlan: l\ırgut, Yurdaer, Tarık
Torunlan: Ümit, Kcmal, Ekin.
6ENCLER TARÎHt SEVSİN
blYE, ALTERNATÎF TARİH
KİTABI
HAZIRLAN-
MIŞ..
12 mort 1971
aydınlar tutuklandı
gcnçler
o v idam edildi.."
6ENCLERİN .
TARİHİ SEVMELERINE
İMKANYOKI..
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAU 12 Mart ıvww.mumlaz-arikan. rom
ALMANIARVİYANA'DA
1338 'D£ ALMAN Bl'HL/KLEKf
Avu&TURYA'YA 6İRDİ. 1936'O#4
BERİAVUSTURYAyA YAKLAÇ-
MA SİYASerİ GÜDEtJ HİTLER,
BURADAKİ NAZİLERİH DE YAR.
PIMIYLA SEYSS INQUART'l BAŞ
BAKAN ££ÇTÎRMİ$Tİ. KUKLA
INQUART TA GÖR£I//Nİ yAPA-
MK ALAAANLARI AI/USTURYAl
YA PAVET E7TI. TARAFTARLARI
ONLARI -ALKIÇ.LARLA KAR$I-
LADI. GÜrA BİR OOSTLUK zt.
YARETİYOİ BU. AMA f4 MAer.
TA HITJ-ER BİR AÇIKLAMA YA.
PARAK Al/USTURYA'NIN ALMANİ
YA 'YA BA&LAHDI&IHI SÖYLEDl't
GAIİ OSMANPASA'NINKAYBL
1B9?'DE ûAZl'OBMAN PAÇA ÖLOÜ..
HARBİYE'Yİ 18S2'DE BİTİRİPSUBAY
OLAAUŞTU.GİRİrve YEMEN'Oe
BULUA/DU. YGMBAI'DEKI SAVAŞ-
TAAI SONRA &ENERALLİĞE YİİK- '
SEL.TİI-Dİ-DAHA SONRA TAYİN
EDİL&İĞİ RUMELİ'OEKİ S-OR-
DU İLE , SlRPLARl BOZ6UNA U&_ '
RATr/.MÜŞİR(M4ReÇAL)OLAU
OSMAN PAŞA DAUASON-.
RA ÜNLÜ PİLEVNE ,
SAVUNA4ASIN/ YAj
PARAK "GAZİ"
GAZİOSMAN PAŞA
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Bunun Adı Faşizmdirt'
"Zeytin Ağacı" liderlerinden Massimo D'Alema,
"aşırı şiddet" eleştirilerine karşı güvenlik güçlerini ko-
ruyup kollamaya çalışan hükümet çevrelerini bu söz-
lerle eleştirmişti.
Aynen şunu söylemişti Massimo D'Alema:
"Güvenlik güçleri tarafından kullanılan şiddetyöntem-
lerinin (yukarda) korunduğu, kabullenildiği ve teşvik
edildiğiyolunda kuşkularvar. Bunun adını koymakiçin
faşizmden başka tanım bulamıyorum..."
Bu açıklama o zaman çok dikkatimi çekmişti. D'Ale-
ma'nın "faş/zm" tanımıçünkü, "orantısız güç kullanan
'eğitimsiz' güvenlik güçlerinden" çok; bu yöntemleri
"koruyan, kabullenen ve teşvik eden" bir anlayışı he-
def alıyor ve sorumluluğu söz konusu yöntemlerin ikti-
dar çevrelerince savunulmasında anyordu. Elmalarla
armutlan birbirine kanştırmadığınız zaman zihinler böy-
le açılıveriyor işte.
Avrupa Troykası'nın "şoku" ve Avrupa Pariamento-
su'nun "kınamasına" karşı, şimdi bozuk plak gibi hep
aynı nakaratı tekrarlıyorlar:
"Canım böyle şeyler Avrupa'da da olmuyor mu?
Ama AB kendinden olanı kınamıyor. Irkçı Avrupa, Tür-
kiye'yiAB'ye almamak için bahane arıyor. Olayları sırf
buyüzden büyütüyor ve Türkiye'yi recm ediyorlar..."
Ornek olarak da ikide bir globalleşme karşıtlannın
Cenova G-8 zirvesinde yaptıklan gösteriler ve bu gös-
terilerde polisin kullandığı yöntemler gündeme getirili-
yor. O olayları Avrupa, "Italyan devletini sıradan bir 'So-
rumlulan yakala' uyarısıyla geçiştirmiş..."m\ş...
Böyle mi oldu hakikaten?
Cenova'daki G-8 zirvesini Italya'dan izlemiştim. G-8
liderlerini hedef alan bir büyük "terör alarmı" gölgesin-
de, kenti teslim alan 200 bin göstericinin katıldığı Ce-
nova olaylanyla Beyazıt'taki 2 bin kişilik "kadın göste-
risini" karşılaştırmak abes bir defa. Ama hadi bunu ge-
çelim. Ve Italyan polisinin kullandığı o büyük "şiddetin"
arkasından Çizme'de ve Avrupa'da netepkilerverilmiş
onlara bakalım.
'Medya' değil 'hükümet' sorumlu
Her şeyden önce ulusal muhalefet içerde, D'Alema
örneğinde de görüldüğü gibi, en ağır dille olanları eleş-
tirdi. "Italya'nın uğradığı uluslararası itibarkaybından"
şikâyet edildi ama bu itibar kaybından "medya" değil,
"işbaşındaki hükümet" sorumlu tutuldu ve Içişleri Ba-
kanı Claudio Scajola'nın derhal "istifası" istendi. Ka-
muoyu tarafından "mimlenen" bakan, koltuğunda uzun
süre dayanamadı. G-8 olaylanndan bir yıl sonra, bu gö-
revden ayrılmak zorunda kaldı.
Muhalefet, sivil toplum örgütleri ve cumhurbaşkanı,
polis şiddetinin araştırılması için özel bir "meclis komis-
yonu" talep ettiler. Iç ve dış baskılar sonunda klasik bir
araştırma komisyonu değilse de bir "meclis bilgilendir-
me komisyonu" kuruldu. Ucu bırakılmayan çabalardan
sonra, olaylara karışan polisler mahkemeye sevk edildi.
300 kişilik bir avukatlar ordusu, adli mercilerde şid-
det kurbanlannın haklannı aramak için "Cenova Hukuk
Forumu" adında bir platform oluşturdu. "Cenova Sos-
yal Forumu" ise parlamento önünde günlerce "sessiz
oturma eylemi" yaptı. Cenova'daki şiddet üzerine ün-
lü yönetmenler ve sıradan vatandaşlar, onlarca belge-
sel çekti. Berlusconi iktidannın ağır sansür çabalarına
rağmen bunlardan bazılan devlet televizyonunda gös-
terilebildi.
Tepkiler yalnız sivil toplum ve ulusal muhalefetin gös-
terdiği reflekslerie sınırlı kalmadı. Alman ve Ingiliz par-
lamenterler başta olmak üzere Uluslararası Af örgütü,
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Noam
Chomsky gibi dünya çapında üne sahip aydınlar "Ce-
nova isyanını" bastırmak adına kullanılan yöntemleri la-
netledi ve Roma'dan açıklama istediler. Almanya'dan
Cem Özdemir çıktı mesela ve bir "uluslararası soruş-
turma açılmasını" talep etti.
"Italyan hükümetinden" hesap sorulmasını isteyen
Ingiliz liberalleri, Berlusconi'ye, "Avrupa'nın demokra-
tik değerlerinin hatırlatılması" için Blair hükümetine
baskı yaptı. Avrupa Parlamentosu'ndan Daniel Cohn
Bendit, AP çatısındatam teşekküllü bir "parlamento araş-
tırma komisyonu" kurulmasını önerdi. Bunlan bir "aday"
ülkeye değil, AB'nin kurucu üyelerinden Italya'ya yap-
tılar. Varın gerisini siz hesap edin.
Uluslararası basın, Cenova rezaletini aylarca diline do-
ladı. D'Alema'nın sözü gibi, "lndependent"\n bir yoru-
mu var ki; onu hiç unutmadım:
"önemli olan, göstericilerin suçlu olup olmamaları
değil" demişti "Independent": "önemli olan, gösteri-
cilerin hukuki haklarının çiğnenmiş olmasıdır. Demok-
ratik bir ülkede cezalar çünkü, polis copuyla değil ad-
li mahkemelerce verilir."
"Hırsızın hiç mi suçu yok?" diyenler için söylenmiş
gibi sanki...
BULMACA SEDAT YAŞAYAJS
1 2 3 4 5 6 7
SOLDANSAĞA:
1/ Manisa'nın
Kula ilçesinde
yer alan çok
genç volkan ko- „
nilerine verilen
ad (Sayıları 13
olan bu tepeler
Kula-lzmir ka-
rayolundan göz-
lemlenebilir)...
Tavlada "üç" sa-
yısı. 2/ Iran'ın
plaka işareti...
Kazak başkanlanna ve-
rilen ad. 3/ Bir içki...
Gösteriş, caka. 4/Halka
biçiminde nıercan ada-
cığı...Kutsalbırgüce,bir
dileği yerine getirmesi
için yapılan vaat. 5/
"MangıÜar" da denilen
Türk kökenli birhalk. 6/
Akdeniz yöresine özgü 8 I
bitki topluluğu... Tarih 9 |
öncesine dayanan efsa-
ne. II Eski Mısır'da güneş tanrısı... Yol, yöntem. 8/
Kars'ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Ortodoks-
larda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel res-
me verilen ad. 9/ Üniversite öğretim üyelerinin giydi-
ği cüppeye verilen ad... Ege Bölgesi'nde taze san in-
cire verilen ad.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/Karadeniz Bölgesi'nin dağlık kesimlerinde görülen da-
ğınık kırsal yerleşme tipi... Tann. 2/Bir kimse tarafın-
dan sevildiğini sanma biçimindeki hezeyan. 3/Eski Ro-
malılann ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani... Kü-
çük mağara. 4/ Gereksiz, anlamsız, boş söz. 5/ Verme,
ödeme... Aşkenazi Yahudilerinin dili. 6/Uzaklık işare-
ti... Aldatma işi, hile... Bir renk. II Pamuklu bir kumaş
cinsi. 8/Toplu olarak ava çıkma... Olumsuzluk belirten
bir önek. 9/ Kedi ya da köpek yavrusu... Havaya firlatı-
lan bir plakanın vurulması ilkesine dayalı atıcıhk dalı.