14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Sonun Başlangıcı ÇOKKLASİKsözdeğilmi? Çoğu zaman, sonun ne oldu- ğu ya da ne olacağı bellidir de, ona gidişin ne zaman ve nasıl başladığı hep tartışılır. ömeğin, bu iktidarın nasıl sonaereceği belli: Çeşitli par- tilerdeki bütün karşıdevrimci- ler nasıl bir araya geldilerse, iz- ledikleri yanlış politikalaryüzün- den yine öyle dağılıp iktidar- dan düşecekler. Ama, düşüşün başlangıcını saptamak yine zor. Belki, hiç beklenmedik bir piyangonun çıkmasıyla kayıtlı seçmenlerden yalnız yüzde 25'inin oyuyla iktidara geldiklerinde şaşkınlıkla ken- dilerini "milli irade" sanıp öy- le davranmaya başladıkları gün, sonlarını da hazırlamaya başlamışlardı. Aynı yanılgıya düşmüş olan Demokrat Par- ti'nin tarihini iyi bilselerdi böy- le olmazdı. O iktidar kadar bi- le sürmeyecekleri şimdiden belli. Belki, Sayın Erdoğan daha başbakan bile olmadan Batı ül- kelerini dolaşıp oralarda meş- ruluk ve icazet aramaya koyul- maklaTürkiye'yi dıştan yöne- tilirbirgörüntüyesoktuğu için, iktidarının sonunu da bir bi- çimde dıştakilerin iradesine bağlamış oluyordu. Son da oralardan başlatılıyor galiba. Belki, AB'nin 17 Aralık kara- rı sonun başlangıcını göste- ren en kesin tarih oldu. Onlar "müzakerelere başlama tari- hi" istiyorlardı; verilen, çökü- şün başlangıç tarihidir: Taban- ları, o kararla başlayarak iste- nenlerin hepsine birden bo- yun eğemez. Dikkat ederseniz, Mumcu'nun peşi sıra birer iki- şer gitmeye başlayanlar hep "ulusal çıkarların yeterince sa- vunulmadığını" söylemekte- ler. Aslında, Batı'nın kolay kar- şılanmayacak şeyler istediği- ni ve bu isteklerin kendilerini zora sokacağını daha bir yıl önce fark edip kendi araların- da "Bizi almayacaklar" deme- ye başlamışlardı. Ama, içte kendi istediklerini AB zoruyla başarmak açısından süreci sürdürmekte yarar gördüler. Ne var ki, artık sürecin sonu gö- rülmüştür: Gerçek anlamıyla Avrupalı olmaya aklı yatma- yan bir iktidar ile onun yönet- tiği böyle bir ülkeyi Avrupa'ya almaya akılları birtürlü yatma- mış olanlar arasındaki balayı zaten daha fazla süremezdi. Aslında fazla süremeyecek türden bir süreç hâlâ ni- çinsürüyor, dahadoğrusu sü- rünüyor? Çünkü, iki tarafça da istenenler henüz tam gerçek- leşmedi. Yalnız, bu aşamada her iki tarafa da verilecek bir öğüt var: Süreç koptuğu zaman dü- zeltilemeyecek, geri alınama- yacak durumlaryaratmaya kal- kışmak, sadece süreci kısalt- makla kalmaz, AKP iktidarının sonunu da çabuklaştırır. Kıb- ns ve Ege'yi kaybettirmiş ya da hemen kaybedilmesine yol açacak çözümlere razı olmuş bir iktidarın uzun süre hükümet etmesi düşünülebilir mi? Ama şunu bilmek gerekir ki, bu ülkede karşıdevrim- ciliğin sona etmesi, ancak dev- rimciliğe ihanet etmiş bir Ata- türkçülüğün ve gerçek anla- mıyla ulusal devrimci olama- mış bir solun toparlanması ve iktidar olmasıyla gerçekleşe- cektir. Bunu bilmeden politika yap- mak, havanda su dövmek olur. Politika Yanlışlan Affetmez Cahil bırakılan insanlan parlak vaatlerle kandırmak, çoluk çocuğu açlık içinde ve dar bütçeleri karşısında çaresiz kalan vatandaşları tatlı sözlerle, birkaç küçük annağanla sırtlannı okşayarak, yılda bir kerecik sofralarmda misafir olarak gönüllerini almak hiç de güç sayılmaz. Bunlar, bütün seçimler öncesinde partililerce uygulanan ve içtenlikleri halkımız tarafından çok iyi değerlendirilen siyasal kazanç yollandır. Lamia ONAT Hukukçu "Negüç, nepara, ne altın, ne iktidar... Insan aklı ve insan onuru bütün değerle- rin üstündedir." D oğrusunu söylemek gerekir- se 21. yüzyıla mutlu duygu- lar içinde girdiğimizden söz edilemez. Şimdi artık dün- ya o kadar küçülmüş durum- da ki, okyanuslann ötesinde ağlayan bir ço- cuğun sesini, yardım için yalvaran bir in- sanın feryadını, ulusal ya da evrensel ba- şanlara imzasını atmış büyük insanlann, insanlığa gönderdiği mesajları anında du- yup değerlendirebiliyoruz. Şimdi sözümüze 20. ve 21. yüzyıllar arasında ezilip kalan ya da toplumu ezen olaylan gözden geçirmek suretiyle başla- yabiliriz. Acılarla yaşadığımız Marmara depre- mi, New York'un tkiz Kuleleri'nin, için- deki en değerli çahşanlanyla birlikte yer- le bir edilmesi, Güney Asya'da ilk kez ta- nık olduğumuz, korku ve dehşet filmleri- ni aratmayan bir felaketin gerçek görünü- mü; öte yanda, Ortadoğu ülkelerini kasıp kavuran savaş ateşi ve dünyanın geleceği... Bunlar az şeyler mi? Aynca, ülkemizde yaşanan cinayetler, ihanetler, kavga, dövüş, adaletin akışını engelleyen ve çok sayıda kanunsuz eylem- in oluşturduğu, özellikle 'zamanaşımı'nı bekleyen dosyalar, insan yaşamını bile hi- çe sayarak işlenen gasp suçlan, sokak ço- cuklannın geleceği... Hangisini sayacak, hangisini söyleyeceksiniz? Son birkaç yılda yaşadığımız tarih sü- reci bana dün kadar yakın geliyor... Bir sa- bah televizyonu açtığım zaman, orada din- lediğim haberlerle dehşete kapılıyorum. Başımı ellerimin arasına alıyor ve "Bu duyduklarun gerçekve doğru olamaz" di- ye düşünüyorum. Nelermioluyor?..Dostlanmızvegüven- le sanldığımız ülkelerden gelen mesajlar- dan, Türkiyemizle ilgili ve son derecede ciddi bazı isteklerin sıralandığını öğreni- yoruz ve bu haberler birden yıldınm çarp- mışçasına varlığımızı etkiliyor. Ne idi bu haberler? Bilindiği gibi, Tür- kiyemizin havaalanlan ve limanlannın kul- lanımı, ürettiği gizli silahlarla dünyayı teh- dit ettiği iddia edilen komşu bir ülkeye, sı- nırlanmızdan, belirli sayıda donanımlı müt- tefik güçlerin geçişinin sağlanması ve bu işlemlerin zaman kaybetmeden yerine ge- tirilmesi. Bu çok önemli planın hazırlan- masında, kendilerini yetkili sayan politika- cılarla, kapalı kapılar ardında mutabakata da varmışlar mıdır? Derin bir endişe duygusunun kalbimi sıkıştırdığını hıssediyordum. Peki ya son- ra... Bu kadar yoğun ve güçlü bir misafir- lik ne kadar zaman sürecektir ve biz daha sonra kendi evimizde kendi mutlu, onur- lu, hesaplı aile dengemizde, atalanrmzdan aldığımız enerji, cesaret, özgürlük ve bü- tünlük duygularını yeniden kazanarak ya- şayabilecek miydik? Şimdi düşünüyorum da, ele almak iste- diğim başka konular için birkaç satırlık yazı yeterli olmayacaktır. O zaman şimdi sadece, olay, deyim ve demeçlere dokuna- rak, kaygı ve görüşlerimizi açıklamaya ça- lışalım. Bir seçim yapalım dedik, hiç hesapta ol- mayan, çoğunun adı, amacı bilinmeyen bir grup politikacı vatandaş, yerel yönetimler- den aldıklan ilk deneyimlerden ve aynca, dünyanın en güçlü politikacılanndan ka- zanılan derslerden faydalanarak "Bir ama- ca ulaşmakiçin her yoi geçerlidir" görüşü- nün de etkisiyle her çareyi deneyerek ik- tidara ulaştılar. Ve de ulusumuza parmak ısırtan bir davranışla Büyük Meclis'in ço- ğunluğunu kazandılar. Bu gelişin Tahranvarî bir planın örneği olarak kabulü de mümkündür. Geldiler... Takkeleriyle. Tekkeleriyle, takıyyeleriyle ve de eşlerinin siyah bantlı ipek türbanla- nna sanlarak, beraberce... Ve de doğduğu- muz günden beri sahibi olduğumuz îsla- miyeti, kendi görüşlerine göre yorumlamak suretiyle, devlet adamhğı imajından yok- sun, sıradan politikacıların oluşturduğu gruplar arasından, yanlış ve tehlikelerle dolu çarpık bir politika kulvannın çizgi- sinde hem de inatla kalarak... Geldiler... Bilim ve tekniğin aydınlığın- da değil, ortaçağlann dayanılmaz özlemi içinde, şeyhJerinin baskısı, geçmiş zaman- larda kalmış fetvalann en acısı, sırtlann- da taşıdıkları dosyalann ağırhğı altında nefes nefese ve devletin zirvesinde icraata koyuldular. Cahil bırakılan insanlan parlak vaatler- le kandınnak, çoluk çocuğu açlık içinde ve dar bütçeleri karşısında çaresiz kalan va- tandaşları tatlı sözlerle, birkaç küçük ar- mağanla sırtlannı okşayarak, yılda bir ke- recik sofralannda misafir olarak gönülle- rini almak hiç de güç sayılmaz. Bunlar, bütün seçimler öncesinde partililerce uy- gulanan ve içtenlikleri halkımız tarafın- dan çok iyi değerlendirilen siyasal kazanç yollandır. Peki sonra ne olacak? Modasına göre yenilenmiş bu muhteşem koltuklarda otur- mak, seçilenleri son derecede etkileyecek- tir. Işte o zaman insanlar da kendilerini başkalanndan farklı saymak, bir üstünlük duygusuna kapılmak ve "Ben her istediği- nıi yapabilirim. Hiç kimseve hiçbir yasa be- ni engelleyemez. Siyasal istencimi diledi- ğim gibi kullanınm" gibi vehimler ve yan- lışlar içinde bir gelişme evresi de yaşana- caktır. tşte bu hava içinde devletin dünya ve yerel politikalannda bilinçli ya da bi- linçsiz birtakım kararlann uygulanma yo- lu da açılmış olacaktır. Başlangıçta "icra- at" sözcükleri sabırla din- lenir. Daha sonra ise "kral çıplak" sahnesi ortaya çı- İcar ve yanlış hesapların kısa sürede Bağdat'tan dö- nüşü başlar. Örnekler mi arıyorsu- nuz? Bunlardan hatınmız- da kalan bazılannı birkaç cümle ile özetlemeye ça- lışalım: - Hangi kökten ve eği- tim kulvanndan geldiğini bilmediğim bir Dışişleri Bakanı çıkar ve göreve başlar başlamaz, daha et- rafına "Selamün Aley- künı" demeden ve o gün- kü ortamda, hiç gereği ol- madığı halde, belki de ha- yatının en talihsiz önerisi- ni açıklar: "Türkiye'nin Kıbns sorununu muflaka hallcrnıcsi lazımdır. Aksi halde Kıbns'ı işgal etmiş duruma düşeriz." Sana sığınıyorum Ya- rabbi, bu ne biçim bir ko- nuşmadır. Hiç gereği olma- dan uluorta neden söylen- miştir. Neden, Türkiye, Yunanistan, Ingiltere dev- letleri ile Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti Devle- ti arasında sabırla, sükûnet- le, banşlahalline çalışılan konu üzerine, uzak yakın öbür ülkelerin dikkati çe- kilmiştir. Dünyamızın baş- ka bölgelerinde yer alan yüzlerce ülke ve yönetim- ler arasında ikili, üçlü an- laşmazlıklar ve birtakım sorunlar, tamamen kendi- lerine özgü ve sınırlanmış biçimde devam ederken ve kimsenin işaret parma- ğı o yönlere uzatılmamış iken, çeyrek yüzyıl için- de, halklannın uyumu hat- ta dostluğuyla çevreye den- ge sağlayan bir Kıbns, ne- den Avrupa ve Ameri- ka'nın günlük meseleleri haline gelmiş olsun! Devlet adamı Işte bu durumla karşı karşıya gelen bir devletin halkını, haklannı ve çıkar- lannı savunabilmeleri, an- cak, üstün nitelikleri var- lığında toplayan devlet adamlannın akıl, mantık, deneyim ve dirayetleriyle mümkün olabilir. Biz Tür- kiyemizin bu nitelikleri ta- şıyan liderlerle yönetilme- sini istiyoruz. Bize yakışır olanlar görev başında kal- sınlar. Baş başa, el ele ve- rerek yurdumuzu çevrele- yen ateşten ve kaygılardan ulusumuzu kurtarsınlar. Bunamuktedirolduğumu- zun inancı içinde gelecek aydınlık günlere de güven- le, özlemle bakmaya de- vam ediyorum. PENCERE Empepyalizmin Değişmeyen Mantığı... İnsan daha küçücükken şartlandırılır.. çocuk, oyun arkadaşını seçerken kimi yeğleyecektir?.. Sokak çocuğunu mu?.. Yoksullar aşağılanır: - Pis çocuk.. - Kaka çocuk.. Kişinin beynine aşılanan sınıflandırma bilinci in- san büyüyüncesınırötesi değerleryelpazesinede dönüşür; zenciler, Araplar, Hintliler, Afrikalılara du- dak bükülür, varsa yoksa Avrupalı ve AmerikalıL Gerisi?.. Pis çocuk, kaka çocuk!.. • Hıristiyan Avrupalı için 'Türk' hiç de makbul de- ğildir. Batı dillerinde bizlere dönük nice olumsuz öz- deyiş var; şaka değil, eloğlu yüzyıllar boyu "Türk- ler" sözcüğünü çocuklarını korkutmak için kullan- mış... Geçmişte Anadolu'daki Rumlar ve Ermeniler Avrupalı için başka bir anlam taşıyordu. Osmanlı'nın Tanzımat reformları Imparatorluk'ta yaşayan Hıristiyanlar için düşünülmüştür. Karikatürist Cem'in çizgilerine dek yansıyan 'Tanzımat Batıcılığı'rnn anlamı Osmanlı'nın dilin- de neydi: "- Bundan sonra gâvura gâvurdenmeyecek!.." Ne var ki Tanzimat da Imparatorluğu kurtarama- dı; Avrupa Rum ve Ermeni hesabına Osmanlı dev- letinde olumsuz bir rol oynadı. Batı emperyalizmi 'Birinci Paylaşım Savaşı 'nda Anadolu'yu Türklerin elinden almayı amaçlamıştı. Başaramadı... Tersine Türklerin ağır bir bedel ödediği bu kan- lı süreçte Rumlar ve Ermeniler de harcandılar. 1912'den 1922'ye dek 10 yıl süren savaşlarda (Balkan Savaşı - Birinci Dünya Savaşı - Milli Kur- tuluş Savaşı) Anadolu insanı kırıma uğradı. • Bugün de Anadolu'yu kuşatan coğrafyada em- peryalizmin gözü kararmıştır; Türkiye Cumhuriye- ti haritasına yönelik hırslar köpürdükçe köpürüyor: "Türklerpis çocuk.. Kaka çocuk.. 90 yıl önce Ermenileri sürmüşler, kesmişler.. Bunun hesabını versinler!.." Nasıl verilecek hesap?.. Çok açık: Ermenilerin sürüldükleri topraklara dönmeleri gerek!.. Oyun bu!.. • Hem ABD hem de AB'den yükselen seslerin bir değişik anlama geldiğini düşünmek saflıktır, em- peryalizmin mantığı bir başka türlü işleyemez; Ba- tılının dünyaya bakışı ne yazık ki tekelci kapitaliz- min mantığında uluslararası ilişkileredönüşüyor... Ortadoğu'yu mezbahadan beterbirsalhaneya- pan bu politika değil mi!.. İnsan mantığı değil bu!.. Tekelci kapitalizmin uygar insanı güdülemesi!.. • Peki, neyapmalı?.. Mustafa Kemal emperyalizmin saldırısına ulu- salcı direnişle karşı çıktıktan sonra Türkiye'ye çağ- daş uygarlığın hukukunu aşılamıştı; laik Cumhu- riyetin temel ilkesi budur!.. Mustafa Kemal ile Filistin'den Ana Yurdun Dağlanna 58 gün Ve . Bombalanyla uygarlık goturenler once thracatçıları sonrada Istıhbaralçılannı yolladılar •58 GÜN'de Savaş Örümceğının ağları gun ısığına çıkıyor.. NarlıbahçeSk No 6Cağaloğlu Istanbul Tel (0212) 528 66 89 • Fax {0212)519 84 85 Tum Kıtapçılarda Tek Dağıtım ALFA 0212 512 30 46-513 87 51 y Ş A DÖNUŞUM YAYINLARI w w w . c u m o k . o r g ISTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 1 12 Mart 2005 Cumartesl Saat: 14.00 tstanbul CUMOK, İ.T.Ü. tşletme ve Mühendislik Kulübü Ortak Etkinliği AB TÜRKİYE İLİŞKİSİNDE SOIM DURUM KATILANLAR: Dr. Alev COŞKUN (Cumhuriyet Vakfı Bşk. Yrd.) Dr. Öztin AKGÜÇ (Cumhuriyet Gazetesi Yazarı) Yer: Klaııbul l'eknık Ünıversıtesı Maçka Yerleşkcsı Mustafa Kemal Amfısı e-posta: tstanbul(ncumok.org İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI-2 13 Mart 2005 Pazar Saat: 11.00 - 14.30 "Bağımsızlık benim karakterimdir" Ca/i M. KEMAL ATATÜRK "12 Mart 1971'den AB Önünde Esas Duruşa TÜRKİYE" konulu konferansta Sayın Prof. Dr. İZZETTİN Ö N D E R ile buluşuyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSlĞIZ. Yer: MAKSEV Maltcpe Kültür Eğitim ve Çevre Vakfl, Yalı Mah. Sahil Yolu Rıhtım Cad. No: 10 Maltepe tletışım - Bilgi: www.cumok.org Namık K. Boya: 0532 281 54 54 - 0216 368 33 56 Ufuk Yalçın: 0542 652 15 00 - 0216 326 49 21 Açık büfe kahvalö bedeli: 13- YTL'dir. e-posta: İstaııbuK" cumok. org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle