14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 2005 CUMARTESİ 4 HABERLER DinVYADABUGUN ALt SİRMEN Yapan Siz, Yazan Biz Abdülhak Hâmit'in Eşber adlı yapıtının sonun- da, büyük zaferinin kanlı manzarası karşısında deh- şete düşen hükümdar, tarihçi filozof hocasına dö- nerek sorar: - Söyle bakalım şer yazıcısı, şimdi ne yazacak- sın? Yanıt çok kısa, ama o denli de bilgecedir. - Efendimiztarihi yazan biz, ünü yapan sizsiniz. Ne zaman bir siyasetçi basına kızıp çatsa aklıma bu sahne gelir. Iktidarların basına kızmaları, sallantı dönemleri- nin başladığının göstergesidir. Doğrusu Tayyip Erdoğan'da bu dönem olduk- ça çabuk başladı. Artık ne zaman Başbakan'ın hiç değilse hukuken sorumlusu olduğu bir olay kamuoyuna yansısa ve iç ya da dış kamuoyundan tepki gelse, Tayyip Bey, hemen basını suçlar oldu. Rejim açısından da, kendi açısından daçokteh- likeli bir gelişme. Son olay da pek değişik değil. 6 Mart günü ya- pılan gösterilerde, polisin kadın göstericelere kar- şı aşırı şiddet kullanması, iç kamuoyunda gerçi umuru adiyeden, yani alışılmış bir olay kabul edil- di ama, o sırada Türkiye'de bulunan AB temsilci- lerinin çok büyük tepkilerine neden oldu. Sonra da, AP bu olayı resmen kınadı. ••• Bunun üzerine koptu kızılca kıyamet. Recep Tay- yip Bey'e göre, basın olayları abartıyorveTürkiye'yi AB'ye jurnal ediyordu. Oysa basın olayları değil abartmak, gereği kadar önemsememişti bile başta. Hikmet Çetinkaya'nın önceki günkü köşesinde okumuşsunuzdur. Cumhuriyet'in genç ve demok- rasi ile insan haklarına saygılı yazıişleri ekibi, kadın göstericilere dayak olayını manşete çıkarmaya ka- rar vermeseydi, büyük medyada sıradan bir haber olarak geçip gidecekti polis dayağı. Merak eden okurlar, 7 Mart tarihli gazete man- şetlerine bakabilirler. Cumhuriyet'in önayak olma- sı ve Batılıların tepkileriyle dayak olayı bir gün son- radan başlayarak manşetlere çıktı. Cumhuriyet'in bu tavrı olmasaydı, olay dikkati çekmeden geçecek ve AB bu tepkileri vermeyecek miydi? Pek öyle değil, burada bulunan yerleşik ve geçi- ci yabancı heyetlerin üyeleri yine olayları TV ekran- larından görecek, yabancı ajanslar dünyaya yaya- caklardı. Ve AB'nin tepkisi yine oluşacaktı. Çünkü orada kadın, töre yüzünden öldürülen, gösteri yapınca sopalanan ikinci sınıf biryaratık değildi. Ve geçen pazar coplanan gösterici kadınlar, Av- rupalının gözünde tekil bir olay değil, Türkiye'de ikin- ci sınıf biryaratık olarak algılanan, insanlıkdışı mu- ameleye maruz bırakılan Türk kadını görüntüsüne eklenen yeni bir motifti. *•• Kaldı ki, eğer sustuğu takdirde Avrupalılar bu olayı öğrenmeyecek olsalardı bile, susamaz, olayı görmezden gelemezdi basın. Basının görevi kamuoyunu bilgilendirmektir. Bu işlev sırasında iç, dış ayrımı yapılmaz. Basının ödevi bilgilendirmektir, haberi verirken siyasi hesap ya da "ulusal çıkar" gibi kriterleri göz önünde bulundurmaz, bulunduramaz. Yoksa dışarıya karşı kötü bir görüntü sergileme- mek için bir otelde dini nedenlerle diri diri yakılan insanları, hırsız düzen damgası yememek ıçin hor- tumlanan bankaları, yolsuzlukla işbirliği yapan bir iktidargörüntüsü sergilememek için bütün yolsuz- lukların üstünü örten bir iktidar ile ilgili haberleri vermemek zorunda kalırdı ki, bu birfelaket olurdu. Ama demokrası görüntüsü altında dikta uygula- mak isteyenlerin istediği basın böyle bir basındır. Bütün bunları söyledikten sonra, Recep Tayyip Erdoğan'ın tepkisindeki kişisel nedenleri anlamak da pek güç değil. Kabul etmemiz gerekir ki, yalaka medya, Başba- kan'ın her davranışında hikmet arayıp her hareke- tinı alkışlar, bozgunlarını bile zafer olarak sunar, ki- mi olumsuz gelişmeleri görmezden gelirken iktida- rın başını yalaka medya ortamının rahatlığına o ka- dar alıştırdı ki, şimdi sorun doğuran en ufak bir ha- ber bile çileden çıkarıyor Tayyip Bey'i. Bu arada basını (tabii hepsini değil) Türkiye'yi Avrupalılara jurnal etmekle suçlayan Tayyip Bey'e bir hususu da hatırlatmak gerekir. Türkiye'yi türban yüzünden Avrupa İnsan Hakla- rı Mahkemesi'ne veren kişi, herhangi bir gazeteci- nin eşi değil, kendi Başbakan Yardımcısı ve Dışiş- leri Bakanı Abdullah Gül'ün eşiydi. Ve bu dava, Sayın Gül önce Başbakan sonra Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olduğu dönemde de sürdü. En sonunda, Sayın Bayan Gül'ün avukatlarıdavanın kendi aleyhlerine ve Tür- kiye Cumhuriyeti lehine sonuçlanacağını anlayın- ca vazgeçmek zorunda kaldılar. Bu durumda söyler misıniz Sayın Tayyip Bey, Türkiye'yi AB'ye jurnallayanlar kimler? asirmen@cumhuriyet.com.tr AKP ESKtŞEHlR'DE KARJŞTI Merkez ilçe başkanı ile 30yönetid istifa etti CAN HACIOĞLU ESKtŞEHtR-Eskişe- hir'de AKP ıl ve merkez ilçe örgütlerı arasında ya- şanan gerginlik ıstifayla sonuçlandı. Genel Baş- kan Yardımcısı Murat Mercan'ın desteklediği Eskişehır Merkez Ilçe Başkanı Hasan Tunç ve 30 yönetim kurulu üye- sı istifa etti. 3 Eskişehir milletve- kilinin kentteki parti ör- gutleri arasında taraf ol- ması kavganın büyüme- sine neden oldu. AKP Genel Başkan Yardımcı- sı Mercan'ın desteğini alan merkez ilçe örgütü- nün bürokrat atamalann- da büyük rol oynaması, il yönetıminın tepkisıni çekti. Özellikle yaklaşan Eskişehir Ticaret Odası seçımlerınde Merkez İl- çe Başkanı Hasan Tunç'un ticari ılışkıleri bulunduğu iddia edilen birbaşkan adayını destek- lemesı bardağı taşıran son damla oldu AKP İl Başkanı Fikret Dönnıcz ile arkadaşlarının şikâ- yeti üzerine genel mer- kez, kente üç müfettış gönderdi. Müfettişlerin tüm yöneticilerle görüş- mesinin ardından Tunç ve ekibinin istifası isten- di. Tunç, gece geç saat- lerde 30 yönetim kurulu üyesiyle birlikte istifa etti. AKP çalışanına eylem yasak Çalışanlarına sıkı kurallar getiren yönetim, genel merkeze sarhoş gelmeyi ve parti sırlannı açığa vurmayı atılma nedeni sayacak ANKARA (CumhuriyetBürosu) -AKP yönetimı, hazırladığı bıryö- nergeyle genel merkez çalışanlan- nın "toplu eylem yapmalannı" ya- saklıyor. "işyerindealkoDüiçkibu- lundurulması ve içilmesini" ışten çıkarma nedeni sayan AKP yöne- tunı, mal bildınm zorunluluğu ge- tırdiği çalışanlannın hedıye ve borç almalarına da yasak getıriyor. AKP Idari ve Malı İşler Başkan- lığı'ncahazırlanan ve Başbakan'ın onayına sunulan yönergeyle, parti çalışanlarına yönelik sıkı kurallar ge- trrılıyor. Yönergede, çahşanlann uyması gereken ödev ve sorumluluklara vurgu yapılırken çalışanlar ıçin ana- yasa, yasalar ve AKP tüzüğüne ek zorunluluklartanımlandı. Çalışan- lara yönelik eylem yasağı yönerge- de, "Partipersonefininhizmetieriak- salacak şekilde birlikte görevlerine gelmemeleri veya görevlerine gelip departi hizmetlerininveişlerininya- vaşlatılması veya aksablması sonu- cunu doğuracak eylem ve hareket- lerde bulunmaları yasaktır" şek- lınde ifade edildı. Yönergeyle getirilen dığer ya- saklar şöyle: "Parti personelinin doğrudan ve- ya aracıyla hediye istemeleri ve gö- revleri sırasında olmasa dahi ıııen- faat sağlanıa amacıyla hediye kabul ermeleri veya borç para istemeleri ve almalanyasakür. Personel, göre- viyle ilgili gizli bilgjleri görevden ay- nlmış olsa bile yetkili genel sekreter ve genel başkan yardımcısmın yazı- lı izni olmadıkça açıklayanıaz. Per- sonelin denetimi altında bulunan veya kendi görevi veya ait olduğu birimle ilgisi olan bir teşebbüsten, doğnıdan doğruya veya aracı eli ile her ne ad altında olursa olsun bir menfaat sağlaması yasaknr." Çaüşanlann uyması gereken sorumluluklar Tüzük hükümleri dışında yenı di- sıplin uygulamalan da yönergeyle getırılıyor. Buna göre, çalışanlar ıçin ışten çıkarma nedenleri şöyle sayıldı: "Görevi kötüye kuDanmakve şah- si nıenfaatsağlamak. Partiyc ait sır- lan her ne sebeple olursa olsun açı- ğa vurmak. İşyerine sarhoş veya uyuşhırucu madde almış olarakgel- mek ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu kullannıak." Çalışanlann uyması gereken ödev ve sorumlulukları da şöyle sı- ralandr "Personel geçici görevle veya ye- tişme, inceleme ve araştırma için genelmerkez dışında bulunduğu sı- rada, parti itibannı ve görev haysi- yctini /edeleyici fiil ve davranışlar- da bulunamaz. Personel, istendiğıza- man mal bildirimi vermek zorun- dadır. Personel, görevleri hakkında ve görevisırasında elde ettiğigizlive- ya açık bilgi ve belgeleri basına, ha- ber ajanslarına, radyo ve televizyon kurumlarına veremez ve bu konu- larlailgiligörüş beyan edemez. Amir, maiyetindeki personele kanun ve yönetmeliğe aykırı emir veremez. Maiyetindeki personelden hususi bir menfaat temin edecekbirtalep- te bulunamaz, hediyesini kabul edemez ve borç alamaz." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr — Hizbullah'm Devletle îlişkisi Milliyet gazetesinin dünkü habe- rini okuduğumda, benım açımdan sürpriz sayılabilecek bir şey yok- tu. Bir Hizbullahçı katil, Diyarba- kır Cezaevi'nde yatarken "Komi- ser Hakan", "Polis Ahmet" ve "Nurettin" tarafından cezaevin- den çıkarılıyor ve bir cinayet işle- dikten sonra geri dönüyor. Gaze- tenin haberine göre bu bilgi 17 Ocak 2000'deki Hizbullah ope- rasyonunda Beykoz'da ele geçi- rilen bir kasette yer alıyordu. Hizbullahçı Murat Kurtboğa kasette şunları anlatmıştı: "Bitlis Cezaevi'nde tutukluyken, Komi- ser Hakan ziyaretime geldi. Hiz- bullah içinde yeni bir çatışma baş- latmak için örgüte yakınlığıyla ta- nınan Bağlam'/n öldürülmesini kararlaştırdık. Polislerin cezevine getirdiği kadınla ilişkiye girdim. Aynı gün Hakan, polis Ahmet ve itirafçı Nurettin, beni cezaevinden çıkardı. Bana verilen tabancayla eylem noktasına gittim ve Bağ- lam'a 2 el ateş ettim. Nurettin de 4 el ateş edince öldü. Bizi bekle- yen polis aracına binerek Tatvan ilçe çıkışında bekleyen Hakan'a adamı vurduğumu anlattım. Son- ra beni tekrar Bitlis Cezaevi'ne teslim ettiler." Bu kaset tam 5 yıl önce, Bey- koz'daki Hizbullah'm karargâhın- da bulunuyor. Söylendiğine göre, kasetlerdeki tahribat nedeniyle 4 yıl okunup çözülemiyor. Yine ha- bere göre; cinayeti Hizbullah'm sorgusuyla anlatan ve bu anlatı- mı örgüt tarafından kayda alınan Murat Kurtboğa, Hizbullah tarafın- dan öldürülüyor. Olay bununla da bitmiyor. Tat- van Ülucami Imamı Gıyasettin Bağlam'ı PKK adına öldürdüğü gerekçesiyle Ümit Işık 11 yıl ön- ce tutuklanıyor. Bu kasetin çözül- mesi üzerine Umit Işık, 11 yıllık tutukluluğun ardından serbest bı- rakılıyor. • •* Şimdi bu haberi okuyunca ne- ler düşünürsünüz. Cinayet 23 Şu- bat 1994 yılında gerçekleşiyor. O tarihte, devletin polisi, bir Hizbul- lahçıyı istediği zaman cezaevinden çıkarıp, eline silah verip cinayet işletiyor ve de işletebiliyor. Peki bu komiser ve polis böyle bir ya- sadışı eylemi acaba kendi başla- rına mı yapıyorlar? Kendi başlarına yapmaları im- kânsız. Katil cinayet yerine bir po- lis aracıyla götürülüyor ve getirili- yor. Işin içinde Emniyet örgütün- den başka kışilerin de bulunduğu kesin. Sizce böyle bir eylem, Bit- lis Emniyet Müdürlüğü'nün bilgi- si dışında yapılabilir mi? İkinci nokta, cezaevine kadın getirilmesi, cezaevinden cinayet iş- lemek amacıyla adam çıkarılıp ge- ri getirilmesi, tek basına Emni- yet'in yababıleceği bir iş midir? Cezaevi müdürünün, cezaevi sav- cısının haberi ve izni olmadan bu kadar rahat hareket edilebilir mi? • • • Soruları arttırmak mümkün. An- cak ne sorarsak soralım, hepsi aynı kapıya çıkar. Bu ülkede, dev- let içindeki "birtakım güçler" çok ağır suçlar ışlediler. Cinayet ör- gütleri ve katiller, devlet adına ha- reket edebılen birtakım güçler ta- rafından kendi yurttaşlarını öldürt- mek ıçin acımasızca kullanıldı. Bizler bu gerçekleri o zaman da görüyorduk. Bu konuda duruma ve uygulamalara karşı çıkan yazı- laryazdık, TV kanallarında devlet adına yapılan tercihlerın de bu ül- kede tamiri imkânsız yaralara yol açacağı uyansında bulunduk. Böy- le söyleyenlertehdit edildiler, yar- gılanıp hapse atıldılar. Ancak ger- çeklerdeğişmedi. • • * Milliyet gazetesındeki bu haber Türkiye'nin yakın geçmişiyle hâlâ yüzleşmediğinin bir kanıtı. Türki- ye, AB'ye girecek olgunluğa gel- dı mi? Bunu AB üyesi ülkeler de- ğil bizler kendimize sormalıyız. 12 Mart askeri darbesının üze- rinden 34, 12 Eylül askeri darbe- sinin üzerinden 25 yıl geçti. De- mokratik bir ülkede, askeri dar- belerin sorumlularından hesap so- rulmaz mı? Sorulamaz mı? Bu ülkenin anayasası askeri dar- benin ürünü. Bu anayasada dar- becilerden hesap sorulamayaca- ğı hükmü yerinde duruyor. Türkiye, geçmişiyle yüzleşmek zorundadır. Üstünü örtmeye çalış- mak bir işe yaramıyor. Kirlilik her gün biryerlerden karşımızadikili- yor. Artık zamanı gelmedi mi? ÖSS'de başan için her bir dersin önemini biliyorsun. Bilinçli bir tercih, ciddi bir başlangıç yapacaksın. Hedefine ilerlerken ÖSS yapısına tam uyumlu bir programla destekleneceksin. Sadece son altı yılda, üniversiteye adım atan 17,412 öğrencimizin başarısı aılelerine ve okullarına gurur verdı. MEF'i her an yanlarında buldular. MEF uzmanlığı senın de yanında olacak. MOOtRN tĞİTİkl FZN VDCHMHANELBIİ www.mefdershanelerl.com ;: 0212 260 7200 Kadtköy-1: 0216 346 2758 Kadıköy-2: 0216 347 0097 Bakırköy: 0212 543 7998
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle