23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 MART 2005 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 13 bin 500 yıllık olduğu belirtilen 'dünyanın en eski heykeli' arkeoloji dünyasını şaşırtıyor 'UygarlıktarihiUrfa'dabaşladı' MEHMETFARAÇ ŞANLIURFA - Urfa'da yapılan kazılarda elde edilen bulgular her geçen gün arkeoloji dünyasını heyecanlandıran sonuçlar veriyor. Cîöbeklitepe'deki kazılarda bulunan 11 bin 500 yıllık tapınak kalıntıları bilim adamları- nın akınına uğruyor. Balıklıgöl'deki hafriyat çalışmasında bulunan 13 bin 500 yıllık insan heykeli ise arkeoloji dünyasını şaşırtıyor. Har- ran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arke- oloji ve Sanat Tarihi bölümleri öğretim. üye- si Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu, uygar- lık tarihinin Urfa'da başladığını söylüyor. Orta Anadolu'daki Çatalhöyük'te yapılan kazılarda bulunan ev temelleri, insanoğlunun 8 bin yıl önce avcı ve toplayıcılıktan kurtula- rak Anadolu'da yerleşik düzene geçtiği yo- lunda bilgiler içeriyor. Sonraki yıllarda Diyarbakır yakınlarındaki Çayönü'nde yapılan kazılar ise bu tarihi gü- nümüzden 10 bin 500-11 bin yıl öncelerine gö- türüyor. Urfa'da Atatürk Barajı göl suları al- tında kalan Şaşkan Düz Yerleşmesi'nde (Ku- martepe), 1983 yılında Müze Müdürlüğü adı- na A. Cihat Kürkçüoğlu başkanhğında yapı- lan kazılar ise bu bilgileri güçlendiren verile- ri kapsıyor. Hilvan ilçesindeki Nevale Çori 'de 1991' e ka- dar yapılan kazılar da o güne kadar bilinen ger- çekleri altüst ediyor. Nevale Çori insanlarının, Çayönü insanlarından tam 500 yıl önce ilk evleri inşa ettiği, ilk kez tanm yaparak buğ- day ve mercimeği ürettiği ve bu ürünlerin bu- radan dünyaya yayıldığı anlaşılıyor. İlk tapınak... Ancak 1995 yılında Urfa şehir merkezine çok yakın mesafedeki Gürcütepe ve Göbek- litepe kazılannda çok daha şaşırtıcı bulgula- ra ulaşılıyor. Özellikle Göbeklitepe'de, Neva- le Çori'dekilere benzer tapınak kalıntılanna rast- lanıyor. Urfa kent merkezinde 1997 'de ortaya çıkar- tılan eserlerin ise bölgedeki iskân tarihini çok daha gerilere götürecek bilgiler içerdiği sap- tanıyor. HÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeolo- ji ve Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görev- â I rfa'da Göbeklitepe'deki kazılarda bulunan 11 / i ' D ' n ^ 0 y" 1 ^ teP" 18 '* kalıntıları bilim / n adamlarının akınına uğruyor. Balıklıgöl'deki uy hafriyat çalışmasında bulunan 13 bin 500 yıllık insan heykeli ise arkeoloji dünyasını heyecanlandırıyor. Bilim adamları, Balıklıgöl Heykeli olarak adlandırılan yontunun Cinsiyet Tanrısı ya da Üreme Tanrısını temsil ettiğini belirtiyorlar. Harran Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. A. Cihat Kürkçüoğlu, Balıklıgöl Heykeli'nin dünyanın en eski heykeli olduğunu açıkladı. lisi Bahattin Çelik, her gün önünden binlerce kişinin geçtiği Balıklıgöl yakınlarındaki top- rak kesitte, çakmaktaşından yapılmış ok ve mız- rak uçları, delici ve kesici aletler, bazalt ezgi kaplan, ezgi taşları, hayvan kemikleri ve ya- pı döşemelerine (Terasso) rastlıyor. Geçen yıl Almanya'da laboratuvar tahlille- ri yapılan bu malzemelerin M.Ö. 11 bin 500 yıllarına ait olduğu kesinlik kazanıyor. Yrd. Doç. Cihat Kürkçüoğlu "müthişbirke- şif" olarak tanımladığı kazı sonuçlarıyla ilgi- li, "Neolitik çağ hakkında bu güne kadar tiinı bilinenler bu keşif sayesinde 2000 yıl daha ge- riye gitti ve günümüzden 13 bin 500 sene önce Urfan hemşehrilerimi- zin Balıklıgöl'ün he- men yanı başındaki ve- rinıli arazide dünyanın ilk evlerini yaptıkları an- laşüdı" diyor. 'Dünyanın en eski heykeli...' Bu buluntulardan dört yıl önce, 1993'te, Balıklıgöl Çevre Düzenlemesi sırasında yapı- lan hafriyat çalışmalarında ortaya çıkan 2 met- re boyunda bir erkek heykeli uzun süre göz ar- dı ediliyor. Kalker taşından yapılmış, ereksi- yon vaziyetindeki erkeklik organını iki eliyle kavramış vaziyette, göz çukurları obsidyenli bu heykel ortaya çıkarılmasına karşın o dönem- de bölgede bilimsel bir araştırma yapılmadan hafriyata devam ediliyor. "Balıklıgöl Heyke- li" olarak adlandırılan yontu Urfa Müzesi'ne konuluyor. Cihat Kürkçüoğlu heykeli şöyle değerlendiriyor: "Bu heykelin, Bahattin Çelik'in kcşfcttigi Balıklıgöl Neolitik Yerleşmesi'nde yaşayan in- sanlann tapınaklarına ait dünyanın en eski heykeli olduğu, Cinsiyet Tanrısı' ya da Üre- me Tanrısı'nı temsil ettiği bilim adamlannca açıklandı. Böylece Balıklıgöl yerleşmesi ve ta- pınağının Nevale Çori ve Göbekütepe'den 2000 yıl daha eskiye ait olduğu kesinlik kazandı. Ur- fa ve çevresindeyapılan her kazı, her yüzcy araş- tırması neolitik çağ hakkında dünyada o güne kadar bilinenlere yeni bilgiler ekliyor." Yerleşik yaşama ve tarıma geçiş Kürkçüoğlu, Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam, Bahattin Çelik ve Fatih Uluçam'la birlikte Türk Tarıh Kurumu adına 1999-2000 yılların- da yaptıkları çalışmalarda da, Urfa'nın doğu- sundaki Tektek Dağlan'nda "Karahantepe", Viranşehir ilçesi yakınlarında "Sefertepe" ve Urfa kent merkezi yakınında "Hamzantepe"yi keşfediyor. Bu üç Neolitik Yerleşme'de de, Nevale Çori ve Göbeklitepe tapınaklarında görülen, kalker taşından yapılmış T biçimin- de stellere rastlanıyor. Ekip, Karahantepe yüzeyinde bulduğu, üzerinde yılan kabart- ması olan bir stel ve Balıklıgöl Heykeli ile şaşırtıcı derecede benzerlik gösteren bir hey- keli Urfa Müzesi'ne teslim ediyor. Kürkçüoğ- lu bu saptamalarla ilgili de şunları söylüyor: " İleriki yıllarda buralarda yapdacak kazılar- dan elde edilecek bulgulann insanhk tarihinin bilinmeyen daha çok yönünü açıkhğa kavuş- turacağı muhakkaktır. Tüm bu buluntular, Urfa bölgesinde yaşayan insanların mimari yeteneklerinin olduğunu ve muhtelü"zamanlar- da bir araya gelerek dinsel törenler yaptık- larıııı, bu törenlerin de yerleşik yaşama ve tarıma geçişe sebep olduğunu, böylece uygar- lık tarihinin Urfa'da başladığını göstermesi bakımından önem taşıyor." Bodrumlu 30 avukat ve birçok sivil toplum kuruluşu yurtdışına kaçınlan tarihi eserler için kampanya başlattı ^Kültür mirasımızı geri istiyoruz' Remzi Kazmaz, dünyanın 7 harikasından biri olan ve Ingiltere'deki British Museum'da sergilenen Maussolleum'u Bodrum'a getirmek istediğini söyledi. GÖKÇE UYGUN 1 'A, ^ - - Bodrumlu avukatlar ve sivil toplum kuruluşlan, Türkiye'ye ait tarihi eserleri Avrupa'dan geri is- tiyor. Bodrumlu 30 avukat ve 50'ye yakın sivil toplum kuruluşu, Tür- kiye'den çeşitli yollarla yurtdışına çıkanlarak Avrupa'daki müzelerde sergilenen tarihi eserlerin iade- si için kampanya başlattı. Kam- panyanın ilk ayağını, Bodrum- lu avukat ve yönetmen Remzi Kazmaz'ın hazırladığı "Antik Halikarnassos Bodrum" belge- si oluşturuyor. Yaklaşık 8 ayda hazırlanan, , - fotoğraf editörlüğünü Kamil Çeker'in, müziklerini de Se- mih Erdoğan'ın yaptığı 17 dakikalık belgesel, Antik >, Halikarnassos ve Halikar- |? nas Balıkçısı olarak bili- nen yazar Cevat Şakir Ka- baağaçh'mn görüntü- leriyle başlıyor. Bod- rum Belediyesi ve kaymakamlığının des- teğiyle çekilen belge- selde Bodrum, başta Mausolleum, Antik Tiyatro, Bodrum Ka- lesi ve Arkeoloji Mü- • Türkiye'den çeşitli yollarla yurtdışına çıkanlarak Avrupa'daki müzelerde sergilenen tarihi eserlerin iadesi için başlatılan kampanya kapsamında Antik Halikarnassos Bodrum belgesili oluşturuldu. 'Kaçınlan tarihi eserleri AB'den istiyoruz' diyen Bodrumlu avukat Remzi Kazmaz, haklarını hukuki yollardan arayacaklarını, gerekirse AÎHM'ye başvuracaklannı vurguladı. zesi olmak üzere kuruluşundan günü- müze tüm ayrıntılarıyla aktanlarak ta- rihe ışık turuluyor. Maussoleumun gerçek sahlbl Anadolu' Antik Halikarnassos Bodrum belge- selinin yönetmenı, avukat Remzi Kaz- maz, bu belgesel i le dünyanın yaşayan antik kentlerinden Bodrum'u tarihi yapısı ile anlattıklannı belirterek ar- tık tarihin talan edilmesini durdurma- yı amaçladıklarını söyledi. Kazmaz, mayıs ayında Maussolleum'unbulun- duğu yerde sivil toplum kuruluşlany- la bir araya gelerek belgeseli göstere- ceklerini anlatarak burada bir de im- za kampanyası başlatacaklarını dile getirdi. Kazmaz, "Avrupa'ya kaçınl- mış olan tarihieseıierimiziAB'den ge- ri istiyoruz. Dünyanın 7 harikasından biri olan ve tngUtere'deki British Mu- seum'da sergilenen Maussolleum'un gerçek sahibinin Anadolu olduğunu ve Bodrum'da sergilenmesi gerektiğl- ni duyurmak istiyoruz. Bu coğrafya- ya ait ne varsa bu coğrafyada olmalı- dır. Avrupa'nın demokrasisini o za- man göreceğiz. Bakalım bize tarihi zenginliklerimizi geri verecekler mi?" dedi. AİHM'ye fllderiz' Konuyla ilgili 30 avukatla görüşme yaparak anlaştıklarını anımsatan Kaz- maz, haklarını hukuki yollardan arayacaklarını, gerekirse Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne (AtHM) baş- vuracaklannı vurguladı. Kazmaz, yurt- taşları ve basın organlannı kültürel mirasın Türkiye'ye iadesi için yaptık- lan çahşmalara destek olmaya çağır- dı. Bodrum Belediye Başkanı Mazlum Ağan da bu belgeselin yitirilen tarihi mirasımıza sahip çıkmak için ilk basamak olduğunu vurguladı. ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet@cumhuriyet.com.tr CHP Uşak Milletvekilı Osman Coşkunoğlu Ocak 2005 tarihinden itibaren, Istanbul milletve- kili Zülfü Livaneli'nin yerine Avrupa Konseyi Par- lamenterler Meclisi (AKPM) üyeliği görevine ge- tirildi. Coşkunoğlu, AKPM'de iki komisyona üye: "Çevre ve Tanm Komisyonu" ve "Bilim, Eğitim ve Kültür Komisyonu". özellikle bilişim konusunda, bu pazarın düz- gün ve yolsuzluklardan arınmış bir şekilde işle- mesi amacıyla TBMM'de sık sık soru önergeleri veren Coşkunoğlu, kendi deyişiyle bunlara cid- di içeriği olmayan yanıtlaralacağından korkuyor. Yine de bir muhalefet milletvekili olarak elindeki tek silah olduğunu belirttiği soru önergelerini sık sık kullanacağını da belirtiyor. Bill Gates'in ziyaretine ilişkin 6 soru önergesi veren Coşkunoğlu, bu hafta gönderdiği e-pos- tada AKPM Çevre ve Tanm Komisyonu'nda tar- tışılan yeni bir konuyu Türkiye gündemine taşı- mak istiyor. Coşkunoğlu'nun e-postasını birlikte okuvalım: ee - Bu Atıklar Ne Olacak? Çevre ve Tanm Komisyonu'na gelen yeni bir konu var: "E-atıklar ve Çevreye Etkileri." Yani, bo- zulmuş veya yararlı ömrünü tamamlamış elekt- ronik (örneğin, bilgisayarlar, cep telefonları, faks makineleri, televizyonlar) cihazların ve bunların pil- lerinin nasıl ve nereye atılacağına ilişkin standart- ların ve mevzuatın geliştirilmesine ilişkin bir pro- je gelmiştir gündeme. Bu tür atıklar, tıpkı nükle- er atıklar gibi, doğada yok olmadıkları için ve hat- ta pilleri tehlikeli radyasyon yaratabildiği için özel bir çevre sorunu yaratıyorlar. Bu projenin yürütücüsü (raportörü) olmak için adayoldum. Bir Alman milletvekili Bayan Jager ve bir Çek milletvekili Bay Kuzvart da aday ol- dular. Jager milletvekili olmadan önce belediye başkanlığı da yapmış bırisı. Kuzvart da daha ön- ce çevre bakanlığı yapmış. 21 Şubat 2005 Pazartesı günü Çevre ve Tanm Komisyonu'nun Paris'teki toplantısında üç aday birer konuşma yaptık. En son ben konuştuktan sonra, diğer iki aday çekildıler. Böylece bu göre- ve ben seçilmiş oldum. Birçok Avrupa ülkesi e-atıklar konusunda po- litikalargeliştirdi. E-atıklarıntoplanması veyaye- niden kullanılabilir hale getirilmesi ya da güvenli bir şekilde atılması için, üretici fırmalara da yü- kümlülükler getirildi. Belirli bir düzeyin üstünde kurşun, cıva ve Cadmiyum içeren cihazlar ve pil- ler yasaklanacak. Bunlar ve diğer yasaların ve yö- netmeliklerin tüm Avrupa Konseyi ülkelerinde uy- gulanması amacıyla bu projede birdizi standart ve kural geliştirilecek. E-atık konusu ülkemiz bağlamında da birkaç bakımdan önemli. Birincisi, bir kuruluş için "atık" olabilen, kullanılmayacak olabilen bir bilgisaya- ra, daha az gelişmış yörelerde kullanım olanağı bulunabilir. Ikincisi, her ne kadar ülkemizde bu tür atıklar henüz bir sorun olma boyutuna gelmediy- se de yakın bir gelecekte ciddi bir sorun olacak- tır. Üçüncüsü, Batı ülkelerinin kendi topraklarına atmak istemediği bazı atıkların "ithalat"adı altın- da veya kaçak olarak Türkiye'ye getirildiği iddi- ası vardır ortada. Aslında konu başka bir açıdan bakınca Türki- ye için büyük önem taşıyor. Yıllarca Batı'nın tek- noloji çöplüğü olan Türkiye, hep eskimiş veya de- nenecek teknolojilerin cenneti oldu. Buna bir de hemen her iki senede teknoloji değiştiren bilgi- sayarlar ve cep telefonlarını ekleyince durumun vahameti ortaya çıkıyor. Karadeniz'deki zehirli variller, Irak'tan gelen bomba yüklü atıklar, çöplüklerden çıkan nükleer atıklar, patlayan çöplükler, limanlarımızdabekle- yen ve batan zehir gemileri, golf alanlanna kur- ban edilmek istenen ormanlar, Türkiye'nin ya- bancısı olmayan konular. Şimdi bunlara bir yeni- si daha ekleniyor. DUZYAZI ORHAN BİRGİT 'Büyük Birader' Sayın Tayyip Erdoğan, eski Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun "güvenilmezliğiniçağ- rıştırmak amacıyla" partisinin Gaziantep il başkan- lığınca verilen yemekte bir konuşma yapıyor. Ko- nuşmasında "Zaten Devlet Bakanımız BeşirAta- lay da kendisiyle yaptığımız konuşmaları hep tey- be kaydediyordu" diyor. Erkan Mumcu, dünkü "Hürriyet"\e Başbakan'a atfedilen bu konuşmanın o kadar gün geçtiği hal- de yalanlanmadığının altını çiziyordu. Gazetenin Ankara Büro Temsilci Yardımcısı Şükrü Küçükşa- hin ise Erdoğan'ın bu sözleri ile ilgili olarak Beşir Atalay'ın ne diyeceğini merak etmiş ve kendisini aradığı halde konuşma olanağı sağlayamamıştı. Bu- nun üzerine basından da sorumlu Devlet Bakanı'na bir not bırakmış; yine de yanıt alamamıştı! Düşü- nebiliyor musunuz? Başbakan, kendi bakanları ile yapılan görüşmeleri bir bakanına verdiği özel gö- rev ile ses alma aygıtına kaydettirdiğini partisinin bir il örgütü önünde açık açık anlatıyor. O konuş- ması medya tarafından da yayımlanıyor. O gün bu- gün zoraki bile olsa küçük bir yalanlamaya gidil- miyor. Daha doğrusu gidilemiyor. Dolayısıyla Başbakan'ın, Bakanlar Kurulu'nda kendi bakan arkadaşlarınaolan güven bağları için, dinleme aletleri ile sürekli test uygulandığı belge- lenmiş oluyor. Bizim siyasal tarihimizde öyle sanıyorum ki bir "ilk" olmalı bu "A la Erdoğan"yöntemi bakan din- leme işlevi. Başbakan'ın güvenmediği için daha baş- ka hangi bakanlarını dinlettiğı, onlarla da köprüler atılıp ıpler kopartıldığı zaman ortaya çıkacaktır. Din- leme işi acaba sadece Bakanlar Kurulu toplantıla- rı ile mi sınırlıdır? Yoksa Erdoğan'ın güvenmediği başka bakanları ya da bürokratları varsa onların bü- rolarınadaözel böcekleryerleştirilmiş midir? Med- yamızın şayet araştırmacı gazetecilik ile uğraşan bölümlerinin ilgisini çekiyorsa olay irdelenmeli de- ğil midir? Yeni Ceza Yasası iki yıl hapis diyor Yazının başlığındaki "Büyük Birader" ünlü Ingi- liz yazarı George Orvvell'in 6O'lı yıllarda dilimize aktarılan 1984 adlı bir yapıtında anlatılır. Yazar ge- leceğin iletişimteknolojisindeki devinimin insanla- rı mutsuz edebileceği bir dünyayı anlatmıştır."Bü- yük Birader" o dünyadaki politik gücün sahibidir. Siyasal erkin ta kendisidir. Herkesi o teknolojideki gelişme nedeniyle dinleyip gözetlemektedir. Söz meclisten dışarı mı desem? Yoksa AB ka- pısındaki bu uzun beklentiden canı bir hayli sıkıl- mış olan Başbakan, Orvvell'i okuyup yeni bir hobi- ye mi merak sardı? Bakanları artık neyi ne kadar konuşacaklarını düşünedursunlar. Milli Eğitim Ba- kanhğı'na atanma önerisi ikinci kez Çankaya'dan çevrılen Beşir Atalay'ın, Resmi Gazete'de yer al- mayan bu ek görevi nedeniyle arkadaşları arasın- daki durumu ve konumu ne olacaktır? Diyelim ki "A" bakanı, "Z" bakanı ile konuşuyor. O sırada Sa- yın Devlet Bakanı yanlarınayaklaştı. ötekilersus- pus olmayacaklar mı? Telefonlarla binlerce insanı potansiyel suçlu sa- yarakdinleyen bu iktidardan, Bakanlar Kurulu'nda- ki konuşmaları ses aygıtlarına aldığının itirafı kar- şısında, gelin 1 Nisan 2005tarihindeyürürlüğegi- recek olan yeni Ceza Yasası'nın 132. maddesin- deki şu hükmü okuyalım: "Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları taraflardan herhangi birinin nzası olmaksızın biraletle dinleyen veya ses alma cihazıyla kaydeden... kişi altı aydan iki yıla kadar hapis ile.." Hükümet, söz konusu Ceza Yasası'nda tam 23 ayrı maddede basını susturma amacıyla hapis ce- zası koyarken acaba o yasakların kapsamına Baş- bakan'la Basından Sorumlu Bakan'ı da almayı bilerek mi unuttu? Faks: 0 212 677 08 21 obirgit(« e-kolay.net • • QZGEN ACAR GAZİANTEP'TE Tarihi eser kaçıranlar vatan hainidir' GAZİANTEP (Cumhuriyet) - Gazetemiz ya- zarı Özgen Acar, Anadolu'da 42 uygarlık ku- rulması nedeniyle Türkiye'nin çok zengin bir kültürel mırasa sahip olduğunu belirterek U Ü1- ke genelinde 55 bin köy bulunuyor. Tarihi eser- ler bu köylere oranlılandığında her köye orta- lama 1.5 eser düşüyor" dedi. Gaziantep Müze Dostları Derneği'nce Gazi- antep Ticaret Odası binasında düzenlenen "Ta- rilıscl. Kültürel, Dinsel, Miras Kaçakçılığı ve Korunması" konulu konferansa katılan Özgen Acar, Anadolu'da yüzyıllar boyu yaşanan dep- rem, istila, doğa olaylan nedeniyle eski yerle- şim yerlerinin yıkılması sonu- cu oluşan 20 bin höyük bulun- duğuna dikkat çekti. Bu raka- mın tüm dünyadaki höyük sa- yısından fazla olduğunu ifade eden Acar şöyle konuştu: "Ana- dolu'da 20 bin höyüğün yanı sı- ra 25 bin aıııtsal me/aı; 25 bin civannda aıııt, 11 sinagog var. Bunların toplamıyia Türkiye'de- ki köy sayısı kıyaslandığuıda her köye ortalama 1.5 tarihi eser düşüyor. ÖrneğinABD'de sadece 6 bin müzevar. Bunlar Anadolu'daki tarihi eserlerle doldurul- maya çalışıhyor. Çünkü oralarda tarih yok." Anadolu'daki tarihi zenginliğin kıymetinin bi- linmemesinden yakınan Özgen Acar, "Batılı ülkeler parayla bizim tarihimizi satın alıp ken- di müzelerinde sergiliyor. Kimisi yine kaçınlıp yurtdışındaki müzelere satılıyor. Tarihi eser kaçakçılığıyapan vatan hainidir. Tarihimizsürek- liBaü'ya doğru kaçınlıyor. Tariheyerinde sahip çıkmak gerek. Başka bir ülkeye taşınması doğ- ru değildir* dedi. Özgen Acar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle