09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2005 SALI HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Sarkozy Ne Diyop? Yandaşlan da karşıtları da UMP'nin yeni lideri Ni- colas Sarkozy'nin Fransız politikasının gelecek- teki yıldızı, önderi olacağı noktasında birleşiyorlar. Bu çok kendine özgü, demagojisi bile kendine has politikacının görüşlerinin gelecekte Fransa'nın devlet görüşü haline geleceği kesindir. Sarkozy'nin Türkiye'nin AB karşıtlığını bilenler, hak- lı olarak, bu durumdan tedirgin olmaktadırlar. Belki de Sarkozy karşıtlığını bu kadar abartma- nın da gereği yok. Çünkü ne Fransa'daki tek Tür- kiye karşıtı odur ne de Fransa Avrupa'daki Türki- ye karşıtı tek ülkedir. Hem Fransa'daki Türkiye karşıtlarının sayısı bü- yük bir hızla artıyor, hem de AB içinde bu doğrul- tuda düşünen ülke sayısı. önlenemeyen bir yükşeliş sürecinde olan bu po- litikacı Tarbes kentinde, halka seslenirken, AB Ana- yasası'nın kabul edilmesi ve AB'nin sıkı ilişkilerle birleşmiş bir federasyon ya da hiç değilse konfe- derasyon şekline dönüşmesi halinde, Türkiye'nin AB ile bütünleşmesinin çok daha güçleşeceği, ter- si bir gelişme halinde, yani AB'nin üyelerinin bir- birlerine daha gevşek ilişkilerle bağlı, bir ekonomik birlik haline gelmeleri durumunda, Türkiye'nin üye- liğinin kolaylaşacağını söylüyor. Sarkozy'yi sevmeseniz, söylediklerinden hoş- lanmasanız da, gerçekleri dile getirdiğini kabul et- melisiniz. ••• 17 Aralık Brüksel Zirvesi'nden çıkan sonuç, ah- maklar dışında herkese açıkça anlatmıştır ki, AB, Türkiye'yi ne tam eşit üye olarak içine almayı iste- mekte ne de tümüyle dışlamayı göze alabilmekte- dir. Bu durumda aranan formül, Türkiye'yi ne tam dış- layacak ne de bağrına basacak bir çözümdür. AB gevşek bağlarla birbirlerine bağlı ülkelerin bir ekonomik birliği olursa, Türkiye ile ilgili çözüm nis- peten kolaydır. Serbest dolaşıma konacak sürek- ii kısıtlama, derogasyonlarla birlikte, Türkiye'yi bu gevşek birlik içinde kimi haklardan yoksun bir ül- ke halinde tutmak kolaylaşacaktır. Ama eğer AB sıkı ilişkilerle birbirine bağlı ülke- lerin oluşturduğu bir Avrupa Federasyonu, ya da konfederasyonuna dönüşürse, o zaman iş daha kar- maşıklaşacak, Türkiye'ye utanmadan, "imtiyazlı ortaklık" diye adlandırılan, kısıtlı haklarla donatıl- mış birözel statü verilecek, bu özel statünün aşıl- ması olanaksız sınırları özenle vurgulanacak.. bu statüde Türkiye, AB'nin bahçesini süpürecek, çö- pünü taşıyacak, aynı zamanda güvenlik işlerinde yükümlülük alacak "pek imtiyazlı!" bir ortak konu- munda kalacaktır. *•• Görülüyor ki, Türkiye AB ilişkileri her şeyden ön- ce AB'nin hangi yönde gelişeceğine bağlıdır. Ama ilişkilerimizin geleceğini belirleyecek olan tek faktörbu değildir. Aynı zamanda Türkiye'nin AB'nin hallaç pamuğu gibi atmakta olduğu Ortadoğu ba- diresinden nasıl çıkacağı, hatta sınırlarının ne hal alacağı ve sınır ötesindeki faktörlerin, onun istik- rarı açısından ne derecede tehdit oluşturacağına da bağlıdır. Bir başka etken de, Avrupa ülkelerinin kamuoyu ve siyasi çevrelerindeki Türkiye imajının hangi yön- de gelişeceğidir. Hemen belirtmek isterim ki, AB'deki Türkiye al- gılaması 17 Aralık'tan bu yana geçen yaklaşık iki buçuk aylık süre içinde olumlu yönde değil, tam tersine.. gittikçe olumsuz bir çizgi üzerinde geliş- mektedir. Olayı Türkiye'nin, saplantılı ve dar görüşlü Baş- bakanı Tayyip Erdoğan gibi, Hıristiyan taassubu- na bağlamak ve "Bizi reddederlerse, Hıristiyan kulübü olduklarını kanıtlamış olurlar" demek müm- kün değildir. Bir Hıristiyan kulübü olmayı reddetmiş Avrupa'ya girişin ön şartı da, Osman Şirin gibi göstermelik değil, ama gerçek anlamda laik değerlere bağlı bir ülke olmaktır. Türkiye ise tam tersi bir yönde gittikçe artan bir hızla yol almaktadır. Son zamanlarda, hem ABD hem AB basınında bu yöndeki yayınlar artmaktadır. Açıkçası, kimilerinin hangi akla hizmetse, Avru- pa yolunda olduğunu ilan ettikleri Tayyip Erdoğan ve ÂKP'nin dünya görüşü ve uygulamalan, hem çağ- daş demokrasi hem de AB üyeliği önündeki en büyük engeldir. Türkiye bu yolda devam ettiği sürece, Avrupa'da hep olumsuz algılanacaktır. Bu durumda kendi kusurlarını görmek yerine, Avrupalıyı suçlamak da toplumsal hamakatın da- ha da koyulaştığını göstermekten başka işe yara- mayacaktır. asirmen(« cumhuriyet.com.tr Köy Hizmetleri'nin kaldırılması Anayasa Mahkemesi'nden durdurma istemine ret ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi, Köy Hiz- metleri Genel Müdür- lüğü'nün kaldırılmasını öngören yasa hüküm- lerinin yürürlüğünün durdurulması istemini reddetti. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili HaşimKı- lıç, dünkü toplantıda, ana muhalefet partisi CHP'nin,KöyHizmet- leri Genel Müdürlü- ğü'nün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Deği- şiklik Yapılması Hak- kında Kanun'un bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurul- ması istemiyle açılan davayı ele aldıklarını söyledi. Kılıç, yürürlü- ğün durdurulması iste- minin reddedildiğini bil- dirdi. Anayasa Mahkeme- si, raportörün raporu- nun tamamlanmasının ardından iptal istemini esastan karara bağlaya- cak. 5286 sayılı yasa, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün kaldı- rılmasını öngörüyor. Bu hizmetlerin Istanbul ve Kocaeli'de büyükşehir belediyelerince, diğer illerdeyse il özel idare- lerince yerine getirilme- sini düzenleyen yasa, l6Mart2005'teyürür- lüğe girecek. Yeni parti oluşumu içinde olan Doğan, Erdal înönü'nün yanı sıra merkez sağdan isimlerle de görüştü Muhalifler çılaşanyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP yönetimi muhaliflere yöne- liktasfiyesini genişleterek sürdürme- ye hazırlanırken muhalif milletvekil- İeri de "yön" arayışında... CHP Mer- kez Yönetim Kurulu'nun (MYK) yarın yapılması beklenen toplantısın- da, tzmir'in ardından olağanüstü ku- rultay sürecinde "muhalif" tavır ser- gileyen il örgütlerini de görevden almaya hazırlandığı bildirildi. Parti yönetiminin muhalif örgütlere yöne- lik operasyon hazırlığı, parti içi mu- haliflerde moral bozukluğu yaratır- ken Istanbul Milletvekili KemalDer- viş ve arkadaşlannın istifa seçene- ğini değerlendirdiği bildirildi. CHP yönetimi, olağanüstü kurul- tay sürecinde Şişli Belediye Başka- nı Mustafa Sangül ve partiden isti- fa eden lstanbul Milletvekili Zülfü • CHP yönetimi, kurultay sürecinde Sarıgül ve Livaneli'ye destek veren il örgütlerine yönelik tasfiye operasyonunu genişletmeye hazırlanıyor. Celal Doğan'ın ise eski ANAP Milletvekili îlhan Kesici ve eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'tan oluşumım içinde yer almalarmı istediği belirtildi. Livaneli'ye destek veren il örgütle- rine yönelik görevden alma operas- yonunu genişletmeye hazırlanıyor. Bu çerçevede genel merkez yöneti- minin yarın yapılması planlanan MYK toplantısında muhalif illerin durumunu görüşerek görevden alma- yı planladığı kaydedildi. Kurultay sürecinde Şırnak, Adıyaman, Bit- lis, Bingöl, Rize, Van, Erzurum, Sa- karya, Erzincan, Afyon, Osmaniye, Aksaray, Niğde, Kütahya, Balıkesir ve Uşak il yönetimleri muhalif aday- lara destek vermişlerdi. Genel merkezin örgütlere yöne- lik operasyon hazırlığı muhalifler- de moral bozukluğu yarattı. Genel merkezin "kendine güdümlü" bir örgüt yaratacağını hesaplayan mu- haliflerin bir bölümü istifa seçene- ğini değerlendiriyor. Bu çerçevede Derviş'e yakın mil- letvekillerinin partiden kopabilece- ği ifade ediliyor. Derviş'in ekibin- den lstanbul Milletvekili Zeynep Danıla Gürel, henüz net bir karar al- madığını, ancak arkadaşlanyla du- rum değerlendirmesi yaptıklarını söyledi. CHP'li muhalif milletvekılleri "par- tide kabp kalmamayı" tartışırken sol- daki yeni oluşumlar da hız kazanıyor. Bu çerçevede yeni parti kurmaya ha- zırlanan eski Gaziantep Belediye Baş- kanı CelalDoğan'ın, SHP'nin Onur- sal Başkanı Erdal İnönü'nün yanı sı- ra merkez sağdan da isimlerle görü- şerek destek istediği öğrenildi. "Ge- niş tabanh" bir parti oluşumu için yola çıkan Doğan'ın, eski ANAP Milletvekili llhan Kesici ve eski Yar- gıtay Başkanı Sami Selçuk'la da gö- rüşerek yeni oluşumun içinde yer al- malannı istediği belirtildi. Celal Doğan, dün de Eskişehir'e giderek DSP'li Eskişehir Belediye Başkanı YümazBüyükerşen'i ziya- ret etti. Doğan'ın, Inönü ile görü- şerek "onursal genel başkanhk" öne- risi götüreceği belirtildi. Yeni parti girişimini "kadro hare- keti" olarak nitelendiren Doğan, ge- nel başkalık yerine de "kadro hare- keti sözcülüğü" planlıyor. Buna gö- re, yeni partide genel başkan yerine "kadro hareketi sözcüsü" olacak. Doğan, ANKA'ya yaptığı açıkla- mada, yeni parti oluşumunun "kişi- sel bir İıayal nıi yoksa toplumsal bir talep mi" olduğunu görmek için yo- la çıktığını söyledi. Yeni oluşum ko- nusunda çok sayıda insanla görüş- tüğünü belirten Doğan, "Görüştü- ğüm tünı insanlara göre yeni parti ih- (iyaç. Toplumsal bir talep bu, bir ne- denselliği var" dedi. ÇELlK'tN SÖZLERl KIZDIRDI Muhalefetten AKP'ye Köşk tepMsi ANKARA (ANKA) - AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in erken seçim iddialan karşısında "Mayıs 2007'de arzuladığuıız, gönüllerdeki insanları cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtacağız" açıklamasına DYP ve MHP'den sert tepki geldi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Kaya yaptığı açıklamada, AKP'nin seçim sistemindeki arızalar nedeniyle yüzde 25 oy almasına karşın parlamentoda yüzde 66 sandalyeye sahip olmasını çarpıklık olarak niteledi. Kaya, söz konusu çarpık sistemle üçüncü yılına giren AKP hükümetinin seçim öncesi hiçbir vaadini yerine getiremediğini savundu. Hükümeti ciddi sorunlara neşter vuramamakla eleştiren Kaya, "Oksijen çadıruıda yatan AKP ve hiikünıelini hiç şüphesiz ki halk seçime zorlayacakür" dedi. Kaya, şöyle konuştu: "Gönül ister ki Türkiye'de her beş yılda bir seçim yapılsın, ama sistem gereği çoğunluğu temsil etmek _ _ _ _ _ _ _ _ ^ _ _ _ demek Türkiye'yi iyi • AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in erken yönetebilmek demek değildir. İktidaı olundu ama muktedir olunanıadı. Dolayısıyla ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YOK "Gönüllerdeki insanları cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtacağız" diye açıklık getirmesine DYP ve MHP'den tepki geldi. meşruiyeti tartışılan bu anlayışla devleün başının seçilebilmesi, ciddi anlamda Türkiye'de tartışmalara yol açacak bir süreç yaşatır. Doğmamış çocuğa isinı kovnıak yanhşbr. Çocuk bana göre rahimde, peşin konuşulursa ölü doğar." MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır da DYP'li Kaya gibi temsilde adaletsizliğe dikkat çekti. "Sayısal çoğunluk seçimi engellemeye yetmez" diye AKP'ye mesaj gönderen Şandır, halkın talep ve ihtiyaçlannın seçim tarihini belirleyeceğini vurguladı. Şandır, "Seçim bir toplumsal talep olarak ülkenin önüne gelecektir. Ağırlaşan iç ve dış sorunlar karşısında AKP'nin Meclis'teki çoğunluğu seçimi engellemeye yetmez" dedi. Şandır, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda ise şunlan söyledi: "Yüzde 26 ile halkın başkanını seçebilmek mümkün değildir. Hukuk adaleti temin etmiyorsa, toplumsal mutabakaü temin etmiyorsa bir anlamı yoktur. AKP'nin, Meclis çoğunluğuna dayalı olarak cumhurbaşkanun mevcut kaııunkıı riaki yetkiye dayalı seçmesi Türkiye'de kaosa neden olacaktır. Böyle bir yanhşlığı yapacağuıı zannetmiyorum. Gönüllerindeki cumhurbaşkanının kinı olduğu biUnmektedir. Türküm demeyen bir kişinin Türkiye Cunıhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olma şansı yoktur." AKP Grup Başkanvekili Ergin, 'senaryolara' tepki gösterdi 4 Gündemde seçim yok' Sadullah Ergin. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP'deki çözülme sürecinin ardından gündeme getirilen "baskın seçim" senar- yolannı iktidar tepkiyle karşıladı. AKP Grup Başkanvekili Sadullah Er- gin, "baskın seçinıin" gizli gündemlerin- de yer aldığına ilişkin haberleri yalanla- dı. Ergin, "Seçimlerkeyfiolarakyapılmaz, bir ihtiyacın ürünüdür. Şu _ _ _ _ _ ^ anda Türkiye'nin önceliği AB ile müzakereler başla- yana kadar yapmanuz ge- reken çahşmalarve ekono- nıi konulandır. Biz parti olarak Türkiye'nin ihtiyaç- lanna odaklanmış durum- dayız. Bunlann gündem- den düşmesi lazını. Bu söy- lemlerin Türkiye'nin hayrına ounadığinı düşünüyoruz" dedi. Siyasetin "uzunince biryololduğunu" ve bu sürecin "güven-istikrar istediğuıi" belirten Sadullah Ergin, "Günübiıiikolay- lara göre tavır almak doğru olmaz" dedi. AKP Grup Başkanvekili, partideki ba- • Ergin, iktidarın anayasayı değiştirme eşiğinin altına düşmesinin gelecekte anayasayı değiştirmeye engel olmadığını savundu. zı milletvekillerinin "bireysel sıkınlılan olduğunu" kaydederek bunlan gidermek için çalışma yaptıklannı, rahatsız millet- vekilleriyle görüştüklerini söyledi. Er- gin, "Sıkıntüan müşterek değil. Kiminin ilinde sıkınhsı var, kiminin parti politika- sıyla ilgili" şeklinde konuştu. Ergin, iktidann anayasayı değiştirme eşi- _ _ ı . ^ ^ _ _ ğinin altına düşmesinin ge- lecek süreçte anayasayı de- ğiştirmeye engel oluştur- mayacağını savundu. Sa- dullah Ergin, şöyle devam etti: "Anayasa değişikliği mutlaka Mecüs'te ve top- lumda uzlaşmayla yapıl- malı. O aritmetik çoğıın- -^•~——— luğa sahip olnıak anayasa- yı değiştirme sonucunu getirmedi şimdi- ye kadar. Bununla ilgili belirli uzlaşmayı hep aradık,bundan sonra da tavnmız ay- nı olacak." Ergin, hükümetin 17 Aralık'tan sonra rehavete düştüğüne ilişkin iç ve dış kay- naklı eleştirilere ise tepki gösterdi. Proje ödeneğine süre sınırı getirildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversitelerin bilimsel araştırma projelerine ilişkin özel ödenek kaydedilen tutardan yapacağı alımlann ve ödemelerin projenin süresiyle sınırlandınlmasını kararlaştırdı. Düzenlemeyle projelerin kısa zamanda bitirilmesi ve projenin bitiminden sonra herhangi bir ödeme yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. YÖK'ün, "Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma Projeleri Hakkııulaki Yönetmelik"te yaptığı değişiklik Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklik, daha önce Maliye Bakanlığı ile üniversiteler arasında tartışmalara neden olan özel ödeneğin kullanımına ilişkin yeni düzenleme getiriyor. YÖK, Maliye Bakanlığı'nın özel ödenek şeklinde kaydettiği ve bir sonraki yılın bütçesine devir yetkisine sahip olduğu özel ödeneklerin eskisi gibi, bilimsel araştırma projelerinin alımlannda kullanılmasını öngörürken kullanım süresini projenin süresiyle sınırlandırdı. YÖK, değişiklikle bilimsel araştırma projelerinin ödeneğinin projenin bitiminden sonra kullanımının önüne geçmeyi ve projelerin hızla sonuçlandınlmasuıı amaçlıyor. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Bu ülkedesahiplenmek birgelenek- tir. Herkes kendince bir şeyi sahiple- nir. Aslında sahiplenmek, cemaatçi kültürün bir parçasıdır. Yakınlarına, tanıdıklarına sahip çıkmak, bir görev gibi kabul edilir. Gelişmiş bir toplumda, bir hukuk devletinde ise hukukun üstünlü- ğü"ne, "demokrasi"yeve "insanhak- lan"na sahip çıkılır. İHangi kişi ve ku- ruluş bu temel ilkelerin dışına çıkar, hukuk devleti ilkelerini ihlal ederse onun da karşısına dikilmek gerekir. Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, sivil savunma ekiplerinin kuruluşu- nun 46. yıldönümü kutlamaları sıra- sında habercilerin sorularını cevap- larken polislere sahip çıktı. Bakan Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in yeni Türk Ceza Yasası ile ilgili polis- lere yönelik olarak "Mazeret üretmek yerine yasaların öngördüğü şekilde çalışmayı deneyin" sözlerinden alın- mıştı ve bu nedenle Çiçek'e karşı po- lisleri savunmak ihtiyacını hissetti. îçişleri Bakanı'nın Polisleri Sahiplenmesi Aksu, "Güvenlik güçlerimiz aziz milletimize daha iyi nasıl hizmet ede- biliriz gayreti içindedir. Bu çaba, bu gayret mazeret arayışı değil, hizme- ti en iyi şekilde yapma arayışıdır" de- di. Sözlerini şöyle sürdürdü: "Reform niteliğinde köklü değişiklikler geti- ren her yeni yasa ile ilgili uygulayıcı- lar bakımından bazı tereddütler ola- bilir. Bu tereddütler ilgili bakanlıklar tarafından genelgeler, hizmet içi eği- tim ve seminer çalışmalan ile gide- rilebilir." Içişleri Bakanı Aksu'nun bu sözle- rinde ne var diye sorabiliriz. Bir ba- kanın söylemesi gerekeni söyledi de- yip geçebiliriz. Ancak böyle olmadı, çünkü Adalet Bakanı'nın polislere bir uyarısı vardı, onlara "Mazeret ara- mayın" demişti. Polisin AB'ye uyum yasaları nedeniyle elinin kolunun bağ- landığı yönünde bir inanç, kurum için- de yaygınlaşmıştı. Artık, hırsızları ko- nuşturamadan bırakmakzorunda kal- dıkları gazetelere yansıyan yakınma- lar arasındaydı. Polisler arasında, (Belki de yalnız- ca polisler arasında değil güvenlik konusunda, "Ancak bu iş dayakla çözülür" diye düşünenler arasında) bir tereddüt olduğu anlaşılıyor. Ya- saların demokratikleşmesi, birey hak- larının gelişmesi, polisin sorunları çözme yeteneğini kısıtladığı inancı belli kesimler içinde oldukça etkiliy- di. Adalet Bakanı bu sözleri boşuna söylemedi herhalde. Bu tür yakın- malara cevap olarak söylemiş olma- sı muhtemeldir. Işte bu noktada Içiş- leri Bakanı devreye giriyor ve kendi emri altındaki polis örgütüne sahip çık- ma gereğini hissediyor. ••• Tartışma açıktır; demokrasi ve bi- rey haklarının gelişmesi o ülkenin gü- venliğini zaafa uğratır mı? Bu soru- nun cevabını dünyadaki uygulama- lara bakarak cevaplayabiliriz. De- mokrasinin gelişmiş olduğu ülkeler mi daha güvenlidir, yoksa otoriter yö- netimler altındaki ülkeler mi? örne- ğin Almanya, Isveç mi daha güven- lidir, yoksa Mısır ve Bangladeş mi? Cevap açıktır. Birey haklarının geliş- tiği ülkeler daha emniyetlidir. Burada kaçınılmaz olarak şu iddia öne sürülebilir: Gelir adaletsizliğinin olduğu ülkelerde polisiye önlemler çok da bir işe yaramaz. Doğrudur. Orneğin Türkiye'deki sokak şiddeti- ni azdıran en önemli nedenlerden bi- risi alt sınıfların çaresiz çocuklarının derdine çözüm üretilememesidir. Po- lis, eski metotla da, yeni metotla da bu eşitsizlik ve dengesizlik olduğu sürece büyük bir başarı gösteremez. Sorun polise sahip çıkmak değil- dir. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler düzeyinde yer almasım istiyorsak polis, hukuk devletinin gereğini yerine getirmekzorundadır. Hükümetin yap- ması gerekense sorunun temeline inerek çözüm üretmektir. Alt gelir gruplarıyla üst gelir grupları arasın- daki makas kapanmadıkça, sokak şiddetinin kökü kazınamaz. Dert orada. örgütsüz, sendikasız bir toplumda eşitsizliği ortadan kaldırmak o kadar kolay değil. Polis ise bu tür örgütleri tehlike olarak gören bir geleneğe da- yanmıyor mu? "örgüt", bu ülkede polisin yıllarca en tehlikeli olarak ka- bul ettiği sözcük değil miydi? Nedeni üzerinde biraz daha düşünelim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle