Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2005 SALI
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
Sarkozy Ne Diyop?
Yandaşlan da karşıtları da UMP'nin yeni lideri Ni-
colas Sarkozy'nin Fransız politikasının gelecek-
teki yıldızı, önderi olacağı noktasında birleşiyorlar.
Bu çok kendine özgü, demagojisi bile kendine
has politikacının görüşlerinin gelecekte Fransa'nın
devlet görüşü haline geleceği kesindir.
Sarkozy'nin Türkiye'nin AB karşıtlığını bilenler, hak-
lı olarak, bu durumdan tedirgin olmaktadırlar.
Belki de Sarkozy karşıtlığını bu kadar abartma-
nın da gereği yok. Çünkü ne Fransa'daki tek Tür-
kiye karşıtı odur ne de Fransa Avrupa'daki Türki-
ye karşıtı tek ülkedir.
Hem Fransa'daki Türkiye karşıtlarının sayısı bü-
yük bir hızla artıyor, hem de AB içinde bu doğrul-
tuda düşünen ülke sayısı.
önlenemeyen bir yükşeliş sürecinde olan bu po-
litikacı Tarbes kentinde, halka seslenirken, AB Ana-
yasası'nın kabul edilmesi ve AB'nin sıkı ilişkilerle
birleşmiş bir federasyon ya da hiç değilse konfe-
derasyon şekline dönüşmesi halinde, Türkiye'nin
AB ile bütünleşmesinin çok daha güçleşeceği, ter-
si bir gelişme halinde, yani AB'nin üyelerinin bir-
birlerine daha gevşek ilişkilerle bağlı, bir ekonomik
birlik haline gelmeleri durumunda, Türkiye'nin üye-
liğinin kolaylaşacağını söylüyor.
Sarkozy'yi sevmeseniz, söylediklerinden hoş-
lanmasanız da, gerçekleri dile getirdiğini kabul et-
melisiniz.
•••
17 Aralık Brüksel Zirvesi'nden çıkan sonuç, ah-
maklar dışında herkese açıkça anlatmıştır ki, AB,
Türkiye'yi ne tam eşit üye olarak içine almayı iste-
mekte ne de tümüyle dışlamayı göze alabilmekte-
dir.
Bu durumda aranan formül, Türkiye'yi ne tam dış-
layacak ne de bağrına basacak bir çözümdür.
AB gevşek bağlarla birbirlerine bağlı ülkelerin bir
ekonomik birliği olursa, Türkiye ile ilgili çözüm nis-
peten kolaydır. Serbest dolaşıma konacak sürek-
ii kısıtlama, derogasyonlarla birlikte, Türkiye'yi bu
gevşek birlik içinde kimi haklardan yoksun bir ül-
ke halinde tutmak kolaylaşacaktır.
Ama eğer AB sıkı ilişkilerle birbirine bağlı ülke-
lerin oluşturduğu bir Avrupa Federasyonu, ya da
konfederasyonuna dönüşürse, o zaman iş daha kar-
maşıklaşacak, Türkiye'ye utanmadan, "imtiyazlı
ortaklık" diye adlandırılan, kısıtlı haklarla donatıl-
mış birözel statü verilecek, bu özel statünün aşıl-
ması olanaksız sınırları özenle vurgulanacak.. bu
statüde Türkiye, AB'nin bahçesini süpürecek, çö-
pünü taşıyacak, aynı zamanda güvenlik işlerinde
yükümlülük alacak "pek imtiyazlı!" bir ortak konu-
munda kalacaktır.
*••
Görülüyor ki, Türkiye AB ilişkileri her şeyden ön-
ce AB'nin hangi yönde gelişeceğine bağlıdır.
Ama ilişkilerimizin geleceğini belirleyecek olan tek
faktörbu değildir. Aynı zamanda Türkiye'nin AB'nin
hallaç pamuğu gibi atmakta olduğu Ortadoğu ba-
diresinden nasıl çıkacağı, hatta sınırlarının ne hal
alacağı ve sınır ötesindeki faktörlerin, onun istik-
rarı açısından ne derecede tehdit oluşturacağına
da bağlıdır.
Bir başka etken de, Avrupa ülkelerinin kamuoyu
ve siyasi çevrelerindeki Türkiye imajının hangi yön-
de gelişeceğidir.
Hemen belirtmek isterim ki, AB'deki Türkiye al-
gılaması 17 Aralık'tan bu yana geçen yaklaşık iki
buçuk aylık süre içinde olumlu yönde değil, tam
tersine.. gittikçe olumsuz bir çizgi üzerinde geliş-
mektedir.
Olayı Türkiye'nin, saplantılı ve dar görüşlü Baş-
bakanı Tayyip Erdoğan gibi, Hıristiyan taassubu-
na bağlamak ve "Bizi reddederlerse, Hıristiyan
kulübü olduklarını kanıtlamış olurlar" demek müm-
kün değildir.
Bir Hıristiyan kulübü olmayı reddetmiş Avrupa'ya
girişin ön şartı da, Osman Şirin gibi göstermelik
değil, ama gerçek anlamda laik değerlere bağlı bir
ülke olmaktır.
Türkiye ise tam tersi bir yönde gittikçe artan bir
hızla yol almaktadır.
Son zamanlarda, hem ABD hem AB basınında
bu yöndeki yayınlar artmaktadır.
Açıkçası, kimilerinin hangi akla hizmetse, Avru-
pa yolunda olduğunu ilan ettikleri Tayyip Erdoğan
ve ÂKP'nin dünya görüşü ve uygulamalan, hem çağ-
daş demokrasi hem de AB üyeliği önündeki en
büyük engeldir.
Türkiye bu yolda devam ettiği sürece, Avrupa'da
hep olumsuz algılanacaktır.
Bu durumda kendi kusurlarını görmek yerine,
Avrupalıyı suçlamak da toplumsal hamakatın da-
ha da koyulaştığını göstermekten başka işe yara-
mayacaktır.
asirmen(« cumhuriyet.com.tr
Köy Hizmetleri'nin kaldırılması
Anayasa Mahkemesi'nden
durdurma istemine ret
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Anayasa
Mahkemesi, Köy Hiz-
metleri Genel Müdür-
lüğü'nün kaldırılmasını
öngören yasa hüküm-
lerinin yürürlüğünün
durdurulması istemini
reddetti.
Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili HaşimKı-
lıç, dünkü toplantıda,
ana muhalefet partisi
CHP'nin,KöyHizmet-
leri Genel Müdürlü-
ğü'nün Kaldırılması ve
Bazı Kanunlarda Deği-
şiklik Yapılması Hak-
kında Kanun'un bazı
maddelerinin iptali ve
yürürlüğünün durdurul-
ması istemiyle açılan
davayı ele aldıklarını
söyledi. Kılıç, yürürlü-
ğün durdurulması iste-
minin reddedildiğini bil-
dirdi.
Anayasa Mahkeme-
si, raportörün raporu-
nun tamamlanmasının
ardından iptal istemini
esastan karara bağlaya-
cak. 5286 sayılı yasa,
Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü'nün kaldı-
rılmasını öngörüyor. Bu
hizmetlerin Istanbul ve
Kocaeli'de büyükşehir
belediyelerince, diğer
illerdeyse il özel idare-
lerince yerine getirilme-
sini düzenleyen yasa,
l6Mart2005'teyürür-
lüğe girecek.
Yeni parti oluşumu içinde olan Doğan, Erdal înönü'nün yanı sıra merkez sağdan isimlerle de görüştü
Muhalifler çılaşanyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP yönetimi muhaliflere yöne-
liktasfiyesini genişleterek sürdürme-
ye hazırlanırken muhalif milletvekil-
İeri de "yön" arayışında... CHP Mer-
kez Yönetim Kurulu'nun (MYK)
yarın yapılması beklenen toplantısın-
da, tzmir'in ardından olağanüstü ku-
rultay sürecinde "muhalif" tavır ser-
gileyen il örgütlerini de görevden
almaya hazırlandığı bildirildi. Parti
yönetiminin muhalif örgütlere yöne-
lik operasyon hazırlığı, parti içi mu-
haliflerde moral bozukluğu yaratır-
ken Istanbul Milletvekili KemalDer-
viş ve arkadaşlannın istifa seçene-
ğini değerlendirdiği bildirildi.
CHP yönetimi, olağanüstü kurul-
tay sürecinde Şişli Belediye Başka-
nı Mustafa Sangül ve partiden isti-
fa eden lstanbul Milletvekili Zülfü
• CHP yönetimi, kurultay sürecinde Sarıgül ve Livaneli'ye destek veren il
örgütlerine yönelik tasfiye operasyonunu genişletmeye hazırlanıyor. Celal
Doğan'ın ise eski ANAP Milletvekili îlhan Kesici ve eski Yargıtay Başkanı
Sami Selçuk'tan oluşumım içinde yer almalarmı istediği belirtildi.
Livaneli'ye destek veren il örgütle-
rine yönelik görevden alma operas-
yonunu genişletmeye hazırlanıyor.
Bu çerçevede genel merkez yöneti-
minin yarın yapılması planlanan
MYK toplantısında muhalif illerin
durumunu görüşerek görevden alma-
yı planladığı kaydedildi. Kurultay
sürecinde Şırnak, Adıyaman, Bit-
lis, Bingöl, Rize, Van, Erzurum, Sa-
karya, Erzincan, Afyon, Osmaniye,
Aksaray, Niğde, Kütahya, Balıkesir
ve Uşak il yönetimleri muhalif aday-
lara destek vermişlerdi.
Genel merkezin örgütlere yöne-
lik operasyon hazırlığı muhalifler-
de moral bozukluğu yarattı. Genel
merkezin "kendine güdümlü" bir
örgüt yaratacağını hesaplayan mu-
haliflerin bir bölümü istifa seçene-
ğini değerlendiriyor.
Bu çerçevede Derviş'e yakın mil-
letvekillerinin partiden kopabilece-
ği ifade ediliyor. Derviş'in ekibin-
den lstanbul Milletvekili Zeynep
Danıla Gürel, henüz net bir karar al-
madığını, ancak arkadaşlanyla du-
rum değerlendirmesi yaptıklarını
söyledi.
CHP'li muhalif milletvekılleri "par-
tide kabp kalmamayı" tartışırken sol-
daki yeni oluşumlar da hız kazanıyor.
Bu çerçevede yeni parti kurmaya ha-
zırlanan eski Gaziantep Belediye Baş-
kanı CelalDoğan'ın, SHP'nin Onur-
sal Başkanı Erdal İnönü'nün yanı sı-
ra merkez sağdan da isimlerle görü-
şerek destek istediği öğrenildi. "Ge-
niş tabanh" bir parti oluşumu için
yola çıkan Doğan'ın, eski ANAP
Milletvekili llhan Kesici ve eski Yar-
gıtay Başkanı Sami Selçuk'la da gö-
rüşerek yeni oluşumun içinde yer al-
malannı istediği belirtildi.
Celal Doğan, dün de Eskişehir'e
giderek DSP'li Eskişehir Belediye
Başkanı YümazBüyükerşen'i ziya-
ret etti. Doğan'ın, Inönü ile görü-
şerek "onursal genel başkanhk" öne-
risi götüreceği belirtildi.
Yeni parti girişimini "kadro hare-
keti" olarak nitelendiren Doğan, ge-
nel başkalık yerine de "kadro hare-
keti sözcülüğü" planlıyor. Buna gö-
re, yeni partide genel başkan yerine
"kadro hareketi sözcüsü" olacak.
Doğan, ANKA'ya yaptığı açıkla-
mada, yeni parti oluşumunun "kişi-
sel bir İıayal nıi yoksa toplumsal bir
talep mi" olduğunu görmek için yo-
la çıktığını söyledi. Yeni oluşum ko-
nusunda çok sayıda insanla görüş-
tüğünü belirten Doğan, "Görüştü-
ğüm tünı insanlara göre yeni parti ih-
(iyaç. Toplumsal bir talep bu, bir ne-
denselliği var" dedi.
ÇELlK'tN SÖZLERl KIZDIRDI
Muhalefetten
AKP'ye
Köşk tepMsi
ANKARA (ANKA) - AKP Grup Başkanvekili Faruk
Çelik'in erken seçim iddialan karşısında "Mayıs
2007'de arzuladığuıız, gönüllerdeki insanları
cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtacağız"
açıklamasına DYP ve MHP'den sert tepki geldi.
DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Kaya yaptığı
açıklamada, AKP'nin seçim sistemindeki arızalar
nedeniyle yüzde 25 oy almasına karşın
parlamentoda yüzde 66 sandalyeye sahip olmasını
çarpıklık olarak niteledi. Kaya, söz konusu çarpık
sistemle üçüncü yılına giren AKP hükümetinin
seçim öncesi hiçbir vaadini yerine getiremediğini
savundu. Hükümeti ciddi sorunlara neşter
vuramamakla eleştiren Kaya, "Oksijen çadıruıda
yatan AKP ve hiikünıelini hiç şüphesiz ki halk
seçime zorlayacakür" dedi. Kaya, şöyle konuştu:
"Gönül ister ki Türkiye'de her beş yılda bir seçim
yapılsın, ama sistem gereği çoğunluğu temsil etmek
_ _ _ _ _ _ _ _ ^ _ _ _ demek Türkiye'yi iyi
• AKP Grup
Başkanvekili Faruk
Çelik'in erken
yönetebilmek demek
değildir. İktidaı olundu
ama muktedir
olunanıadı. Dolayısıyla
ÎĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN YOK
"Gönüllerdeki
insanları
cumhurbaşkanlığı
koltuğuna
oturtacağız" diye
açıklık getirmesine
DYP ve MHP'den
tepki geldi.
meşruiyeti tartışılan bu
anlayışla devleün başının
seçilebilmesi, ciddi
anlamda Türkiye'de
tartışmalara yol açacak
bir süreç yaşatır.
Doğmamış çocuğa isinı
kovnıak yanhşbr. Çocuk
bana göre rahimde, peşin
konuşulursa ölü doğar."
MHP Genel Başkan
Yardımcısı Mehmet
Şandır da DYP'li Kaya gibi temsilde adaletsizliğe
dikkat çekti. "Sayısal çoğunluk seçimi engellemeye
yetmez" diye AKP'ye mesaj gönderen Şandır,
halkın talep ve ihtiyaçlannın seçim tarihini
belirleyeceğini vurguladı. Şandır, "Seçim bir
toplumsal talep olarak ülkenin önüne gelecektir.
Ağırlaşan iç ve dış sorunlar karşısında AKP'nin
Meclis'teki çoğunluğu seçimi engellemeye yetmez"
dedi. Şandır, cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda
ise şunlan söyledi: "Yüzde 26 ile halkın başkanını
seçebilmek mümkün değildir. Hukuk adaleti temin
etmiyorsa, toplumsal mutabakaü temin etmiyorsa bir
anlamı yoktur. AKP'nin, Meclis çoğunluğuna dayalı
olarak cumhurbaşkanun mevcut kaııunkıı riaki
yetkiye dayalı seçmesi Türkiye'de kaosa neden
olacaktır. Böyle bir yanhşlığı yapacağuıı
zannetmiyorum. Gönüllerindeki cumhurbaşkanının
kinı olduğu biUnmektedir. Türküm demeyen bir
kişinin Türkiye Cunıhuriyeti'nin cumhurbaşkanı
olma şansı yoktur."
AKP Grup Başkanvekili Ergin, 'senaryolara' tepki gösterdi
4
Gündemde seçim yok'
Sadullah Ergin.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
AKP'deki çözülme sürecinin ardından
gündeme getirilen "baskın seçim" senar-
yolannı iktidar tepkiyle karşıladı.
AKP Grup Başkanvekili Sadullah Er-
gin, "baskın seçinıin" gizli gündemlerin-
de yer aldığına ilişkin haberleri yalanla-
dı. Ergin, "Seçimlerkeyfiolarakyapılmaz,
bir ihtiyacın ürünüdür. Şu _ _ _ _ _ ^
anda Türkiye'nin önceliği
AB ile müzakereler başla-
yana kadar yapmanuz ge-
reken çahşmalarve ekono-
nıi konulandır. Biz parti
olarak Türkiye'nin ihtiyaç-
lanna odaklanmış durum-
dayız. Bunlann gündem-
den düşmesi lazını. Bu söy-
lemlerin Türkiye'nin hayrına ounadığinı
düşünüyoruz" dedi.
Siyasetin "uzunince biryololduğunu"
ve bu sürecin "güven-istikrar istediğuıi"
belirten Sadullah Ergin, "Günübiıiikolay-
lara göre tavır almak doğru olmaz" dedi.
AKP Grup Başkanvekili, partideki ba-
• Ergin, iktidarın
anayasayı değiştirme
eşiğinin altına
düşmesinin gelecekte
anayasayı değiştirmeye
engel olmadığını
savundu.
zı milletvekillerinin "bireysel sıkınlılan
olduğunu" kaydederek bunlan gidermek
için çalışma yaptıklannı, rahatsız millet-
vekilleriyle görüştüklerini söyledi. Er-
gin, "Sıkıntüan müşterek değil. Kiminin
ilinde sıkınhsı var, kiminin parti politika-
sıyla ilgili" şeklinde konuştu.
Ergin, iktidann anayasayı değiştirme eşi-
_ _ ı . ^ ^ _ _ ğinin altına düşmesinin ge-
lecek süreçte anayasayı de-
ğiştirmeye engel oluştur-
mayacağını savundu. Sa-
dullah Ergin, şöyle devam
etti: "Anayasa değişikliği
mutlaka Mecüs'te ve top-
lumda uzlaşmayla yapıl-
malı. O aritmetik çoğıın-
-^•~——— luğa sahip olnıak anayasa-
yı değiştirme sonucunu getirmedi şimdi-
ye kadar. Bununla ilgili belirli uzlaşmayı
hep aradık,bundan sonra da tavnmız ay-
nı olacak."
Ergin, hükümetin 17 Aralık'tan sonra
rehavete düştüğüne ilişkin iç ve dış kay-
naklı eleştirilere ise tepki gösterdi.
Proje
ödeneğine
süre sınırı
getirildi
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -
Yükseköğretim Kurulu
(YÖK), üniversitelerin
bilimsel araştırma
projelerine ilişkin özel
ödenek kaydedilen
tutardan yapacağı
alımlann ve ödemelerin
projenin süresiyle
sınırlandınlmasını
kararlaştırdı.
Düzenlemeyle
projelerin kısa zamanda
bitirilmesi ve projenin
bitiminden sonra
herhangi bir ödeme
yapılmasının önüne
geçilmesi amaçlanıyor.
YÖK'ün,
"Yükseköğretim
Kurumları Bilimsel
Araştırma Projeleri
Hakkııulaki
Yönetmelik"te yaptığı
değişiklik Resmi
Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
Değişiklik, daha önce
Maliye Bakanlığı ile
üniversiteler arasında
tartışmalara neden olan
özel ödeneğin
kullanımına ilişkin yeni
düzenleme getiriyor.
YÖK, Maliye
Bakanlığı'nın özel
ödenek şeklinde
kaydettiği ve bir sonraki
yılın bütçesine devir
yetkisine sahip olduğu
özel ödeneklerin eskisi
gibi, bilimsel araştırma
projelerinin alımlannda
kullanılmasını
öngörürken kullanım
süresini projenin
süresiyle sınırlandırdı.
YÖK, değişiklikle
bilimsel araştırma
projelerinin ödeneğinin
projenin bitiminden
sonra kullanımının
önüne geçmeyi ve
projelerin hızla
sonuçlandınlmasuıı
amaçlıyor.
NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr
Bu ülkedesahiplenmek birgelenek-
tir. Herkes kendince bir şeyi sahiple-
nir. Aslında sahiplenmek, cemaatçi
kültürün bir parçasıdır. Yakınlarına,
tanıdıklarına sahip çıkmak, bir görev
gibi kabul edilir.
Gelişmiş bir toplumda, bir hukuk
devletinde ise hukukun üstünlü-
ğü"ne, "demokrasi"yeve "insanhak-
lan"na sahip çıkılır. İHangi kişi ve ku-
ruluş bu temel ilkelerin dışına çıkar,
hukuk devleti ilkelerini ihlal ederse
onun da karşısına dikilmek gerekir.
Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
sivil savunma ekiplerinin kuruluşu-
nun 46. yıldönümü kutlamaları sıra-
sında habercilerin sorularını cevap-
larken polislere sahip çıktı. Bakan
Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
yeni Türk Ceza Yasası ile ilgili polis-
lere yönelik olarak "Mazeret üretmek
yerine yasaların öngördüğü şekilde
çalışmayı deneyin" sözlerinden alın-
mıştı ve bu nedenle Çiçek'e karşı po-
lisleri savunmak ihtiyacını hissetti.
îçişleri Bakanı'nın Polisleri Sahiplenmesi
Aksu, "Güvenlik güçlerimiz aziz
milletimize daha iyi nasıl hizmet ede-
biliriz gayreti içindedir. Bu çaba, bu
gayret mazeret arayışı değil, hizme-
ti en iyi şekilde yapma arayışıdır" de-
di. Sözlerini şöyle sürdürdü: "Reform
niteliğinde köklü değişiklikler geti-
ren her yeni yasa ile ilgili uygulayıcı-
lar bakımından bazı tereddütler ola-
bilir. Bu tereddütler ilgili bakanlıklar
tarafından genelgeler, hizmet içi eği-
tim ve seminer çalışmalan ile gide-
rilebilir."
Içişleri Bakanı Aksu'nun bu sözle-
rinde ne var diye sorabiliriz. Bir ba-
kanın söylemesi gerekeni söyledi de-
yip geçebiliriz. Ancak böyle olmadı,
çünkü Adalet Bakanı'nın polislere bir
uyarısı vardı, onlara "Mazeret ara-
mayın" demişti. Polisin AB'ye uyum
yasaları nedeniyle elinin kolunun bağ-
landığı yönünde bir inanç, kurum için-
de yaygınlaşmıştı. Artık, hırsızları ko-
nuşturamadan bırakmakzorunda kal-
dıkları gazetelere yansıyan yakınma-
lar arasındaydı.
Polisler arasında, (Belki de yalnız-
ca polisler arasında değil güvenlik
konusunda, "Ancak bu iş dayakla
çözülür" diye düşünenler arasında)
bir tereddüt olduğu anlaşılıyor. Ya-
saların demokratikleşmesi, birey hak-
larının gelişmesi, polisin sorunları
çözme yeteneğini kısıtladığı inancı
belli kesimler içinde oldukça etkiliy-
di.
Adalet Bakanı bu sözleri boşuna
söylemedi herhalde. Bu tür yakın-
malara cevap olarak söylemiş olma-
sı muhtemeldir. Işte bu noktada Içiş-
leri Bakanı devreye giriyor ve kendi
emri altındaki polis örgütüne sahip çık-
ma gereğini hissediyor.
•••
Tartışma açıktır; demokrasi ve bi-
rey haklarının gelişmesi o ülkenin gü-
venliğini zaafa uğratır mı? Bu soru-
nun cevabını dünyadaki uygulama-
lara bakarak cevaplayabiliriz. De-
mokrasinin gelişmiş olduğu ülkeler mi
daha güvenlidir, yoksa otoriter yö-
netimler altındaki ülkeler mi? örne-
ğin Almanya, Isveç mi daha güven-
lidir, yoksa Mısır ve Bangladeş mi?
Cevap açıktır. Birey haklarının geliş-
tiği ülkeler daha emniyetlidir.
Burada kaçınılmaz olarak şu iddia
öne sürülebilir: Gelir adaletsizliğinin
olduğu ülkelerde polisiye önlemler
çok da bir işe yaramaz. Doğrudur.
Orneğin Türkiye'deki sokak şiddeti-
ni azdıran en önemli nedenlerden bi-
risi alt sınıfların çaresiz çocuklarının
derdine çözüm üretilememesidir. Po-
lis, eski metotla da, yeni metotla da
bu eşitsizlik ve dengesizlik olduğu
sürece büyük bir başarı gösteremez.
Sorun polise sahip çıkmak değil-
dir. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler
düzeyinde yer almasım istiyorsak
polis, hukuk devletinin gereğini yerine
getirmekzorundadır. Hükümetin yap-
ması gerekense sorunun temeline
inerek çözüm üretmektir. Alt gelir
gruplarıyla üst gelir grupları arasın-
daki makas kapanmadıkça, sokak
şiddetinin kökü kazınamaz. Dert
orada.
örgütsüz, sendikasız bir toplumda
eşitsizliği ortadan kaldırmak o kadar
kolay değil. Polis ise bu tür örgütleri
tehlike olarak gören bir geleneğe da-
yanmıyor mu? "örgüt", bu ülkede
polisin yıllarca en tehlikeli olarak ka-
bul ettiği sözcük değil miydi?
Nedeni üzerinde biraz daha
düşünelim.