18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 'TürkJyCli Bir VedatGünyol../ "100'e Beş Var" demiştim!.. Yazgı, o son beş yılı esirgedi.. Vedat Günyol, 95 yaşında çıktı gitti. Herkes bir gün çıkıp gider. Bir kapı var, bir yol var, seni bir yere kadar götürüyor. Orada tamam, diyor. Kimi yazarlar sizinle bir ömür boyu dostluk eder. Hep yanı- nızdadır, elinizin, gözünüzün önündedir. Tanısanız da tanıma- sanız da... Kitaplardır bir yazarı gerçek niteliğiyle tanıtan, ya- şatan. Şimdi saysam, nice kitapları var Günyol'un. Hepsi bir bütün, hepsi insan için, insanı tanıtan, anlatan, insanoğluna in- san olmayı öğreten!.. öğretmek değil de, insanlığını duyuran... önce kendisi de insan olan, insan olmanın örneğini veren... Günyol'un herya- zısı, her konuşması, her kitabı, sağlam bir bilginin, kültürün, dünya görüşünün yansıtılmasıdır. Ozümsemek, önce kendi- mizi, sonra da çevremizi... "100'e Beş Vardı" oldu sonunda, Vedat Günyol'la ilgili kita- bın adı... Görmedi kendisi bu yapıtı, göremedi. Ama görmüş kadar oldu. Kitabın girişinde bir notu var: "Anneannem Me- lekper, babaannem Nafıa, ded&lerim, Diyarbakırlı Kürt Ce- mil Paşa ile adliye müsteşarı Arnavut Şükrü efendilerin anı- larına" demiş. Imzası da şöyle: "Türkiye'li Vedat Günyol". 0 ırktan, bu ulustan, şu bölgeden olmak ne anlam taşır? Bir ayrımcılık, bir başka türlü olmak, herkesten farklılık, apayrı bir bölünmenin insanı... Vedat Günyol önce 'insan olmak' derdi. Hangi kökten gelirsen gel, Mevlana'nın, Goethe'nin, Hu- go'nun, Fîkret'ın, Nâzım'ın, Dağlarca'nın, Sait Faik'in, Or- han Veli'nin... Hangisinin Türk olup olmadığını soran var mı? Kimi Çerkestir, kimi Kürttür, kimi Abazadır, kimi Arnavuttur! Ataç'ın dediği gibi Türkeli burası, yani yabancıların verdiği adla, Tür- kiye!.. Bellrtl düşünce aydınlığının sarmaladığı bir insan yığı- nı... Kitabı düzenleyen, yayımlayan Ali Ekber Ataş kısaca özet- lemiş: "Aydınlanmacı, insancıl, d&vrimci, sevgimabedi gönül ada- mı, dost, alçakgönüllü bir derviş, bir eski zaman bilgesi, kişi- lik anıtı, düşünür, çağdaş laik ve Atatürkçü, çeviri ustası, ya- zar, denemeci, yayıncı, eleştirmen, hümanist bir solcu, sos- yalist bir devrimci, hukukçu..." Hepsi iyi güzel, hepsi gerçek bir aydınlanma kaynağını gös- teren tanımlamalar, ama en doğrusu şu: "Bağnazlığın üstüne üstüne giden, gözünü budaktan sa- kınmayan bir savaşımcı, karanlığın bağrına saplanmış birışık, insanlık denizinin söndürülmeyen deniz feneri..." Vedat Günyol'un anısına hazırlanan bu belgesel yapıtta Gün- yol'u tanıyan, seven, okuyan, unutmayan, unutmayacak olan dostlarının, okurlarının, öğrencilerinin yazıları var. Bir çeşit anı- lar toplamı, diyeceksiniz. Ama yalnız anı değil bunlar, gerçek yaşantılar... fşte örneğin, Cevat Çapan diyor ki: "Vedat Günyol'u tanımak mutluluğuna erişmişseniz böyle bir insanın hiç ödün vermeden nasıl yaşadığını, sahip oldu- ğu bir değerli şeyi insanlarla nasıl bir cömertlikle paylaştığını, yetkin öğretmenliğini örnek bir öğrencilikle nasıl pekiştirdiği- ni düşünm&den edemezsiniz. Nasıl yetişmiştir bu kural dışı insan, nasıl bir coğrafyada, hangi insanların arasında, hangi tarih dönemlnde, hangi koşullarda?" "Cumhuriyet" yayınlarında çıkan bu önemli kitaptaki yazı- ları, anıları, incelemeleri okudukça, 95 yaşında gepgenç bir Ve- dat Günyol'u yitirmenin acısını daha çok duyuyoruz. Bir de biz- lere bildirisi, bir mesajı var: "Ben diyorum ki, Türkiye ancakAtatürk'ün düşüncesi doğ- rultusunda hep ileriye dönük eylemlerle dünya ulusları ara- sında saygın bir duruma gelebilir; donmuş, dondurulmuş inançlara inat..." Depremlerimizin Düşündürdükleri Yaşadığımız acılar ve uğradığımız kayıpların tekrarlanmaması için yapılacak tek şey, bu konudaki bilimsel verilere göre davranmak, özellikle yerleşim alanları, enerji üretim, depolama ve diğer endüstri bölgelerinin seçiminde, kısa dönemdeki kazanç yerine, uzun crimli yararları gözeten planlar oluşturmaktır. Prof. Dr. Abidİn KUMBASAR D epremleri, yerkürenin büyük kara parçalannın dinamik nedenlerle bir- birini itmeleri sonucun- da yeraltı katmanlarında gelişenkınlmaların oluşturduğu sarsın- tılann yeryüzüne yansımaları olarak tanımlayabiliriz. "Yerbilim ile ilgilenen uzmanlar, ül- kemizin konumunun Avrasya ve Arap yanmadasının dinanıik etkinlikleri ala- nında olması nedeniyle, depremlerin ka- çınılmaz olduğunu belirtmekteler. Yıl- lardır ülkemizde, konunun önemi yü- zünden, üniversitelerimizin ve I979'da kurulan "Deprem Araştırma Enstitü- sü"nün verimli çalışmalar yaptığını ve yönetimlerin uyanldığını, özellikle 1999 depremlerinden sonra, medya yoluyla öğrendik. Bilim adamlarımızın değerli katkı- lanyla ülkemizin hangi yöresinde ve yaklaşık olarak hangi etkinlikte bir deprem beklentisi olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız acılar ve uğradığımız kayıplann tekrarlanmaması için yapı- lacak tek şey, bu konudaki bilimsel ve- rilere göre davranmak, özellikle yer- leşim alanlan, enerji üretim, depolama ve diğer endüstri bölgelerinin seçimin- de, kısa dönemdeki kazanç yerine, uzun erimli yararları gözeten planlar oluşturmaktır. Konu bütün ayrıntılarıyla bilindiği halde, yurdumuzdan daha sık ve büyük çapta depremlerin oluştuğu diğer ülke- lerin çoğunda, daha az yıkım ve can kaybı olması, açık olarak ülkemizde bir şeylerin aksadığının kanıtıdır. özellikle son elli yıldır, teknik ola- naklann ve yapı gereçlerinın olumlu yönde, hızla değişime uğrayarak her tür- lü depreme dayanıklı binalann yapıl- masına elverdiği günümüzde, uğradı- ğımız kayıpların sorumluları, bu geliş- meleri izlemeyen ve uygulamayan yö- netimlerdir. Tüm kayıplar, "Halk plan değil, pi- lav istiyor" diyerek oy avcıhğı yapan- dan başlayarak deprem bölgelerine, yörenin özelliklerine uymayan yapıda enerji üretim tesisleri kurduran, daya- nıksız çok kath konutlann yapılması- na oy veya başka çıkarlar için göz yu- man, eğitimsız ya da yetersız eğıtımlı kişilere yapım izni veren, gecekondu üniversiteler kurarak niteliksiz mühen- disler yetiştiren, hırsız ve sehtekâr mü- teahhitleri defalarca affeden çıkarcı, sorumsuz yöneticiler zincın yüzünden meydana gelmektedir. Daha önce de depremden defalarca zarar gören yörelerde, yenıden yaşa- nan kayıp ve acılar, bilgisizlik, sorum- suzluk, ihmal ve yolsuzluklann devam ettiğini, olaylardan ders ahnmadığını somut olarak ortaya çıkarmaktadır. Devlet kurumlarına ait binalann en çok etkilenen yapılar olması bunun kanıtıdır. Yönetimler bu tutum ve so- rumsuzluktan kurtulmadıkça ıçerıde başanh olmayacaklan gibi, uluslara- rası ilişkilerde de saygınlık beklemek olanaksızdır. Avrupa Birliği'ne üye olmayı amaç edinen ülkcmiz yöneticilerinin, öncc- lıkle kendilerinin, oradaki yöneticiler kadar sorumluluk duyarak ülke sorun- lanna kaderci değil, akılcı ve bilimsel açıdan bakmaları, çağdaş çözümler üreterek uygulamaya koymaları gcre- kir. Dışarıdan dayatılan göstermelik ya- salarla insanları aldatmak ve "Avrupa Birliği" yolunda gereken her şeyın ya- pıldığını söylemekle doğadaki gelişme- leri etkilemek olanaksızdır. "tnsan ya- salan (itıs gentium), doğa yasalarına (ius naturalc) aykırı olursa bedelini in- sanlık öder" kuralını değiştircbilecek hiçbir güç yoktur. Aynı şekilde, "Hiç- bir birey, kurum ya da yönetim doğa yasalanndan soyutlannuşveya bağışık olamaz" gerçeğini kimse yadsıyamaz. Bilim adamlarımız, tüm ülkemizin doğal yerüstü ve yeraltı özellıklenni in- celeyerek ülkemizin bugünü ve gele- ceği konusunda uyancı bildirilerde bu- lunmakta, yerüstü varlığımızın yağ- malanmasına karşı çıktıklan gibi, ye- raltı zenginliklerimizin de önemini vurgulamaktalar. Su baskınları, top- rak kaymaları gibi yurdumuzun doğal yapısından kaynaklanabilecek olumsuz- luklar konusunda da deprem konusun- da olduğu gibi, tüm beklentilerin ilgi- li bilim kuramlannca ele alınarak yö- neticilerın uyarıldığına, gene medya aracılığıyla hepimiz tanıklık etmekte- yiz. Tüm bu uyarılara rağmen, bütün do- ğal afetlerde, benzer acı ve kayıplarla sonuçlanan olaylan tekrartekraryaşa- mak, bazı yöneticilerin dediği gibi de- ncyim kazanmak değil, olsa olsa bil- gisizlik ve aymazlık olarak nıtelendı- rilebilir. Ayrıca, beklenen olaylara kar- şı ilgisiz kalmak sorumsuzluğu, gide- rek toplumdakı güven duygusımun yı- tirilmesine ve ülke bütünlüğünün za- rar görmesine yol açabilir. Herkesın kendı başının çaresine bak- ması isteği, toplum düzenini bozarak anarşi kaynağı olabilir. Bu bakımdan, Bingöl depreminde hepimizin televizyon ekranlarında göz- lemlediğimiz gibi, evlatlarını ihmal ve sorumsuzluk nedeniyle devletin yatı- lı okulunda kaybctmiş olanlann baş- kaldırı görüntüsündeki tepkileri, ilgi- lilerce önemli bir uyarı olarak algılan- ması gerekirdi. Oysa son Hakkâri depremi, yöneti- cilerin ne önlem almada ne de toplu- ma yönelik tutumlarında bir değişik- lik olduğunu göstermektedir. Her soruna benzer olarak, deprem so- runu da Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği gibi, en gerçek yol gösterici olan bilime saygı duyarak ele almırsa en uygun çözüme mutlak ulaşılır. Bilimsel gözlem ve veriler bizleri, ye- raltındaki "fay lıattı" ve "deprem mer- kezüsleri"nden çok, bilime aykırı eği- tilmiş beyinlerdeki "fay hatlarV'nın ve toplumdaki "sosyaldeprem merkezüs- ieriTI nin daha sakıncalı oldukları sonu- cuna ulaştırmaktadır. Bu nedenle, olaylara gerçekçi ve bi- limsel açıdan bakan yönetimlerin oluş- ması yolunda, tüm yurtsever aydınla- rın sorumluluk duyarak birlikte çaba sarf etmeleri öncelik taşımaktadır. Hâlâ, öküzün boynuzları üzerınde duran bir Dünya'da yaşadıklarına ina- nan ve her olayı yazgı olarak açıkla- maya çalışanlardan deprem sorunları- na çözüm beklemek boşmıa umutlan- maktır. PENCERE Erenler'den... Baba Erenler bir gün meraklanmış, camiye uğ- ramış, bakmış ki AKP'li imam vaaz veriyor: - Cehennem yedi kattır!.. Bizimki kürsüye laf atmış: - Yedi kat olmasına ne gerek vardı?.. Hoca: - Birinci kat beynamazlar, yani namaz kılmayan- lar için, ikinci kat küfürbazlar için, üçüncü kat ku- marbazlar için... Bektaşi, lafı kesmiş: - Imanım, demiş, iş böyleyse değil yedi kat, on iki kat bile olsa yetmez, en iyisi öteki dünyada gök- delen yaptırmak... - Neden?.. - Çünkü sizinkiler sayesinde suçlar zenginleşti: Ihaleye fesat karıştırmak, emniyeti suiistimal, res- mi evrakta sahtecilik, naylon fatura düzenlemek, kalpazanlık, vb. say sayabildiğin kadar... Bektaşi eklemiş: - Sayenizde artık yedi kat yetmez!.. • Bektaşi imamı baştan çıkarmış, vakt-i kerahatte oturmuş şarap içiyorlarmış. Ancak Hoca her bir yudumun ardından lahavle çekiyormuş.. Baba Erenler: - Imanım, ne söyleniyorsun?.. Hoca ıkınmış: - Bizde şarap içmek günahtır!.. Bektaşi demiş ki: - Bizde sevaptır!.. Benim sevabım senin günahı- nı götürür, geriye içkinin keyfi kalır!.. • Trafik suçu işleyen AKP'li milletvekilini polis çe- virmiş: - Ceza vereceksiniz!.. Milletvekili: - Bana, demiş, dokunamazsın!.. - Neden?.. - Çünkü arkamda dağ gibi yolsuzluk dosyam var!.. • ABD Irak'ta seçim yaptı, Müslümanlar üçe ayrıl- dılar: Sünniler, Şiiler, Kürtler... Bektaşi sandıktan çıkan sonucu işitince sormuş: - Imanım, bu ülkede hiç Arap yok muymuş?.. • Hoca camide vaaz veriyormuş: - Musa Peygamber kekeme idi, Allah'a yalvar- dı, Tanrı onunlaTur dağında konuşuncadili açıldı... Olayı duyan Bektaşi gözlerini yukarı çevirmiş: - Hey Allahım, demiş, dağ başında pepe Musa ile konuşursun da beni evde atlar geçersin!.. Gel benimle bir konuş da bak sana yarattığın kavanoz dipli dünya hakkında neler anlatacağım!.. • § DEPOLARI FULLEYELIM! VVORLDTAKSIT'LE CIB L a L ı l W I • Kampanya 31 Mart tarihine kadar kampanyaya katılan World Üye Işyeri istasyonlarında tek seferde 60 YTL ve üzeri akaryakıt alışverişlerinde geçerlidir. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. kampanya şartlarında değişiklik yapma hakkına sahiptir. YAPI^CKREDi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle