Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 ŞUBAT 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Universile mezuııhırı
polis alacaknuş.
lyi, dört yü cop ye,
sonrn. eopln!
Elektronlk posta; denizsom@cumhuiiyetcQm.tr www.clentesom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Hükümet şarabı
haram kılmış...
"Amerikanın viskisi varken!"
Keyif
3 Şubat saat 17.45'te Ye-
nikapı'dan kalkan ve Ar-
mutlu'ya uğrayıp Mudan-
ya'ya gitmesi gereken
deniz otobüsü, kaptanın
yolda yaptığı bir anonsla
"Ihlas lskelesi"ne uğru-
yor. Yolculardan ve-
I teriner hekim Gül
Şener, kaptan köş-
küne çıkıp, kaptana
tarife dışı uygulamamn
gerekçesini soruyor.
Kaptan, işletmenin yeni
aldığı karar gereği Cuma
akşamları gidişte ve Pa-
zartesi sabahları dönüş-
te "lhlas"a uğrandığım
söylüyor. Oysa gün, gün-
lerden Perşembe! Oeniz
otobüslerinde tarife an-
laşılan birilerinin keyfine
göre yapılıyor!
Y
argıtay Başkanvekili Osman Şirin'in Türki-
ye'de artık laikliğin korunmasına gerek kal-
madığına karar verip yeni Medeni Yasa ile
ilk Adalet Bakanlarından Mahmut Esat
Bozkurt'un 79 yıllık "hükümranlık" döneminin de
kapanacağı yargısına varmasının mana ve ehemmi-
yeti DSP'nin eski Bursa Milletvekili avukat Ali Ara-
bacı'nın gönderdiği tutanaklarla çok daha iyi anla-
şılıyor.
10 Şubat 2001 'de Yeni Türk Medeni Yasa Tasarı-
sı, Meclis Adalet Komisyonu'na geldiği zaman 1926
yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu'nun
Mahmut Esat Bozkurt tarafından yazılan "esbabı
mucibe"si yani gerekçesi dönemin Fazilet Partili mil-
letvekilleri tarafından bakın nasıl yorumlanıyor:
Nazlı llıcak: "Bu genel gerekçe, hepimizin Içln-
de büyük bir rahatsızlık yaratacak bir gerekçedir.
Adeta, Islamiyet'e küfreden bu cümleler, ne şekil-
de bu gerekçenin içine konulmuştur? BizTürkiye'yi
Esbabı mucibe
nasıl Islamiyetten ayırırız, çağdaşlaştırmak için na-
sıl Hıristiyan yaparız diye tartışmaların içinde olan
bir zatın, o günkü düşünce içinde kaleme aldığı bir
genel gerekçeyi böyle güzel bir teşebbüsün başı-
na oturtmak son derece yanlış bir tavırdır. Aslında
Bozkurt, tarihe ihanet ediyor, herşeyi Cumhuriyet-
le başlatıyor."
Mehmet Ali Şahin: "Gerekçe 1926'nın şartları-
na göre hazırlanmış olan bir gerekçedir. Bu bakım-
dan, artık cumhuriyetin oturmuş olması karşısında
bu günkü dile çevrilerek aynen muhafaza etmenin
yanlış olduğu kanaatindeyim. Halkımızın çok büyük
bir çoğunluğunun inandığı Islam dinini ve halkımızı
rencide etmeyecek olan bir yaklaşımın bu gerekçe-
de olmasında yarar olduğu kanaatindeyim."
Moral
Aysel ve Sıtkı Ergü-
ney: "Hükümet ve medya-
sı, Türkiye'nin 2004 yılın-
da AB içinde en çok gün-
deme gelen ülke olduğu-
nu vurgulayıp moral yara-
tıyor ama The Ekono-
mist'in altı sayfalık 2004
AB değerlendirme yazı-
sında Türkiye'den sade-
ce Avrupa'ya akacak u-
cuz işgücü ve büyük, yok-
sul, Müslüman birülkenin
üyeliğinin stratejik amaç-
larla kabul edilebileceği
yorumuyla söz ediliyor."
SESSÎZSEDASIZ(t)
Ders/mlz; GÜZEL TÜ&ÇS
Fahrettin Kukaracı: "Zaman geçtikten sonraay-
nı cümleleri muhafaza ederek, büyük bir bölümü
Müslüman olan insanlarımıza hakaret etmek kime
ne kâr, kime ne menfaat getirecektir. Burada bu
cümlelerle Islamı tahkir ve tezyif ederek, geçmişi ka-
ralayarak, göçebe bir toplum olduğumuzu sık sık
vurgulayarak kime ne kazandırmak istiyor bu gerek-
çe? Seksen yıldan beri millete hakaret ediliyor. Ben
bundan sonra millete hakaret edilmemesi gerekti-
ği için bu layihanın metinden çıkarılmasını teklif edi-
yorum..."
Komisyonda, Bozkurt'un gerekçesi, laiklikle ilgili
kısımları çıkartılarak özetleniyor ve Fazilet Partilile-
rin isteği yerine geliyor. Ali Arabacı, bu belgeler doğ-
rultusundaYargıtayCeza Genel Kurulu'nun laiklik ile
ilgili son kararında yer alan gerekçelerle, Osman Şi-
rin'in beyanı; Fazilet Partili milletvekillerinin sözleri
ile tam bir uygunluk ve bütünlük içindedir" diyor.
Osman Şirin'in esbabı mucibesi, işte böyle!
Bugünkü Yargıtay, dünkü Adalet Bakanı
Türkiye'de islamcı bir iktidar döne-
minde Yargıtay'dan gelen Mahmut E-
sat Bozkurt'a yönelik eleştirilerin siya-
si yanını bir tarafa bırakalım...
Olaya bir de "yargının üstünlüğü"
açısından bakalım... Manisa Bölge
Idare Mahkemesi Başkanı Feridun
Tokalp, yakın geçmişte bir Adalet Ba-
kanı'nın Burdur'un bir ilçesinde kendi-
sini karşılamaya gelmeyen yargıcı azar-
ladığını anımsattıktan sonra Yargıtay
Onursal Üyesi Çetin Aşçıoğlu'nun bir
kitabından şu alıntıyı yapıyor...
"1930 yılında Adalet Bakanı Mahmut
Esat Bozkurt, gemi ile çıktığı bir gezi sı-
rasında Alanya'ya uğrar. Kendisini kar-
şılayanlar arasında yargıcın olmadığı
söylenir. Bu uyarıya, cumhuriyet gele-
neğine uygun şu yanıtı verir: O yargıç-
tır, bizonagideriz."
Ve Mahmut Esat Bozkurt'un savcıla-
ra talimatı:
"Cumhuriyet Savcıları! Meriç kıyısın-
da çalışan Türk köylüsünün sabanın-
dan tutunuz da, bu vatanda yaşayan-
ların uğrayacakları en ufak bir haksız-
lıktan, Bingöl dağlarının ıssız kuytu-
larında nafakalarını bekleyen ök-
süzlerin gözyaşlarından sizler me-
sulsünüz."
Feridun Tokalp: "Aslında bu örnek-
ler, onun yapıcı, yaratıcı döneminin, da-
ha doğrusuanlayışınınyıllaröncekapa-
tıldığını, yitirildiğini göstermektedir.
Şimdi yapılacak iş, o dönemi, o anlayı-
şı yeniden canlandırmak, uygulamaya
geçirmektir."
Yüksek Yerilim Hattı
Dünyayı değiştirebileceğime
inaıııyorunı: Kendi dünyamı!
erdincutku(f/yahoo.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCl
'Konuşarak' Susanlar!..
Vaktıyle hangi yazanmız söyle-
mişse, sanki bu günleri görmüş;
"- Bu memleketçok konuşmak-
tan balaeak..."
Aslında bu sözü "boş konuş-
mak" diye anlamak belki daha
doğru...
Neden derseniz, nıemleketin
nasıl düze çıkacağını
u
bilenler"i,
sorunların çözümlerinde "uz-
man" olanları dinledikçe daha da
cahilleşiyoruz!.. Günlük yaşaının
içinde bile "saatlerce konuşup da
hiçbir şcy söylemeycnler
rı
in sayısı
o kadar arttıki...
Üstelik bıınıın için özel bir ye-
tenek ve zengin bir kelime dağar-
cığı da gerekiyor. Onlara kapıldı-
ğımızda bildiklerimizi de ununı-
yoruz.
Aslında bu duruma daha çok
politikada rastlardık. Siz hiç her-
hangi bir soru karşısında, sözü
başka yere götürtneden yanıtını
apaçık veren, "merak cdilen'"i
söyleyen ve her bahaneyle rakibi-
ni suçlamadan -sadece- kendi fik-
tirilerini bile en uzun ve en anla-
şılmaz şekildc anlatmaya bayılı-
yorlar.
Çünkü böyle olunca siyaset ya-
pılmamış sayılıyor; aynca "so-
nunluluk üstlenıneden sonunlu-
iarı eleştirme
w
nin de dayanılmaz
keyfi çıkartılıyor...
Zcytinyağı yöntcmi
Bütün bunlann "tarüşma küttü-
rü"müze yansıması ise sorulana
yanıt vermek yerine sözü döndü-
rüp dolaştınp, karşıdakini suçla-
ınak. Sorumlu olunan bir koııuda
hesap verir bir konumdan, hesap
sorar bir konııma geçmek.
Halkımız aslında bunun adını
koynıuş: "Zeytinyağıgibiüsteçık-
mak" artık hemen herkesin be-
nimsediği tartışma yöntemi.
Diyelim ki alınan bir karann
yanlışlığını ve olumsuz sonuçlan-
nı sorguladınız. Karan alanlar bu-
nun asıl gerekçesini, çözümünü ve
uygulanabilirliğinisöyleyecekleri
yerde sizi eleştirerek yanıt veri-
••L
~ıt •?
_7Â tj> ^ "
Panelistler "tartışıyor"lar!..
rini, düşüncesıni, niyetini tarif
edebilen kaç siyasetçi tanıyorsu-
nuz?
Belki bu kaçamak tutumlar
"politika"nın gereği ama; ya aka-
demik ortamlarda, dahası sivil
toplunı kuruluşlannda bile aynı
tutumun yaygınlaşmasma ne de-
meli?
Anlamak maharet
O hale geldik ki "bilimsellik''
demek, sanki en anlaşılır konuyu
bile adına "akademikdil" denilen
ve sadece akademisyenlerin anla-
dıklan varsayılan karmaşık bir
söylemle konuşmak, yazmak de-
mek.
Dinlediğinızde bakıyorsunuz
tüm sözcükler "Türkçe".. Hatta
konuşurken kıziyorlar, sinırlenı-
yorlar, gülüyorlar, ama ne söyle-
diklerini, neye kızdıklarını, neden
giildüklerini anlayabilmek için
olağanüstü bir dikkatle dinlemeniz
ve arada yakalayabildiklerinizden
dummu kavramanız gerekiyor.
Zaten bu nedenle panellerde,
sempozyumlarda, kongrelerde de
asla süreleryetmiyor; dünyanın en
zor ve zalim işi "zamanlamaya
dikkatfi" oturum yöneticiliği ol-
du.
Sivıl toplum kuruluşlannda ise
aynı huy "politikaya bulaşma-
mak" adına dört bir yanı sardı.
Yönetıciler, konuşmacilar tüm
açıklamalannı ve hatta siyasetçi-
lerin uygulamalanna yönelik eleş-
yorlar. Böylece hem tartıçmanın
seyrini değiştiriyor hem de sorum-
luluğu üzerlerinden atıveriyorlar.
Oysa gerçekten sorulana yanıt
verseler ya da kararlannın gerek-
çelerini savunsalar, o zaman belki
de hakhlıklan ortaya çıkacak; bu
tartışma karşılıklı "polemik" yeri-
ne "bilgüenme" ile sürecek...
Fikir yerine'geyik'
Ya da diyelim ki günlük yaşam-
da sıradan bir konu ile ilgili, yanı-
tı "evef ya da "hayır" kadar kısa
bir soru sordunuz. Uzadıkça uza-
yan cümleler içinde merakınızı gi-
dermek bir yana, hiç ilgisi olma-
yan kunulan da dinlemeye başla-
dığınızda güveniniz de sarsılmaz
mı?
Benzer bir soruyu "fikir al-
mak" için de yöneltebilirsiniz. Ar-
dından dinledikleriniz ise fikir ye-
rine hani şu "g^ik" denen türden-
se o kişi hakkındaki fikriniz de ar-
tık değişmez mi?
Bu gibi durumlar en ciddi ku-
rumların en ciddi toplantılannda
bile yaşanır oldu. Aynı nedenle
Türkiye'nüı en meşgul insanları
da artık bir iş, bir düşünce ya da
bir hizmet üretenler değil, "top-
lantadakfler"
Galiba yazanmızın yıllar önce-
ki sözüne şimdi şunu da eklemek
gerekecek: "...birdetoplantilarda
geçen zamandan..."
oekinci(u cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakioturk.net
ÇlZGİLÎK KÂMİL MASARAVA kamilmasaracicı mynet.com
HARBt SEMİH POROY scmihporoy(ıyaboo.com
HAYAT EPIK TIYATROSU MUSTAFA BİUÜN
• SENCE DE 79 YILLIK
^ ^ MAHMUT ESAT BOZKURT
• M \ ^ ^ DÖNEMt BİTTt Mt?
^357
k j
u
hayatepiki" mynet.com
• EVET.. ÇÜNKÜ EMPERYAIİZMLE
'69 YAPMA' DÖNEMİ BAŞLAbll.. •
TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 20 Şubat www.mwntaz-arikan.com
VATANA HIZMET TERT/BINDEN AYLIK.
13&&"De SU6ÜSJ, İSTİ/CLÂL MADALYASI VE/ZİLMİŞ 8U-
LUNAK1 kLişîLE/Ze \/ATAMf HfZMET i
AYUĞt
( O S ) TBMM'NOE Ş
MİU.Î MÜCAOSLEY£ KAr/lsW, Bu NBDBMLB İS7-/K-
LAL MADALYASt ALMIÇ OLAM 7İİGK l/ATAMDAŞLA'-
RtNA 3SO.-TL. AYUIC 8AĞLAMMIÇTI. BU AfiADA,
13SO-S3 Y/LLAefMDA tJOıSE'OE SAUAÇMIŞ OIAA/
TÜRK njGAYf MeM-eapı/ıtefAfA &A Â
öc>£Aj£ceKr/..
SASLAMAM SÖZ /£&NuSU AYUKC4R, Ht'Ç S/IS.
BİÇİMOE HACZSPİLGA4EYECEK77..
ir grup muUarip gazi
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Bezginlik
Telefondaki bezgin ses, "Akşam gelecek" di-
yor. Gelecek olan elektrik, bezgin sesin sahibiy-
se BEDAŞ'ın gün boyu elektriksiz kalmış abone-
lerinin derdini dinlemekten yorgun düşmüş gö-
revlisi. Hava soğuk mu, soğuk. Istanbul, özellik-
le de Silivri kışın en soğuk günlerinden birini ya-
şıyor. Doğa bembeyaz kar altında.
llçe merkezine yaklaşık üç kilometre uzaklık-
taki sitemize elektrik veren trafo yapılarının çatı-
ları onarılıyor. Insanın aklını zorlayan bir "planla-
ma" örneği. Başka günler torbaya girmiş gibi
BEDAŞ, trafo çatılarının onarımı için bula bula kı-
şın en soğuk günlerini bulmuş. Sitenin görevlile-
ri haklı bir telaş içinde. Elektrik kesilince su pom-
paları çalışmıyor; çalışmamaları bir yana don ne-
deniyle pompa motorları çatlama tehlikesiyle
karşı karşıya. Beş altı milyarlık olası bir hasarı si-
te sakinleri karşılayacaklar. Ama bu, olağanüstü
bir planlama dehası sergileyen BEDAŞ yetkilile-
rinin umurunda değil. Insanların kışın karın orta-
sında evlerinde buz kesmelerinin de, susuz kal-
malarının da umurlarında olmadığı gibi.
•••
Hizmet sektöründe "tekel" konumunda olan
öbür kurumlarda olduğu gibi BEDAŞ da hizmet
vermekle yükümlü olduğu insanlara asgari dü-
zeyde bile olsa saygı göstermiyor. Bu saygısız-
lık, ortaçağın "asarım, keserim" yollu derebey-
lik düzeninin günümüze uyarlanmasından baş-
ka birşey değil. Üstelik verilen hizmet karşılıksız
değil, vatandaş çatır çatır ödüyor aldığı hizme-
tin karşılığını. Hem de fazlasıyla. Çünkü Türki-
ye'de elektrik tüketicileri kilovat/saat başına baş-
ka hiçbir Avrupa ülkesi vatandaşının ödemediği
kadar yüksek bir bedel ödüyor. Ne var ki bunun
karşılığında hiçbir Avrupa ülkesinde benzerine
rastlanmayan ölçüde kötü hizmet alıyor.
Türkiye'nin birçok yöresinde insanlar arızalar-
dan ya da yenilenmelerden kaynaklanan elekt-
rik kesilmelerine alışmışlar, daha doğrusu alıştı-
rılmışlar. Bir anda karanlıkta kalmayı, kesilmeler
nedeniyle evlerinde elektronik aygıtların, beyaz
eşyaların bozulmasını, ömürlerinin kısalmasını,
uğradıkları parasal zararı "tevekkülle" sineye çe-
kiyorlar.
• ••
Türkiye kimilerine göre hızla gelişiyor, çağdaş-
laşıyor, uygarlaşıyor, fakat bu ne tür bir gelişme,
çağdaşlaşma, uygarlaşma ise bireyler, dolayı-
sıyla toplum edilgenleşiyor. Dar bir kesimin dışın-
da geniş kitleler kendilerine yapılan haksızlıklar
karşısında giderek suskunlaşıyor. O çok özendi-
ğimiz gelişmiş Avrupa ülkelerindeki insanların
önceden bildirilmeksizin bir anda karanlıkta bı-
rakılmaları karşısında gösterecekleri tepkinin şid-
detini düşünebiliyor musunuz?
Gelişmenin, çağdaşlaşmanın, uygarlaşmanın
tek ölçütü ekonomi ve/veya varsıllaşma değil.
Eğer böyle olsaydı Suudi Arabistan'ı gelişmiş,
çağdaş, uygar ülkeler arasında saymamız gere-
kirdi. Fakat sayamıyoruz, çünkü haksızlığa kar-
şı direnmeyen suskun, susturulmuş toplumlar,
ekonomik gelişme düzeyleri ne değin yüksek
olursa olsun, "çağdaş" ve "uygar" olarak nitele-
nemiyor.
BEDAŞ yalnızca bir örnek. Bunu delik deşik
kaldırımlarla, yılda üç beş kez kazılan sokaklar-
la, varacağı yere hiçbir zaman vaktinde varma-
yan, varamayan toplu taşıma araçlarıyla, toplan-
mayan çöplerle, hastanelerdeki, eczanelerdeki
sigortalı kuyruklarıyla, banka önlerindeki emek-
li yığınlarıyla ve daha birçok somut olumsuzluk-
la çoğaltabiliriz. Bu olumsuzlukların neredeyse
tümünün kamu hizmeti veren, tekel konumunda
olan kurumların bu ülkenin insanlarına bakışın-
dan kaynaklanıyor olması bir rastlantı değil.
"Yurttaşa/insana saygı" bu kurumlara, bu ku-
rumların her düzeydeki görevlilerine, -küçük bir
azınlık dışında-, yabancı bir kavram. Hiç kuşku-
suz bu yabancılıkta çalışanların eğitimsizlikleri
kadar verdikleri hizmeti bir görev olarak değil de
bir "külfet" olarak görmelerinin payı var. Insanın
enerjisini tüketen, bezdiren bir kısır döngü. Bel-
ki de tencerenin yuvarlanıp kapağını bulduğu bir
döngü bu bezgin insanlar ülkesinde.
(e-posta: dkavukcuogluf'i superonlino.com)
BULMACA SEÜAT YAŞAYAM
1
2
3
4
s7
8
9
1 2 3
I I
•
SI
4 5 6 7 8
-HJ+
Iİ4-
9
1 2 3 4 5 6 7 8
B
I
N
T
A
B
E
R
RİA
A D
sM
SOLDAN SAĞA:
1/ Zonguldak
ilinde, Türki-
ye'nin en
uzun mağara-
larından biri.
2/Başlıca, te-
mel niteliğin-
de olan...
Kahramanla-
rı genellikle
insan gibi
davranan ve
konuşan hay-
vanlar olan alegorik
masal. 3/ Çamların ^
iğne gibi olan yap- 2
raklanna halk dilin- 3
de verilen ad... Bir 4
ana bitkinin çevre- 5
sinde yeniden beli- 6
ren sürgün ve filiz-
ler. 4/ Bir ilimiz...
Eski Mısır'da güneş _
tannsı. 5/Anadolu'da seyirlik köy oyunlannı dü-
zenleyene verilen ad. 6/ Müstahkem yer... Bir
renk. II Yank, yırtık... Pınltıh kxistallerden olu-
şan dojal demir sülfiirü ya da doğal bakır sülfıi-
rü. 8/ Ölen bir kimsenin ardından yazılan şiir tü-
rü... Türkiye'nin de üyesi olduğu bir örgüt. 9/Ge-
nellikle 29 Temmuz'da meydana gelen bir fırtına.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Meyve kurusu... Yürekli, yiğit. 2/ Hararet...
"Arap atlar yakın eyler — / Yüce dağdan aşan yol-
lar bizimdir" (Dadaloğlu). 3/ Öfkeyle azarlama,
emir anlamında yerel bir sözcük... lskambilde bir
kâğıt. 4/Ilıksu... Arap abecesinde bir harf. 5/Tan-
n. 6/ "Efcndi" sözcüğünün kısa yazılışı... Büyük
Menderes Irmağı deltasında, zengin bir kuş ya-
pısına sahip olan göl. 7/Ege Bölgesi'nde taze sa-
n incire verilen ad... Fayda, kâr. 8/Bir dizi bam-
budan oluşan, Afrika'ya özgü bir çalgı... îtici ne-
den, güdü. 9/Aşağılık, soysuz... Jokeylerin giy-
diği kenarsız, başlüc.